Enkaz altından 12 insanımızı ve bir de köpeği canlı çıkaran Hollanda yardım ekibine, ‘Teşekkür ve Minnet Borcu Yemeği’ verildi.
45 Kişilik sağlık ekibi MEDEVAC ve 65 kişilik kurtarma ekibi USAR’ın kaptanları Maurice Schonk ve Job Kramer, “ İlk kez böyle bir jest ile karşılaştık” dediler.
USAR’ın, 1999 Marmara depreminden sonra kurulmuş olduğuna dikkat çeken Kramer, “Bu gerçek, bizi daha da kamçıladı” dedi.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
56 Yıllık gazetecilik yaşamımda ve binlerce yıllık tabii afet tarihinde hiç rastlamadığım, Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi, bıraktığı acı izlerin yanında, insan sevgisinin de ne kadar gerçekçi olduğunu ortaya koydu.
İzleyenleri bir acı girdabına sokan Anadolu’daki son felaket, yüreğinde insan sevgisi olan herkesi harekete geçirdi. Dünyanın çeşitli ülkelerinden kurtarma ve sağlık ekipleri, depremzedeler için harekete geçti.
Sadece Avrupa Birliği’nden 21ülkeden 1.150 kişi ve 70 arama köpeği deprem bölgesine aktı.
Deprem bölgesine akan yardımseverler arasında tabii ki Hollandalılar da vardı.
MEDEVAC
Depremin birinci günü. Havacılardan oluşan 45 kişilik sağlık grubunu taşıyan C-130 Hercules uçağı, 25 şubat gününe kadar orada kaldı ve yüzlerce yaralıyı çeşitli şehirlerdeki hastanelere taşıdı.
45 kişilik ekip, deprem bölgesinde kurdukları sağlık çadırlarında da yüzlerce yaralıyı tedavi etti.
USAR
65 kişi ve 8 arama köpeği ile deprem bölgesine giden ve 12 insanımız ile bir köpeği enkaz altından canlı çıkaran USAR ekibi, günlük yaşamlarında itfaiyeci, hastabakıcı, doktor, polis ve inşaatçılardan oluşuyor.
GERİ DÖNÜŞLER
Hollanda yardım ekiplerinin geri dönüşleri de hararetli oldu. Ekiplerin Hollanda’ya geri dönüşlerinde Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal, Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz, Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Ebutaleb ve kalabalık Türk grupları çiçeklerle hazır bulundular.
…VE TEŞEKKÜR YEMEĞİ
Hollanda Yardım Kuruluşlarının, deprem sonrasında ortaklaşa başlattıkları bağiş kampanyası sonunda toplanan 110 milyon euro, Hollanda için rekor bir meblağdı. Hollanda kurtarma gruplarının, deprem bölgesinde yaptıkları fedakârlıklar, gönüllerde taht kuracak cinstendi.
Bunlara karşın, bizim devletimiz ve yurttaşlarımız gerekli şükranlıkları gösterdiler ama, birilerine göre bu yetmezdi.
İşte, bu birilerinden biri de, Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü’nün müdürü Adil Akaltun’du.
Adil Akaltun, Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal’a başvurarak durumu arzetti. Büyükelçimiz Ünal, “Ben de Hollandalıların bu fedakârca girişimlerine özel bir teşekkür düşünüyordum” dedi.
Akaltun hemen önerdi: ”Biz Yunus Emre’de bir öğle yemeği verelim, siz de bize katılın.”
Büyükelçinin onayından sonra, Hollanda’dan deprem bölgesine giden iki ekibin tamamına davetiye gönderildi.
Bu davet o kadar memnuniyet vericiydi ki, iki gruptan pek çoğu bu yemeğe katıldı.
Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy ve Lahey Askeri Ataşemiz Ömer Faruk Kılıç’ın da katıldığı yemek öncesinde yapılan konuşmalarda, büyükelçimiz Ünal Ünal teşekkürlerini sunarken, iki grubun başkanları da hissiyatlarını anlattılar.
Hediye dağıtımından sonra, kadınlarımızın hazırladıkları leziz yemeklerimiz açık büfe olarak sunuldu. Aslında bir Güney ve Güneydoğu yemeği olan içli köfte çok beğenildi ve kapışıldı. Ama sonradan öğrendiğime göre, içli köfteyi yapan Güneydoğulu deği, Konyalı bir bayandı.
Yemek sonrasında konuştuğum MEDEVAC’ın Başkanı Moris Schonk, Türkiye’de yaşadıkları facia sonrasının, bu güne kadar görülmüş faciaların en büyüğü olduğunu ve Türk halkının kendilerine gösterdikleri yakınlığı hiç unutamayacaklarını belirtirken, “Ama bize yapılan bus on yemek jestini hiç mi hiç unutmayacağız. Sonsuz teşekkürler” dedi.
USAR’ın Başkanı Job Kramer ise şunları anlattı: “Büyükelçiliğinizin, Yunus Emre Enstitüsü ile ortaklaşa düzenledikleri bu jest bizi çok mutlu etti. Türkiye’deki çalışmalarımız sırasında çok zor anlar yaşadık. Ama biz enkaz altından canlı çıkardığımız zaman, gösterilen sevinç ve alkışları hiç unutmayacağız. Şunu mutlulukla söyleyebilirim ki, bizim grubumuz, yinebir Türkiye felaketi sonrasında kurulmuştu. 1999 Yılında yaşanan deprem felaketi sonrası devlet bize bu imkânı tanıdı. Bu nedenle de Türkiye’nin bizde bambaşka bir yeri var. “
KÖPEK MİKA DA VARDI…
Deprem bçlgesine götürülen 8 köpekten biri de Mika’ydı. Teşekkür yemeğine getirilen Mika da menudeki yemeklerden nasibini aldı. Çok kişinin canlı olarak kurtarılmasında rol oynayan Mika, Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal’ın da dikkatini çekti. Büyükelçi Ünal, Mika’yı okşayarak teşekkürlerini sunmuş oldu.
Büyükelçimiz Selçuk Ünal,
“Akrabalarım da Çanakkale Şehidi” dedi.
Asala’nın şehit ettiği Ahmet Benler de anıldı…
Yavuz NUFEL’in haberi
Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’nde 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla düzenlenen törende, şehitler ve Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenler anıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende, Çanakkale şehitleri ve Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşamını yitirenler için Kur’an-ı Kerim okundu ve dua edildi.
Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, burada yaptığı konuşmada, Çanakkale Zaferi’nin dünya tarihine önemli bir dönüm noktası olarak altın harflerle yazıldığını belirterek, “O gün Türk milleti, tüm yokluk ve zorluklara rağmen birlik ve bütünlük içinde düşmana Çanakkale’nin geçilemeyeceğini destansı bir müdafaayla göstermiştir.” dedi.
Çanakkale destanını yazan yüzbinlerce Mehmetçiği, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm komutanları saygı, minnet ve rahmetle andıklarını ifade eden Ünal, “Anneannemin iki dayısı ve eşimin annesinin dedesi de o kahramanlar arasında Çanakkale’de yatmaktadır. Bu nedenle ayrı bir iftihar duyuyoruz. Onlar bizim için şehit olduğu için bugün bu töreni hür bir şekilde yapabiliyoruz.” diyerek herkesi duygulandırdı.
Vatan savunmasında, terörizmle mücadelede ve uluslararası barışı koruma görevleri sırasında şehit olanları da 2002 yılından bu yana 18 Mart’ta andıklarını dile getiren Ünal, şöyle devam etti:
“Ayrıca, dünyanın çeşitli şehirlerinde görevleri başında ASALA başta olmak üzere diğer Ermeni terör örgütlerince kahpece katledilen diplomatlarımızın ve 12 Ekim 1979 tarihinde ASALA terör örgütünce Lahey’de şehit edilen dönemin Lahey Büyükelçisi merhum Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler dahil aile bireylerinin aziz hatıraları önünde de bir kez daha saygıyla eğiliyorum. Ahmet Benler gibi şehitlerimizi unutmuyoruz. Onları unutturmamak asli görevimiz olmalıdır. Zira şehitler ölmez ancak ve sadece unutuldukları zaman ölür. Bizim amacımız, onları her daim yaşatmaktır. Bu uğurda çalışmaya devam edeceğiz.”
Büyükelçi Ünal, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenleri de anarak, “Aradan geçen sürede devletimiz ve milletimiz tek yürek oldu. Bu zor günlerde, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın kısa zamanda depremzedeler için topladıkları ve sevk ettikleri yardımlar için seferber olmaları karşısında milletimizin yüce dayanışma duygusunun ve ferasetinin nelere kadir olduğunu bir kez daha gördük. Bu anlamda, Hollanda Türk toplumunun sağladığı katkılar ve uzattıkları yardım eli asla unutulmayacaktır. Hollandalı dostlarımızın sağladıkları yardımlara da içtenlikle teşekkür ediyoruz.” dedi.
Ünal, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü’ne işaret ederek, bu törenle Mehmet Akif Ersoy’u da andıklarını dile getirdi.
Çanakkale Savaşı’nda Mehmetçiğin içtiği belirtilen üzüm hoşafı suyunun ikram edildiği törende, tarihi anlatan kısa bir video gösterildi.
Ünal, tören sonrası odasında misafir ettiği Hollanda’da görevli Türk medya mensupları ile gündemdeki konuları değerlendirdi.
Burak Yılmaz ve Oğuzhan Özyakup’u kadrosunda bulunduran Fortuna Sittard’ın sahiplerinden Atilla Aytekin, finans takibine takılınca istifa etti.
Hollanda Finansal Piyasalar Kurumu AFM’in takibe aldığı Azerion firması, Fortuna Sittard’ı zor durumda bıraktı.
Hisse alım satımında usulsüzlükler yaptığı iddia edilen Azerion’un en büyük hissedarı Principion Holding de takibe alındı.
Kulübün en büyük hissedarı Işıtan Gün, ortaklarının usulsüzlüğünden rahatsız olan taraftarlarını sakinleştirmekte zorlanıyor.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
Tüm hisselerinin, Türklerin sahipliğinde olan, Hollanda’nın Süper Lig kulüplerinden Fortuna Sittard’ın taraftarları, hissedarlar içinde yaşanan usulsüzlük nedeniyle isyan bayrağını çektiler.
Galatasaray’ın eski yöneticilerinden Işıtan Gün’ün, en büyük hissedar olduğu Fortuna Sittard takımında, ünlü futbolcularımız Burak Yılmaz ve Oğuzhan Özyakup da yer alıyor.
Galatasaray Spor Kulübü’nde Stratejik Planlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu İcra Kurulu Başkanı olarak görev yapmış olan ve 2017 Yılında Fortuna Sittard kulübünü satın alan Işıtan Gün, 2021 yılında Atilla Aytekin ve Umut Akpınar’ın sahibi olduğu Azerion şirketine, kulüp hisselerinin yüzde 20’sini satmıştı.
2015 Yılında kurulmuş olan, uluslararası bir oyun şirketi olan Azerion’un CEO’su Atilla Aytekin, “Habbo Hotel ve Hotel Hideaway gibi oyunlarımız vesilesiyle, böyle ilişkiler kurmanın ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Bu ortaklığın, dijital futbolun geleceği için atılan çok önemli bir adım olduğuna inanıyoruz. Azerion, Fortune Sittard’a sadece sermaye değil, teknoloji alanında da tecrübeler aktaracak ve teknoloji deneyimleriyle de Fortune Sittard’ın Hollanda 1. Ligi’nde istikrarlı bir oyuncu olması için çalışacak. Şu ana dek 50’den fazla organizasyona yatırım yaparak işlerini büyütmelerini sağladık ve aynısını Fortına Sittard’la da başaracağımıza inanıyoruz. Kulübün taraftarlarıyla olan etkileşimini oyun teknolojileri gibi eğlenceli ve kişiselleştirilmiş araçlar kullanarak güçlendirmek için çalışacağız” demişti.
Ne var ki, aynı Atilla Aytekin, hisse senetleri alım satımında usulsüzlük yaptığı iddiasıyla, Hollanda Finansal Piyasalar Kurumu AFM tarafından istifaya zorlandı.
Azerion’un en büyük hissedarı Principion Holding de takibe alındı.
Hollanda Kadın Futbolu birinci liginin isim sponsoru da olan Azerion, satın aldığı hisseler nedeniyle hızla büyüyordu. Merkezi Amsterdam’da bulunan şirket, Governor of Poker 3 ve Hotel Hideaway oyunlarını, cep telefonlarında geliştiriyordu.
Hollanda Finansal Piyasalar Kurumu AFM’in sözcüsü, bir soruşturma olduğunu doğrularken, “Denetleyici gizliliğimizle bağlantılı olarak, bununla ilgili başka duyuru yapmayacağız.” dedi.
Geçen yılın eylül ayında, kulübün en büyük hissedarı olmak istediklerini açıklayan Umut Akpınar, Hollanda Futbol Faderasyonu KNVB’nin bu konudaki onayını beklerken, şimdi yaşananların bir talihsizlik olduğunu söylüyor.
Umut Akpınar, Principion’daki pozisyonuna rağmen istifaya zorlanmadı ve Azerion yönetiminde kaldı.
Geçtiğimiz Pazartesi günü Azerion’un hisse değeri yüzde 30 düştü.
Ünlü futbolcularımızdan Burak Yılmaz ve Oğuzhan Özyakup’un da yer aldığı Fortuna Sittard’ın taraftarları, meydana gelen son gelişmeler karşısında isyan bayrağını çektiler ve kulübü boykot edeceklerini ilan ettiler.
Su ile kavga etmeyi en iyi bilen hollanda’da, ‘Su İşleri Daireleri’ ve ‘İl Genel Meclisi’ seçimlerine Türkler de katılıyor…
‘Su İşleri Daireleri’ seçimini dünyada uygulayan tek ülke olan Hollanda’da, ‘İl Genel Meclisleri’, senatörleri de seçiyor.
İki seçime de katılacak olan çok sayıdaki Türk adayı fotoğraflarıyla tanıtıyoruz.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Nüfus ve yüzölçümü bakımından, ‘dünyanın küçük ülkelerinden’ biri olan Hollanda, buna karşın, ‘dünyanın en büyük demokrasi’sine sahip bir ülke olarak dikkat çekiyor.
1986 yılında, 150 yıllık anayasalarını değiştirerek, ülkelerinde yaşayan her milliyete sahip kişilere, yerel seçimlerde ‘seçme ve seçilme hakkı’ veren Hollanda, dünyadaki pek çok ülkeye bu konuda örnek oldu.
Ülkede bulunan Türkler ve Türk kökenli Hollandalılar, gerek yerel ve gerekse genel seçimlerde çok hareketli oldular. Türk kökenli 450 bin Hollandalının, genel seçimlerde seçme ve seçilmeye hak kazananların sayısı 250 bini buluyor. Toplamda 600 bini geçen Türk ve Türk kökenlilerin, yerel seçimlerdeki seçme ve seçilme sayısı da 400 bini buluyor. Türklerin seçimlere az ilgi duyduğu iddialarına karşı yaptığım araştırmalarda, Türkler’in seçimlere katılım oranı yüzde 65’i buluyor.
Hollanda’daki Türk göç tarihinde, 20’ye yakın Türk kökenli milletvekili ve Bakan olurken, İl Genel Meclislerine giren Türklerin sayısı 15, Belediye Meclisleri’ne girenlerin sayısı da 1000’e yaklaşıyor.
Yazımın sonunda sizlere, seçimleri yarın yapılacak olan ‘Hollanda Su İşleri’ ve ‘Hollanda İl Genel Meclisleri’ hakkında bilgi sunacağım. Ama şimdi önce, bu seçimlerde aday olan Türkler’in isimlerini sunacağım.
Önemsenmesi gereken koltuklara daha çok Türk oturtabilmek için, bu seçimlere katılıp, tercihli oy kullanmakta yarar olduğunu hatırlatırken, Türkler İçin Danışma Kurulu’nun tavsiyesini de aşağıda sizlere sunacağım.
SU İŞLERİ DAİRELERİ’NE ADAY OLAN TÜRKLER
Songül Akkaya, Canan Uyar: Amsterdam. Faime Örgü: Vlaardingen. Beşir Karabacak: Heerlen. Fatih Kumaş:Dordrecht. Kıvılcım Pınar:Alkmaar. Ahmet Yorulmaz:Hilversum. Osman Çiftçi:Den Bosch. Nuray Bossink: Almelo. Aydıner Akkaya:Tilburg-Breda. Selin Karar:Bergen op Zoom. Yasin Torunoğlu:Eindhoven. Sinan Özkaya: Den Haag. Ebru Akkaş: Den Haag, Alptekin Akdoğan: Houten. İsmail İlhan: Beverwijk. Kıvılcım Özmen:Assendelf. Tuğba Özkaya:Venlo. Turgut Çelebi: Roermond. Rıdvan Elmacı: Leerdam. Hasan Kumaş: Arnhem. İbrahim Elmacı: Gorinchem. Yücel Yurdem:Middelburg. Ayşegül Çelik: Goes. Pınar Coşkun:Rotterdam. Ahmet Alkaş: Apeldoorn.
Songül Akkaya Fadime Örgü Ahmet Alkaş Ahmet Yorulmaz Kıvılcım Özmen Alptekin Akdoğan
Selin Karar Beşir Karabacak Fatih Kumaş Hasan Kumaş İbrahim Elmacı İsmail İlhan
Pınar Coşkun Kıvılcım Pınar Osman Çiftçi Rıdvan Elmacı Canan Uyar Sinan Özkaya
Nuray Bossink Tuğba Özkaya Turgut Çelebi Yasin Torunoğlu Yücel Yurdem
İL GENEL MECLİSİ SEÇİMLERİNE ADAY OLAN TÜRKLER:
KUZEY HOLLANDA: Ayşe Konuksever, Erdoğan Şahin, Şebnem Pancar, ve Süleyman Koyuncu, DENK Partisi, Yeter Akın, Banu Bulucu Wouters, Kıvılcım Özmen, Ayşe Er ve Yeliz Yıldız Kaya, Yeşil Sol, Asiye Güngörmez, VVD, Emre B. Kanık ve Mahmure Çakıroğlu, D’66, Binnur Zengin, İşçi Partisi, Kıvılcım Pınar, Hayvanseverler Partisi, Sibel Özoğul Özen ve Barış Ermis, Sosyalist Parti, Mehmet Uygun, İklim ve Tabiat, Boran Bilbal, Politik NH, Dilek Avşar, Ned. Plan.
GÜNEY HOLLANDA: Salih Akça, Tahsin Çetinkaya, Metin Çelik, Funda İleri, Mehmet Safrantı, Enas Ayhan ve Salih Çelik, DENK Partisi, Sinan Özkaya, Bülent Ünlü ve Mediha Aktaş, Yeşil Sol, Ali Koçak, İşçi Partisi, Emin Başoğlu ve T.S.Coşkun, Sosyalist Parti, M.U. İrfan ve T.Bal, Forum Demkrasi.
UTRECHT: İskender Şimşek, Gökhan Çoban, Melehat Heybeli, Miraç Usta, Mahmut Sungur ve Tahsin Bülbül, DENK Partisi, Harun Keskin, Ersin Bölükbaş, Bülent Işık ve Kemal Koyuncu, İşçi Partisi, Ali A.S Karataş, Yeşil Sol, Yasin Elmacı, D’66.
ZEELAND: Nuh Demirbilek, Ayşegül Çelik ve Yücel Yurdem, İşçi Partisi/Yeşil Sol Ortaklığı.
OVERİJSSEL: Narda Teke Bozkurt ve Deniz Yüksel, İşçi Partisi, Cemre Ercan, VOLT Partisi.
KUZEY BRABAND: Taner Karaaslan, VVD, Murat Memiş, Sosyalist Parti, Gül Tevkir ve Sedat Yılmaz, D’66, Yeliz Doğan ve Ufuk Kâhya, Yeşil Sol, Osman Çiftçi ve Yasin Torunoğlu, İşçi Partisi, Nevzat Karakuş, Lokal Braband. İsmail Akıncı (Seçim Kurulu listeden çıkardı)
LİMBURG: Turgut Çelebi ve Tuğba Özkaya, Lokal Limburg, Beşir Karabacak, CDA, Ali H. Çakmak, Yeşil Sol, Sedai Bayraktar, Sosyalist Parti.
GELDERLAND: Müjde Palavan, İşçi Partisi, Melih Uzun, D’66, Abdurrahman Çetintaş, Sosyalist Parti.
FLEVOLAND: Tarık Şahbaz, İşçi Partisi
GRONİNGEN: Fatih Yozgat, Groninger Belang.
Kıvılcım Özmen Selin Karar Pınar Coşkun NurayTuna Bossing Tuğba Özkaya
Asiye Güngörmez Ayşe Er Banu Bulucu W. Binnur Zengin Dilek Avşar
Necla Kocak Sibel Özoğul Özen Yeliz Doğan Yeliz Yıldız Kaya Yeter Akın
Osman Bölükbaş Abdurrahman Çetintaş Ali Haydar Çakmak Ali Koçak Ali R.S.Karataş
Mehmet Safrantı Emin Başoğlu Melih Uzun Metin Çelik Miraç Usta
Murat Memiş Nevzat Karakuş Osman Çiftçi Salih Akça Sedai Bayraktar
Sedat Yılmaz Sinan Özkaya Süleyman Koyuncu Tahsin Bülbül Tahsin Çetinkaya
Tarık Şahbaz Taner Karaaslan Theo.S.Coşkun Turgut Çelebi Ufuk Kahya
Barış Ermiş Beşir Karabacak Bülent Işık Bülent Ünlü Deniz Yüksel
Emre B.Kanık Enes Ayhan Erdoğan Şahin Fatih Yozgat Gökhan Çoban
Harun Keskin İskender Şimşek Kemal Koyuncu Kıvılcım Pınar Mahmut Sungur
Mehmet Uygun Yasin Elmacı Yasin Torunoğlu Yücel Yurdem Parti Panoları
SU İŞLERİ DAİRELERİ
Şimdi gelelim, su işleri konusunda adeta cambazlık yapan Hollandalılar’ın, bu konuya verdikleri öneme…
Malumunuzdur, Hollanda toprakları, deniz seviyesinden çok aşağıda kaldığı için, ‘Nederland’ adını almıştır. Neder, ‘alçak’ anlamındadır. Nederland denilirken ‘Alçak ülke’ denilmek istenmiştir.İ
İşte bu ülke, tarih boyunca çeşitli su baskınlarına uğramıştır. Bu baskınların en büyükleri 1916 ve 1953 yıllarında yaşanmıştır. Binlerce kişinin öldüğü ve binlerce evin su altında kaldığı Hollanda’da, su baskınları ile özel olarak ilgilenilmesi için, ‘Su İşleri Daireleri’ kurulmuştur.
Hollanda’daki en eski demokratik kurumlarından biri olan Su İşleri Daireleri, 13. yüzyıldan beri varlığını sürdürmektedir. Güvenli bentler ve temiz su o kadar önemlidir ki, sorumluluk böylesi bağımsız bir oluşuma verilmiştir.
1950 yıllında 2.650 Su İşleri Dairesi vardı, şimdi bu sayı 21 oldu. Zira Holandalılar, bu sorunu hemen hemen tamamen çözmüşlerdir.
Su İşleri Daireleri, tıpkı Belediye meclisleri gibi özel yapıya sahiptir. Bu nedenle de halk tarafından seçilmektedir.
İşleyiş şekli o kadar zengin ki, bunları sizlere anlatmaya çalışırsam, hem kafanızı karıştırmış olurum, hem de yanlışlıklar yapabilirim.
Sadece şunları yazmam yeterli olur:
Su İşleri Daireleri’nin görevleri arasında şunlar vardır.
Hollanda’da inşa edilen su setleri ile sel felaketini önlemek, dışkılanmış suları temizlemek, kuraklığa karşı su depolamak ve yağışlarda su pompalamak, insanları, hayvanları ve fidanları yaşatmak için kanalları ve ırmakları kontrol etmek.
———————————————————————————————————————————– ———————————————————————————————————————————–
Bağımsız belediyeler gibi özerk bir yapıya sahip olan ve yöneticileri seçimle işbaşına getirilen Su İşleri Daireleri, tüm masrafları halktan aldığı veri ile karşılıyor. Alınan vergi azımsanacak cinsten değil. 300 ile 500 euro arasında değişen bu vergilerden birinin örneği üstte görülüyor.
İşte, böylesi bir demokratik oluşumda görev yapmak isteyen Türkler de var. 2013-2019 arasında, Nejat Sucu dostum bu kuruluşa seçilerek girmiş ve ‘Yönetici’ olarak görev yapmıştı. Hollanda’da Su İşleri Dairesi’ne ilk seçilen Türklerden Nejat Sucu, üyelikten yöneticiliğe getirildiği zaman çiçeklerle karşılanmıştı.
Yarın yapılacak olan seçimlere katılacak olan tam 26 aday var.
Dileriz, oylarınız ile bu adayların çoğunu göreve getirmiş olursunuz.
İL GENEL MECLİSLERİ
Hollanda 12 İl’den (Vilayet) oluşuyor. Kimileri, bu illere ‘eyalet’ diyor. Tabii ki bu yanlış bir ifadedir.
Zira Hollanda, Almanya ve ABD gibi federal bir devlet değil. Fedaral devletlerde bir merkezi parlamento varken, eyaletlerde de yerel parlamentolar vardır. Kaldı ki, federal olmayan Hollanda’da 12 İl (Provincies) vardır.
Bu illere ‘Kralın Komiseri’ denen Valiler başkanlık eder. Tabii ki bir de, Belediye Meclisleri’ninden ayrı olarak, ‘İl Genel Meclisleri’ vardır. Bu meclisler için her dört yılda bir seçim yapılır. Meclislere girecek üye sayısı nüfusa göre değişir. Meclislerdeki en az üye sayısı 39, en çok üye sayısı ise 55’tir.
İl Genel Meclisi, halkın ildeki temsilcileridir. İl sınırları içinde bulunan kentlerin, iskân planlarını, endüstri alanlarını, parkları, yolları ve çevre projelerini onaylar.
İl Genel Meclislerinin en önemli görevlerinden biri, senatörleri seçmektir. Siyasi partiler, aralarında anlaşarak senatoya girecek üyeleri seçerler. Bu sistem de dünyada eşi olmayan sistemlerden biridir. Zira, 75 sandalyeli Senato (Birinci Oda), Millet Meclisi’nin (İkinci Oda) kararlarını onaylamazsa, o karar yasalaşmaz.
TÜRKLER İÇİN DANIŞMA KURULU’NUN ÇAĞRISI:
Hollanda hükümetine raporlar sunan, ‘Türkler İçin Danışma Kurulu’, başkan Zeki Baran imzasıyla, “Yarın Seçimlerde Oyunuzu Kullanın!” başlığı ile, konunun önemini anlatan bir bildiri yayınladı.
Bildiriyi günün koşullarına uyarlayarak ve özet olarak sizlere sunuyorum:
Hollanda’da yarın İl Genel Meclisleri ile Su İşleri Daireleri için seçimler yapılacak. Bu seçimler biz göçmenler için de büyük önem taşıyor.
Hollanda’da yaşayan bir çok insan, Su İşleri Daireleri’nin ne olduğunu ne yaptığını bilmez. Su İşleri Dairesi, tarih boyunca su ve bataklık alanlarla mücadele etmiş, Hollanda için çok önemli bir kurumdur. Su İşleri Dairesi, sel baskınlarına ve kuraklık tahlikesine karşı ülkenin korunması ve içme sularının kalitesinden sorumludur.
Hollanda yönetim sisteminde vilayetler önemli bir işleve sahiptir. Vilayet yönetimleri genel olarak sessiz sedasız işlerini yaparlar. Ama bu onların yaptığı işin önemli olmadığı anlamına gelmez. Herkese uygun konutların yapımı, gürültü ve hava kirliliği ile mücadele, sağlıklı bir yaşam çevresi oluşturulması, doğa ve çevrenin korunması, sürdürülebilir enerji dönüşümü, insanların refahı ve benzeri konular vilayet yönetimleri tarafından kararlaştırılır.
Yarın gerçekleşecek İl Genel Meclisi seçimlerinde Türkiye kökenli 73 aday yarışacak. İl Genel Meclisi seçimlerinde Türk üyelerin de yer alması önemlidir. Hollanda’da yaşayan toplumumuzun sorunlarını ve çözüm yollarını yakından tanıyan bu adayların çoğu listelerin tercihli oylarla seçilebilecek yerlerinde bulunuyorlar.
İl Genel Meclisi Seçimlerine ırkçı ve faşist düşüncelere sahip partiler de katılıyor. Bu partiler, Hollada’daki tüm olumsuzluklar ve sorunların kaynağı olarak göçmenleri gösteriyorlar. Bu şekilde siyasi tartışmalarda kin ve nefreti yayarak toplumsal barış ve huzuru bozmaktadırlar. Bu nedenle oylarınızı kullanarak bu partilere dur diyebilirsiniz.
Seçim hakkınız boşa gitmesin. yarın sandığa giderek oyunuzu kullanın!
İLKLER
İlk İl Genel Meclisi Üyeleri: Songül Akkaya ve Köksal Gör
Songül Akkaya: Amsterdam Üniversitesi’ni bitirdikten sonra siyasete giren Songül Akkaya, 12 Vilayetten oluşan Hollanda’da, Amsterdam ve Haarlem’i de içine alan ‘Kuzey Hollanda’ya, 2004 yılında ilk Türk olarak seçildi. Başarılı faaliyetlerden sonra iş hayatına atılan Akkaya, şimdilerde, anlaşmazlıkları mahkeme öncesinde arabuluculuk yaparak çözen ‘YS-Arabuluculuk ve Danışmanlık’ bürosunu yönetiyor. Akkaya, yarınki seçimlerde Su İşleri Daireleri seçimlerinde de aday.
Köksal Gör: Kuzey Hollanda İl Genel Meclisi’ne seçilip, 2013 yılına kadar üç dönem üyelik yapan Türk kökenli ilk üyelerden Köksal Gör, ‘Stichting Witboek (Beyaz Kitap)’ adlı bir vakıfa ait olan 4 İslam Yatılı Okul’unu yönettiği için, hakkında yapılan şikâyet ve itirazlar sonrasında, Başbakan Rutte’nin zorlaması ile istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Köksal Gör, şimdilerde Yeşil Enerji işiyle ilgileniyor.
İlk Senatörlerden Hamit Karakuş
Dört yıl önce yapılan seçimlerde senatoya giremeyen Karakuş yedek üyelikte beklerken, kendi partisinden Jopie Nooren görevi bırakınca asil üyeliğe geçti. Yemin ederek Senatör olarak göreve başlayan Karakuş, daha önce aynı ünvanı kazanmış olan Düzgün Yıldırım’dan sonra, ‘Türk asıllı ikinci Senatör’ olmayı başarmış oldu.
İlk Belediye Meclis Üyesi: Musa Öztürk
Hollanda’da, Belediye Meclis Üyeliği’ne seçilen ilk Türk Musa Öztürk idi.
1980-1987 yılları arasında Rotterdam’ın Charlois bölgesi Belediye Meclisi’ne İşçi Partisi listesinden giren Öztürk, Türkiye’de Hürriyet gazetesine yarım sayfa haber konsu olmuştu.
İlk milletvekilleri: Nebahat Albayrak ve Fadime Örgü
Nebahat Albayrak, 1970 yılında Hollanda’ya aile birleşimi kanalıyla geldi. Lieden Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Paris ve Ankara’da özel eğitim gördü. 1990 yılında Hollanda Irkçılıkla Mücadele Bürosunda çalıştıktan sonra, 1993-1998 yılları arasında Hollanda İçişleri Bakanlığı’nda çalıştı. 1998 seçimlerinde İşçi Partisi listesinden parlamentoya girdi ve ikinci dönemde de seçildikten sonra Adalet Bakanlığı Devlet Sekreteri (Devlet Bakanı) oldu.
Nebahat Albayrak, 2012 yılında girdiği Shell firmasında, 2016’dan bu yana Başkan Yardımcılığı yapıyor.
Fadime Örgü, 4 yaşındayken aile birleşimi kanalıyla Hollanda’ya geldi.Tiburg Üniversitesini bitirdikten sonra, 1998 yılında Hürriyetçi Liberal Parti VVD’den milletvekili seçildi.
Partisinin medya sözcülüğünü yapan Fadime Örgü, şimdi Voleybol Federasyonu’nda yönetici ve iki Konut Kooperatifi’nde Başkanlık yapıyor. Fadime Örgü, yarın yapılacak Su İşleri Dairesi seçimlerine de aday olarak katılıyor.
İlk Belediye Meclisi üyeleri
Hollanda’da Belediye Meclislerine giren ilk Türkler’den, Seçil Arda, İsmail Aykut, Osman İskender Kaptanoğlu, Faruk Cansızlar, İsmail Baykoç, Naci Demirbaş (rahmetli oldu) ve Yusuf Türkol, 1986 yılında TRT için yaptığım bir programda duygularını ve neler yapacaklarını anlattılar.
Yabancıların seçip seçilebildiği ilk yerel seçimlerde 16 Türk Belediye Meclislerine girmeyi başarmıştı. Daha sonraki dönemlerde yapılan seçimlerde Türkler, toplamda ikiyüz ve ikiyüzelli gibi sayılarla meclislere girmişlerdir. Bugüne kadar Belediye Meclislerine seçilen Türkler’in sayısı beşyüzü geçmiştir. Fotoğrafta, Belediye Meclisleri’ne giren bir grup Türk kökenliyi bir araya getirdiğimiz toplantıda görüyorsunuz.
Anadolu Ajansı’nın haber yaptığı Songül, bir süre önce yayınladığım göz yaşı döktüren ‘O adam benim babam’ başlıklı haberimin kahramanıydı.
Yaşadığı kentteki faaliyetleri ile ‘temizlikçi bir gurbetçinin kızı’ intibağını yok eden ve sevgi kazanan Songül, Hollanda’dan götürdüğü araç gereçler ile hayvanların da yaratık olduklarını hatırlattı.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
Adı, Songül Mıhçı van Brakel. Avrupa’ya ilk göç eden gurbetçilerimizden birininin kızı…
Şarkılara konu olan ‘O adam benim babam’ başlıklı haberimde ele almıştım.
Babası temizlik işçisiydi ama, kendisi, yaşadığı kentteki faaliyetleri ile gönüllerde taht kurmuştu.
İşlerinde çok başarılı olan Songül, fakir insanlar için kurulan ‘Gıda Bankası’nı örnek alarak, sokakta dolaşan hayvanlar için ‘Hayvan Gıda Bankası’ kurmuştu. Bir vakıf altında kurduğu bu oluşum için çeşitli yerlerden yardım alma başarısını gösteren Songül, medyada yer alan haberler nedeniyle Rotterdam ve çevresinde çok tanınır ve sevilir olmuştu.
Verdiği demeçlerde, evlerinde hayvan barındıranlar arasında çok fakirler olduğunu ve hayvanlarına yeterli yiyecek veremediklerini belirten Songül, kendilerine başvuran herkese, sorgusuz sualsiz hayvanları için yiyecek verdiklerini söylemişti.
Konuyla ilgili olarak Belediye Başkanı ile görüştüklerini belirten Songül, ‘Belediyenin desteğini de aldığımız zaman, hizmetimiz daha da gelişecek ve hayvanların yemi evlerine kadar götürülecek’ demişti.
Songül’ün açmış olduğu Hayvan Gıda Bankası, diğer yardım kuruluşlarından da destek görüyor. Fotoğrafta, Songül (solda) Rijmond Sokak kedileri Vakfı’ndan Marjorie van Katwijk (ortada), Ineke Jochem (sağda) görülüyor.
Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımı, aşağıda sizlere yeniden sunacağım haberlerden anlayacaksınız.
Şimdi gelelim Songül’ün deprem sonrası faaliyetlerine.
Deprem sonrasında beni arayan Songül, depremin sadece insanları değil, hayvanları da telef ettiğini belirttikten sonra, “Kurtarılan insanlar nasıl ki yardıma muhtaç iseler, hayvanlar da yardıma muhtaçtır. Kendimi hayvanlara adamış biri olarak deprem bölgesine gideceğim ve hayvanlara yardım edeceğim” dedi.
Ben de kendisine, “Önce git, sonra da bana çalışmalarını anlat” demiştim.
Songül deprem bölgesine gitti ve faaliyetlerini bana anlatmadan Anadolu Ajansı muhabirine anlattı.
Ben de sizlere Anadolu Ajansı’nın haberini aynen sunayım.
Hollanda’daki Türklerden depremden etkilenen “patili dostlar”a tedavi ve mama desteği
Hollanda’da yaşayan bir grup Türk vatandaşı, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen hayvanlara mama ve sağlık desteğiyle yardım elini uzattı.
Türk asıllı Songül van Brakel, 2 yıl önce başkent Hollanda’daki sahipsiz hayvanlara yardım etmek için Stichting Unique organizasyonunu kurdu.
Depremlerden etkilenen illere yardım toplandığını öğrenen Brakel, gönüllülerden oluşturduğu ekiple eldiven, battaniye, mont, çadır, ayakkabı gibi yardımları Türkiye’ye ulaştırmaya başladı.
İnsani yardımları tamamladıktan sonra depremden etkilenen “patili dostlar” için mama ve ilaç temin eden Brakel, 2 gönüllü arkadaşıyla bölgeye geldi.
Adana’da çalışmalarını sürdüren Songül van Brakel, AA muhabirine, ilk depremi öğrendiklerinde hemen organize olup bölgeye insani yardım ulaştırmak için gayret ettiklerini söyledi.
Geceyi gündüze katarak yiyecek, giysi ve nakit yardımlarını yaklaşık 10 gün önce bölgeye ulaştırdıklarını belirten Brakel, şöyle devam etti: “İnsani yardımları yaptıktan sonra hayvanlar için ilaç ve mama temin ettik. Şu an bizim Hollanda’da 4 ton mamamız var. Az önce 500 kilogramını AFAD’a teslim ettik. Biz de 3 gündür burada arkadaşlarla 150 kilosunu dağıttık. İnsanların bağışladığı paralarla mama alıp ihtiyaç sahiplerine veriyoruz. Bu bir başlangıç, ilk adım. Bitmedi, daha yeni başlıyoruz. Bu hayvanların tedavisi de uzun sürecek. Uzun süreçli bir proje. Veterinerlerle sağlık anlaşması yaptık. Enkaz altından çıkan sahipsiz ya da sahibi vefat eden hayvanların tedavisini biz üstleniyoruz. Bağışta bulunan insanlar para değil, ilaç ve mama vermemizi istiyorlar. Biz de bunu yapıyoruz.”
“Yardım toplamaya devam etmek zorundayız”
Hollanda’da hemşirelik öğrencisi olan gönüllü Ayşegül Dönmez de yardımları ulaştırabilmek için gece gündüz demeden çalıştıklarını dile getirdi.
Hollanda’daki birçok Türk’ün kendileri aracılığıyla yardım gönderdiklerini bildiren Dönmez, “İnsanlarımıza yardımlarımızı tamamladıktan sonra ‘Başka elimizden ne gelir?’ diye düşündük çünkü bunları yapmak vatani görevimiz, ‘Boş durmaktansa hayvanlara yardım edelim.’ dedik. Aşağı yukarı 10 bin avro olarak bağış topladık. Ayrıca 5 ton mama topladık.” ifadesini kullandı.
Dönmez, Hollanda’da kalan mamaların hızla bölgeye getirilmesi için konsolosluk yetkilileriyle görüşeceklerini belirtti.
Okulundaki öğretmenlerinin de bu çalışmalara destek olduğu bilgisini veren Dönmez, şunları aktardı:
“Benim aslında buraya gelmek gibi bir planım yoktu, okula da gitmem gerekiyor. Hollandalı öğretmenlerim ‘Ayşegül, bu senin vatani görevin biz senin arkandayız, her şeyini ayarlayacağız. Gitmen lazım, git. Ne yapabilirsen yap. Hayvanlara, insanlara ne yapabilirsen yap.’ dediler. Her şekilde yardımda bulunuyoruz ve devam edeceğiz. Bunun bir haftası, iki haftası yok. Bunun ayları, seneleri var. Bunun için yardım toplamaya devam etmek zorundayız. Türkiye’deki insanlar da Hollanda’daki Türkler de aynı şekilde bunu yapmak zorundayız. Bu bir başlangıç oldu. 4 günlüğüne Adana’ya geldik. Buradaki hayvanlara, kliniklere yardım ettik. İnşallah daha fazlası da gelir.”
Hollandalı yardımsever Carola van Tiel ise Türkiye’deki depremlerin ülkesinde de büyük üzüntüye neden olduğunu kaydetti.
Az da olsa yardımlarının dokunmasının kendilerini çok mutlu edeceğini vurgulayan Tiel, “Hollanda’dan insani yardım için çok para toplandı. Hollanda’da yaşayan kim varsa bağışta bulundu. Hayvanlar için de belirli bağışlar oldu.” dedi.
******************
Songül hakkında daha önce yayınlamış olduğum haber:
Babasının gazetelerdeki görüntüsü, bir şairi dile getirmiş ve sonra da şarkılara konu olmuştu.
‘Gurbetçiliğin, milyonlar üzerinde yarattığı travma’ başlıklı ve hazin fotoğrafların yer aldığı haberdeki ilk gurbetçi Şemsettin Mıhçı, arkasında temizlikçi çocuklar değil, topluma önderlik yapan çocuklar bıraktı.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Avrupa’ya temizlik ve ağır işler için getirilen Türkler’in geride bıraktıkları çocukları, babaları gibi pis ve ağır işler değil, topluma önderlik edecek kadar başarılı işlere el atıyorlar.
Bu durumu ortaya serecek çok sayıda iş adamımız oldu.
Eğitim görerek, ünlü firmalarda ve devlet kurumlarında yüksek görevler üstlenenler oldu.
İçtimai durumları el verdiği için siyasete girip milletvekili, Belediye Meclis Üyesi ve senator olanlar da oldu.
Hollanda’da müzisyenlik yapan Hüsnü Uysal, Hürriyet Gazetesi’nde birlikte çalıştığım Murat Çulcu’nun bir seri röportajında gördüğü fotoğraftan esinlenerek, elindeki kâğıda birkaç not düşmüştü. Hüsnü Uysal, 1982 yılında yazdığı o notları, 1984 yılında meydana gelen ırkçı olaylar nedeniyle sandığından çıkardı ve üzerinde bir çalışma yaparak ‘Özlem’ adlı bir şiir yazdı. Daha sonra bu şiiri şarkı yaptı.
Uysal’ın bu anısını 40 yıl sonra haber yaptım. Haberimin yayınlanmasından sonra, Sogül adlı bir bayandan mesaj geldi: ‘O fotoğraftaki adam benim babam’.
(En alttaki klibe bakınız)
Songül, “Gördüğüm fotoğrafta, önde olan ve oturan sarı çizmeli adamı hemen tanıdım. Ama onu kaybettiğim zaman 4 yaşındaydım ve babamı hayal meyal hatırlıyordum. Fotoğrafı anne ve ağabeyime gösterdiğim zaman, onlar da fotoğraftakinin babam olduğunu söylediler. Rahmetli olan babamın adı Şemsettin Mıhçı. Babamın omuz arkasında duranın da Hacı Tarhan amcaymış.’ diye yazdıktan sonra, babasına ait fotoğraflar ile ‘Bu adam benim babam’ şarkısının klibini göndermiş. ( Göz yaşartacak olan bu klibi de aşağıdaki haberlerin sonunda bulacaksınız.)
Şimdi gelelim, bir temizlik işçisi veya ağır işçi olarak gurbete ilk çıkan yurttaşlarımızdan Şemsettin Mıhçı’nın, geride bıraktığı kızı Songül’ün başarı hikâyesine.
Babasının kaldığı Rotterdam’ın banliyösü olan Maasluis’te yaşayan Songül, herkesin beklediği gibi temizlikçi olmadı. Babasının yarattığı imkânlarla eğitim gördü ve kendisine toplumda üst düzey zemin hazırlayacak diplomalar aldı.
Songül, haberimin başında gördüğünüz, hayvanlara yönelik faaliyetleri ile gönüllerde taht kurmuştu.
MÜSLÜMAN MEZARLIĞI
Songül’ün açmak istediği müslümanlar için özel mezarlık, Maasluis’te bir göl kenarından yeni açılan şehir mezarlığının içinde yer alacak.
Bulunduğu bölgede yaptığı bu başarılı faaliyet sayesinde çok sevilen Songül, şimdi de müslümanlar için özel bir mezarlık açılması için harekete geçti.
Maasluis’te bir göl kenarında kurulan yeni şehir mezarlığı içinde, müslümanlar için ayrı bir bölüm isteyen Songül’ün, bu isteğini de elde edeceğine inanılıyor.
********************* İşte, Songül’ü harekete geçiren Hüsnü Uysal haberi:
HÜSNÜ UYSAL’DAN EZİLMİŞLİĞİN VE HORLANMANIN ŞARKISI: ÖZLEM
Ünlü sanatçımız Hüsnü Uysal, gazetede gördüğü bir fotoğraftan etkilenerek yazdığı şiiri besteleyerek,
gurbetçilerin tercümanı olmuştu.
Zengin bir kariyere sahip olan Hüsnü Uysal, Hollanda’da sürdürdüğü çalışmalar ile dikkatleri çekmeye devam ediyor.
Müzik çalışmalarının yanı sıra, öykü, hikâye, masal anlatıcılığı yapan sanatçımız, kitap yazıyor ve film çekimleri yapıyor.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Yıllardır gurbette yaşayan yurttaşlarımızın maruz kaldıkları ayrımcılığı, aşağılanmayı ve horlanmayı dile getirir dururuz…
Hüsnü Uysal, tam 40 yıl önce gördüğü bir fotoğraftan etkilenerek, duygularını şiir olarak karalamaya başlamıştı.
Hürriyet gazetesinde yıllarca birlikte çalıştığım ve hatta ırkçılık konusunda ortak çalışma yaptığım sevgili Murat Çulcu, bu konuda bir seri röportaj yayınlamıştı. Hüsnü Uysal, işte o röportajın tanıtım fotoğrafını görmüştü. Bakınız neler diyor Hüsnü Uysal:
‘Yıl 1982, gazetelere bakarken gözüme takılan bir fotoğraf ilgimi çekmişti. Bu fotoğrafla ilgili yazıyı da okuyunca bayağı duygulanmıştım. O resme tekrar tekrar bakıp resimdeki kişiye: ‘Sana söz veriyorum. Bir gün senin için bir beste yapacağım.’ diye seslenmiştim.
Seslenmiştim ama, aradan iki yıl geçtikten sonra bana bu konuda ilham gelmişti.
Yıl 1984, yabancı işçilere yapılan bir takım aşağılamar, olumsuz davranışlar beni oldukça etkilemeye ve üzmeye başlamıştı.
Bir gün yolda yürürken kaldırım taşları ve benim yürüyüşümün ritmi sanki bana bir ilham veriyordu. Mırıldanmaya başlamıştım. Böylece bestemin ilk dörtlüsü ortaya çıkmış oldu.
Evde kalemimi elime alıp o anda gelen duygularımı kağıda işledim. Yazdığım bu sözlerin melodisini de zaman içerisinde geliştirmeye çalıştım. Sözleri daha sonra kendi kişiliğimin üzerine çevirip başlığını da ‘Özlem’ olarak değiştirdim.
Bugün de benim için hala yabancılar konusunda geçerliliğini koruyor bu sözler.
ÖZLEM
Dağları taşları dereyi tepeyi aştım
Çoluğu çocuğu kadınımı geride bıraktım
Ocağımdan ayrılınca düştüm eller arasına
Onlar mı ben mi yabancı anlayamadım hala
Evim ocağım taşım toprağım sıla hasretiyle yanarım
Hiçbir zaman tükenmeyecek benim özlem duygularım
Ağır işler verildi bana yılmadan çalıştım altında
Çocuklarımın lokmasını topladım ter damlalarımda
Bu toprağın insanı olsam da sevmediler sevemediler
Alın terimde Boğulsam da görmediler göremediler
Söz ve Müzik: Hüsnü Uysal
18 Ekim 1984 – 31 Ağustos 2003 16
Mayıs 2006 İstanbul 11. Noteri tarafından tescil edilmiştir/
Telif hakları Hüsnü Uysal’a aittir. İzinsiz kullanılamaz.