Hollanda bankalarının işyeri hesabı açmak isteyen Türk yatırımcılara hesap açmaması ve Türkiye’yi kara para aklamakla suçlamasına karşılık, kendileri de Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın kontrolünde bulunuyor.

AB Merkez Bankası pek çok Hollanda bankasına, kara para konusunda usulsüzlükler yaptıkları gerekçesi ile büyük cezalar kesti.

Ciddiye alınız veya almayınız, Moğolistan, Hollanda’nın kara para akladığı iddiası ile, sırf Hollanda vatandaşlarına vize uygulaması başlattı.

Konu, Ethem Emre’nin organize ettiği toplantıda, Ekonomi Bakanlığı’nın Yatırım Fırsatlarından Sorumlu Genel Müdürü Pieter M. Waasdorp’a soruldu.

(Röportajın Hollandacası en altta)
(Nederlandse versie van interview is onderaan)

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving
İLHAN KARAÇAY SORDU GÖLGE ADAM CEVAPLADI

Hollanda’da, özellikle Türkiye’den gelen yatırımcı Türkler’e ticari hesap açmayarak, büyük mağduriyet yaratan bankalar konusunu daha önce yazmıştım. Çeşitli kişi ve kuruluşların ve hatta Türk devletinin girişimlerine rağmen, aynı sorun hâlâ yaşanıyor.

“Belki bir gün düzelir” beklentisinin, şimdi artık hayali bir düşünce olduğunu anladığım için, danışmanım ve sırdaşım GÖLGE ADAM ile görüşmeye karar verdim.

İşte GÖLGE ADAM ile söyleşimiz:

KARAÇAY: Kara para aklama iddiası ile, yabancılara hesap açmayan Hollanda’nın, kendi bankalarının da kara para akladıkları iddiası var. Karayiplerde açılan Hollanda bankasının kara para akladığı iddiaları var. Moğolistan bile, kara para akladıkları gerekçesiyle Hollandalılara vize mecburiyeti koymuş. Bu konularda sizin bildikleriniz nedir acaba?

GÖLGE ADAM: “Hollanda bankalarının kara para aklama iddiaları, son yıllarda önemli bir konu haline gelmiştir. Hollanda, güçlü finansal düzenlemelere sahip bir ülke olarak bilinmesine rağmen, çeşitli bankalarının kara para aklama faaliyetlerine karıştığı iddialarıyla karşı karşıya kalmıştır. İşte bu konuyla ilgili bazı önemli noktalar:

Kara Para Aklama İddiaları: Hollanda bankaları, özellikle uluslararası ticarette önemli rol oynadıkları için kara para aklama iddialarının odağında yer almaktadır. ING Bank gibi büyük bankaların, yetersiz denetim ve kontrol mekanizmaları nedeniyle kara para aklama faaliyetlerine göz yumduğu iddia edilmiştir. Bu tür olaylar, bankaların büyük cezalar ödemesine neden olmuştur.

Karayipler’deki Faaliyetler: Hollanda bankalarının Karayipler’deki şubeleri ve iştirakleri de kara para aklama iddialarının hedefi olmuştur. Offshore hesapların kullanımı ve yetersiz müşteri kimlik doğrulama süreçleri, bu bankaların suç gelirlerini aklama faaliyetlerine karışmasına neden olmuştur. Özellikle Curaçao ve Sint Maarten gibi Hollanda Krallığı’na bağlı bölgelerde bu tür faaliyetlerin yoğunlaştığı bilinmektedir.

Moğolistan’ın Vize Mecburiyeti: Moğolistan’ın Hollanda vatandaşlarına vize mecburiyeti getirmesi, Hollandalıların kara para aklama faaliyetlerine karıştığı endişeleriyle ilişkilendirilmiştir. Bu karar, Moğolistan’ın finansal sistemini koruma ve yasa dışı faaliyetlerle mücadele etme çabalarının bir parçası olarak görülmektedir.

Finansal Düzenlemeler ve Denetimler: Hollanda, kara para aklama ile mücadele etmek amacıyla finansal düzenlemelerini sürekli olarak güncellemektedir. Avrupa Birliği’nin 5. Kara Para Aklama Direktifi’ni (AMLD5) uygulamaya koyarak, daha sıkı müşteri kimlik doğrulama ve şüpheli işlem raporlama gereksinimlerini getirmiştir. Ancak bu düzenlemelere rağmen, bankaların uygulamada yetersiz kaldığı durumlar olmuştur.

Uluslararası İşbirliği: Hollanda, kara para aklama ile mücadelede uluslararası işbirliğine büyük önem vermektedir. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, sınır ötesi finansal suçlarla mücadele etmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, Finansal Eylem Görev Gücü (FATF) gibi kuruluşlarla da yakın işbirliği içindedir.

Bu konularda daha detaylı bilgi almak için, güncel haberler ve raporlar takip edilmelidir. Ayrıca, bankaların kendi açıklamaları ve resmi denetim raporları da önemli bilgi kaynaklarıdır. Kara para aklama ile mücadelede etkin bir şekilde çalışılması, finansal sistemlerin güvenliği ve bütünlüğü açısından büyük önem taşımaktadır.”

KARAÇAY: Karayipler’deki Hollanda bankasına, çok yüksek düzeyde bir ailenin de yüzde 30 veya 35 ortaklığı iddiası var. Bu konuda sizin bildiğiniz nedir?

GÖLGE ADAM: “Çok yüksek düzeyde bir ailenin, Karayipler’deki bir Hollanda bankasında %30 veya %35 oranında ortaklığı olduğu iddiası oldukça spesifik ve ciddi bir iddia. Bu tür iddialar genellikle medyada ve resmi belgelerde yer alırsa dikkat çeker. Ancak, benim bilgim dahilinde, çok yüksek bir ailenin Karayipler’deki bankalarla doğrudan bir ortaklığı olduğuna dair herhangi bir doğrulanmış bilgi bulunmamaktadır.

Çok yüksek alenin, ticari ortaklıkları genellikle çok dikkat çeker ve resmi belgelerle belgelenir. Yüksek ailenin mal varlıkları ve ticari ortaklıkları genellikle şeffaf bir şekilde açıklanır. Yüksek ailenin finansal ilişkileri ve yatırımları konusunda bazı noktalar şu şekildedir:

Şeffaflık ve Kamu Denetimi: Yüksek ailenin, Avrupa’daki diğer yüksek aileler gibi, mal varlıkları ve ticari ilişkileri konusunda kamuya belirli ölçüde bilgi vermektedir. Hollanda hükümeti ve medya, yüksek ailenin ticari faaliyetlerini yakından izler.

Medya ve Resmi Açıklamalar: Eğer böyle bir ortaklık söz konusu olsaydı, muhtemelen Hollanda ve uluslararası medyada geniş bir yer bulurdu. Aynı zamanda, Hollanda Parlamentosu ve diğer resmi kuruluşlar tarafından da araştırılırdı.

Yasal ve Etik Kurallar: Hollanda’da, kamu görevlileri ve yüksek aile üyelerinin ticari faaliyetleri sıkı yasal ve etik kurallara tabidir. Bu tür bir ortaklık, çıkar çatışması yaratabileceği için ciddi incelemelere tabi olurdu.

Finansal Kuruluşların Bağımsızlığı: Hollanda’daki bankalar ve diğer finansal kuruluşlar, genellikle bağımsız yönetim kurulları ve hissedar yapıları ile yönetilir. Yüksek ailenin doğrudan böyle bir ortaklığı olması, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle çelişebilir.

Bu tür spesifik iddiaların doğrulanması için güvenilir kaynaklara ve belgelere ihtiyaç vardır. Eğer bu konuda daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, Hollanda’daki finansal düzenleyici kurumlar, resmi denetim raporları ve güvenilir medya kaynaklarından bilgi edinmek en doğru yol olacaktır. Ayrıca, yüksek ailenin resmi web sitesi ve açıklamaları da güvenilir bilgi kaynakları arasında yer alır.

Sonuç olarak, bu iddianın doğrulanması için daha fazla somut bilgiye ihtiyaç vardır ve şu anki bilgilerim dahilinde böyle bir ortaklık bulunmamaktadır.”

KARAÇAY: Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın, Hollanda Merkez Bankası’ı sıkı takibe aldığı iddiaları da var. Örneğin ING Bank’a verilen 775 milyon euroluk ceza konusu nedir? Bu ceza Abramoviç’in 11 milyarlık hesabı ile ilgili mi?

GÖLGE ADAM: “Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın (ECB) Hollanda Merkez Bankası’nı (DNB) sıkı takibe aldığı ve ING Bank’a verilen ceza konusuyla ilgili bazı önemli noktalar ve detaylar şunlardır:

ING Bank’a Verilen Ceza

2018 yılında, Hollanda’nın büyük bankalarından biri olan ING Bank, kara para aklama karşıtı yasaları ihlal ettiği gerekçesiyle 775 milyon euro tutarında (yaklaşık olarak doğru meblağ) bir para cezasına çarptırıldı. Bu ceza, Hollanda savcılığı tarafından kesildi ve Avrupa’da bu tür ihlallerle ilgili en büyük cezalar arasında yer aldı.

Ceza Sebepleri:

Yetersiz Denetim ve Kontroller: ING Bank, müşteri kimlik doğrulama ve izleme süreçlerinde ciddi eksiklikler gösterdi. Bu durum, suç gelirlerinin banka üzerinden aklanmasına olanak sağladı.

Şüpheli İşlem Bildirimi: Banka, şüpheli işlemleri tespit etme ve yetkililere bildirme konusunda yetersiz kaldı. Bu da yasa dışı faaliyetlerin fark edilmeden sürmesine yol açtı.

Yasa Dışı Fonlar: Savcılık, bankanın, yasa dışı fonların hareketine izin verdiğini ve bu fonların suçla bağlantılı olabileceğini belirtti.


Roman Abramoviç ve 11 Milyar Euro İddiası

Roman Abramoviç, Rus milyarder ve iş adamı olarak tanınır. Abramoviç’in çeşitli finansal faaliyetleri ve banka hesapları, zaman zaman medya ve yasal düzenleyicilerin dikkatini çekmiştir. Ancak, ING Bank’a verilen ceza doğrudan Abramoviç’in hesaplarıyla ilişkilendirilmemiştir. ING Bank’a kesilen ceza, genel olarak bankanın kara para aklamayla mücadeledeki eksikliklerinden kaynaklanmıştır ve belirli bir müşteri ya da hesapla sınırlı değildir.

Afbeelding met hemel, gebouw, buitenshuis, wolk Automatisch gegenereerde beschrijving

Avrupa Birliği Merkez Bankası ve Hollanda Merkez Bankası

Avrupa Birliği Merkez Bankası (ECB), üye ülkelerin merkez bankalarını denetler ve Euro Bölgesi’ndeki finansal istikrarı sağlamakla sorumludur. Hollanda Merkez Bankası (DNB) da bu denetim ve düzenlemelerden sorumlu bir kurum olarak ECB ile yakın işbirliği içinde çalışır. ING Bank’a verilen cezanın ardından, ECB’nin DNB üzerindeki denetim ve incelemeleri sıkılaştırmış olması muhtemeldir. Bu, kara para aklamayla mücadele çabalarının artırılması ve finansal sistemin güvenliğinin sağlanması amacıyla yapılmış olabilir.

Bu konuda son olarak şunu söyleyebilirim: ING Bank’a verilen ceza, bankanın kara para aklamayla mücadeledeki yetersizliklerinden kaynaklanmıştır. Roman Abramoviç’in hesapları bu cezaya doğrudan neden olmamış olsa da, büyük ve ünlü müşterilerin finansal işlemleri her zaman inceleme altındadır. Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın, Hollanda Merkez Bankası üzerindeki denetimlerini sıkılaştırması, finansal suçlarla mücadelede daha etkin önlemler alınmasını sağlamak amacıyla yapılmıştır.

Bu konular hakkında daha fazla bilgi edinmek için, Hollanda Savcılığı ve Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın resmi açıklamaları ve raporları incelenebilir. Ayrıca, güvenilir medya kaynakları ve finansal denetim raporları da detaylı bilgi sağlayabilir.”

KARAÇAY: Hollanda bankalarının, Malta, İsviçre, Luxemburg ve daha pek çok dünya bankası gibi ve hatta daha fazla kara para akladığı iddiaları var. Söylenti olsa da bu kara para aklama iddialarından bazılarını biliyor musunuz?

GÖLGE ADAM: “Hollanda bankalarının kara para aklama iddiaları, finansal sistemlerin güvenliği açısından büyük endişe kaynağıdır. Aşağıda, Hollanda bankaları ve genel olarak finansal kurumların kara para aklama ile ilişkili iddialarından bazılarını belirtiyorum.

ING Bank

Bu bankanın durumunu az önce anlatmıştım.
Diğer bankalar için şunları söyleyebilirim:

ABN AMRO

Hollanda’nın bir diğer büyük bankası ABN AMRO, 2021 yılında kara para aklama iddiaları nedeniyle incelemeye alındı ve ardından 480 milyon euro para cezasına çarptırıldı. Banka, kara para aklamayı önlemek için yeterli tedbirleri almadığı ve şüpheli işlemleri raporlamadığı için suçlu bulundu. Bu cezalar, bankanın müşteri hesaplarını ve işlemlerini yeterince izlememesi nedeniyle verildi.

Rabobank

Rabobank, 2018 yılında kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadelede yetersiz kaldığı gerekçesiyle dikkatleri üzerine çekti. Bankanın, özellikle Hollanda dışındaki operasyonlarında şüpheli işlemleri yeterince izlememesi ve raporlamaması eleştirildi.

Hollanda Bankalarının Genel Kara Para Aklama İddiaları

Hollanda bankaları, dünya genelinde diğer ülkelerdeki finansal kurumlarla karşılaştırıldığında, kara para aklama ile mücadelede zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle, uluslararası ticaret ve offshore hesaplar üzerinden yapılan işlemler nedeniyle suç gelirlerinin aklanmasına yönelik ciddi endişeler bulunmaktadır. Hollanda, küresel ticaretin merkezi konumunda olduğu için finansal sistemi de bu tür suç faaliyetlerine karşı daha savunmasız hale gelmektedir.

Hollanda bankalarının, Malta, İsviçre, Lüksemburg gibi ülkelerdeki bankalarla benzer şekilde kara para aklama faaliyetlerine karıştığı iddiaları bulunmaktadır. Özellikle, bu ülkelerdeki bankaların, vergi cennetleri ve offshore hesaplar kullanılarak suç gelirlerinin aklanmasına imkân tanıdığı iddia edilmiştir. Hollanda bankaları da bu tür uluslararası ağların bir parçası olarak suç gelirlerinin aklanmasında rol oynamış olabilir.

Hollanda, kara para aklama ile mücadelede yasal ve düzenleyici önlemlerini artırmaktadır. Avrupa Birliği’nin 5. Kara Para Aklama Direktifi (AMLD5) gibi düzenlemeler, finansal kurumların daha sıkı müşteri kimlik doğrulama ve şüpheli işlem raporlama gereksinimlerini uygulamalarını zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu önlemlere rağmen, bankaların uygulamada yetersiz kaldığı durumlar olmuştur.

Bu konuda son olarak şunları söyleyebilirim:

Hollanda bankalarının kara para aklama iddiaları ciddi endişe kaynağıdır ve bu iddialar, bankaların yetersiz denetim ve kontrol mekanizmaları nedeniyle ortaya çıkmıştır.
ING Bank, ABN AMRO ve Rabobank gibi büyük bankalar, kara para aklama ile mücadelede yetersiz kaldıkları için büyük cezalarla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, Hollanda’nın finansal sisteminin güvenliği ve bütünlüğü açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Kara para aklama ile mücadelede etkin denetim ve kontrol mekanizmalarının uygulanması, finansal suçların önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.”

Afbeelding met tekst, schermopname, logo, Merk Automatisch gegenereerde beschrijving
Hollandalılar, Türkiye’de en çok yatırım yapanlar olarak biliniyor ve onlara rahatlıkla banka hesabı açılırkeb, Türk yatırımcılara Hollanda bankalarının kapısı kapalı kalıyor.

KARAÇAY: Hollanda bankaları, işyeri hesabı açmak isteyen Türkler’e hesap açmamaktadır. Bu yüzden yüzlerce Türk yatırımcı hesap açamadıkları için mağdur olmaktadır. Türkiye’yi karapara aklamakla suçlayan Hollanda, bu konuda haklı mı?

GÖLGE ADAM: “Hollanda bankalarının işyeri hesabı açmak isteyen Türk yatırımcılara hesap açmaması ve Türkiye’yi kara para aklamakla suçlaması, oldukça karmaşık ve hassas bir konudur. Bu durumun arka planında birçok faktör yer almaktadır:

Hollanda bankaları, kara para aklama ve terör finansmanı risklerine karşı çok sıkı düzenlemelere tabidir. Avrupa Birliği’nin Kara Para Aklama Direktifleri (AMLD), bankaların müşteri kimlik doğrulama, şüpheli işlem raporlama ve risk değerlendirmesi yapmalarını zorunlu kılar. Bu düzenlemeler, bankaların yüksek riskli ülkeler ve müşterilere karşı daha temkinli olmalarını gerektirir.

Bazı uluslararası finansal kurumlar ve denetleyici otoriteler, Türkiye’yi kara para aklama riski yüksek ülkeler arasında değerlendirmektedir. Financial Action Task Force (FATF), Türkiye’yi “gri listeye” alarak, kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadelede eksiklikleri bulunduğunu belirtmiştir. Bu durum, Türk yatırımcılar ve şirketler için uluslararası bankacılık hizmetlerine erişimde zorluklar yaratabilir.

Hollanda bankaları, yüksek riskli kabul edilen ülkelerden gelen müşterilere hesap açma konusunda daha katı politikalar uygulayabilir. Bu, sadece Türkiye için değil, diğer yüksek riskli ülkelerden gelen müşteriler için de geçerlidir. Bankalar, kara para aklama ve terör finansmanı risklerini minimize etmek amacıyla bu tür önlemler alır.

Bu durum, birçok Türk yatırımcının Hollanda’da işyeri hesabı açamamasına ve dolayısıyla mağdur olmasına neden olmaktadır. Yatırımcılar, işlerini yürütmek ve uluslararası ticaret yapmak için banka hesaplarına ihtiyaç duyarlar. Bankaların katı politikaları, yasal ve meşru iş yapan yatırımcıları da olumsuz etkileyebilir.

Hollanda’nın ve diğer ülkelerin bankalarının, kara para aklama risklerini yönetme ve finansal sistemlerini koruma sorumlulukları bulunmaktadır. Ancak, tüm Türk yatırımcıların aynı risk kategorisinde değerlendirilmesi adil olmayabilir. Yasal ve meşru iş yapan yatırımcıların da hesap açamaması, ticari faaliyetlerini ciddi şekilde kısıtlayabilir.

Çözüm Yolları

Türk yatırımcıların bu sorunu aşmak için atabileceği adımlar şunlardır:

Yasal Danışmanlık Almak: Banka hesapları açma konusunda uzmanlaşmış yasal danışmanlardan yardım almak.

Alternatif Bankalar Araştırmak: Hollanda’da ve diğer ülkelerde hesap açma konusunda daha esnek politikalar uygulayan bankaları araştırmak.

Uluslararası Finansal Aracılar Kullanmak: Uluslararası finansal aracılar ve ödeme hizmet sağlayıcıları aracılığıyla alternatif çözümler aramak.

Bu konuda son olarak şunu söyleyebilirim:

Hollanda bankalarının, Türk yatırımcılara hesap açmama politikası, kara para aklama ve terör finansmanı risklerini minimize etme çabalarının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu durumun yasal ve meşru iş yapan yatırımcıları da olumsuz etkilediği bir gerçektir. Bu sorunun çözümü için, hem bankaların daha adil ve dengeli politikalar geliştirmesi, hem de Türk yatırımcıların yasal ve finansal danışmanlık alarak doğru adımları atması önemlidir.”

KARAÇAY: Hollanda bankalarının, Türklere ticari hesap açmamasının ardında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Türkiye’ye getirilen paraların hesabını sormayacağız” beyanının ve uygulamasının rolü var mı?

GÖLGE ADAM: “Hollanda bankalarının Türklere ticari hesap açmamasının ardında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’ye getirilen paraların hesabını sormayacağız” beyanı ve uygulamasının doğrudan bir rol oynayıp oynamadığı konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, genel olarak bankaların hesap açma politikalarını ve müşteri kabul kriterlerini belirlerken dikkate aldığı bazı faktörler bulunmaktadır:

Kara Para Aklama ve Terörizmin Finansmanı: Uluslararası bankalar, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele kapsamında sıkı düzenlemelere tabidir. Türkiye’den gelen paralarla ilgili olarak yeterli bilgiye sahip olmamak veya bu paraların kaynağının belirsiz olması, bankaların risk iştahını azaltabilir.

Politik ve Ekonomik İstikrar: Ülkeler arası politik ilişkiler ve ekonomik istikrar, bankaların ticari hesap açma kararlarını etkileyebilir. Türkiye ile ilgili politik veya ekonomik belirsizlikler, bankaların daha temkinli davranmasına neden olabilir.

Müşteri Tanıma (KYC) Prosedürleri: Bankaların müşterilerini tanıma ve kimlik doğrulama süreçleri oldukça katıdır. Türkiye’deki bazı uygulamalar ve düzenlemeler, bu prosedürlerin uygulanmasını zorlaştırabilir veya bankaların gerekli bilgileri toplamasını engelleyebilir.

AB ve Hollanda Düzenlemeleri: Avrupa Birliği ve Hollanda’nın finansal düzenlemeleri, bankaların uyum sağlaması gereken kuralları belirler. Bu düzenlemeler, özellikle yüksek riskli olarak değerlendirilen bölgelerden gelen fonlarla ilgili daha sıkı denetimler gerektirebilir.

Sonuç olarak, Hollanda bankalarının Türklere ticari hesap açmama kararının ardında birçok faktör olabilir ve bu faktörler arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanlarının etkisi dolaylı olabilir. Bu durumun net bir şekilde anlaşılması için bankaların karar alma süreçleri ve uyguladıkları risk değerlendirme kriterleri hakkında daha detaylı bilgiye ihtiyaç vardır.

KARAÇAY: Peki, Hollanda’nın Türklere karşı bu kadar hassas oluşunu, ‘akıllandılar’ diye yorumlayabilir miyiz?

GÖLGE ADAM: “Hollanda bankalarının Türk müşterilere karşı hassasiyet göstermesini “akıllandılar” şeklinde yorumlamak, durumu basitleştirici ve potansiyel olarak yanlış bir yaklaşım olabilir. Hollanda bankalarının Türk müşterilere karşı katı politikalar uygulamasının arkasında birçok karmaşık faktör bulunmaktadır:

Hollanda bankaları, kara para aklama (AML) ve terör finansmanı (CFT) risklerini yönetmek için sıkı düzenlemelere uymak zorundadır. Bu düzenlemeler, yüksek riskli kabul edilen ülkelerden gelen müşterilere karşı daha dikkatli olmalarını gerektirir. Türkiye’nin FATF tarafından gri listeye alınması, bu risk değerlendirmelerinde önemli bir faktördür.

Avrupa Birliği’nin kara para aklama ile mücadele direktifleri, bankaların müşterilerini ve onların işlemlerini sıkı bir şekilde izlemesini zorunlu kılar. Bankalar, regülasyonlara uymazsa ciddi para cezaları ve itibar kaybı ile karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle, Hollanda bankaları, yüksek riskli kabul edilen müşterilere hesap açma konusunda daha temkinli olabilir.

Bankalar, finansal sistemin güvenliğini korumak ve yasadışı faaliyetlerin önüne geçmek için risk değerlendirmelerinde titiz davranır. Türkiye gibi ülkelerden gelen müşterilerin işlemleri, özellikle kara para aklama riski açısından daha fazla incelenebilir.

Bazen, belirli ülkelerden gelen müşterilere yönelik önyargılar ve genel algılar da bankaların politikalarını etkileyebilir. Ancak, bu durum her zaman objektif verilere dayanmayan kararlarla sonuçlanabilir. Türk yatırımcıların tamamının aynı risk kategorisinde değerlendirilmesi, adil olmayan sonuçlar doğurabilir.

Hollanda ve Türkiye arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler de bankaların politikalarını etkileyebilir. Siyasi gerilimler ve diplomatik sorunlar, finansal kurumların müşterilere karşı tutumlarını şekillendirebilir.

“Akıllandılar” ifadesi, Hollanda bankalarının tüm Türk müşterilere karşı katı olmasını haklı çıkarmaz. Bankaların amacı, yasadışı faaliyetlerle mücadele etmek ve finansal sistemi korumaktır, ancak bu süreçte meşru ve yasal iş yapan müşterilerin de zarar görmemesi önemlidir.

Hollanda bankalarının bu hassasiyeti, regülasyonlara uyma ve finansal sistemi koruma çabalarının bir parçasıdır. Ancak, bu süreçte adil ve dengeli bir yaklaşım benimsemek, hem bankalar hem de müşteriler için en iyisidir. Yasal ve meşru iş yapan Türk yatırımcıların, bankalarla olan ilişkilerinde şeffaf ve işbirlikçi olmaları, hesap açma süreçlerini kolaylaştırabilir.

Bu konuda son olarak şunları söyleyebilirim: Hollanda bankalarının Türk müşterilere karşı hassasiyet göstermesi, kara para aklama ve terör finansmanı risklerini minimize etme çabalarının bir sonucudur. Bu durumu “akıllandılar” şeklinde yorumlamak, sorunun karmaşıklığını ve çok boyutluluğunu göz ardı etmek olur. Bankaların regülasyonlara uyma zorunluluğu ve finansal sistemin güvenliğini sağlama çabaları, bu hassasiyetin temel nedenleridir. Ancak, bu süreçte adil ve dengeli politikalar geliştirilmesi ve yasal iş yapan yatırımcıların mağdur edilmemesi önemlidir.”

KARAÇAY: Soruların hepsine vermiş olduğunuz cevaplar doğrultusunda, Hollanda’nın para aklama konusundaki günahları ve sevapları hakkında yine tarafsız bir yanıt verir misiniz?

GÖLGE ADAM: ”Günahları (Sorunlar ve İddialar) Kara Para Aklama İddiaları ve Cezalar:

ING Bank: 2018 yılında, ING Bank kara para aklama yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle 775 milyon euro para cezasına çarptırıldı. Bankanın yetersiz müşteri kimlik doğrulama ve şüpheli işlemleri raporlama süreçleri nedeniyle suç gelirlerinin banka üzerinden aklanmasına izin verdiği tespit edildi.

ABN AMRO: 2021 yılında kara para aklama iddiaları nedeniyle 480 milyon euro ceza aldı. Bankanın, kara para aklama ile mücadelede yetersiz kaldığı ve şüpheli işlemleri bildirmediği belirtildi.

Rabobank: 2018’de Rabobank, kara para aklama ve terör finansmanı risklerine karşı yeterince önlem almadığı için eleştirildi. Özellikle uluslararası operasyonlarında yetersiz kaldığı iddia edildi.

Hollanda bankalarının, tıpkı Malta, İsviçre, Lüksemburg gibi diğer ülkelerdeki bankalarla benzer şekilde kara para aklama faaliyetlerine karıştığı iddiaları bulunmaktadır. Bu iddialar, Hollanda’nın finansal sisteminin güvenliği ve bütünlüğü açısından ciddi endişeler yaratmaktadır.

Offshore hesaplar ve vergi cennetleri aracılığıyla suç gelirlerinin aklanması konusundaki yetersizlikler, Hollanda bankalarını uluslararası eleştirilerin hedefi haline getirmiştir.

Hollanda’nın kara para aklama ile mücadelede karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, uluslararası ticaretin merkezi konumunda olmasıdır. Bu durum, finansal sistemin suç faaliyetlerine karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olabilir.

Bazı eleştirmenler, Hollanda’nın kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadelede yasal ve düzenleyici eksikliklerinin olduğunu iddia etmektedir. Bu eksiklikler, finansal sistemdeki güvenlik açıklarını artırabilir.

Hollanda, kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadelede yasal ve düzenleyici önlemlerini sürekli olarak güncellemektedir. Avrupa Birliği’nin 5. Kara Para Aklama Direktifi (AMLD5) gibi düzenlemelere uyum sağlanması, finansal kurumların müşteri kimlik doğrulama ve şüpheli işlem raporlama süreçlerini sıkılaştırmalarını gerektirir.

2020 yılında yürürlüğe giren Avrupa Birliği’nin 6. Kara Para Aklama Direktifi (AMLD6), Hollanda’nın kara para aklama ile mücadelede daha da sıkı tedbirler almasına yardımcı olmuştur.

Hollanda Merkez Bankası (DNB) ve Finansal Piyasa Kurumu (AFM), finansal kurumların kara para aklama ve terör finansmanı risklerini yönetmelerine yardımcı olacak denetim ve kontrol mekanizmalarını güçlendirmiştir.

Bankalar, kara para aklama ile mücadelede daha etkili teknolojiler ve veri analizi yöntemleri kullanarak şüpheli işlemleri tespit etme ve raporlama kapasitelerini artırmıştır.

Hollanda, uluslararası finansal suçlarla mücadelede küresel işbirliği ve uyumluluğa büyük önem vermektedir. Financial Action Task Force (FATF) ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadelede etkili stratejiler geliştirmektedir.

Hollanda’nın, FATF ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşların kara para aklama ile mücadele standartlarına uyum sağlaması, finansal sistemin güvenliğini artırmaya yönelik önemli bir adımdır.

Hollanda, kara para aklama ve terör finansmanı konusunda toplum ve iş dünyası için farkındalık kampanyaları düzenleyerek, bu tür suçlarla mücadelede daha geniş bir katılım sağlamaktadır.

Finansal kurumlar, müşterilerini kara para aklama ve terör finansmanına karşı daha bilinçli hale getirmek için eğitim programları ve bilgilendirme kampanyaları düzenlemektedir.

Bu konuda son olarak şunları söyleyebilirim: Hollanda’nın kara para aklama konusundaki günahları ve sevapları, karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Bir yandan, Hollanda bankalarının kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadelede yetersiz kaldıkları ve büyük cezalar aldıkları durumlar bulunmaktadır. Öte yandan, Hollanda’nın yasal ve düzenleyici önlemler alarak finansal sistemin güvenliğini artırmaya yönelik önemli çabaları da göz ardı edilemez.

Hollanda, kara para aklama ve terör finansmanı ile mücadelede daha etkili stratejiler geliştirmeye devam etmektedir. Ancak, bu süreçte meşru ve yasal iş yapan yatırımcıların mağdur olmaması için adil ve dengeli politikalar uygulanması büyük önem taşır. Hem Hollanda’nın finansal sisteminin güvenliği hem de uluslararası iş dünyasının sorunsuz işleyişi için, kara para aklama ile mücadelede etkin ve kapsayıcı çözümler geliştirilmesi gerekmektedir.”

Onderkant formulier

Onderkant formulier

KARAÇAY:Araştırmacılar, kara para aklama ihtiyaçlarındaki bu artışın, farklı suç türleri ve harcamalar arasında ayrım yaparak daha farklı bir kara para aklama karşıtı politikaya odaklanmak için zemin sağladığı sonucuna varmışlar. Başarılı bir Hollanda kara para aklama karşıtı politikası aynı zamanda suç ve kara para aklamanın uluslararası boyutuna da yeterince dikkat edilmesini gerektiriyor. Son olarak aynı şey, üst dünyadan gelen mali danışmanların, kara para aklama planlarının oluşturulmasında oynadıkları role dikkat etmek için de geçerlidir: Bu danışmanlara karşı daha sıkı bir politika, kara para aklamanın baltalanmasını önlemek için ne yapılmalıdır?

GÖLGE ADAM: “Anlaşılan o ki, kara para aklama ihtiyaçlarının artışı, mevcut kara para aklama karşıtı politikaların daha da geliştirilmesi ve farklı suç türlerine özgü stratejiler oluşturulması gerektiğini ortaya koymaktadır. sorunuzun öne çıkan noktalarını ve ne anlama geldiklerini şöyle açıklayabilirim.

Kara para aklama, genellikle uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, vergi kaçakçılığı gibi çeşitli suç faaliyetlerinden elde edilen gelirlerin aklanması sürecidir. Araştırmacılar, farklı suç türleri ve bu suçların yaratığı kara para aklama ihtiyaçları arasında ayrım yapılmasının önemli olduğunu belirtmektedirler. Bu, her suç türü için spesifik kara para aklama karşıtı stratejiler geliştirilmesi gerektiği anlamına gelir. Örneğin, uyuşturucu ticareti ile ilgili kara para aklama yöntemleri, vergi kaçakçılığı ile ilgili yöntemlerden farklı olabilir ve her biri için özelleştirilmiş politikalar gerektirir.

Başarılı bir kara para aklama karşıtı politikanın, suç ve kara para aklamanın uluslararası boyutuna da yeterince dikkat etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Kara para aklama genellikle sınır ötesi işlemleri içerir ve bu durum, ulusal sınırların ötesinde işbirliği ve koordinasyon gerektirir. Uluslararası işbirliği olmadan, kara para aklama ile etkili bir şekilde mücadele etmek zor olabilir. Bu nedenle, Hollanda gibi ülkelerin uluslararası kuruluşlarla ve diğer ülkelerle yakın işbirliği içinde çalışmaları önemlidir.

Kara para aklama planlarının oluşturulmasında, genellikle üst düzey mali danışmanlar önemli bir rol oynar. Bu danışmanlar, karmaşık finansal yapılar ve yasal boşluklar kullanarak suç gelirlerini aklamaya yardımcı olabilirler. Yazıda, bu mali danışmanlara karşı daha sıkı bir politika izlenmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu, danışmanların faaliyetlerinin daha sıkı denetlenmesi, yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi ve danışmanların kara para aklama faaliyetlerine karışmasının önlenmesi anlamına gelir.

Mali danışmanlara karşı daha sıkı politikalar uygulamak, kara para aklamanın etkili bir şekilde engellenmesi için kritik öneme sahiptir. Bu mali danışmanların etik kurallara ve yasal düzenlemelere uymalarını sağlamak için daha sıkı denetimlerin ve yaptırımların uygulanmasını gerektirir. Ayrıca, danışmanların kara para aklama faaliyetlerine karışmalarını önlemek için eğitim ve farkındalık artırıcı programlar da önemlidir.

Bu konuda son olarak şunu söyleyebilirim:
Özetle, yazıda kara para aklama karşıtı politikaların etkinliğini artırmak için şu adımlar önerilmektedir:

Farklı suç türleri ve harcamalar arasında ayrım yaparak özelleştirilmiş kara para aklama karşıtı stratejiler geliştirmek.

Kara para aklamanın uluslararası boyutuna yeterince dikkat ederek uluslararası işbirliğini güçlendirmek.

Kara para aklama planlarının oluşturulmasında rol oynayan üst düzey mali danışmanlara karşı daha sıkı politikalar uygulamak ve denetimleri artırmak.

Bu adımlar, kara para aklama ile mücadelede daha etkili ve kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesini sağlar. Hollanda’nın bu alanlardaki çabaları, ulusal ve uluslararası düzeyde kara para aklama faaliyetlerinin engellenmesine önemli katkılar sağlayabilir.

KARAÇAY: Karayip’teki bankanın tanıtım yazısındaki şu paragrafa ne dersiniz?
“Hollanda Merkez Bankası DNB’nin Karayip Hollanda’sındaki rolü:
‘Karayip Hollanda’sındaki De Nederlandsche Bank’ın görev alanı, Bonaire, Sint Eustatius ve Saba adalarıdır.
DNB, ödeme sisteminin düzgün işleyişini teşvik eder ve Karayip Hollanda’sındaki bir dizi finansal kurumu denetler.”

GÖLGE ADAM: Açıklama, Hollanda Merkez Bankası’nın (De Nederlandsche Bank – DNB) Karayip Hollandası’ndaki rolünü ve sorumluluklarını açıklamaktadır. Karayip Hollandası, Bonaire, Sint Eustatius ve Saba adalarını içermektedir. DNB’nin burada üstlendiği başlıca görevler şunlardır:

DNB, Karayip Hollandası’nda ödeme sistemlerinin düzgün çalışmasını sağlamakla görevlidir. Bu, adalar arasındaki ve adalar ile diğer bölgeler arasındaki para transferlerinin güvenli, verimli ve sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesini sağlamayı içerir. Etkili ve güvenli ödeme sistemleri, ekonomik faaliyetlerin sorunsuz bir şekilde devam etmesi için kritik öneme sahiptir.

DNB, Karayip Hollandası’ndaki belirli finansal kuruluşların denetimini yapmaktadır. Bu denetim, bankalar, sigorta şirketleri, yatırım firmaları ve diğer finansal hizmet sağlayıcılarını kapsar. DNB, bu kuruluşların finansal sağlamlığını ve yasalara uygunluğunu kontrol ederek, finansal sistemin bütünlüğünü korumayı amaçlar. Denetim faaliyetleri, kara para aklama ve terör finansmanı gibi finansal suçlarla mücadeleyi de içerir.

DNB’nin Karayip Hollandası’ndaki bir diğer önemli rolü, ekonomik ve finansal istikrarı sağlamaktır. Bu, ekonomik politikalar geliştirmek, finansal krizleri önlemek ve adaların ekonomik kalkınmasını desteklemek anlamına gelir. DNB, ekonomik verileri analiz eder ve finansal riskleri değerlendirerek, bu hedeflere ulaşmaya çalışır.

DNB, Karayip Hollandası’ndaki finansal kuruluşların yasal ve düzenleyici çerçeveye uygunluğunu sağlamaktan sorumludur. Bu, yerel ve uluslararası finansal düzenlemelere uyumu denetlemeyi içerir. DNB, finansal suçların önlenmesi ve finansal sistemin güvenliğinin sağlanması için gerekli düzenleyici önlemleri alır.

Bu konuda son sözlerim şöyle olur: Özetle, Hollanda Merkez Bankası (DNB), Karayip Hollandası’nda ödeme sistemlerinin düzgün çalışmasını teşvik etmek, finansal kuruluşları denetlemek ve ekonomik istikrarı sağlamak gibi kritik görevler üstlenmektedir. DNB’nin bu görevleri, bölgedeki finansal sistemin güvenliği ve bütünlüğü için hayati öneme sahiptir. Bu rol, aynı zamanda kara para aklama ve diğer finansal suçlarla mücadelede de önemli bir yer tutar. DNB’nin Karayip Hollandası’ndaki varlığı ve faaliyetleri, bölgenin ekonomik ve finansal sağlığını korumaya yönelik önemli adımlardır.”

KARAÇAY: Duyumuma göre, Avrupa Birliği Merkez Bankası, Hollanda’daki ‘trustdienst’ denilen Güven Ofisleri’nden de rahatsız. Bu nedenle Hollanda yüzlerce Güven Ofisini kapatmış. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

GÖLGE ADAM: “Hollanda’daki Güven Ofisleri, belirli mali ve idari hizmetler sunan kuruluşlardır. Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın bu ofislerden duyduğu rahatsızlık, bu tür hizmetlerin kara para aklama ve diğer mali suçlar için kullanılma potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Hollanda hükümeti, bu endişeleri gidermek amacıyla yüzlerce güven ofisini kapatmış ve düzenleyici önlemlerini artırmıştır.

Güven Ofislerinin Denetlenmesi Yasası 2018 (Wtt 2018)

Wtt 2018, güven ofislerinin faaliyetlerini düzenleyen ana yasal çerçevedir. Bu yasa, hangi hizmetlerin güven hizmetleri olarak kabul edileceğini ve bu hizmetlerin denetim altına alınacağını belirler. Wtt 2018’e göre dört temel hizmet türü güven hizmeti olarak tanımlanmıştır:

Mali Yönetim ve Muhasebe Hizmetleri: Bir şirketin veya tüzel kişiliğin mali yönetimi, muhasebe ve vergi beyannameleri gibi idari işlemlerinin yürütülmesi.

İkamet ve Temsil Hizmetleri: Bir tüzel kişilik veya şirket adına ikametgah sağlama ve bu şirketin temsil edilmesi.

Müşteri Kabul ve Kimlik Tespiti: Yeni müşterilerin kabul edilmesi ve kimliklerinin doğrulanması.

Varlık ve Fon Yönetimi: Varlıkların ve fonların yönetimi, bu hizmetler genellikle mali danışmanlık ve yatırım hizmetleri ile ilgilidir.

Wtt 2018 ayrıca, konsey emri ile başka hizmetlerin de güven hizmetleri olarak belirlenebilmesi için bir temel sunar. 2018 tarihli Güven Ofislerinin Denetlenmesi Kararnamesi (Btt 2018) bu kapsamda bazı ek düzenlemeler getirir. Örneğin, bir tüzel kişilik veya şirket için genel idari işlemleri yürütmek de güven hizmeti olarak kabul edilir. Böylece, toplamda beş farklı hizmet türü güven hizmeti olarak nitelendirilir.

Güven Hizmetleri için Lisans Gereksinimi

Bu hizmetleri Hollanda’da sunmak veya Hollanda’ya sağlamak isteyen her kuruluşun, De Nederlandsche Bank (DNB)‘tan bir lisans alması gerekmektedir. Bu lisans, güven hizmeti sağlayıcılarının belirli yasal ve düzenleyici standartlara uyduğunu garanti eder. Lisans almak için güven ofislerinin:
Güvenilir ve şeffaf bir yönetim yapısına sahip olması,
Kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadele yasalarına tam uyum sağlaması,
Müşterilerin kimlik tespiti ve şüpheli işlemlerin bildirilmesi süreçlerinde etkin olması gerekmektedir.

Avrupa Birliği Merkez Bankası (ECB), Hollanda’daki güven ofislerinin, özellikle uluslararası işlemler ve vergi planlamaları için kullanılması nedeniyle kara para aklama riskini artırdığını düşünmektedir. ECB, bu tür hizmetlerin denetim ve düzenleme altında tutulmasını ve risklerin minimize edilmesini talep etmektedir. Hollanda’nın yüzlerce güven ofisini kapatması, bu endişelere yanıt vermek ve finansal sistemin güvenliğini artırmak amacıyla atılmış bir adımdır.

Bu konuda son olarak şunları söyleyebilirim Güven Ofislerinin Denetlenmesi Yasası 2018 (Wtt 2018) ve buna bağlı düzenlemeler, Hollanda’daki güven ofislerinin faaliyetlerini sıkı bir şekilde denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu düzenlemeler, kara para aklama ve diğer mali suçlarla mücadelede önemli bir rol oynar. Ancak, Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın (ECB) rahatsızlıkları, Hollanda’nın bu alanda daha fazla önlem almasını ve mevcut güven ofislerinin daha sıkı denetim altında tutulmasını gerektirmiştir. Bu durum, Hollanda’nın finansal sisteminin güvenliğini koruma ve uluslararası standartlara uyum sağlama çabalarının bir parçasıdır.”
*******************************************************************************

KONU, ETHEM EMRE’NİN ORGANİZE ETTİĞİ TOPLANTIDA, EKONOMİ BAKANLIĞI’NIN YATIRIM FIRSATLARINDAN SORUMLU GENEL MÜDÜRÜ PIETER M. WAASDORP’A SORULDU.

MANŞET gazetesinden Mehmet Ali Topçu ve DOĞUŞ gazetesinden Zeynel Abidin Kılıç’ın ortaklaşa yazdıkları haber aşağıda:

Hollanda Türk Ticaret Derneği (HTTD) merkezinde, Hollanda Ekonomi Bakanlığının Yatırım fırsatlarından sorumlu direktörü P. M. Waasdorp’la Türk ve yabancı yatırımcıların vize problemi dahil, Bankaların KYC timlerinin yabancı yatırımcılara hesap açılmasını engelleyen tutumları gibi pek çok problemlerin konuşulduğu önemli bir toplantı yapıldı.

Afbeelding met overdekt, persoon, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda Türkiye Ticaret Derneği (HTTD) Başkanı Ethem Emre’nin kendi tecrübe ettiği problemleri belgeleriyle sunduğu, çözüm odaklı önerilerin konuşulduğu toplantıda, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Ticari Ateşi Veysel Parlak, son dönemlerde Hollanda’ya yatırım yapmak isteyen Türk şirketlerinin Hollanda bankalarında hesap açmalarının engellenmesini Gümrük Birliği anlaşmasının ilgili mevzuatıyla uyuşmadığını ifade etti.

Öte yandan T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Hollanda temsilcisi Ethem Tokgözlü de, Hollanda’nın yatırımcılara uyguladığı ticari bariyerleri, açık ekonomi modeliyle bağdaştırmak mümkün değildir, dedi.

Ekonomi Bakanlığı Direktörü P. M. Waasdorp aldığı notları kesinlikle muhataplarına ileteceğini yararlı ve faydalı bir görüşme gerçekleştirdiğini katılımcılara teşekkür ederek ifade etti.

Toplantıda, HTTD Başkanı Ethem Emre ve yönetimi tarafından “Krizler ve Çözüm Önerileri” başlığını taşıyan bir rapor da sunuldu.

Raporda şu açıklama ve görüşlere yer verildi:

Açık ekonomi modeli, dünya genelinde pek çok ülkenin benimsediği bir strateji olup, uluslararası ticareti teşvik eden, sermaye akışına olanak tanıyan, ülkeler arası iş birliğini destekleyen bir yapı olarak kabul edilir. Bu modelin esaslarından biri, yabancı yatırımcıların ülkeye kolayca erişebilmesi ve yatırım yapabilmesidir. Ancak, açık ekonomiyi benimseyen bir ülkenin yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açmasına engel olması, bu ilkeyle çelişen bir tutum sergiler ve önemli eleştiriler doğurur.

İşte bu yaklaşımın ele alınması gereken yönleri:

Ekonomik Büyümeye Engel Oluşturur

Yabancı yatırımcıların ülke ekonomisine katkıda bulunmalarının yolu, yatırım yapabilecekleri finansal araçlara ve hizmetlere erişim sağlamaktan geçer. Bankalarda hesap açmalarının engellenmesi, bu sürecin ilk aşamasında karşılaştıkları bir set gibi işlev görür.

Yatırımcıların, yatırımlarını yönlendirebilecekleri banka hesaplarına sahip olmaması; şirket kurma, istihdam yaratma, ticari faaliyetlerde bulunma gibi süreçlerde yavaşlamalara yol açabilir. Bu da ülke ekonomisinin büyüme potansiyelini sınırlar.

Küresel Rekabet Gücünü Azaltır

Küresel ekonomi, ülkelerin yatırım çekme yeteneğine dayanır. Yabancı yatırımcıların hesap açmalarını kısıtlamak, onları diğer ülkelere yönlendirme riski taşır. Özellikle birçok ülkenin uluslararası yatırımcıları çekmek için cazip teşvikler sunduğu bir dönemde, böylesi bir kısıtlama rekabet gücünü zayıflatır. Rakip ülkeler yatırımcılara daha fazla kolaylık sunarken, açık ekonomiyi benimsemiş bir ülkenin yatırımcıya kapıyı kapatması uzun vadede pazar payının düşmesine yol açar.

Finansal İlişkilerin Zayıflaması

Yabancı yatırımcılar sadece doğrudan sermaye getirmekle kalmaz, aynı zamanda ülkeye finansal bilgi, teknoloji ve yeni iş modelleri de taşır. Bu çeşitlilik, ülke içindeki finansal sistemin gelişmesine katkıda bulunur ve yenilikçiliği teşvik eder. Bankalarda hesap açamayan yatırımcılar, finansal sistemin sunduğu avantajlardan yararlanamaz, dolayısıyla finansal ilişkiler zayıflar. Yatırımcıların paralarını transfer etme, yerel ortaklarla iş birliği yapma gibi temel işlemleri gerçekleştirememesi, finansal ağların daralmasına sebep olur.

Güven ve İtibar Sorunu Yaratır

Uluslararası yatırımcılar, yatırımlarını yapacakları ülkelerin güvenilir ve istikrarlı bir finansal sisteme sahip olmasını bekler. Bankalarda hesap açma imkânının olmaması, ülkenin finansal sistemi üzerinde bir belirsizlik algısı yaratabilir ve güven zedelenir.

Bu durum, ülkenin yatırım ortamını olumsuz etkiler ve yatırımcıları uzun vadede geri dönmeyecek şekilde caydırabilir. Güven eksikliği, ülkenin ekonomik itibarını da zayıflatır ve uluslararası arenada güvenilir bir yatırım destinasyonu olarak algılanmasını zorlaştırır.

İnovasyon ve Teknolojik Gelişmeye Engel Teşkil Eder

Yabancı sermaye, sadece mali kaynak değil, aynı zamanda bilgi ve teknoloji transferi açısından da önem taşır. Ülke, dışarıdan gelen yeni teknolojilere ve iş süreçlerine kapılarını kapattığında inovasyon döngüsü sekteye uğrar. Yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açamaması, yenilikçi sektörlerin ve teknoloji firmalarının iş yapma süreçlerini zorlaştırır. Uzun vadede, bu durum ülkenin dijital dönüşüm ve inovasyon alanında geri kalmasına yol açabilir.

Dış Sermaye Akışını Engeller

Yatırımcılar, ülkede finansal işlemlerini sorunsuz bir şekilde gerçekleştiremeyeceklerini hissettiklerinde, doğrudan yatırımlardan kaçınabilirler. Bankacılık hizmetlerine erişimin kısıtlanması, ülkeye sermaye akışını zorlaştırır ve yatırım iştahını azaltır. Açık ekonomi modelini benimsemiş bir ülkenin, bu çelişkili tavrıyla potansiyel sermaye girişinden mahrum kalması, döviz dengesini olumsuz etkileyebilir ve ekonomide bir daralma yaratabilir.

Sonuç Olarak, açık ekonomi modeli, yatırımcıların ülkeye kolayca erişimini ve finansal sistemde rahat hareket edebilmelerini öngörür. Bu modele sahip bir ülkenin, yabancı yatırımcıların bankalarda hesap açmasını kısıtlaması, yalnızca ekonomik büyümeyi ve uluslararası itibarını zedelemekle kalmaz; aynı zamanda bu modelin özüne aykırı bir tavır sergilediği anlamına gelir. Bu tür kısıtlamaların kaldırılması, hem yatırım ortamının iyileşmesini sağlayacak hem de ülkenin kü resel ekonomide daha rekabetçi bir konuma gelmesine katkıda bulunacaktır.

Başkanı Ethem Emre (solda), Hollanda Ekonomi Bakanlığı Yatırım Fırsatlarından sorumlu Direktörü Pieter M. Waasdorp’a, İlhan Karaçay’ın ‘Hollanda ile ilişkiler ve Türk göçü ile ilgili olan kitabını hediye etti.

Afbeelding met pak, Menselijk gezicht, persoon, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving(SOTA) Başkanı Mehmet Tütüncü, P. M. Waasdorp’a yazdığı kitaplardan hediye etti.

Programa ayrıca, HTTD Danışmanı Metin Yazarel, İş insanı Nuri Şekercan, Türk ve Arap Dünyası Araştırma Merkezi (SOTA) Başkanı Mehmet Tütüncü, Türk Hukuku Avukatı Esin Çiftçi, HTTD’nin Türkiye koordinatörü Leyla de Mos de katılarak, görüş ve düşüncelerini dile getirdiler

             *******************************

İLHAN KARAÇAY STELT VRAGEN OVER WITWASSEN AAN SCHADUWMAN OVER NEDERLANDSE BANKEN DIE GEEN ZAKELIJKE REKENINGEN VOOR TURKEN OPENEN

Nederlandse banken openen geen rekeningen voor Turkse investeerders die een zakelijke rekening willen openen en beschuldigen Turkije van witwassen, terwijl ze zelf onder toezicht staan van de Europese Centrale Bank.

De Europese Centrale Bank heeft veel Nederlandse banken beboet vanwege onregelmatigheden met betrekking tot witwassen.

Of je het nu serieus neemt of niet, Mongolië heeft Nederlandse burgers visumvereisten opgelegd vanwege beschuldigingen van witwassen door Nederland.

Dit onderwerp werd besproken tijdens een bijeenkomst georganiseerd door Ethem Emre, waarbij Pieter M. Waasdorp, directeur van het ministerie van Economische Zaken die verantwoordelijk is voor Investeringsmogelijkheden, werd ondervraagd.

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijvingİLHAN KARAÇAY VROEG, SCHADUWMAN ANTWOORDDE

Ik heb eerder geschreven over Nederlandse banken die geen zakelijke rekeningen openen voor vooral Turkse investeerders, wat tot grote problemen leidt. Ondanks pogingen van verschillende personen, organisaties en zelfs de Turkse staat, blijft dit probleem bestaan.

Omdat ik nu begrijp dat de verwachting dat het “ooit zal verbeteren” slechts een illusie is, besloot ik om met mijn adviseur en vertrouweling SCHADUWMAN te spreken.

Hier is ons gesprek:

KARAÇAY: Er zijn beschuldigingen dat Nederlandse banken, die geen rekeningen openen voor buitenlanders vanwege witwasrisico’s, zelf ook betrokken zijn bij witwassen. Er zijn beweringen dat een Nederlandse bank op de Caraïben witwast. Zelfs Mongolië heeft visa verplicht gesteld voor Nederlanders vanwege deze beschuldigingen. Wat weet u hiervan?

SCHADUWMAN: “Beschuldigingen van witwassen door Nederlandse banken zijn de afgelopen jaren een belangrijk onderwerp geworden. Hoewel Nederland bekendstaat als een land met sterke financiële regelgeving, zijn er beschuldigingen dat verschillende banken betrokken zijn bij witwaspraktijken. Hier zijn enkele belangrijke punten over dit onderwerp:

Witwasbeschuldigingen: Nederlandse banken, vooral die met een belangrijke rol in internationale handel, staan centraal in witwasbeschuldigingen. Grote banken zoals ING Bank zijn beschuldigd van onvoldoende toezicht en controle, wat heeft geleid tot witwasactiviteiten. Dit heeft ertoe geleid dat de banken grote boetes moesten betalen.

Activiteiten op de Caraïben: Filialen en dochterondernemingen van Nederlandse banken op de Caraïben zijn ook doelwit van witwasbeschuldigingen. Het gebruik van offshore-rekeningen en onvoldoende klantidentificatieprocessen hebben ertoe geleid dat deze banken betrokken raakten bij het witwassen van criminele inkomsten. Curaçao en Sint Maarten, gebieden die onder het Koninkrijk der Nederlanden vallen, zijn bekende locaties voor dergelijke activiteiten.

Afbeelding met tekst, Id-bewijs, menu, papier Automatisch gegenereerde beschrijving

Visumvereisten van Mongolië: Mongolië’s visumverplichting voor Nederlandse burgers wordt in verband gebracht met zorgen over betrokkenheid van Nederlanders bij witwasactiviteiten. Deze beslissing wordt gezien als onderdeel van Mongolië’s inspanningen om haar financiële systeem te beschermen en illegale activiteiten te bestrijden.

Financiële Regelingen en Toezicht: Nederland werkt voortdurend aan de actualisering van financiële regelingen om witwassen te bestrijden. Door de implementatie van de vijfde anti-witwasrichtlijn van de Europese Unie (AMLD5) zijn strengere klantidentificatie- en meldingsvereisten ingevoerd. Ondanks deze maatregelen zijn er gevallen waarin banken tekortschoten in de uitvoering.

Internationale Samenwerking: Nederland hecht veel belang aan internationale samenwerking in de strijd tegen witwassen. Door samen te werken met de Europese Unie en andere internationale organisaties, probeert het grensoverschrijdende financiële criminaliteit te bestrijden. In dit verband wordt ook nauw samengewerkt met organisaties zoals de Financial Action Task Force (FATF).

Voor meer gedetailleerde informatie over dit onderwerp moeten actuele nieuwsberichten en rapporten worden gevolgd. Daarnaast zijn officiële verklaringen van banken en toezichtrapporten belangrijke informatiebronnen. Effectieve bestrijding van witwassen is van groot belang voor de veiligheid en integriteit van financiële systemen.”

KARAÇAY: Er wordt beweerd dat een zeer invloedrijke familie een belang van 30 of 35 procent heeft in een Nederlandse bank op de Caraïben. Wat weet u hierover?

SCHADUWMAN: “De bewering dat een zeer invloedrijke familie een belang van 30 of 35 procent heeft in een Nederlandse bank op de Caraïben is nogal specifiek en serieus. Dergelijke beweringen zouden opvallen als ze in de media en officiële documenten zouden verschijnen. Voor zover ik weet, is er echter geen bevestigde informatie over directe betrokkenheid van een zeer invloedrijke familie bij banken op de Caraïben.

Transparantie en Publieke Controle: Invloedrijke families, zoals die in Europa, geven doorgaans een bepaalde mate van transparantie over hun vermogen en zakelijke relaties. De Nederlandse overheid en media houden de commerciële activiteiten van deze families nauwlettend in de gaten.

Media en Officiële Verklaringen: Als er sprake was van een dergelijk partnerschap, zou dit waarschijnlijk breed worden uitgemeten in Nederlandse en internationale media en worden onderzocht door het Nederlandse parlement en andere officiële instanties.

Wettelijke en Ethische Regels: In Nederland zijn commerciële activiteiten van publieke figuren en invloedrijke families onderworpen aan strikte wettelijke en ethische regels. Een dergelijk partnerschap zou vanwege belangenconflicten aan strenge controles worden onderworpen.

Onafhankelijkheid van Financiële Instellingen: Nederlandse banken en andere financiële instellingen worden doorgaans geleid door onafhankelijke raden van bestuur en aandeelhoudersstructuren. De directe betrokkenheid van een invloedrijke familie zou in strijd kunnen zijn met de principes van onafhankelijkheid en onpartijdigheid.

Voor het bevestigen van dergelijke specifieke beweringen zijn betrouwbare bronnen en documenten nodig. Voor meer informatie kunt u terecht bij financiële toezichthouders in Nederland, officiële toezichtrapporten en betrouwbare mediabronnen. Ook de officiële website en verklaringen van de invloedrijke familie kunnen betrouwbare informatiebronnen zijn.

Kortom, er is meer concrete informatie nodig om deze bewering te bevestigen, en voor zover ik weet is er momenteel geen sprake van een dergelijk partnerschap.”

KARAÇAY: Er zijn ook beweringen dat de Europese Centrale Bank de Nederlandse centrale bank streng in de gaten houdt. Bijvoorbeeld, wat is er aan de hand met de boete van 775 miljoen euro aan ING Bank? Heeft dit te maken met de 11 miljard euro van Abramovich?

SCHADUWMAN: “Hier zijn enkele belangrijke punten en details over de boete van de Europese Centrale Bank (ECB) aan de Nederlandse centrale bank (DNB) en de boete aan ING Bank:

Afbeelding met tekst, gebouw, scène, Commercieel gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving

Boete aan ING Bank:

In 2018 kreeg ING Bank, een van de grootste banken van Nederland, een boete van 775 miljoen euro wegens het schenden van anti-witwaswetten. Deze boete werd opgelegd door het Nederlandse Openbaar Ministerie en behoort tot de grootste boetes voor dergelijke overtredingen in Europa.

Redenen voor de Boete:

Onvoldoende Toezicht en Controle: ING Bank vertoonde ernstige tekortkomingen in de klantidentificatie- en bewakingsprocessen, waardoor het witwassen van criminele inkomsten mogelijk werd.

Meldingen van Verdachte Transacties: De bank faalde in het opsporen en melden van verdachte transacties, wat leidde tot ongehinderd voortduren van illegale activiteiten.

Illegale Fondsen: Het Openbaar Ministerie stelde vast dat de bank illegale fondsen liet circuleren die mogelijk verband hielden met criminele activiteiten.

Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, Zakenman/-vrouw, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Roman Abramovich en 11 Miljard Euro Beweringen:

Roman Abramovich is een bekende Russische miljardair en zakenman. Zijn financiële activiteiten en bankrekeningen trekken vaak de aandacht van media en regelgevende instanties. Echter, de boete aan ING Bank was niet direct gerelateerd aan Abramovich’s rekeningen. De boete was het gevolg van algemene tekortkomingen van de bank in de strijd tegen witwassen en was niet beperkt tot een specifieke klant of rekening.

Afbeelding met hemel, gebouw, buitenshuis, wolk Automatisch gegenereerde beschrijving

Europese Centrale Bank en Nederlandse Centrale Bank:

De Europese Centrale Bank (ECB) houdt toezicht op de centrale banken van de lidstaten en is verantwoordelijk voor de financiële stabiliteit in de eurozone. De Nederlandse centrale bank (DNB) werkt nauw samen met de ECB bij toezicht en regelgeving. Het is waarschijnlijk dat de ECB na de boete aan ING Bank de controles en onderzoeken door de DNB heeft aangescherpt. Dit kan zijn gedaan om de inspanningen tegen witwassen te versterken en de veiligheid van het financiële systeem te waarborgen.

Als conclusie kan worden gesteld dat de boete aan ING Bank het gevolg was van tekortkomingen in de strijd tegen witwassen. Hoewel de rekeningen van Roman Abramovich geen directe oorzaak van deze boete waren, worden de financiële transacties van grote en bekende klanten altijd streng gecontroleerd. De strengere toezichtmaatregelen van de Europese Centrale Bank op de Nederlandse centrale bank zijn waarschijnlijk gericht op een effectievere aanpak van financiële misdaden.

Voor meer informatie over dit onderwerp kunt u officiële verklaringen en rapporten van het Nederlandse Openbaar Ministerie en de Europese Centrale Bank raadplegen. Betrouwbare mediabronnen en financiële toezichtrapporten kunnen ook gedetailleerde informatie verschaffen.”

KARAÇAY: Er zijn beschuldigingen dat Nederlandse banken, zoals die in Malta, Zwitserland, Luxemburg en vele andere banken wereldwijd, betrokken zijn bij het witwassen van geld, misschien zelfs meer. Weet u iets van deze beschuldigingen van witwassen?

SCHADUWMAN: “Beschuldigingen van witwassen tegen Nederlandse banken zijn een grote zorg voor de veiligheid van financiële systemen. Hier zijn enkele specifieke beschuldigingen met betrekking tot Nederlandse banken en financiële instellingen in het algemeen.

ING Bank Ik heb zojuist de situatie met deze bank uitgelegd.

Afbeelding met gebouw, hemel, Commercieel gebouw, bedrijf Automatisch gegenereerde beschrijving

ABN AMRO Een andere grote Nederlandse bank, ABN AMRO, werd in 2021 onderzocht vanwege beschuldigingen van witwassen en vervolgens beboet met 480 miljoen euro. De bank werd schuldig bevonden aan het niet nemen van voldoende maatregelen om witwassen te voorkomen en het niet rapporteren van verdachte transacties. Deze boetes werden opgelegd omdat de bank klantaccounts en transacties niet adequaat controleerde.

Afbeelding met tekst, gebouw, Commercieel gebouw, bedrijf Automatisch gegenereerde beschrijving

Rabobank Rabobank trok in 2018 de aandacht vanwege haar onvoldoende inspanningen om witwassen en terrorismefinanciering te bestrijden. De bank werd bekritiseerd omdat ze verdachte transacties niet adequaat monitorde en rapporteerde, vooral in haar operaties buiten Nederland.

Algemene Beschuldigingen van Witwassen door Nederlandse Banken
Nederlandse banken hebben, in vergelijking met financiële instellingen in andere landen, moeite gehad met de bestrijding van witwassen. Er zijn ernstige zorgen, vooral vanwege transacties via internationale handel en offshore-rekeningen, die mogelijk het witwassen van criminele opbrengsten vergemakkelijken. Aangezien Nederland een centrale rol speelt in de wereldhandel, is het financiële systeem kwetsbaarder voor dergelijke criminele activiteiten.

Er zijn beschuldigingen dat Nederlandse banken, net als banken in landen zoals Malta, Zwitserland en Luxemburg, betrokken zijn bij witwasactiviteiten. Deze banken worden met name beschuldigd van het faciliteren van het witwassen van criminele opbrengsten via belastingparadijzen en offshore-rekeningen. Nederlandse banken kunnen ook een rol spelen in deze internationale netwerken die criminele opbrengsten witwassen.

Nederland verhoogt zijn wettelijke en regelgevende maatregelen om witwassen te bestrijden. Regelgevingen zoals de 5e anti-witwasrichtlijn van de Europese Unie (AMLD5) verplichten financiële instellingen om strengere eisen voor klantidentificatie en rapportage van verdachte transacties toe te passen. Ondanks deze maatregelen zijn er echter gevallen waarin banken tekortschieten in de uitvoering.

Samenvattend: Beschuldigingen van witwassen tegen Nederlandse banken zijn een aanzienlijke zorg en ontstaan door onvoldoende toezicht- en controlemechanismen. Grote banken zoals ING Bank, ABN AMRO en Rabobank hebben aanzienlijke boetes gekregen voor hun onvoldoende inspanningen om witwassen te bestrijden. Deze situatie vormt een belangrijk probleem voor de veiligheid en integriteit van het Nederlandse financiële systeem. Effectieve toezicht- en controlemechanismen zijn cruciaal voor het voorkomen van financiële misdaden.”

Afbeelding met tekst, schermopname, logo, Merk Automatisch gegenereerde beschrijvingNederlanders staan bekend als de grootste investeerders in Turkije en hoewel zij gemakkelijk bankrekeningen kunnen openen, blijven de deuren van Nederlandse banken gesloten voor Turkse investeerders.

KARAÇAY: Nederlandse banken weigeren zakelijke rekeningen te openen voor Turken, waardoor honderden Turkse investeerders geen rekening kunnen openen en daardoor moeilijkheden ondervinden. Is Nederland terecht in het beschuldigen van Turkije van witwassen?

SHADOW MAN: “De weigering van Nederlandse banken om zakelijke rekeningen te openen voor Turkse investeerders en de beschuldiging van Turkije van witwassen is een complexe en gevoelige kwestie met veel onderliggende factoren:

Nederlandse banken zijn onderworpen aan strenge regelgeving tegen witwassen en terrorismefinanciering. De richtlijnen voor anti-witwasbeleid (AML) en bestrijding van de financiering van terrorisme (CFT) van de Europese Unie vereisen dat banken hun klanten grondig identificeren, verdachte transacties rapporteren en risico’s evalueren. Deze regelgeving verplicht banken om voorzichtiger te zijn bij klanten uit landen met een hoog risico.

Sommige internationale financiële instellingen en toezichthoudende autoriteiten beschouwen Turkije als een land met een hoog risico op witwassen. De Financial Action Task Force (FATF) heeft Turkije op de “grijze lijst” geplaatst en aangegeven dat er tekortkomingen zijn in de bestrijding van witwassen en terrorismefinanciering. Deze situatie kan het moeilijk maken voor Turkse investeerders en bedrijven om toegang te krijgen tot internationale bankdiensten.

Nederlandse banken kunnen strengere beleidsmaatregelen toepassen bij het openen van rekeningen voor klanten uit landen die als hoog risico worden beschouwd. Dit geldt niet alleen voor Turkije, maar ook voor andere landen met een hoog risico. Banken nemen dergelijke maatregelen om risico’s op witwassen en terrorismefinanciering te minimaliseren.

Deze situatie leidt ertoe dat veel Turkse investeerders geen zakelijke rekening kunnen openen in Nederland en daardoor moeilijkheden ondervinden. Investeerders hebben bankrekeningen nodig om hun zaken te runnen en internationale handel te drijven. Strenge beleidsmaatregelen van banken kunnen ook legitieme en eerlijke investeerders negatief beïnvloeden.

Nederland en andere landen hebben de verantwoordelijkheid om risico’s op witwassen te beheersen en hun financiële systemen te beschermen. Echter, het is mogelijk niet eerlijk om alle Turkse investeerders in dezelfde risicocategorie te plaatsen. Het niet kunnen openen van rekeningen door legitieme en eerlijke investeerders kan hun zakelijke activiteiten ernstig beperken.

Oplossingen
Turkse investeerders kunnen de volgende stappen ondernemen om dit probleem aan te pakken:

Juridisch Advies Inwinnen: Hulp zoeken bij juridische adviseurs die gespecialiseerd zijn in het openen van bankrekeningen.

Alternatieve Banken Onderzoeken: Onderzoeken welke banken in Nederland en andere landen flexibeler beleid hanteren bij het openen van rekeningen.

Gebruikmaken van Internationale Financiële Tussenpersonen: Alternatieve oplossingen zoeken via internationale financiële tussenpersonen en betalingsdienstaanbieders.

Samenvattend: Het beleid van Nederlandse banken om geen rekeningen te openen voor Turkse investeerders kan worden gezien als een poging om risico’s op witwassen en terrorismefinanciering te minimaliseren. Echter, het feit dat dit legitieme en eerlijke investeerders ook negatief beïnvloedt, is een realiteit. Voor de oplossing van dit probleem is het belangrijk dat banken eerlijk en evenwichtig beleid ontwikkelen en dat Turkse investeerders juridisch en financieel advies inwinnen en de juiste stappen ondernemen.”

KARAÇAY: Heeft de verklaring van president Recep Tayyip Erdoğan, “We zullen niet vragen naar de herkomst van het geld dat naar Turkije wordt gebracht”, een rol gespeeld bij de weigering van Nederlandse banken om zakelijke rekeningen te openen voor Turken?

SHADOW MAN: “Het is niet duidelijk of de verklaring van president Recep Tayyip Erdoğan, “We zullen niet vragen naar de herkomst van het geld dat naar Turkije wordt gebracht”, direct een rol heeft gespeeld bij de weigering van Nederlandse banken om zakelijke rekeningen te openen voor Turken. Echter, er zijn enkele factoren die banken in overweging nemen bij het vaststellen van hun beleid voor het openen van rekeningen en de criteria voor klantacceptatie:

Witwassen en Terrorismefinanciering: Internationale banken zijn onderworpen aan strenge regelgeving ter bestrijding van witwassen en terrorismefinanciering. Als banken niet voldoende informatie hebben over de herkomst van het geld uit Turkije, of als de herkomst onzeker is, kan dit hun bereidheid om risico’s te nemen verminderen.

Politieke en Economische Stabiliteit: Politieke relaties en economische stabiliteit tussen landen kunnen de beslissingen van banken om zakelijke rekeningen te openen beïnvloeden. Politieke of economische onzekerheden met betrekking tot Turkije kunnen banken ertoe aanzetten voorzichtiger te zijn.

Know Your Customer (KYC) Procedures: Banken hanteren strikte procedures voor klantidentificatie en -verificatie. Bepaalde praktijken en regelgeving in Turkije kunnen de uitvoering van deze procedures bemoeilijken of banken verhinderen om de benodigde informatie te verzamelen.

EU- en Nederlandse Regels: De financiële regelgeving van de Europese Unie en Nederland bepaalt de regels waaraan banken moeten voldoen. Deze regelgeving kan met name strengere controles vereisen voor fondsen uit gebieden met een hoog risico.

Samenvattend kunnen er vele factoren zijn die een rol spelen bij de beslissing van Nederlandse banken om geen zakelijke rekeningen te openen voor Turken, en de verklaring van president Erdoğan kan een indirecte invloed hebben. Voor een duidelijk begrip van deze situatie is gedetailleerde informatie nodig over de besluitvormingsprocessen van banken en de criteria voor risicobeoordeling die zij hanteren.

KARAÇAY: Kunnen we de gevoeligheid van Nederland ten opzichte van Turken interpreteren als ‘ze zijn wijzer geworden’?

SCHADUWMAN: “Het interpreteren van de gevoeligheid van Nederlandse banken ten opzichte van Turkse klanten als ‘ze zijn wijzer geworden’ is een simplistische en mogelijk verkeerde benadering. Er zijn vele complexe factoren die ten grondslag liggen aan het strenge beleid van Nederlandse banken ten aanzien van Turkse klanten:

Nederlandse banken moeten voldoen aan strenge regelgeving ter bestrijding van witwassen (AML) en terrorismefinanciering (CFT). Deze regelgeving vereist dat banken zeer voorzichtig zijn met klanten uit landen met een hoog risico. Dat Turkije door de FATF op de grijze lijst is geplaatst, is een belangrijke factor in deze risicobeoordelingen.

De anti-witwasrichtlijnen van de Europese Unie verplichten banken om hun klanten en hun transacties nauwlettend in de gaten te houden. Banken die zich niet aan de regels houden, kunnen te maken krijgen met zware boetes en reputatieschade. Daarom kunnen Nederlandse banken voorzichtiger zijn bij het openen van rekeningen voor klanten die als risicovol worden beschouwd.

Banken hanteren strikte risicobeoordelingen om de veiligheid van het financiële systeem te waarborgen en illegale activiteiten te voorkomen. Transacties van klanten uit landen zoals Turkije kunnen, vooral met betrekking tot witwasrisico’s, intensiever worden onderzocht.

Soms kunnen vooroordelen en algemene percepties over klanten uit bepaalde landen ook invloed hebben op het beleid van banken. Dit kan echter leiden tot beslissingen die niet altijd op objectieve gegevens zijn gebaseerd. Het categoriseren van alle Turkse investeerders in dezelfde risicogroep kan oneerlijke uitkomsten veroorzaken.

De politieke en economische betrekkingen tussen Nederland en Turkije kunnen ook van invloed zijn op het beleid van banken. Politieke spanningen en diplomatieke problemen kunnen de houding van financiële instellingen ten opzichte van klanten vormen.

De uitdrukking “Ze zijn wijzer geworden” rechtvaardigt niet dat Nederlandse banken streng zijn voor alle Turkse klanten. Het doel van banken is om illegale activiteiten te bestrijden en het financiële systeem te beschermen, maar het is belangrijk dat legitieme en wettelijke klanten tijdens dit proces geen schade ondervinden.

De gevoeligheid van Nederlandse banken maakt deel uit van de inspanningen om te voldoen aan de regelgeving en het financiële systeem te beschermen. Echter, een eerlijke en gebalanceerde benadering is zowel voor de banken als voor de klanten het beste. Transparantie en samenwerking van legitieme Turkse investeerders met banken kunnen het proces van het openen van rekeningen vergemakkelijken.

Tot slot kan ik het volgende zeggen: de gevoeligheid van Nederlandse banken ten opzichte van Turkse klanten is het resultaat van inspanningen om witwas- en terrorismefinancieringsrisico’s te minimaliseren. Dit interpreteren als “ze zijn wijzer geworden” negeert de complexiteit en veelzijdigheid van het probleem. De verplichting van banken om te voldoen aan de regelgeving en hun inspanningen om de veiligheid van het financiële systeem te waarborgen, zijn de basisredenen voor deze gevoeligheid. Echter, het is belangrijk om in dit proces eerlijke en evenwichtige beleidsmaatregelen te ontwikkelen en ervoor te zorgen dat legitieme investeerders niet worden benadeeld.

KARAÇAY: Kun je een onpartijdig antwoord geven op de zonden en verdiensten van Nederland met betrekking tot witwassen op basis van de door jou gegeven antwoorden?

SCHADUWMAN: “Zonden (Problemen en Aantijgingen) Beschuldigingen van en boetes voor witwassen:

ING Bank: In 2018 werd ING Bank beboet met 775 miljoen euro omdat zij de anti-witwaswetten hadden geschonden. De bank had onvoldoende klantidentificatie- en verdachte transactiemeldingsprocessen, waardoor crimineel geld via de bank kon worden witgewassen.

ABN AMRO: In 2021 kreeg ABN AMRO een boete van 480 miljoen euro wegens beschuldigingen van witwassen. De bank had tekortgeschoten in de bestrijding van witwassen en had verdachte transacties niet gemeld.

Rabobank: In 2018 werd Rabobank bekritiseerd omdat zij onvoldoende maatregelen hadden genomen tegen witwas- en terrorismefinancieringsrisico’s, vooral bij hun internationale operaties.

Nederlandse banken worden, net als banken in Malta, Zwitserland en Luxemburg, beschuldigd van betrokkenheid bij witwasactiviteiten. Deze aantijgingen roepen serieuze zorgen op over de veiligheid en integriteit van het Nederlandse financiële systeem.

Tekortkomingen in het aanpakken van witwassen via offshore rekeningen en belastingparadijzen hebben Nederlandse banken het doelwit gemaakt van internationale kritiek.

Een van de grootste uitdagingen waarmee Nederland wordt geconfronteerd in de strijd tegen witwassen, is de positie als internationaal handelscentrum. Dit maakt het financiële systeem kwetsbaarder voor criminele activiteiten.

Sommige critici beweren dat Nederland juridische en regelgevende tekortkomingen heeft in de strijd tegen witwassen en terrorismefinanciering. Deze tekortkomingen kunnen de veiligheidsrisico’s in het financiële systeem vergroten.

Verdiensten (Maatregelen en Inspanningen)

Nederland werkt voortdurend aan het actualiseren van juridische en regelgevende maatregelen in de strijd tegen witwassen en terrorismefinanciering. Aanpassing aan regelingen zoals de vijfde anti-witwasrichtlijn van de EU (AMLD5) vereist dat financiële instellingen hun klantidentificatie- en verdachte transactiemeldingsprocessen aanscherpen.

De zesde anti-witwasrichtlijn van de EU (AMLD6), die in 2020 van kracht werd, heeft Nederland geholpen strengere maatregelen te nemen tegen witwassen.

De Nederlandsche Bank (DNB) en de Autoriteit Financiële Markten (AFM) hebben toezicht- en controlemechanismen versterkt om financiële instellingen te helpen risico’s van witwassen en terrorismefinanciering te beheren.

Banken maken gebruik van effectievere technologieën en data-analysemethoden om verdachte transacties te detecteren en te rapporteren, waardoor hun capaciteit op dit gebied toeneemt.

Nederland hecht veel belang aan internationale samenwerking en naleving in de strijd tegen internationale financiële misdaden. Door samen te werken met de Financial Action Task Force (FATF) en andere internationale organisaties ontwikkelt Nederland effectieve strategieën tegen witwassen en terrorismefinanciering.

Nederland’s naleving van de anti-witwasnormen van internationale organisaties zoals FATF en de EU is een belangrijke stap in het verhogen van de veiligheid van het financiële systeem.

Nederland organiseert bewustwordingscampagnes voor de samenleving en het bedrijfsleven om de strijd tegen witwassen en terrorismefinanciering breder te ondersteunen.

Financiële instellingen organiseren opleidingsprogramma’s en voorlichtingscampagnes om hun klanten bewust te maken van de risico’s van witwassen en terrorismefinanciering.

Samenvattend kan ik zeggen dat Nederland’s zonden en verdiensten op het gebied van witwassen complex en veelzijdig zijn. Enerzijds zijn er gevallen waarin Nederlandse banken tekortschoten in de bestrijding van witwassen en daarvoor zware boetes ontvingen. Anderzijds mogen de aanzienlijke inspanningen van Nederland om de veiligheid van het financiële systeem te verhogen door middel van juridische en regelgevende maatregelen niet worden genegeerd.

Nederland blijft werken aan effectievere strategieën om witwassen en terrorismefinanciering te bestrijden. Het is echter cruciaal om eerlijke en evenwichtige beleidsmaatregelen toe te passen, zodat legitieme en wettelijke investeerders niet worden benadeeld. Voor zowel de veiligheid van het Nederlandse financiële systeem als het soepele functioneren van het internationale bedrijfsleven zijn effectieve en inclusieve oplossingen voor de bestrijding van witwassen noodzakelijk.”

KARAÇAY: Onderzoekers concluderen dat de toename van de behoeften aan witwassen een basis biedt om zich te richten op een ander anti-witwasbeleid door onderscheid te maken tussen verschillende soorten misdaden en uitgaven. Een succesvol Nederlands anti-witwasbeleid moet ook voldoende aandacht besteden aan de internationale dimensie van misdaad en witwassen. Ten slotte geldt hetzelfde voor het letten op de rol van financiële adviseurs uit de bovenwereld bij het opzetten van witwasplannen: wat moet er worden gedaan om deze adviseurs effectiever te reguleren?

SCHADUWMAN: “Het lijkt erop dat de toename van de behoeften aan witwassen aantoont dat de huidige anti-witwasbeleid verder moet worden ontwikkeld en dat er strategieën moeten worden opgesteld die zijn afgestemd op verschillende soorten misdaden. De belangrijkste punten van je vraag en wat ze betekenen, kan ik als volgt uitleggen:

Witwassen is meestal het proces waarbij inkomsten uit misdrijven zoals drugshandel, mensenhandel en belastingontduiking worden witgewassen. Onderzoekers wijzen erop dat het belangrijk is om onderscheid te maken tussen verschillende soorten misdaden en de witwasbehoeften die deze misdaden genereren. Dit betekent dat er specifieke anti-witwasstrategieën moeten worden ontwikkeld voor elke soort misdaad. De methoden voor witwassen die worden gebruikt in verband met drugshandel kunnen bijvoorbeeld verschillen van die voor belastingontduiking, en elk van deze vereist op maat gemaakte beleidsmaatregelen.

Een succesvol anti-witwasbeleid moet ook voldoende aandacht besteden aan de internationale dimensie van misdaad en witwassen. Witwassen omvat vaak grensoverschrijdende transacties, wat samenwerking en coördinatie over nationale grenzen heen vereist. Zonder internationale samenwerking kan het moeilijk zijn om effectief tegen witwassen te strijden. Daarom is het belangrijk dat landen zoals Nederland nauw samenwerken met internationale organisaties en andere landen.

Bij het opzetten van witwasplannen spelen vaak hooggeplaatste financiële adviseurs een belangrijke rol. Deze adviseurs kunnen complexe financiële structuren en juridische mazen gebruiken om crimineel geld te witwassen. Het artikel stelt dat er strenger beleid nodig is ten opzichte van deze financiële adviseurs. Dit betekent dat de activiteiten van adviseurs strenger moeten worden gecontroleerd, dat de wetgeving moet worden aangescherpt en dat moet worden voorkomen dat adviseurs betrokken raken bij witwasactiviteiten.

Het invoeren van strenger beleid ten aanzien van financiële adviseurs is cruciaal om witwassen effectief te voorkomen. Dit vereist strengere controles en sancties om ervoor te zorgen dat adviseurs zich aan ethische normen en wettelijke voorschriften houden. Daarnaast zijn voorlichtings- en bewustwordingsprogramma’s belangrijk om te voorkomen dat adviseurs betrokken raken bij witwasactiviteiten.

Tot slot is het belangrijk om te benadrukken dat een effectief anti-witwasbeleid zowel nationaal als internationaal goed gecoördineerd moet zijn. Nederland moet blijven samenwerken met internationale organisaties en andere landen om een effectief beleid tegen witwassen en terrorismefinanciering te ontwikkelen en te implementeren. Hierdoor kan het Nederlandse financiële systeem veiliger en betrouwbaarder worden, terwijl legitieme investeerders en bedrijven worden beschermd.

Met name het versterken van de samenwerking met internationale organisaties zoals de Financial Action Task Force (FATF) en de Europese Unie kan helpen bij het ontwikkelen van effectieve strategieën tegen witwassen en terrorismefinanciering. Nederland moet ook doorgaan met het aanpassen en actualiseren van haar wet- en regelgeving om te voldoen aan de veranderende behoeften en uitdagingen op het gebied van witwassen.

Het is van cruciaal belang om niet alleen op nationaal niveau, maar ook op internationaal niveau samen te werken en te coördineren om de effectiviteit van anti-witwasbeleid te vergroten en een veilig en betrouwbaar financieel systeem te waarborgen.”

De anti-witwasrichtlijnen van de Europese Unie verplichten banken om hun klanten en hun transacties nauwlettend in de gaten te houden. Banken die zich niet aan de regels houden, kunnen te maken krijgen met zware boetes en reputatieschade. Daarom kunnen Nederlandse banken voorzichtiger zijn bij het openen van rekeningen voor klanten die als risicovol worden beschouwd.

Banken hanteren strikte risicobeoordelingen om de veiligheid van het financiële systeem te waarborgen en illegale activiteiten te voorkomen. Transacties van klanten uit landen zoals Turkije kunnen, vooral met betrekking tot witwasrisico’s, intensiever worden onderzocht.

Soms kunnen vooroordelen en algemene percepties over klanten uit bepaalde landen ook invloed hebben op het beleid van banken. Dit kan echter leiden tot beslissingen die niet altijd op objectieve gegevens zijn gebaseerd. Het categoriseren van alle Turkse investeerders in dezelfde risicogroep kan oneerlijke uitkomsten veroorzaken.

De politieke en economische betrekkingen tussen Nederland en Turkije kunnen ook van invloed zijn op het beleid van banken. Politieke spanningen en diplomatieke problemen kunnen de houding van financiële instellingen ten opzichte van klanten vormen.

De uitdrukking “Ze zijn wijzer geworden” rechtvaardigt niet dat Nederlandse banken streng zijn voor alle Turkse klanten. Het doel van banken is om illegale activiteiten te bestrijden en het financiële systeem te beschermen, maar het is belangrijk dat legitieme en wettelijke klanten tijdens dit proces geen schade ondervinden.

De gevoeligheid van Nederlandse banken maakt deel uit van de inspanningen om te voldoen aan de regelgeving en het financiële systeem te beschermen. Echter, een eerlijke en gebalanceerde benadering is zowel voor de banken als voor de klanten het beste. Transparantie en samenwerking van legitieme Turkse investeerders met banken kunnen het proces van het openen van rekeningen vergemakkelijken.

Tot slot kan ik het volgende zeggen: de gevoeligheid van Nederlandse banken ten opzichte van Turkse klanten is het resultaat van inspanningen om witwas- en terrorismefinancieringsrisico’s te minimaliseren. Dit interpreteren als “ze zijn wijzer geworden” negeert de complexiteit en veelzijdigheid van het probleem. De verplichting van banken om te voldoen aan de regelgeving en hun inspanningen om de veiligheid van het financiële systeem te waarborgen, zijn de basisredenen voor deze gevoeligheid. Echter, het is belangrijk om in dit proces eerlijke en evenwichtige beleidsmaatregelen te ontwikkelen en ervoor te zorgen dat legitieme investeerders niet worden benadeeld.

Afbeelding met gebouw, buitenshuis, Vastgoed, boom Automatisch gegenereerde beschrijving

KARAÇAY: Hoe zit het met de volgende alinea in het inleidende artikel van de bank in het Caribisch gebied? “De rol van De Nederlandsche Bank DNB in Caribisch Nederland: “Het mandaat van De Nederlandsche Bank in Caribisch Nederland is de eilanden Bonaire, Sint Eustatius en Saba. DNB bevordert de goede werking van het betalingsverkeer en houdt toezicht op een aantal financiële instellingen in Caribisch Nederland.”

SCHADUWMAN: In de verklaring worden de rol en verantwoordelijkheden van De Nederlandsche Bank (DNB) in Caribisch Nederland toegelicht. Caribisch Nederland omvat de eilanden Bonaire, Sint Eustatius en Saba. De belangrijkste taken die DNB hier uitvoert zijn de volgende:

DNB is verantwoordelijk voor het goed functioneren van het betalingsverkeer in Caribisch Nederland. Dit houdt onder andere in dat het betalingsverkeer tussen eilanden onderling en tussen eilanden en andere gebieden veilig, efficiënt en soepel verloopt. Efficiënt en veilig betalingsverkeer is essentieel voor het goed verlopen van economische activiteiten.

DNB houdt toezicht op bepaalde financiële instellingen in Caribisch Nederland. Dit toezicht omvat banken, verzekeringsmaatschappijen, beleggingsondernemingen en andere financiële dienstverleners. Door de financiële soliditeit en de naleving van wettelijke regels door deze organisaties te controleren, wil DNB de integriteit van het financiële stelsel beschermen. Tot het toezicht behoort ook het bestrijden van financiële misdrijven zoals witwassen en terrorismefinanciering.

Een andere belangrijke rol van DNB in Caribisch Nederland is het waarborgen van economische en financiële stabiliteit. Dit betekent het ontwikkelen van economisch beleid, het voorkomen van financiële crises en het ondersteunen van de economische ontwikkeling van de eilanden. DNB probeert deze doelen te bereiken door economische gegevens te analyseren en financiële risico’s in te schatten.

DNB is er verantwoordelijk voor dat financiële instellingen in Caribisch Nederland voldoen aan de wet- en regelgeving. Hieronder valt ook het toezicht op de naleving van nationale en internationale financiële regelgeving. DNB neemt de nodige regulerende maatregelen om financiële criminaliteit te voorkomen en de veiligheid van het financiële stelsel te waarborgen.

Mijn laatste woorden over dit onderwerp luiden als volgt: Samengevat voert De Nederlandsche Bank (DNB) de kritische taken uit van het bevorderen van een goede werking van het betalingsverkeer, het houden van toezicht op financiële instellingen en het waarborgen van de economische stabiliteit in Caribisch Nederland. Deze taken van DNB zijn van vitaal belang voor de veiligheid en integriteit van het financiële systeem in de regio. Deze rol speelt ook een belangrijke rol in de strijd tegen het witwassen van geld en andere financiële misdrijven. De aanwezigheid en activiteiten van DNB in Caribisch Nederland zijn belangrijke stappen in het waarborgen van de economische en financiële gezondheid van de regio.”

KARAÇAY: Volgens wat ik heb gehoord, is de Centrale Bank van de Europese Unie ook ongemakkelijk met de zogenaamde ‘trustdienst’ trustkantoren in Nederland. Om deze reden heeft Nederland honderden trustkantoren gesloten. Wat kunt u hierover zeggen?

SCHADUWMAN: Trustkantoren in Nederland zijn organisaties die bepaalde financiële en administratieve diensten verlenen. Het ongemak van de Europese Centrale Bank met deze kantoren komt voort uit de mogelijkheid dat dergelijke diensten worden gebruikt voor het witwassen van geld en andere financiële misdrijven. Om aan deze bezorgdheid tegemoet te komen, heeft de Nederlandse overheid honderden trustkantoren gesloten en de regelgeving aangescherpt.

Wet toezicht trustkantoren 2018 (Wtt 2018)

Wtt 2018 is het belangrijkste wettelijke kader dat de activiteiten van trustkantoren regelt. Deze wet bepaalt welke diensten erkend moeten worden als trustdiensten en op welke diensten toezicht moet worden gehouden. Volgens de Wtt 2018 worden vier hoofdtypen diensten gedefinieerd als trustdiensten:

Financieel beheer en boekhoudkundige diensten: Het financiële beheer van een vennootschap of rechtspersoon en het uitvoeren van de administratieve procedures zoals boekhouding en belastingaangiften.

Vestigings- en Vertegenwoordigingsdiensten: Het verschaffen van domicilie namens een rechtspersoon of bedrijf en het vertegenwoordigen van dit bedrijf.

Klantacceptatie en -identificatie: Het accepteren van nieuwe klanten en het verifiëren van hun identiteit.

Vermogens- en fondsenbeheer: Beheer van activa en fondsen, deze diensten hebben meestal betrekking op financieel advies en beleggingsdiensten.

Wtt 2018 biedt ook een basis om bij algemene maatregel van bestuur andere diensten aan te wijzen als vertrouwensdienst. Het Besluit toezicht trustkantoren 2018 (Btt 2018) introduceert in dit kader enkele aanvullende regels. Zo wordt het uitvoeren van algemene administratieve procedures voor een rechtspersoon of vennootschap ook erkend als vertrouwensdienst. In totaal worden dus vijf verschillende soorten diensten gekenmerkt als trustdiensten.

Vergunningvereiste voor trustdiensten

Elke entiteit die deze diensten in Nederland wil aanbieden of aan Nederland wil leveren, moet een vergunning hebben van De Nederlandsche Bank (DNB). Deze vergunning garandeert dat verleners van trustdiensten voldoen aan bepaalde wettelijke en regelgevende normen. Trustkantoren die een vergunning nodig hebben:
Het hebben van een betrouwbare en transparante managementstructuur,
Volledige naleving van de wetgeving tegen witwassen en terrorismefinanciering,
Cliënten moeten actief zijn in het identificeren en melden van verdachte transacties.

De Europese Centrale Bank (ECB) is van mening dat trustkantoren in Nederland het risico op witwassen vergroten, vooral omdat ze worden gebruikt voor internationale transacties en belastingplanning. De ECB dringt aan op toezicht op en regulering van dergelijke diensten en op minimalisering van de risico’s. De sluiting van honderden trustkantoren door Nederland is een stap die is genomen om aan deze zorgen tegemoet te komen en de veiligheid van het financiële stelsel te vergroten.

De Wet toezicht trustkantoren 2018 (Wtt 2018) en de daaraan gekoppelde regelgeving hebben tot doel streng toezicht te houden op de activiteiten van trustkantoren in Nederland. Deze regelgeving speelt een belangrijke rol in de strijd tegen witwassen en andere financiële delicten. Door de verstoringen van de Centrale Bank van de Europese Unie (ECB) is Nederland echter genoodzaakt om verdere maatregelen op dit gebied te nemen en bestaande trustkantoren onder verscherpt toezicht te houden. Dit maakt deel uit van de inspanningen van Nederland om de veiligheid van zijn financiële stelsel te waarborgen en te harmoniseren met internationale normen.”

Wtt 2018 biedt ook een basis om bij algemene maatregel van bestuur andere diensten aan te wijzen als vertrouwensdienst. Het Besluit toezicht trustkantoren 2018 (Btt 2018) introduceert in dit kader enkele aanvullende regels. Zo wordt het uitvoeren van algemene administratieve procedures voor een rechtspersoon of vennootschap ook erkend als vertrouwensdienst. In totaal worden dus vijf verschillende soorten diensten gekenmerkt als trustdiensten.

                 **************************

 

DE VRAAG WERD GESTELD AAN PIETER M. WAASDORP, DIRECTEUR VERANTWOORDELIJK VOOR INVESTERINGSMOGELIJKHEDEN BIJ HET MINISTERIE VAN ECONOMISCHE ZAKEN, TIJDENS EEN BIJEENKOMST GEORGANISEERD DOOR ETHEM EMRE.

Het gezamenlijke artikel van Mehmet Ali Topçu van de MANŞET krant en Zeynel Abidin Kılıç van de DOĞUŞ krant staat hieronder:

In het centrum van de Nederlands-Turkse Handelsvereniging (HTTD) werd een belangrijke bijeenkomst gehouden met P. M. Waasdorp, directeur verantwoordelijk voor investeringsmogelijkheden bij het Ministerie van Economische Zaken. Tijdens deze bijeenkomst werden verschillende problemen besproken, waaronder het visumprobleem van Turkse en buitenlandse investeerders en de houding van banken die door hun KYC-teams worden belemmerd om rekeningen te openen voor buitenlandse investeerders.

Afbeelding met overdekt, persoon, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Tijdens de bijeenkomst presenteerde HTTD-voorzitter Ethem Emre zijn eigen ervaringsproblemen met bijbehorende documentatie en werden er oplossingsgerichte voorstellen besproken. Veysel Parlak, handelsattaché van het Turkse consulaat-generaal in Rotterdam, verklaarde dat het verhinderen van Turkse bedrijven die in Nederland willen investeren om bankrekeningen te openen, in strijd is met de relevante regelgeving van de douane-unieovereenkomst.

Daarnaast zei Ethem Tokgözlü, de Nederlandse vertegenwoordiger van het Turkse presidentiële investeringsbureau, dat de handelsbarrières die Nederland oplegt aan investeerders, niet te verenigen zijn met het open economie-model.

Directeur P. M. Waasdorp van het Ministerie van Economische Zaken verklaarde dat hij zijn notities zeker zou doorgeven aan de betrokken partijen en bedankte de deelnemers voor een nuttige en constructieve bijeenkomst.

Tijdens de bijeenkomst werd ook een rapport met de titel “Krisissen en Oplossingsvoorstellen” gepresenteerd door HTTD-voorzitter Ethem Emre en het bestuur. Het rapport bevatte de volgende verklaringen en meningen:

Het model van een open economie Het open economie-model wordt door veel landen wereldwijd gehanteerd als een strategie die internationale handel bevordert, kapitaalstromen mogelijk maakt en samenwerking tussen landen ondersteunt. Een van de grondbeginselen van dit model is dat buitenlandse investeerders gemakkelijk toegang kunnen krijgen tot het land en kunnen investeren. Echter, een land dat het open economie-model omarmt en tegelijkertijd buitenlandse investeerders belemmert om bankrekeningen te openen, vertoont een tegenstrijdige houding die belangrijke kritiek oproept.

Te behandelen aspecten van deze aanpak:

Het vormt een belemmering voor economische groei De bijdrage van buitenlandse investeerders aan de nationale economie hangt af van hun toegang tot financiële instrumenten en diensten waarin ze kunnen investeren. Het verhinderen dat zij bankrekeningen openen, fungeert als een barrière in de eerste fase van dit proces. Het ontbreken van bankrekeningen voor investeerders kan leiden tot vertragingen in processen zoals het oprichten van bedrijven, het creëren van werkgelegenheid en het ondernemen van commerciële activiteiten. Dit beperkt het groeipotentieel van de nationale economie.

Vermindert het wereldwijde concurrentievermogen De wereldwijde economie is afhankelijk van het vermogen van landen om investeringen aan te trekken. Het beperken van de mogelijkheden voor buitenlandse investeerders om rekeningen te openen, brengt het risico met zich mee dat zij zich naar andere landen richten. Vooral in een tijd waarin veel landen aantrekkelijke prikkels bieden om internationale investeerders aan te trekken, verzwakt een dergelijke beperking het concurrentievermogen. Terwijl concurrerende landen meer gemak bieden aan investeerders, kan het sluiten van de deuren voor investeerders door een land dat het open economie-model omarmt, op lange termijn leiden tot een verlies van marktaandeel.

Verzwakking van financiële relaties Buitenlandse investeerders brengen niet alleen kapitaal mee, maar ook financiële kennis, technologie en nieuwe bedrijfsmodellen. Deze diversiteit draagt bij aan de ontwikkeling van het financiële systeem binnen het land en bevordert innovatie. Investeerders die geen bankrekeningen kunnen openen, kunnen niet profiteren van de voordelen van het financiële systeem, wat leidt tot een verzwakking van de financiële relaties. Het onvermogen van investeerders om hun geld over te maken en samen te werken met lokale partners, leidt tot een inkrimping van de financiële netwerken.

Creëert een probleem van vertrouwen en reputatie Internationale investeerders verwachten dat de landen waarin ze investeren, een betrouwbaar en stabiel financieel systeem hebben. Het ontbreken van mogelijkheden om bankrekeningen te openen, kan een gevoel van onzekerheid creëren over het financiële systeem van het land en het vertrouwen schaden. Dit beïnvloedt het investeringsklimaat van het land negatief en kan investeerders op lange termijn ontmoedigen om terug te keren. Een gebrek aan vertrouwen verzwakt ook de economische reputatie van het land en maakt het moeilijker om internationaal als een betrouwbare investeringsbestemming te worden gezien.

Belemmering van innovatie en technologische ontwikkeling Buitenlands kapitaal is niet alleen belangrijk als financiële bron, maar ook voor de overdracht van kennis en technologie. Wanneer een land zich afsluit voor nieuwe technologieën en bedrijfsprocessen van buitenaf, wordt de innovatiecyclus verstoord. Het onvermogen van buitenlandse investeerders om bankrekeningen te openen, bemoeilijkt de bedrijfsprocessen van innovatieve sectoren en technologiebedrijven. Op lange termijn kan dit ertoe leiden dat het land achterop raakt op het gebied van digitale transformatie en innovatie.

Belemmering van de stroom van buitenlands kapitaal Wanneer investeerders het gevoel hebben dat ze hun financiële transacties niet soepel kunnen uitvoeren in het land, kunnen ze afzien van directe investeringen. Beperkingen op de toegang tot bancaire diensten maken de instroom van kapitaal in het land moeilijker en verminderen de investeringsbereidheid. Een land dat het open economie-model omarmt, kan door deze tegenstrijdige houding potentiële kapitaalinstroom mislopen, wat een negatieve invloed kan hebben op de valutabalans en kan leiden tot economische krimp.

Conclusie Het open economie-model voorziet in gemakkelijke toegang voor investeerders tot het land en in de mogelijkheid om soepel te opereren binnen het financiële systeem. Het beperken van het openen van bankrekeningen voor buitenlandse investeerders door een land dat dit model omarmt, schaadt niet alleen de economische groei en internationale reputatie, maar betekent ook dat het land tegenstrijdig handelt met de kernprincipes van dit model. Het opheffen van dergelijke beperkingen zal zowel de verbetering van het investeringsklimaat bevorderen als bijdragen aan een concurrerender positie van het land in de wereldeconomie.

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, person Automatisch gegenereerde beschrijvingHTTD-voorzitter Ethem Emre (links) overhandigde het boek van İlhan Karaçay over de betrekkingen met Nederland en de Turkse migratie aan Pieter M. Waasdorp, directeur verantwoordelijk voor investeringsmogelijkheden bij het Ministerie van Economische Zaken.

Afbeelding met pak, Menselijk gezicht, persoon, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving(SOTA) voorzitter Mehmet Tütüncü gaf P. M. Waasdorp ook zijn geschreven boeken cadeau.

Het programma werd bijgewoond door HTTD-adviseur Metin Yazarel, zakenman Nuri Şekercan, voorzitter van het Turkse en Arabische Wereld Onderzoekscentrum (SOTA) Mehmet Tütüncü, Turkse advocaat Esin Çiftçi en HTTD’s Turkije-coördinator Leyla de Mos, die hun inzichten en meningen deelden.