Sen, ekranın başına geçip, klavyenin arkasına saklanıp, bir toplumu aşağılayan kişi… Bil ki küçümseyen dilin, bizim omuzlarımızdaki emeği, alın terini ve hasreti silemez.
Belki o zaman anlarsın: Biz “tatilci müşteri” değiliz; biz köprü kuran, değer katan, gurur taşıyan bir toplumuz.
Bizim oyumuz da onurumuz da satılık değildir!
(Haberin Hollandacası en altta.
Nederlandse versie staat onderaan Turks)
İlhan KARAÇAY analiz etti ve sordu:
(Haberimi okuyan değerli düşünür Sadık Kemal Tural bakın nasıl değerlendirimiş:
DEĞERLİ AYDINLARIMIZ
BU ANLAMLI ÇIĞLIK YANKILANMALI… HOLLANDA, ALMANYA, BELÇİKA VE FRANSA’DA bulunan BÜYÜKELÇİLİKLERİMİZ DE, KONSOLOSLUKLARIMIZ DA, TEFRİKA’dan BESLENMEYEN ETKİLİ DERNEKLERİMİZ DE BİLGİ VE BİLİNCE DAYANAN DUYARLI TEPKİLER VERMELİDİR.
SAYIN İLHAN KARAÇAY’IN DUYARLILIĞINI SAYGIYLA SELAMLIYORUM.)
…ve haberim:
Son günlerde bazı gazeteciler, köşe yazarları ve ekran yorumcuları yine gurbetçiyi hedefe koydu. Biri çıkıp, “gurbetçiler oy kullanmasın” diyor; öteki de, “oy kullanacaksa bin euro versin” diye konuşuyor. Açık konuşayım: Bu sözler milyonlarca gurbetçiyi aptal yerine koymaktır.
Bu sözleri söyleyenler arasında sıradan sosyal medya trolleri değil, Türkiye’nin tanınmış yazarları ve politikacıları da var. Kendilerine saygım var; ama bu kez öyle potlar kırıyorlar ki, neresinden tutsanız elinizde kalır.
BİZ TÜRKİYE’NİN ASLİ EVLATLARIYIZ.
Oy hakkımız kimsenin lütfu değil, anayasayla tanınmış bir haktır. Kimse bunu pazarlık masasına koyamaz, kimse “parayla vatandaşlık” icat edemez.
Unutmayın: Biz bu ülkeye yalnız oy getirmiyoruz; yıllardır döviz de getiriyoruz. 1960’lardan bugüne yüz milyarlarca mark, gulden, frank, dolar ve euro gönderdik. Bugün ise tatillerde Türkiye’ye gelen milyonlarca gurbetçi, her yaz esnafın, turizmcinin, memleket ekonomisinin can simididir. 2023’te turizm gelirinin kayda değer kısmı, 2024’te ise daha da artan oranı bizim cebimizden çıkan paradır. Bizim harcamamız olmasa hangi rekorlar kırılırdı?
Ama mesele yalnız para değil.
Yıllardır yazdığım haberlerde gördüğünüz gibi Avrupa’nın dört bir yanında başarı hikâyeleri yazan gurbetçiler var. ilhankaracay.nl’ye girin, onlarcasını göreceksiniz. Profesör olan, iş insanı olan, dünya çapında sporcu olan; sanatta ve bilimde ülkemizi gururla temsil eden yüzlerce evladımız var. Gurbetçi dediğiniz, yalnızca bavuluyla köyüne dönen biri değildir; o aynı zamanda köprü kurandır. Hem yaşadığı ülkeye değer katar hem de Türkiye’nin onurunu taşır.
Bizi “tatilci müşteri” sananlar yanılıyor. Katkımız yalnız yazın yaptığımız alışveriş değildir. Biz, Avrupa’da Türkçeyi yaşatan, Türk bayrağını stadyumlarda ve meydanlarda dalgalandıran, memleketin kötü gününde dövizini bankaya yatıran koca bir toplumuz.
Fatih Altaylı diyor ki: “Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları eğer Türkiye’de oy kullanmak istiyorsa, yılda en az 1000 avro vergi ödesin.” Dahası: “Ne haddine senin Türkiye’de oy kullanmak lan? Gelip burada benim kaderim hakkında karar veriyorsun…”
İTİRAZIM VAR!
Ey Fatih kardeşim, biz 60 yılı aşkın süredir bu ülkeden binlerce kilometre uzakta ter döken, fedakârlık eden, memleket aşkıyla yanan insanlarız. Bu ülkeye yalnız para göndermedik; gençliğimizi, emeğimizi, dualarımızı da yolladık.
Söyler misiniz: Böyle bir topluma “bin euro ver, oy kullan” demek hak mıdır? Ayıptır, haksızlıktır. Zaten vergi de harç da ödüyoruz. Türkiye’de evimiz varsa emlak vergimizi; arabamız varsa motorlu taşıtlar vergimizi; her alışverişte KDV’yi ödüyoruz. Yani cebimiz Türkiye’ye akıyor. Buna rağmen hâlâ bize tepeden bakılmasına kimsenin hakkı yok.
Bizim oyumuz, bizim sözümüz, bizim hakkımız var.
Ve bu hak parayla ölçülmez, pazarlığa açılmaz.
Bizi dışlamaya çalışanlara sesleniyorum: Biz kum torbası değiliz. Biz bu ülkenin asli unsuruyuz.
Bizim oyumuz da onurumuz da satılık değildir.
GURBETÇİLERİN BAŞARI HİKÂYELERİ
Biz gurbetçiler sadece para gönderen, yazın memlekete tatil için gelen insanlar değiliz. Bizim aramızdan çıkan yüzlerce başarı hikâyesi var. Benim yıllardır yazdığım haberlerde de görebileceğiniz gibi, bu toplum her alanda gurur verici isimler yetiştirdi.
(ilhankaracay.com’a göz atarsanız onlarcasını bulacaksınız),
Kısacası biz gurbetçiler, sadece memleketimize döviz gönderen insanlar değiliz. Biz, bulunduğumuz ülkelerde başarıdan başarıya koşan; bilimde, sanatta, sporda, siyasette söz sahibi olan; Türkiye’nin onurunu Avrupa’da dalgalandıran koca bir aileyiz.
AVRUPA’DAN SOMUT BAŞARI ÖRNEKLERİ
Benim yıllardır yazıp yayınladığım başarı hikâyelerinden sadece birkaçı şunlardır: Necla Kelek: Almanya’da tanınmış sosyolog, yazar ve kadın hakları savunucusu. Kader Sevinç: Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye kökenli ilk danışmanlardan; Brüksel’de etkin bir siyasetçi. Emine Bozkurt: Avrupa Parlamentosu’na giren ilk Türk kökenli kadın milletvekillerinden. Tuna Bekleviç: Avrupa iş dünyasında genç yaşta girişimleriyle ses getiren bir isim. Hamza Yerlikaya: Dünya ve Olimpiyat şampiyonu; Türk sporunun Avrupa’daki efsanelerinden. Mesut Özil: Dünya futbolunun zirvesine çıkan gurbetçi evladımız. Feridun Zaimoğlu: Almanya’da ödüllü yazar. Selçuk Özer: Hollanda’da büyük yatırımlar yapmış, istihdam sağlayan iş insanı. Özlem Çerçioğlu: Avrupa’da yetişip Türkiye’de siyaset sahnesinde başarı kazanan isimlerimizden. Nihat Kahveci: Avrupa’da üst düzey futbol oynayıp Türkiye’ye gurur yaşatan isimlerimizden. Aylin Sezer:Opera sanatçımız Soprano Aylin Sezer.
Bunlar sadece birer örnek. Eğitimden bilime, siyasetten sanata, spordan iş dünyasına kadar yüzlerce isim, gurbetçilerin “başarı hikâyesi”nin canlı kanıtıdır.
HOLLANDA’DAN GURUR KAYNAKLARIMIZ
Hollanda’daki Türk toplumu yalnız esnafıyla değil; kadın liderleri, iş insanları, siyasetçileri, sanatçıları ve akademisyenleriyle de gurur kaynağıdır. Benim web sayfamda da sitayişle söz ettiğim bazı isimler şunlardır:
Özcan Akyol (Eus): Edebiyat ve medyadaki başarısının yanında fikir ve ekonomi dünyasında etkili bir figür. Hikmet Gürcüoğlu: Hollanda’da et memülleri üretem Koç firmasının sahibi ve Hollanda Türk İşadamları Derneği HOTİAD’ın başkanı. Selçuk Özer: Hem Hollanda’da hem Türkiye’de istihdam sağlayan öncü iş insanımız. Genç girişimcilerimiz: Start-up’larıyla Avrupa çapında başarı elde eden yeni nesil. Aile şirketlerimiz: Küçük dükkânlardan büyük işletmelere dönüşerek Hollanda ekonomisine milyarlarca avro katkı sunan girişimler.
Bu isimler sadece birkaç örnek. Bugün Hollanda’da yaşayan Türkler, siyasette, ekonomide, medyada, sanatta ve akademide önemli mevkilere gelmiş, hem yaşadıkları ülkeye hem de Türkiye’ye değer katmışlardır.
HOLLANDA’DAKİ BAŞARILI KADINLARIMIZ
Günay Uslu: Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Sekreteri olarak görev yapmış; akademi ve iş dünyasında da güçlü bir lider.
Emine Bozkurt: Avrupa Parlamentosu’na seçilen ilk Türk kökenli kadın siyasetçilerden; Hollanda ve Avrupa siyasetinde iz bırakmış bir öncü.
Akademisyenlerimiz ve sanatçılarımız: Üniversitelerde profesörlüğe uzanan kariyerler; tiyatrodan konsere uzanan sahnelerde ödüller.
Gazetecilik, Televizyon, Yazarlık ve Sahne Dünyasında yükselenler.
Nilgün Yerli – Hollanda’da ün kazanmış en önemli kabare sanatçılarımızdan ve yazarlardan biridir. Sahne gösterilerinde mizahla göçmenlik ve kimlik meselelerini işledi. Het Parool ve NRC gibi gazetelerde yazdı, kitapları çok sattı. Hem kültür hem medya alanında yıllardır en bilinen Türk kadın figürü olmuştur. Sahnelerde yıllarca izleyiciyi güldürürken düşündürdü.
Funda Müjde – Oyunculuk, kabare ve yazarlık kariyerini bir arada yürüten Müjde, 2007’de geçirdiği trafik kazasından sonra tekerlekli sandalyeye bağımlı kaldı, ama sanatını bırakmadı. Ülkenin en çok satan gazetesi De Telegraaf’taki köşe yazıları, kitapları ve sahne çalışmalarıyla ilham veren bir örnek oldu.
Fidan Ekiz – Günümüzde Hollanda medyasının en güçlü kadın figürlerinden biri. 2010’da “Veerboot naar Holland” belgeseliyle göçmen aileleri anlattı, 2016’da dokuz bölümlük “De Pen & Het Zwaard” serisiyle basın özgürlüğünü işledi. De Telegraaf’ın KADIN ekindeki yazarlığı da çok ses getirdi.
Nazmiye Oral – Yazar ve tiyatro oyuncusu olarak Hollanda kültür hayatında geniş yankı uyandırdı. Kimlik, aile ve toplumsal meseleleri işleyen oyunları ve yazılarıyla edebiyat ve sahne sanatlarında öne çıktı.
Sevtap Baycılı – Hollanda’da edebiyat alanında öne çıkan bir yazar. Romanları ve denemeleriyle entelektüel çevrelerde tanındı.
Ebru Umar – Dobra üslubu ile tanınan bir köşe yazarı. Hollanda basınında sivri çıkışları ve net tavırlarıyla bilinir.
Yeşim Candan – Gazeteci, yazar ve sunucu olarak Hollanda-Türkiye ilişkileri üzerine çalıştı. Medya ve iş dünyasında köprü rolü üstlendi, toplum içi tartışmalarda sıkça moderatörlük yaptı.
Şenay Özdemir – Gazeteci, yazar ve yapımcı. Özellikle kadın hakları, eşitlik ve toplumsal sorunlar üzerine çalışmalarıyla bilinir. Hollanda’da Türk kadınının sesi olmayı başardı.
Tülay Demir Oktay – Hollanda’da gazetecilik kariyeriyle tanındı, ardından Türkiye’de televizyon yıldızı olarak yoluna devam ediyor.
Dilan Yurdakul – Hollanda’nın popüler dizilerinden “Goede Tijden, Slechte Tijden”deki rolüyle ülke çapında ün kazandı. Oyunculuğu sayesinde geniş kitlelere ulaşan genç kuşak temsilcilerimizden biri oldu.
Fadime Demir – (De Telegraaf muhabirliği sırasında, iki yıl önce başlayan İsrail saldırısından hemen sonra, Filistin ve Gazze’ye Hollanda’dan giden ilk gazeteci oldu)
Sevim Çelik – Uuzun yıllar yerel radyo-televizyon programlarıyla tanınmış bir isim.
Hande Karacasu – Özellikle kültür-sanat içerikli yazılarıyla bilinir.
Derya Türkan – Hollanda-Türkiye hattında köşe yazarlığı ve röportajlarıyla tanınır.
Burcu Sahin – Şiir ve edebiyat alanındaki üretimleriyle İsveç’te ödül alsa da, Hollanda’daki Türk medyasında da iz bırakmış bir yazar.
Gamze Tuncel – Özellikle sosyal medya üzerinden Hollanda’daki genç göçmen kadınların sesi olmuş bir gazeteci.
Aylin Sezer: Opera sanatçımız Soprano
ÇEŞİTLİ ALANLARDA FAALİYET GÖSTERENLER:
Aşağıdaki isimler farklı mecralarda yazarlık, gazetecilik, kültürel üretim veya yayıncılık yapmış; bazıları yerel medya, bazıları edebiyat, bazıları da sivil toplum çalışmalarıyla anılmıştır.
Onlarin isimlerini de burada onurlandırmak önemlidir.
Biz bu ülkenin sessiz gücüyüz: Doların kuruna bakmadan bilet alıp köy yoluna düşen; cenazesinde, düğününde yanında olan; kriz günlerinde dövizini memleket bankasına yatıran; çocuklarına hem Hollandaca/Almanca/Fransızca, hem Türkçe öğreten insanlar…
Bizi dışlayan dil karşısında sözümüz budur: Onurumuza, hakkımıza, emeğimize sahip çıkıyoruz.
Ve tekrar edelim: Bizim oyumuz da onurumuz da satılık değildir.
…VE BENİM SON SÖZLERİM
Sen, medeniyetten yoksun kişi…
Sen, oturmasını, yemesini, içmesini bilmeyen kişi… Sen, ekranın başına geçip, klavyenin arkasına saklanıp bir toplumu aşağılayan kişi…
Bil ki senin küçümseyen dilin, bizim omuzlarımızdaki emeği, alın terini, hasreti silemez.
Bize “parayla oy” dayatan aklın, medeniyet terazisinde gramı yoktur.
Gurbetçinin onurunu pazarlık masasına sürmeye kalkan, önce kendi vicdanında iflas etmiştir.
Bizim oyumuz anayasanın hakkı, emeğimiz memleketin bereketidir; senin keyfine göre kesilip biçilmez.
Hadi şimdi bir zahmet, ilhankaracay.com’a gir; yılların emeğiyle birikmiş başarıları oku da utan.
Diplomasıyla, icadıyla, sanatıyla, spordaki zaferiyle Avrupa’nın göbeğinde ayakta duran evlatlarımızı gör.
Belki o zaman anlarsın: Biz “tatilci müşteri” değiliz; biz köprü kuran, değer katan, gurur taşıyan bir milletiz.
Ve sana son söz:
Gurbetçinin kapısına “bin euro” faturası kesen dilin, kendi sefaletinin makbuzudur.
Bizim oyumuz da onurumuz da satılık değildir.
Akıl, edep ve insaf sahibi olan anlar; gerisi, kusura bakmasın, medeniyet dışı gevezeliktir.
GÜNAY USLU ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME
Bir insanın hayat hikâyesi, sadece makam ve görev listelerinden ibaret değildir. Onu anlamak için attığı adımlara, kurduğu köprülere, bıraktığı izlere bakmak gerekir.
İşte Günay Uslu tam da böyle bir isimdir.
Bir göçmen ailesinin kızı olarak Hollanda’da büyüyen, Anadolu’nun disiplini ile Avrupa’nın entelektüel derinliğini harmanlayan bir kadının öyküsüdür bu. Akademide Osmanlı kültür politikaları üzerine yaptığı doktora çalışmasından, bakanlık koltuğunda yürüttüğü kültür politikalarına; Corendon’daki sosyal sorumluluk projelerinden, Hollanda’nın sanat kurumlarındaki görevlerine kadar her adımı, tesadüf değil, bilinçli tercihlerle inşa edilmiştir.
Onu farklı kılan, yalnızca görev üstlenmesi değil, görev tanımlarını yeniden yazmasıdır. Akademi, siyaset, kültür, medya ve iş dünyası…
Günay Uslu bütün bu alanlarda parçaları tek tek değil, bir bütün olarak kucaklamıştır.
Bugün Hollanda Film Festivali’nin Denetim Kurulu Başkanlığı da, onun bu birleştirici yönünü daha görünür kılacaktır. Festival, sadece ulusal sinemanın vitrini değil, kültürel çeşitlilik ve yenilikçiliğin de merkezi olacaksa, bunda Günay Uslu’nun payı büyük olacaktır.
Bir başka deyişle, Günay Uslu Doğu ile Batı arasında, akademi ile toplum arasında, tarih ile gelecek arasında kurulmuş bir köprüdür. Ve bu köprüden geçen her insan, hem Hollanda’ya hem Türkiye’ye değer katmaktadır.
Onun yüzünde beliren gülümseme, yalnızca kişisel bir sıcaklık değil, aynı zamanda bir tarih ve kültür aydınlığıdır.
Değerli okurlarım,
Bugünkü yazımı e-postasında gören ünlü ve değerli kişilik Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, haberime aşağıdakileri yazarak dostlarına göndermiş.
Böylesi bir değerin bu hareketi beni ziyadesiyle mutlu etmiştir.
Bakınız, Sadık Kemal Tural ne demiş:
DEĞERLİ AYDINLARIMIZ
BU ANLAMLI ÇIĞLIK YANKILANMALI… HOLLANDA, ALMANYA, BELÇİKA VE FRANSA’DA bulunan BÜYÜKELÇİLİKLERİMİZ DE, KONSOLOSLUKLARIMIZ DA, TEFRİKA’dan BESLENMEYEN ETKİLİ DERNEKLERİMİZ DE BİLGİ VE BİLİNCE DAYANAN DUYARLI TEPKİLER VERMELİDİR.
SAYIN İLHAN KARAÇAY’IN DUYARLILIĞINI SAYGIYLA SELAMLIYORUM.
Sadık K. Tural
Prof. Dr. Sadık Kemal Tural Kimdir?
Değerli okurlarım,
Bugünkü yazımı e-postasında gören ünlü ve değerli kişilik Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, haberime aşağıdakileri yazarak dostlarına göndermiş.
Böylesi bir değerin bu hareketi beni ziyadesiyle mutlu etmiştir.
Bakınız, Sadık Kemal Tural ne demiş:
DEĞERLİ AYDINLARIMIZ
BU ANLAMLI ÇIĞLIK YANKILANMALI… HOLLANDA, ALMANYA, BELÇİKA VE FRANSA’DA bulunan BÜYÜKELÇİLİKLERİMİZ DE, KONSOLOSLUKLARIMIZ DA, TEFRİKA’dan BESLENMEYEN ETKİLİ DERNEKLERİMİZ DE BİLGİ VE BİLİNCE DAYANAN DUYARLI TEPKİLER VERMELİDİR.
SAYIN İLHAN KARAÇAY’IN DUYARLILIĞINI SAYGIYLA SELAMLIYORUM. Sadık K. Tural
Prof. Dr. Sadık Kemal Tural Kimdir?
Şair, yazar, bilim insanı ve kültür adamı olan Sadık Kemal Tural, 7 Temmuz 1946’da Kırıkkale’de doğdu. Âşık tarzı şiirlerinde Kemaloğlu mahlasını kullandı; yazılarında S. Tural ve Sadık Tural Kemaloğlu imzalarıyla da tanındı.
İlk ve ortaöğrenimini Kırıkkale’de tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde başladığı yükseköğrenimini Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde bitirdi (1966). Öğretmenlik, ansiklopedi yazarlığı ve redaktörlük yaptı. 1972’de Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, 1973’te asistan oldu. Burada edebiyat doktoru (1978), yardımcı doçent (1982), doçent (1983) ve profesör (1988) unvanlarını aldı. Daha sonra Gazi Üniversitesi’nde görev yaptı ve 1996’da üniversiteden ayrıldı.
Devlet Planlama Teşkilatı’nda kültür plânlamacılığı (1984) ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı (1993-2002) gibi önemli görevler üstlendi. UNESCO Millî Komisyonu, İLESAM, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü ve Hacı Bektaş-ı Velî Araştırma Merkezi gibi birçok kurumda aktif rol aldı.
Yazı ve şiirleri; Türk Yurdu, Millî Kültür, Millî Folklor, Dergâh, Yeni Divan, Erdem, Bizim Ocak, Türk Dili gibi pek çok dergide yayımlandı. Ayrıca sayısız sempozyum ve bilgi şölenine katkı sundu.
Sadık Kemal Tural, “Zamanın Elinden Tutmak” eseriyle 1982 TMKV Ödülü’nü, 1995 Kırgızistan Devlet Ödülü’nü, 1996’da Türk Ocakları Osman Turan Türklük Araştırmaları Armağanı’nı ve Kazakistan Bilimler Akademisi “Akademiker Kültür Profesörü Ödülü”nü aldı. Çeşitli vakıf ve üniversiteler tarafından kendisine fahrî doktorluk, şeref üyelikleri ve akademik unvanlar verildi.
Onu tanımlayan şu söz, kişiliğini özetlemektedir: “Edibin derdi ile dertlenmeyi dert edinmiştir kendisine. Devlet damlığı kimliği ile duyarlılığı, bilim adamlığı ile şüpheciliği ve dipliği ile duygusallığı bütünleştiren Sadık Hoca coğrafyası bir ‘Taptuk kapısı’dır.”
****************
MIJN ANTWOORD AAN WIE DE DIASPORA NEERHAALT:
GA NAAR ilhankaracay.com, LEES DE SUCCESSEN VAN ONZE LANDGENOTEN EN SCHAAM JE…
Jij, die achter het scherm kruipt en een hele gemeenschap kleineert… Weet dat jouw minachtende toon het zweet, de inspanning en de heimwee op onze schouders niet kan uitwissen.
Misschien begrijp je het dan: wij zijn geen “vakantiegasten” met een portemonnee; wij zijn een gemeenschap die bruggen slaat, waarde creëert en trots draagt.
Onze stem én onze waardigheid zijn niet te koop!
İlhan KARAÇAY analyseerde en vroeg:
De laatste tijd hebben sommige journalisten, columnisten en tv-commentatoren de diaspora opnieuw tot mikpunt gemaakt. De één zegt: “Turken in het buitenland moeten niet stemmen”; een ander beweert: “Als ze willen stemmen, moeten ze duizend euro betalen.”
Laten we duidelijk zijn: zulke woorden behandelen miljoenen mensen in de diaspora als dom.
En het zijn niet alleen willekeurige socialemediatrollen die dit zeggen; ook bekende schrijvers en politici uit Turkije. Ik respecteer hen, maar dit keer slaan ze zulke bokken dat niets overeind blijft als je er even aan trekt.
WIJ ZIJN EIGEN KINDEREN VAN TURKIJE
Ons stemrecht is geen gunst; het is grondwettelijk vastgelegd. Niemand kan het op de onderhandelingstafel leggen, niemand kan “burgerschap tegen betaling” uitvinden.
Vergeet niet: wij brengen niet alleen stemmen naar het land; wij sturen al decennialang deviezen. Sinds de jaren zestig hebben we honderden miljarden mark, gulden, frank, dollars en euros overgemaakt. En vandaag zijn de miljoenen landgenoten die ’s zomers naar Turkije reizen, elke zomer de reddingsboei voor middenstand, toerisme en de economie. In 2023 kwam een aanzienlijk deel van de toeristische inkomsten van ons; in 2024 nog meer. Welke records waren er gebroken zónder onze uitgaven?
Maar het gaat niet alleen om geld.
Zoals u in mijn berichtgeving al jaren kunt zien, schrijft de diaspora overal in Europa succesverhalen. Ga naar ilhankaracay.nl en u ziet er tientallen. Professoren, ondernemers, topsporters; honderden landgenoten die ons land met trots vertegenwoordigen in kunst en wetenschap. De “gurbetçi” is niet enkel iemand die met een koffer naar zijn dorp terugkeert; hij/zij is ook een bruggenbouwer. Hij/zij voegt waarde toe aan het land waar hij/zij woont én draagt de eer van Turkije.
Wie ons ziet als “vakantiekland-consument” vergist zich. Onze bijdrage is niet alleen wat we ’s zomers uitgeven. Wij zijn een grote gemeenschap die het Turks levend houdt in Europa, de Turkse vlag op stadions en pleinen laat wapperen, en in crisistijd zijn deviezen bij Turkse banken onderbrengt.
Fatih Altaylı zegt: “Als Turkse burgers in het buitenland in Turkije willen stemmen, moeten ze jaarlijks minimaal 1000 euro belasting betalen.”
En verder: “Wat denk jij wel, om in Turkije te stemmen, joh? Je komt hierheen en beslist over mijn toekomst…”
DAAR BEN IK HET NIET MEE EENS!
Beste Fatih, wij zijn mensen die al meer dan zestig jaar, duizenden kilometers verderop, zwoegen, offers brengen en met liefde voor het vaderland leven. We hebben niet alleen geld gestuurd; we stuurden onze jeugd, onze arbeid en onze gebeden.
Zeg eens: is het rechtvaardig om tegen zo’n gemeenschap te zeggen: “Betaal duizend euro en dan mag je stemmen”?
Dat is onfatsoenlijk en onrechtvaardig. We betalen immers al belastingen en heffingen. Hebben we een huis in Turkije, dan betalen we onroerendzaakbelasting; een auto, dan motorrijtuigenbelasting; bij elke aankoop betalen we btw. Ons geld stroomt richting Turkije. En toch blijft men op ons neerkijken, daar heeft niemand recht op.
ONZE STEM, ONS WOORD, ONS RECHT.
En dat recht wordt niet in geld uitgedrukt en niet verhandelbaar gemaakt. Aan wie ons wil uitsluiten zeg ik: wij zijn geen bokszak. Wij zijn een essentieel onderdeel van dit land.
Onze stem en onze waardigheid zijn niet te koop.
SUCCESVERHALEN VAN DE DIASPORA
Wij, de diaspora, zijn niet enkel mensen die geld sturen of ’s zomers op vakantie naar het vaderland gaan. Uit onze gemeenschap komen honderden succesverhalen. Zoals u in mijn berichtgeving al jaren kunt zien, heeft deze gemeenschap op elk terrein namen om trots op te zijn. (Als u op ilhankaracay.com kijkt, vindt u er tientallen.)
Kortom: wij zijn niet alleen mensen die deviezen naar Turkije sturen. Wij zijn een grote familie die in de landen waar wij wonen succes op succes boekt; die in wetenschap, kunst, sport en politiek meetelt; die de eer van Turkije in Europa hoog houdt.
CONCRETE SUCCESVOORBEELDEN UIT EUROPA
Necla Kelek: Bekende sociologe, schrijfster en pleitbezorgster van vrouwenrechten in Duitsland. Kader Sevinç: Eén van de eerste adviseurs van Turkse afkomst in het Europees Parlement; actieve politica in Brussel. Emine Bozkurt: Een van de eerste vrouwelijke Europarlementsleden van Turkse afkomst. Tuna Bekleviç: Jonge ondernemer die in de Europese zakenwereld opvalt met zijn initiatieven. Hamza Yerlikaya: Wereld- en Olympisch kampioen; een legende van de Turkse sport in Europa. Mesut Özil: Onze landgenoot die de top van het wereldvoetbal bereikte. Feridun Zaimoğlu: Bekroond auteur in Duitsland. Selçuk Özer: Zakenman die in Nederland grote investeringen deed en banen schiep. Özlem Çerçioğlu: In Europa gevormd, vervolgens succesvol in de Turkse politiek. Nihat Kahveci: Topvoetballer in Europa die Turkije trots maakte.
Dit zijn slechts voorbeelden. Van onderwijs tot wetenschap, van politiek tot kunst, van sport tot bedrijfsleven: honderden namen zijn levend bewijs van het succesverhaal van de diaspora.
BRONNEN VAN TROTS IN NEDERLAND
De Turkse gemeenschap in Nederland is niet alleen een bron van trots dankzij haar ondernemers; óók dankzij vrouwelijke leiders, zakenmensen, politici, kunstenaars en academici. Enkele namen waarover ik op mijn website met waardering heb geschreven:
Özcan Akyol (Eus): Succesvol in literatuur en media; invloedrijk in het denk- en economisch veld. Hikmet Gürcüoğlu: Eigenaar van vleeswaren fabriek KOÇ en voorzitter van Turks Zakenlieden vereniging HOTİAT. Selçuk Özer: Voorloper die zowel in Nederland als in Turkije werkgelegenheid creëert. Onze jonge ondernemers: Een nieuwe generatie die met start-ups Europese successen boekt. Onze familiebedrijven: Van kleine winkels tot grote ondernemingen die miljarden euro’s bijdragen aan de Nederlandse economie.
Dit zijn slechts enkele voorbeelden. Turkse Nederlanders bekleden vandaag belangrijke posities in politiek, economie, media, kunst en academische wereld — en voegen waarde toe aan zowel hun woonland als aan Turkije.
ONZE SUCCESVOLLE VROUWEN IN NEDERLAND
Günay Uslu: Heeft gediend als Staatssecretaris voor Cultuur en Media; een sterke leider in zowel academie als bedrijfsleven. Emine Bozkurt: Een van de eerste vrouwelijke Europarlementsleden van Turkse afkomst; een pionier met impact in Nederland en Europa. Onze academici en kunstenaars: Van professoraten aan universiteiten tot prijzen op het toneel en in de concertzalen.
Journalistiek, televisie, literatuur en podiumkunsten
Nilgün Yerli – Een van de bekendste cabaretières en schrijfsters in Nederland. Behandelde migratie en identiteitskwesties in haar shows, schreef voor Het Parool en NRC, en publiceerde succesvolle boeken. Funda Müjde – Actrice, cabaretière en schrijfster. Na een zwaar auto-ongeluk in 2007 raakte ze aan een rolstoel gebonden, maar bleef actief. Ze werd een inspiratiebron met columns in De Telegraaf, boeken en optredens. Fidan Ekiz – Tegenwoordig een van de machtigste vrouwen in de Nederlandse media. Bekend van de documentaire Veerboot naar Holland (2010), de serie De Pen & Het Zwaard (2016) en columns in De Telegraaf. Nazmiye Oral – Schrijfster en actrice, bekend om toneelstukken en teksten die thema’s als identiteit, familie en samenleving behandelen. Sevtap Baycılı – Schrijfster die in de Nederlandse literaire wereld naam maakte met romans en essays. Ebru Umar – Columniste met een uitgesproken stijl, bekend om haar scherpe toon en duidelijke standpunten. Yeşim Candan – Journalist, schrijfster en presentatrice, actief op het gebied van Nederlands-Turkse relaties en vaak moderator in maatschappelijke debatten. Şenay Özdemir – Journalist, schrijfster en producent, vooral actief rond vrouwenrechten, gelijkheid en maatschappelijke thema’s. Tülay Demir Oktay – Journalist in Nederland, later tv-ster in Turkije. Dilan Yurdakul – Werd landelijk bekend met haar rol in de populaire soap Goede Tijden, Slechte Tijden. Fadime Demir – Werd als De Telegraaf-journalist de eerste Nederlandse verslaggever die na de Israëlische aanvallen twee jaar geleden naar Palestina en Gaza reisde.
Sevim Çelik – Bekend van jarenlang lokaal radio- en tv-werk. Hande Karacasu – Vooral bekend door haar cultuur- en kunstpublicaties. Derya Türkan – Columniste en interviewer op de as Nederland-Turkije. Burcu Sahin – Dichter en schrijfster, bekroond in Zweden maar ook actief binnen de Turkse media in Nederland. Gamze Tuncel – Journalist die vooral via sociale media de stem werd van jonge migrantenvrouwen in Nederland.
ACTIEF IN UITEENLOPENDE DOMEINEN
Andere namen die actief waren in journalistiek, literatuur, cultuurproductie of lokale media, en die eveneens genoemd moeten worden:
Şenay Tosun, Suzan Yücel, Rukiye Sultan Gür, Elif Işıtman, Çilay Özdemir, Ela Çolak, İffet Subaşı, Zehra Kaya, Ümran Özbalcı Aria, Şüheda Özyar, Nurgül Özkanlı, Meltem Halaçeli, Leyla Çimen, Berrin Kaplan, Güliz Tomruk Kişi, Hale Besen Mouritz, Asuman Roğlu Göl, Şeyda Koç Asyalı, Gülsemin Konca, Neslihan Üre, Jale Şimşek.
SAMENGEVAT
Wij zijn de stille kracht van dit land: mensen die — zonder naar de dollarkoers te kijken — een ticket kopen en het dorp opzoeken; die bij uitvaart of bruiloft naast je staan; die in crisistijd hun deviezen bij een Turkse bank storten; die hun kinderen zowel Nederlands/Duits/Frans als Turks leren…
Dit is ons antwoord op een taal die uitsluit: wij staan voor onze eer, ons recht en onze arbeid.
En laat het nogmaals klinken: onze stem en onze waardigheid zijn niet te koop.
…EN MIJN LAATSTE WOORDEN
Jij, onbeschaafde…
Jij, die niet weet hoe je je hoort te gedragen…
Jij, die achter het scherm en het toetsenbord een hele gemeenschap kleineert…
Weet dat jouw minachting het zweet, de inspanning en de heimwee op onze schouders niet kan uitwissen.
Wie de diaspora een “stem tegen betaling” wil opdringen, scoort een nul op de weegschaal van beschaving.
Wie de eer van de diaspora op de onderhandelingstafel schuift, is moreel al failliet.
Ons stemrecht is grondwettelijk, onze arbeid is de zegen van het vaderland; het wordt niet naar jouw willekeur geknipt en geplakt.
Ga nu, alsjeblieft, naar ilhankaracay.com; lees de successen die in jaren zijn verzameld — en schaam je.
Zie onze kinderen die in het hart van Europa overeind staan met hun diploma, hun uitvinding, hun kunst en hun sportieve triomfen.
Misschien begrijp je dan: wij zijn geen “vakantie-klanten”; wij zijn een volk dat bruggen slaat, waarde creëert en trots draagt.
En mijn slotwoord aan jou:
De taal die de deur van de diaspora probeert te belasten met “duizend euro”, is het ontvangstbewijs van haar eigen armoede. Onze stem en onze waardigheid zijn niet te koop.
Wie verstand, fatsoen en rechtvaardigheid heeft, begrijpt dit; de rest — vergeef me — is onbeschaafde praat.
KORTE BESCHOUWING OVER GÜNAY USLU
De levensgeschiedenis van een mens is niet slechts een lijst met functies. Om iemand te begrijpen, kijk je naar de stappen die hij/zij zet, de bruggen die hij/zij slaat, de sporen die hij/zij achterlaat. Günay Uslu is precies zo iemand.
Het is het verhaal van een vrouw die als dochter van een migrantenfamilie in Nederland opgroeide en de discipline van Anatolië verbond met de intellectuele diepgang van Europa. Van haar promotieonderzoek over Ottomaanse cultuurpolitiek tot het beleid dat ze als bewindspersoon voerde; van de maatschappelijke projecten bij Corendon tot haar taken binnen culturele instellingen in Nederland, elke stap is geen toeval, maar het resultaat van bewuste keuzes.
Wat haar onderscheidt is niet alleen dat ze functies bekleedt, maar dat ze de functie-omschrijving herdefinieert. Academie, politiek, cultuur, media en bedrijfsleven…
Günay Uslu omarmt al die domeinen niet afzonderlijk, maar als geheel.
Haar voorzitterschap van de raad van toezicht van het Nederlands Film Festival zal deze verbindende kant nog zichtbaarder maken. Als het festival niet alleen de etalage van de nationale cinema wil zijn, maar ook het centrum van culturele diversiteit en vernieuwing, dan zal haar bijdrage groot zijn.
Met andere woorden: Günay Uslu is een brug tussen oost en west, tussen academie en samenleving, tussen geschiedenis en toekomst. En iedereen die over die brug loopt, voegt waarde toe aan zowel Nederland als Turkije.
De glimlach op haar gezicht is niet alleen persoonlijke warmte; het is ook de glans van geschiedenis en cultuur.