2021 yılının son günü, yani bugün arşivimde dolaşırken ekte gördüğünüz Hürriyet sayfasını gördüm. Sayfanın en altta görülen fotoğrafını daha önce bir yerlerde görmüştüm. Fazla düşünmeden hatırladım.
Yıl 1984, Mersin’de büyük şehir Belediye Başkanlığı’na adayım.
Çocuklarımın eğitimi için iki yıl kaldığım Mersin’de, CHP’li bir ailenin çocuğu olmama rağmen, Doğru Yol Partisi’nin teklifi üzerine aday olmuştum. Hem ben ve hem de parti yöneticileri, Belediye Başkanlığı ile Milletvekilliği görev anlayışını idrak ediyorduk.
Yani, bir Belediye Başkanının particilik yapmaması ve yurttaşların tamamına aynı hizmeti vermesi gerektiğini biliyorduk. Doğru Yol Partisi’nin perde arkasındaki lideri rahmetli Süleyman Demirel idi. Demirel, çok sayıdaki aday adayı arasından beni tercih etmişti.
Seçim kampanyalarına başladığım gün parti merkezine Hollanda’dan bir zarf gelmişti. Zarfta bir fotoğraf vardı. Bu fotoğrafı da ekte sizlere sunuyorum.
Fotoğrafta, ‘ÇIKIŞLARA SON’ yazılı bir pankartı bir ucundan benim de tutmuş olduğum görülüyor.
Hollanda’nın, Almanya’ya yakın Twente Bölgesi’ndeki fabrikalar, nedense Türk işçilerine toplu çıkış uyguluyordu. Ben de gazeteci olarak bu işten çıkarılışları sık sık haber yapıyordum.
İşsiz kalan yurttaşlarımız haklı olarak bizim devlet yetkililerimizden de destek bekliyordu.
Sonunda, Hollanda Türkiyeliler Birliği’nin Twente Bölgesi’ndeki derneği bir protesto yürüyüşü düzenledi. Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği, solculuğu ile bilinen bir örgüttür.
Ben, ‘ne sağcıyım ne solcu’ düsturu ile yaptığım gazeteciliğe uygun bir şekilde haberciliğimi sürdürmek mecburiyetindeydim. Bu protesto gösterisini destekledim ve ‘ÇIKIŞLARA SON’ pankartını bir ucundan tutarak bu desteğimi açık bir şekilde ilan etmiş oldum. Yayınladığımız haberin başlığında ve içeriğinde de bunu açık bir şekilde yazdım.
İşte, kim olduğunu tahmin edebildiğim bir dost (!), o fotoğrafı bulmuş ve Doğru Yol Partisi’nin Mersin adresine göndermişti. Fotoğrafa ekli mektupta da, ‘Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği’ gibi solcu bir kuruluşun mitinginde pankart taşıyan İlhan Karaçay’ı nasıl aday yaparsınız?’ gibi sözler yazılmıştı.
38 yıl sonra karşıma çıkan bu fotoğraf yaramı deşti.
Yaraların deşilmeyeceği yeni bir yıl dileğimle…
Ayhan Bahattin Tuğsuz
31 Aralık 2021 üzerinde 14:54 de
Hazin bir öykü ama tek ve benzersiz değil ! Cehaletin egemen olduğu insan topluluklarında hak, hukuk, adalet, eşitlik ve liyakat işe yaramaz ! Siyaset yaptığını sanan egemenler de bu olguyu kötü kullanırlar ! Tahrihi belgeler dosyasına koydum, Esenlik, başarı ve mutluluklar diliyorum…
TTIB (Twente Türkiyeli Işçiler Birligi) pankartıyla görünüyorsunuz.
Bu kuruluşun HTIB (HOLLANDA Türkiyeli Işçiler Birligi) ile hic bir alakası yoktu.
TTIB ve HTIB birbiriyle SIYASI VE IDEOLOJIK anlamda cok farkli ve hatta zit konumlardaydılar.
Düzeltmiş oluyum.
Lakin işçilerden yana durus sergilemek cok onur verici bir şeydir.
Bundan utanılacak bir sey olamaz.
Hatta gurur duymanız lazim.
Utanması gereken sozkonusu insanlik müsveddesi ıhbarcıdır (her kimse).
Saygılarımla
Ahmet Daskapan
Teşekkürler ve selamlar
Hazin bir öykü ama tek ve benzersiz değil ! Cehaletin egemen olduğu insan topluluklarında hak, hukuk, adalet, eşitlik ve liyakat işe yaramaz ! Siyaset yaptığını sanan egemenler de bu olguyu kötü kullanırlar ! Tahrihi belgeler dosyasına koydum, Esenlik, başarı ve mutluluklar diliyorum…
Teşekkürler ve selamlar