İlhan KARAÇAY’ın dileği…

*Hollanda’da Wilders ve onun gibi ırkçı, Türk ve müslüman
düşmanı partilere karşı çıkmak için DENK’e oy verin.

*Hollanda’da, geleceğinizi düşünüyorsanız, çocuklarınızın, sizin
 gibi kıyıma uğramalarını istemiyorsanız DENK’e oy verin.

*Hollanda’da, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarınızın devlet tarafından
 karşılanmasını istiyorsanız, DENK’e oy verin.

*Hollanda’da, vergi dairelerinin gazabına uğramak
 istemiyorsanız DENK’e oy verin.

*Hollanda devletinin, Türkiye ve Türkler’e karşı yanlış tutumuna
 karşı çıkılmasını istiyorsanız, DENK’e oy verin.

Özgür iradenize saygıda kusur etmek istemiyorum ama, hangi ideolojiye önem veriyorsanız verin, 15, 16 ve 17 mart günleri yapılacak olan Hollanda genel seçimlerinde, sandığa gitmek veya mektupla oy vermek, Hollanda halkı için ne kadar önemliyse, yabancı kökenliler için de bir o kadar önemlidir.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Hollandalı seçmen ile Türk seçmen arasında çok büyük davranış farklılığı vardır. Tabii ki istisnalar hariç. Genel duruma bakıldığı zaman, Türk seçmen spor takımı tutar gibi, siyasi parti tutucusudur. Naçizane şahsım bile, ‘Ben CHP kökenli bir ailenin çocuğuyum’ diyorum ama, haber ve yorumlarımda hep tarafsız ve objektif olmayı yeğliyorum.
Türk seçmenler genelde, siyasi partilerin programlarına değil, parti liderlerinin laf ebeliğine kulak veriyorlar. Buna karşın Hollandalı seçmenler, siyasi partilerin programlarını okuyor, televizyonlardaki tartışma programlarını izliyor, medyadan yararlanıyor ve oyunu duruma göre kullanıyorlar. Bu nedenle de, Hollanda siyasi tarihinde, tek başına iktidar olmuş bir partiye rastlamak mümkün değildir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hollanda’da yapılan seçimlerde, 150 sandalyeli parlamentoda çoğunluğu teşkil edecek 76 sandalyeyi hiçbir parti kazanamamıştır.
1945’ten bu yana, koalisyon çerçevesinde 30 kabineye 15 Başbakan liderlik yapmıştır.
Anlayacağınız, Hollandalı seçmenler, kendilerini refah içinde yaşatacaklarına inandıkları siyasi partileri seçmek için ince eleyip sık dokurlar.
Şimdi gelelim Hollanda’daki Türk kökenli seçmenlere.
Hollanda, 1986 yılında anayasada bir değişiklik yaparak, yabancı uyruklulara yerel seçimlerde, yani sadece Belediye Meclisi seçimlerinde oy hakkı tanımıştı.
Genel seçimlerde oy kullanma hakkı için, Hollanda vatandaşı olma şartı hâlâ geçerli.
1986 yılında yapılan Belediye Meclisi seçimleri öncesinde, ilk defa oy kullanacak olan Türkler’i etkilemek için, tüm siyasi partilerin lider kadroları Türk derneklerini ve camileri ziyaret etmişler ve pek çok vaatlerde bulunmuşlardı.
Türkler, sadece seçme değil, seçilme hakkına da sahiplerdi. İlk seçimde 16 Türk Belediye Meclisi’ne girme başarısını göstermişti.
Bu durumu göz önünde tutan siyasi partler, Türk oylarından yararlanabilmek için Türk aday sayısını çoğalttılar. Daha sonraki seçimlerde Belediye Meclisleri’ne seçilen Türk sayısı ikiyüzü geçti. Yani, her yerel seçimde Belediye Meclisleri’ne ikiyüzü aşkın Türk seçiliyor.
Siyasi partiler, Hollanda vatandaşlığına geçmiş olan yabancıların oylarından yararlanmak için, milletvekilliği aday listelerine de yabancı aday koymaya başladılar.
Yabancı gruplar arasında Türkler’in ağırlığı diğerlerinden fazlaydı. Zira şu anda Hollanda tabiyenine geçmiş olan Türk kökenli sayısı 350 bini buldu. 350 bin Türk kökenlinin 230 bini de seçme ve seçilme hakına sahip.
Türkler’in ve Türk kökenlilerin oylarını küçümsemek isteyen Hollanda medyası, ‘Türkler sandığa gitmiyor’ ve ‘Türkler’in yüzde otuzbeşi oy kullanıyor’ gibi yalan haberler verirken, kendi yaptığımız araştırmalarda, Türk adaylara verilen tercihli oylara baktığımız zaman, Türkler’in yüzde yetmişe yakınının oy kullandığını saptıyorduk.

   
        Ayhan Tonca                      Osman Elmacı                  Erdinç Saçan

2006 yılında yapılan genel seçimler öncesinde, Hıristiyan Demokratlar Birliği CDA, Ayhan Tonca ve Osman Elmacı’yı, İşçi Partisi PvdA da Erdinç Saçan’ı, sözde Ermeni soykırımı kararını desteklemedikleri için adaylıktan çıkarmışlardı.
O güne kadar, Türk seçmenlerin özgür iradesine karışmazken, o günden sonra Türk seçmenlere hitaben yaptığım yayınlarda bu kuralı kaldırdım ve Türk seçmenleri, Demokrat 66 Partisi adayı Fatma Koşer Kaya’ya oy vermeye çağırmıştım. Parti lideri Alexander Pechtold, Fatma Koşer Kaya’nın, aday listesinde seçilemeyecek bir sırada olmasından hoşlanmamıştı ama Parti Kurul’u buna karar vermişti. Bu konuda Pechtold ile yaptığım görüşme de işe yaramamıştı. Artık tek şansımız tercihli oylardı. Ne mutlu ki, Türklerden gelen tercihli oylar nedeniyle Fatma parlamentoya girdi. Bu sonuç, Hollanda medyasını ve siyasetçileri çok kızdırmıştı.

Türk seçmenin özgür iradesine ikinci kez karışma nedenim, 2014 yılında İşçi Partisi’nden atılan Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ü desteklemekti.
2014 yılında milletvekilliği yaparken İşçi Partisi ile Türkiye ve Türkler konusunda fikirbirliği oluşturamayan Kuzu ve Öztürk, partiden ihraç edilmişlerdi. Bu ikili parlamentoda,
‘Kuzu-Öztürk Grubu’ olarak faaliyet gösterdiler. Daha sonra DENK Partisi’ni kuran ikili, 2017 yılında yapılan genel seçimlere katılma kararı aldı.
Hollanda’da yaşayan Türkler, hiç kimsenin şans vermediği DENK Partisi’nin kazanması için elbirliği yaparak destek kampanyalarına katıldı.
İşte o zaman naçizane şahsım da, Türk seçmenin özgür iradesine ikinci kez karışarak, ‘Bir defaya mahsuz olsa da DENK’e oy verin’ çağrıları yaptım.
Ne mutlu ki DENK o zaman 3 sandalye kazanmıştı.
DENK Partisi, geçtiğimiz yıl üç milletvekili arasında cereyan eden özel bir olumsuzluk nedeniyle çok zedelenmişti. Tunahan Kuzu önümüzdeki seçimlerde aday olmayacağını açıklamıştı. Siyasi liderliği bırakan Kuzu’nun yerine Faslı Farid Azarkan geldi.
‘DENK Partisi öldü’ söylemleri sürerken, akil Türkler’in araya girmesi ile Tunahan Kuzu ikna edildi ve adaylığı kabul etmesi sağlandı.
Bu geri dönüş, başlangıçta ben de dahil pek çok kimseye inandırıcı gelmedi. Zira, Kuzu’nun liderliğinde olmayan ve Faslı birinin liderliğine inanmayan Türkler’in, bu partiye oy vermeleri zayıf ihtimal olarak görülüyordu.
Ama daha sonra yapılan faaliyetler ve çalışmalar gösterdi ki, Kuzu ve Azarkan ikilisi bu işi çok kolay başaracaklardı. Hollanda’da yaşanan son olaylarda, sesini çok iyi duyurmaya muvaffak olan Azarkan, yaptığı konuşmalar ile dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Türk düşmanı Wilders ile de sıkı bir tartışmaya giren Azarkan, Türkler’in de sevgi ve sempatisini kazandı. TV’deki tartışmalarda da çok başarılı olan Azarkan’ın, Kuzu’dan geri olmadığını sadece Türkler değil, Hollandalılar da anladılar. Parlamentonun ‘En iyi konuşan adamı’ olarak gösterilen Tunahan Kuzu’ya Farid Azarkan da eklenmişti artık.
İşte, böylesi bir siyaset rüzgârının estiği Hollanda’da, önümüzdeki günlerde yapılacak olan seçimlerde, Faslılar, diğer yabancı kökenliler ve pek çok Hollandalı’nın da oy verecekleri bilinen DENK Partisi’ne, Türk kökenli seçmenlerin de oy vermesi artık kaçınılmaz olmuştur.
Gerek Hollanda’daki Türkler ve Türk kökenliler, gerekse Türkiye, Türkler ve müslümanlar için, gerektiği zaman sözcülük yapacağına inandığım DENK Partisi’ne oy vermek, en iyi seçim olacaktır.
Bu nedenle, Hollanda’daki Türk seçmenlerin özgür iradelerine bir kez daha karışarak diyorum ki:
*Hollanda’da Wilders ve onun gibi ırkçı, Türk ve müslüman düşmanı partilere karşı çıkmak
için DENK’e oy verin.
*Hollanda’da, geleceğinizi düşünüyorsanız, çocuklarınızın, sizin gibi kıyıma uğramalarını
istemiyorsanız DENK’e oy verin.
*Hollanda’da, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarınızın devlet tarafından karşılanmasını istiyorsanız,
DENK’e oy verin.
*Hollanda’da, vergi dairelerinin gazabına uğramak istemiyorsanız DENK’e oy verin.
*Hollanda devletinin, Türkiye ve Türkler’e karşı yanlış tutumuna karşı çıkılmasını
istiyorsanız, DENK’e oy verin.
Ben, evime gelen seçmen listesindeki DENK Partisi’nin ikinci sırasındaki T.Kuzu’yu işaretleyip, mektubu postaya attım bile…
Siz de öyle yapın emi?
Kim bilir, bu belki de benim Hollanda’da yaşayan Türk toplumundan son dileğimdir.
Kalın sağlıcakla!
Sohbeti başlat
1
Yardımcı olabilir miyim?
Merhaba, yardımcı olabilir miyim?