HOLLANDA TÜRKEVİ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ, AL-FARABİ VE DÎVÂN-I HİKMET KİTAPLARINI TANITTI

HOLLANDA TÜRKEVİ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ, AL-FARABİ VE DÎVÂN-I HİKMET KİTAPLARINI TANITTI

Dünya İnsan Hakları Günü’nde, ‘16’ıncı Avrasya Buluşmaları Amsterdam’ adlı toplantısındaki tanıtımda, Dr. Yakup Ömeroğlu da anıldı.

(Haberin Hollandacası en sonda. Nederlandse versie van het nieuws is onderaan)

Afbeelding met windmolen, buitenshuis, hemel, gras Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Hollanda’da, Veyis Güngör başkanlığında faaliyet gösteren Türkevi Araştırmalar Merkezi, topluma kazandırmış olduğu 100’ü aşkın kitap yayınına, iki değerli eser daha kazandırdı.
‘Al-Farabi’ ve ‘Dîvân-ı Hikmet’ adlı iki kitabın tanıtımı, ‘Dünya İnsan Hakları Günü’nde, ‘16’ıncı Avrasya Buluşmaları Amsterdam’ adlı toplantısında yapıldı.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, grafische vormgeving, poster Automatisch gegenereerde beschrijving

HOCA AHMED YESEVİ’NİN DÎVÂN-I HİKMET KİTABI

Yüzyıllar önce Türkistan’da yaşamış Hoca Ahmed Yesevi atamızın yazdığı, Dîvân-ı Hikmet’in Birinci Hikmet yani yirmi altı dörtlüğü, Türkevi gönüllüleri ve Prof. Dr. Musa Yıldız ile birlikte okunmuştu. Okunma esnasında alınan notlar, Türkevi ve Bengü Yayınları tarafından, küçük bir kitapçık olarak yayınlandı.
Divan-ı Hikmet, Türklerde Peygamber sevgisinin en güzel tezahürü ve örneğidir. Türklerin Türkistan’da ortaya koydukları, sonra Anadolu, Balkanlar ve Avrupa’ya uzanan bir İslam anlayışı algısı ve dünya görüşü yanı sıra, bir ontoloji, anlama, kavrama ve yorumlama eseridir Divan-ı Hikmet.
Afbeelding met tekst, Boekomslag, boek Automatisch gegenereerde beschrijving
Hoca Ahmed Yesevi hazretleri Dîvân-ı Hikmet’inde bu olayı şöyle anlatır.
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;
“Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan”
İşte o zamanda bin bir zikrini eyledim tamam
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.

İNGİLİZCE YAYINLANAN AL-FARABİ KİTABI


Hollanda’da Türk kültür değerlerini, Hollandaca ve farklı dillere tercüme eden ve yayınlayan Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi, yayınlarına ünlü Türk düşünürü Farabi kitabını da ekledi. Türkevi, Avrasya Yazarlar Birliǧi ve Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi işbirliǧi ile, Farabi’nin fikirlerinin tanıtılması amacıyla, “Al-Farabi: Philosophy of the Second Master” kitabını İngilizce olarak Amsterdam’da yayınladı.

Afbeelding met tekst, boek, Boekomslag, novelle Automatisch gegenereerde beschrijving
Farabi kitabı, Al-Farabi Kazak Milli Üniversitesi öǧretim görevlisi Zhakypbek Altayev tarafından kaleme alındı. Farabi’in hayatı, metafizik düşünceleri, felsefe ve din anlayışı, sosyal-psikolojik görüşlerinin yer aldıǧı kitapta, Farabi’nin İslam düşüncesi ve Avrupa felfesefine katkıları da ele alınıyor.

Farabi’nin, ‘Erdemli Şehir’ kitabı da Hollandaca olarak yayınlanmıştı.

İki yıl önce, Farabi’nin ‘Erdemli Şehir’ kitabı, İslam felsefesi uzmanı ve filozof  Michiel Leezenberg tarafından ilk kez Hollandacaya tercüme edilmişti. Farabi’nin bu meşhur eseri, üç yıl önce, İmam-ı Gazali’nin ‘El-Munkız mine’d-dalâl’ adlı kitabını da yayınlayan Boom Klassiek yayınevi tarafından, De deugdzame stad başlığıyla sunulmuştu. Kitabın yayınlanması çerçevesinde Amsterdam’da bir program organize edilmişti. Programa başta kitabın mütercimi Michiel Leezenberg olmak üzere, Amsterdam Üniversitesinden filozof Khadija al Mourabit, filozof ve ilahiyatçı Pooyan Tamimi Arab, Arapça uzmanı Robbert Woltering ve gazeteci Naeeda Aurangzeb katılmışlardı.

Konuşmacılara göre, Erdemli Şehir’de Farabi, dinin, devlet ve toplumdaki ilginç ve şaşırtıcı rolüne dikkat çekerek, İslam hakkındaki birçok önyargıyı da yıkar. Eser, sadece İslam felsefe geleneğinin zenginliğini değil, aynı zamanda özgür düşünenler ve muhaliflere karşı olağanüstü bir hoş görünün de olduğunu gösterir. Kitabın, Orta Çağ’ın en büyük Yahudi filozofu olarak kabul edilen Kurtuba’lı İbn Meymûn’a, dolayısıyla Hollandalı filozof Spinoza’ya büyük etkisi olduğu bilinir.

Kitabı tercüme eden filozof Leezenberg şunları söylemişti: “İslam’ın felsefeye düşman olduğu fikri kabul edilemez. Bunu, 1500 yılına kadar hüküm süren Endülüs İslam döneminde görmek mümkündür. O dönemde Aristo, birinci öğretici olarak kabul edilirken, ikinci öğretici ise Erdemli Şehir’in yazarı Farabi’ydi. Mantık ilmini öğrenmek istiyorsan, Farabi’yi okumanız gerekir.”

Afbeelding met tekst, person, kleding, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

DR.YAKUP ÖMEROĞLU DA ANILDI

‘16’ıncı Avrasya Buluşmaları Amsterdam’ toplantısında, Ünlü yazar Dr. Yakup Ömeroğlu da anıldı.
Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör, Ömeroğlu’nu şöyle anlattı:

“O muhterem adamın, sempozyumlarda, televizyon programlarında, haftalık köşe yorumlarında, Avrupa’da yaşayan Türklerin, Türk Dünyasının önemli bir parçası olduğunu her fırsatta ifade ediyoruz. Bu ifademiz, bir şiir, ya da bir edebiyat türü ifade değildir. Yaşanmış hayat başta olmak üzere, tecrübe ve hayata geçirilen bir çok etkinlik ve projelerden ortaya çıkan bir gerçek ve tespittir. İşte, Avrupa Türklerinin Türk Dünyası ile olan ilişkilerinde önemli rol oynamış o muhterem adam, Dr. Yakup Ömeroğlu’dur.

Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, kleding, portret Automatisch gegenereerde beschrijving

Ömeroğlu’nun katılmış olduğu bazı etkinlikleri de anlatmak istiyorum:


Uluslararası Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Sempozyumu
Hollanda’nın Zwolle kentinde, 12 – 14 Mayıs tarihleri arasında yapılan ‘Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Sempozyumu’nda, divan başkanlığını Yakup Ömeroğlu yapmıştı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni Türk Cumhuriyetleri, uluslararası platformda yeni yeni tanınıyor, dünya ekonomik ve siyasi toplumu içinde yerlerini alma süreci yaşıyorlardı. İşte bu süreçte hükümetler, uluslararası yardım kuruluşları ve özel yardım kuruluşları da, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yönelmişlerdi. Örneğin HIVOS, NOVIB ve HIMOS gibi özel yardım kuruluşları, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan’ı programlarına almışlardı. Sempozyum’da katılımcılara bu kuruluşların yardım politikaları anlatılmıştı.

Dünya Türk Gençler Birliği Başkanlar Toplantısı
Yakup Ömeroğlu’nun etkin görev aldığı ve kısa adı DTGB olan ‘Dünya Türk Gençler Birliği’, 1992 yılında ‘Tatar Gençleri Birliği Azatlık Teşkilatı’nın girişimiyle kurulmuştu. Birliğin amacı, Türkçe konuşan gençler arasında sürdürülebilir bir iş birliği geliştirerek, Türk gençlerine bir gelecek perspektifi oluşturmaktır. DTGB’nin kuruluşundan itibaren faaliyetlerinde aktif bir biçimde yer alan ‘Hollanda Türkevi Topluluğu’, 1990’lı yıllarda Hollanda’da yapılan ‘Başkanlar Konseyi Zirvesi’ toplantısına ev sahipliği yaptı. DTGB’nin, Bulgaristan, Kırgızistan ve Türkiye’de yapılan gençlik buluşmalarına, Hollanda’dan temsilciler katıldılar.

Ulupamir Köyü Traktör projesi
Yakup Ömeroğlu, Van Üniversitesi’nde bir süre görev yaptı. Üniversitedeki bir grup arkadaşıyla, Van’ın Erciş ilçesinde bulunan Ulupamir köyü ile yakından ilgilendi. Ulupamir, Tanrı Dağlarından Afganistan’ın Pamir yaylarına sığınan, sonra Pakistan’a geçen ve 1982 yılında da Türkiye’ye göç etmiş olan Kırgız Türklerinin yaşadığı bir köydür. Köy halkının tarımla uğraşmasını teşvik etmek, İstanbul ve diğer illere dağılmalarını sınırlamak için, 1998 yılında bir traktör ve pulluk projesi geliştirildi.
Amsterdam’da Türk kadınlarının da yardımlarıyla bir ‘Hayır Çarşısı’ organie edildi ve toplanan para ile traktör satın alınarak, Ulupamir köyü kooperatifine hibe edildi.

Antalya’da Filistinli yazar, şair ve gazeteciler eğitimi
25 – 30 Nisan 2010 tarihlerinde Antalya’da, Avrasya Yazarlar Birliği, Arap Yazarlar Birliği ve Türkevi Araştırmalar Merkezi tarafından, ‘Edebiyat, Demokrasi ve Kültürel Kalkınma Programı’ yapıldı.
Suriye’de yaşayan, Filistinli yazar, şair ve gazetecilerin katıldığı program, bilimsel sunumlar, şiir dinletileri, nezaket ziyaretleri ve ileriki yıllarda birlikte yapılacak proje ve programların tespit edilmesinden oluştu.
Konuşmacılar arasında, Prof. Dr. Talip Küçükcan, Yrd. Doç. Dr. Yakup Ömeroğlu, Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Özbay, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Polat, Şair Ali Akbaş yer aldı.
Ömeroğlu açılış konuşmasında, programın amacı hakkında şunları söylemişti. “Hepimizin bildiği gibi, dünya barışı ve kültürel kalkınma için, şair ve yazarların toplumlarda oynadıkları yönlendirici rol, büyük önem taşır. Bugün burada kendi ülkelerinde yaşamayan Filistinli yazarlarla, şairlerle ve eleştirmenlerle birlikteyiz. Bu insanlar, çeşitli sorunlar nedeniyle kendi içine kapanmışlar, gerek komşuları ile, gerekse diğer dünya toplum ve kültürleri ile ilişki kurmakta zorlanmaktadırlar”.

*****************

HET NEDERLANDSE TURKEVI ONDERZOEKSINSTITUUT INTRODUCEERT BOEKEN OVER AL-FARABI EN DÎVÂN-I HİKMET

Tijdens de ’16e Euraziatische Bijeenkomst Amsterdam’, op Wereldmensenrechtendag, werd ook Dr. Yakup Ömeroğlu herdacht.

Afbeelding met windmolen, buitenshuis, hemel, gras Automatisch gegenereerde beschrijving
Artikel van İlhan KARAÇAY:

Het Turkse onderzoeksinstituut Türkevi, onder leiding van Veyis Güngör, heeft twee waardevolle boeken toegevoegd aan zijn collectie van meer dan 100 publicaties. De werken Al-Farabi en Dîvân-ı Hikmet werden gepresenteerd tijdens de bijeenkomst ‘16e Euraziatische Bijeenkomsten Amsterdam’, op Wereldmensenrechtendag.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, grafische vormgeving, poster Automatisch gegenereerde beschrijving

HET BOEK DÎVÂN-I HİKMET VAN HOCA AHMED YESEVİ

Het boek Dîvân-ı Hikmet, geschreven door Hoca Ahmed Yesevi, die eeuwen geleden in Turkestan leefde, werd in samenwerking met vrijwilligers van Türkevi en Prof. Dr. Musa Yıldız gelezen en bestudeerd. De notities die tijdens het lezen werden gemaakt, zijn gepubliceerd in een klein boekje door Türkevi en Bengü-uitgeverijen.

Dîvân-ı Hikmet is een meesterwerk dat de liefde voor de Profeet op unieke wijze weerspiegelt. Het boek biedt niet alleen een islamitische wereldvisie die zich vanuit Turkestan naar Anatolië, de Balkan en Europa verspreidde, maar ook een filosofische interpretatie en ontologie.

Afbeelding met tekst, Boekomslag, boek Automatisch gegenereerde beschrijving

Ahmed Yesevi beschrijft een belangrijke gebeurtenis als volgt:

“Op zevenjarige leeftijd begroette ik Arslan Baba:
‘Breng de boodschap van Mustafa over.’
Toen voltooide ik duizend smeekbeden,
Mijn ziel stierf, ik steeg op naar het tijdloze rijk.”

HET ENGELSTALIGE BOEK OVER AL-FARABI

Het Türkevi Onderzoeksinstituut heeft ook Al-Farabi: Philosophy of the Second Master in het Engels gepubliceerd, in samenwerking met de Avrasya Schrijversvereniging en de Al-Farabi Kazachse Nationale Universiteit. Het boek, geschreven door Zhakypbek Altayev, behandelt Al-Farabi’s leven, metafysische ideeën, filosofie, religieuze concepten en sociale psychologie, en belicht zijn bijdrage aan zowel de islamitische als Europese filosofie.

Afbeelding met tekst, boek, Boekomslag, novelle Automatisch gegenereerde beschrijving

Eerder werd Al-Farabi’s werk Erdemli Şehir (Deugdzame Stad) al in het Nederlands vertaald door Michiel Leezenberg en gepubliceerd door Boom Klassiek. Het werk toont de intrigerende rol van religie in staat en samenleving, en heeft invloed uitgeoefend op denkers zoals Maimonides en Spinoza.

Farabi’s boek De deugdzame stad was ook in het Nederlands gepubliceerd.

Twee jaar geleden werd het boek van Farabi, De deugdzame stad, voor het eerst naar het Nederlands vertaald door Michiel Leezenberg, een expert in de islamitische filosofie en filosoof. Dit beroemde werk van Farabi werd drie jaar geleden uitgegeven door Boom Klassiek, dezelfde uitgeverij die ook het boek van Imam Al-Ghazali, Al-Munqidh min al-Dalal, publiceerde. Het verscheen onder de titel De deugdzame stad. Ter gelegenheid van de publicatie werd een programma georganiseerd in Amsterdam. Aan dit evenement namen onder anderen de vertaler van het boek, Michiel Leezenberg, deel, evenals Khadija al Mourabit, filosoof aan de Universiteit van Amsterdam, de filosoof en theoloog Pooyan Tamimi Arab, de Arabist Robbert Woltering en de journalist Naeeda Aurangzeb.

Volgens de sprekers wijst Farabi in De deugdzame stad op de interessante en verrassende rol van religie in staat en samenleving en breekt hij met veel vooroordelen over de islam. Het werk toont niet alleen de rijkdom van de islamitische filosofische traditie, maar ook een buitengewone tolerantie ten opzichte van vrijdenkers en critici. Het is bekend dat dit boek een grote invloed heeft gehad op Ibn Maymun (Maimonides), die beschouwd wordt als de grootste Joodse filosoof van de middeleeuwen, en daarmee ook op de Nederlandse filosoof Spinoza.

Filosoof en vertaler Leezenberg zei hierover:
“Het idee dat de islam vijandig staat tegenover filosofie is onacceptabel. Dat is duidelijk te zien in de Andalusische islamitische periode, die tot ongeveer 1500 duurde. In die tijd werd Aristoteles beschouwd als de eerste leermeester, terwijl Farabi, de auteur van De deugdzame stad, als de tweede leermeester gold. Als je logica wilt leren, moet je Farabi lezen.”

Afbeelding met tekst, person, kleding, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

DR. YAKUP ÖMEROĞLU WERD OOK HERDACHT

Tijdens de bijeenkomst ‘16e Euraziatische Bijeenkomsten Amsterdam’ werd de gerenommeerde schrijver Dr. Yakup Ömeroğlu herdacht.

De voorzitter van het Türkevi Onderzoeksinstituut, Veyis Güngör, sprak over hem als volgt:

“Wij benadrukken bij elke gelegenheid in symposia, televisieprogramma’s en wekelijkse columns dat de Turken die in Europa wonen, een belangrijk onderdeel zijn van de Turkse wereld. Dit is geen poëtische of literaire uitspraak, maar een feit gebaseerd op ervaringen en realisaties van vele activiteiten en projecten. Dr. Yakup Ömeroğlu, die een sleutelrol heeft gespeeld in het versterken van de relatie tussen de Europese Turken en de Turkse wereld, is die bijzondere man.”

Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, kleding, portret Automatisch gegenereerde beschrijving

Belangrijke Bijdragen van Yakup Ömeroğlu

1. Internationaal Centraal-Aziatisch Turks Republieken Symposium
Dr. Ömeroğlu was voorzitter van het symposium dat van 12 tot 14 mei in Zwolle werd gehouden. Dit symposium richtte zich op de nieuwe Turkse republieken die na de val van de Sovjet-Unie op het internationale toneel verschenen. Hulporganisaties zoals HIVOS, NOVIB en HIMOS hadden programma’s ontwikkeld voor landen als Azerbeidzjan, Turkmenistan, Kirgizië, Kazachstan en Oezbekistan. Tijdens het symposium werden de hulpstrategieën van deze organisaties aan de deelnemers gepresenteerd.

2. Wereldcongres voor Turkse Jongeren (DTGB)
Ömeroğlu speelde een actieve rol in de ‘Dünya Türk Gençler Birliği’ (DTGB), opgericht in 1992 door de Tatarse Jongerenvereniging Azatlık Teşkilatı. Het doel van de organisatie is het bevorderen van duurzame samenwerking tussen Turks sprekende jongeren en het bieden van toekomstperspectieven. De Nederlandse afdeling van het Türkevi heeft in de jaren 90 een ‘Presidentenraadtop’ georganiseerd en nam deel aan jeugdconferenties in Bulgarije, Kirgizië en Turkije.

3. Ulupamir Tractoproject
Tijdens zijn tijd aan de Universiteit van Van zette Ömeroğlu zich samen met collega’s in voor Ulupamir, een Kirgizisch dorp in Turkije. Dit dorp werd bewoond door Kirgizische Turken die uit de Pamirvlakten waren gevlucht en in 1982 naar Turkije waren geëmigreerd. Om landbouw in het dorp te stimuleren en verdere emigratie te voorkomen, werd in 1998 een project gelanceerd om een tractor en ploeg te doneren. Met steun van Nederlandse Turkse vrouwen werd een inzamelingsactie gehouden, en de tractor werd geschonken aan de dorpscoöperatie.

4. Training voor Palestijnse Schrijvers en Journalisten in Antalya
Van 25 tot 30 april 2010 werd in samenwerking met de Avrasya Schrijversvereniging en het Arabiërschrijversgenootschap een programma georganiseerd in Antalya. Dit programma bood Palestijnse schrijvers, dichters en journalisten uit Syrië wetenschappelijke presentaties, poëzievoordrachten en gelegenheid voor netwerken en toekomstig projectwerk.

Tijdens de openingsspeech zei Dr. Yakup Ömeroğlu:

“Zoals wij allemaal weten, spelen dichters en schrijvers een belangrijke rol in het bevorderen van wereldvrede en culturele ontwikkeling. Vandaag zijn we hier met Palestijnse schrijvers en dichters die niet in hun eigen land wonen. Deze mensen hebben zich vaak teruggetrokken en hebben moeite om relaties op te bouwen met hun buren en andere gemeenschappen wereldwijd.”

 

İLHAN KARAÇAY, TÜRKLER’İN ASIRLAR ÖNCE BAŞLAYAN VE AVRUPA İLE DEVAM EDEN GÖÇ SERVÜVENİNİN HİKÂYESİNİ YAZDI…

İLHAN KARAÇAY, TÜRKLER’İN ASIRLAR ÖNCE BAŞLAYAN VE AVRUPA İLE DEVAM EDEN GÖÇ SERVÜVENİNİN HİKÂYESİNİ YAZDI…

Asya’dan başlayan Türk göçü, Balkanlar ve Batı Avrupa’da 50 milyonluk bir nüfus yarattı.

Gittikleri her yerde başarılara imza atan Türkler, buna rağmen ırkçı yerli halk tarafından hep horlanıyor.

Çarıklılar hikâyesinden, ‘BioNTech ile COVID-19’u tedavi edenlerin hikâyesine dönüşen Avrupa Türkleri…

(Haberin Hollandacası en altta.)
(Nederlandseversie van het bericht is onderaan)

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Sizlere anlatacağım öyle bir hikâye ki, milenyumu geçen asırlar önce başlamış ve bugün hâlâ devam eden bir hikâyedir.

Avrupa göçü ile başlayayım:

Avrupa Türk nüfusu, günümüzde 50 milyonu bulan geniş bir topluluğu kapsıyor. Bu nüfus, Türkiye’nin Avrupa yakasından, Balkanlar’daki köklü Türk topluluklarına, Batı Avrupa’daki işçi göçü dalgasına ve Türkçe konuşulan coğrafyalardan gelen sığınmacılara kadar çeşitlilik gösteriyor.

Afbeelding met kaart Automatisch gegenereerde beschrijving

Türklerin Avrupa’ya ayak basması, Orta Asya’dan büyük göç dalgalarıyla başladı. Avarlar, Hunlar ve Bulgarlar gibi Türkçe konuşan halklar, Avrupa’nın ilk sakinlerinden oldular. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise bu bağlar daha da güçlendi. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanlar’da geniş bir Türk nüfusu yerleşik hale geldi. Ancak 19 ve 20’nci yüzyılda savaşlar, zorunlu göçler ve nüfus mübadelesiyle darbe aldı.

Afbeelding met person, persoon, kleding, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

1960’larda, Türkiye ile Batı Avrupa ülkeleri arasında yapılan işçi göçü anlaşmaları, Türklerin Avrupa’daki demografik ve ekonomik varlığını dönüştüren bir dönüm noktası oldu. Özellikle Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa gibi ülkeler, Türk işçilerini ağırladı. İlk kuşak, zorlu çalışma koşullarında “misafir işçi” olarak kabul edilse de, sonraki nesiller, bu ülkelerde kalıcı hale geldi. Bugün Avrupa Türkleri, iş dünyasından sanata, siyasetten spora geniş bir yelpazede aktif rol oynuyor.

Afbeelding met tekst, krant, Nieuws, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Türk girişimciler, Avrupa ekonomisinde önemli bir yer edindi. Avrupa’da 200.000’e yakın Türk girişimcinin faaliyet gösterdiği biliniyor. Özellikle Almanya ve Hollanda’daki Türk girişimciler, binlerce kişiye iş imkânı sağlıyor. Hollanda’daki Türk girişimciler, ülkelerinin ekonomisine hem Avrupa’da hem Türkiye’de büyük katkı sağlıyor.

Afbeelding met Menselijk gezicht, kleding, person, collage Automatisch gegenereerde beschrijving
Nebahat Albayrak-Fadime Örgü Ozan Ceyhun F.Koşer-Kaya    Zafer Sırakaya      Gülay Uslu

Türkler, Avrupa siyasetine de güçlü bir şekilde entegre olmuş durumda. Hollanda, Almanya, Belçika, İsveç, Danimarka ve Fransa gibi ülkelerde Türk kökenli milletvekilleri ve yerel yöneticiler dikkat çekiyor. Bulgaristan’daki Haklar ve Özgürlükler Hareketi, Avrupa Parlamentosu’nda Türk azınlığın sesi olarak temsil ediliyor. Genellikle sol partilere destek veren Türk seçmenler, aynı zamanda muhafazakâr partilerde de temsil ediliyor.

Avrupa’daki Türk dernekleri, topluluğun bir arada durmasına ve sosyal, kültürel haklarının korunmasına önemli katkılar sağlıyor. Pek çok isim altında birleşen dernekler, Türklerin ekonomik ve sosyal entegrasyonuna öncülük ediyor. Eğitim, kültür ve gençlik alanında faaliyet gösteren bu dernekler, Türk diasporasının sesini daha fazla duyuruyor.

Günümüzde Türkler, Avrupa’da hem eğitim hem iş alanında yükselen bir grafik çiziyor. Üniversitelerde Türk öğrencilerin sayısı artarken, birinci nesil Türklerin önemli bir kısmı emeklilik sonrası Türkiye’ye dönmeyi tercih ediyor. Yüksek eğitimli gençler ise Avrupa ve Türkiye arasında köprü kuruyor.

Bugün Avrupa, Türklerin izlerini her alanda taşıyor. Ekonomik başarı hikayeleri, siyasetteki etkileri ve kültürel katkılarıyla Avrupa Türkleri, köklerini unutmadan geleceğe yön veren bir topluluk olarak öne çıkıyor. Bu hikâye, sadece Avrupa’daki Türklerin değil, iki kıta arasında köprü kuran bir medeniyetin de hikâyesi.

Bugün Avrupa, Türklerin izlerini yalnızca iş ve siyasette değil, sanat, spor, akademi ve sosyal girişimcilik gibi pek çok alanda taşıyor. Türk girişimcilerin restoranlardan teknoloji start-up’larına kadar uzanan başarı hikayeleri, yalnızca kendi topluluklarına değil, bulundukları toplumlara da katkı sağlıyor. Türk mutfağı, Avrupa’nın her köşesinde kültürel bir lezzet haline gelmiş durumda. Kebap restoranlarından gurme Türk restoranlarına kadar geniş bir yelpazede yer buluyor.
Spor dünyasında yetişen Türk kökenli futbolcular, Avrupa’nın en prestijli kulüplerinde forma giyiyor ve bu başarı, genç nesiller için rol model oluşturuyor.
Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Mustafa Yücedağ   Mesut Özil        H.Çalhanoğlu     F.Kadıoğlu      Orkun Kökçü        C.Ünder

Türk diasporası, Avrupa’nın kültürel zenginliğine önemli katkılar sunuyor. Türk kökenli sanatçılar, yazarlar, müzisyenler ve film yapımcıları uluslararası platformlarda büyük beğeni topluyor. Feridun Zaimoğlu gibi yazarlar, Türk kimliği ve göç deneyimini edebiyata taşırken; Fatih Akın gibi yönetmenler, filmleriyle Avrupa’da göçmenlerin hayatlarını beyaz perdeye taşıdılar. Bu sanatçılar, kültürler arası diyalogun ve empati geliştiren hikyelerin yaratılmasında öncü rol oynadılar. Ayrıca genç nesiller, modern dijital platformlarda içerik üreterek hem Türk kültürünü tanıtıyor hem de küresel bir kitleye hitap ediyorlar.

Afbeelding met kleding, persoon, glimlach, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

Avrupa’daki Türk kadınları, toplumda ve ekonomide önemli bir güç haline gelmiş durumda. Girişimci, öğretmen, sağlık çalışanı, avukat veya sanatçı olarak, hem Türk toplumunun hem de Avrupa toplumlarının gelişiminde aktif rol oynuyorlar. Eğitimli ve bağımsız bir nesil, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları konusunda da fark yaratıyor. Ayrıca kadınların liderlik ettiği sosyal girişimler, dayanışma kültürünün en güzel örneklerini sergiliyor.

Türk kökenli akademisyenler ve bilim insanları, Avrupa’nın önde gelen üniversitelerinde ve araştırma merkezlerinde görev alıyor. Tıp, mühendislik, sosyal bilimler ve teknoloji gibi alanlarda Türk araştırmacılar büyük başarılara imza atıyor.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving
Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’nin BioNTech ile COVID-19 aşısını geliştirmesi, bu başarıların en güncel ve çarpıcı örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor. Bu başarı, Türk diasporasının bilim ve teknoloji alanında da küresel bir fark yarattığını gösteriyor.

Afbeelding met kaart, tekst, atlas Automatisch gegenereerde beschrijving
Avrupalı Türkler, anavatanları Türkiye ile güçlü bağlarını korumaya devam ediyor. Eğitim, yatırım ve kültürel projeler yoluyla Türkiye’ye katkı sağlıyorlar. Her yaz Türkiye’ye giden on binlerce Türk vatandaşı, bu bağları güçlendirirken, aynı zamanda iki ülke arasındaki ekonomik ve kültürel etkileşimi artırıyor. Avrupa’dan gelen yatırımlar, Türkiye’nin modernleşme ve büyüme sürecinde önemli bir rol oynuyor.

Bu başarı hikâyelerinin ardında elbette çeşitli zorluklar da bulunuyor. Ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve entegrasyon sorunları hâlâ gündemde. Ancak Türk toplumu, bu engelleri aşma konusundaki kararlılığını her defasında gösteriyor. Eğitim, iş hayatı ve siyaset gibi alanlarda elde edilen başarılar, genç nesillere umut ve motivasyon kaynağı oluyor. Sosyal uyum politikalarının güçlendirilmesi ve ayrımcılıkla mücadele çabaları, Türk toplumunun daha güçlü bir şekilde yerleşik hale gelmesini sağlıyor.

Avrupa Türkleri, yalnızca yaşadıkları ülkelerde değil, küresel düzeyde de etkili bir diaspora haline geliyor. Avrupa’dan çıkan Türk kökenli liderler, sivil toplum kuruluşları ve dijital girişimciler, dünya çapında tanınır hale geldi. Bu durum, Türklerin yalnızca Avrupa ile sınırlı kalmayan, çok daha geniş bir kültürel ve ekonomik etkiye sahip olduğunu gösteriyor.

Avrupa Türklerinin hikâyesi, sadece göçmenliğin değil, kültürel zenginleşmenin, dayanışmanın ve birlikte büyümenin hikâyesidir. Bu hikâye, Avrupa ile Türkiye arasında geçmişte başlayan tarihi bir bağın, modern çağda kültürel ve ekonomik bir köprüye dönüşmesinin göstergesidir. Avrupa Türkleri, yalnızca geçmişlerinden değil, yarattıkları yeni değerlerden de gurur duyarak, bu hikâyeyi nesiller boyunca yazmaya devam edeceklerdir.

IRKÇILIK VE ÖNYARGILARLA YÜZLEŞMEK

Afbeelding met kaars, schermopname, panorama, kunst Automatisch gegenereerde beschrijving

Irkçılık ve yabancı düşmanlığı, yalnızca hedef aldığı gruplara değil, tüm toplumlara zarar veren bir anlayıştır. Bugün Avrupa Türkleri, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda ortaya koydukları başarılarla, önyargılarla oluşturulan her türlü klişeyi çürüten bir topluluktur. Ancak bu başarıları görmezden gelmek, yalnızca gerçeklerden uzaklaşmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun bütünlüğüne zarar verir.

Türkler, Avrupa’nın ekonomisine ve kültürüne sayısız katkı yapmıştır. Yüzbinlerce Türk girişimci, istihdam sağlayarak yerel ekonomilere güç katmıştır. Bilim insanları, mühendisler ve akademisyenler, Avrupa’nın teknolojik ve bilimsel ilerlemesine destek olmuş, kültürel alanda sanatçılar ve sporcular büyük başarılara imza atmıştır.

Afbeelding met vrouw, Menselijk gezicht, jurk, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
Karsu             Tarkan               Azra Akın         Hadise             Kubat           M.Uzelli

Ancak tüm bu gerçekler karşısında, ayrımcılığı körükleyenlerin ısrarla bu katkıları yok sayması veya küçümsemesi, yalnızca önyargının bir göstergesidir. İnsanlar, etnik kökenlerinden veya inançlarından dolayı değil, yaptıklarıyla ve topluma sağladıkları katkılarla değerlendirilmelidir. Avrupa Türkleri, üretken, çalışkan ve toplumsal uyumu destekleyen bir topluluk olarak bu anlayışa en iyi örnektir.

Irkçılık, toplumları bölmekle kalmaz, bireylerin potansiyelini sınırlayarak ilerlemeyi de engeller. Türklerin Avrupa’da elde ettiği başarılar, fırsat verildiğinde herkesin toplumun gelişimine nasıl katkı sağlayabileceğinin kanıtıdır. Bu nedenle, farklılıkları bir tehdit olarak değil, bir zenginlik olarak görmek gerekir. Irkçılığın yerini dayanışma, önyargının yerini bilgi ve empati almalıdır.

Sonuç olarak, Türkler veya diğer göçmen topluluklar hakkındaki önyargılar, tarihsel bağlamdan ve somut gerçeklerden kopuk birer yanılgıdır. Bu yanılgılarla yüzleşmek ve önyargılardan arınmak, yalnızca Türkler için değil, herkes için daha adil, daha güçlü ve daha birleşik bir Avrupa’nın anahtarıdır.

ZAYIFLIĞIN MASKESİ: IRKÇILIK

Afbeelding met banier, vlag, buitenshuis, Rebellie Automatisch gegenereerde beschrijving

Irkçılık, sadece hedef aldığı gruplara değil, savunanların da ahlâki ve entelektüel zayıflığını gözler önüne serer. Türklerin Avrupa’daki varlığı ve başarıları, bu zayıflığı her gün daha görünür hale getiriyor. Çünkü, Türkler sadece Avrupa’ya gelmekle kalmadılar, Avrupa’nın bir parçası oldular. Ekonomiye, kültüre, bilime ve siyasete değer katarken, önyargıları yıkan bir tarih yazdılar.

Irkçılar genellikle “biz” ve “onlar” diye bir ayrım yaratmaya çalışır. Ancak bu ayrım, Türklerin Avrupa’daki somut katkıları karşısında çökmeye mahkûmdur. Bugün Avrupa’daki Türk girişimciler, yüzbinlerce kişiye istihdam sağlıyor. İşsiz kalmış ve umutsuz olan pek çok kişinin hayatını değiştiren bu insanlar, aynı zamanda Avrupa’nın ekonomik dinamiklerini güçlendiren bir motor işlevi görüyor. Bilim insanlarımız, salgınlara çözüm buluyor; sanatçılarımız, kültürün sınırlarını genişletiyor; siyasetçilerimiz, demokrasiye katkı sunuyor.

TARİH TERSİNE ÇEVRİLEMEZ

Afbeelding met kleding, person, persoon, klok Automatisch gegenereerde beschrijving

Türklerin Avrupa’daki varlığı, bir iki nesille sınırlı değil, yüzyılların ötesine dayanıyor. Orta Çağ’da başlayan bu ilişki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanlar’da, İtalya’da ve Batı Avrupa’da derinleşti. Daha sonra, 20. yüzyılda misafir işçi olarak gelen Türkler, o dönemki Avrupa’nın savaş sonrası ekonomisini canlandırdı. Sormak lâzım ırkçılara: “Fabrikalarınızda gece gündüz çalışan, en ağır işleri üstlenen, ama yine de sesini çıkarmayan o misafir işçiler kimdi?”
Türklerdi tabii.

Bugün, o misafir işçilerin torunları artık sadece iş gücüyle değil, fikirleri, yaratıcılıkları ve liderlikleriyle Avrupa’nın temel taşlarından biri. Irkçılar bu gerçeği inkâr etmek istiyor, çünkü bu gerçek onların kurmaya çalıştığı nefret temelli dünyaya uymuyor.
Irkçılara sesleniyorum: “Ne yaparsanız yapın, bu tarihi tersine çeviremezsiniz.”

Türklere yönelik önyargılar, sadece haksız değil, aynı zamanda aptalcadır.
“Türkler sadece misafir işçidir” diyenler, milyonlarca Türkün Avrupa’nın sanayisinden teknolojiye, akademiden sanata her alanda nasıl devrim yarattığını görmezden geliyor. “Türkler topluma uyum sağlayamaz” diyenler, Türklerin Avrupa’daki ikinci ve üçüncü kuşaklarının eğitimde ve siyasette ne kadar ilerlediğini reddediyor.

Irkçılara şunları da söylemek lâzım: “Eğer bir toplumda ayrımcılığı körüklerseniz, sadece hedef aldığınız grubun değil, tüm toplumun zarar görmesine neden olursunuz. Bugün Avrupa’nın pek çok şehrinde Türkler, toplumun entegrasyonu için köprü görevi görüyor. Çok kültürlü mahallelerde ticaret yapıyor, yerel yönetimlerde görev alıyor ve herkesin faydasına olan projeler üretiyor. Bu katkıları görmeyip hâlâ “öteki” yaratmaya çalışıyorsanız, gözlüklerinizi değiştirmeniz gerekiyor. Çünkü bu önyargılar, gerçeği görmenizi engelliyor.”

KORKULARININ ARKASINA SIĞINANLAR
Afbeelding met tekst, vlag, banier, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Irkçılık, korkunun ve cehaletin bir maskesidir. Irkçılar, Türklerin başarısından korkuyor. Çünkü bu başarı, onların “üstünlük” masalını çürütüyor.
Irkçılara şöyle seslenmek lâzım: “Korkunun yerine bilgelik, cehaletin yerine bilgi koymadığınız sürece, bu nefret sizi zayıflatmaya devam edecek. Şunu unutmayın: Türkler, Avrupa’nın her alanında kendilerini kanıtlamış bir topluluktur. Bizim hikâyemiz, yalnızca bir göç hikâyesi değil; aynı zamanda azim, başarı ve katkının hikâyesidir. Biz buradayız, buradaydık ve burada olmaya devam edeceğiz. Irkçılıkla zaman kaybetmek yerine, birlikte çalışmayı ve birlikte başarmayı öğrenmelisiniz.
Eğer gerçekten ilerlemek istiyorsanız, bölmek yerine birleştirin. Türkler, Avrupa’da bir tehdit değil, bir zenginliktir. Biz, bulunduğumuz toplumlara her zaman daha iyisini sunmayı hedefledik ve hedeflemeye devam edeceğiz. Siz ise bu zenginliği göremeyecek kadar körsünüz. Ancak körlük, gerçeği değiştirmez. Irkçılık, nefreti büyütür; sevgi ve dayanışma ise toplumları yükseltir. Sonuç olarak, eğer geçmişten ve bugünden bir şey öğrenmek istiyorsanız, Türklerin Avrupa’daki hikâyesine bakın. Bu hikâye, kararlılığın, çalışkanlığın ve katkının bir öyküsüdür. Irkçılık ise bunun karşısında sadece zayıf bir direniştir ve bu direnişin yıkılması kaçınılmazdır.”

TÜRKLER ASIRLAR ÖNCESİNDE DE GÖÇÜ SEÇMİŞTİ

Afbeelding met kleding, persoon, person, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving

Türkler, tarih boyunca göçebe bir yaşam tarzı benimseyerek farklı coğrafyalara yayılan ve bu süreçte önemli medeniyetlere öncülük eden bir topluluktur. Orta Asya’dan başlayan göç dalgalarının Avrupa’ya uzanması, Türklerin tarih sahnesindeki sürekli hareketliliğinin bir göstergesidir. Ancak, Türklerin tarihi bu göçlerle sınırlı değildir; kökenleri çok daha derinlere, Mezopotamya’ya, hatta son buzul devrinin sona ermesiyle kaybolan Atlantis Ovası’na kadar uzanmaktadır.

Afbeelding met tekst, kaart, Wereld Automatisch gegenereerde beschrijving

Anlatılanlara göre, Orta Asya, Türkler için bir “ana yurt” değil, bir “ara yurt” olmuştur.
Buzul çağında Basra-Hürmüz Ovası’ndan kuzeye göç eden atalarımız, Orta Asya’da bir iç denizin oluşmasıyla bu bölgede yerleşmiş, ancak bu gölün kurumasıyla yeniden göç etmek zorunda kalmışlardır. Sümerler ile Türklerin dilsel ve kültürel akrabalıkları, bu göçlerin yalnızca coğrafi değil, medeniyetler arası bir bağ oluşturduğunu da göstermektedir.

Avrupa’daki Türk varlığı, hem Hunlar gibi erken dönemdeki göçebe Türk topluluklarının etkisiyle, hem de Osmanlı ve daha sonra yaşanan misafir işçi hareketleriyle şekillenmiştir. Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk, tarih boyunca göç ve medeniyet arasındaki köprüyü oluşturan bu uzun ve karmaşık sürecin günümüzdeki devamıdır.

Türklerin tarih boyunca bir medeniyet taşıyıcısı olarak rol oynaması, göçlerin salt yer değiştirme hareketleri değil, aynı zamanda kültür ve bilgi aktarımı süreci olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Orta Asya’dan Avrupa’ya, Mezopotamya’dan Anadolu’ya uzanan bu tarih, Türklerin evrensel bir mirasın parçası olduğunun en güçlü kanıtıdır.

Türklerin göçebe yaşamı sadece bir hayatta kalma stratejisi değil, aynı zamanda bilgi, kültür ve medeniyet taşıyıcılığı açısından büyük bir tarihsel öneme sahiptir. Türk topluluklarının hareketleri, bir yandan yeni yerlerde uygarlıkların temellerini atarken, diğer yandan yerel halklarla kültürel alışverişi mümkün kılmış ve böylece insanlık tarihine büyük katkılar sağlamıştır.

Afbeelding met kaart, tekst, atlas, Wereld Automatisch gegenereerde beschrijving

Atlantis Ovası’ndan başlayan, Orta Asya’da şekillenen ve Mezopotamya ile Anadolu’ya yayılan Türk tarihi, Sümerler, Hurriler, Hititler, Urartular, ve Etrüskler (TRT BELGESEL için Etrüskler’i İtalya’da görüntülemiştim. Yazımın en sonundaki linke tıklarsanız röportajı izleyebilirsiniz) gibi, eklerle anlam kazanan diller konuşan medeniyetlerle olan ilişkilerinde kendini göstermektedir. Bu tarihsel bağlar, yalnızca dilsel benzerliklerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda Türklerin geniş coğrafyalarda teknoloji, tarım, yazı ve diğer kültürel unsurları taşıyıp yaymasına olanak tanımıştır.

Avrupa’ya Türk göçleri ise tarih boyunca çok yönlü bir etkide bulunmuştur. İlk olarak Hunlar ve Avarlar gibi topluluklar Batı Roma İmparatorluğu’nun çözülüşünde rol oynarken, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve kültürel yapısını şekillendirmiştir. Daha yakın dönemde misafir işçi hareketiyle Avrupa’ya gelen Türkler, hem iş gücü piyasasında hem de kültürel zenginlik açısından önemli katkılar sağlamış, yerleştikleri bölgelerde kalıcı bir iz bırakmıştır.

Göbekli Tepe: The Mysterious Temple Rewrites History | themindcircle

Türklerin tarih boyunca göç ettikleri bölgelerde sadece birer misafir olmadığını, yerleştikleri topraklarda kalıcı eserler bıraktığını unutmamak gerekir. Anadolu’daki Göbekli Tepe gibi insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olan yapılar, Türklerin atalarının yüksek bir medeniyet bilinciyle hareket ettiğinin en somut kanıtıdır. Bu da Türklerin tarihi boyunca yalnızca yer değiştiren bir topluluk değil, aynı zamanda uygarlık kuran ve geleceğe yön veren bir toplum olduğunu gösterir.

Sonuç olarak, Türklerin göç tarihi, yalnızca bir halkın değil, insanlığın ortak tarihine ışık tutmaktadır. Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda yaşayan Türkler, bu kadim kültürün temsilcileri olarak geçmişten günümüze bir köprü vazifesi görmektedir. Türklerin göçlerinin yalnızca fiziki bir hareket değil, aynı zamanda kültürel bir yayılım ve dönüşüm süreci olduğunu anlamak, bu büyük tarihsel serüveni daha doğru yorumlamamıza yardımcı olacaktır.

TRT Röportajında Entrüskleri izlemek için aşağıdaki fotoğraf link,ne tıklayınız:

                                                          *********************

İLHAN KARAÇAY SCHRIJFT HET VERHAAL VAN DE MIGRATIE VAN TURKEN, DIE EEUWEN GELEDEN BEGON EN ZICH IN EUROPA VOORTZET…

De migratie van Turken uit Azië creëerde een bevolking van 50 miljoen in de Balkan en West-Europa.

Overal waar Turken zich vestigden, behaalden ze succes, maar desondanks werden ze vaak met argwaan bekeken door de racistische lokale bevolking.

Van verhalen over traditionele immigranten tot die van Turkse pioniers die met BioNTech COVID-19 bestreden: dit is het verhaal van de Turken in Europa.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Hier is een verhaal dat ik met jullie wil delen, een verhaal dat eeuwen geleden begon en tot op de dag van vandaag voortduurt.

Laten we beginnen met de migratie naar Europa:
De Turkse bevolking in Europa omvat vandaag de dag een gemeenschap van 50 miljoen mensen. Deze gemeenschap varieert van de Europese kant van Turkije en de gevestigde Turkse gemeenschappen op de Balkan tot de arbeidsmigratiegolven naar West-Europa en vluchtelingen uit Turks-sprekende regio’s.

Afbeelding met kaart Automatisch gegenereerde beschrijving

De komst van Turken naar Europa begon met grote migratiestromen uit Centraal-Azië. Volkeren zoals de Avaren, Hunnen en Bulgaren, die Turks spraken, behoorden tot de vroege bewoners van Europa. Tijdens de Seltsjoekse en Ottomaanse periodes werden deze banden verder versterkt. Vooral tijdens het Ottomaanse rijk vestigde zich een aanzienlijke Turkse bevolking op de Balkan. Maar in de 19e en 20e eeuw werden deze gemeenschappen getroffen door oorlogen, gedwongen migraties en bevolkingsuitwisselingen.

Afbeelding met person, persoon, kleding, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

In de jaren 60 markeerden arbeidsmigratieovereenkomsten tussen Turkije en West-Europese landen een keerpunt in de demografische en economische aanwezigheid van Turken in Europa. Vooral landen als Duitsland, Nederland, België en Frankrijk ontvingen Turkse arbeiders. De eerste generatie werd gezien als “gastarbeiders” en werkte onder moeilijke omstandigheden, maar latere generaties vestigden zich permanent in deze landen. Vandaag spelen Europese Turken een actieve rol in diverse sectoren, van het bedrijfsleven tot de kunst, van de politiek tot de sport.

Afbeelding met tekst, krant, Nieuws, person Automatisch gegenereerde beschrijving

KUNST, WETENSCHAP EN MAATSCHAPPELIJKE IMPACT

Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Mustafa Yücedağ  Mesut Özil           H.Çalhanoğlu     F.Kadıoğlu     Orkun Kökçü     C.Ünder

Turks-Nederlandse kunstenaars, schrijvers, musici en filmmakers worden wereldwijd geprezen. Auteurs zoals Feridun Zaimoğlu brengen de Turkse identiteit en migratie-ervaring tot leven in de literatuur, terwijl regisseurs zoals Fatih Akın het leven van migranten op het witte doek vertonen. Deze kunstenaars spelen een sleutelrol in het bevorderen van interculturele dialoog en het creëren van empathische verhalen. Bovendien introduceert de jongere generatie via digitale platforms de Turkse cultuur bij een wereldwijd publiek en bereikt zo een bredere gemeenschap.

Afbeelding met kleding, persoon, glimlach, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

Turkse vrouwen zijn uitgegroeid tot een belangrijke kracht in de samenleving en economie. Als ondernemers, leraren, zorgverleners, advocaten of kunstenaars spelen ze een actieve rol in zowel de Turkse als de Europese gemeenschappen. Een opgeleide en onafhankelijke generatie maakt een verschil op het gebied van gendergelijkheid en mensenrechten. Sociale ondernemingen onder leiding van vrouwen laten de kracht van solidariteit op indrukwekkende wijze zien.

Turkse academici en wetenschappers zijn actief in vooraanstaande universiteiten en onderzoekscentra in Europa. In vakgebieden zoals geneeskunde, techniek, sociale wetenschappen en technologie behalen Turkse onderzoekers grote successen.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving

Het meest spraakmakende voorbeeld is zonder twijfel Prof. Dr. Uğur Şahin en Dr. Özlem Türeci, die met BioNTech het COVID-19-vaccin ontwikkelden. Hun baanbrekende werk toont aan dat de Turkse diaspora ook in de wetenschappelijke wereld een wereldwijde impact heeft.

Afbeelding met kaart, tekst, atlas Automatisch gegenereerde beschrijving
Turken in Europa blijven sterke banden behouden met hun moederland. Via onderwijs, investeringen en culturele projecten leveren ze een belangrijke bijdrage aan Turkije. Elk jaar reizen tienduizenden Turkse Europeanen naar Turkije, wat niet alleen deze banden versterkt, maar ook de economische en culturele interactie tussen beide regio’s bevordert. Investeringen vanuit Europa spelen een cruciale rol in de modernisering en groei van Turkije.

Hoewel er talloze succesverhalen zijn, worden er ook obstakels ervaren, zoals discriminatie, xenofobie en integratieproblemen. Toch blijft de Turkse gemeenschap vastberaden deze uitdagingen te overwinnen. Hun prestaties op het gebied van onderwijs, werkgelegenheid en politiek bieden hoop en inspiratie voor toekomstige generaties. Het versterken van sociaal beleid en het bestrijden van discriminatie bevorderen de integratie en stabiliteit van de gemeenschap.

Turken in Europa ontwikkelen zich niet alleen tot een sterke gemeenschap in hun gastlanden, maar ook tot een invloedrijke diaspora op wereldniveau. Turkse leiders, non-profitorganisaties en digitale ondernemers worden wereldwijd steeds zichtbaarder. Dit onderstreept dat de Turkse gemeenschap veel verder reikt dan Europa en een brede culturele en economische impact heeft.

Het verhaal van de Turkse gemeenschap in Europa is niet alleen een verhaal van migratie, maar ook van culturele verrijking, solidariteit en gezamenlijke groei. Dit verhaal weerspiegelt een historische band tussen Europa en Turkije die, in de moderne tijd, is uitgegroeid tot een brug van culturele en economische samenwerking.

CONFRONTATIE MET RACISME EN VOOROORDELEN

Afbeelding met kaars, schermopname, panorama, kunst Automatisch gegenereerde beschrijving

Racisme en xenofobie zijn schadelijk, niet alleen voor de groepen die ze treffen, maar voor de gehele samenleving. Tegenwoordig weerleggen Europese Turken met hun prestaties in de economische, sociale, culturele en politieke sectoren elk stereotype dat voortkomt uit vooroordelen. Het negeren van deze successen betekent niet alleen een gebrek aan realiteitszin, maar ook een ondermijning van de sociale cohesie.

Afbeelding met vrouw, Menselijk gezicht, jurk, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
       Karsu               Tarkan          Azra Akın        Hadise              Kubat          M.Uzelli

Turken hebben een onmiskenbare bijdrage geleverd aan de economie en cultuur van Europa. Honderdduizenden Turkse ondernemers versterken de lokale economieën door werkgelegenheid te creëren. Wetenschappers, ingenieurs en academici dragen bij aan de technologische en wetenschappelijke vooruitgang, terwijl kunstenaars en sporters indrukwekkende successen behalen op het culturele podium.

CONFRONTATIE MET DISCRIMINATIE EN DE KRACHT VAN DIVERSITEIT

Ondanks al deze feiten blijven degenen die discriminatie aanwakkeren, de bijdragen van de Turkse gemeenschap negeren of bagatelliseren.
Dit is niets anders dan een weerspiegeling van vooroordelen. Mensen zouden niet beoordeeld moeten worden op hun etnische afkomst of geloof, maar op wat ze doen en bijdragen aan de samenleving. Europese Turken zijn hiervan een uitstekend voorbeeld: een productieve, hardwerkende gemeenschap die sociale cohesie bevordert.

De successen van Turken in Europa tonen aan dat wanneer mensen kansen krijgen, zij een waardevolle bijdrage kunnen leveren aan de samenleving. Verschillen zouden niet als een bedreiging, maar als een rijkdom moeten worden gezien. Racisme moet plaatsmaken voor solidariteit, en vooroordelen voor kennis en empathie.

Vooroordelen over Turken of andere migranten gemeenschappen zijn vaak losgekoppeld van historische context en feiten. Deze misvattingen confronteren en overwinnen is niet alleen in het belang van Turken, maar van iedereen. Het is de sleutel tot een rechtvaardiger, sterker en meer verenigd Europa.

DE MASKER VAN ZWAKTE: RACISME

Afbeelding met banier, vlag, buitenshuis, Rebellie Automatisch gegenereerde beschrijving

Racisme onthult niet alleen de schade aan de groepen die het treft, maar ook de morele en intellectuele zwakte van degenen die het verdedigen. De aanwezigheid en successen van Turken in Europa maken deze zwakte dagelijks zichtbaarder. Want Turken kwamen niet alleen naar Europa, ze werden er een integraal onderdeel van. Ze hebben bijgedragen aan de economie, cultuur, wetenschap en politiek, terwijl ze een geschiedenis schreven die vooroordelen doorbrak.

Racisten proberen vaak een onderscheid te maken tussen “wij” en “zij”. Maar deze tweedeling is gedoemd te mislukken tegenover de tastbare bijdragen van Turken in Europa. Turkse ondernemers bieden werk aan honderdduizenden mensen, veranderen levens van velen en versterken de economische dynamiek van Europa. Onze wetenschappers ontwikkelen oplossingen voor pandemieën, onze kunstenaars verruimen culturele grenzen, en onze politici dragen bij aan de democratie.

GESCHIEDENIS KAN NIET TERUGGEDRAAID WORDEN

De aanwezigheid van Turken in Europa is niet beperkt tot één of twee generaties; het gaat eeuwen terug. Deze relatie begon in de middeleeuwen en verdiepte zich tijdens het Ottomaanse Rijk op de Balkan, in Italië en West-Europa. In de 20e eeuw hielpen Turkse gastarbeiders Europa’s economie herstellen na de oorlog. Racisten zouden moeten worden gevraagd: “Wie werkte dag en nacht in uw fabrieken, deed de zwaarste taken en klaagde nooit?” Het antwoord is duidelijk: Turken.

Vandaag zijn de kleinkinderen van deze gastarbeiders niet alleen arbeidskrachten, maar ook ideeën-, creativiteits- en leiderschapsdragers. Racisten willen deze realiteit ontkennen omdat het niet past in hun wereldbeeld dat is gebaseerd op haat. Maar hoe ze het ook proberen, ze kunnen de geschiedenis niet herschrijven.

Racisme is een masker voor angst en onwetendheid. Racisten zijn bang voor de successen van Turken, omdat die hun “superioriteitsmythe” ontkrachten. Maar deze angst kan alleen worden overwonnen door wijsheid en kennis. Turken hebben zich in alle aspecten van de Europese samenleving bewezen. Ons verhaal is niet alleen een migratieverhaal, maar een verhaal van vastberadenheid, succes en waardevolle bijdragen.

Racisten moeten begrijpen dat als ze discriminatie blijven aanwakkeren, ze niet alleen de groep die ze viseren, maar de hele samenleving schaden. In veel Europese steden fungeren Turken als bruggenbouwers voor integratie. Ze dragen bij aan handel, lokale overheden en gemeenschapsprojecten die iedereen ten goede komen.

Turken vormen geen bedreiging, maar een verrijking voor Europa. Ze hebben altijd gestreefd naar vooruitgang en blijven dat doen. Racisme voedt haat, maar liefde en solidariteit tillen samenlevingen naar grotere hoogten. Wie echt wil leren van het verleden en het heden, moet kijken naar het verhaal van Turken in Europa. Dit verhaal is er een van vastberadenheid, arbeid en bijdrage. Racisme, daarentegen, blijft een zwakke weerstand en zal onvermijdelijk overwonnen worden.

TURKEN KOZEN EEUWEN GELEDEN OOK AL VOOR MIGRATIE

Afbeelding met kleding, persoon, person, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving

Turken hebben door de geschiedenis heen een nomadische levensstijl aangenomen, verspreid over verschillende geografieën en zo belangrijke beschavingen gecreëerd. De migratiestromen vanuit Centraal-Azië naar Europa zijn een weerspiegeling van de voortdurende beweging van de Turken door de geschiedenis heen. Maar de geschiedenis van de Turken beperkt zich niet tot deze migraties; hun oorsprong reikt veel verder terug, tot aan Mesopotamië en zelfs tot de verzonken Atlantisvlakte aan het einde van de laatste ijstijd.

Afbeelding met tekst, kaart, Wereld Automatisch gegenereerde beschrijving

Volgens overleveringen was Centraal-Azië voor de Turken geen “thuisland” maar een “tussenstation”. Voorouders die tijdens de ijstijd vanuit de vlakte van Basra-Hormuz naar het noorden migreerden, vestigden zich in Centraal-Azië toen daar een binnenzee ontstond. Maar door het opdrogen van dit meer werden ze opnieuw gedwongen te migreren. De linguïstische en culturele verwantschappen tussen de Soemeriërs en de Turken tonen aan dat deze migraties niet alleen geografisch, maar ook beschavingsoverschrijdend waren.

De aanwezigheid van Turken in Europa is gevormd door zowel de invloed van vroege nomadische Turkse gemeenschappen zoals de Hunnen als door de Osmanen en later de gastarbeidersbewegingen. De miljoenen Turken die vandaag in Europa wonen, vormen de moderne voortzetting van dit lange en complexe proces van migratie en beschaving.

De rol van de Turken door de geschiedenis heen als dragers van beschaving laat zien dat migraties niet slechts geografische verplaatsingen zijn, maar ook processen van culturele en kennisoverdracht. Van Centraal-Azië naar Europa, van Mesopotamië naar Anatolië, deze geschiedenis is het sterkste bewijs dat Turken deel uitmaken van een universeel erfgoed.

De nomadische levensstijl van de Turken is niet alleen een overlevingsstrategie geweest, maar ook van groot historisch belang als drager van kennis, cultuur en beschaving. Terwijl Turkse gemeenschappen nieuwe beschavingen vestigden, creëerden ze ook mogelijkheden voor culturele uitwisseling met lokale bevolking en leverden zo een belangrijke bijdrage aan de menselijke geschiedenis.

Afbeelding met kaart, tekst, atlas, Wereld Automatisch gegenereerde beschrijving

De geschiedenis van de Turken, die begon in de Atlantisvlakte, zich ontwikkelde in Centraal-Azië en zich verspreidde naar Mesopotamië en Anatolië, komt tot uiting in de verbanden met beschavingen zoals de Soemeriërs, Hurrieten, Hettieten, Urartiërs en Etrusken (voor een documentaire van TRT maakte ik opnames over de Etrusken in Italië; de link naar het interview staat onderaan mijn artikel). Deze historische banden beperken zich niet tot linguïstische overeenkomsten, maar tonen ook hoe de Turken technologie, landbouw, schrift en andere culturele elementen over grote geografieën hebben verspreid.

De migraties van Turken naar Europa hebben door de geschiedenis heen een veelzijdige impact gehad. Enerzijds speelden groepen zoals de Hunnen en Avaren een rol in de ondergang van het West-Romeinse Rijk, anderzijds vormde de opkomst van het Ottomaanse Rijk de politieke, economische en culturele structuur van Europa. In recentere tijden hebben de Turkse gastarbeiders die naar Europa kwamen een blijvende indruk achtergelaten, zowel in de arbeidsmarkt als in culturele verrijking.

Göbekli Tepe: The Mysterious Temple Rewrites History | themindcircle

Het is belangrijk te benadrukken dat Turken in de regio’s waar ze door de geschiedenis heen migreerden niet slechts gasten waren, maar blijvende nalatenschappen achterlieten. Bouwwerken zoals Göbekli Tepe in Anatolië, een van de oudste nederzettingen in de menselijke geschiedenis, zijn het meest tastbare bewijs van het hoge beschavingsbewustzijn van de voorouders van de Turken. Dit laat zien dat Turken niet alleen een gemeenschap waren die zich verplaatste, maar ook beschavingen stichtten en de toekomst vorm gaven.

De migratiegeschiedenis van de Turken werpt licht op niet alleen de geschiedenis van een volk, maar ook op de gedeelde geschiedenis van de mensheid. Turken die in Europa en andere regio’s wonen, fungeren als vertegenwoordigers van deze oude cultuur en als bruggen tussen verleden en heden. Begrijpen dat de migraties van de Turken niet alleen fysieke bewegingen waren, maar ook culturele verspreidings- en transformatieprocessen, helpt ons deze grote historische reis beter te interpreteren.

TRT Röportajında Entrüskleri izlemek için aşağıdaki fotoğraf link,ne tıklayınız:

HOLLANDA’DAN TÜRKİYE’YE EKONOMİK ÇIKARMA: HOLLANDA DIŞ TİCARET BAKANI VE TÜRK İŞ DÜNYASI BİR ARAYA GELİYOR

HOLLANDA’DAN TÜRKİYE’YE EKONOMİK ÇIKARMA: HOLLANDA DIŞ TİCARET BAKANI VE TÜRK İŞ DÜNYASI BİR ARAYA GELİYOR

İstanbul, Gebze ve Bursa’da temaslarda bulunacak olan gruba, Hollanda’daki Türk iş adamlarının da katılması isteniyor.

Hollanda-Türk Ticaret Vakfı Başkanı Ethem Emre, ziyaretin sağlayacağı faydaları anlattı ve 15 Aralık’ın son başvuru tarihi olduğunu belirtti.

(Haberin Hollandacası en altta. Nederlandse versie van het nieuws is onderaan)

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Hollanda Girişimcilik Ajansı (RVO), Hollanda Dışişleri Bakanlığı, Ankara’daki Hollanda Büyükelçiliği, İstanbul’daki Başkonsolosluk ve ilgili sektör kuruluşları ile işbirliği içinde Türkiye’ye bir ticaret seyehati düzenliyor.
Bu heyete ayrıca Dış Ticaret ve Kalkınma Yardımı Bakanı Reinette Klever ile VNO-NCW Başkanı Ingrid Thijsen de katılıyor. Ingrid Thijsen aynı zamanda ticaret heyetinin lideri olarak görev yapıyor.
İstanbul, Gebze ve Bursa gibi önemli ekonomik merkezlerde gerçekleştirilecek bu ziyaret, iki ülke arasındaki ekonomik bağları güçlendirmeyi ve sürdürülebilir işbirliklerini artırmayı hedefliyor. Programın odağında, döngüsel ekonomi, ileri teknoloji ve imalat sanayi gibi stratejik sektörler yer alıyor.

Afbeelding met tekst, horizon, wolkenkrabber, stadslandschap Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda, Türkiye’yi hem coğrafi hem de ekonomik olarak güçlü bir ortak olarak görüyor. Türkiye’nin 100 milyonluk nüfusu, 1.100 milyar dolarlık gayrisafi yurtiçi hasılası ve Avrupa ile Orta Doğu’yu birleştiren stratejik konumu, bu işbirliğini cazip kılan faktörlerden bazıları. Ayrıca, Hollanda, Türkiye’de 3.000’den fazla şirketiyle en büyük yabancı yatırımcı konumunda bulunuyor.

Programın Sağlayacağı Faydalar

Bu ekonomik misyon, sadece iki ülkenin ticaret hacmini artırmayı değil, aynı zamanda uzun vadeli işbirliklerine kapı aralamayı hedefliyor.
İşte programın sağlayabileceği başlıca faydalar:

Hollanda’nın döngüsel ekonomi alanındaki uzmanlığı, Türkiye’nin büyüyen üretim ekonomisi için büyük bir potansiyel taşıyor.

Hollandalı firmalar, Türkiye’de atık plastiklerin yeniden değerlendirilmesi için yeni teknolojiler sunabilir. Bu, hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağlayabilir.

Türkiye’deki kentsel dönüşüm projelerinde, Hollanda’nın çevre dostu inşaat teknolojilerinden faydalanılabilir.

Türkiye’nin güçlü imalat altyapısı, Hollanda’nın dijital teknolojileriyle birleşerek daha yüksek katma değerli ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayabilir.

Elektrikli araç komponentleri ve otonom araç teknolojileri, Türk otomotiv sektörüne önemli bir destek sunabilir.

Türk ve Hollandalı şirketler birlikte çalışarak daha verimli ve sürdürülebilir üretim süreçleri geliştirebilir.

Türkiye’nin coğrafi avantajları, Hollanda şirketlerinin Avrupa, Orta Doğu ve Asya pazarlarına daha kolay erişim sağlamasına olanak tanıyor. Türk şirketleri ise Hollanda üzerinden Avrupa’nın merkezine daha etkili bir şekilde ulaşabilir.

Programın özellikle kadın girişimcileri teşvik etmesi, iş dünyasında cinsiyet eşitliğini desteklemeyi amaçlıyor. Bu, hem Türk hem de Hollandalı kadın liderlerin iş dünyasında daha etkin bir rol almasını sağlayabilir.

Hollanda-Türkiye işbirliği birçok somut projeye dönüşme potansiyeli taşıyor:

Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli, Hollanda’nın yenilenebilir enerji uzmanlığı ile birleşerek büyük ölçekli projeler yaratabilir.

Hollandalı tarım teknolojileri şirketleri, Türkiye’de daha az su ve enerji kullanarak daha verimli tarım uygulamaları geliştirebilir.

Türkiye’nin sanayi altyapısı, Hollanda’nın yapay zeka ve dijitalleşme konusundaki tecrübesiyle modernize edilebilir.”

Afbeelding met kleding, Menselijk gezicht, persoon, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda Dış Ticaret Bakanı’nın katılımı, bu misyonun sadece ticari değil, aynı zamanda diplomatik olarak da önemli bir girişim olduğunu gösteriyor. Türk ve Hollandalı firmalar, bakanlar ve iş dünyası liderlerinin desteğiyle daha yüksek düzeyde güven ve görünürlük elde edebilir. Ayrıca, yapılacak anlaşmalar ve işbirlikleri, iki ülke arasındaki ekonomik bağları daha sağlam temellere oturtacak.

Program, Türk iş dünyasına da büyük fırsatlar sunuyor. Döngüsel ekonomi ve ileri teknoloji alanlarında Hollanda ile işbirliği yapan firmalar, Avrupa’daki yeşil dönüşüm sürecine dahil olabilir ve uluslararası pazar erişimini artırabilir. Türk firmalarının, bu misyonu sadece Hollandalı şirketler için değil, Türkiye için de stratejik bir fırsat olarak değerlendirmesi gerekiyor.

Gebze Bursa arası kaç km - Gebze Bursa arası kaç saat -

Ekonomik misyon programına katılım için başvuru süresi 15 Aralık 2024’te sona eriyor. Katılım bedeli 950 euroMinister olarak belirlenmiş olup, bu ücret program kapsamındaki etkinlikleri ve yerel destekleri içeriyor. Seyahat ve konaklama masrafları ise katılımcılara ait.

Bu işbirliği, hem Türk hem de Hollandalı şirketler için büyük bir kazanç potansiyeli taşıyor. Geleceğe dönük bu tür girişimler, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda küresel ölçekte yeni başarı hikayelerinin doğmasına da zemin hazırlayacaktır.

ETHEM EMRE NE DİYOR?

Afbeelding met kleding, overdekt, tekst, meubels Automatisch gegenereerde beschrijving
Hollanda-Türk Ticaret Vakfı Başkanı Ethem Emre’ye, böylesi bir ziyaretin Türkiye’ye neler kazandıracağını sordum.

İşte Ethem Emre’nin verdiği bilgiler:

“Bu tür programlar genellikle ekonomik ilişkileri derinleştirmek, işbirliği olanaklarını genişletmek ve her iki ülke için de somut kazançlar yaratmak amacıyla düzenlenir.
İşte bu programın sağlayabileceği başlıca faydalar ve örneklerle şöyle açıklayabilirim:

Türkiye, Hollanda için halihazırda önemli bir ticaret partneri konumunda. Program, bu ilişkiyi daha da ileri taşıma potansiyeline sahip. Örneğin:

Hollandalı şirketler için Türkiye’nin dinamik ve geniş tüketici kitlesi, tarım ürünlerinden teknolojiye kadar birçok alanda ihracat fırsatları sunuyor. Benzer şekilde, Türk firmaları Hollanda’ya daha fazla ürün ve hizmet satışı yaparak Avrupa pazarında etkinliğini artırabilir.

Örneğin, Hollandalı bir şirketin, Türk çelik üreticileriyle ortaklık kurarak Avrupa otomotiv sektörüne daha uygun maliyetli ve kaliteli parçalar sağlayabileceği bir iş modeli ortaya çıkabilir.

Hollanda, döngüsel ekonomi alanında dünya çapında bir öncü. Türkiye’nin büyüyen üretim ekonomisi, sürdürülebilirlik çözümleri için geniş bir pazar sunuyor. Örnekler:

Hollandalı firmalar, Türkiye’deki plastik geri dönüşüm tesisleriyle ortak projeler yürüterek hem atık yönetim sistemlerini geliştirebilir hem de geri dönüştürülen malzemelerden yeni ürünler üretebilir.

Hollanda’nın ileri tarım teknolojileri, Türkiye’nin tarımsal üretim süreçlerinde daha az kaynak kullanımı ve daha yüksek verimlilik sağlamak için kullanılabilir. Örneğin, Hollandalı bir şirket, Türk tarım kooperatiflerine atık ürünlerden gübre üreten bir teknoloji sağlayabilir.

Türkiye’nin güçlü bir imalat sektörü var. Ancak yüksek teknoloji üretimi konusunda daha fazla dış ortaklığa ihtiyaç duyuluyor. Hollanda’nın dijital teknolojiler ve yüksek katma değerli üretim alanlarındaki tecrübesi, Türk sanayisi için büyük bir fırsat yaratıyor. Örnekler:

Türkiye’nin güçlü otomotiv üretim altyapısı, Hollandalı dijital teknoloji firmalarının katkılarıyla daha ileri bir noktaya taşınabilir. Örneğin, elektrikli araç üretiminde Hollanda teknolojileri kullanılabilir.

Hollandalı üreticiler, Türk firmalarıyla ortaklaşa yeni üretim teknikleri geliştirebilir ve Avrupa için düşük maliyetli, yüksek kaliteli ürünler sunabilir.

Hollanda, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) alanında oldukça ileride. Türkiye’deki firmalarla yapılacak ortak projeler, her iki taraf için de değer yaratabilir. Örnekler:

Hollanda’daki teknoloji girişimleri, Türkiye’deki üretim süreçlerini optimize etmek için yapay zeka uygulamaları geliştirebilir.

Türkiye’nin bol güneş enerjisi potansiyeli, Hollandalı yenilenebilir enerji firmaları için büyük bir yatırım alanı olabilir. Ortak güneş enerjisi projeleri, hem Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkı sağlar hem de Hollandalı firmalara uzun vadeli gelir yaratır.

Türkiye’nin coğrafi konumu, Avrupa, Asya ve Orta Doğu pazarlarına erişim için stratejik bir avantaja sahiptir. Bu misyon, Hollanda şirketlerinin sadece Türkiye’ye değil, çevre bölgelere de açılmasını kolaylaştırabilir. Örnek:

Hollandalı bir firma, Türkiye’deki düşük maliyetli üretim avantajını kullanarak Avrupa ve Orta Doğu’ya ihracat yapabilir. Örneğin, tekstil alanında döngüsel bir üretim tesisi kurup global markalara tedarik sağlayabilir.

Programın özellikle kadın girişimcileri teşvik etmesi, toplumsal fayda yaratabilir. Bu, hem Türkiye’de hem Hollanda’da kadın liderlerin iş dünyasında daha etkin rol almasını sağlayabilir. Kadın girişimcilerin rol model olarak projeler geliştirmesi, iki ülke arasındaki sosyal bağları da güçlendirebilir.

Bakan seviyesinde gerçekleşen bu tür ziyaretler, sadece ekonomik değil diplomatik ve kültürel bağları da güçlendirir. Hollanda ve Türkiye arasındaki ortak kültürel etkinlikler ve ticari anlaşmalar, uzun vadeli bir güven ve işbirliği ortamı yaratır.

Son olarak şunu söyleyebilirim: Bu program, Türk ve Hollandalı şirketlerin mevcut işbirliklerini geliştirmekle kalmayıp, yeni iş modelleri ve ortaklıklar için de güçlü bir temel oluşturabilir. Hem ekonomik hem de sosyal açıdan kazanç yaratacak bu tür bir girişim, iki ülke arasındaki ilişkilerin sadece bugünü değil, geleceğini de şekillendirecektir.

Bu programın, gerek sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlaması gerekse iki ülke iş dünyasına yeni kapılar açması açısından büyük bir öneme sahip olduğunu söylenebilirim.”

*****************************

ECONOMISCHE MISSIE VANUIT NEDERLAND NAAR TURKIJE:
MINISTER VAN BUITENLANDSE HANDEL ONTMOET TURKSE ZAKENWERELD

Deelname van Nederlandse Turkse zakenmensen aan de delegatie naar Istanbul, Gebze en Bursa wordt aangemoedigd.

De voorzitter van de Netherlands Turkish Trade Foundation (NTTF) Ethem Emre, benadrukt het belang van dit bezoek en wijst erop dat de uiterste inschrijfdatum 15 december is.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
Verslag van İlhan KARAÇAY


De Rijksdienst voor Ondernemend Nederland (RVO) organiseert in samenwerking met het ministerie van Buitenlandse Zaken, de Nederlandse ambassade in Ankara, het consulaat-generaal in Istanbul en betrokken brancheorganisaties een missie naar Turkije.

Aan deze missie nemen ook Reinette Klever, minister voor Buitenlandse Handel en Ontwikkelingshulp, en Ingrid Thijsen, voorzitter van VNO-NCW, deel. Ingrid Thijsen is bovendien de zakelijk missieleider.

Het bezoek zal plaatsvinden in belangrijke economische centra zoals Istanbul, Gebze en Bursa, en is gericht op het versterken van economische banden en het bevorderen van duurzame samenwerkingen tussen Nederland en Turkije. De missie legt de nadruk op strategische sectoren zoals circulaire economie, geavanceerde technologie en maakindustrie.

Afbeelding met tekst, horizon, wolkenkrabber, stadslandschap Automatisch gegenereerde beschrijving
Nederland ziet Turkije als een sterke partner, zowel geografisch als economisch. Met een bevolking van 100 miljoen, een bruto binnenlands product van 1.100 miljard dollar en een strategische ligging tussen Europa en het Midden-Oosten, biedt Turkije aantrekkelijke mogelijkheden voor samenwerking. Bovendien is Nederland de grootste buitenlandse investeerder in Turkije met meer dan 3.000 bedrijven actief in het land.

De economische missie heeft niet alleen tot doel om de handelsvolumes tussen beide landen te vergroten, maar ook om de basis te leggen voor langetermijnsamenwerkingen. Enkele verwachte voordelen van deze missie zijn:

Nederland kan zijn expertise in circulaire economie inzetten in de groeiende Turkse productie-industrie.

Nederlandse bedrijven kunnen innovatieve technologieën introduceren voor de verwerking van plastic afval in Turkije, wat zowel economische als milieuwinst oplevert.

In stedelijke transformatieprojecten kan gebruik worden gemaakt van milieuvriendelijke bouwtechnologieën uit Nederland.

De sterke Turkse productie-infrastructuur kan gecombineerd worden met Nederlandse digitale technologieën om producten met een hogere toegevoegde waarde te creëren.

Samenwerkingen in elektrische voertuigen en autonome technologieën kunnen de Turkse auto-industrie verder versterken.

Door gezamenlijk efficiëntere en duurzamere productieprocessen te ontwikkelen, kunnen Nederlandse en Turkse bedrijven wereldwijd concurreren.

De strategische ligging van Turkije biedt Nederlandse bedrijven directe toegang tot markten in Europa, het Midden-Oosten en Azië, terwijl Turkse bedrijven via Nederland de Europese markt beter kunnen bereiken.

Het stimuleren van vrouwelijke ondernemers binnen dit programma kan bijdragen aan meer gendergelijkheid in het bedrijfsleven. Dit initiatief zal zowel Turkse als Nederlandse vrouwelijke leiders in staat stellen een grotere rol te spelen.

De samenwerking tussen Nederland en Turkije biedt kansen voor projecten zoals:

Turkije’s zonne-energiepotentieel combineren met Nederlandse expertise in hernieuwbare energie om grootschalige projecten te realiseren.

Nederlandse landbouwtechnologiebedrijven kunnen in Turkije efficiëntere landbouwmethoden introduceren die minder water en energie verbruiken.

Turkse industriële infrastructuur moderniseren door gebruik te maken van Nederlandse ervaring in kunstmatige intelligentie en digitalisering.

Afbeelding met kleding, Menselijk gezicht, persoon, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving
De aanwezigheid van de Nederlandse minister van Buitenlandse Handel onderstreept het diplomatieke en zakelijke belang van deze missie. Nederlandse en Turkse bedrijven profiteren van de verhoogde zichtbaarheid en vertrouwen die deze hoge vertegenwoordiging met zich meebrengt.

Gebze Bursa arası kaç km - Gebze Bursa arası kaç saat -

De deadline voor deelname aan het programma is 15 december 2024, en de deelnamekosten bedragen €950 exclusief reis- en verblijfkosten. Dit programma biedt unieke kansen voor Turkse bedrijven om betrokken te raken bij de Europese groene transitie en hun internationale marktoegang te vergroten.

WAT ZEGT ETHEM EMRE?

Afbeelding met kleding, overdekt, tekst, meubels Automatisch gegenereerde beschrijving

Ik heb Ethem Emre, voorzitter van de Netherlands Turkish Trade Foundation (NTTF), gevraagd wat een dergelijk bezoek voor Turkije kan betekenen.
Hier zijn de inzichten die Ethem Emre met ons deelde:

“Dergelijke programma’s worden doorgaans georganiseerd om economische relaties te verdiepen, samenwerkingsmogelijkheden uit te breiden en tastbare voordelen voor beide landen te realiseren.
Ik kan de voordelen van dit programma en enkele voorbeelden als volgt uitleggen:
Turkije is al een belangrijke handelspartner voor Nederland. Dit programma heeft het potentieel om deze relatie naar een hoger niveau te tillen. Bijvoorbeeld:

Voor Nederlandse bedrijven biedt Turkije met zijn dynamische en brede consumentenbasis exportkansen in sectoren variërend van landbouwproducten tot technologie.

Turkse bedrijven kunnen door meer producten en diensten naar Nederland te exporteren hun positie op de Europese markt versterken.

Een Nederlands bedrijf zou bijvoorbeeld een partnerschap kunnen aangaan met Turkse staalproducenten om tegen lagere kosten hoogwaardige onderdelen voor de Europese automobielindustrie te leveren.

Nederland is wereldwijd een koploper op het gebied van circulaire economie. Turkije’s groeiende productie-industrie biedt een breed scala aan kansen voor duurzaamheid. Voorbeelden:

Nederlandse bedrijven kunnen samenwerken met Turkse recyclingfabrieken om zowel afvalbeheer te verbeteren als nieuwe producten te creëren van gerecycled materiaal.

Geavanceerde landbouwtechnologieën uit Nederland kunnen worden ingezet om Turkse landbouwprocessen efficiënter te maken en minder middelen te laten verbruiken. Denk bijvoorbeeld aan technologie die organisch afval omzet in mest.

Turkije heeft een sterke maakindustrie, maar er is meer behoefte aan buitenlandse partnerschappen voor hoogwaardige technologieproductie. Nederland biedt op dit gebied enorme kansen. Voorbeelden:

De sterke infrastructuur van Turkije in de auto-industrie kan met Nederlandse digitale technologieën verder worden verbeterd. Zo kan Nederlandse technologie worden gebruikt in de productie van elektrische voertuigen.

Nederlandse producenten kunnen samen met Turkse bedrijven nieuwe productietechnieken ontwikkelen en tegen lage kosten hoogwaardige producten voor de Europese markt leveren.

Nederland is ver gevorderd op het gebied van onderzoek en ontwikkeling. Gezamenlijke projecten met Turkse bedrijven kunnen voor beide partijen waarde opleveren. Voorbeelden:

Nederlandse technologiebedrijven kunnen kunstmatige intelligentietoepassingen ontwikkelen om Turkse productieprocessen te optimaliseren.

Turkije’s overvloedige zonne-energiepotentieel biedt een groot investeringsgebied voor Nederlandse bedrijven in hernieuwbare energie. Gezamenlijke zonne-energieprojecten kunnen bijdragen aan de energietransitie van Turkije en tegelijkertijd langdurige inkomsten genereren voor Nederlandse bedrijven.

De geografische ligging van Turkije biedt strategische toegang tot markten in Europa, Azië en het Midden-Oosten. Deze missie kan Nederlandse bedrijven helpen niet alleen toegang te krijgen tot Turkije, maar ook tot omliggende regio’s. Voorbeeld:

Een Nederlands bedrijf kan profiteren van de lage productiekosten in Turkije en exporteren naar Europa en het Midden-Oosten. Bijvoorbeeld door een circulaire productiefaciliteit in de textielsector op te zetten en te leveren aan wereldwijde merken.

Het programma legt speciale nadruk op vrouwelijke ondernemers en creëert maatschappelijke meerwaarde. Dit kan bijdragen aan een grotere rol voor vrouwelijke leiders in zowel Turkije als Nederland. Door rolmodellen te ontwikkelen en projecten te creëren, kunnen deze ondernemers ook de sociale banden tussen de twee landen versterken.

Bezoeken op ministerieel niveau versterken niet alleen economische banden, maar ook diplomatieke en culturele relaties. Gezamenlijke culturele evenementen en handelsakkoorden tussen Nederland en Turkije kunnen een duurzame vertrouwens- en samenwerkingsomgeving creëren.

Tot slot wil ik zeggen: dit programma biedt niet alleen de mogelijkheid om bestaande samenwerkingen tussen Turkse en Nederlandse bedrijven te versterken, maar ook om nieuwe bedrijfsmodellen en partnerschappen op te zetten.
Een dergelijk initiatief zal zowel economische als sociale winst opleveren en de relatie tussen de twee landen niet alleen vandaag, maar ook in de toekomst vormgeven.

Ik kan met vertrouwen zeggen dat dit programma van groot belang is, zowel voor het bevorderen van duurzame ontwikkelingsdoelen als voor het openen van nieuwe deuren voor de zakenwereld in beide landen.”

HOLLANDA’NIN LAHEY KENTİNDE YÜREK YAKAN PATLAMA: “ANNE, BİZİ KURTAR!” ÇIĞLIKLARI ARASINDA CAN PAZARI

HOLLANDA’NIN LAHEY KENTİNDE YÜREK YAKAN PATLAMA: “ANNE, BİZİ KURTAR!” ÇIĞLIKLARI ARASINDA CAN PAZARI

Dünya’nın barış ve adalet merkezi olan Lahey’deki patlamada, kahvehane sahibi Yılmaz Bakır komalık oldu.

5 Ceset çıkarıldı ama ölü sayısının onlarca olduğu tahmin ediliyor.

(Haberin Hollandacası en altta.
Nederlandse versie van het bericht is onderaan)

Dünya’nın barış ve adalet merkezi sayılan, Hollanda’nın Lahey şehri, 7 Aralık Cumartesi sabahı saat 06:15 sularında meydana gelen şiddetli bir patlamayla sarsıldı.
Mariahoeve semtindeki üç katlı bir apartmanda gerçekleşen bu trajik olay, binanın büyük bir bölümünün çökmesine neden oldu. Patlamanın ardından yükselen alevler ve dumanlar, çevrede büyük paniğe yol açtı.

Afbeelding met buitenshuis, gebouw, boom, Woonwijk Automatisch gegenereerde beschrijving

TÜRK KÖKENLİ KAHVEHANE SAHİBİ YILMAZ BAKIR KOMADA

Binanın zemin katında bulunan kahvehanenin sahibi Yılmaz Bakır isimli Türk vatandaşı, patlama sırasında ağır yaralandı ve komaya girdi. Ailesi ve yakınları, hastane önünde endişeli bir bekleyiş içinde. Yılmaz Bakır’ın mahallede sevilen bir sima olduğu ve herkes tarafından saygı gördüğü ifade ediliyor.

Afbeelding met brandweerman, Arbeider, helm, werkkleding Automatisch gegenereerde beschrijving

TÜRK KÖKENLİ İTFAİYE SÖZCÜSÜ: “ENKAZ ALTINDA KALANLAR OLABİLİR”

Olay yerine hızla intikal eden itfaiye ekiplerinin sözcüsü, Türk kökenli bayan, yaptığı açıklamada, “Enkaz altında kalanların olabileceğinden endişe ediyoruz. Kurtarma çalışmalarımız aralıksız devam ediyor.” dedi. Bu açıklama, umutla bekleyen ailelerin yüreklerine bir nebze su serpti.

KAYIP SAYISI BELİRSİZ, RESMİ RAKAMLAR YETERSİZ

Resmi makamlardan yapılan açıklamalarda, şu ana kadar az sayıda cesedin bulunduğu belirtiliyor. Ancak görgü tanıkları ve mahalle sakinleri, enkaz altında daha fazla kişinin olabileceğini ifade ediyor. Bu durum, kayıp yakınlarının endişesini artırıyor ve resmi rakamların gerçeği yansıtmadığı yönünde eleştirilere neden oluyor.

KURTARMA ÇALIŞMALARI VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA

Afbeelding met Dans, kleding, buitenshuis, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

İtfaiye, polis ve sağlık ekipleri, enkaz altında kalanları kurtarmak için yoğun çaba sarf ediyor. Mahalle sakinleri de kurtarma ekiplerine destek veriyor. Özellikle Türk ve yabancı kökenli vatandaşlar, dayanışma içinde hareket ederek, yaralıların hastanelere ulaştırılmasına yardımcı oluyor.

PATLAMANIN NEDENİ HALA BİLİNMİYOR

Afbeelding met buitenshuis, hemel, auto, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Patlamanın nedeni henüz belirlenemedi. Yetkililer, olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Doğal gaz sızıntısı ihtimali üzerinde durulsa da, kesin bir bilgiye ulaşılamadı. Mahalle sakinleri, benzer bir olayın tekrar yaşanmaması için yetkililerden hızlı ve etkili bir çözüm bekliyor.

Bu trajik olay, Den Haag’ta yaşayan Türk ve yabancı kökenli toplulukları derinden sarstı.

Lahey Belediye Başkanı Jan van Zanen, patlamanın ardından olay yerine gelerek kurtarma çalışmaları hakkında bilgi aldı.

“ANNE, BİZİ KURTAR!” ÇIĞLIKLARI VE UMUTSUZ BEKLEYİŞ

Patlama sonrasında enkaz altından yükselen yardım çığlıkları, olayın dehşetini gözler önüne serdi. Görgü tanıkları, özellikle çocukların “Anne, bizi kurtar!” şeklindeki feryatlarının yürekleri dağladığını belirtti. Bu dramatik anlar, çevredeki insanların çaresizce kurtarma ekiplerinin müdahalesini beklemesine neden oldu.

Afbeelding met buitenshuis, persoon, Menselijk gezicht, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving Romanyalı Simone tamamen perişan olmuş bir halde, gözyaşları içinde anlatıyor:
“İlk patlamadan sonra çocukların ‘Anne, anne, yardım et!’ diye bağırdığını duydum. Bir komşu hemen dışarı çıktı ama çocukları bulamadı. ‘Neredesiniz?’ diye panikle sordu. Ancak hiçbir ses gelmedi.”

Şu ana kadar enkazdan beş ceset çıkarıldı. İtfaiye ekipleri enkaz altında daha fazla kurban aramaya devam ediyor. Saat 18.00 civarında, kurtarma ekipleri felaket yerindeki yıkıntılar arasında hayatta olan bir kişiyi buldu.

**********************************************

VERWOESTENDE EXPLOSIE IN DEN HAAG:
“MAMA, RED ONS!” KRETEN VAN WANHOOP TEMIDDEN VAN HET DRAMA

Bij een explosie in Den Haag, het internationale centrum van vrede en recht, raakte koffiehuiseigenaar Yılmaz Bakır in coma.

Tot nu toe zijn vijf lichamen geborgen, maar het aantal doden wordt geschat op tientallen.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Den Haag, dat bekendstaat als het centrum van vrede en recht, werd op zaterdagochtend 7 december omstreeks 06.15 uur opgeschrikt door een hevige explosie.
De tragedie vond plaats in een drielaags appartement in de wijk Mariahoeve, waarbij een groot deel van het gebouw instortte. De rook en vlammen die na de explosie opstegen, zorgden voor grote paniek in de omgeving.

Afbeelding met buitenshuis, gebouw, boom, Woonwijk Automatisch gegenereerde beschrijving

TURKSE KOFFIEHUISEIGENAAR YILMAZ BAKIR IN COMA
De Turkse eigenaar van het koffiehuis op de begane grond van het gebouw, Yılmaz Bakır, raakte zwaargewond en ligt in coma. Zijn familie en dierbaren wachten in spanning voor het ziekenhuis.
Yılmaz Bakır was een geliefde persoonlijkheid in de wijk en werd door iedereen gerespecteerd.

Afbeelding met brandweerman, Arbeider, helm, werkkleding Automatisch gegenereerde beschrijving

TURKSE BRANDWEERWOORDVOERDER: “MOGELIJK ZIJN ER NOG SLACHTOFFERS ONDER HET PUIN”
De woordvoerster van de brandweer, van Turkse afkomst, verklaarde bij aankomst ter plaatse:
“We vrezen dat er nog mensen onder het puin liggen. Onze reddingsoperaties gaan onverminderd door.” Deze woorden boden de wachtende families enige hoop.

AANTAL VERDWENENEN ONBEKEND, OFFICIËLE CIJFERS ONVOLDOENDE
Volgens officiële verklaringen zijn er tot nu toe slechts enkele lichamen gevonden.
Maar ooggetuigen en buurtbewoners vrezen dat er meer slachtoffers onder het puin liggen.
Deze situatie leidt tot groeiende zorgen bij de families van vermisten en kritiek op de officiële cijfers, die mogelijk niet volledig accuraat zijn.

REDDINGSOPERATIES EN MAATSCHAPPELIJKE SOLIDARITEIT

Afbeelding met Dans, kleding, buitenshuis, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Brandweer-, politie- en medische teams zetten alles op alles om slachtoffers onder het puin te redden. Buurtbewoners bieden ook ondersteuning aan de reddingsteams. Vooral Turkse en andere migranten helpen samen om gewonden naar ziekenhuizen te vervoeren.

OORZAAK VAN DE EXPLOSIE NOG ONBEKEND

Afbeelding met buitenshuis, hemel, auto, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

De oorzaak van de explosie is nog niet vastgesteld. De autoriteiten hebben een grootschalig onderzoek gestart. Hoewel een gaslek wordt vermoed, is er nog geen definitieve informatie beschikbaar. Buurtbewoners dringen aan op een snelle en effectieve oplossing om herhaling te voorkomen.

Deze tragische gebeurtenis heeft de Turks-Nederlandse en andere migrantengemeenschappen in Den Haag diep geraakt.
Burgemeester Jan van Zanen bezocht de rampplek om zich op de hoogte te stellen van de reddingswerkzaamheden.

“MAMA, RED ONS!” KRETEN EN WACHTEN IN WANHOOP
Hulpgeroep vanuit het puin na de explosie bracht de gruwelijkheid van het incident pijnlijk aan het licht. Ooggetuigen meldden dat vooral kinderen met hartverscheurende kreten “Mama, red ons!” om hulp riepen. Deze tragische momenten benadrukten de wanhoop van omstanders die moesten wachten op de hulpdiensten.

Afbeelding met buitenshuis, persoon, Menselijk gezicht, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

De Roemeense Simone vertelde huilend:
“Na de eerste explosie hoorde ik de kinderen roepen: ‘Mama, mama, help!’ Een buurman kwam meteen naar buiten, maar hij kon de kinderen niet vinden. Hij riep in paniek: ‘Waar zijn jullie?’ Maar er kwam geen antwoord meer.”

Tot nu toe zijn vijf lichamen geborgen. Brandweerlieden blijven zoeken naar meer slachtoffers onder het puin. Rond 18.00 uur werd een overlevende gevonden tussen de restanten van het ingestorte gebouw.

TÜRK DİLİ VE KÜLTÜRÜ DÜNYA SAHNESİNDE: ‘DİVAN-I LÜGATİ’T-TÜRK’ÜN 950’NCİ YIL DÖNÜMÜ AMSTERDAM’DA COŞKUYLA KUTLANDI

TÜRK DİLİ VE KÜLTÜRÜ DÜNYA SAHNESİNDE: ‘DİVAN-I LÜGATİ’T-TÜRK’ÜN 950’NCİ YIL DÖNÜMÜ AMSTERDAM’DA COŞKUYLA KUTLANDI

Etkinlik, Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy başta olmak üzere, Türk sivil toplum kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve Hollandalı katılımcıların yoğun ilgisiyle gerçekleşti.

(Haberin Hollandacası en altta)
(Nederlandse versie van het nieuws is onderaan)

Afbeelding met windmolen, hemel, buitenshuis, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY yazdı-İbrahim ÇİTİL fotoğrafladı

Türkiye Cumhuriyeti Lahey Büyükelçiliği ve Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü iş birliğinde,
Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü’nde, Divan-ı Lügati’t-Türk’ün yazılışının 950. yıl dönümü dolayısıyla kapsamlı bir etkinlik düzenlendi. Türk dili ve kültürünün bu önemli eseri, UNESCO tarafından 2024 yılı Anma ve Kutlama Programına dahil edilmesiyle, uluslararası bir kimlik kazandı. Etkinlik, Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy başta olmak üzere, Türk sivil toplum kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve Hollandalı katılımcıların yoğun ilgisiyle gerçekleşti.

Afbeelding met tekst, brief, handschrift, Lettertype Automatisch gegenereerde beschrijving
Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı Divan-ı Lügati’t-Türk, Türk dünyası için sadece bir dil eseri olmanın ötesine geçiyor. Türkiye’nin önerisi ve Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın ortak girişimi sayesinde UNESCO Anma Programına dahil edilen bu eser, dilimizin tarihsel derinliğini ve kültürel zenginliğini uluslararası camiaya bir kez daha hatırlatıyor. Macaristan, Moritanya, Fas, Katar ve Tacikistan gibi ülkelerin de destek verdiği bu girişim, Türkçe’nin kültürel mirasın taşıyıcısı olarak önemini vurguluyor.

11. yüzyılda ünlü sözlükbilimci ve filolog Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Divan-ı Lügati’t-Türk, Türkçe’nin ilk sözlüğü olmanın yanı sıra, dilin gramer yapısından halk edebiyatına, mitolojiden coğrafi bilgilere kadar birçok alanda dönemin kültürel ve bilimsel dünyasına ışık tutuyor. Eser, Türk dilinin XI. yüzyıldaki özelliklerini belgeleyen bir rehber niteliğinde. Bunun yanı sıra Türk tarihine, tıp bilgilerinden şifa yöntemlerine kadar farklı disiplinlerde bilgiler içeriyor.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving
Lahey Eğitim Müşaviri Doç. Dr. Miyase Koyuncu Kaya, etkinlikte yaptığı açılış konuşmasında, dilin, bir milletin hafızası olduğunu belirtti. Kaya,“Türkçe, yüzyıllardır şekil değiştirerek günümüze kadar özünden hiçbir şey kaybetmeden ulaşmıştır. Eğer bugün köklü bir devlet geleneğimizden ve güçlü bir medeniyet geçmişimizden bahsedebiliyorsak, bunu Türkçe’ye borçluyuz. Divan-ı Lügati’t-Türk’ün 950. yıl dönümü, bu mirasın korunup gelecek nesillere aktarılmasının ne kadar önemli olduğunu bizlere hatırlatıyor” diyerek, bu tarihi eserin değerine vurgu yaptı. Kaya, ayrıca Türkçe’yi koruma ve yaşatma sorumluluğunun, güçlü nesiller yetiştirmek için vazgeçilmez olduğunu ifade etti.

Afbeelding met kleding, person, persoon, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

Program kapsamında Leiden Üniversitesi’nde dilbilim alanında doktora çalışmalarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığı bursiyeri Turan Hancı, Divan-ı Lügati’t-Türk’ün Türk dili üzerindeki etkisini ve akademik değerini detaylı bir sunumla aktardı. Hancı, eserin sadece bir sözlük olmadığını, Türk dünyasının kültürel ve sosyal yapısını da günümüze taşıyan eşsiz bir başyapıt olduğunu belirtti.

Afbeelding met kleding, person, persoon, Spreken in het openbaar Automatisch gegenereerde beschrijving Etkinliğe damgasını vuran bir diğer unsur ise müzikti. Müzikolog German Popov’un, Türk ezgileriyle hazırladığı dinleti, geceye duygusal bir derinlik ve kültürel bir atmosfer kattı. Popov’un performansı, Türk kültürünün zenginliğini ve çeşitliliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Etkinlik, resepsiyon ile sona ererken, katılımcılar Türk diline ve kültürüne duydukları hayranlığı dile getirdiler. Divan-ı Lügati’t-Türk’ün yazılışının 950. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen bu program, Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yerini bir kez daha hatırlatarak, “Köklerden Geleceğe” mottosuyla dilimize sahip çıkmanın gerekliliğini bir kez daha vurguladı. Bu etkinlik, Türkçe’nin sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kültürel miras ve tarihsel bir bağ olduğunu tüm katılımcılara gösterdi.

Dilimizin Zenginlikleri” Projesi Kapsamında “Divânu Lugâti't Türk Okumaları' - Bağlıca Anadolu Lisesi

VİKİPEDİE KİTABI ŞÖYLE TANITIYOR

Kitâbu Dîvânu Lugâti’t-Türk (TürkçeBüyük Türk Sözlüğü DerlemesiOrta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat‘ta 1072-1074 yılları arasında yazılan TürkçeArapça bir sözlüktür.

Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Bilinen tek yazma nüshası İstanbul’daki Fatih Millet Kütüphanesindedir.

Eser, yaklaşık 8.000 civarında madde başı içerir. Bu eser için Kâşgarlı Mahmud tarafından halk arasında kullanılan Türkçe kelimeler derlenmiş; daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiş ve bunların Arapça tercümeleri de yapılmıştır.

Kökleşik Arap sözlük bilgisi ilkelerine göre hazırlanmış olan sözlük, muhtemelen 1077 yılında Bağdat’ta Halife Muktedî-Biemrillâh’ın oğlu Ebü’l-Kāsım Abdullah’a takdim etmiştir.

Eser, bir sözlük olmanın dışında Türkçenin 11. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı niteliğindedir. Ayrıca yazıldığı devirdeki kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihi, mitolojisi, coğrafyası, halk edebiyatı, tıp bilgileri ve tedavi usullerine dair bilgi veren ansiklopedik bir eserdir.

Eserde yer alan harita, ilk Türk dünyası haritası olması bakımından büyük değer taşır.

Fatih Millet Kütüphanesindeki nüsha esas alınarak eserin 1941’de Türk Dil Kurumu ve 1990’da Kültür Bakanlığı tarafından tıpkıbasımı yayımlanmıştır.

UNESCO ayrıca 2024 yılını “Dîvânu Lugâti’t-Türk Yılı” olarak ilan etmiştir.

Yazma nüsha

Türk dilinin en eski ve değerli sözlüğünün elde bulunan tek yazma nüshası, 1266 yılında Şam‘da yaşayan müstensih Sâveli Muhammed tarafından temize çekilip 1 Ağustos 1266 (hicri 27 Şevval 664) Pazar günü tamamlanmıştır. El yazma nüshası büyük boy 319 varaktır.

Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin Kitâbü’l-İdrâk li-lisâni’l-Etrâk’indeBedreddin Aynî‘nin İkdü’l-Cüman eserinde ve kardeşi Şehâbeddin Ahmed ile birlikte yazdıkları Târîḫu’ş-Şihâbî adlı eserde Dîvânü lugāti’t-Türk’ten faydalandıkları ifade edilmiştir. Kâtip Çelebi Keşfü’ẓ-ẓunûn’da Dîvân‘dan söz etmiştir.

Ali Emîrî tarafından bulunması

Varlığı, ondan söz eden 14. yüzyıl yapıtlarından ötürü bilinmekle birlikte yıllarca ele geçmeyen yapıt, II. Meşrutiyet’in ilanını izleyen yıllarda İstanbul’da bulundu. Türklük bilimi camiasında genel kabul görüp yaygınlaşan öyküye göre Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün 1266’da istinsah edilmiş bu birinci nüshası, Dîvân, Vanioğullarından Ahmet Nazif Paşa’nın elinde 1905’e değin korunmuş, daha sonra akrabası bir yaşlı hanım tarafından Sahaflar Çarşısı’nda satılması için Burhan Bey’in sahaf dükkânına bırakılmıştı.[3]

Yapıtı Ali Emîrî Efendi; 1915 yılında tesadüfen bulmuş, 3 lira bahşiş verip toplam 33 liraya satın almıştır. Bir söylentiye göre de yanında para olmadığı için eve gidip parayı alana değin kitabın başkasına satılmaması için dükkân sahibini dükkâna kilitlemiştir.

Yayımlanması

Ali Emîrî yazması, Sadrazam Talât Paşa‘nın araya girmesi ile Kilisli Rıfat Bilge Bey‘in denetimi altında 1915-1917 yılları arasında üç cilt hâlinde basıldı ve Türklük bilimi camiasında büyük yankı uyandırdı.

Breslav Üniversitesi Sami Dilleri Profesörü Carl Brockelmann, 1928 yılında atasözlerini, halk edebiyatı örneklerini ve Türk edebiyatı ve dili ile ilgili bulunan bütün bölümleri ayrıntılı notlarla, sözlüğün Almanca çevirisini yayımlamıştır. Besim Atalay‘ın çağdaş Türkçe çevirisi 1940 yılında Türk Dil Kurumu tarafından basıldı.

1982-1985 yılları arasında Robert Dankoff ve James Kelly tarafından yayıma hazırlanan ve çevirisi yapılan önsöz ve fihrist (gösterge) içerikli İngilizce çevirisi, Harvard Üniversitesi Yayınevi tarafından neşredildi.

Divanu Lugati't-Türk" yeniden yayımlandı

Kâşgarlı Mahmud’un yapıtının bulunması ve yayımlanması, Türkoloji tarihinde çığır açan bir olaydır.[4] Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk döneminde yazdığı ve o döneme ışık tutan başka bir yapıtı Kitâbu Cevâhirü’n-Nahv fi Lugati’t Türk ise kayıptır.

Kâşgarlı MahmudDîvânu Lugâti’t-Türk‘e şöyle başlar:

“Esirgeyen, koruyan Allah’ın adıyla Tanrı‘nın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları, Türklerin eline verildi. Türkler, Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır. Onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir.”

***************************************************************************

TURKSE TAAL EN CULTUUR OP HET WERELDPODIUM:
‘DIVAN-I LÜGATİ’T-TÜRK’ GEVIERD IN AMSTERDAM TER GELEGENHEID VAN 950-JARIG JUBILEUM

Afbeelding met windmolen, hemel, buitenshuis, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving Geschreven door İlhan KARAÇAY – Foto’s gemaakt door İbrahim ÇİTİL

In samenwerking met de Ambassade van de Republiek Turkije in Den Haag en het Yunus Emre Instituut Amsterdam werd een grootschalig evenement georganiseerd ter gelegenheid van de 950e verjaardag van het ontstaan van het meesterwerk Divan-ı Lügati’t-Türk. Deze viering vond plaats in het Yunus Emre Instituut in Amsterdam en trok veel belangstelling van onze Consul Generaal in Amsterdam Mahmut Burak Ersoy, vertegenwoordigers van Turkse maatschappelijke organisaties, academici en Nederlandse deelnemers. Dankzij de opname van dit werk in het UNESCO-programma voor herdenkingen en vieringen voor 2024 kreeg dit literaire en culturele erfgoed internationale erkenning.

Afbeelding met tekst, brief, handschrift, Lettertype Automatisch gegenereerde beschrijving
Het meesterwerk Divan-ı Lügati’t-Türk, geschreven door Kaşgarlı Mahmud, is meer dan alleen een taalkundig werk voor de Turkse wereld. Door een gezamenlijk initiatief van Turkije, Azerbeidzjan, Kazachstan, Kirgizië, Turkmenistan en Oezbekistan is het opgenomen in het UNESCO-herdenkingsprogramma. Hiermee wordt nogmaals het historische en culturele belang van de Turkse taal benadrukt. Ook andere landen, zoals Hongarije, Mauritanië, Marokko, Qatar en Tadzjikistan, ondersteunden dit initiatief, wat het belang van de Turkse taal als drager van cultureel erfgoed onderstreept.

Geschreven in de 11e eeuw door de gerenommeerde lexicograaf en filoloog Kaşgarlı Mahmud, is Divan-ı Lügati’t-Türk niet alleen het eerste woordenboek van de Turkse taal, maar ook een bron die licht werpt op de culturele en wetenschappelijke wereld van die tijd. Het werk behandelt onderwerpen variërend van grammatica en volksliteratuur tot mythologie en geografische informatie. Daarnaast bevat het waardevolle inzichten in de Turkse geschiedenis, medische kennis en genezingsmethoden.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving

In haar openingsrede benadrukte Doç. Dr. Miyase Koyuncu Kaya, Onderwijsraad van Den Haag, dat taal het geheugen van een natie is. “De Turkse taal heeft door de eeuwen heen vele veranderingen ondergaan, maar heeft haar essentie nooit verloren. Als we vandaag spreken over een sterke beschavingsgeschiedenis en een diepgewortelde staatsstructuur, danken we dit aan de Turkse taal. De 950e verjaardag van Divan-ı Lügati’t-Türk herinnert ons eraan hoe belangrijk het is om dit erfgoed te beschermen en door te geven aan toekomstige generaties,” aldus Kaya. Ze benadrukte ook dat het behoud van de Turkse taal essentieel is voor het vormen van sterke generaties.

Afbeelding met kleding, person, persoon, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

Tijdens het programma gaf Turan Hancı, promovendus in de taalkunde aan de Universiteit Leiden en beursstudent van het Turkse Ministerie van Onderwijs, een gedetailleerde presentatie over de impact en academische waarde van Divan-ı Lügati’t-Türk op de Turkse taal. Hij onderstreepte dat het werk niet alleen een woordenboek is, maar ook een unieke meesterwerk dat de culturele en sociale structuur van de Turkse wereld tot op de dag van vandaag weerspiegelt.

Afbeelding met kleding, person, persoon, Spreken in het openbaar Automatisch gegenereerde beschrijving

Een ander hoogtepunt van het evenement was de muzikale bijdrage van musicoloog German Popov. Zijn optreden met Turkse melodieën bracht een emotionele diepte en een rijke culturele sfeer aan de avond. Popov’s performance benadrukte opnieuw de diversiteit en rijkdom van de Turkse cultuur.

Het evenement werd afgesloten met een receptie, waarbij de deelnemers hun bewondering voor de Turkse taal en cultuur uitspraken. Het programma, georganiseerd ter gelegenheid van het 950-jarig jubileum van Divan-ı Lügati’t-Türk, herinnerde nogmaals aan de belangrijke positie van het Turks onder de wereldtalen. Onder het motto “Van Wortels tot Toekomst” benadrukte dit evenement de noodzaak om onze taal te koesteren als een communicatiemiddel, cultureel erfgoed en historische band.

Dilimizin Zenginlikleri” Projesi Kapsamında “Divânu Lugâti't Türk Okumaları' - Bağlıca Anadolu Lisesi

OVER HET BOEK:
Op Wikipedia wordt het boek als volgt beschreven:

Kitâbu Dîvânu Lugâti’t-Türk (Nederlands: Verzameling van het Grote Turkse Woordenboek) is een Turks-Arabisch woordenboek geschreven door Kâşgarlı Mahmud in de periode van Middel-Turks, tussen 1072 en 1074 in Bagdad.

Het is het oudste bekende woordenboek van de Turkse taal en het meest uitgebreide en belangrijke taalkundige werk over het West-Aziatische geschreven Turks. Het enige bekende manuscript bevindt zich in de Fatih Millet-bibliotheek in Istanbul.

Het werk bevat ongeveer 8.000 lemma’s. Voor dit werk verzamelde Kâşgarlı Mahmud Turkse woorden die in de volksmond werden gebruikt en voegde ter verduidelijking voorbeelden toe uit uitdrukkingen, gezegden en gedichten, waarvan hij ook Arabische vertalingen maakte.

Het woordenboek is samengesteld volgens de gevestigde principes van de klassieke Arabische lexicografie en werd waarschijnlijk in 1077 in Bagdad gepresenteerd aan Ebü’l-Kāsım Abdullah, de zoon van kalief Muktedî-Biemrillâh. Naast een woordenboek is het werk ook een grammatica dat licht werpt op de fonologie en morfologie van het Turks in de 11e eeuw.

Daarnaast is het een bron voor namen van personen, stammen en plaatsen uit die tijd, en biedt het encyclopedische informatie over de Turkse geschiedenis, mythologie, geografie, volksliteratuur, medische kennis en genezingsmethoden.

De kaart in het werk, die bekend staat als de eerste kaart van de Turkse wereld, heeft grote historische waarde.

Gebaseerd op het manuscript in de Fatih Millet-bibliotheek werd het werk in 1941 door de Turkse Taalvereniging (TDK) en in 1990 door het Turkse Ministerie van Cultuur als facsimile uitgegeven.

UNESCO heeft bovendien 2024 uitgeroepen tot “Jaar van Dîvânu Lugâti’t-Türk.”

Het manuscript
Het enige overgebleven manuscript van het oudste en meest waardevolle Turkse woordenboek werd op 1 augustus 1266 (27 Şevval 664 volgens de islamitische kalender) in Damascus voltooid door de kopiist Sâveli Muhammed. Het handschrift is grootformaat en bestaat uit 319 folio’s.

Het werk werd geciteerd in onder andere Kitâbü’l-İdrâk li-lisâni’l-Etrâk van Ebû Hayyân el-Endelüsî, İkdü’l-Cüman van Bedreddin Aynî en het door hem en zijn broer Şehâbeddin Ahmed geschreven Târîḫu’ş-Şihâbî. Ook Kâtip Çelebi vermeldt het werk in zijn Keşfü’ẓ-ẓunûn.

De ontdekking door Ali Emîrî
Hoewel het bestaan van het werk bekend was uit 14e-eeuwse teksten, werd het manuscript pas in de jaren na de Tweede Constitutionele Periode in Istanbul ontdekt. Volgens de gangbare overlevering werd de in 1266 gekopieerde eerste versie van het werk tot 1905 bewaard door Ahmet Nazif Paşa van de Vanioğulları-familie. Later werd het door een familielid in een boekhandel in de Sahaflar Çarşısı te koop aangeboden.

Ali Emîrî Efendi ontdekte het werk in 1915 bij toeval en kocht het voor 33 lira na een fooi van 3 lira te hebben gegeven. Volgens een anekdote liet hij de boekhandelaar opsluiten in zijn winkel tot hij thuis geld had gehaald om te voorkomen dat het boek aan iemand anders zou worden verkocht.

Publicatie
Het manuscript werd dankzij de tussenkomst van grootvizier Talât Paşa onder toezicht van Kilisli Rıfat Bilge Bey tussen 1915 en 1917 in drie delen gepubliceerd, wat grote invloed had in de wereld van de turkologie.

De Duitse professor Carl Brockelmann publiceerde in 1928 een Duitse vertaling van de spreekwoorden, volksliteratuurvoorbeelden en andere secties over Turkse literatuur en taal, voorzien van gedetailleerde aantekeningen.

Divanu Lugati't-Türk" yeniden yayımlandı

De moderne Turkse vertaling door Besim Atalay werd in 1940 uitgegeven door de Turkse Taalvereniging. Tussen 1982 en 1985 publiceerden Robert Dankoff en James Kelly een Engelse vertaling met een inleiding en index, uitgegeven door Harvard University Press.

De ontdekking en publicatie van het werk van Kâşgarlı Mahmud wordt beschouwd als een baanbrekende gebeurtenis in de geschiedenis van de turkologie.

Kâşgarlı Mahmud over het begin van het werk:
“In de naam van Allah, de Barmhartige, de Genadevolle. Ik zag dat Allah de zon van macht op de Turkse horoscoop heeft laten opkomen en de hemelen over het land van de Turken heeft laten draaien. Allah gaf hen de naam ‘Turken’ en liet hen heersen over de aarde. Wereldheersers kwamen voort uit het Turkse ras. De teugels van de naties werden in handen van de Turken gelegd. Allah gaf de Turken kracht en verhevenheid. Naties die verbonden zijn met de Turken werden eerbiedwaardig en hun wensen werden door de Turken vervuld. De Turken beschermden de volkeren die ze onder hun hoede namen tegen kwaad. Iedereen heeft de Turken nodig. Om hun wensen vervuld te zien, moeten volkeren de Turkse taal leren.”

********************************************************

YAZI EMEĞİMİ DEĞERLENDİREN, AŞAĞIDAKİ HABER PORTALLARINA TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM…

Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, Onlineadvertenties Automatisch gegenereerde beschrijving