ADANA-MERSİN: Tarih Boyunca Süregelen Bir Kardeşlik.
ÇUKUROVA ULUSLARARASI HAVALİMANI: Bölgeyi Birleştiren Proje olsun.
ŞAKİRPAŞA HAVALİMANI’NIN KAPANIŞI: Duygusal ve Ekonomik Etkiler.
BÖLGESEL KALKINMA VE DAYANIŞMA: Geleceği Birlikte İnşa Etmek.
SÜKÛNETİN ANAHTARI: Empati ve İletişim.
GÖLGE ADAM’DAN TAVSİYELER: Çekişme Yerine Ortak Çıkarlar.
Açılış medyada nasıl yankılandı? Yapımın Tarihçesi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bülteni. Hepsi aşağıda…
İLHAN KARAÇAY SORDU, GÖLGE ADAM CEVAPLADI:
13 yıllık bekleyişin ardından, 10 Ağustos 2024 Pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağının inmesiyle açılışı gerçekleştirilen Çukurova Uluslararası Havalimanı, uzun süredir bölgedeki tartışmaların merkezinde yer aldı. Öncesinde yapılan değerlendirmeler ve açılışın ardından dile getirilen düşünceler, dostluk ve kardeşlik duygularının ötesine geçerek bazı sert söylemlere neden oldu.
Bu söylemler arasında, ben de bu konuda birçok kez yazılar kaleme aldım. “Yapacağız” diye büyük vaatlerde bulunanlara, “Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşmayın” diye uyarıda bulundum. Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasına karşı çıkanların duygusal tepkileri ve bu durumu siyaset malzemesi yaparak, “İktidara geldiğimizde bu havalimanını yeniden açacağız” diyenlerin söylemleri ise hâlâ aynı hatalarla sürüyor.
Adana Şakirpaşa Havalimanı’na şehir içindeki gidiş yolundan, bekeleme salonunda çay kahve içilecek bir yer olmadığından, bekleme salonundaki kalabalıktan şikâyetçi olanlar, şimdilerde, yeni havalimanındaki gelişmeden memnun olmuşlardır.
ARTIK SAKİNLEŞME ZAMANI
Bu noktada, artık tarafların sakinleşmesi, medeni ölçüler içinde çözüm yolları araması ve aklıselimle hareket etmesi gerektiği ortadadır. “Gidene, üzülsek de, ‘güle güle’ diyerek, gelene ise ‘hoş geldin’ diyerek yeni bir başlangıç için zemin oluşturmalıyız”.
Bu sürecin sakin bir atmosferde geçmesi gerektiğine inanıyorum.
Konuya dair bundan sonra ne yapılmalı ve nasıl bir yol izlenmeli sorularına yanıt ararken, çözüm önerileri sunmak amacıyla bir röportaj gerçekleştirdim. Tarafsız bir yaklaşımla kaleme aldığım bu röportajda, akil bir insanın sesine kulak vererek daha sağlıklı bir diyalog ortamı yaratmayı hedefliyorum.
İki komşu ve kardeş şehir olan Adana ve Mersin’in sakinleri arasında sükûnetin sağlanması adına, danışmanım ve sırdaşım “Gölge Adam” ile gerçekleştirdiğim bu röportajı sizlerle paylaşıyorum.
İŞTE O RÖPORTAJ:
KARAÇAY: Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması ve Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın yolculara kapanması konusunda, memnun olanlar ve olmayanlar, hatta çok kızanlar oldu. Malumunuz, Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın serüveni hiç de olumlu değildi. Yıllarca sürüncemde kaldı. Bunun nedenlerinden biri de, Adana kodamanlarının (Yüksek yönetici ve politikacılar) baltalama iddiasıydı. Bu konuda ben de çok yorum yazdım. Şimdi, Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılmasından sonra, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın yolculara kapanması, pek çok Adanalı’yı kızdırdı ve sokaklara döktü. Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın, gerek Çukurovalılara ve gerekse Türkiye’ye yararlarını gözardı ederek, köhneleşmiş olduğu ileri sürülen Şakirpaşa Havalimanı’nın yolculara da açık olmasını isteyenler, pek çok iddia öne sürüyorlar. Çağımızda böylesi modern bir havalimanının devreye girmesi tabii ki memnuniyet verici olmalıdır.
Tabii ki onyıllarca şehir merkezinde bulunan havalimanından yararlanmış olanlar, şimdi her şeylerini kaybettikleri için kızmaktadırlar. Buna karşın, medeniyetin getirdiği bazı değişiklikler de değerlendirilmelidir. Örneğin, şehir içlerinden geçen yolların, otoban haline getirilmesinden sonra, şehir içinden otomobiller, otobüsler ve TIR’lar geçmez olunca, oradaki esnaflar iflas ettiler. Bu da medeniyetin ve gelişmenin cilvesidir. Benim gizli sırdaşım ve danışmanım olarak bu konuda bir değerlendirme yapar mısınız?
GÖLGE ADAM:Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması ve Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması üzerine yaşanan tartışmalar, bir kentin modernleşme süreci ile yerel halkın geçmişe dayalı alışkanlıkları arasında sıkışan duygusal bir gerilim yaratmış görünüyor. Bu durum, sadece bir havalimanı değişikliği meselesi değil, aynı zamanda kentsel dönüşüm, gelişim ve yerel ekonominin yeniden şekillendirilmesi sürecidir. Bu bağlamda, memnun olanlar ve kızanlar arasındaki dengeyi sağlamak, medeniyetin getirdiği değişimleri doğru bir perspektiften değerlendirerek yapılabilir.
KARAÇAY: Memnun olanlar ve kızanlar arasında nasıl bir denge kurulabilir?
GÖLGE ADAM: Çukurova Uluslararası Havalimanı, bölgenin uluslararası erişimini artıracak ve Çukurova bölgesinin ekonomik ve turistik potansiyelini yükseltecek önemli bir adım olarak görülmelidir. Daha büyük, daha modern ve daha donanımlı bir havalimanının faaliyete geçmesi, bölgenin büyümesine katkıda bulunacaktır. Bu bakış açısı, özellikle iş dünyası ve uluslararası bağlantılara önem veren kesimler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.
Adana Şakirpaşa Havalimanı yıllardır şehir merkezine yakınlığı ile yerel halkın hayatında önemli bir yer tutuyordu. Bu havalimanının kapanması, şehirdeki belirli bölgelerde alışkanlıkların kökten değişmesine neden olacak. Özellikle havalimanı çevresindeki esnaflar ve ulaşım hizmetleri bu değişimden olumsuz etkilenebilir. Ancak, bu değişiklikler büyük projelerle karşılaşan birçok şehirde yaşanmış, zamanla yeni fırsatlar doğurmuştur.
Şehir merkezlerinden geçen otoyolların genişletilmesi gibi örneklerde olduğu gibi, büyük altyapı değişiklikleri kısa vadede olumsuz etkiler yaratabilir, ancak uzun vadede daha geniş faydalar sağlayabilir. Yeni havalimanının, bölgedeki ulaşımı kolaylaştıracak yeni altyapı projeleri ile birlikte değerlendirilmesi, iş ve turizm açısından yeni fırsatlar yaratabilir.
Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasıyla birlikte ortaya çıkan hoşnutsuzluğu anlamak önemlidir. Bu noktada, yerel halkın kaygılarına duyarlılık gösteren bir iletişim stratejisi geliştirilmeli, yeni havalimanının getireceği faydalar somut örneklerle anlatılmalıdır. Aynı zamanda, Şakirpaşa Havalimanı’nın yerine geçecek projeler ve bu bölgedeki yeni yatırımlar konusunda halk bilgilendirilmelidir.
Şakirpaşa Havalimanı’nın tamamen kapatılması yerine, bazı özel veya kargo uçuşlarına açılması gibi çözümler de göz önünde bulundurulabilir. Bu, hem bölge halkını memnun edebilir hem de yeni havalimanının tam kapasite çalışmasına engel olmaz.
KARAÇAY: Bu konuda son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
GÖLGE ADAM: Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması, bölgeye büyük bir ekonomik ivme kazandırabilir. Ancak bu sürecin yerel halk üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için, Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasına yönelik kaygıları göz önünde bulundurarak dengeleyici adımlar atılmalıdır. Uzun vadeli planlamalar ve yerel halkın ihtiyaçlarına yönelik projeler ile memnun olanlar ve kızanlar arasında ortak bir çözüm sağlanabilir.
Bu tür büyük değişimlerin, kısa vadeli olumsuz etkilerle birlikte, zamanla daha geniş bir fayda yaratma potansiyeline sahip olduğunu unutmamak gerekir. Bu bağlamda, yerel halkın kaygılarına kulak vererek, olumlu değişimleri anlatmak, sizin de belirttiğiniz gibi bu süreci daha sağlıklı yönetmek açısından kritik olacaktır.
KARAÇAY: Adana ve Mersin, komşu ve kardeş şehirler olmasına rağmen, kıyasıya bir rekabet savaşı içindedir. Bu rekabet, sportif, kültürel ve iş dallarında sürmektedir. En son olarak, Mersin’e inşa edilemesi beklenen Konteyner limanının, Adana Ymurtalığa inşa edilmesi kararlaştırıldı. Bu kez de Mersinliler ‘Eyvah elimizden kaçırdık’ feryatları yükselttiler. Tıpkı Adanalıların, ‘Havalimanını kaçırdık’ feryatları gibi. Bazen hoş olan bu tartışmaların yapılmaması konusunda ne yapılması gerektiği hakkında da bir şeyler yazar mısınız?
GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, iki komşu şehir arasındaki dinamik ilişkiyi yansıtan uzun soluklu bir olgudur. Bu rekabet, sportif etkinliklerden kültürel faaliyetlere, ticari yatırımlardan altyapı projelerine kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Ancak, bu rekabetin bazen yapıcı olmaktan çıkıp her iki şehirde de memnuniyetsizliğe ve hatta gerginliğe yol açtığı durumlar da gözlemlenmektedir. Örneğin, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması ve Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması süreci ya da Mersin’de inşa edilmesi planlanan konteyner limanının Yumurtalık’a kaydırılması gibi olaylar, şehirler arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır. Bu tür tartışmaların yapıcı bir zemine oturtulabilmesi ve şehirlerarası rekabetin daha olumlu bir yöne evrilmesi için bazı stratejiler geliştirilebilir. İşte bu konuda atılabilecek adımlar:
Ortak projeler ve bölgesel işbirlikleri geliştirmek
Adana ve Mersin, Akdeniz’in iki önemli şehri olarak birbirlerini tamamlayıcı nitelikte projeler geliştirebilirler. Bu iki şehrin rekabetini azaltmanın ve hatta daha pozitif bir hale getirmenin yolu, ortak projeler ve bölgesel işbirlikleri yaratmaktan geçer. Örneğin, Adana ve Mersin arasındaki ulaşım ve lojistik ağlarının güçlendirilmesi, her iki şehrin de ekonomik potansiyelini artırabilir. Ayrıca, turizm, tarım ve sanayi gibi alanlarda ortak girişimler başlatılarak, her iki şehrin de kazanacağı bir işbirliği ortamı oluşturulabilir.
Şehirlerarası Rekabeti Olumlu Hale Getirmek
Rekabet kaçınılmazdır, ancak bu rekabeti daha olumlu bir zemine çekmek mümkündür. Sportif ve kültürel alanlardaki rekabet, dostane yarışmalar ve etkinlikler aracılığıyla daha keyifli ve yapıcı bir şekilde sürdürülebilir. Örneğin, Adana ve Mersin arasında düzenlenen spor turnuvaları, festivaller ve kültürel etkinlikler, rekabeti daha dostane bir hale getirebilir. Bu tür etkinlikler, şehirler arasındaki bağları güçlendirirken, rekabetin zararsız ve eğlenceli bir biçimde sürdürülmesine olanak tanır.
Bölgesel Kalkınma Stratejileri
Bölgesel kalkınma stratejileri çerçevesinde, her iki şehrin de güçlü yanlarını ön plana çıkaran bir planlama yapılabilir. Bu stratejilerde, bölgesel kaynaklar ve ekonomik potansiyel göz önünde bulundurularak, Adana ve Mersin’in birbirini tamamlayan şehirler olarak değerlendirilmesi sağlanabilir. Örneğin, Mersin’in liman ve lojistik kapasitesi ile Adana’nın sanayi ve tarım potansiyeli birlikte düşünülerek bir kalkınma modeli geliştirilebilir.
Yerel Yönetimlerin ve STK’ların Rolü
Adana ve Mersin’deki yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları, bu rekabetin daha sağlıklı bir zeminde devam etmesi için önemli bir rol oynayabilir. Bu kuruluşlar, iki şehir arasında dostluk köprüleri kurarak, ortak çıkarlar doğrultusunda hareket edebilirler. Ayrıca, yerel yönetimler arasındaki diyalog ve işbirliği artırılarak, rekabetin zarar verici bir hal almasının önüne geçilebilir.
Medya ve Toplumun Duyarlılığı
Yerel medya, şehirler arasındaki rekabeti körüklemek yerine yapıcı bir rol üstlenebilir. Medyanın dili ve üslubu, iki şehir arasındaki ilişkilerin niteliğini büyük ölçüde etkileyebilir. Aynı şekilde, toplumda da rekabetin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bir farkındalık oluşturulabilir. Şehirlerarası rekabetin doğal bir süreç olduğu ancak bu sürecin her iki tarafın da yararına olacak şekilde yönetilmesi gerektiği bilinci yaygınlaştırılabilir.
KARAÇAY: Bu konuda son olarak ne dersiniz?
GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, bu iki şehrin dinamizmini ve bölgesel gelişimlerini besleyen bir unsur olabilir. Ancak bu rekabetin, gerginlik yaratmak yerine her iki şehrin de kazanacağı bir yapıya bürünmesi için işbirliği, dostane rekabet ve ortak kalkınma stratejileri hayata geçirilmelidir. Bu tür adımlar, hem yerel halkın refahını artıracak hem de bölgenin genel kalkınmasına katkıda bulunacaktır.
KARAÇAY: Bu konuları tartışırken, sırf memleket sevgisi nedeni ile tartışanların yanında, siyasi amaçlı konuşanlar var. Bu gibi konuları siyasallaştıranlar büyük bir yanlış yapmaktadırlar. Bu konuda da neler söylemek istersiniz?
GÖLGE ADAM: Memleket sevgisiyle tartışanlar ve konuyu siyasallaştıranlar arasındaki fark, bir kentin geleceği üzerine yapılan tartışmaların doğasını büyük ölçüde değiştirir. Memleket sevgisiyle hareket eden insanlar, genellikle yaşadıkları şehri geliştirmek, iyileştirmek ve güzelleştirmek için önerilerde bulunur ve samimi bir şekilde endişelerini dile getirirler. Ancak, bu tür tartışmalar siyasallaştığında, işler karmaşıklaşır ve genellikle asıl mesele arka planda kalır.
Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması ve Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması üzerine yaşanan tartışmalar, bir kentin modernleşme süreci ile yerel halkın geçmişe dayalı alışkanlıkları arasında sıkışan duygusal bir gerilim yaratmış görünüyor. Bu durum, sadece bir havalimanı değişikliği meselesi değil, aynı zamanda kentsel dönüşüm, gelişim ve yerel ekonominin yeniden şekillendirilmesi sürecidir. Bu bağlamda, memnun olanlar ve kızanlar arasındaki dengeyi sağlamak, medeniyetin getirdiği değişimleri doğru bir perspektiften değerlendirerek yapılabilir.
KARAÇAY: Memnun Olanlar ve Kızanlar Arasında Denge Kurmak için ne yapılmalıdır?
GÖLGE ADAM: Modernleşme ve Kalkınma Perspektifi: Çukurova Uluslararası Havalimanı, bölgenin uluslararası erişimini artıracak ve Çukurova bölgesinin ekonomik ve turistik potansiyelini yükseltecek önemli bir adım olarak görülmelidir. Daha büyük, daha modern ve daha donanımlı bir havalimanının faaliyete geçmesi, bölgenin büyümesine katkıda bulunacaktır. Bu bakış açısı, özellikle iş dünyası ve uluslararası bağlantılara önem veren kesimler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.
Adana Şakirpaşa Havalimanı yıllardır şehir merkezine yakınlığı ile yerel halkın hayatında önemli bir yer tutuyordu. Bu havalimanının kapanması, şehirdeki belirli bölgelerde alışkanlıkların kökten değişmesine neden olacak. Özellikle havalimanı çevresindeki esnaflar ve ulaşım hizmetleri bu değişimden olumsuz etkilenebilir. Ancak, bu değişiklikler büyük projelerle karşılaşan birçok şehirde yaşanmış, zamanla yeni fırsatlar doğurmuştur.
Şehir merkezlerinden geçen yolların genişletilmesi gibi örneklerde olduğu gibi, büyük altyapı değişiklikleri kısa vadede olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak uzun vadede daha geniş faydalar sağlayabilir. Yeni havalimanının, bölgedeki ulaşımı kolaylaştıracak yeni altyapı projeleri ile birlikte değerlendirilmesi, iş ve turizm açısından yeni fırsatlar yaratabilir.
Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasıyla birlikte ortaya çıkan hoşnutsuzluğu anlamak önemlidir. Bu noktada, yerel halkın kaygılarına duyarlılık gösteren bir iletişim stratejisi geliştirilmeli, yeni havalimanının getireceği faydalar somut örneklerle anlatılmalıdır. Aynı zamanda, Şakirpaşa Havalimanı’nın yerine geçecek projeler ve bu bölgedeki yeni yatırımlar konusunda halk bilgilendirilmelidir.
Şakirpaşa Havalimanı’nın tamamen kapatılması yerine, bazı özel veya kargo uçuşlarına açılması gibi çözümler de göz önünde bulundurulabilir. Bu, hem bölge halkını memnun edebilir hem de yeni havalimanının tam kapasite çalışmasına engel olmaz.
KARAÇAY: Bu konudaki son sözleriniz nedir? GÖLGE ADAM: Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması, bölgeye büyük bir ekonomik ivme kazandırabilir. Ancak bu sürecin yerel halk üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için, Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasına yönelik kaygıları göz önünde bulundurarak dengeleyici adımlar atılmalıdır. Uzun vadeli planlamalar ve yerel halkın ihtiyaçlarına yönelik projeler ile memnun olanlar ve kızanlar arasında ortak bir çözüm sağlanabilir.
Bu tür büyük değişimlerin, kısa vadeli olumsuz etkilerle birlikte, zamanla daha geniş bir fayda yaratma potansiyeline sahip olduğunu unutmamak gerekir. Bu bağlamda, yerel halkın kaygılarına kulak vererek, olumlu değişimleri anlatmak, sizin de belirttiğiniz gibi bu süreci daha sağlıklı yönetmek açısından kritik olacaktır.
KARAÇAY: Adana ve Mersin, komşu ve kardeş şehirler olmasına rağmen, kıyasıya bir rekabet savaşı içindedir. Bu rekabet, sportif, kültürel ve iş dallarında sürmektedir. En son olarak, Mersin’e inşa edilemesi beklenen Konteyner limanının, Adana Ymurtalığa inşa edilmesi kararlaştırıldı. Bu kez de Mersinliler ‘Eyvah elimizden kaçırdık’ feryatları yükselttiler. Tıpkı Adanalıların, ‘Havalimanını elimizden kaçırdık’ feryatları gibi. Bazen hoş olan bu tartışmaların yapılmaması konusunda ne yapılması gerektiği hakkında ne dersiniz?
GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, iki komşu şehir arasındaki dinamik ilişkiyi yansıtan uzun soluklu bir olgudur. Bu rekabet, sportif etkinliklerden kültürel faaliyetlere, ticari yatırımlardan altyapı projelerine kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Ancak, bu rekabetin bazen yapıcı olmaktan çıkıp her iki şehirde de memnuniyetsizliğe ve hatta gerginliğe yol açtığı durumlar da gözlemlenmektedir. Örneğin, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması ve Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması süreci ya da Mersin’de inşa edilmesi planlanan konteyner limanının Yumurtalık’a kaydırılması gibi olaylar, şehirler arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Bu tür tartışmaların yapıcı bir zemine oturtulabilmesi ve şehirlerarası rekabetin daha olumlu bir yöne evrilmesi için bazı stratejiler geliştirilebilir. İşte bu konuda atılabilecek adımlar:
Ortak Projeler ve Bölgesel İşbirlikleri Geliştirmek
Adana ve Mersin, Akdeniz’in iki önemli şehri olarak birbirlerini tamamlayıcı nitelikte projeler geliştirebilirler. Bu iki şehrin rekabetini azaltmanın ve hatta daha pozitif bir hale getirmenin yolu, ortak projeler ve bölgesel işbirlikleri yaratmaktan geçer. Örneğin, Adana ve Mersin arasındaki ulaşım ve lojistik ağlarının güçlendirilmesi, her iki şehrin de ekonomik potansiyelini artırabilir. Ayrıca, turizm, tarım ve sanayi gibi alanlarda ortak girişimler başlatılarak, her iki şehrin de kazanacağı bir işbirliği ortamı oluşturulabilir.
Şehirlerarası Rekabeti Olumlu Hale Getirmek
Adana Portakal Çiçeği Festivali ile Mersin Narenciye Festivali birleştirilerek, dünyanın dört bir yanından gelecek misafirlerle daha görkemli hale getirilebilir ve ortaklaşa spor faaliyatleri de genişletilebilir.
Rekabet kaçınılmazdır, ancak bu rekabeti daha olumlu bir zemine çekmek mümkündür. Sportif ve kültürel alanlardaki rekabet, dostane yarışmalar ve etkinlikler aracılığıyla daha keyifli ve yapıcı bir şekilde sürdürülebilir. Örneğin, Adana ve Mersin arasında düzenlenen spor turnuvaları, festivaller ve kültürel etkinlikler, rekabeti daha dostane bir hale getirebilir. Bu tür etkinlikler, şehirler arasındaki bağları güçlendirirken, rekabetin zararsız ve eğlenceli bir biçimde sürdürülmesine olanak tanır.
Bölgesel Kalkınma Stratejileri
Bölgesel kalkınma stratejileri çerçevesinde, her iki şehrin de güçlü yanlarını ön plana çıkaran bir planlama yapılabilir. Bu stratejilerde, bölgesel kaynaklar ve ekonomik potansiyel göz önünde bulundurularak, Adana ve Mersin’in birbirini tamamlayan şehirler olarak değerlendirilmesi sağlanabilir. Örneğin, Mersin’in liman ve lojistik kapasitesi ile Adana’nın sanayi ve tarım potansiyeli birlikte düşünülerek bir kalkınma modeli geliştirilebilir.
Yerel Yönetimlerin ve STK’ların Rolü
Adana ve Mersin’deki yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları, bu rekabetin daha sağlıklı bir zeminde devam etmesi için önemli bir rol oynayabilir. Bu kuruluşlar, iki şehir arasında dostluk köprüleri kurarak, ortak çıkarlar doğrultusunda hareket edebilirler. Ayrıca, yerel yönetimler arasındaki diyalog ve işbirliği artırılarak, rekabetin zarar verici bir hal almasının önüne geçilebilir.
Medya ve Toplumun Duyarlılığı
Yerel medya, şehirler arasındaki rekabeti körüklemek yerine yapıcı bir rol üstlenebilir. Medyanın dili ve üslubu, iki şehir arasındaki ilişkilerin niteliğini büyük ölçüde etkileyebilir. Aynı şekilde, toplumda da rekabetin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bir farkındalık oluşturulabilir. Şehirlerarası rekabetin doğal bir süreç olduğu ancak bu sürecin her iki tarafın da yararına olacak şekilde yönetilmesi gerektiği bilinci yaygınlaştırılabilir.
KARAÇAY: Bu konudaki son sözleriniz nedir?
GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, bu iki şehrin dinamizmini ve bölgesel gelişimlerini besleyen bir unsur olabilir. Ancak bu rekabetin, gerginlik yaratmak yerine her iki şehrin de kazanacağı bir yapıya bürünmesi için işbirliği, dostane rekabet ve ortak kalkınma stratejileri hayata geçirilmelidir. Bu tür adımlar, hem yerel halkın refahını artıracak hem de bölgenin genel kalkınmasına katkıda bulunacaktır.
KARAÇAY: Bu konuları tartışırken, sırf memleket sevgisi nedeni ile tartışanların yanında, siyasi amaçlı konuşanlar var. Bu gibi konuları siyasallaştıranlar büyük bir yanlış yapmaktadırlar. Bu konuda da neler söylemek istersiniz?
GÖLGE ADAM: Memleket sevgisiyle tartışanlar ve konuyu siyasallaştıranlar arasındaki fark, bir kentin geleceği üzerine yapılan tartışmaların doğasını büyük ölçüde değiştirir. Memleket sevgisiyle hareket eden insanlar, genellikle yaşadıkları şehri geliştirmek, iyileştirmek ve güzelleştirmek için önerilerde bulunur ve samimi bir şekilde endişelerini dile getirirler. Ancak, bu tür tartışmalar siyasallaştığında, işler karmaşıklaşır ve genellikle asıl mesele arka planda kalır.
KARAÇAY:Memleket sevgisi ile hareket edenler ve siyasallaştıranlar arasındaki fark nedir?
GÖLGE ADAM: Memleket Sevgisiyle Hareket Edenler: Duygusal ve Samimi Yaklaşım: Memleket sevgisiyle tartışan kişiler, genellikle yaşadıkları şehirle duygusal bir bağ kurmuş, oranın tarihine, kültürüne ve insanlarına bağlı bireylerdir. Onların endişeleri, şehrin kimliğini ve değerlerini korumaya yönelik samimi çabalardır.
Yapıcı Eleştiriler: Bu kişiler, bir sorunu ele aldıklarında, genellikle yapıcı bir yaklaşım sergilerler. Yani sadece eleştirmez, aynı zamanda çözüm önerileri de sunarlar. Onların amacı, şehrin ve insanların yararına olacak gelişmeleri desteklemek ve hatalı kararların düzeltilmesine katkı sağlamaktır.
Birlik ve Beraberlik: Memleket sevgisiyle hareket eden insanlar, genellikle şehirdeki farklı kesimleri bir araya getirirler. Onlar için önemli olan, ortak değerler etrafında bir araya gelerek daha güçlü bir topluluk oluşturabilmektir.
Siyasi Amaçlarla Tartışanlar:
Kutuplaştırıcı Söylemler: Siyasi amaçlarla tartışan kişiler, genellikle bir konuyu kendi siyasi görüşlerine göre yönlendirmeye çalışırlar. Bu da tartışmanın odağını kaydırarak, şehrin geleceği ile ilgili yapıcı diyalogları engelleyebilir. Ayrıca, kutuplaştırıcı söylemlerle insanları taraf seçmeye zorlayarak, toplumsal birlikteliği zedelerler.
Kısa Vadeli Çıkarlar: Siyasallaşmış tartışmalar, genellikle kısa vadeli politik çıkarlar üzerine kuruludur. Bir şehir ya da bölge için alınan kararların uzun vadeli etkileri göz ardı edilip, siyasi kazanımlar ön planda tutulabilir. Bu tür yaklaşımlar, genellikle halkın gerçek ihtiyaçlarından çok, siyasi pozisyonların korunmasına hizmet eder.
Toplumsal Gerilimi Artırmak: Siyasallaşan tartışmalar, toplumsal gerilimi artırabilir ve insanlar arasında güvensizlik yaratabilir. Bu durum, yerel projeler ve gelişmeler konusunda sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturulmasını engeller, çünkü meseleler tarafsız bir şekilde ele alınmak yerine siyasi argümanlarla şekillendirilir.
KARAÇAY: Bu durumun doğru yönetilmesi için neler yapılmalı?
GÖLGE ADAM: Yerel Konuların Siyasallaştırılmaması Gerektiği Bilinci: Şehirlerin gelişimi, insanların yaşam kalitesi ve bölgesel kalkınma konuları, siyaset üstü meseleler olarak ele alınmalıdır. Bu bilinç, yerel yöneticiler, medya ve toplum arasında yaygınlaştırılmalıdır. Siyasetle yerel kalkınma arasında bir denge kurulmalı ve bu tür konuların siyasetin etkisinden arındırılması sağlanmalıdır.
Şeffaf İletişim ve Katılımcılık: Yerel yönetimler ve karar vericiler, projeler ve şehirle ilgili büyük değişiklikler hakkında şeffaf bir iletişim politikası izlemelidir. Halkın bu süreçlere aktif katılımı sağlanarak, alınan kararların arkasındaki mantık ve nedenler açıkça anlatılmalıdır. Bu, tartışmaların yapıcı bir şekilde ilerlemesini ve siyasi manipülasyonların önlenmesini kolaylaştırır.
Ortak Değerler Üzerinden Birleşmek: Şehirler, siyasi farklılıklar yerine ortak değerler üzerinden birliktelik oluşturmalıdır. Kültürel miras, yerel ekonominin güçlendirilmesi, eğitim ve sağlık gibi alanlar, siyasi görüşlerden bağımsız olarak tüm halkın ortak çıkarlarına hizmet eder. Bu ortak değerler etrafında birleşmek, tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesine olanak tanır.
Medya ve Toplum Önderlerinin Rolü: Medya, tartışmaları körüklemek yerine yapıcı ve bilgilendirici bir rol üstlenmelidir. Aynı şekilde, toplum önderleri ve kanaat liderleri de meselelerin siyasallaştırılmasının önüne geçmek için kamuoyunu bilinçlendirmeli ve diyalog ortamını güçlendirmelidir. Özellikle yerel medyanın tarafsız ve toplumsal faydayı gözeten bir dil kullanması, siyasi manipülasyonların önlenmesinde kritik bir rol oynar.
KARAÇAY: Bu konuda son olarak neler söyleyeceksiniz?
GÖLGE ADAM: Şehirler arası rekabet ya da yerel kalkınma projeleri gibi konular, memleket sevgisiyle tartışıldığında, toplumun geneline fayda sağlayacak sonuçlar doğurabilir. Ancak bu tartışmalar siyasallaştığında, asıl meseleler gölgede kalır ve şehirler arasındaki bağlar zedelenebilir. Bu nedenle, yerel kalkınma ve şehirlerin geleceği gibi konuların siyasetten bağımsız bir şekilde ele alınması, toplumsal bütünlük ve uzun vadeli kalkınma açısından büyük önem taşır. Siyasetten arınmış, yapıcı bir diyalog ortamı oluşturmak, hem yerel halkın refahını artırır hem de bölgesel gelişmeye katkı sağlar.
EN SONDA SÖYLEMEK İSTEDİKLERİM:
Adana ve Mersin arasındaki rekabet, iki komşu şehir arasındaki kadim dostluğun bir yansımasıdır. Ancak bu rekabetin, zaman zaman gerginlik yaratmaktan öteye geçip, her iki şehre de zarar verdiği anlar olmaktadır. Şimdi, bu dostluğun ve kardeşliğin yeniden güçlenmesi için bir adım atmanın tam zamanı.
Barış ve sükûnet çağrısı yaparken şunu hatırlatmak isterim: Geçmişte yaşanan zorluklar, geleceğin yolunu açan derslerdir. Adanalılar ve Mersinliler olarak, bu bölgede birlikte yaşamayı, birbirimizi desteklemeyi ve güç birliği yapmayı bilmeliyiz. Çukurova’nın sahip olduğu potansiyeli ancak bir arada çalışarak, ortak değerlerimizi koruyarak ve medeniyetin getirdiği yenilikleri kucaklayarak ortaya çıkarabiliriz.
Şimdi, geçmişin tartışmalarını bir kenara bırakıp, geleceğe umutla bakma vaktidir. Kardeş şehirler olarak, bölgenin kalkınması, refahı ve gelişmesi için el ele vermeliyiz. Bu topraklarda kök salan dayanışma ruhunu yeniden canlandırarak, her iki şehre de fayda sağlayacak projelere odaklanmalıyız.
Adana ve Mersin, tarih boyunca birbirine kardeş olmuş iki şehir. Çukurova’nın sıcak güneşi altında gelişen bu kardeşlik, sadece rekabetten ibaret değil, aynı zamanda büyük bir dayanışmayı da temsil ediyor. Bugün bölgeyi şekillendiren yeni projeler, bu iki şehir arasındaki bağları güçlendirme fırsatını da beraberinde getiriyor.
Yeni havalimanı, hem Adanalılar hem de Mersinliler için büyük bir kazanım. İki şehir arasında ekonomik ve sosyal anlamda bir köprü görevi görecek bu proje, bölgenin uluslararası alanda parlamasına vesile olacak. Bu süreçte, farklı düşünceler, eleştiriler ve kaygılar olabilir; ancak unutulmamalıdır ki, bu tür büyük projeler, zamanla herkes için fırsatlar doğurur.
Adanalılar ve Mersinliler olarak birbirimize sahip çıkmalı, ortak değerlerimize sarılmalı ve rekabeti dostane bir çizgide sürdürmeliyiz. Birbirimizin başarılarını alkışlayarak, birlikte kalkınmanın yollarını aramalıyız. İki kardeş şehri bir arada tutan bağları güçlendirerek, bölgemizi daha da ileri
taşıyacak işbirlikleri yapmalıyız.
Şimdi birlik olma ve geleceği el birliğiyle inşa etme zamanı!
Gelene hoş geldin diyelim, gidene ise güle güle.
ADANA YİNE DE BAZI NOKTALARDA YARARLANDIRILMIŞ:
Çukurova Uluslararası Havalimanı ile ilgili, Mersin ve Adana illeri arasında sağlanan anlaşmalar oldukça önemli. Bilindiği gibi, bu havalimanı her iki kente de hizmet verecek büyük bir ulaşım noktası olacak. Adana plakalı taksilerin de havalimanında faaliyet göstereceği bilgisi, şehirler arası işbirliğini ortaya koyuyor. Bu işbirliği sadece taksilerle sınırlı kalmayıp, diğer hizmet sektörlerinde de görülebilir.
Diğer Ortak Anlaşmalar:
Ulaşım: Adana ve Mersin arasında toplu taşıma hizmetlerinin güçlendirilmesi için bir dizi protokol üzerinde çalışıldığı biliniyor. Özellikle iki şehir arasında hızlı otobüs ve servis seferlerinin artırılması gündemde.
Ticaret: Havalimanının her iki kente de ekonomik katkı sağlaması adına, Adana ve Mersin Ticaret Odaları arasında çeşitli ticaret anlaşmaları yapılmış durumda. Özellikle havalimanı çevresinde kurulacak ticari alanlar için hem Adanalı hem Mersinli işletmelere fırsatlar sunulacak.
Turizm: Turizm sektöründe de ortak çalışmaların sürdüğü belirtiliyor. Özellikle bölgenin turizm potansiyelini artırmak adına, Çukurova Bölgesi’nin tanıtımı konusunda iki il bir araya gelerek ortak kampanyalar düzenleyecek.
Lokantalar Konusunda Şakirpaşa Havalimanı çevresindeki lokantalar, özellikle Adana’nın ünlü yemek kültürünü temsil eden yerler olarak biliniyor. Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın faaliyete geçmesiyle, bu lokantalar için de yeni fırsatlar oluşabilir. Henüz kesinleşmiş bir yerleşim planı olmamakla birlikte, Mersin’deki havalimanı yakınında bu lokantalara uygun alanlar tahsis edilmesi gündeme gelebilir. Bu sayede hem Adana’nın gastronomik zenginlikleri hem de Mersin’in mutfak kültürü bir araya getirilerek bölgeye gelen yolculara zengin bir yeme-içme deneyimi sunulabilir.
Bu tür işbirlikleri, bölgenin genel ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Bu konuda gelişmeleri takip etmekte fayda var.
ÇUKUROVA ULUSLARARASI HAVALİMANI HAKKINDA:
Çukurova Uluslararası Havalimanı, (IATA: COV, ICAO: LTDB), Türkiye‘nin Adana, Mersin ve Osmaniye illerine hizmet veren uluslararası havalimanıdır. Mersin’in Tarsus ilçesi sınırları içerisinde, ilçe merkezine 15 km, Adana şehir merkezine 35 km, Mersin şehir merkezine 45 km uzaklıkta yer almaktadır. Adını Çukurova‘dan almaktadır. Havalimanının sahibi Devlet Hava Meydanları İşletmesi iken işletmecisi Favori Çukurova Havalimanı İşletmeciliği Anonim Şirketi’dir.
Tarihçe
Havalimanının ilk yapım ihalesi 15 Aralık 2011’de gerçekleştirildi. Yap-işlet-devret modeliyle ve 357 milyon euro bedelle hayata geçirilen havalimanının özel sektör tarafından işletim süresi 9 yıl 10 ay 10 gün olarak belirlendi Yüklenici firmanın iflas etmesi nedeniyle 16 Mayıs 2016’da ikinci kez yapım ihalesi gerçekleştirildi. Mart 2018’de üstyapı işleri için ihaleye çıkıldı.
İlk planlara göre inşaatın, Mart 2022’de bitmesi, açılışın da 29 Ekim 2022’de yapılması açıklanmış olsa da; proje takvimi uzamış ve resmî açılış tarihi 10 Ağustos 2024 olarak güncellenmiştir. Havalimanı inşaat aşamasında Çukurova Bölgesel Havalimanı adıyla anılmaktaydı. Havalimanının hizmete girmesiyle Şakirpaşa Havalimanı 11 Ağustos 2024’te tarifeli uçuşlara kapatıldı.
Yapı
Çukurova Uluslararası Havalimanı, Mersin’in Tarsus ilçesi sınırları içerisindeki 6 m rakımlı ve 800 hektar büyüklüğünde bir alan üzerine kuruludur. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından yapılan sınıflandırmaya göre CAT-II seviyesindedir. Havalimanında yolcu ve kargo terminali olmak üzere iki terminal binası bulunmaktadır. Yolcu terminali 110 bin m2 büyüklüğünde ve 9 milyon yolcu kapasitelidir. Havalimanındaki yapıların toplam kapalı alanı 214.180 m2‘dir.
Havalimanında 3.500 m uzunluğunda ve 60 m genişliğinde bir pist vardır. Ayrıca 3.500 m uzunluğunda ve 45 m genişliğinde yedek bir pist daha bulunmaktadır. İki adet taksi yolu, 279 bin m2 genişliğinde 48 uçak kapasiteli apron, 56 bin m2 genişliğinde 21 uçak kapasiteli genel havacılık apronu mevcuttur. Hava trafik kontrol kulesi ağaç şeklinde tasarlanmıştır. Havalimanında 1.477 araç kapasiteli park yeri bulunmaktadır.
Ulaşım
Çukurova Uluslararası Havalimanı, Otoyol 21 ve D 400 karayolu bağlantısına sahip olup Tarsus ilçe merkezine 15 km, Adana şehir merkezine 35 km, Mersin şehir merkezine 45 km uzaklıkta yer almaktadır. Havalimanına Adana ve Mersin’den toplu taşıma araçları ile ulaşım olanağı da vardır. Mersin-Gaziantep yüksek standartlı demiryolunun 2026’da havalimanına uzatılması planlanmaktadır. Ayrıca havalimanında taksiler ve araç kiralama firmaları hizmet vermektedir.
MEDYADA AÇILIŞ HABERİ
Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı
Mersin’in Tarsus ilçesinde yapımı tamamlanan Çukurova Uluslararası Havalimanı bugün açıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılacak havalimanı hem bölgenin hem de Türkiye’nin turizm ve ticaretine katkı sağlayacak.
Türkiye’nin en önemli havacılık yatırımları arasında gösterilen ve kamu kaynağı kullanmadan, yap-işlet-devret modeliyle yaklaşık 244,5 milyon avroluk yatırımla gerçekleştirilen havalimanından 25 yılda 297 milyon 100 bin euro kira bedeli elde edilecek.
Tarsus ilçesinde 800 hektar üzerine inşa edilen havalimanında 110 bin metrekare terminal binası bulunuyor.
En geniş gövdeli yolcu uçaklarının iniş kalkış yapabileceği 48 uçak kapasiteli havalimanında 217 bin metrekarelik apron, 4 uçak kapasiteli 62 bin metrekarelik kargo apronu, 34 uçak kapasiteli 56 bin metrekarelik genel havacılık apronu yer alıyor.
Bölgenin ve ülkenin turizmine, ticaretine güç katması beklenen, Türkiye’nin kargoda ikinci büyük hubı ve Orta Doğu’ya açılan kapısı olarak değerlendirilen Çukurova Uluslararası Havalimanı kargo trafiğinin ticaret hacmini 2 katına çıkarması öngörülüyor.
Yüksek hızlı tren bağlantısı da yapılacak modern havalimanı 3 bin kişiye de istihdam sağlayacak.
56 bilet check-in bankosu ile yurt dışına gidecek vatandaşlar ve Türkiye’ye gelecek misafirler için 23 pasaport bankosunun yer alacağı havalimanında, 1477 araçlık katlı otopark, 60 taksi parkı, 26 otobüslük otopark hizmeti de verilecek.
Ağaç formunda tasarlanan hava kontrol kulesi, Çukurova’nın narenciyesinden esinlenilen turuncu rengi ve bölgenin simgesi pamuk motifleri ile süslü Çukurova Uluslararası Havalimanı bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı.
Türk Hava Yolları da (THY) 11 Ağustos’ta Adana ve Mersin yolcularının Çukurova Uluslararası Havalimanı üzerinden uçuşlarını gerçekleştireceklerini, bu nedenle 11 Ağustos (dahil) tarihinden sonra Adana ve Mersin varışlı-çıkışlı seyahat etmek isteyen yolcuların uçuş aramalarını yaparken Çukurova Uluslararası Havalimanı’nı seçmeleri gerektiğini duyurmuştu.
MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI BÜLTENİ
Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı
Bölgenin uzun zamandır beklediği Uluslararası Çukurova Havalimanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla hizmete açıldı. Çukurova ve hinterlandı adına çok önemli bir yatırım olduğunu belirten MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, “Mersin; karayolu, demir yolu ve deniz yolu modları güçlü bir lojistik kenti. Havayolunun da eklenmesiyle artık tüm taşıma modlarına sahip ender kentlerden olmuştur” dedi.
Başta Mersin, Adana ve Osmaniye olmak üzere tüm bölgeye hizmet verecek Çukurova Uluslararası Havalimanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, Meclis Başkanı Hamit İzol, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ve kent protokolünün de hazır bulunduğu açılış, protokol konuşmaları sonrasında kurdele kesimiyle tamamlandı.
Çukurova Uluslararası Havalimanı’nda ilk etap yatırımlar sonunda 3 bin 500 metre uzunluğa 60 metre gövde genişliğe sahip ana pist, 3 bin 500 metre uzunluğunda 45 metre genişliğinde acil durumlar için de uygun olan yardımcı pist, 2 adet yüksek sürat taksiyolu, 48 uçak kapasiteli yaklaşık 279 bin metrekare apronu, 21 uçak kapasiteli yaklaşık 56 bin metrekare genel havacılık apronu, 2 adet yer hizmetleri araç park yeri, nöbetçi kulübeleri ve çevre güvenlik yolu gibi imalatları tamamlandı. Yıllık 9 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak havalimanı yaklaşık 3 bin kişiye istihdam sağlayacak. İlk etabı tamamlanan ve 3 etaptan oluşan projenin inşaatının 2026 yılında tamamlanması planlanıyor. Toplam 244 milyon 515 bin Avro’luk yatırımın Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine açılan en önemli kapılarından biri olması hedefleniyor. Havalimanı ile eş zamanlı olarak 15.9 km’lik bağlantı yolu da tamamlandı. Aynı anda D -100 devlet yolu yanında otoyoldan ulaşım sağlanması da mümkün olacak. Havalimanı aynı zamanda yapımı devam eden Mersin – Adana – Gaziantep hızlı tren hattı yatırımıyla da entegre edildi. Bu yatırım tamamlandığında Mersin’den trene binen bir kişi Çukurova Uluslararası Havalimanı’na 23 dakikada ulaşabilecek.
Çakır: “Kargo kapasitesi olarak Türkiye’nin ikinci büyük hub havalimanı olacak”
Konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, havalimanının Mersin’i küresel anlamda daha erişilebilir kılacağını söyledi. Bunun yalnızca bir yolcu taşıma projesi olmadığına, Mersin’i ekonomik anlamda da ilgilendiren önemli bir yatırım olduğuna işaret eden Çakır, “Öncelikle kargo kapasitesi anlamında Türkiye’nin ikinci büyük hub havalimanı olacak olması bizim için çok önemli. Mersin ve Adana’nın katma değerli ürünleri bundan sonra dünya pazarlarıyla daha kısa sürede buluşacak. Yani, Çukurova Havalimanı, yolcu taşımasından daha çok, lojistik kapasitesiyle öne çıkacak, ekonomiye doğrudan destek verecek bir yatırımdır” dedi.
Mersin’in karayolu, demir yolu ve deniz yolu modları güçlü bir lojistik kenti olduğunu hatırlatan Çakır, “Artık, havayoluyla tüm taşıma modlarına sahip ender kentlerden biri olmuştur” değerlendirmesini yaptı.
“Havalimanı çevresi doğru planlanmalı”
Özellikle havalimanının hızlı trenle tamamlanacak olmasının ayrıca önemli olduğuna değinen Çakır, şunları söyledi: “Burada önemli olan konu, havalimanının etrafının da bu ekonomik vizyona uygun; fuar alanlarıyla, otel yatırımlarıyla, depolarla bütünsel olarak doğru planlanmasıdır. İşte o zaman gerçek bir ekonomi bölgesi yaratmış oluruz. Biz Mersin iş dünyası olarak uzun süredir beklediğimiz bu yatırımın en sonunda hayata geçmesini sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Ulaştırma Bakanlığımıza, ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Çukurova Hava Limanın Mersin ve Adana başta olmak üzere tüm bölgeye hayırlar getirmesini diliyoruz.”
60 Yıl önce Türklere pansiyonerlik yapan ‘Mama’nın oğlu olan Henk Sepers, Türkçeyi öğrenip bir Türk gibi yaşadıktan sonra, avukat olarak Türklere yıllarca hizmet etti.
Henk Sepers’i 5 yıl önce kaybettik. Sepers’in kızı Esmeralda,Türkiye-Hollanda arasındaki hukuki işlemlerde çözüm arıyor ve emlak konularında da uzmanlık yapıyor.
(Haberin Hollandacası en alttadır) (Nederlandse versie van het bericht is helemaal onder)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Aşağıda kaleme alacağım yazı, aslında iki ayrı haber niteliğinde değerlendirilmeliydi ama, konunun iç içe oluşu ve bir bağ oluşumu ile, aynı haberde değerlendiriliyor.
Yazının kahramanlarından biri olan Henk Sepers, sonradan yaptıkları ile değil, başlangıçtaki yaşamı ile benim haber arşivime girmişti.
Türkler Hollanda’ya geldikleri ilk yıllarda, ranzalı ilkel odalarda barınıyorlardı. Türkler’in ‘Mama’sı bayan Sepers ise onlara, çok yataklı da olsa temiz odalar tahsis ediyordu.
Haber, Türklere pansiyonerlik yapan ve Türkler tarafından ‘Mama’ olarak anılan bir hanımefendiye ve onun oğluna aitti. Bir yığın ırkçının yanısıra, birkaç hoşgörülü ırkçı karşıtının da bulunduğu Hollanda’da, ‘Mama’ olarak anılan bu hanımefendinin oğlu ve torunu, şimdiki haberimin kahramanları oldular.
Sizlere önce Sepersler hakkındaki satırları daha sonra da boşanma konusundaki açıklamayı sunuyorum:
HENK SEPERS
Henk Sepers, Emlak Fuarı’nda eşi ile birlikte eşi ile birlikte
Annesinin işlettiği pansiyonda, Türkler ile kaynaşan ve Türkçeyi öğrenen oğul Henk, eğitiminde seçtiği avukatlık ile Türklere hizmeti devam ettirmişti.
11-05-1943 doğumlu olan Henk Sepers, Rotterdam’da Erasmus Üniversitesi’ndeki hukuk eğitimi yanı sıra Adalet ve Dışişleri Bakanlığı’nda Türkçe tercüman/yeminli tercüman olarak faaliyet gösterdi.
1977 yılında avukat olarak yemin ettikten sonra mesleğini Türkiye bilgisiyle birleştirdi. Henk Sepers, sekiz yıl boyunca Rotterdam’daki bölge mahkemesinde hakim yardımcısı olarak görev yaptı, ayrıca Brielle ve Sommelsdijk’te alt bölge mahkemesi hakimi yardımcısı olarak görev yaptı. Uzmanlık alanı Türk hukuk sistemi, (uluslararası) şirketler hukuku, uluslararası özel hukuk, ticaret hukuku ve mülkiyet hukukunu içermekteydi.
Sepers, benim yönettiğim AVRUPADÜNYA gazetesine yıllarca makaleler yazdı ve 40 yıldan fazla süre Hollanda Barolar Birliğinde avukat olarak kayıtlı kaldı.
HUKUK BÜROSU
Sepers hukuk bürosu 1977’de kuruldu ve geniş bir hukuki bilgi ve deneyim yelpazesine sahipti. Sepers Hukuk Bürosu, Hollanda hukukuna ilişkin derinlemesine bilgi birikiminin yanı sıra, Türk hukukunda da uzun yıllara dayanan deneyime sahipti. 1985 yılından bu yana hukuki faaliyetlerin önemli bir kısmının yürütüldüğü İstanbul’da da, bir şubesi bulunmaktadır. Henk Sepers, Türkiye’de Hollandalı bir avukat olarak, ancak (hukuki) danışmanlık rolünü üstlenebilirdi. Hukuk firması Sepers bu nedenle yıllardır Türkiye’de kendisinin belirlediği çalışma sistem ve düzenine uygun kriterlere sahip çeşitli uzman ve dürüst avukatlarla yakın işbirliği içinde çalışmıştır.
Henk Sepers daha sonra, Türkiye’den irtibatlı olduğu Mert Himmetoğlu ile çalışmaya başladı. Henk’in yanında yıllarca çalışan Mert, özellikle Türkiye ile alakalı dosyalarda kendisinin sağ kolu durumuna gelmiştir.
Ne var ki Henk Sepers, 27 Haziran 2019’da Hollanda’nın Brielle kentinde hasta yatağında hayatını kaybetti.
ESMERALDA
Mert Himmetoğlu, ortağı Esmeralda Sepers ile
Esmeralda, sağlam bir hukuk geçmişine sahip bir Türkolog, danışman ve arabulucudur. (Leiden Üniversitesi ve Erasmus Üniversitesi Rotterdam).
1995 yılında, Türkiye’ye yatırım yapan Hollanda Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerine hizmet vermeyi merkezine alan ilk şirketi Pontes International’ı kurdu.
2001 yılından itibaren Esmare Turkey şirketi aracılığıyla Türkiye’de gayrimenkul alım ve satımında aracılık yapmaktadır. Sepers Hukuk Bürosu’nun talebi ve yönlendirmesi ile birçok araştırma yapılmış ve müvekkillere gayrimenkul, miras hukuku ve tahsilat alanlarında, hukuk bürosu ile ortak uygun çözümler sunulmuştur.
Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri destekleme tutkusunu halen sürdürmektedir.
Rahmetli Sepers’in kızı Esmeralda da babasının yolundan gitti ve hukuk okudu. Babasının sağlığında, Türkiye’deki bürolarında emlak alım satım işlerinde uzman olarak hizmet vermeye başlayan Esmeralda, babasının ölümünden sonra babasının da isteği doğrultusunda Mert Himmetoğlu ile ortak ‘Sepers c.s.’ firmasını kurmuş, Brielle’deki ofis adresinde iş hayatını sürdürüyor.
MERT HİMMETOĞLU
İstanbul doğumlu olan Mert, 1993 yılında Sepers hukuk bürosunda tercüman olarak çalışmaya başladı. Himmetoğlu çok deneyimli ve çok yönlü bir danışman olarak gelişti. Neredeyse 30 yıl boyunca büroda çalıştığı süre boyunca, her zaman Hollanda ve Türkiye faaliyetleri arasında çok önemli bir köprü oldu.
Himmetoğlu, müvekkillerin Türkiye ve Türk hukuku ile ilgili sorularında danışmanlık ve destek sağladı, Türk avukatlara, hukukçulara ve/veya muhasebecilere doğrudan görevler verdi ve Türkiye’deki tüm devam eden işlerin takibini, Henk’in liderliğinde ve kontrolünde sağladı.
2019 yılı Kasım ayının başından itibaren Mert Himmetoğlu ve Esmeralda Sepers, ‘Sepers c.s.’ adıyla bir ortaklık kurdular.
Türkiye’deki çeşitli uzmanlar ve dürüst avukatlarla yakın işbirliği içindeyiz. Sepers c.s. ortakları, Türk mevzuatındaki son değişiklikler ve güncellemeler hakkında bilgilidir. Hem Türkçe hem de Hollandaca dilini sözlü ve yazılı olarak mükemmel bir şekilde bildiğimiz için, gerekli olduğunda müvekkillerimiz adına sorunsuz ve etkili bir şekilde konuşabiliyoruz.
Bilgi ve tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Sepers c.s., çeşitli dergilerde ve dijital medyada düzenli olarak makaleler yayınlamaktadır. Güncel konular, ilgi duyanların dikkatine bültenlerimizde sunulmaktadır.
Türkiye’deki mevzuatın arka planları, Türkiye’deki yasa tasarıları ve ayrıca pratik bilgiler, iş dünyası ve insan odaklı uygulanabilirlik önemli bir başlangıç noktası olarak tanımlanmaktadır.
DBA Turkey Üyesi
Dutch Business Association Turkey, Hollanda ile bağı olan profesyonel yöneticilere sahip geniş ve nitelikli bir ağdır. Tek bir net misyonu vardır: Hollanda ve Türkiye arasında uzun vadeli ticari ilişkilerin teşvik edilmesi. Esmeralda aynı zamanda bu derneğin Denetleme Kurulu üyesidir.
…VE İŞTE O BOŞANMA AÇIKLAMASI
Esmeralda Sepers ile Mert Himmetoğlu’nun Hukuki Danışmanlık Bürosu’ndan çok önemli bir aydınlatıcı açıklama geldi.
Bu açıklamada, yurtdışında boşanan çiftler hakkında bilgi veriliyor.
YURT DIŞINDA BOŞANMA SONRASI YAPILMASI GEREKENLER
Türk vatandaşı olan bir partnerle mi evlisiniz?
O mu boşanmak istiyor yoksa siz mi bu isteği taşıyorsunuz?
Ayrıca Hollanda vatandaşı olarak yurt dışında (EXPAT) partnerinizle mi yaşıyorsunuz?
Bu durumda Uluslararası Özel Hukuk kuralları geçerlidir.
Prosedüre nerede başlanır?
Diyelim ki her ikiniz de yurt dışında yaşıyorsunuz (en azından Hollanda veya Türkiye dışında bir gurbetçi olarak), bu durumda boşanma davası yaşadığınız ülkede başlatılabilir. Bu durumda, boşanma o ülkenin kurallarına göre gerçekleşecektir.
Ancak, boşanma kararı yaşadığınız ülkede verildiğinde, bu kararın Türkiye’de tanınıp tanınmayacağı Uluslararası Özel Hukuk kurallarına bağlı olacaktır.
2002’den sonra evlendiyseniz, Türk hukukuna göre edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evli sayılırsınız. Bu durumda varlıklar Türk hukukuna uygun olarak bölünmelidir.
Türk hukukuna göre, evlilik süresince edinilen varlıklar paylaşılmalıdır. Miras yoluyla edinilen varlıklar bu paylaşımın dışında tutulur. Miras, kişinin evli olup olmadığına bakılmaksızın kişiye bağlıdır.
Bir Türk vatandaşıyla evliyseniz (ya da kendiniz Türk vatandaşıysanız), evlilik Türkiye’deki resmi kurumlarda kayıtlı olabilir. Yurtdışında verilen bir boşanma kararı Türkiye’de otomatik olarak geçerli olmaz. Türkiye’deki yasalara göre eğer herhangi bir işlem yapmazsanız evli kalırsınız.
Hollanda’da yaşıyorsanız, boşanmayı Türk konsolosluğu aracılığıyla kaydettirebilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz. Gurbetçi olarak durum farklıdır.
Örneğin Orta Doğu’da ikamet ediyorsanız, bu bölgeden alınan bir karar Türkiye’de tanınmayacaktır. Bu durumda Türkiye’de harekete geçmeniz gerekecektir. Nafaka, mal paylaşımı, çocukların velayeti gibi boşanmanın yanı sıra düzenlenmesi gereken unsurlar da bu durumda Türkiye’deki mahkemeye sunulacaktır.
Yukarıda belirtildiği gibi, 2002’den sonra evlendiyseniz, Türk hukukuna göre otomatik olarak edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evli sayılırsınız. Varlıkları gösteren belgeleriniz varsa, bu sizin kanıt pozisyonunuzu güçlendirecektir. Mülkiyet belgelerinin kopyaları, banka ekstreleri, anlaşmalar gibi belgeleri düşünün.
Çocuklar genellikle Türkiye’de anneye verilir, özellikle çocuğun bakımının büyük bir kısmını üstlendiği kanıtlanabiliyorsa. Ancak, çocukların babaya verildiği kararlar da bulunmaktadır. Bu tür konular her zaman çok kişiseldir ve her durum için ayrı bir karar verilir.
Ek bilgi:
Boşanma davasının nerede açılacağı, çiftin ikamet ettiği ülkenin hukuk sistemine bağlıdır. Ancak, bu kararın Türkiye’de tanınması için ek prosedürler gerekecektir.
Türkiye’de yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi için bir dava açılması gereklidir. Bu süreçte kararın, Türkiye’nin kamu düzenine aykırı olmaması şartı aranır.
Velayet davalarında çocukların menfaati ön planda tutulur ve bu tür davalarda uzman bir avukattan yardım almak faydalı olacaktır.
Evlilik süresince edinilen malların paylaşımı Türk Medeni Kanunu’na göre düzenlenir. Ancak, malların tespiti ve ispatı konusunda detaylı belge sunulması gerekebilir.
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, boşanma işlemlerinin Türkiye’de tanınması için konsolosluklardan yardım alabilirler.
Bu süreçlerde hukuki destek almak önemlidir, bu yüzden bir avukatla çalışmanız tavsiye edilir.
Sepersler ile yapılan TV mülakatını takip etmek içim Hollandaca haberin altındaki linke tıklayınız. Hollandaca haberden sonra KANDEMİR HUKUK BÜROSU’nun geniş açıklaması var:
*********************************************************************************
SEPERS ADVOCATENKANTOOR LEGT UIT WAT ER IN TURKIJE MOET GEBEUREN NA EEN ECHTSCHEIDING IN HET BUITENLAND.
Henk Sepers, zoon van ‘Mama’, die 60 jaar geleden Turks pension houders verzorgde, leerde Turks en leefde als een Turk voordat hij als advocaat jarenlang diensten verleende aan Turken.
Vijf jaar geleden verloren we Henk Sepers. Zijn dochter Esmeralda, die oplossingen vindt voor juridische kwesties tussen Turkije en Nederland en tevens gespecialiseerd is in vastgoed, zet een deel van de praktijk voort in de samenwerking “Sepers c.s.”.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
De onderstaande tekst had eigenlijk als twee aparte nieuwsartikelen moeten worden beoordeeld, maar vanwege de verwevenheid van de onderwerpen en het ontstaan van een verband, wordt het in hetzelfde artikel behandeld. Een van de hoofdrolspelers van het artikel is Henk Sepers, die in mijn nieuwsarchief kwam, niet vanwege wat hij later deed, maar vanwege zijn eerste leven.
In de eerste jaren dat Turken naar Nederland kwamen, verbleven ze in primitieve kamers met stapelbedden. Mevrouw Sepers, de ‘Mama’ van de Turken, stelde hen schone kamers met veel bedden ter beschikking.
Het nieuws betrof een dame die Turks pensionhouders verzorgde en door Turken ‘Mama’ werd genoemd, en haar zoon. In Nederland, waar naast een hoop racisten ook enkele tolerante antiracisten waren, werden de zoon en kleindochter van deze dame, bekend als ‘Mama’, de helden van mijn nieuwsbericht.
Hieronder presenteer ik u eerst de paragrafen over de Sepers en daarna de uitleg over de echtscheiding:
HENKSEPERSHenk Sepers, samen met zijn vrouw op de vastgoedbeurs.
Henk, die in het pension van zijn moeder met Turken in contact kwam en Turks leerde, ging door met het verlenen van diensten aan Turken als advocaat, een beroep dat hij tijdens zijn opleiding had gekozen. Henk Sepers, geboren op 11-05-1943, studeerde rechten aan de Erasmus Universiteit Rotterdam en werkte daarnaast als Turks tolk/beëdigd tolk bij het Ministerie van Justitie en het Ministerie van Buitenlandse Zaken. Na beëdiging als advocaat in 1977 combineerde hij zijn beroep met zijn kennis van Turkije. Henk Sepers werkte acht jaar als rechter-plaatsvervanger bij de rechtbank in Rotterdam en ook als rechter-plaatsvervanger bij de kantongerechten in Brielle en Sommelsdijk. Zijn specialismen omvatten het Turkse rechtssysteem, (internationaal) ondernemingsrecht, internationaal privaatrecht, handelsrecht en eigendomsrecht. Jarenlang schreef hij een column voor de gerespecteerde krant “DÜNYA”. Meer dan 40 jaar stond hij geregistreerd als advocaat bij de orde van advocaten.
ADVOCATENKANTOOR
Sepers advocatenkantoor werd opgericht in 1977 en had een breed scala aan juridische kennis en ervaring. Op het kantoor was een diepgaande kennis aanwezig van het Nederlandse recht en ook jarenlange ervaring in het Turkse recht. Sinds 1985 heeft het kantoor een vestiging in Istanbul, waar een belangrijk deel van de juridische activiteiten wordt uitgevoerd. Henk Sepers was in Turkije actief als (juridisch) adviseur in Nederland was hij advocaat. Het advocatenkantoor Sepers werkte daarom jarenlang nauw samen met diverse deskundige en eerlijke advocaten in Turkije, zorgvuldig geselecteerd door Sepers en zijn team. Later werd Henk Sepers ondersteund door Mert Himmetoğlu, een medewerker en contactpersoon uit Turkije, die uiteindelijk zijn rechterhand voor de Turkije praktijk zou worden. Henk Sepers overleed echter op 27 juni 2019 in Brielle, Nederland, na een ziekbed van 10 maanden.
ESMERALDA
Mert Himmetoğlu met zijn compagnon Esmeralda Sepers.
Esmeralda, een turkoloog met een sterke juridische achtergrond (Leiden Universiteit en Erasmus Universiteit Rotterdam), is adviseur en mediator. In 1995 richtte ze Pontes International op, het eerste bedrijf dat zich richtte op het verlenen van diensten aan Nederlandse kleine en middelgrote ondernemingen die in Turkije investeren. Sinds 2001 bemiddelt ze via het bedrijf Esmare Turkey bij de aan- en verkoop van onroerend goed in Turkije. Op verzoek van advocatenkantoor Sepers is door haar veel onderzoek gedaan en zijn in samenwerking met het kantoor passende oplossingen geboden aan cliënten op het gebied van vastgoed, erfrecht en incasso. Ook heeft Esmeralda nog altijd haar passie voor het ondersteunen van kleine en middelgrote ondernemingen in Turkije. Esmeralda, de dochter van wijlen Sepers, volgde de weg van haar vader en studeerde rechten. Tijdens de gezondheid van haar vader begon Esmeralda als specialist in vastgoed aan- en verkoopdiensten te verlenen in de kantoren in Turkije. Na de dood van haar vader is zij, mede naar wens van haar vader, het partnerschap aangegaan met Mert Himmetoğlu onder de naam Sepers c.s.. in de bestaande kantoren in Brielle en Istanbul.
MERT HİMMETOĞLU
Mert, geboren in Istanbul, begon in 1993 als tolk bij Sepers advocatenkantoor. Himmetoğlu ontwikkelde zich tot een zeer ervaren en veelzijdig adviseur. Gedurende bijna 30 jaar dat hij bij het kantoor werkte, was hij altijd een belangrijke brug tussen de activiteiten in Nederland en Turkije. Himmetoğlu bood advies en ondersteuning aan cliënten met vragen over Turkije en Turks recht, gaf directe opdrachten aan Turkse advocaten, juristen en/of accountants, en zorgde in continue overleg en nauwe samenwerking met Henk Sepers voor de voortgang van alle lopende zaken in Turkije. Vanaf begin november 2019 hebben Mert Himmetoğlu en Esmeralda Sepers een partnerschap opgericht onder de naam ‘Sepers c.s.’. We werken nauw samen met diverse deskundigen en eerlijke advocaten in Turkije. De partners van Sepers c.s. zijn op de hoogte van de laatste wijzigingen en updates in de Turkse wetgeving. Omdat we zowel de Nederlandse als Turkse taal uitstekend beheersen, kunnen we indien nodig effectief en soepel communiceren namens onze cliënten. We delen onze kennis en ervaring. Sepers c.s. publiceert regelmatig artikelen in verschillende tijdschriften en digitale media. Actuele onderwerpen worden onder de aandacht van geïnteresseerden gebracht in onze nieuwsbrieven. De achtergronden van de wetgeving in Turkije, wetsvoorstellen in Turkije en ook praktische informatie, toepasselijk op het bedrijfsleven en mensgericht, worden als belangrijke uitgangspunten beschouwd.
DBA Turkey Lid
Dutch Business Association Turkey, een breed en gekwalificeerd netwerk van professionele managers met een band met Nederland, heeft een duidelijke missie: het bevorderen van langdurige handelsrelaties tussen Nederland en Turkije. Esmeralda Sepers maakt sinds maart 2023 officieel deel uit van de auditing board.
EN HIER IS DE ECHTSCHEIDINGSVERKLARING
Een zeer belangrijke verduidelijkende verklaring is afkomstig van het juridisch advies kantoor van Esmeralda Sepers en Mert Himmetoğlu. In deze verklaring wordt informatie verstrekt over echtparen die in het buitenland zijn gescheiden.
Hier is de boodschap:
WAT TE DOEN NA EEN ECHTSCHEIDING IN HET BUITENLAND
Bent u getrouwd met een Turkse partner?
Wil hij/zij scheiden of bent u dit van plan ?
Woon je daarnaast als Nederlander in het buitenland (EXPAT) samen met je partner?
In dit geval zijn de regels van het internationaal privaatrecht van toepassing.
Waar moet de procedure worden gestart?
Stel dat jullie allebei in het buitenland wonen (minstens buiten Nederland of Turkije als expat), dan kan de echtscheidingsprocedure worden gestart in het land waar je woont.
In dat geval zal de scheiding volgens de regels van dat land plaatsvinden. Echter, wanneer de echtscheidingsbeslissing in het land waar je woont wordt gegeven, is het afhankelijk van de regels van het internationaal privaatrecht of deze beslissing in Turkije wordt erkend.
Als je u na 2002 bent getrouwd, wordt u volgens het Turkse recht geacht gehuwd te zijn in gemeenschap van goederen. In dat geval moeten de activa volgens het Turkse recht worden verdeeld.
Volgens het Turkse recht moeten de tijdens het huwelijk verworven activa worden gedeeld. Goederen die door erfenis zijn verkregen, worden van deze verdeling uitgesloten. Erfenis is persoonlijk, ongeacht of men getrouwd is of niet.
Als u met een Turkse burger bent getrouwd (of zelf een Turkse burger bent), kan het huwelijk in Turkije geregistreerd zijn. Een in het buitenland gegeven echtscheidingsbeslissing is niet automatisch geldig in Turkije. Volgens de Turkse wet blijft u getrouwd als u geen actie onderneemt.
Als u in Nederland woont, kunt u de echtscheiding via het Turkse consulaat laten registreren. Meer informatie hierover vindt u hier. De situatie is anders voor expats.
Als u bijvoorbeeld in het Midden-Oosten woont, wordt een beslissing uit die regio niet in Turkije erkend. In dat geval moet u actie ondernemen in Turkije. Elementen die naast de echtscheiding moeten worden geregeld, zoals alimentatie, vermogensverdeling, voogdij over kinderen, moeten in dat geval aan de Turkse rechtbank worden voorgelegd.
Zoals hierboven vermeld, wordt u, als u na 2002 bent getrouwd, volgens het Turkse recht automatisch geacht gehuwd te zijn in gemeenschap van goederen. Als u documenten heeft die de activa aantonen, zal dit uw bewijspositie versterken. Denk aan kopieën van eigendomsbewijzen, bankafschriften, overeenkomsten.
Kinderen worden in Turkije meestal aan de moeder toegewezen, vooral als kan worden aangetoond dat zij het grootste deel van de zorg voor het kind op zich neemt. Er zijn echter ook uitspraken waarbij de kinderen aan de vader worden toegewezen. Dergelijke zaken zijn altijd zeer persoonlijk en voor elke situatie wordt een aparte beslissing genomen.
Aanvullende informatie:
De locatie waar de echtscheidingszaak wordt ingediend, is afhankelijk van het rechtsstelsel van het land waar het echtpaar woont. Echter, aanvullende procedures zullen vereist zijn om deze beslissing in Turkije te laten erkennen.
In Turkije is het noodzakelijk om een rechtszaak aan te spannen voor de erkenning en tenuitvoerlegging van buitenlandse rechterlijke uitspraken. In dit proces is vereist dat de beslissing niet in strijd is met de openbare orde van Turkije.
In voogdijzaken staan de belangen van de kinderen voorop, en het zal nuttig zijn om in dergelijke gevallen hulp te zoeken bij een gespecialiseerde advocaat.
De verdeling van eigendommen die tijdens het huwelijk zijn verkregen, wordt geregeld volgens het Turkse Burgerlijk Wetboek. Echter, gedetailleerde documentatie kan vereist zijn voor de vaststelling en het bewijs van de eigendommen.
Turkse burgers die in het buitenland wonen, kunnen bij de consulaten hulp zoeken voor de erkenning van hun echtscheidingsprocedures in Turkije.
Het is belangrijk om juridische ondersteuning te krijgen in deze processen, daarom wordt het aanbevolen om samen te werken met een gespecialiseerde juridisch adviseur.
VAKTİ OLANLAR VE İHTİYAÇ HİSSEDECEK OLANLAR İÇİN, KANDEMİR HUKUK BÜROSUNUN AYNI KONUYLA İLGİLİ GENİŞ AÇIKLAMASINI AŞAĞIDA SİZLERE SUNUYORUM:
KANDEMİR HUKUK BÜROSUNUN BİLGİLENDİRMESİ
Yurtdışında Alınan Boşanma Kararının Türkiye’de Geçerliliği
Yurtdışında alınan boşanma kararı, Türkiye’de geçerli değildir. Bu durumu düzeltmek için bazı hukuki işlemler yapmak gereklidir. Bu işlemler ile ilgili detaylı bilgiye yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Boşanma Kararının Türkiye’de Geçerli Olması İçin Gerekli İşlemler
Yurtdışında alınan boşanma kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi için, belirli hukuki işlemlerin tamamlanması gerekmektedir. Eğer eşler birlikte başvuru yapamıyorsa, bulunduğunuz ülkenin mahkemesinde alınan boşanma kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için Türkiye’de bir mahkemeye başvurmak zorunludur. Bu süreçte bir avukattan yardım almak önemlidir.
Eşlerin Birlikte Başvuru Durumu
Eğer eşler birlikte başvuru yapabiliyorsa, Türkiye’de dava açma zorunluluğu ortadan kalkar. Türkiye’de ikamet etmeyen veya yurtdışında ikamet eden Türk vatandaşları, boşanma kararını konsolosluklara veya yetkili nüfus dairelerine başvurarak resmi kayıtlara geçirebilirler. Bu durum sadece boşanma işleminin gerçekleşmesi durumlarında gerçekleşir.
Çocukların velayeti, mal paylaşımı, nafaka vb. konular için tenfiz davası açılması gerekmektedir. Örneğin; Almanya’da bulunan eşler, Türkiye’de de boşanma talebinde bulunması gerekecektir. Bu işlemler için Türkiye’de bulunma zorunluluğu olmamakla birlikte Yurtdışından Türkiye’deki avukata vekalet verme işlemlerinden sonra avukatınız bu davaları sizin adınıza tamamlayacaktır.
Eşlerin Birlikte Başvurmama Durumu
Boşanma sürecinde, kırgınlıklar ve duygusal nedenlerle imza atma isteksizliği sıkça karşılaşılan bir durumdur. Ancak, Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açarak, eski eşinizin imza atmaması durumunda dahi boşanma kararınızı geçerli hale getirebilirsiniz.
Eski eşinizin konsolosluğa gitmemesi veya imza atmaması durumunda, Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açabilirsiniz. Tanıma ve tenfiz davası, duygusal engellerle karşılaşıldığında dahi boşanma kararını geçerli hale getirmenin etkili bir yolunu sunar. Hukuki prosedürlerin doğru takip edilmesiyle, Türkiye’de yabancı mahkeme kararınızı başarıyla uygulayabilirsiniz. Bu dava, yabancı mahkemeden alınmış boşanma kararının Türkiye’de geçerli olmasını sağlar. Bu süreç için Türkiye’ye fiziki olarak gelmenize gerek yoktur.
Bu hukuki süreçte uzman bir avukatın rehberliği önemlidir. Vekaletname ve gerekli belgelerle birlikte başvurunuzu yapabilir, sürecin etkili bir şekilde ilerlemesini sağlayabilirsiniz.
Boşanılan Eş Türk Vatandaşı Değilse (Tek Başına Başvuru)
Boşanılan eş Türk vatandaşı değilse, Türk vatandaşları yurtdışında mahkeme kararıyla boşanmışlarsa ve Türkiye’de tanımak istiyorlarsa, konsolosluklara veya Türkiye’deki yetkili nüfus dairelerine başvurarak gerekli belgelerle nüfusa kayıt işlemlerini yapabilirler. Ancak, belirli şartları yerine getirmeleri gerekmektedir. Örneğin; İsviçre’de bulunan bir Türk vatandaşı, İsviçreli birinden boşanması durumunda, Türkiye’de boşanmanın tanınması ve tenfiz davası ile çözebilecektir.
Tanıma ve Tenfiz Davası Nedir?
Yabancı bir mahkeme kararının kesin hüküm niteliğinin; Türkiye’de geçerli olması, uluslararası hukuk çerçevesinde tanınması ve Türkiye’de resmi olarak kabul edilmesi anlamına gelir.
Bulunduğunuz ülke mahkemesi boşanma kararı (kesinleşme şerhi içermelidir)
Apostille şerhi
Türkçe’ye noter veya Türk konsolosluğu tarafından onaylanmış tercümeler
Tanıma Tenfiz Davalarının İlerleyişi ve Kontrol Edilen Konular
Türkiye’de tanıma ve tenfiz davalarında Türk mahkemeleri, Yurtdışı mahkemesi kararının Türk kamu düzenine uygunluğunu, tebligat ve savunma hakkını, kesinleşme şerhi ve belgelerin doğruluğunu kontrol eder. Türk mahkemesi, Yurtdışı mahkemesi kararını değerlendirmez, ancak belirtilen konular üzerinde kontrol yapar.
Sonuç olarak, tanıma tenfiz davalarında eksiksiz ve doğru belgelerin sunulması önemlidir. Türk mahkemesi, bu belgelere dayanarak Alman mahkemesinden alınan boşanma kararını Türkiye’de tanır ve tenfiz eder. Ancak, yasal değişiklikler olabileceği için en güncel bilgileri almak için ilgili konsolosluk veya büyükelçilik ile iletişime geçmek veya uzman bir hukuk danışmanından yardım almak önemlidir.
Yurtdışında Boşanma Sonrası Türkiye’deki Çocukların Velayeti Konusu
Velayet, boşanma veya ayrılık durumlarında çocuğun denetim ve gözetimini belirleyen hukuki bir kavramdır. Farklı ülkelerdeki hukuk sistemleri, velayet konusunda çeşitli uygulamalara sahiptir. Bu makalede, Türk ve Alman Hukuku’ndaki velayet uygulamaları karşılaştırılacaktır.
Türk Hukuku’nda Velayet
Türk Hukuku’na göre, velayet yalnızca Türk Medeni Kanunu md. 336/2 uyarınca anne veya babaya verilebilir. Velayet, kan bağı bulunmayan kişilere verilemez ve vesayet kurumu devreye girebilir. Türkiye’de çocuğun velayeti, sadece anne veya babaya aittir.
Alman Hukuku’nda Velayet
Alman Hukuku, Türk Hukuku’ndan farklı olarak, velayeti boşanma sonrasında anne ve babaya ortak verebilme esnekliğine sahiptir. Ayrıca, anne veya babaya verilemediği durumlarda, kan bağı bulunan yakınlarına da velayet verilebilir. Bu durum, Türk vatandaşlarının sıkça yaşadığı Almanya’da yaygın bir uygulamadır.
Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi
Türkiye’de tanıma veya tenfiz kararı, yabancı mahkeme kararının Türk kanunlarına ve kamu düzenine uygun olduğu durumlarda verilebilir. Ancak Türk Hukuku’na göre, yalnızca anne veya babaya verilebilecek olan velayet, yabancı mahkeme kararlarında farklılık gösteriyorsa sorunlar ortaya çıkabilir.
Türk Yüksek Mahkemeleri, velayetin yalnızca anne veya babaya verilebileceği ilkesini vurgulamaktadır. Dolayısıyla, yabancı mahkeme kararlarında ortak velayet veya başka kişilere velayet verilmişse, tanıma veya tenfiz işlemi sıkıntıya girebilir.
Yabancı mahkeme kararı ile velayetin Türkiye’de tanınması ve tenfizi, Türk Hukuku’nun prensipleriyle uyumsuzsa, yeni bir velayet veya vesayet davası açılarak sorun çözülebilir. Türk ve Alman Hukuku arasındaki bu temel farklılıklar, uluslararası velayet davalarında dikkate alınmalı ve hukuki danışmanlık alınmalıdır.
Yurtdışında Boşanma Sonrası Türkiye’deki Malların Durumu (Mal Rejimi Tasfiyesi)
Mal rejimi, evlilikle doğrudan ilişkilidir ve evliliğin sona ermesiyle birlikte tasfiye edilebilir. Bu tasfiye, boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle başlar. Ancak, bu süreçte evlilik içinde edinilen malların satılması durumunda, bu gelirler mal rejemi tasfiyesine dahil edilebilir.
Yabancı mahkeme kararı ile boşanan bireylerin, Türk mahkemelerinde tenfiz kararlarını ve kesinleşme tarihlerini gözden geçirerek mal rejimine ilişkin dava açma haklarını kontrol etmeleri önemlidir:
Yabancı mahkeme kararı verildikten sonra Türk mahkemelerince tenfiz işlemi başlatılmalıdır.
Mal rejimi tasfiyesine ilişkin davalarda zamanaşımı süresi 10 yıldır ve boşanma kararının kesinleştiği tarih itibariyle başlar.
İçtihat değişikliği göz önüne alındığında, tenfiz işlemi zamanında başlatılmalı ve mal rejimi tasfiyesi için zamanaşımı süresi kontrol edilmelidir.
Yurtdışında Boşanma Sonrası Türkiye’de Nafaka Talebi
Yurtdışında gerçekleşen bir boşanma davasında, nafaka talebinde bulunmak isteyen tarafın, öncelikle eşinin yurt dışındaki gelir durumunu ve ihtiyaçlarını araştırması gerekmektedir.
Yurtdışında Olan Eşin Gelir Durumu ve Nafaka Talebi
Boşanma durumunda nafaka talebi için yurtdışında olan eşin gelir durumu büyük bir öneme sahiptir. Mahkemeye sunulacak bu bilgiler, nafaka miktarının belirlenmesinde etkili olacaktır. Eşin yurtdışındaki geliri, ihtiyaçları ve yaşam standartları, nafaka talebinin adil bir şekilde değerlendirilmesinde temel unsurlardır.
Yurtdışındaki eşin gelir durumunu araştırmak, mahkemeye sunulacak belgelerle desteklenmelidir. Eşin çalıştığı kurumdan alınacak belgeler, maaş bordroları, banka hesap özetleri gibi finansal dokümanlar, nafaka talebinin güçlü bir temel üzerine oturtulmasını sağlayacaktır.
Avukat Yardımı ve Nafaka Talebinin Doğru Belirlenmesi
Nafaka talebinin doğru bir şekilde belirlenmesi için bir avukattan yardım almak önemlidir. Avukat, müvekkilinin durumunu değerlendirerek uygun bir strateji oluşturacak ve mahkemede etkili bir savunma sunacaktır.
Aşağıda kaleme alacağım yazı, aslında iki ayrı haber niteliğinde değerlendirilmeliydi ama, konunun iç içe oluşu ve bir bağ oluşumu ile, aynı haberde değerlendiriliyor.
Yazının kahramanlarından biri olan Henk Sepers, sonradan yaptıkları ile değil, başlangıçtaki yaşamı ile benim haber arşivime girmişti.
Türkler Hollanda’ya geldikleri ilk yıllarda, ranzalı ilkel odalarda barınıyorlardı. Türkler’in ‘Mama’sı bayan Sepers ise onlara, çok yataklı da olsa temiz odalar tahsis ediyordu.
Haber, Türklere pansiyonerlik yapan ve Türkler tarafından ‘Mama’ olarak anılan bir hanımefendiye ve onun oğluna aitti. Bir yığın ırkçının yanısıra, birkaç hoşgörülü ırkçı karşıtının da bulunduğu Hollanda’da, ‘Mama’ olarak anılan bu hanımefendinin oğlu ve torunu, şimdiki haberimin kahramanları oldular.
Sizlere önce Sepersler hakkındaki satırları daha sonra da boşanma konusundaki açıklamayı sunuyorum:
HENK SEPERS
Henk Sepers, Emlak Fuarı’nda eşi ile birlikte eşi ile birlikte
Annesinin işlettiği pansiyonda, Türkler ile kaynaşan ve Türkçeyi öğrenen oğul Henk, eğitiminde seçtiği avukatlık ile Türklere hizmeti devam ettirmişti.
11-05-1943 doğumlu olan Henk Sepers, Rotterdam’da Erasmus Üniversitesi’ndeki hukuk eğitimi yanı sıra Adalet ve Dışişleri Bakanlığı’nda Türkçe tercüman/yeminli tercüman olarak faaliyet gösterdi.
1977 yılında avukat olarak yemin ettikten sonra mesleğini Türkiye bilgisiyle birleştirdi. Henk Sepers, sekiz yıl boyunca Rotterdam’daki bölge mahkemesinde hakim yardımcısı olarak görev yaptı, ayrıca Brielle ve Sommelsdijk’te alt bölge mahkemesi hakimi yardımcısı olarak görev yaptı. Uzmanlık alanı Türk hukuk sistemi, (uluslararası) şirketler hukuku, uluslararası özel hukuk, ticaret hukuku ve mülkiyet hukukunu içermekteydi.
Sepers, benim yönettiğim AVRUPADÜNYA gazetesine yıllarca makaleler yazdı ve 40 yıldan fazla süre Hollanda Barolar Birliğinde avukat olarak kayıtlı kaldı.
HUKUK BÜROSU
Sepers hukuk bürosu 1977’de kuruldu ve geniş bir hukuki bilgi ve deneyim yelpazesine sahipti. Sepers Hukuk Bürosu, Hollanda hukukuna ilişkin derinlemesine bilgi birikiminin yanı sıra, Türk hukukunda da uzun yıllara dayanan deneyime sahipti. 1985 yılından bu yana hukuki faaliyetlerin önemli bir kısmının yürütüldüğü İstanbul’da da, bir şubesi bulunmaktadır. Henk Sepers, Türkiye’de Hollandalı bir avukat olarak, ancak (hukuki) danışmanlık rolünü üstlenebilirdi. Hukuk firması Sepers bu nedenle yıllardır Türkiye’de kendisinin belirlediği çalışma sistem ve düzenine uygun kriterlere sahip çeşitli uzman ve dürüst avukatlarla yakın işbirliği içinde çalışmıştır.
Henk Sepers daha sonra, Türkiye’den irtibatlı olduğu Mert Himmetoğlu ile çalışmaya başladı. Henk’in yanında yıllarca çalışan Mert, özellikle Türkiye ile alakalı dosyalarda kendisinin sağ kolu durumuna gelmiştir.
Ne var ki Henk Sepers, 27 Haziran 2019’da Hollanda’nın Brielle kentinde hasta yatağında hayatını kaybetti.
ESMERALDA
Mert Himmetoğlu, ortağı Esmeralda Sepers ile
Esmeralda, sağlam bir hukuk geçmişine sahip bir Türkolog, danışman ve arabulucudur. (Leiden Üniversitesi ve Erasmus Üniversitesi Rotterdam).
1995 yılında, Türkiye’ye yatırım yapan Hollanda Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerine hizmet vermeyi merkezine alan ilk şirketi Pontes International’ı kurdu.
2001 yılından itibaren Esmare Turkey şirketi aracılığıyla Türkiye’de gayrimenkul alım ve satımında aracılık yapmaktadır. Sepers Hukuk Bürosu’nun talebi ve yönlendirmesi ile birçok araştırma yapılmış ve müvekkillere gayrimenkul, miras hukuku ve tahsilat alanlarında, hukuk bürosu ile ortak uygun çözümler sunulmuştur.
Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri destekleme tutkusunu halen sürdürmektedir.
Rahmetli Sepers’in kızı Esmeralda da babasının yolundan gitti ve hukuk okudu. Babasının sağlığında, Türkiye’deki bürolarında emlak alım satım işlerinde uzman olarak hizmet vermeye başlayan Esmeralda, babasının ölümünden sonra babasının da isteği doğrultusunda Mert Himmetoğlu ile ortak ‘Sepers c.s.’ firmasını kurmuş, Brielle’deki ofis adresinde iş hayatını sürdürüyor.
MERT HİMMETOĞLU
İstanbul doğumlu olan Mert, 1993 yılında Sepers hukuk bürosunda tercüman olarak çalışmaya başladı. Himmetoğlu çok deneyimli ve çok yönlü bir danışman olarak gelişti. Neredeyse 30 yıl boyunca büroda çalıştığı süre boyunca, her zaman Hollanda ve Türkiye faaliyetleri arasında çok önemli bir köprü oldu.
Himmetoğlu, müvekkillerin Türkiye ve Türk hukuku ile ilgili sorularında danışmanlık ve destek sağladı, Türk avukatlara, hukukçulara ve/veya muhasebecilere doğrudan görevler verdi ve Türkiye’deki tüm devam eden işlerin takibini, Henk’in liderliğinde ve kontrolünde sağladı.
2019 yılı Kasım ayının başından itibaren Mert Himmetoğlu ve Esmeralda Sepers, ‘Sepers c.s.’ adıyla bir ortaklık kurdular.
Türkiye’deki çeşitli uzmanlar ve dürüst avukatlarla yakın işbirliği içindeyiz. Sepers c.s. ortakları, Türk mevzuatındaki son değişiklikler ve güncellemeler hakkında bilgilidir. Hem Türkçe hem de Hollandaca dilini sözlü ve yazılı olarak mükemmel bir şekilde bildiğimiz için, gerekli olduğunda müvekkillerimiz adına sorunsuz ve etkili bir şekilde konuşabiliyoruz.
Bilgi ve tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Sepers c.s., çeşitli dergilerde ve dijital medyada düzenli olarak makaleler yayınlamaktadır. Güncel konular, ilgi duyanların dikkatine bültenlerimizde sunulmaktadır.
Türkiye’deki mevzuatın arka planları, Türkiye’deki yasa tasarıları ve ayrıca pratik bilgiler, iş dünyası ve insan odaklı uygulanabilirlik önemli bir başlangıç noktası olarak tanımlanmaktadır.
DBA Turkey Üyesi
Dutch Business Association Turkey, Hollanda ile bağı olan profesyonel yöneticilere sahip geniş ve nitelikli bir ağdır. Tek bir net misyonu vardır: Hollanda ve Türkiye arasında uzun vadeli ticari ilişkilerin teşvik edilmesi. Esmeralda aynı zamanda bu derneğin Denetleme Kurulu üyesidir.
…VE İŞTE O BOŞANMA AÇIKLAMASI
Esmeralda Sepers ile Mert Himmetoğlu’nun Hukuki Danışmanlık Bürosu’ndan çok önemli bir aydınlatıcı açıklama geldi.
Bu açıklamada, yurtdışında boşanan çiftler hakkında bilgi veriliyor.
İşte o açıklama:
YURT DIŞINDA BOŞANMA SONRASI YAPILMASI GEREKENLER
Türk vatandaşı olan bir partnerle mi evlisiniz?
O mu boşanmak istiyor yoksa siz mi bu isteği taşıyorsunuz?
Ayrıca Hollanda vatandaşı olarak yurt dışında (EXPAT) partnerinizle mi yaşıyorsunuz?
Bu durumda Uluslararası Özel Hukuk kuralları geçerlidir.
Prosedüre nerede başlanır?
Diyelim ki her ikiniz de yurt dışında yaşıyorsunuz (en azından Hollanda veya Türkiye dışında bir gurbetçi olarak), bu durumda boşanma davası yaşadığınız ülkede başlatılabilir. Bu durumda, boşanma o ülkenin kurallarına göre gerçekleşecektir.
Ancak, boşanma kararı yaşadığınız ülkede verildiğinde, bu kararın Türkiye’de tanınıp tanınmayacağı Uluslararası Özel Hukuk kurallarına bağlı olacaktır.
2002’den sonra evlendiyseniz, Türk hukukuna göre edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evli sayılırsınız. Bu durumda varlıklar Türk hukukuna uygun olarak bölünmelidir.
Türk hukukuna göre, evlilik süresince edinilen varlıklar paylaşılmalıdır. Miras yoluyla edinilen varlıklar bu paylaşımın dışında tutulur. Miras, kişinin evli olup olmadığına bakılmaksızın kişiye bağlıdır.
Bir Türk vatandaşıyla evliyseniz (ya da kendiniz Türk vatandaşıysanız), evlilik Türkiye’deki resmi kurumlarda kayıtlı olabilir. Yurtdışında verilen bir boşanma kararı Türkiye’de otomatik olarak geçerli olmaz. Türkiye’deki yasalara göre eğer herhangi bir işlem yapmazsanız evli kalırsınız.
Hollanda’da yaşıyorsanız, boşanmayı Türk konsolosluğu aracılığıyla kaydettirebilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz. Gurbetçi olarak durum farklıdır.
Örneğin Orta Doğu’da ikamet ediyorsanız, bu bölgeden alınan bir karar Türkiye’de tanınmayacaktır. Bu durumda Türkiye’de harekete geçmeniz gerekecektir. Nafaka, mal paylaşımı, çocukların velayeti gibi boşanmanın yanı sıra düzenlenmesi gereken unsurlar da bu durumda Türkiye’deki mahkemeye sunulacaktır.
Yukarıda belirtildiği gibi, 2002’den sonra evlendiyseniz, Türk hukukuna göre otomatik olarak edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evli sayılırsınız. Varlıkları gösteren belgeleriniz varsa, bu sizin kanıt pozisyonunuzu güçlendirecektir. Mülkiyet belgelerinin kopyaları, banka ekstreleri, anlaşmalar gibi belgeleri düşünün.
Çocuklar genellikle Türkiye’de anneye verilir, özellikle çocuğun bakımının büyük bir kısmını üstlendiği kanıtlanabiliyorsa. Ancak, çocukların babaya verildiği kararlar da bulunmaktadır. Bu tür konular her zaman çok kişiseldir ve her durum için ayrı bir karar verilir.
Ek bilgi:
Boşanma davasının nerede açılacağı, çiftin ikamet ettiği ülkenin hukuk sistemine bağlıdır. Ancak, bu kararın Türkiye’de tanınması için ek prosedürler gerekecektir.
Türkiye’de yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi için bir dava açılması gereklidir. Bu süreçte kararın, Türkiye’nin kamu düzenine aykırı olmaması şartı aranır.
Velayet davalarında çocukların menfaati ön planda tutulur ve bu tür davalarda uzman bir avukattan yardım almak faydalı olacaktır.
Evlilik süresince edinilen malların paylaşımı Türk Medeni Kanunu’na göre düzenlenir. Ancak, malların tespiti ve ispatı konusunda detaylı belge sunulması gerekebilir.
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, boşanma işlemlerinin Türkiye’de tanınması için konsolosluklardan yardım alabilirler.
Bu süreçlerde hukuki destek almak önemlidir, bu yüzden bir avukatla çalışmanız tavsiye edilir.
Sepersler ile yapılan TV mülakatını eHollandaca haberin altındaki linke tıklayarak seyredebilirsiniz.
Hollandaca haberden sonra KANDEMİR HUKUK BÜROSU’nun geniş açıklaması da var:
***********************************************************************************
SEPERS ADVOCATENKANTOOR LEGT UIT WAT ER IN TURKIJE MOET GEBEUREN NA EEN ECHTSCHEIDING IN HET BUITENLAND.
Henk Sepers, zoon van ‘Mama’, die 60 jaar geleden Turks pension houders verzorgde, leerde Turks en leefde als een Turk voordat hij als advocaat jarenlang diensten verleende aan Turken.
Vijf jaar geleden verloren we Henk Sepers. Zijn dochter Esmeralda, die oplossingen vindt voor juridische kwesties tussen Turkije en Nederland en tevens gespecialiseerd is in vastgoed, zet een deel van de praktijk voort in de samenwerking “Sepers c.s.”.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
De onderstaande tekst had eigenlijk als twee aparte nieuwsartikelen moeten worden beoordeeld, maar vanwege de verwevenheid van de onderwerpen en het ontstaan van een verband, wordt het in hetzelfde artikel behandeld. Een van de hoofdrolspelers van het artikel is Henk Sepers, die in mijn nieuwsarchief kwam, niet vanwege wat hij later deed, maar vanwege zijn eerste leven.
In de eerste jaren dat Turken naar Nederland kwamen, verbleven ze in primitieve kamers met stapelbedden. Mevrouw Sepers, de ‘Mama’ van de Turken, stelde hen schone kamers met veel bedden ter beschikking.
Het nieuws betrof een dame die Turks pensionhouders verzorgde en door Turken ‘Mama’ werd genoemd, en haar zoon. In Nederland, waar naast een hoop racisten ook enkele tolerante antiracisten waren, werden de zoon en kleindochter van deze dame, bekend als ‘Mama’, de helden van mijn nieuwsbericht.
Hieronder presenteer ik u eerst de paragrafen over de Sepers en daarna de uitleg over de echtscheiding:
HENKSEPERSHenk Sepers, samen met zijn vrouw op de vastgoedbeurs.
Henk, die in het pension van zijn moeder met Turken in contact kwam en Turks leerde, ging door met het verlenen van diensten aan Turken als advocaat, een beroep dat hij tijdens zijn opleiding had gekozen. Henk Sepers, geboren op 11-05-1943, studeerde rechten aan de Erasmus Universiteit Rotterdam en werkte daarnaast als Turks tolk/beëdigd tolk bij het Ministerie van Justitie en het Ministerie van Buitenlandse Zaken. Na beëdiging als advocaat in 1977 combineerde hij zijn beroep met zijn kennis van Turkije. Henk Sepers werkte acht jaar als rechter-plaatsvervanger bij de rechtbank in Rotterdam en ook als rechter-plaatsvervanger bij de kantongerechten in Brielle en Sommelsdijk. Zijn specialismen omvatten het Turkse rechtssysteem, (internationaal) ondernemingsrecht, internationaal privaatrecht, handelsrecht en eigendomsrecht. Jarenlang schreef hij een column voor de gerespecteerde krant “DÜNYA”. Meer dan 40 jaar stond hij geregistreerd als advocaat bij de orde van advocaten.
ADVOCATENKANTOOR
Sepers advocatenkantoor werd opgericht in 1977 en had een breed scala aan juridische kennis en ervaring. Op het kantoor was een diepgaande kennis aanwezig van het Nederlandse recht en ook jarenlange ervaring in het Turkse recht. Sinds 1985 heeft het kantoor een vestiging in Istanbul, waar een belangrijk deel van de juridische activiteiten wordt uitgevoerd. Henk Sepers was in Turkije actief als (juridisch) adviseur in Nederland was hij advocaat. Het advocatenkantoor Sepers werkte daarom jarenlang nauw samen met diverse deskundige en eerlijke advocaten in Turkije, zorgvuldig geselecteerd door Sepers en zijn team. Later werd Henk Sepers ondersteund door Mert Himmetoğlu, een medewerker en contactpersoon uit Turkije, die uiteindelijk zijn rechterhand voor de Turkije praktijk zou worden. Henk Sepers overleed echter op 27 juni 2019 in Brielle, Nederland, na een ziekbed van 10 maanden.
ESMERALDA
Mert Himmetoğlu met zijn compagnon Esmeralda Sepers.
Esmeralda, een turkoloog met een sterke juridische achtergrond (Leiden Universiteit en Erasmus Universiteit Rotterdam), is adviseur en mediator. In 1995 richtte ze Pontes International op, het eerste bedrijf dat zich richtte op het verlenen van diensten aan Nederlandse kleine en middelgrote ondernemingen die in Turkije investeren. Sinds 2001 bemiddelt ze via het bedrijf Esmare Turkey bij de aan- en verkoop van onroerend goed in Turkije. Op verzoek van advocatenkantoor Sepers is door haar veel onderzoek gedaan en zijn in samenwerking met het kantoor passende oplossingen geboden aan cliënten op het gebied van vastgoed, erfrecht en incasso. Ook heeft Esmeralda nog altijd haar passie voor het ondersteunen van kleine en middelgrote ondernemingen in Turkije. Esmeralda, de dochter van wijlen Sepers, volgde de weg van haar vader en studeerde rechten. Tijdens de gezondheid van haar vader begon Esmeralda als specialist in vastgoed aan- en verkoopdiensten te verlenen in de kantoren in Turkije. Na de dood van haar vader is zij, mede naar wens van haar vader, het partnerschap aangegaan met Mert Himmetoğlu onder de naam Sepers c.s.. in de bestaande kantoren in Brielle en Istanbul.
MERT HİMMETOĞLU
Mert, geboren in Istanbul, begon in 1993 als tolk bij Sepers advocatenkantoor. Himmetoğlu ontwikkelde zich tot een zeer ervaren en veelzijdig adviseur. Gedurende bijna 30 jaar dat hij bij het kantoor werkte, was hij altijd een belangrijke brug tussen de activiteiten in Nederland en Turkije. Himmetoğlu bood advies en ondersteuning aan cliënten met vragen over Turkije en Turks recht, gaf directe opdrachten aan Turkse advocaten, juristen en/of accountants, en zorgde in continue overleg en nauwe samenwerking met Henk Sepers voor de voortgang van alle lopende zaken in Turkije. Vanaf begin november 2019 hebben Mert Himmetoğlu en Esmeralda Sepers een partnerschap opgericht onder de naam ‘Sepers c.s.’. We werken nauw samen met diverse deskundigen en eerlijke advocaten in Turkije. De partners van Sepers c.s. zijn op de hoogte van de laatste wijzigingen en updates in de Turkse wetgeving. Omdat we zowel de Nederlandse als Turkse taal uitstekend beheersen, kunnen we indien nodig effectief en soepel communiceren namens onze cliënten. We delen onze kennis en ervaring. Sepers c.s. publiceert regelmatig artikelen in verschillende tijdschriften en digitale media. Actuele onderwerpen worden onder de aandacht van geïnteresseerden gebracht in onze nieuwsbrieven. De achtergronden van de wetgeving in Turkije, wetsvoorstellen in Turkije en ook praktische informatie, toepasselijk op het bedrijfsleven en mensgericht, worden als belangrijke uitgangspunten beschouwd.
DBA Turkey Lid
Dutch Business Association Turkey, een breed en gekwalificeerd netwerk van professionele managers met een band met Nederland, heeft een duidelijke missie: het bevorderen van langdurige handelsrelaties tussen Nederland en Turkije. Esmeralda Sepers maakt sinds maart 2023 officieel deel uit van de auditing board.
EN HIER IS DE ECHTSCHEIDINGSVERKLARING
Een zeer belangrijke verduidelijkende verklaring is afkomstig van het juridisch advies kantoor van Esmeralda Sepers en Mert Himmetoğlu. In deze verklaring wordt informatie verstrekt over echtparen die in het buitenland zijn gescheiden.
Hier is de boodschap:
WAT TE DOEN NA EEN ECHTSCHEIDING IN HET BUITENLAND
Bent u getrouwd met een Turkse partner?
Wil hij/zij scheiden of bent u dit van plan ?
Woon je daarnaast als Nederlander in het buitenland (EXPAT) samen met je partner?
In dit geval zijn de regels van het internationaal privaatrecht van toepassing.
Waar moet de procedure worden gestart?
Stel dat jullie allebei in het buitenland wonen (minstens buiten Nederland of Turkije als expat), dan kan de echtscheidingsprocedure worden gestart in het land waar je woont.
In dat geval zal de scheiding volgens de regels van dat land plaatsvinden. Echter, wanneer de echtscheidingsbeslissing in het land waar je woont wordt gegeven, is het afhankelijk van de regels van het internationaal privaatrecht of deze beslissing in Turkije wordt erkend.
Als je u na 2002 bent getrouwd, wordt u volgens het Turkse recht geacht gehuwd te zijn in gemeenschap van goederen. In dat geval moeten de activa volgens het Turkse recht worden verdeeld.
Volgens het Turkse recht moeten de tijdens het huwelijk verworven activa worden gedeeld. Goederen die door erfenis zijn verkregen, worden van deze verdeling uitgesloten. Erfenis is persoonlijk, ongeacht of men getrouwd is of niet.
Als u met een Turkse burger bent getrouwd (of zelf een Turkse burger bent), kan het huwelijk in Turkije geregistreerd zijn. Een in het buitenland gegeven echtscheidingsbeslissing is niet automatisch geldig in Turkije. Volgens de Turkse wet blijft u getrouwd als u geen actie onderneemt.
Als u in Nederland woont, kunt u de echtscheiding via het Turkse consulaat laten registreren. Meer informatie hierover vindt u hier. De situatie is anders voor expats.
Als u bijvoorbeeld in het Midden-Oosten woont, wordt een beslissing uit die regio niet in Turkije erkend. In dat geval moet u actie ondernemen in Turkije. Elementen die naast de echtscheiding moeten worden geregeld, zoals alimentatie, vermogensverdeling, voogdij over kinderen, moeten in dat geval aan de Turkse rechtbank worden voorgelegd.
Zoals hierboven vermeld, wordt u, als u na 2002 bent getrouwd, volgens het Turkse recht automatisch geacht gehuwd te zijn in gemeenschap van goederen. Als u documenten heeft die de activa aantonen, zal dit uw bewijspositie versterken. Denk aan kopieën van eigendomsbewijzen, bankafschriften, overeenkomsten.
Kinderen worden in Turkije meestal aan de moeder toegewezen, vooral als kan worden aangetoond dat zij het grootste deel van de zorg voor het kind op zich neemt. Er zijn echter ook uitspraken waarbij de kinderen aan de vader worden toegewezen. Dergelijke zaken zijn altijd zeer persoonlijk en voor elke situatie wordt een aparte beslissing genomen.
Aanvullende informatie:
De locatie waar de echtscheidingszaak wordt ingediend, is afhankelijk van het rechtsstelsel van het land waar het echtpaar woont. Echter, aanvullende procedures zullen vereist zijn om deze beslissing in Turkije te laten erkennen.
In Turkije is het noodzakelijk om een rechtszaak aan te spannen voor de erkenning en tenuitvoerlegging van buitenlandse rechterlijke uitspraken. In dit proces is vereist dat de beslissing niet in strijd is met de openbare orde van Turkije.
In voogdijzaken staan de belangen van de kinderen voorop, en het zal nuttig zijn om in dergelijke gevallen hulp te zoeken bij een gespecialiseerde advocaat.
De verdeling van eigendommen die tijdens het huwelijk zijn verkregen, wordt geregeld volgens het Turkse Burgerlijk Wetboek. Echter, gedetailleerde documentatie kan vereist zijn voor de vaststelling en het bewijs van de eigendommen.
Turkse burgers die in het buitenland wonen, kunnen bij de consulaten hulp zoeken voor de erkenning van hun echtscheidingsprocedures in Turkije.
Het is belangrijk om juridische ondersteuning te krijgen in deze processen, daarom wordt het aanbevolen om samen te werken met een gespecialiseerde juridisch adviseur.
VAKTİ OLANLAR VE İHTİYAÇ HİSSEDECEK OLANLAR İÇİN, KANDEMİR HUKUK BÜROSUNUN AYNI KONUYLA İLGİLİ GENİŞ AÇIKLAMASINI AŞAĞIDA SİZLERE SUNUYORUM:
KANDEMİR HUKUK BÜROSUNUN BİLGİLENDİRMESİ
Yurtdışında Alınan Boşanma Kararının Türkiye’de Geçerliliği
Yurtdışında alınan boşanma kararı, Türkiye’de geçerli değildir. Bu durumu düzeltmek için bazı hukuki işlemler yapmak gereklidir. Bu işlemler ile ilgili detaylı bilgiye yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Boşanma Kararının Türkiye’de Geçerli Olması İçin Gerekli İşlemler
Yurtdışında alınan boşanma kararının Türkiye’de geçerli olabilmesi için, belirli hukuki işlemlerin tamamlanması gerekmektedir. Eğer eşler birlikte başvuru yapamıyorsa, bulunduğunuz ülkenin mahkemesinde alınan boşanma kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için Türkiye’de bir mahkemeye başvurmak zorunludur. Bu süreçte bir avukattan yardım almak önemlidir.
Eşlerin Birlikte Başvuru Durumu
Eğer eşler birlikte başvuru yapabiliyorsa, Türkiye’de dava açma zorunluluğu ortadan kalkar. Türkiye’de ikamet etmeyen veya yurtdışında ikamet eden Türk vatandaşları, boşanma kararını konsolosluklara veya yetkili nüfus dairelerine başvurarak resmi kayıtlara geçirebilirler. Bu durum sadece boşanma işleminin gerçekleşmesi durumlarında gerçekleşir.
Çocukların velayeti, mal paylaşımı, nafaka vb. konular için tenfiz davası açılması gerekmektedir. Örneğin; Almanya’da bulunan eşler, Türkiye’de de boşanma talebinde bulunması gerekecektir. Bu işlemler için Türkiye’de bulunma zorunluluğu olmamakla birlikte Yurtdışından Türkiye’deki avukata vekalet verme işlemlerinden sonra avukatınız bu davaları sizin adınıza tamamlayacaktır.
Eşlerin Birlikte Başvurmama Durumu
Boşanma sürecinde, kırgınlıklar ve duygusal nedenlerle imza atma isteksizliği sıkça karşılaşılan bir durumdur. Ancak, Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açarak, eski eşinizin imza atmaması durumunda dahi boşanma kararınızı geçerli hale getirebilirsiniz.
Eski eşinizin konsolosluğa gitmemesi veya imza atmaması durumunda, Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açabilirsiniz. Tanıma ve tenfiz davası, duygusal engellerle karşılaşıldığında dahi boşanma kararını geçerli hale getirmenin etkili bir yolunu sunar. Hukuki prosedürlerin doğru takip edilmesiyle, Türkiye’de yabancı mahkeme kararınızı başarıyla uygulayabilirsiniz. Bu dava, yabancı mahkemeden alınmış boşanma kararının Türkiye’de geçerli olmasını sağlar. Bu süreç için Türkiye’ye fiziki olarak gelmenize gerek yoktur.
Bu hukuki süreçte uzman bir avukatın rehberliği önemlidir. Vekaletname ve gerekli belgelerle birlikte başvurunuzu yapabilir, sürecin etkili bir şekilde ilerlemesini sağlayabilirsiniz.
Boşanılan Eş Türk Vatandaşı Değilse (Tek Başına Başvuru)
Boşanılan eş Türk vatandaşı değilse, Türk vatandaşları yurtdışında mahkeme kararıyla boşanmışlarsa ve Türkiye’de tanımak istiyorlarsa, konsolosluklara veya Türkiye’deki yetkili nüfus dairelerine başvurarak gerekli belgelerle nüfusa kayıt işlemlerini yapabilirler. Ancak, belirli şartları yerine getirmeleri gerekmektedir. Örneğin; İsviçre’de bulunan bir Türk vatandaşı, İsviçreli birinden boşanması durumunda, Türkiye’de boşanmanın tanınması ve tenfiz davası ile çözebilecektir.
Tanıma ve Tenfiz Davası Nedir?
Yabancı bir mahkeme kararının kesin hüküm niteliğinin; Türkiye’de geçerli olması, uluslararası hukuk çerçevesinde tanınması ve Türkiye’de resmi olarak kabul edilmesi anlamına gelir.
Bulunduğunuz ülke mahkemesi boşanma kararı (kesinleşme şerhi içermelidir)
Apostille şerhi
Türkçe’ye noter veya Türk konsolosluğu tarafından onaylanmış tercümeler
Tanıma Tenfiz Davalarının İlerleyişi ve Kontrol Edilen Konular
Türkiye’de tanıma ve tenfiz davalarında Türk mahkemeleri, Yurtdışı mahkemesi kararının Türk kamu düzenine uygunluğunu, tebligat ve savunma hakkını, kesinleşme şerhi ve belgelerin doğruluğunu kontrol eder. Türk mahkemesi, Yurtdışı mahkemesi kararını değerlendirmez, ancak belirtilen konular üzerinde kontrol yapar.
Sonuç olarak, tanıma tenfiz davalarında eksiksiz ve doğru belgelerin sunulması önemlidir. Türk mahkemesi, bu belgelere dayanarak Alman mahkemesinden alınan boşanma kararını Türkiye’de tanır ve tenfiz eder. Ancak, yasal değişiklikler olabileceği için en güncel bilgileri almak için ilgili konsolosluk veya büyükelçilik ile iletişime geçmek veya uzman bir hukuk danışmanından yardım almak önemlidir.
Yurtdışında Boşanma Sonrası Türkiye’deki Çocukların Velayeti Konusu
Velayet, boşanma veya ayrılık durumlarında çocuğun denetim ve gözetimini belirleyen hukuki bir kavramdır. Farklı ülkelerdeki hukuk sistemleri, velayet konusunda çeşitli uygulamalara sahiptir. Bu makalede, Türk ve Alman Hukuku’ndaki velayet uygulamaları karşılaştırılacaktır.
Türk Hukuku’nda Velayet
Türk Hukuku’na göre, velayet yalnızca Türk Medeni Kanunu md. 336/2 uyarınca anne veya babaya verilebilir. Velayet, kan bağı bulunmayan kişilere verilemez ve vesayet kurumu devreye girebilir. Türkiye’de çocuğun velayeti, sadece anne veya babaya aittir.
Alman Hukuku’nda Velayet
Alman Hukuku, Türk Hukuku’ndan farklı olarak, velayeti boşanma sonrasında anne ve babaya ortak verebilme esnekliğine sahiptir. Ayrıca, anne veya babaya verilemediği durumlarda, kan bağı bulunan yakınlarına da velayet verilebilir. Bu durum, Türk vatandaşlarının sıkça yaşadığı Almanya’da yaygın bir uygulamadır.
Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi
Türkiye’de tanıma veya tenfiz kararı, yabancı mahkeme kararının Türk kanunlarına ve kamu düzenine uygun olduğu durumlarda verilebilir. Ancak Türk Hukuku’na göre, yalnızca anne veya babaya verilebilecek olan velayet, yabancı mahkeme kararlarında farklılık gösteriyorsa sorunlar ortaya çıkabilir.
Türk Yüksek Mahkemeleri, velayetin yalnızca anne veya babaya verilebileceği ilkesini vurgulamaktadır. Dolayısıyla, yabancı mahkeme kararlarında ortak velayet veya başka kişilere velayet verilmişse, tanıma veya tenfiz işlemi sıkıntıya girebilir.
Yabancı mahkeme kararı ile velayetin Türkiye’de tanınması ve tenfizi, Türk Hukuku’nun prensipleriyle uyumsuzsa, yeni bir velayet veya vesayet davası açılarak sorun çözülebilir. Türk ve Alman Hukuku arasındaki bu temel farklılıklar, uluslararası velayet davalarında dikkate alınmalı ve hukuki danışmanlık alınmalıdır.
Yurtdışında Boşanma Sonrası Türkiye’deki Malların Durumu (Mal Rejimi Tasfiyesi)
Mal rejimi, evlilikle doğrudan ilişkilidir ve evliliğin sona ermesiyle birlikte tasfiye edilebilir. Bu tasfiye, boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle başlar. Ancak, bu süreçte evlilik içinde edinilen malların satılması durumunda, bu gelirler mal rejemi tasfiyesine dahil edilebilir.
Yabancı mahkeme kararı ile boşanan bireylerin, Türk mahkemelerinde tenfiz kararlarını ve kesinleşme tarihlerini gözden geçirerek mal rejimine ilişkin dava açma haklarını kontrol etmeleri önemlidir:
Yabancı mahkeme kararı verildikten sonra Türk mahkemelerince tenfiz işlemi başlatılmalıdır.
Mal rejimi tasfiyesine ilişkin davalarda zamanaşımı süresi 10 yıldır ve boşanma kararının kesinleştiği tarih itibariyle başlar.
İçtihat değişikliği göz önüne alındığında, tenfiz işlemi zamanında başlatılmalı ve mal rejimi tasfiyesi için zamanaşımı süresi kontrol edilmelidir.
Yurtdışında Boşanma Sonrası Türkiye’de Nafaka Talebi
Yurtdışında gerçekleşen bir boşanma davasında, nafaka talebinde bulunmak isteyen tarafın, öncelikle eşinin yurt dışındaki gelir durumunu ve ihtiyaçlarını araştırması gerekmektedir.
Yurtdışında Olan Eşin Gelir Durumu ve Nafaka Talebi
Boşanma durumunda nafaka talebi için yurtdışında olan eşin gelir durumu büyük bir öneme sahiptir. Mahkemeye sunulacak bu bilgiler, nafaka miktarının belirlenmesinde etkili olacaktır. Eşin yurtdışındaki geliri, ihtiyaçları ve yaşam standartları, nafaka talebinin adil bir şekilde değerlendirilmesinde temel unsurlardır.
Yurtdışındaki eşin gelir durumunu araştırmak, mahkemeye sunulacak belgelerle desteklenmelidir. Eşin çalıştığı kurumdan alınacak belgeler, maaş bordroları, banka hesap özetleri gibi finansal dokümanlar, nafaka talebinin güçlü bir temel üzerine oturtulmasını sağlayacaktır.
Avukat Yardımı ve Nafaka Talebinin Doğru Belirlenmesi
Nafaka talebinin doğru bir şekilde belirlenmesi için bir avukattan yardım almak önemlidir. Avukat, müvekkilinin durumunu değerlendirerek uygun bir strateji oluşturacak ve mahkemede etkili bir savunma sunacaktır.
Dün, Hollanda’da ilklerin iyi adamı Türker Atabek’in ölüm haberini yazmıştım. Hemen akabinde Yalçın Çakır ve Cahit Turaçtemur’un ölüm haberleri geldi.
Gazetecilikte çok iyi işler yapan Yalçın Çakır ile, Hollanda’da market işletmeciliğinden sonra Adana’ya göç eden Cahit Turaçtemur’un ölüm haberleri büyük üzüntü yarattı.
Gazetecilik cevheri olarak keşfettiğim iki dostun hikâyesi.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Azrail, maalesef aramızda dolaşıyor ve sevdiklerimizi teker teker alıyor.
Daha dün, Hollanda’da pek çok ilke imza atan, sevilen insan Türker Atabek’in aramızdan ayrılışını yazarken, ardından sevgili dostum ve meslektaşım Yalçın Çakır’ın da vefat haberini aldım. Yalçın Çakır, mesleğine adadığı ömrüyle pek çok başarıya imza atmış, gazetecilik dünyasında önemli bir isimdi. Onun ardından, bir başka acı haber de Cahit Turaçtemur’dan geldi. Hollanda’da yıllarca market işletmeciliği yaptıktan sonra memleketi Adana’ya dönen Cahit Turaçtemur da aramızdan ayrıldı.
Yalçın Çakır ve Cahit Turaçtemur, hayatlarına dokunan herkes tarafından sevgi ve saygıyla anılacak isimlerdi. Her iki kayıp da bizler için büyük bir üzüntü kaynağı oldu. Onların anılarını yaşatmak ve verdikleri değerleri hatırlamak, biz geride kalanlara düşen en önemli görevdir. Mekanları cennet olsun.
YALÇIN ÇAKIR
Mutlu günlerden birinde Yalçın Çakır ile…
Dostumuz Yalçın Çakır’ın ölümünden sonra, sosyal medyada kara haber dolaşmaya başladı.
Meslektaşlarımın çoğu, bu konuda mesajlarını yayınlarken, ağlamakta olduklarını görür gibi oldum.
Değerli dostum Yavuz Nufel en uzun haberi yazan oldu.
Brüksel’de yaşayan değerli dostum ve meslektaşım Yusuf Çınal da yazmış Yalçın kardeşimizi. Çınal’ın yazısını en sonda yayınlayacağım.
Böyle bir durumda tabii ki ben de bu konuda sessiz kalamazdım. Basit bir başsağlığı notuyla noktalayamazdım bu acı haberi.
Çok zordur, yıllarca birlikte haber peşinde koştuğum bir meslektaşımın aramızdan ayrılmasını yazmak. Ama Yavuz Nufel için zor olmamış gibi…
Ben de Yavuz’un yazdıklarından pasajlar alarak, sevgili dostumuz Yalçın Çakır’ı sizlere tanıtmayı yeğledim.
Önce, Yalçın kardeşimin gazeteciliğe nasıl başladığını anlatmak istiyorum:
Yalçın Çakır kardeşim, gazeteciliğe benim teklif ve tavsiyemle başladı. 1988 yılında Tercüman Gazetesi’nin Almanya temsilcisi (Sahibi) Serhat Ilıcak, SABAH gazetesinde çalıştığım dönemde bana Benelüks temsilciliği teklif etmişti. Almanya’da 1988’de yapılan Avrupa Futbol Şampiyonası’nın final maçı olan Hollanda-Rusya karşılaşmasını Münih’te izlemek için yola çıkmıştım. Bu seyahat esnasında Frankfurt’ta Serhat Ilıcak ile görüştüm ve Benelüks temsilciliği teklifini aldım.
Serhat Ilıcak, Yazı İşleri Müdürü’nün önünde “İlhan Karaçay Tercüman’da” başlığıyla tam sayfa ilanlar yayınlayalım ve bu sayfaları Benelüks ülkelerinde de dağıtalım. Karaçay’ın Tercüman’a gelişi deprem etkisi yaratsın,” demişti.
Ancak, Tercüman’a gönderdiğim ve imzasız yayınlanmasını istediğim bir haber, üçüncü sayfada küçük bir şekilde ve benim imzamla yayımlandı. Buna çok kızdım ve Ilıcak’a, “Haberleri benim imzamla yayınlamayı durdurun. Yazı İşlerindeki arkadaşlar benim Tercüman’a gelişimi istemiyor,” dedim ve bu transferden vazgeçtim.
Hollanda’da spor ve kültürel faaliyetlerde oldukça aktif olan Yalçın Çakır’a bir gün bir saha ortasında, “Tercüman muhabir arıyor. Sen de elinde fotoğraf makinesiyle her yere gidiyorsun. Muhabirlik yapabilirsin. Ben senin ismini Ilıcak’a verdim. İstersen git ve konuş,” dedim.
Yalçın Çakır, daha sonra yapılan görüşmeler sonucunda gazeteciliğe adım attı. Onun gazeteciliğe başlamasında naçizane benim rolüm oldu.
Yalçın Çakır, gazetecilik yaparken çok meşakkat çekti. Gazeteciliği yaparken sırf kamerası yoktu sırtında. Bazı hallerde ayağına çizme de geçirdi.
Benim Tercüman’a transfer olmaktan vazgeçmemden sonraki transferim GÜNAYDIN Gazetesine olmuştu. Asil Nadir’in satın aldığı GÜNAYDIN’ın kadrosunu, rahmetli Nezih Demirkent’in kontrolunda, Londra’dan Nuyan Yiğit ve Frankfurt’tan Garbis Keşişoğlu yapıyorlardı.
O sırada ben SABAH’ta çalışıyordum. Rahmetli Demirkent benim Tercüman’a gideceğimi duyduğu zaman bana, ‘Bekle biraz yeni gelişmeler var’ demişti. Daha sonra bana GÜNAYDIN’ın Benelüks temsilciliği verilmişti.
CAHİT TURAÇTEMUR
Yine dün aldığım bir habere göre, Hollanda’nın Zaandam kentinde market işleten ve daha sonra Adana-Mersin’e yerleşen Cahit Turaçtemur’un da vefat ettiğini öğrendim. Kardeşleri ve çocukları ile Hollanda’da ünlenmiş olan Cahit Turaçtemur’un naaşı bugün gömülecek.
İşte, iki gün içinde 3 değerli dostumuzu kaybetmiş olmanın korkusu ile bu yazıya, ‘Dikkat ! Azrail aramızda dolaşıyor’ başlığını koydum,
Yalçın Çakır’ın naaşı dün Hellevoetsluis HDV Eyüp Sultan Camii’nde cenaze namazının ardından İstanbul’a uğurlandı. Bugün de Karaca Ahmet Camiinde cenaze namazının ardından Kuzguncuk’ta mezarlığına defnedilecek.
Yalçın dostumuza Allahtan Rahmet, Çakır ailesine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Şimdi gelelim, Yalçın Çakır’ı bir zamanlar yazmış olan Yavuz Nufel’in yazısına:
7’DEN 70’E HERKESİN AĞABEYİ
Türkiye’nin en fırtınalı yıllarından 1971’in sonlarına doğru hayatının baharında (25 yaşında) Hollanda’ya gelmiş Yalçın Çakır. Her ne kadar Türkiye siyasi gündemlerle, öğrenci olaylarıyla çalkalandığı yıllar olsa da; onun için işin başı varsa yoksa eğitim ve spordur.
Hollanda’da spor denildiğinde ilk akla gelen isim. Önünüze çıkan bir kişiye “Sabah Gazetesi-ATV televizyonu denince aklınıza gelen ilk şey nedir?” diye sorsanız; en sevilen yazar, en çok seyredilen dizi unutulur ama “Yalçın Çakır” der vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu. Hollanda’daki vatandaşlarımızın dününü, bugününü ve gazeteciliği konuştuk Çakır Ağabeyle.
“70’li yılların sonu, 80’li yılların başlarında Türkiye’ye paralel olarak Hollanda’da da vatandaşlarımızın kendi aralarında örgütlenmeye önem verdiği yıllardır. Her bölgede çeşitli görüşlere sahip derneklerin kurulduğu, derneklerin federasyon çatışı altında birleşmeye başladıkları yıllar bunlar. Spora, özellikle futbola meraklı gençler kendi aralarında kurdukları takımlarla maç yapabiliyorlardı” diye söze başlıyor Yalçın Ağabey.
Türk basını içinde belli bir yeri olan Tercüman gazetesi desteği ile Hollanda Türk Spor ve Kültür Federasyonu (HTSKF) kurulur. Federasyon’un başkanı kimdi diye sormaya gerek duymuyoruz. Evinin salonu, çalışma odasının duvarları çerçevelenmiş tarihi belgeler ile dolu. Fotoğraflar, dolaplardaki plaketler bize HTSKF başkanının Yalçın Çakır olduğunu anlatmaya yetiyor da artıyor bile.
“Sadece başkan olarak değil, HTSKF’nun her kademesinde görev yaptım.” diye ekliyor ne düşündüğümüzü anlamış kurt bir politikacı (pardon gazeteci) edasıyla. Kısa adı İOT olan Türkler için Danışma Kurulu’nun kuruluş aşamasında da adına rastladığımız Yalçın Çakır, bu yoğun temposunun yanı sıra gazetecilik mesleğini de hâlâ başarı ile sürdürüyor.
‘Hangi kurumlarda, basın yayın organlarında görev aldınız, çalıştınız?’ diyorum.
“Eski adıyla NOS, şimdiki adıyla NPS Türkçe radyo yayınlarında spor köşesi programlarını, bir dönem NOS TV Türkçe “Pasaport” adlı programda spor haberleri ve yorumlarını, Tercüman, Sabah, Fotomaç gazeteleri ile ATV’nin Hollanda temsilciliklerini yaptım. Bu ülkesel gazete ve TV’lerin yanı sıra çeşitli yerel basın organlarında çalıştım.”
ATV’ nin Avrupa yayınlarına son vermesi, Sabah gazetesinin Avrupa’da yayınlanmamasına rağmen, bugün gazetenin Türkiye baskılarında ve ATV’nin yayınlarında Hollanda çıkışlı bir haberin altında mutlaka “Yalçın Çakır” imzası vardır. Bir yıl önce Hollanda’da yayın hayatına başlayan Merhaba Medya’nın Genel Yayın yönetmenliğini de yapmakta Yalçın Ağabey.
Sayıları her geçen gün artan ve kalitenin giderek düştüğü Hollanda’daki Türkçe yerel yayın organlarına (gazete, dergi, televizyon) çıktığı günden beri ağırlığını koyan, gazeteciliği bilen, deneyimli çalışma arkadaşları ile bu işin çocuk oyuncağı olmadığını kanıtlayan Merhaba Medya’nın kalitesini anlatmak için o zamanlar çalıştığım gazetede “Merhaba Medya Çıtayı Yükseltti” başlığını kullandığımı hatırlatıyorum kendisine.
MERHABA MEDYA
“Hollanda’da yaşayan Türk toplumuna ilişkin çıkardığımız Merhaba Medya adlı gazetede, topluma burada onları yakından ilgilendiren ekonomik, sosyal, kültürel ve tüm diğer alanlardaki haberleri ulaştıran bir çalışmamızdır.” Oysa Avrupa’da gazeteci (muhabir) olmak, özellikle de bir gazetenin, televizyonun temsilcisi olmak çok yorucu ama ayrıcalıklı bir iştir. Bu çalışmaları Türkiye’deki düzenle karşılaştırmak bile mümkün değildir. Bilmeme rağmen yılların deneyimli gazetecisinden duymak istiyorum. “
“Ben Hollanda’da Türk basınının kendi arasındaki ilişkileri epeyi kopuk olsa da, toplumuyla birlikte olduğuna ve onlarla bir bütünü oluşturduğuna; bunun da diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir görünüm yarattığına inanıyorum. Ayrıca bu durumun da memnuniyet verdiğini söyleyebilirim. Avrupa’da eğer masa başı gazeteceliği yapmıyorsanız şartlar oldukça zordur. Sizi yorar, yıpratır.”
Yalçın Ağabey’in nasıl yıprandığına, gençlere taş çıkartan performansına, birlikte takip ettiğimiz birçok haberde şahit olmuşumdur. Buna rağmen birçok okuyucu bir iki dakikada okuduğu bir haber için altında imzası olan gazetecinin kaç saatini verdiğini düşünmez bile.
Her şey bir yana, gazetelere olan ilginin azalması diye bir durum söz konusu. Müşteri (okuyucu) her zaman haklıdır, şeklinde bir söz varsa ve bu doğruysa, gazetelere ilginin azalmasına, okur sayısının düşmesine ne diyecekti Yalçın ağabey?
“Gazetelere olan ilgisinin azalması doğru. Yalnız bu dünyanın her yerinde böyle. Bu gelişen teknolojiye paralel olarak kişilerin haber alma olasılığının genişlemesi ile kıyaslamak daha doğru olur kanısındayım. Ama bu durumu haber alma ilgisizliği olarak değerlendirmemek lazım. Bir de insanlar yorumdan daha çok kendisini ilgilendiren haberleri arıyor. Hollanda’daki Türk basın ordusunun burada yaşayan toplumumuza yeterince ulaşamadıkları, ulaşmak için çaba göstermedikleri ve toplumumuzu yakından ilgilendiren haberleri onlara ulaştırmadıkları kanısındayım. Ayrıca bu düşüncelerimi burada seslendirmiş oluyorum. Gazeteci öncelikle kendini iyi tanımalı, toplumun bireylerinden biri olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Az önce söylediklerimi unutmayan gazeteci de başarılı olur, başarılı gazeteci olur. Siz insanlara ne kadar yakınsanız, haber kaynakları size o kadar yakındır.”
Spor yapmayı çok sevdiğini, zamanında futbol başta olmak üzere, basketbol ve voleybolun yanısıra, yüzme sporu da yaptığını söyleyen Yalçın Ağabey, geçirdiği kalp ameliyatının ardından sporun her dalı için sadece iyi bir seyirci olduğunu sözlerine ekliyor.
“Benim için en güzel zaman dilimi dost sohbetlerinin olduğu zamanlardır.” diye başladığı cümlesini, “Ne yazık ki zamanın büyük bir kısmını bilgisayarın arkasında geçiriyoruz!” diye tamamlıyor, hayıflanarak…
Elli sekiz yaşına ve geçirdiği kalp ameliyetına rağmen bir günün kendisine yetmediğini yineliyor. Bizim için o hâlâ yirmi beş yaşındaki bir delikanlı. O yılların enerjisini taşıdığı her davranışından belli oluyor. Hollanda’ya bekar olarak gelen Yalçın Çakır, 1971 sonlarına doğru İstanbul’da Kadriye Hanımla evlenir. Biri erkek (Cemil) ikisi kız (Ceyda ve Banu) olmak üzere üç çocuğu var Çakır çiftinin. Cemil ve Ceyda ikinci kuşağa örnek gösterilebilecek başarılı gençlerimizden, ikisi de yüksek okul mezunu. Banu ise; “okuma gayreti içinde” diye cevap veriyor Yalçın ağabey.
YUSUF ÇINAL DA YALÇIN ÇAKIR’I YAZDI
Brüksel’de gazetecilik yapan değerli dostum Yusuf Çınal da Yalçın Çakır’ı yazdı.
Çınal’ın, “Hollandalı Türkler, Gazeteci, bir spor adamı Yalçın Çakır’ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor” başlıklı yazının girişi şöyleydi.
“Hollanda’da gerek spor, gerekse sosyal kültürel alanlarda olduğu kadar, arkadaşlarının telkini ile adım attığı gazetecilik mesleğinde zirveye çıkanlardan biriydi Yalçın Çakır..
25 Yaşında geldiği Hollanda’da, vatandaşlarının organizasyonu, uyumu ve yaşamı için gecesini, gündüzüne feda edenlerimizdendi elbette Yalçın Çakır..
Onu, tedavi gördüğü hastanede önceki gece kaybettik. Acılı haberi gazeteci meslektaşları paylaştı bir, bir.. Onu tanıyanlar, haberlerin altına taziye mesajları düştüler..
Muhterem eşi, çocukları, torunları kadar, Hollanda’da yaşayan Türkler, gazeteci ve bir spor, bir gönül adamı Yalçın Çakır’ı kaybetmişlerdi.. Elbette üzüntüleri büyük idi..
Son günlerinde dahi, gazeteci arkadaşları ile spor platformundan tanıdığı dostları ile bir araya gelerek eski günler yaddediliyordu.. Yalçın Çakır’ın son günlerde tekrar hastalığı nüksetti. Hastaneye kaldırıldı, tedavisi uzun sürmedi ve hayata gözlerini yumdu.. Muhterem eşi Kadriye Çakır, haberi ailesi ve dostları ile paylaşmanın acısını ve hüznünü yaşadı.”
…Ve işte o Yalçın Çakır yok artık.
O’nu çok özleyeceğiz.
ÇINAL’IN GAZETECİLİĞİNİ DE BEN KEŞFETMİŞTİM
Yıl 1986. İki yıllık Türkiye maceramdan sonra dönmüş olduğum Hollanda’da, SABAH Gazetesinin Benelüks temsilciliğini yapmaya başlamıştım. Gazetenin Genel Müdürü bir ziyaret için Hollanda’ya gelmişti. O sırada Brüksel muhabirliği yapan Emre Aygen’den memnun değildi Genel Müdür.
Genel Müdür, “Hadi İlhan, şöyle bir Brüksel yapalım” demişti.
Gittik Brüksel’e. Hüseyin Demirel’in beyaz eşya satılan dükkânında, kalburüstü kişilerle görüşmüştük. Bu kişiler Emre Aygen hakkında iyi konuşmuyorlardı. Genel Müdür, duyduklarından sonra bana, “İlhan, yarın Brüksel’e tekrar gel, Emre’ye hoşnutsuzluğumu anlat ve burası için yeni bir muhabir bul” demişti.
Genel Müdür’ün dediğini yapmıştım. Konuyu Emre’ye anlatışım çok zor oldu ama, ne yaparsın, sonunda ben de bir emir kuluydum. Muhabirlik için önce Nusret Özgül’e teklif yaptım. Zira o zaman Hürriyet’te Şerif Sayın Brüksel temsilcisydi. Nusret de ikinci muhabir. Nusret bu teklifimi kabul etmemişti.
Hüseyin Demirel bana, “Adapazarı’nda gazetecilik yapan bir tanıdığım burada şimdi sebze satıyor. İstersen O’na gidelim” demişti. Hemen oraya gittik. Sebze satan kişi Yusuf Çınal’dı.
Adapazarı’nda başarılı bir gazeteci, sebze tezgâhının arkasındaydı. Böylesi bir değeri tesadüfen buluşum beni çok mutlu etmişti. Muhabirlik teklifimi kabul eden Yusuf Çınal, benden aldığı basın kartı ile Avrupa Birliği’ne hemen akredite oldu ve gazeteciliğini burada sürdürmeye devam etti.
Yusuf Çınal, daha sonra Hürriyet, Tercüman ve Sabah gazetelerinde de başarılı gazeteciliğine devam etmişti. Çınal, şimdi de BelHaber’i yönetiyor.
Bakınız, nereden nereye geldik. Üç dostumuzun ölüm haberlerini duyururken, iki dostumun gazeteci olarak nasıl keşfedildiklerini anlatma fırsatı doğdu.
Geride kalanlara sağlıklı uzun ömür diliyorum.
Bir Hollandalı ile ‘ilk evlenen Türk’ olan, ilk minareli camiyi de inşa ettiren Atabek, Hollandalılar ile Türkler arasında köprü görevi yaptı.
Hollanda ile Türkiye İlişkileri kitabımda da yer alan Atabek, 2014 yılında Kraliyet Ödülü de almıştı.
Ölümü, iki toplumda üzüntü yaratan Atabek, tercüman, danışman ve Belediye Meclis Üyesi olarak, ölümüne kadar hizmet etti.
(Haberin Hollandacası ve Paul Passchier’in Türker Atabek hakkında yazdığı makale altta) (Nederlandse versie van het nieuws en Artiekel van Paul Passchier over Türker Atabek is onderaan)
İlhan KARAÇAY
Hollanda Türkleri ve Almelo kentindeki Hollandalılar, çok hareketli ve yardımsever bir değerlerini kaybettiler.
Türker Atabek 1964 yılında Hollanda’ya ilk gelen Türklerden biriydi.
Bir Hollandalı ile evlenen ilk Türklerden biriydi Atabek. O’nun düğün töreni Hollanda medyası tarafından çok geniş bir şekilde ele alınmıştı.
O ki, dini bir görüş bağımlısı olmadığı halde, Hollanda’daki ilk minareli camiyi inşa ettirenlerin başında geliyordu.
Türker Atabek, 12 yıl önce yayınladığım, “Türkiye-Hollanda Arasında 400 Yıllık Resmi İlişkiler ve Hollanda’ya Türk Göçünün 50’nci Yılı” başlıklı kitabımda aşağıdaki gibi yer almıştı:
BELEDİYE BAŞKANININ SÖZLERİ İLE TÜRKER ATABEK
Türker Atabek’e, 25 Nisan 2014’te Belediye Başkanı Bayan Jon Hermans tarafından Kraliyet Ödülü verilirken, Başkan tarafından yapılan konuşma:
“ Sayın Türker Atabek,
1974 yılından bu yana, Hollanda kökenli Almelolular ile o zamanlar giderek artan Türk kökenli Almelolular arasında köprü görevi görmektesiniz.
Bu yıllar boyunca, belediyeye, hastaneye ve diğer kurumlara yapılan ziyaretlerde tercüman, çevirmen ve yardımcı el olarak herkese destek oldunuz ve karmaşık mektuplar ve formlar konusunda yardımcı oldunuz. Almelo Karşılıklı Yardımlaşma Vakfı’nın kurucu ortağı ve başkanı olarak, Almelolu hemşerileriniz için vergi, kira yardımı, sosyal yardım veya boşanma belgeleri gibi konuları düzenlediniz. Sayenizde birçok kişi Almelo’da yeni bir hayat kurabildi, Hollanda dilini öğrenmelerine ve iş bulmalarına yardımcı oldunuz. Birçok kişi size bu konuda çok minnettar. Onlara bir baba gibi destek oldunuz. Yabancı kökenli Almeloluların entegrasyonu için olağanüstü çaba gösterdiniz ve onların topluma tam anlamıyla katılabilmeleri için çalıştınız.
Açık ve ilerici bir tutuma sahip gerçek bir ara bulucusunuz. Türkler, Ermeniler, Aleviler, Sünniler, Süryani Ortodokslar, Faslılar ve diğer ülkelerden göçmenler gibi çeşitli etnik kökenlerden insanlara rehberlik ettiniz. Birçok kişi için güzel ve zor zamanlarda danışman oldunuz. Hemen hemen tüm sorunları çözebilen bir adam olarak tanınıyorsunuz. Bunu kalpten ve ruhen yapıyorsunuz. Hasta olmaya vaktiniz yok çünkü insanlar size her zaman ve her yerde başvurabiliyor. Hatta aşk mektupları yazmak için bile.
Sadece Hollanda dili dersleri vermekle kalmadınız ve kurumlarda çevirmen olarak çalışmadınız, aynı zamanda birçok Hollandalıya Türk dilinin temel ilkelerini de öğrettiniz. Hollanda’da Türk kökenli ilk belediye meclis üyelerinden biriydiniz ve bu gurur duyulacak bir şey.
Yunus Emre Camii’nin yapımındaki rolünüzle de gurur duyabilirsiniz. Bu cami, Hollanda’da gerçekten cami olarak inşa edilen, güneydoğuda Muhammed’in kabrine yönelen ve minareli ilk camidir. Hazırlıklar ve inşaat sırasında işin merkezinde yer aldınız, yönetim görevlerini üstlendiniz ve şantiyede görüşmeler yaptınız.
Türker Atabek, sosyal olarak ilgili, yardımsever ve enerjik bir insansınız. 30 yıldan fazla bir süre boyunca topluma katkıda bulundunuz ve başkalarını teşvik ettiniz. Majesteleri Kral Willem-Alexander’ın sizi Oranje-Nassau Nişanı Üyesi olarak atadığını bildirmekten memnuniyet duyuyorum.”
ATABEK’E VEFA BORCUMUZU NASIL ÖDERİZ?
Türker Atabek’in ölümünden sonra ona vefa borcunu ödemek isteyenler, onun hayatı boyunca yaptığı anlamlı ve önemli hizmetleri her yerde anlatmalılar. Atabek, toplum için pek çok fedakarlıkta bulunmuş ve birçok kişiye rehberlik etmiş biriydi. Onun hatırasını yaşatmak ve ona saygı göstermek için yapılabilecek bazı şeyler şunlardır:
Atabek’in Hollanda kökenli ve Türk kökenli Almelolular arasında bir köprü görevi gördüğünü, tercümanlık ve danışmanlık hizmetleri sunduğunu, sosyal yardım projelerinde aktif rol aldığını, Almelo Karşılıklı Yardımlaşma Vakfı’nın kurucu ortağı ve başkanı olarak birçok kişiye yardımcı olduğunu, dil öğretmenliği yaptığını ve Yunus Emre Camii’nin yapımında önemli bir rol oynadığını her yerde vurgulamak önemlidir.
Türker Atabek’in anısını yaşatmak için anma törenleri düzenlenebilir. Bu törenlerde, onun topluma olan katkıları hakkında konuşmalar yapılabilir ve onunla ilgili anılar paylaşılabilir.
Atabek’in başlattığı veya katkıda bulunduğu projeleri sürdürmek, onun mirasını yaşatmanın en anlamlı yollarından biridir. Sosyal yardım projeleri, dil kursları ve kültürel etkinlikler gibi faaliyetler devam ettirilebilir.
Atabek’in adını taşıyan bir eğitim veya burs fonu oluşturulabilir. Bu fon, gençlerin eğitimine destek olmak için kullanılabilir ve onun eğitime verdiği önemi yansıtabilir.
Onun anısına bir hatıra plaketi veya anıtı dikilebilir. Bu, topluma yaptığı katkıların kalıcı bir sembolü olabilir.
Türker Atabek’in hikâyesi, yerel medya ve yayın organlarında anlatılabilir. Onun yaşamı ve başarıları hakkında makaleler yazılabilir, belgeseller yapılabilir.
Vefa borcu olanlar, Atabek’in örnek teşkil eden hayatını ve topluma yaptığı katkıları unutmamalı ve onun mirasını yaşatmak için çaba göstermelidir. Onun hayatının, yeni nesillere ilham kaynağı olmasına özen gösterilmelidir.
Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60’ıncı yılı kutlamalarında, Atabek’in varlığı unutulmamalıdır.
EEN VAN DE BELANGRIJKE TURKEN IN NEDERLAND, TURKER ATABEK, OVERLEDEN OP 87-JARIGE LEEFTIJD
Türker Atabek, de eerste Turk die met een Nederlandse trouwde en ook de eerste moskee met een minaret liet bouwen, fungeerde als een brug tussen Nederlanders en Turken.
Atabek, die ook in mijn boek “Nederland-Turkije Relaties” wordt genoemd, ontving in 2014 een Koninklijke Onderscheiding.
Zijn overlijden veroorzaakte verdriet in beide gemeenschappen. Atabek diende als tolk, adviseur en gemeenteraadslid tot aan zijn dood.
ONDERAAN DIT BERICHT VINDT U HET GEDICHT “JIJ BENT GEEN GAZAAN, OM HET TE WETEN” IN HET TURKS EN NEDERLANDS
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
Nederlandse Turken en inwoners van Almelo hebben een zeer actieve en behulpzame persoon verloren. Türker Atabek was een van de eerste Turken die in 1964 naar Nederland kwamen. Atabek was een van de eerste Turken die met een Nederlander trouwde. Zijn huwelijksceremonie kreeg uitgebreide aandacht in de Nederlandse media.
Hoewel hij geen religieuze fanaticus was, was hij een van de eersten die een moskee met een minaret in Nederland liet bouwen. Türker Atabek werd als volgt genoemd in mijn boek “400 Jaar Officiële Betrekkingen Tussen Nederland en Turkije en 50 Jaar Turkse Migratie naar Nederland”, dat ik 12 jaar geleden publiceerde:
TÜRKER ATABEK MET DE WOORDEN VAN DE BURGEMEESTER
Bij de overhandiging van de Koninklijke Onderscheiding aan Türker Atabek door burgemeester Jon Hermans op 25 april 2014, sprak de burgemeester:
Geachte heer Atabek,
Al vanaf 1974 fungeert u als bruggenbouwer tussen de Almeloërs van Nederlandse afkomst en de toen steeds groter wordende groep Almeloërs van Turkse afkomst.
Al die jaren stond u voor iedereen klaar als vertaler, als tolk en als helpende hand bij bezoeken aan de gemeente, het ziekenhuis en andere instanties en hielp u met ingewikkelde brieven en formulieren. Als mede oprichter en voorzitter van de Stichting Onderlinge Hulp Werk Almelo regelde u voor uw mede-Almeloërs zaken als belastingen, huurtoeslag, uitkering of scheidingspapieren. Dank zij u hebben velen in Almelo een nieuw leven kunnen opbouwen, u hielp bij het leren van de Nederlandse taal en bij het vinden van een baan. Heel veel mensen zijn u daar bijzonder dankbaar voor. U stond hen bij zoals een vader. U heeft zich bijzondere verdienstelijk gemaakt voor de integratie van allochtone mede-Almeloërs en heeft zich ervoor in gespannen dat zij volledig kunnen deelnemen aan de samenleving.
U bent een echte intermediair, met een open en progressieve houding, die mensen begeleidt met diverse etnische achtergronden: Turken, Armeniërs, Alevieten, Soennieten, Syrisch-Orthodoxen, Marokkanen en migranten uit andere landen.
Voor velen bent u de adviseur in mooie en moeilijke tijden. Een man die bijna alle problemen kan oplossen, zo wordt gezegd. U doet dat met hart en ziel. Tijd om ziek te worden, heeft u niet. Want mensen kunnen altijd en overal een beroep op u doen. Ook voor het schrijven van liefdesbrieven.
U gaf niet alleen Nederlandse les en werkte als tolk bij instanties, maar u heeft ook heel wat Nederlanders vertrouwd gemaakt met de beginselen van de Turkse taal. U was één van de eerste gemeenteraadsleden van Turkse afkomst in Nederland, en dat is iets om trots op te zijn.
Heel trots kunt u ook zijn op uw rol bij de bouw van de Yunus Emre moskee, de eerste moskee in Nederland die echt is gebouwd als moskee, gericht naar het graf van Mohammed in het zuidoosten en met een minaret. U was de spin in het web tijdens de voorbereidingen en tijdens de bouw, verrichtte bestuurswerkzaamheden en overlegde op de bouwplaats.
Türker Atabek, u bent een man die sociaal betrokken is, hulpvaardig en energiek. Gedurende meer dan 30 jaar heeft u zich ingespannen voor de samenleving en heeft u anderen gestimuleerd. Het doet mij genoegen u te kunnen mededelen dat het Zijne Majesteit Koning Willem-Alexander heeft behaagd u te benoemen tot Lid in de Orde van Oranje Nassau.
HOE BETALEN WE ONZE DANKBAARHEID AAN ATABEK?
Degenen die hun dankbaarheid aan Türker Atabek willen tonen na zijn overlijden, moeten zijn betekenisvolle en belangrijke diensten gedurende zijn leven overal vertellen. Atabek heeft veel offers gebracht en veel mensen begeleid. Om zijn nagedachtenis te eren en hem te respecteren, kunnen de volgende dingen gedaan worden: Het is belangrijk om te benadrukken dat Atabek als brug fungeerde tussen Nederlanders en Turkse inwoners van Almelo, tolk- en adviesdiensten verleende, actief betrokken was bij sociale hulpprojecten, medeoprichter en voorzitter was van de Stichting Wederzijdse Bijstand Almelo, vele mensen hielp als leraar en een belangrijke rol speelde bij de bouw van de Yunus Emre Moskee. Herdenkingsdiensten kunnen worden georganiseerd om de nagedachtenis van Türker Atabek in ere te houden. Tijdens deze ceremonies kunnen zijn bijdragen aan de gemeenschap worden besproken en herinneringen aan hem worden gedeeld. Het voortzetten van de projecten die Atabek is gestart of waaraan hij heeft bijgedragen, is een van de meest betekenisvolle manieren om zijn nalatenschap te behouden. Sociale hulpprojecten, taalcursussen en culturele activiteiten kunnen worden voortgezet. Er kan een onderwijs- of beurzenfonds worden opgericht met de naam van Atabek. Dit fonds kan worden gebruikt om jongeren te ondersteunen in hun opleiding en zijn belang voor onderwijs te weerspiegelen. Een herdenkingsplaquette of monument kan ter ere van hem worden opgericht. Dit kan een blijvend symbool zijn van zijn bijdragen aan de gemeenschap. Het verhaal van Türker Atabek kan worden verteld in lokale media en publicaties. Artikelen kunnen worden geschreven en documentaires kunnen worden gemaakt over zijn leven en prestaties. Degenen die dankbaar zijn, moeten het voorbeeldige leven en de bijdragen van Atabek aan de gemeenschap niet vergeten en zich inzetten om zijn nalatenschap te behouden. Zijn leven moet een inspiratiebron blijven voor nieuwe generaties. Bij de viering van het 60-jarig jubileum van de Turkse arbeidsmigratie naar Nederland, mag de aanwezigheid van Atabek niet worden vergeten.
Artikel van Paul Passchier over Türker Atabek
Als tolk helpt hij Turkse gastarbeiders en Twentse ondernemers in varkensvlees en textiel. In de jaren tachtig gaat hij voor de VVD de politiek in en is een van de eerste gemeenteraadsleden met buitenlandse wortels. Tussen de bedrijven door drijft hij het populaire café-restaurant Lokanta in Almelo en staat hij aan de basis van de Yunus Emre , in 1974 de eerste moskee van Nederland. Altijd staat hij klaar voor mensen, ongeacht nationaliteit of gezindte. Als burger ontvangt hij een koninklijke onderscheiding voor zijn maatschappelijke inzet. In Een vader tussen culturen helpt hij een slagerszoon in zijn bezeten zoektocht naar een barak uit de Tweede Wereldoorlog en de Turkse slagers voor wie het in Wierden als onderkomen heeft gediend. Het verhaal is opgedragen aan hoofdpersoon en inspiratiebron Türker Atabek die 3 augustus 2024 op 87-jarige leeftijd in Almelo is overleden en drie dagen later in Turkije is begraven.