Ekici’nin BARIN Yönetim Kurulu üyeliği, THY’nin Hollanda’daki havacılık politikalarında söz sahibi olmasını sağlayacak kritik bir hamledir.
(Haberin Hollandacası en altta.
Nederlandse versie onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Bir süre önce, Hollanda’daki havayolu sektörünün en üst düzey temsil organı olan BARIN’ın yönetim kuruluna seçilen, Türk Hava Yolları Amsterdam Müdürü Şerafettin Ekici, bu tarihi gelişme ile, hem bireysel düzeyde bir başarıyı hem de Türk havacılığının uluslararası temsilde geldiği noktayı gözler önüne serdi.
BARIN NEDİR VE NEDEN ÖNEMLİDİR?
BARIN (Board of Airline Representatives in the Netherlands), Hollanda’da faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası havayolu şirketlerinin çıkarlarını savunan güçlü bir sektörel platformdur. Schiphol Havalimanı başta olmak üzere, tüm sivil havacılık altyapısıyla ilgili konularda hükümetle, regülatörlerle ve havalimanı otoriteleriyle doğrudan iletişim kurar, karar mekanizmalarını etkiler.
Bu çatı altında bulunan yaklaşık 50 havayolu şirketi, slot dağılımı, uçuş vergileri, çevresel düzenlemeler, sürdürülebilirlik politikaları ve hava sahası kullanımı gibi konularda ortak çıkarlarını savunur. Bu bağlamda BARIN yönetimine seçilmek, sadece kişisel bir takdir değil, temsil edilen havayolunun prestijini artıran stratejik bir pozisyondur.
BU GÖREV THY İÇİN NE İFADE EDİYOR?
Ekici’nin BARIN Yönetim Kurulu üyeliği, THY’nin Hollanda’daki havacılık politikalarında söz sahibi olmasını sağlayacak kritik bir hamledir. Bu görev sayesinde:
THY, Hollanda’daki hava taşımacılığı politikalarına doğrudan etki edebilecektir.
Schiphol Havalimanı’ndaki slot planlamaları, kapasite kullanımı ve diğer stratejik konularda daha aktif rol alabilecektir.
Sürdürülebilir havacılık, karbon emisyonu ve dijital dönüşüm gibi konularda geliştirilen sektörel politikaların şekillendirilmesine katkı sunacaktır.
Türk havayolu sektörünün Avrupa’daki genel imajı da bu temsille daha görünür ve saygın hale gelecektir.
TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK KAZANIM
Şerafettin Ekici’nin bu pozisyona seçilmesi, Türkiye’nin sivil havacılık alanında uluslararası temsil gücünün arttığını gösteriyor. Avrupa Birliği’nin ve yerel otoritelerin hava taşımacılığına ilişkin aldığı kararlar, sadece Hollanda ile sınırlı kalmayıp tüm Avrupa pazarını etkileyebilmektedir. Bu nedenle THY’nin bu masada yer alması, yalnızca şirket için değil, Türkiye’nin havacılık diplomasisi açısından da büyük önem taşır.
BIR GURUR TABLOSU
Şerafettin Ekici’nin BARIN yönetimine seçilmesi, hem kişisel kariyerinin hem de THY’nin küresel vizyonunun bir meyvesidir. Bu görev, Türk Hava Yolları’nın sadece bir taşıyıcı marka değil, aynı zamanda uluslararası havacılık sektörünün karar alıcı platformlarında söz sahibi bir güç olduğunu göstermektedir.
Bu gelişme, yurtdışındaki Türk profesyonellerin başarılarına bir yenisini daha eklerken, genç kuşaklara da ilham vermektedir.
ŞERAFETTİN EKİCİ KİMDİR?
Şerafettin Ekici, Türk Hava Yolları’nda uzun yıllardır çeşitli yöneticilik görevlerinde bulunmuş, THY’nin uluslararası yapılanmasında deneyim kazanmış, vizyoner bir yöneticidir. Halen Amsterdam Genel Müdürü olarak görev yapan Ekici, Hollanda pazarındaki rekabetçi ortamda THY’nin payını büyütmüş, şirketin marka değerini artırmıştır.
Ekici’nin müşteri odaklı hizmet anlayışı, yerel paydaşlarla kurduğu yapıcı ilişkiler ve dijitalleşmeye verdiği önem, THY’nin Avrupa’daki en önemli merkezlerinden biri olan Amsterdam hattında büyük başarılarla taçlanmıştır.
Şerafettin Ekici, bu anlamda sadece THY’nin değil, Türkiye’nin de gurur kaynağıdır.
*****************
THY AMSTERDAM DIRECTEUR ŞERAFETTİN EKİCİ GEKOZEN TOT BESTUURSLID VAN DE HOOGSTE LUCHTVAARTORGANISATIE IN NEDERLAND
De benoeming van Ekici tot bestuurslid van BARIN is een strategische zet die Turkish Airlines een stem geeft in het luchtvaartbeleid in Nederland.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
Onlangs is Şerafettin Ekici, de directeur van Turkish Airlines in Amsterdam, verkozen tot bestuurslid van BARIN, het hoogste vertegenwoordigende orgaan van de luchtvaartsector in Nederland. Deze historische ontwikkeling onderstreept zowel een persoonlijke prestatie als de internationale positie die de Turkse luchtvaart inmiddels heeft bereikt.
WAT IS BARIN EN WAAROM IS HET BELANGRIJK?
BARIN (Board of Airline Representatives in the Netherlands) is een invloedrijk platform dat de belangen behartigt van zowel nationale als internationale luchtvaartmaatschappijen die actief zijn in Nederland. BARIN onderhoudt direct contact met de overheid, regelgevende instanties en luchthavenautoriteiten over onderwerpen met betrekking tot de civiele luchtvaartinfrastructuur, met name op Schiphol.
Ongeveer 50 luchtvaartmaatschappijen onder deze paraplu verdedigen gezamenlijke belangen in zaken als slotverdeling, vliegtaksen, milieuregels, duurzaamheidsbeleid en luchtruimgebruik. Lid zijn van het BARIN-bestuur is dan ook niet alleen een persoonlijke eer, maar ook een strategische positie die het imago van de vertegenwoordigde luchtvaartmaatschappij versterkt.
WAT BETEKENT DEZE FUNCTIE VOOR TURKISH AIRLINES?
De benoeming van Ekici in het BARIN-bestuur is een cruciale stap die Turkish Airlines directe invloed geeft op het luchtvaartbeleid in Nederland. Dankzij deze functie kan THY:
Direct bijdragen aan het luchtvaartbeleid in Nederland;
Actiever deelnemen aan strategische onderwerpen zoals slotplanning en capaciteitsbeheer op Schiphol;
Mee vormgeven aan beleidsontwikkeling op het gebied van duurzame luchtvaart, CO₂-uitstoot en digitale transformatie;
Het algemene imago van de Turkse luchtvaartsector in Europa versterken.
EEN STRATEGISCHE WINST VOOR TURKIJE
De verkiezing van Şerafettin Ekici onderstreept de toegenomen internationale vertegenwoordiging van Turkije in de civiele luchtvaart. Beslissingen van de EU en lokale autoriteiten over luchtvaart hebben vaak een breder effect dan alleen Nederland – ze beïnvloeden de gehele Europese markt. Daarom is de aanwezigheid van Turkish Airlines aan deze tafel niet alleen belangrijk voor het bedrijf, maar ook voor de luchtvaartdiplomatie van Turkije.
EEN BRON VAN TROTS
De benoeming van Şerafettin Ekici in het bestuur van BARIN is zowel een bekroning van zijn persoonlijke loopbaan als een weerspiegeling van de wereldwijde visie van Turkish Airlines. Deze functie toont aan dat Turkish Airlines niet slechts een vervoersmerk is, maar een invloedrijke speler in besluitvormende platforms binnen de internationale luchtvaart.
Deze ontwikkeling voegt een nieuwe succesverhaal toe aan de prestaties van Turkse professionals in het buitenland en dient als inspiratie voor jongere generaties.
WIE IS ŞERAFETTİN EKİCİ?
Şerafettin Ekici is een visionaire manager met jarenlange ervaring in verschillende leidinggevende functies binnen Turkish Airlines. Momenteel is hij algemeen directeur in Amsterdam. Hij heeft het marktaandeel van THY in de competitieve Nederlandse markt vergroot en de merkwaarde versterkt.
Dankzij zijn klantgerichte aanpak, constructieve relaties met lokale partners en focus op digitalisering, heeft hij belangrijke successen geboekt op de Amsterdam-route – een van de belangrijkste hubs van Turkish Airlines in Europa.
Şerafettin Ekici is in die zin niet alleen een bron van trots voor Turkish Airlines, maar ook voor Turkije.
Rotterdam’daki din adamı İsmail Mercimek, İslam ile finans arasındaki uçurumu kapatıyor…
İsmail Mercimek, sadece ibadet değil; İslami finans, gençlik rehberliği ve çağdaş Müslüman yaşamı üzerine de söz sahibi bir din adamı.
“Tanrı, inanç ve para bir arada olabilir mi?” sorusuna, bilgisiyle, cesaretiyle ve çağın ruhuna uygun bakış açısıyla yanıt veriyor.
(Haberin Hollandacası en altta. Nederlandse versie onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Avrupa’nın kalbinde, çok kültürlü Rotterdam şehrinde bir camide görev yapan imam, sadece ibadet değil; finans, girişimcilik ve çağdaş yaşam konularında da rehberlik ediyor. Mevlana Camii’nin imamı İsmail Mercimek, klasik imam algısını yerle bir eden örnek bir figür olarak öne çıkıyor. “Tanrı, inanç ve para bir arada olabilir mi?” sorusuna, bilgisiyle, cesaretiyle ve çağın ruhuna uygun bakış açısıyla yanıt veriyor.
Mevlana Camii – Rotterdam: Modern zamanlarda bir inanç ve akıl merkezi.
İmam İsmail Mercimek: Minberden sadece nasihat değil, çözüm de sunuyor
İMAMIN YOLU MEDRESEYLE BİTMİYOR, BAŞLIYOR
İsmail Mercimek, yalnızca bir vaiz değil. Aynı zamanda İslami finans alanında yüksek lisans derecesine sahip bir akademisyen, sahada karşılaştığı pratik sorunlara çözüm üretmeye çalışan bir düşünür. Dropshipping’den borsa yatırımlarına, Klarna gibi ödeme sistemlerinden mortgage kredilerine kadar pek çok konuda toplumu bilgilendiren Mercimek, bilginin sadece minberde değil, hayatın içinde de yer alması gerektiğini savunuyor.
Toplumdan gelen sorular ise hiç de azımsanacak gibi değil: “Dropshipping caiz mi?” “EFT yatırımı helal midir?” “Web sitemde Klarna kullanılabilir mi?” “Mortgage kredisi almak günah mı?”
Mercimek, tüm bu sorulara yalnızca fıkhi cevaplar değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal yorumlar da getiriyor. Onun anlayışına göre imamlık, sadece namaz kıldırmak değil; aynı zamanda zamanın ihtiyaçlarına uygun dini rehberlik sağlamak demek.
FAİZLE DEĞİL, İMANLA BİR EV HAYALİ
Mercimek’in bu anlayışı, toplumun içinden gelen örneklerde karşılık buluyor. Rotterdamlı 28 yaşındaki Abdulsamed, iyi maaşlı bir işi olmasına rağmen Kur’an’da haram kılınan faiz nedeniyle mortgage kredisi kullanmayı reddediyor. Ev alabilecek gücü olmasına rağmen, hâlâ ailesiyle yaşadığını ve bunun kendisi için “utanç verici” olduğunu dile getiriyor.
Abdulsamed’in durumu bireysel değil; aksine toplumsal bir dönüşümün yansıması. Genç Müslümanlar, özellikle Avrupa’da yetişmiş olanlar, dini kuralları kültürel geleneklerden ayırarak daha bilinçli bir şekilde yaşıyor. “Ev alamadığımızdan değil, almak istemiyoruz,” diyen Abdulsamed, bu tercihinden ötürü özel kira piyasasına yönelmiş. Ancak orada da uygun ev bulmak neredeyse imkânsız. “Yatırım yapmaktan çok, helal yaşamayı önemsiyorum,” diyerek hayat felsefesini ortaya koyuyor.
KUR’AN’IN EKONOMİ FIKHI: TİCARET HELAL, FAİZ HARAM
İsmail Mercimek, Kur’an’daki “Ticaret helaldir, faiz haramdır” ayetini temel alarak modern finans sistemine dair yorumlar yapıyor. Ona göre, birine borç verip fazladan bir şey istemek, ihtiyaç sahibi üzerinden kazanç elde etmek anlamına gelir ve bu durum İslam’da kabul edilemez.
Bu yaklaşım, sadece teolojik bir duruş değil; aynı zamanda ekonomik bir alternatif önerme çabasıdır. Çünkü İslam’ın faiz yasağı, üretimi ve ticareti teşvik eden, toplumsal refahı önceleyen bir model öngörür. Mercimek’in ifadesiyle, “Para üretimden kazanılmalı; faizle değil.”
AVRUPA’DA HELAL MORTGAGE MÜMKÜN MÜ?
Peki bu prensiplerle ev sahibi olmak mümkün mü? İngiltere ve bazı İslam ülkelerinde evet. Mercimek, yüksek lisans eğitimini aldığı İstanbul’dan örnekler vererek, helal mortgage sistemlerini anlatıyor. En bilinen iki model, Murabaha ve Musharaka sistemleri.
Murabaha modelinde, banka evi kendi adına satın alır ve üzerine kâr koyarak tüketiciye satar. Bu kâr, faizin yerini alır.
Musharaka sistemindeyse banka ve müşteri evi ortaklaşa alır. Müşteri, bankaya kira öderken zamanla hisseleri devralır. Süreç sonunda ev tamamen tüketiciye ait olur.
Bu sistemler, faizli krediye alternatif olarak geliştirilmiştir ve İslam hukukuna uygundur. Ancak Hollanda’daki bankalar bu modelleri sunmaya istekli değil. ING ve Rabobank sözcüleri, helal mortgage’a yönelik taleplerin sınırlı olduğunu ve sistemin uygulama maliyetlerinin yüksekliğini öne sürüyor.
İSLAM’DA ZORUNLULUK VE İSTİSNALAR
Elbette İslam’da “Darura” yani zorunluluk ilkesi de mevcut. Eğer kişi gerçekten başka hiçbir alternatif bulamazsa, faizli sisteme geçici olarak başvurabilir. Ancak Mercimek’e göre, böyle bir zorunluluğun olup olmadığı dikkatle sorgulanmalıdır. “Sıcak bir evim var, yemeğim var, ailemle geçimim iyi,” diyen Abdulsamed, bu istisnaya başvurmamayı tercih ediyor.
FAİZ GELİRİNDEN ARINMAK: MODERN BİR ZÜHD ANLAYIŞI
Hem İsmail Mercimek hem de Abdulsamed, istemeden de olsa bankalarda faiz kazancı elde ettiklerini, fakat bu paraları kendilerine harcamadıklarını belirtiyor. Mercimek bu parayı ihtiyaç sahiplerine bağışlıyor. Abdulsamed ise sabun ve tuvalet kâğıdı alıp camilere hediye ettiğini söylüyor. “Riba kirli bir şeydir, bari temizliğe harcansın,” diyerek kendince sembolik bir çözüm geliştiriyor.
YENİ NESİL MÜSLÜMANLAR: İNANÇTA DERİN, HAYATTA AKTİF
İsmail Hoca, genç nesil Müslümanların ebeveynlerine kıyasla İslam’ın kurallarına daha bilinçli yaklaştığını vurguluyor. “Daha bilgili, daha araştırmacı ve daha özgüvenliler. Kültürle değil, inançla hareket ediyorlar. Ayrıca mali açıdan daha güçlü olduklarından, kira ödemekten korkmuyorlar,” diyor.
Bu nesil, tüketimden çok anlam, kazançtan çok helallik peşinde. Ev almak, araba sahibi olmak gibi göstergeler yerine; ahlaki bütünlük, toplumsal katkı ve dini sadakat onlar için ön planda.
AYDINLIK, SADECE IŞIKLA OLMAZ
İsmail Mercimek’in hikâyesi, modern çağda dinin yalnızca geleneksel alanlarda değil; finans, ticaret ve günlük karar alma süreçlerinde de ne kadar etkin olabileceğini gösteriyor. O, ne sadece bir imam ne de sadece bir akademisyen. O, çağdaş meseleleri iman süzgecinden geçirerek açıklayan, topluma yön veren bir entelektüel din adamı.
“Kim demiş İmam’dan aydın olmaz?”
Rotterdam’dan yükselen bu ses, cevabını çoktan vermiş:
Olur. Hem de öyle bir aydın olur ki; karanlık sadece chalets değil, yönsüzlükten de kurtulur.
*************** WIE ZEGT DAT EEN ‘VERLICHTE IMAM’ NIET KAN BESTAAN?
De Rotterdamse geestelijke İsmail Mercimek overbrugt de kloof tussen islam en financiën…
İsmail Mercimek is niet alleen een religieuze leider, maar ook een stem op het gebied van islamitische financiën, jongerenbegeleiding en het moderne islamitische leven.
Hij beantwoordt de vraag “Kunnen God, geloof en geld samengaan?” met kennis, moed en een eigentijdse visie.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
In het hart van Europa, in de multiculturele stad Rotterdam, begeleidt een imam niet alleen in religie, maar ook op het gebied van financiën, ondernemerschap en modern leven. İsmail Mercimek, imam van de Mevlana Moskee, is een voorbeeldige figuur die het klassieke beeld van de imam volledig doorbreekt. Hij beantwoordt de vraag “Kunnen God, geloof en geld samengaan?” met een eigentijdse en moedige benadering.
Mevlana Moskee – Rotterdam: Een centrum van geloof en rede in moderne tijden. Imam İsmail Mercimek: Niet alleen advies vanaf de preekstoel, maar ook oplossingen.
DE WEG VAN DE IMAM EINDIGT NIET BIJ DE MADRASA, HIJ BEGINT DAAR
İsmail Mercimek is niet slechts een prediker. Hij is ook een academicus met een master in islamitische financiën, en een denker die praktische oplossingen zoekt voor problemen die hij in de praktijk tegenkomt. Van dropshipping tot beleggen op de beurs, van betaalmethodes zoals Klarna tot hypotheekleningen – Mercimek informeert de gemeenschap over tal van onderwerpen.
Volgens hem moet kennis niet alleen op de kansel blijven, maar midden in het leven staan.
De vragen uit de gemeenschap zijn talrijk:
“Is dropshipping halal?”
“Is investeren via EFT toegestaan in de islam?”
“Mag ik Klarna gebruiken op mijn website?”
“Is het nemen van een hypotheek haram?”
Mercimek geeft niet alleen juridische (fiqh) antwoorden op deze vragen, maar voegt er ook morele en sociale interpretaties aan toe. Volgens hem is een imam niet alleen iemand die het gebed leidt, maar ook iemand die religieuze begeleiding biedt volgens de behoeften van deze tijd.
EEN HUIS DROMEN OP GELOOF, NIET OP RENTE
Mercimek’s benadering vindt weerklank in echte levensverhalen. De 28-jarige Rotterdammer Abdulsamed weigert, ondanks een goed inkomen, een hypotheek vanwege het renteverbod in de Koran. Hij woont nog steeds bij zijn ouders, wat hij “beschamend” vindt, ondanks dat hij een huis zou kunnen kopen.
Abdulsamed’s situatie is niet individueel, maar weerspiegelt een bredere maatschappelijke verandering. Jonge moslims, vooral degenen die in Europa zijn opgegroeid, leven hun geloof bewuster, los van culturele tradities. “We kopen geen huis niet omdat we het niet kunnen, maar omdat we het niet willen,” zegt Abdulsamed. Hij huurt liever privé, maar daar is het bijna onmogelijk om een geschikte woning te vinden. “Voor mij is halal leven belangrijker dan investeren,” legt hij zijn levensfilosofie uit.
DE ECONOMISCHE JURISPRUDENTIE VAN DE KORAN: HANDEL IS TOEGESTAAN, RENTE IS VERBODEN
İsmail Mercimek baseert zijn visie op de Koranverzen waarin staat: “Handel is toegestaan, rente is verboden.” Volgens hem betekent rente vragen over een lening dat men winst wil maken over de nood van een ander iets dat in de islam verboden is.
Deze houding is niet alleen theologisch, maar ook een poging tot het aandragen van economische alternatieven. Het islamitische renteverbod moedigt productie en handel aan, en streeft naar maatschappelijk welzijn. Zoals Mercimek zegt: “Geld moet worden verdiend door productie, niet door rente.”
IS EEN HALAL-HYPOTHEEK MOGELIJK IN EUROPA?
Is het mogelijk om onder deze principes een huis te kopen? In Engeland en sommige islamitische landen wel. Mercimek geeft voorbeelden uit zijn masterstudie in Istanboel over halal hypotheekmodellen. De twee bekendste zijn Murabaha en Musharaka.
Bij Murabaha koopt de bank het huis en verkoopt het met winst aan de klant. Deze winst vervangt de rente.
Bij Musharaka kopen klant en bank samen het huis. De klant betaalt huur en koopt geleidelijk het aandeel van de bank over. Aan het eind is het huis volledig van de klant.
Deze systemen zijn ontwikkeld als alternatief voor renteleningen en voldoen aan de islamitische wet. Maar banken in Nederland tonen weinig interesse. ING en Rabobank wijzen op de beperkte vraag en de hoge uitvoeringskosten.
NOODSITUATIES EN UITZONDERINGEN IN DE ISLAM
Natuurlijk kent de islam ook het principe van “darura” noodzaak. Als er echt geen alternatief is, mag men tijdelijk een rentesysteem gebruiken. Maar volgens Mercimek moet goed onderzocht worden of er werkelijk sprake is van nood. “Ik heb een warm huis, eten en een goed leven met mijn familie,” zegt Abdulsamed, die ervoor kiest geen gebruik te maken van deze uitzondering.
ONTRENTENING VAN INKOMSTEN: EEN MODERNE VORM VAN ASCETISME
Zowel Mercimek als Abdulsamed geven aan dat ze soms rente ontvangen via hun bank, maar dat geld geven ze niet uit aan zichzelf. Mercimek doneert het aan behoeftigen. Abdulsamed koopt er zeep en toiletpapier van en schenkt dit aan moskeeën. “Rente is iets onreins; laat het dan op zijn minst aan reinheid bijdragen,” zegt hij als symbolische oplossing.
EEN NIEUWE GENERATIE MOSLIMS: DIEPGELOVIG EN MAATSCHAPPELIJK ACTIEF
İsmail Mercimek benadrukt dat jonge moslims bewuster omgaan met geloof dan hun ouders. “Ze zijn beter geïnformeerd, onderzoekend en zelfverzekerd. Ze handelen op basis van geloof, niet van cultuur. En financieel zijn ze sterker, dus ze zijn niet bang voor huren,” zegt hij.
Deze generatie jaagt niet zozeer consumptie of bezit na, maar zoekt betekenis, morele integriteit en religieuze trouw.
VERLICHTING KOMT NIET ALLEEN VAN LICHT
Het verhaal van İsmail Mercimek laat zien dat religie in de moderne tijd niet alleen een rol speelt in traditionele domeinen, maar ook in financiën, handel en dagelijkse beslissingen.
Hij is noch alleen een imam, noch slechts een academicus. Hij is een intellectuele geestelijke die hedendaagse kwesties belicht door het filter van geloof.
“Wie zegt dat een imam geen verlichter kan zijn?”
De stem die uit Rotterdam klinkt, heeft het antwoord al gegeven:
Jawel. En zo’n verlichter bevrijdt niet alleen van onwetendheid, maar ook van richtingloosheid.
İsviçre Haber Sitesi, Corendon otelindeki uçak süitli odasını, Avrupa’nın en sıra dışı otel odalarından biri olarak seçti.
Amsterdam’daki diğer iki otelinden birinin bahçesine uçak yerleştiren Corendon, bir kolej binasından oluşturulan otele de 5’inci yıldızı aldı.
‘Havacılık’ ve ‘Tur operatörlüğü’nden sonra ‘Otelcilik’te de devleşen Corendon, dost güldürüyor, düşman çatlatıyor.
(Haberin Hollandacası en altta. Nederlandse versie van het nieuws is onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı:
İsviçreli haber sitesi ‘20 Minuten’, Corendon’un Amsterdam New-West’te bulunan otelindeki ‘uçak süiti’ odasını, ‘Avrupa’nın en sıra dışı beş otel odasından biri’ olarak adlandırdı. Listede Belçika, İtalya, Slovakya ve Yunanistan gibi ülkelerdeki dikkat çekici konaklama yerleri de yer alıyor. Amsterdam Nieuw-West’teki süitin merkezinde gerçek bir Boeing 737’nin kokpiti bulunuyor.
ŞEHRİN ORTASINDA BİR UÇAKTA UYUMA DENEYİMİ
Boeing 737 Süitin’e, misafirler orijinal uçak kapısından giriş yapıyor ve içeride üç sıra koltuk, bir mutfak (galley) ve tam donanımlı bir kokpitle karşılaşıyor. Kokpit, binadan dışarı doğru uzanıyor ve şehir manzarası sunuyor. Süit 120 metrekarelik bir alana sahip ve içinde king-size yatak, geniş bir banyo, oturma alanı ve havacılıktan ilham alan birçok orijinal detay bulunuyor.
MORSLAR, ŞELALELER VE UÇAN BİR PİRAMİT ARASINDA
Haberde ayrıca dört dikkat çekici otel odasından daha bahsediliyor: Belçika’daki Pairi Daiza hayvanat bahçesinde yer alan bir ‘Mors süiti’, Yunanistan’ın Ios adasında özel havuzlu ve açık hava sinemalı bir ‘Villa’, İtalya’nın güneyinde yer altı ‘Jakuzili ve şelaleli’ bir süit ile, Bratislava’da rengarenk bir ‘Piramit’ şeklindeki bir sanat oteli…
Tüm bu hayal gücü ürünü yerlerin arasında, Corendon’un ‘Kokpit süiti’ öne çıkıyor. Bu süitin çok ünlenmiş olması, özellikle TikTok’ta viral olan videosunun, 25 milyondan fazla izlenmiş olması sayesinde gerçekleşti.
CORENDON’UN OTELCİLİK SERÜVENİ…
Hollanda’nın büyük tur operatörlerini geride bırakan Corendon, tur operatörlüğü ve havacılıktan sonra soyunduğu otelcilikte de gündem yaratmaya başladı.
Başlangıçta, uçakları ile taşıdıkları yolcuları barındırmak için pek çok yerde otel kiraladı.
Türkiye’de ve İbiza’da pek çok yerde otel kiralayan Corendon, sahibi oldukları ilk oteli Amsterdam’da inşa etti.
Corendon’un Amsterdam’da ilk inşa ettiği ve içinde kokpitli uçak süisti bulunan otel
OTEL İNŞAATLARINA DEVAM
Daha sonra bir Kolej binasını kaliteli bir otel olarak hizmete açan Corendon, Hollanda’daki son oteli de havalimanına yakın Badhoevedorp’ta açtı. 680 odalı olan bu otel Hollanda ve hatta Benelüks’ün en büyük oteli olarak bir ilki gerçekleştirdi.
Bahçesine, sahibi oldukları ve kullanmadıkları bir Boeing 747 uçağı yerleştiren Corendon, bu uçağın otele yerleştirilişi sırasında kapatılan oto yolları nedeniyle, Hollanda’da günün konusu olmuştu.
Corendon’un havalimanına yakın Badhoevedorp köyündeki uçaklı oteli
KARAYİPLER’DEKİ OTEL
Corendon, Hollanda’nın Karayipler’deki Curaçao şehrinde de bir otel inşa etti. Genellikle Hollanda’dan gidenler ve Amerikalılar’ın rağbet ettiği bu otel de, beğenilen gelişmeler içinde ön sırada yer alıyor.
Corendon’un Curaçao adasındaki yeni oteli, Amerikalılar tarafından ilgi görüyor.
CORENDON’UN THE COLLEGE HOTEL’İ 5 YILDIZLI OLDU
Bir Kolej binasından, lüks ve eğlenceli bir otele dönüştürülen The College Hotels’i, 5 Yıldızlı yapan Hotelsterren Başkanı, ilgili plaketi Corendon’un ortaklarından Atilay Uslu’ya verdi.
Amsterdam-Zuid’deki Roelof Hartplein’de yer alan Corendon’a ait The College Hotel, 5 yıldızlı bir otel oldu. Sertifika, ‘Hotelsterren’ (Otel Yıldızları) adlı kuruluşun başkanı tarafından Atilay Uslu’ya takdim edildi. Hotelsterren kuruluşu, Hollanda’daki otelleri, Avrupa Otel Sınıflandırması’na göre, sundukları olanaklar ve hizmetler açısından değerlendiriyor.
Corendon Hotels & Resorts Genel Müdürü Atacan Uslu bu konuda şunları söyledi: “Bu, son derece gurur duyduğumuz bir başarı ve bu harika haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. Muhteşem bir başarı!” Atacan Uslu sözlerine şöyle devam etti: “The College Hotel Amsterdam, Autograph Collection’ın bir kez daha prestijli Green Key Nederland Gold sertifikasını kazandığını duyurmaktan gurur duyuyorum. Bu yenilenen takdir, sürdürülebilirliğe, sorumlu misafirperverliğe ve çevresel etkilerimizi en aza indirme konusundaki sürekli bağlılığımızı yansıtmaktadır.”
Atacan Uslu sözlerini, “Green Key Gold sertifikası, sürdürülebilir uygulamalara ve çevresel sorumluluğa bağlılık gösteren otel, hostel ve diğer konaklama türlerine verilen saygın bir eko-etikettir. Green Key programı, bir tesisin enerji verimliliği, atık yönetimi, su tasarrufu ve topluluk katılımı gibi çeşitli operasyonel alanlarını değerlendirir. Green Key Gold sertifikası almak, bir tesisin temel gerekliliklerin ötesine geçerek gelişmiş ve kapsamlı sürdürülebilirlik önlemlerini uyguladığını gösterir. Bu, konaklama sektöründe çevresel sorumluluk alanında mükemmelliğin bir göstergesidir.
Otelimizin çevre dostu özelliklerini daha da geliştirmeye yönelik çabalarımıza kararlılıkla devam ediyor, çevre ve hizmet verdiğimiz topluluklar üzerinde sürekli olarak olumlu bir etki yaratmayı hedefliyoruz.” diye tamamladı.
CORENDON’UN SON ATRAKSİYONU
Turizmin öncüsü Corendon, çeyrek asırlık serüvenini gökyüzüne işledi.
25’inci yıl kutlamaları kapsamında 50 bin müşterisine çiçek gönderen şirket, dünyanın ilk dövme kaplı uçağıyla havacılık tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Kurulduğu günden bu yana turizmi yeniden tanımlayan Corendon, 25’inci kuruluş yıl dönümünü yalnızca anmakla kalmadı, adeta bir sanat ve duygusal bağlılık manifestosuna dönüştürdü.
Türkiye ve Avrupa’daki milyonlarca yolcunun güvenle tercih ettiği marka, geçmişine duyduğu saygıyı ve geleceğe dair umutlarını gökyüzünde şekillendirdi.
UÇAN TUVAL: “SWEET LOUISE”
Dünyada bir ilk olarak, Corendon’a ait Boeing 737-MAX9 tipi yolcu uçağı, ünlü Hollandalı dövme sanatçısı Henk Schiffmacher tarafından tasarlanan dövmelerle kaplandı. Yaklaşık 200 metrekarelik bu tasarım, sadece teknik bir başarı değil; aynı zamanda insanın iç dünyasını, yolculuk etme tutkusunu ve özgürlük arzusunu sembolize eden eşsiz bir sanat eseri.
“Sweet Louise” adı verilen bu özel uçak, klasik denizci dövmelerinden ilham alan görsellerle donatıldı. Kalpler, kuşlar, pusulalar, ev sembolleri ve tasarımın merkezinde yer alan motosikletli kalp şeklinde bir korsan figürü… Hepsi, yolculuk kavramının yalnızca fiziksel değil, duygusal bir deneyim olduğunu anlatıyor.
Sanatçı Schiffmacher duygularını şöyle ifade ediyor: “Dövmeler insanın hikâyesini anlatır. Bu tasarım, insanların yolda olma hâlini, bir yere ait olma arzusunu ve dünyayı tanıma heyecanını yansıtıyor. Böyle bir projenin bir parçası olmaktan büyük gurur duyuyorum. Artık bu hikâye gökyüzünde süzülecek.”
ATİLAY USLU’NUN HAYALİYDİ, GERÇEK OLDU
Corendon’un kurucularından Atilay Uslu, markayı 2000’li yılların başında Hollanda’da mütevazı bir seyahat acentesi olarak kurdu. Antalya’nın turizm potansiyeline inanan ve Avrupalı turistlere “güneşi ve denizi” keşfettirmeyi amaçlayan Uslu, yıllar içinde Corendon’u sadece bir tur operatörü değil, aynı zamanda bir havayolu, bir otel zinciri ve bir yaşam markasına dönüştürdü.
25’inci yıl projesi, aynı zamanda Uslu’nun yıllardır hayalini kurduğu bir “sanatla uçuş” fikrinin vücut bulmuş haliydi. Bu proje, Corendon’un sadece taşımacılık yapan bir şirket değil, ilham veren bir yaşam deneyimi sunduğunun kanıtı oldu.
YILDIRAY KARAER VE BÜYÜYEN MARKA VİZYONU
Şirketin diğer kurucu ortağı Yıldıray Karaer, Corendon’un Türkiye ayağındaki yapılanmasında büyük rol oynadı. Türkiye’nin en stratejik bölgelerinde oteller açarak markanın “tatil deneyimi” alanındaki gücünü pekiştiren Karaer, Corendon’un entegre turizm modelini inşa eden isimlerin başında geliyor. Karaer, dövmeli uçak projesiyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Seyahat sadece bir A noktasından B noktasına gitmek değildir. Anılar, duygular, hikâyeler taşırız. Sweet Louise bu hikâyeleri taşıyan bir sembol artık.”
CORENDON CEO’SU GÜNAY USLU: TURİZMDE KADIN LİDERLİĞİNİN GÜÇLÜ SESİ
Corendon’un bugünkü CEO’su, aynı zamanda Hollanda’nın eski Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanı olan Günay Uslu, projeyi ilk duyduğunda çok heyecanlandığını söylüyor. Akademik geçmişi, sanata olan ilgisi ve kültürel projelerdeki deneyimi sayesinde, bu sıra dışı kutlamanın yaratıcı ruhuna yön veren isimlerden biri oldu.
Günay Uslu projeyle ilgili şu sözleri sarf etti: “Uçmak bir teknolojik başarı olabilir ama aynı zamanda şiirsel bir eylemdir. Sweet Louise, yalnızca gökyüzünde süzülen bir araç değil; insanın iç dünyasındaki merakı, yolculuk tutkusunu ve aidiyet ihtiyacını yansıtan uçan bir metafor.”
50 BİN ÇİÇEKLE SEVGİ DAĞITTI
Bir Corendon müşterisi olarak, benim de evime gelen büyük bir paket içindeki vazolu çiçekler, günlerce çalışma yapan CEO Günay Uslu’nun da elinden geçti.
25’inci yıl kutlamaları bununla da sınırlı kalmadı. Corendon, bugüne dek kendisini tercih eden 50 bin müşterisine çiçekli vazolar göndererek minnettarlığını ifade etti. Bu jest, markanın yalnızca kâr odaklı değil; yolcusunu düşünen, ona değer veren bir kültüre sahip olduğunu bir kez daha gösterdi.
Gelecek İçin İlham Veren Bir Hikâye
Bugün Corendon, Avrupa’da ve Türkiye’de milyonlarca kişinin seyahat alışkanlıklarını değiştirmiş bir marka. Ama belki de daha önemlisi, Corendon bir duygu… Bir yolculuk sevgisi, bir keşif arzusu ve şimdi de bir sanat manifestosu.
Bakalım Corendon, daha nice etkinlik ve atraksiyonlarını nasıl sürdürecek?
**********************
CORENDON WINT ‘UITZONDERLIJKE SUITEKAMER’ ONDERSCHEIDING IN HOTELINDUSTRIE NA SUCCES IN LUCHTVAART EN TOUROPERATING
Een Zwitserse nieuwssite heeft de vliegtuigsuitekamer in het Corendon-hotel uitgeroepen tot een van de meest buitengewone hotelkamers van Europa.
Corendon, dat een vliegtuig in de tuin van een van zijn twee andere hotels in Amsterdam heeft geplaatst, heeft ook een vijfde ster gekregen voor het hotel dat is gecreëerd uit een voormalig schoolgebouw.
Na zijn succes in de luchtvaart en als touroperator, heeft Corendon nu ook een prominente positie verworven in de hotelindustrie, tot vreugde van zijn vrienden en tot afgunst van zijn concurrenten.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
De Zwitserse nieuwssite ’20 Minuten’ heeft de ‘vliegtuigsuite’ in het Corendon-hotel in Amsterdam Nieuw-West uitgeroepen tot een van de vijf meest buitengewone hotelkamers van Europa. De lijst bevat ook opmerkelijke accommodaties in landen als België, Italië, Slowakije en Griekenland. In het midden van de suite in Amsterdam Nieuw-West bevindt zich de cockpit van een echte Boeing 737.
EEN SLAAPERVARING IN EEN VLIEGTUIG MIDDEN IN DE STAD
Gasten betreden de Boeing 737 Suite via de originele vliegtuigdeur en worden binnen begroet met drie rijen stoelen, een kombuis en een volledig uitgeruste cockpit. De cockpit steekt uit het gebouw en biedt uitzicht op de stad. De suite beslaat een oppervlakte van 120 vierkante meter en beschikt over een kingsize bed, een ruime badkamer, een zithoek en vele originele details geïnspireerd op de luchtvaart.
TUSSEN WALRUSSEN, WATERVALLEN EN EEN VLIEGENDE PIRAMIDE
Het artikel noemt ook vier andere opvallende hotelkamers: een “walrussuite” in de dierentuin Pairi Daiza in België, een villa op het Griekse eiland Ios met een privézwembad en openluchtbioscoop, een ondergrondse suite in Zuid-Italië met jacuzzi en waterval, en een kleurrijk kunsthotel in de vorm van een piramide in Bratislava.
Tussen al deze fantasierijke verblijven springt Corendons “Cockpitsuite” eruit. De internationale bekendheid van deze suite is vooral te danken aan de virale TikTok-video, die meer dan 25 miljoen keer is bekeken.
HET HOTELAVONTUUR VAN CORENDON…
Corendon, dat grotere touroperators in Nederland achter zich heeft gelaten, begon na zijn successen in luchtvaart en touroperating ook naam te maken in de hotelsector.
Aanvankelijk huurde Corendon hotels om de passagiers te huisvesten die zij met hun vliegtuigen verelerden, onder andere in Turkije en op Ibiza. Hun eerste zelfgebouwde hotel kwam in Amsterdam, waarin zich ook de beroemde cockpitsuite bevindt.
HOTELBOUW GAAT DOOR
Daarna opende Corendon een voormalig schoolgebouw als kwalitatief hotel, en het nieuwste hotel verrees in Badhoevedorp, vlakbij Schiphol.
Met 680 kamers is dit hotel het grootste van Nederland en zelfs van de hele Benelux.
In de tuin van dit hotel plaatste Corendon een eigen, niet meer gebruikte Boeing 747.
De wegen die voor deze operatie moesten worden afgesloten, maakten het tot een nationaal gespreksonderwerp.
HET HOTEL IN DE CARAÏBEN
Ook in het Caribisch gebied bouwde Corendon een hotel, in de stad Willemstad op Curaçao.
Vooral Nederlandse en Amerikaanse toeristen bezoeken dit hotel, dat zich al snel populair heeft gemaakt.
THE COLLEGE HOTEL VAN CORENDON NU 5-STERRENHOTEL
Het voormalige schoolgebouw, omgetoverd tot luxueus en stijlvol hotel, kreeg onlangs zijn vijfde ster. De voorzitter van Hotelsterren overhandigde de plaquette persoonlijk aan medeoprichter Atilay Uslu.
The College Hotel, gelegen aan het Roelof Hartplein in Amsterdam-Zuid, werd aldus officieel erkend als 5-sterrenaccommodatie.
Hotelsterren beoordeelt hotels in Nederland aan de hand van de Europese hotelclassificatie, gebaseerd op faciliteiten en service.
Corendon Hotels & Resorts-Generaalmanager Atacan Uslu: Een grote trots.
Uslu verklaarde: “Dit is een prestatie waar we enorm trots op zijn en ik wil dit prachtige nieuws graag delen. Een geweldig succes!”
En hij vervolgde: “The College Hotel Amsterdam, onderdeel van Autograph Collection, heeft opnieuw het prestigieuze Green Key Nederland Gold-certificaat ontvangen.
Deze erkenning weerspiegelt onze voortdurende inzet voor duurzaamheid, verantwoord gastheerschap en het minimaliseren van onze impact op het milieu.”
“Het Green Key Gold-certificaat is een gerenommeerd eco-label dat wordt toegekend aan hotels, hostels en andere accommodaties die blijk geven van duurzame werkwijzen en milieubewustzijn.
Het programma beoordeelt aspecten als energie-efficiëntie, afvalbeheer, waterbesparing en betrokkenheid bij de gemeenschap.
Het verkrijgen van het Gold-niveau betekent dat de accommodatie verder gaat dan de basisvereisten en geavanceerde duurzaamheidsmaatregelen hanteert.”
“Wij blijven ons inzetten om de milieuvriendelijke eigenschappen van ons hotel te verbeteren, met als doel een blijvend positieve impact te hebben op het milieu en de gemeenschappen die we bedienen.”
DE LAATSTE STUNT VAN CORENDON
Corendon, pionier in de toerismesector, schreef zijn 25-jarige reis letterlijk in de lucht.
In het kader van de jubileumvieringen stuurde het bedrijf bloemen naar 50.000 klanten en opende het een nieuw hoofdstuk in de luchtvaartgeschiedenis met ‘s werelds eerste met tatoeages bedekte vliegtuig.
Sinds de oprichting heeft Corendon toerisme opnieuw gedefinieerd. Het 25-jarig bestaan was niet slechts een moment van herdenking, maar een ware artistieke en emotionele uiting van verbondenheid.
Het merk, vertrouwd door miljoenen reizigers in Turkije en Europa, toonde zijn respect voor het verleden en zijn hoop voor de toekomst… in de lucht.
VLIEGEND CANVAS: “SWEET LOUISE”
Voor het eerst in de wereld werd een passagiersvliegtuig een Boeing 737-MAX9 van Corendon bedekt met tatoeagekunst ontworpen door de beroemde Nederlandse tatoeëerder Henk Schiffmacher.
Deze 200 vierkante meter grote creatie is niet alleen een technisch kunststuk, maar ook een artistieke uiting van de menselijke ziel, reislust en verlangen naar vrijheid.
Het vliegtuig, genaamd “Sweet Louise”, is versierd met afbeeldingen geïnspireerd op klassieke zeemans-tatoeages: harten, vogels, kompassen, huis-symbolen en centraal daarin een piraatfiguur in de vorm van een hart met een motorfiets.
Al deze symbolen drukken uit dat reizen niet alleen een fysieke, maar ook een emotionele ervaring is.
Kunstenaar Henk Schiffmacher verwoordde het als volgt: “Tatoeages vertellen het verhaal van een mens. Dit ontwerp weerspiegelt de staat van onderweg zijn, het verlangen ergens bij te horen en de opwinding van het ontdekken van de wereld. Ik ben er trots op om deel uit te maken van zo’n project. Dit verhaal zal nu ook door de lucht reizen.”
HET WAS DE DROOM VAN ATİLAY USLU, EN ZE WERD WERKELIJKHEID
Corendon-medeoprichter Atilay Uslu startte het bedrijf begin 2000 als bescheiden reisbureau in Nederland.
Hij geloofde in het toeristische potentieel van Antalya en wilde Europese reizigers laten kennismaken met zon en zee.
In de loop der jaren groeide Corendon uit tot niet alleen een touroperator, maar ook een luchtvaartmaatschappij, hotelketen en een levensstijlmerk.
Het 25-jarige jubileumproject gaf vorm aan Uslu’s droom om kunst en luchtvaart samen te brengen en bewees dat Corendon meer is dan vervoer: het biedt inspiratie en beleving.
YILDIRAY KARAER EN DE GROEIENDE MERKVISIE
Medeoprichter Yıldıray Karaer speelde een sleutelrol in de uitbouw van Corendon in Turkije.
Door hotels te openen op strategische locaties versterkte hij Corendon’s positie als totaalaanbieder van vakanties.
Over het tatoeagevliegtuig zei Karaer: “Reizen is niet alleen van A naar B gaan. We dragen herinneringen, emoties en verhalen met ons mee. Sweet Louise is nu een symbool van die verhalen.”
GÜNAY USLU: DE STERKE VROUWELIJKE STEM IN TOERISME
De huidige CEO van Corendon, en voormalig Minister van Onderwijs, Cultuur en Wetenschap van Nederland, Günay Uslu, vertelde dat ze direct enthousiast was over het project.
Met haar academische achtergrond, interesse in kunst en ervaring met culturele projecten gaf zij richting aan de creatieve geest achter deze unieke viering.
Zij verklaarde: “Vliegen mag dan een technische prestatie zijn, het is ook een poëtische daad. Sweet Louise is niet zomaar een toestel dat door de lucht zweeft; het is een vliegende metafoor voor de menselijke nieuwsgierigheid, reislust en behoefte aan verbondenheid.”
50.000 BLOEMEN VOL LIEFDE
Als Corendon-klant ontving ook ik een grote doos met bloemen, die zo werd bevestigd met zorg door CEO Günay Uslu zelf zijn samengesteld.
De jubileumviering bleef daar niet bij: Corendon verraste 50.000 trouwe klanten met bloemen in vazen als blijk van dankbaarheid.
Deze geste onderstreepte dat Corendon geen kille commerciële speler is, maar een merk dat waarde hecht aan de klant en aan emotionele verbondenheid.
EEN VERHAAL DAT INSPIREERT VOOR DE TOEKOMST
Vandaag de dag heeft Corendon de reisgewoonten van miljoenen mensen in Europa en Turkije veranderd.
Maar nog belangrijker: Corendon is een gevoel…
Een liefde voor reizen, een drang naar ontdekking en nu ook een artistiek manifest.
Wat zal Corendon in de toekomst nog meer aan unieke belevenissen brengen?
Hollanda’da yaşayan tarih araştırmacısı Tütüncü’nün onlarca eserde imzası var. Geleceğe yönelik iki büyük projenin akibeti ne olacaktı?
Hayata dönen ve dünyada parmakla gösterilecek olan bir Rehabilite Merkezi’de kalan örnek adamla söyleşi.
Sözü edilen Heliomare adlı Rehabilite Merkezi, Türkiye’de klinik azlığı yaşanırken, 1932’de kurulmuş.
(Haberin Hollandacası en sonda.
Nederlandse versie van het nieuws onderaan)
İlhan KARAÇAY yazdı:
Hollanda’daki arşivlerde Türkiye’nin kayıp izlerini sabırla arayan, Osmanlı’nın Avrupa’daki ayak izlerini belgeleyen, her biri tarihe ışık tutan onlarca yayına imza atan bir isim: Mehmet Tütüncü. O yalnızca bir tarihçi değil, aynı zamanda hafızanın bekçisi. Geçmişin karanlık köşelerinde kalan belgeleri bulup gün ışığına çıkaran, sonra da onları bugünün belleğine işleyen bir gönüllü bilgedir.
Ancak hayat, Mehmet’e de tarihin cilvelerinden birini sundu. Geçtiğimiz hafta geçirdiği ani bir beyin kanaması, onu ölümle burun buruna getirdi. Sol tarafına inen felç, hayallerinin tam ortasında bir çizik gibi durdu. İlk günler yoğun bakımda geçti. Sevenleri, “Acaba bir daha aramızda olur mu?” diye sordu kendi kendine. Şükür ki Mehmet gitti ama geri döndü. Geri döndü ama ardında dramatik bir ihtimal bırakarak: Ya gitseydi?
Ya gitseydi… Haarlem’de kurulacak Türk Kütüphanesi ne olacaktı? Haarlem’in bir banliyösünde açılacak Türkiye Müzesi’nin akibeti ne olacaktı?
İkisi de, imzaları atılmış, inşaatları son aşamaya gelmiş projeler. Eğer Mehmet Tütüncü o hastane odasından geri dönemeseydi, bu iki kültürel yapı da yalnızca yarım kalmış hayaller arasında yerini alacaktı. Neyse ki olmadı. O, yazılmamış kitaplarına, açılmamış sergilerine, kurulmamış müzesine geri dönmeyi başardı.
Ve şimdi yeniden hayata tutunmak için çok özel Heliomare Rehabilitasyon Merkezi’nde.
Ziyaretine gittiğimde her zamanki gibi umutluydu. Vücudu yorgun ama bakışı diriydi. “Yazacak çok şey var daha,” dedi fısıltıyla. Ben de o an anladım: Bu adam sadece geçmişi değil, geleceği de kurtarıyor.
İşte tam da bu noktada, Mehmet’in yeniden doğuşuna ev sahipliği yapan Heliomare’i sizlere anlatmam gerekiyor.
Çünkü orası yalnızca bir tedavi merkezi değil, hayallerin yeniden kurulduğu bir yerdir…
Az sonra tanıtacağım size Heliomare’yi.
Tarihi yaşamak ayrı, yazmak ayrı meziyettir. Oysa Mehmet Tütüncü ikisini birden yaptı. Hem yaşadı, hem yazdı. Kimi zaman Osmanlı arşivlerinde, kimi zaman Hollanda’nın tozlu belgelerinde, bazen de İstanbul’un bilinmeyen sokaklarında…
Türkiye ile Hollanda arasında kurulan 400 yıllık ilişkileri belgelerle ortaya koydu. Atatürk’ün Merkez Bankası’nı kurarken Hollanda’dan yardıma çağırdığı, bu çağrıya cevap veren Hollanda Merkez Bankası Müdürü Gerard Vissering’in Ankara’ya uzanan serüvenini kaleme aldı. Yalnızca bir kitap değil, iki ülkenin ekonomik hafızasını sundu bize.
Yine o yazdı, Osmanlı döneminde İstanbul’a yerleşen ve bugün hâlâ hatırlanan Testa ailesinin hikâyesini. Tütüncü, geçmişi yalnızca belgelemekle kalmadı, ona ruh verdi.
Şimdi ise kendisi zamana karşı bir savaştan sağ çıktı.
Geçtiğimiz hafta geçirdiği beyin kanaması sonucu sol tarafı felç oldu. İlk günler yoğun bakımda geçti. Dönüp dönmeyeceği meçhuldü. Ölümle arasında sadece ince bir çizgi vardı.
Ama gitmedi. Geri döndü.
Ve geride, az önce de sözünü ettiğim şu sorular kaldı: Ya 400 yıllık arşiv bilgisi de onunla gitseydi?
Ya Vissering’i anlatan o kitap hiç yazılmasaydı?
Ya kurulmak üzere olan Haarlem Türk Kütüphanesi ve Türkiye Müzesi hayata geçemeden raflarda hayal olarak kalsaydı?
İşte bu yüzden, Tütüncü’nün geri dönüşü sadece bir şahsın kurtuluşu değil, bir kültür mirasının devamıdır. Ölümün kıyısından dönerek, sadece kendi bedenini değil, tarihi de hayata döndürdü.
O’nu gördüğüm zaman, vücudu yorgun, ama zihni hâlâ zamana meydan okuyacak kadar güçlüydü. “Bitmedi,” dedi bana. “Kütüphane açılacak, müze kurulacak, tarihin sesi duyulacak.”
HAARLEM’DE AÇILACAK TÜRK KÜTÜPHANESİ VE TÜRKİYE MÜZESİ NELER SUNACAK?
Henüz kapılarını açmadı. Ancak zihnimizde yerini aldı, hayalimizde rafları doldu, salonları adım adım dolaşıldı. Çünkü bu sadece bir mimari projenin değil, bir ömrün, birikimin ve idealin meyvesidir.
Mehmet Tütüncü’nün yıllara yayılan arşiv çalışmaları, yayınladığı eserler ve oluşturduğu kültürel köprü, şimdi somutlaşmak üzere: Haarlem’de açılacak bir Türk Kütüphanesi ve bir Türkiye Müzesi…
TÜRK KÜTÜPHANESİ: BİLGİNİN ARŞİVLENDİĞİ SESSİZ BİR DEVRİM
Bu kütüphane, sadece kitaplar ve belgelerle sınırlı kalmayacak. Mehmet Tütüncü’nün onlarca yıllık birikimiyle şekillenmiş bir kültür istasyonu olacak:
Türkiye-Hollanda diplomatik ilişkilerine dair belgelerin özgün kopyaları ve akademik analizler
Tütüncü’nün kaleme aldığı kitaplar, araştırmalar ve özel baskılar
16 ve 17. yüzyıla ait ticaret fermanları, elçilik mektupları, konsolosluk raporlarının dijital arşivi
Göçmen kuşaklara yönelik Türkçe-Hollanda dili ve tarihi seminerleri
Tarihseverler ve araştırmacılar için açık kaynak araştırma merkezi
Kütüphane, hem geçmişe ışık tutacak hem de yeni kuşaklar için kökleriyle bağ kurabilecekleri bir alan sunacak.
TÜRKİYE MÜZESİ: KÜLTÜREL BELLEĞİ TAŞLAŞTIRAN BİR ALAN
Açılması planlanan Türkiye Müzesi, klasik bir etnografik müze değil. Aksine, bir göçün, bir işbirliğinin, bir karşılaşmanın hikâyesini anlatan modern bir anlatı alanı olacak. Müzede yer alması planlanan başlıca bölümler şunlar olabilir:
Göç Salonu: 1960’lardan bu yana Hollanda’ya gelen Türk işçilerin fotoğrafları, sesli anıları, ilk neslin valizleri, ev eşyaları, dini ve sosyal hayatına dair objeler.
Atatürk ve Vissering Odası: Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı kurarken Hollanda’dan davet ettiği Gerard Vissering’in hayatı, Ankara’ya yolculuğu, Türkiye’deki gözlemleri ve katkıları. Bu bölüme adanacak orijinal belgeler, kitaplar, haritalar ve dönemin diplomatik yazışmaları.
Levanten İstanbul: Osmanlı döneminde İstanbul’da yaşamış Hollandalı aileler (örneğin Testa ailesi) ve onların Osmanlı toplumundaki rolleri.
Ortak Bellek Galerisi:
Türkiye ve Hollanda arasında yüzyıllara yayılan dostluk, ticaret, kültürel etkileşim örnekleri tablolar, mektuplar, diplomatik armağanlar ve tarihî nesneler.
Amaç Ne?: Bu iki yapının temel amacı sadece geçmişi belgelemek değil, geçmişten hareketle geleceği şekillendirmektir. Kütüphane ve müze birlikte şu mesajı verecek: “Göç, kayıp değil; bir mirastır. Diplomasi, devletlerin değil, halkların hafızasıdır.”
Ve elbette, bu büyük vizyonun arkasında ciddi bir kişisel mücadele var: Mehmet Tütüncü’nün, ölümden dönüp yeniden ayağa kalktığı bir süreçte bile bu projelerden vazgeçmemesi, bu kurumlara ayrı bir anlam yüklüyor.
TÜTÜNCÜ’DEN ANILAR
Mehmet Tütüncü, eserlerinden birini Kültür Bakanı Günay Uslu’ya sunmuştu. Tütüncü, Batı ve İslam Dünyası arasındaki ilişkiler konusunda geniş çapta danışılan bir uzmandır. Çok sayıda yayının yanı sıra birçok onet sergi ve konferansa katılmış ve öncülük etmiştir.
TESTA ailesinin 1261’den 1793’lere kadar süren Türkiye’deki faaliyetleri, küçümsenecek faaliyetler değildi. Osmanlı Devleti nezdinde tercümanlık görevlerinden başlayarak, Bakanlığa kadar uzanan faaliyetlerdi bunlar…
Mehmet Tütüncü, Hollanda’da çok ünlü olan Testa ailesini anlatan bir kitabı daha önce yayınlamıştı. Zamanın Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli ve Tütüncü Tesla ailesi ile.
TESTA’dan, “Hollanda’ya gelen ilk Türk-Osmanlı vatandaşı” diye söz eden Mehmet Tütüncü’nün, ‘Van de Bosporus naar de Zuiderzee’ (Boğaziçi’nden Güney Denizi’ne GASPARD BARON TESTA) adlı kitabın tanıtım resepsiyonunda, Osmanlı Hanedanı’nı sevenler misali, eski Hollanda’yı seven kalburüstü zenginleri ve tarihçileri, Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli kucakladı.
30 Mart 2025 tarihinde gerçekleştirilen özel bir ayinle, Amsterdam’ın en önemli Katolik mabedi olan Aziz Nikolaas Bazilikası’nda, emanetler resmi olarak kiliseye teslim edildi ve halkın ziyaretine açıldı. Aynı zamanda Şubat 2025’te Eş-Katedral statüsü verilen bu bazilika, bu anlamlı olayla birlikte Katolik dünyasında manevi bir merkez haline geldi.
TÜTÜNCÜ’NÜN KARNESİ:
İsim : Mehmet Tütüncü
Doğum tarihi : 21 Eylül 1962
Doğum yeri : Karaman, Türkiye
E-Mail : m.tutuncu@gmail.com
MOBIL : +31.62.4255100
E-Mail: m.tutuncu@gmail.com
Eğitim : Amsterdam Üniversitesi, ekonomi ve mali ekonomi alanında doktora.
Diller :
– Hollandaca (neredeyse anadil olarak),
– Türkçe (ana dil)
– İngilizce (akıcı, okuma, konuşma ve yazma)
– Almanca (akıcı konuşma ve okuma),
– Fransızca (konuşma ve okuma ortalaması),
– Arapça (temel okuma)
– Rusça (temel okuma)
– Osmanlıca (okuma ve yazma)
Akademik yayınlar şu adresten indirilebilir:
https://independent.academia.edu/MehmetTutuncu
AKTİVİTELER
I. Türk ve Arap Dünyası Araştırma Merkezi Başkanı.
II. UZNED Özbekistan Hollanda Dostluk Vakfı eski başkanı (2018-2020).
III. Birçok konferansta davetli konuşmacı.
IV. İslam ve Batı konulu sergilerin ve Hollanda’nın organizatörü, başlatıcısı.
Üzerinde çalıştığım projelerden bazı örnekler.
– Leiden Etnoloji Müzesi (Mekke’ye Özlem),
– Lakenhal (uluslararası tekstil ticareti danışmanı).
– Rotterdam Denizcilik Müzesi (Hollanda Korsanlık Projesi) ve
– Tropenmuseum (Mekke’ye Özlem) Amsterdam ve
– Lahey’deki Ulusal Arşivler (Motivasyona bakın)
V. Çok sayıda kitap ve makale. (Aşağıdaki yayın listesine bakınız)
VI. Çeşitli televizyon ve belgeseller için metin yazarlığı ve danışmanlık
– Ulusal Arşivlerin özellikle Akdeniz ülkeleri için önemi
– Prens ve Paşa (2012),
– 400 Yıllık Dostluk (2018)
– Jan Janszoon nam-ı diğer Murad, Haarlem’den Cezayir’e
VI. Perspektifte Başyapıtlar Üzerine Yorumcu.
SEÇİLMİŞ YAYINLAR-KİTAPLAR
1. 400 yılı aşkın Dostluk, 1612 Hollanda ve Türkiye arasındaki Dostluk Anlaşması
2. Heemstede’deki Evde Konstantinopolis’in Kayıp Panoraması
3. Dragoman ve Diplomat ailesi Testa.
4. Mehmet Tütüncü, Boğaziçi’nden Güney Denizi’ne.
5. Cezayir’de Beş Yıl, Thomas Hees’in Günlüğü
6. Ebubekir Efendi,1869’da İstanbul’da basılan Arap Alfabesiyle ilk Hollandaca (Afrika) kitabı.
******************************
İşte şimdi, Mehmet’in hayatına ikinci bir pencere açan o eşsiz rehabilite kurumunu tanıtmak gerekiyor.
HELİOMARE: HOLLANDA’NIN SAĞLIKTA MEDENİYET ANITI
Avrupa’nın refah seviyesi yüksek ülkeleri arasında yer alan Hollanda’da, insan onurunu ve bağımsızlığını önceleyen bir rehabilitasyon ve eğitim kurumu, doksan yılı aşkın bir süredir dimdik ayakta: Heliomare. Kurulduğu 1932 yılından bu yana kesintisiz hizmet veren bu eşsiz kurum, yalnızca tıbbi bir merkez değil; aynı zamanda umutların yeniden filizlendiği, bireyin kendine olan güvenini yeniden inşa ettiği bir yaşam merkezi.
Heliomare’in hikâyesi, aslında modern sosyal devletin ve insan odaklı sağlık anlayışının da hikâyesidir. Adını güneşi ve denizi bir araya getiren eski Yunanca kelimelerden alan bu kurum (Helios – güneş, Mare – deniz), ilk olarak Wijk aan Zee’de bir verem sanatoryumu olarak faaliyete geçti. Zamanla, yalnızca hastalıkla değil, insanla ilgilenen bir felsefeye dönüştü. Bugün Heliomare, engelli bireylerin, hastalık ya da kaza sonrası hayatları altüst olmuş insanların ve onların yakınlarının yeniden yaşama bağlandığı kapsamlı bir merkezdir.
BİR İNSANLIK YAKLAŞIMI: “HİÇ KİMSE DIŞARIDA KALMASIN”
Heliomare’in temel ilkesi, “Kimse kenarda kalmasın, herkes katılsın” anlayışıdır. Bu ilke, kurumun eğitimden rehabilitasyona, iş gücüne katılımdan spor ve harekete kadar uzanan çok yönlü hizmet yelpazesinin temelini oluşturur. Hollanda’nın Noord-Holland bölgesinde 20’den fazla lokasyonda faaliyet gösteren Heliomare, bireylerin hayatlarının tüm alanlarında tam katılımını sağlayan bir ekosistem yaratmıştır. Bu yönüyle Heliomare, yalnızca bir sağlık kuruluşu değil, bir yaşam yeniden inşa merkezidir.
REHABİLİTASYONDAN EĞİTİME, SPORDAN İŞ HAYATI VE ENTEGRASYONA
Heliomare, çocuklardan yaşlılara kadar her yaştan bireye hizmet sunan entegre bir yapıdadır. Rehabilitasyon, fiziksel ve zihinsel zorluklarla mücadele eden bireylerin ilk durağıdır. Ancak Heliomare’in farkı, rehabilitasyon süreciyle sınırlı kalmaması; bireyin yeniden hayata, iş gücüne ve topluma kazandırılmasını hedeflemesidir. Bunun için:
Fiziksel ve Nörolojik Rehabilitasyon: Kaza, hastalık ya da doğuştan gelen engellerle mücadele eden bireyler için ileri düzey fizyoterapi ve tedavi olanakları sunar.
Erken Müdahale Programları: 0-4 yaş arası çocuklara özel tanılama ve gelişim desteği hizmetleriyle, engellilik durumlarında erken yaşta destek sağlar.
Spor ve Hareket Terapisi: “Spor bir lüks değil, bir ihtiyaçtır” anlayışıyla kurulan spor merkezi, bireylerin fiziksel gelişimlerine katkı sunarken aynı zamanda motivasyonlarını da artırır.
Eğitim Hizmetleri: Engelli çocuklar için özel olarak yapılandırılmış okulları ve mesleki eğitim programlarıyla Heliomare, bireylerin bilgi ve becerilerini artırarak bağımsız bir hayat için altyapı sağlar.
İş Hayatına Katılım: “Arbeidsintegratie” programlarıyla bireylerin iş gücüne yeniden dahil olmasını teşvik eder, mesleki rehabilitasyon ve yönlendirme sağlar.
AVRUPA STANDARTLARININ ÜZERİNDE BİR YAPI
Heliomare, 2003 yılından bu yana Avrupa Rehabilitasyon Platformu (EPR) üyesidir. Bu üyelik, kurumun Avrupa çapında bilgi ve deneyim alışverişinde bulunduğu, farklı ülkelerden uzmanlarla ortak projeler yürüttüğü bir ağın parçası olduğunu göstermektedir. Bu platform sayesinde Hollanda’nın sağlık ve sosyal hizmetler konusundaki deneyimi başka ülkelere de taşınırken, Heliomare de kendi uygulamalarını geliştirme fırsatı bulmaktadır.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE: 90 YILLIK BİR SERÜVEN
Heliomare’in tarihçesi, çağdaş sağlık hizmetlerinin evrimini de gözler önüne seriyor. 1930’larda tüberküloz sanatoryumu olarak başlayan bu yolculuk, 1958 yılında resmî rehabilitasyon merkezi statüsüne ulaşarak yönünü değiştirmiştir. 1980’lerden itibaren çocuklara yönelik hizmetlerin artırılması, mesleki eğitimin sisteme entegre edilmesi ve bağımsız yaşam alanlarının inşa edilmesiyle Heliomare, çok boyutlu bir organizasyon haline gelmiştir.
2000’li yıllarda spor, psikolojik destek, ileri teknoloji destekli tedaviler, pandemiye özel reabilitasyon üniteleri gibi alanlarda yapılan yatırımlar, kurumun her zaman zamanın ihtiyaçlarına cevap verdiğini göstermektedir. Bugün Heliomare, yalnızca Hollanda’nın değil, Avrupa’nın en kapsamlı ve saygın rehabilitasyon merkezlerinden biri olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
TÜRKİYE İÇİN BİR İLHAM KAYNAĞI
Türkiye’de bırakın rehabilitasyonu, uzun yıllar boyunca klinik hizmetlerinin bile sınırlı kaldığı dönemler yaşanmıştır. Böyle bir ortamdan bakıldığında, Heliomare gibi bir kurumun varlığı ve sürdürülebilir başarısı, yalnızca hayranlık değil, aynı zamanda ilham da uyandırmaktadır. Kamusal iradenin, sivil toplumun ve profesyonel uzmanlığın birleşimiyle inşa edilen bu kurum, Türkiye’de benzer yapıların kurulması için bir model olabilir.
ELBETTE Kİ TÜRKİYE’DE DE VAR
(Merkez’in kendi anlatımıyla)
TSK ELELE VAKFI ÖZEL EĞİTİM VE REHABiLiTASYON MERKEZİ
Ağustos 2003‘ten TSK Sağlık Vakfı’nın bünyesinde hizmet veremeye başlayan merkez; 30 Haziran 2013 tarihinden itibaren TSK Elele Vakfı tarafından kamu yararı gözetilerek ve kar amacı güdülmeden işletilen bir vakıf kuruluşudur.
TSK Elele Vakfı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde 573 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’de tanımlanan özel eğitime gereksinimi olan çocuklara eğitim verilmektedir. Kurulduğu günden bugüne merkezler; yaşıtlarından farklı, yetersizliklere sahip, özel eğitime gereksinimi olan tüm çocuklara ve onların ailelerine hizmet vermektedir. Ayrıca öğrenciler ile farklı eğitim ortamlarında bulunan öğretmenler için de özel eğitim destek hizmetleri sunulmaktadır.
Ankara S.B.Ü. Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yerleşkesinde hizmet veren merkezde ; Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat programına göre ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunca Onaylanmış;
*Zihin Engelliler Destek Eğitim Programı,
*Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı,
*Özel Öğrenme Güçlüğü Destek Eğitim Programı,
*İşitme Engelli Bireyler Destek Eğitim Programı,
*Bedensel Engelli Bireyler Destek Eğitim Programı uygulanmaktadır.
Merkezde Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunca onaylanan yukarıdaki 5 temel program dışında; öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda üniversitelerle iş birliği içinde yeni oluşturulan eğitim programları da uygulanmaktadır. Bu programlar: PECS (Resim Değiş-Tokuşuna Dayalı İletişim Sistemi), Küçük Adımlar, Etkinlik Çizelgeleri, OÇİDEP (Otistik Çocuklar İçin Davranışsal Eğitim Programı), PARE (Plansız Anı Resimleme Eğitimi), Duyu Terapi (SensoryİntegrationTherapy), Hipoterapi (Atla terapi) ve Oyun Terapisi çalışmalarıdır. Merkezde İş Eğitim Bölümü de bulunmaktadır. Bu bölümde 15 yaş ve üstü engellilere meslek edinebilmeleri için Mesleki Rehabilitasyon ve İş-Uğraşı Eğitimi verilmektedir.
İş-Eğitim bölümü, 10 ayrı atölyede toplam 100 öğrenciye mesleki rehabilitasyon hizmeti verilebilecek kapasitededir. İş eğitim bölümünde Seramik, Müzik, Beden eğitimi, El Sanatları, Giyim, Bilgisayar, Resim, Ebru, Tiyatro, Mutfak Sanatları atölyelerinde engelli bireylere mesleki eğitim, bağımsız yaşam ve toplumsal beceriler kazandırmak amaçlanmaktadır.
İş-Eğitim bölümünde beden eğitimi, el sanatları, giyim, tiyatro ve müzik branşlarında toplam 5 branş öğretmeni hizmet vermektedir.
Engelli öğrencilerin eğitiminde okul-aile iş birliğine azami özen gösterilerek, velilerle bireysel ve grup halinde aile eğitimleri sürekli olarak yapılmaktadır. Aile eğitimi çalışmalarında merkezin tüm dersliklerini kapsayan video kayıt sistemi kullanılmaktadır.
Psikolojik Danışma Birimi’nde engelli bireyler ve ailelerine yönelik psikolojik destek ve danışmanlık hizmeti sunulmaktadır. Ailelere, engelli öğrencilere ve engelli öğrencilerin kardeşlerine psikolojik destek çalışmaları yapılmaktadır.
TSK Elele Vakfı Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezleri; gerek bilimsel çalışmaları, gerek binaların fiziki şartları ve gerekse profesyonel ve alanında uzman eğitim kadrosu ve uyguladığı sistemli eğitim programlarıyla şu anda özel eğitim alanında Türkiye’de örnek bir eğitim kurumu haline gelmiştir.
HELİOMARE’NİN TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLABİLECEK YÖNLERİ
MULTİDİSİPLİNER ENTEGRASYON
Heliomare’de sağlık, eğitim, mesleki rehabilitasyon ve spor hizmetleri aynı çatı altında entegre biçimde sunuluyor.
Bu yapı sayesinde bireyin tıbbi, psikolojik, eğitsel ve sosyal ihtiyaçlarına tek merkezde bütüncül yaklaşılıyor.
TSK Elele’de de kapsamlı hizmetler var, ancak hizmetler genelde kendi alanlarında daha çok ayrışık biçimde yapılandırılmıştır.
TOPLUMA KATILIM VE KAPSAYICILIK
Heliomare, bireyleri sadece rehabilite etmekle kalmıyor; onları bağımsız yaşam, istihdam ve toplumsal katılım için aktif şekilde destekliyor.
Engellilerin “sistemin dışında” değil, içinde üretken bireyler olmaları sağlanıyor.
Türkiye’de mesleki rehabilitasyon mevcut; ancak istihdama entegrasyon Heliomare kadar sistematik değil.
SÜREKLİLİK VE YAŞAM BOYU DESTEK
Heliomare, erken çocukluktan yaşlılığa kadar kesintisiz destek sunuyor.
Eğitim, terapi, iş hayatı, yaşam koçluğu gibi hizmetler ömür boyu izlenerek sürdürülüyor.
Türkiye’de ise genellikle okul çağı ve genç yetişkinliğe odaklanan programlar öne çıkıyor.
TOPLUMSAL FARKINDALIK VE YAYILIM
Heliomare yalnızca kendi bünyesinde değil, çevre okullar, işyerleri ve toplum kurumlarıyla da iş birliği yaparak, kapsayıcı bir toplum inşa etmeye çalışıyor.
Bu model, engellilik konusunda toplumun bilinçlenmesini ve dönüşmesini de hedefliyor.
Türkiye’de bu tür yaygınlaştırma çabaları sınırlı kalabiliyor.
YENİLİKÇİ TEKNOLOJİLERİN KULLANIMI
Heliomare, robotik destekli yürüyüş sistemleri, VR temelli terapi araçları, gelişmiş duyu odaları gibi birçok ileri teknolojiyi aktif kullanıyor.
Türkiye’de teknoloji kullanımı her geçen gün artsa da, Heliomare’deki gibi sistematik ve sürekli teknoloji entegrasyonu yaygın değil.
En son diyebileceğim, TSK Elele Vakfı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, Türkiye’de örnek bir yapı olsa da; Heliomare’nin entegrasyon düzeyi, toplumla bütünleşik yapısı, yaşam boyu izleme kapasitesi ve teknolojiyle desteklenen bireysel rehabilitasyon modelleri, Türkiye’deki benzer kurumlar için ilham verici olabilir.
*****************
HIJ GING, MAAR KEERDE TERUG: MEHMET TÜTÜNCÜ KEERT TERUG VAN DE RAND VAN DE DOOD, MAAR ZIJN DROMEN STAAN NOG RECHT
De in Nederland wonende historisch onderzoeker Mehmet Tütüncü heeft zijn naam onder tientallen publicaties gezet. Wat zou er gebeuren met twee grote projecten die hij voor de toekomst gepland had?
Een interview met een bijzondere man die van de dood terugkeerde en nu verblijft in een revalidatiecentrum dat tot de wereldtop behoort.
Het genoemde revalidatiecentrum, Heliomare, werd opgericht in 1932 op een moment dat er in Turkije nog een groot tekort aan klinieken was.
Geschreven door İlhan KARAÇAY:
Een naam die in de Nederlandse archieven geduldig op zoek gaat naar de verloren sporen van Turkije, die de Ottomaanse voetafdrukken in Europa documenteert, en die tientallen publicaties heeft geschreven die het verleden verlichten: Mehmet Tütüncü. Hij is niet alleen een historicus, maar ook een wachter van het collectieve geheugen. Een vrijwillige geleerde die vergeten documenten uit de duistere hoeken van het verleden aan het licht brengt en ze in het geheugen van vandaag graveert.
Maar het leven schonk Mehmet een van de grillen van de geschiedenis. Een plotselinge hersenbloeding vorige week bracht hem oog in oog met de dood. Een verlamming aan zijn linkerzijde trok een streep door zijn dromen. De eerste dagen bracht hij door op de intensive care. Zijn dierbaren vroegen zich af: “Zal hij ooit nog bij ons zijn?”
Gelukkig ging hij, maar hij keerde terug.
Maar hij keerde terug met een schrijnende vraag achter zich latend: Wat als hij niet was teruggekeerd?
Wat als…
Wat zou er zijn gebeurd met de Turkse Bibliotheek die in Haarlem zou worden opgericht?
Wat zou het lot zijn geweest van het Turkije Museum dat in een buitenwijk van Haarlem zou worden geopend?
Beide projecten waren ondertekend en de bouwwerkzaamheden bevonden zich in een vergevorderd stadium. Als Mehmet Tütüncü niet uit die ziekenhuisbed was teruggekeerd, zouden deze twee culturele instellingen slechts als onafgemaakte dromen zijn blijven bestaan.
Gelukkig gebeurde dat niet. Hij slaagde erin terug te keren naar zijn ongeschreven boeken, zijn ongeopende tentoonstellingen en zijn nog niet geopende museum.
En nu klampt hij zich opnieuw vast aan het leven in het zeer bijzondere Heliomare Revalidatiecentrum.
Toen ik hem bezocht, was hij zoals altijd hoopvol. Zijn lichaam was moe, maar zijn blik was levendig. “Er is nog zoveel te schrijven,” fluisterde hij. En op dat moment besefte ik: deze man redt niet alleen het verleden, maar ook de toekomst.
Precies op dat punt moet ik u vertellen over Heliomare, het centrum dat het toneel is van Mehmet’s wedergeboorte.
Want het is niet zomaar een behandelcentrum, het is een plek waar dromen opnieuw vorm krijgen…
(Straks stel ik Heliomare aan u voor.)
Geschiedenis beleven is één ding, geschiedenis schrijven is een ander talent. Maar Mehmet Tütüncü heeft beide gedaan. Hij heeft het beleefd én beschreven. Soms in de Ottomaanse archieven, soms tussen stoffige documenten in Nederland, en soms in de onbekende steegjes van Istanbul…
Hij bracht de 400 jaar oude betrekkingen tussen Turkije en Nederland met documenten aan het licht. Hij schreef het verhaal van hoe Atatürk bij het oprichten van de Turkse Centrale Bank hulp vroeg aan Nederland, en hoe de directeur van de Nederlandse Centrale Bank, Gerard Vissering, op deze oproep reageerde en naar Ankara reisde. Hij gaf ons niet alleen een boek, maar het economische geheugen van twee landen.
Opnieuw was hij het die het verhaal schreef van de familie Testa, die zich in de Ottomaanse tijd in Istanbul vestigde en nog steeds wordt herinnerd. Tütüncü documenteerde het verleden niet alleen, hij gaf het ook een ziel.
Nu heeft hij zelf een strijd tegen de tijd overleefd.
Na de hersenbloeding van vorige week raakte zijn linkerzijde verlamd. De eerste dagen bracht hij op de intensive care door. Het was onduidelijk of hij zou terugkeren. De dood was slechts een dunne lijn verwijderd.
Maar hij ging niet. Hij keerde terug.
En wat overbleef, waren de vragen die ik eerder stelde:
Wat als 400 jaar archiefkennis met hem verloren was gegaan?
Wat als het boek over Vissering nooit was geschreven?
Wat als de Turkse Bibliotheek en het Turkije Museum in Haarlem nooit werkelijkheid waren geworden en slechts op een plank als droom waren achtergebleven?
Daarom is Tütüncü’s terugkeer niet alleen de redding van een persoon, maar het voortbestaan van een cultureel erfgoed. Door terug te keren van de rand van de dood, bracht hij niet alleen zijn lichaam, maar ook de geschiedenis weer tot leven.
Toen ik hem zag, was zijn lichaam moe, maar zijn geest nog altijd sterk genoeg om de tijd te trotseren. “Het is nog niet voorbij,” zei hij tegen mij. “De bibliotheek zal openen, het museum zal gebouwd worden, de stem van de geschiedenis zal weerklinken.”
WAT ZULLEN DE NIEUWE TURKSE BIBLIOTHEEK EN HET TURKIJE MUSEUM IN HAARLEM BIEDEN?
De deuren zijn nog niet geopend. Maar in ons hoofd is het al tot leven gekomen; de planken zijn gevuld in onze verbeelding, de zalen al virtueel doorkruist. Want dit is niet slechts het resultaat van een architectonisch project, maar van een leven, een verzameling en een ideaal.
De jarenlange archiefinspanningen van Mehmet Tütüncü, zijn gepubliceerde werken en de culturele brug die hij heeft opgebouwd, worden nu tastbaar: een Turkse Bibliotheek en een Turkije Museum die in Haarlem zullen worden geopend.
DE TURKSE BIBLIOTHEEK: EEN STILLE REVOLUTIE VAN GEARCIVEERDE KENNIS
Deze bibliotheek zal zich niet beperken tot boeken en documenten. Het wordt een cultureel station gevormd door tientallen jaren van kennis en ervaring van Mehmet Tütüncü:
Originele kopieën en academische analyses van documenten over de diplomatieke betrekkingen tussen Turkije en Nederland
Boeken, onderzoeken en speciale uitgaven geschreven door Tütüncü
Een digitaal archief van handelsverordeningen, ambassadeursbrieven en consulaire rapporten uit de 16e en 17e eeuw
Seminars over de Turkse en Nederlandse taal en geschiedenis voor migranten generaties
Een open onderzoekscentrum voor geschiedenisliefhebbers en onderzoekers
De bibliotheek zal niet alleen licht werpen op het verleden, maar ook een ruimte bieden voor nieuwe generaties om zich met hun wortels te verbinden.
HET TURKIJE MUSEUM: EEN RUIMTE DIE CULTUREEL GEHEUGEN VERSTENT
Het geplande Turkije Museum zal geen klassiek etnografisch museum zijn. Integendeel, het wordt een moderne vertellende ruimte die het verhaal van een migratie, een samenwerking en een ontmoeting vertelt. Mogelijke afdelingen in het museum zijn:
Migratiezaal: Foto’s van Turkse arbeiders die sinds de jaren 60 naar Nederland kwamen, audioherinneringen, koffers van de eerste generatie, huiselijke voorwerpen, religieuze en sociale objecten
Atatürk en Vissering Kamer: Het leven van Gerard Vissering, die op uitnodiging van Atatürk hielp bij het oprichten van de Centrale Bank van Turkije, zijn reis naar Ankara, zijn observaties in Turkije en zijn bijdragen. Originele documenten, boeken, kaarten en diplomatieke correspondentie uit die tijd zullen hier worden tentoongesteld
Levantijns Istanbul: Nederlandse families die tijdens het Ottomaanse tijdperk in Istanbul woonden (zoals de familie Testa) en hun rol binnen de Ottomaanse samenleving
Galerij van Collectief Geheugen: Voorbeelden van vriendschap, handel en culturele interactie tussen Turkije en Nederland die eeuwen omspannen – schilderijen, brieven, diplomatieke geschenken en historische voorwerpen
Wat is het doel?
Het doel van deze twee instellingen is niet alleen om het verleden vast te leggen, maar ook om vanuit het verleden de toekomst vorm te geven. De bibliotheek en het museum geven samen de volgende boodschap: “Migratie is geen verlies; het is een erfenis. Diplomatie behoort niet alleen aan staten toe, maar leeft voort in het geheugen van de mensen.”
En uiteraard zit er achter deze grote visie een intense persoonlijke strijd:
Zelfs in een periode waarin hij ternauwernood aan de dood ontsnapte en opnieuw moest opstaan, gaf Mehmet Tütüncü zijn projecten niet op. Dit geeft deze instellingen een bijzondere betekenis.
HERINNERINGEN VAN TÜTÜNCÜ
Mehmet Tütüncü overhandigde een van zijn werken aan minister van Cultuur Günay Uslu. Tütüncü wordt algemeen geraadpleegd als expert op het gebied van de relaties tussen de westerse en de islamitische wereld. Naast zijn vele publicaties heeft hij aan talrijke tentoonstellingen en conferenties deelgenomen en deze ook vaak geleid.
De activiteiten van de familie Testa in Turkije, die liepen van 1261 tot ongeveer 1793, mogen niet worden onderschat. Deze begonnen als tolkdiensten voor het Ottomaanse Rijk en liepen uit tot functies op ministerieel niveau.
Mehmet Tütüncü heeft eerder een boek gepubliceerd over de familie Testa, die in Nederland bijzonder bekend is. De toenmalige ambassadeur in Den Haag, Şaban Dişli, werd samen met Tütüncü gefotografeerd bij leden van de familie Testa.
Over Testa, die volgens Tütüncü “de eerste Turks-Ottomaanse staatsburger in Nederland” was, schreef hij het boek Van de Bosporus naar de Zuiderzee: Gaspard Baron Testa. Tijdens de boekpresentatie, die de sfeer ademde van een samenkomst van bewonderaars van het Ottomaanse Huis, begroette onze ambassadeur Şaban Dişli de elite van rijke Nederlanders en historici met een liefde voor het oude Nederland.
Op 30 maart 2025 vond er een bijzondere ceremonie plaats in de belangrijkste katholieke kerk van Amsterdam, de Basiliek van de Heilige Nicolaas. Tijdens deze ceremonie werden enkele relikwieën officieel aan de kerk overgedragen en opengesteld voor het publiek. Deze basiliek, die in februari 2025 ook de status van co-kathedraal kreeg, werd met deze betekenisvolle gebeurtenis een spiritueel centrum binnen de katholieke wereld.
HET CV VAN MEHMET TÜTÜNCÜ
Naam: Mehmet Tütüncü Geboortedatum: 21 september 1962 Geboorteplaats: Karaman, Turkije E-mail: m.tutuncu@gmail.com Mobiel: +31 62 4255100 Opleiding: Promotie in economie en monetaire economie aan de Universiteit van Amsterdam
Talen:
– Nederlands (bijna als moedertaal)
– Turks (moedertaal)
– Engels (vloeiend in lezen, spreken en schrijven)
– Duits (vloeiend in spreken en lezen)
– Frans (gemiddeld in spreken en lezen)
– Arabisch (basislezen)
– Russisch (basislezen)
– Ottomaans Turks (lezen en schrijven)
I. Voorzitter van het Onderzoekscentrum voor de Turkse en Arabische Wereld
II. Voormalig voorzitter van de Stichting Vriendschap Oezbekistan-Nederland (UZNED) (2018–2020)
III. Gastspreker op talrijke conferenties
IV. Initiatiefnemer en organisator van tentoonstellingen over de Islam en het Westen in Nederland Enkele voorbeelden van projecten waaraan hij werkte:
– Rijksmuseum Volkenkunde Leiden (Tentoonstelling Verlangen naar Mekka)
– Museum De Lakenhal (adviseur internationale textielhandel)
– Maritiem Museum Rotterdam (Project over Nederlandse piraterij)
– Tropenmuseum Amsterdam (Verlangen naar Mekka)
– Nationaal Archief in Den Haag (zie motivatie)
V. Auteur van talloze boeken en artikelen (zie onderstaande publicatielijst)
VI. Tekstschrijver en adviseur voor diverse televisieprogramma’s en documentaires
– Het belang van nationale archieven, vooral voor mediterrane landen
– Prins en Pasja (2012)
– 400 Jaar Vriendschap (2018)
– Jan Janszoon alias Murad, van Haarlem naar Algiers
VII. Commentator bij Meesterwerken in Perspectief
SELECTIE VAN PUBLICATIES EN BOEKEN
Meer dan 400 jaar vriendschap: het Vriendschapsverdrag van 1612 tussen Nederland en Turkije
Het Verloren Panorama van Constantinopel in een huis in Heemstede
De familie Testa: tolken en diplomaten
Van de Bosporus naar de Zuiderzee
Vijf Jaar in Algiers: het dagboek van Thomas Hees
Ebubekir Efendi: het eerste Nederlands-Afrikaanse boek in Arabisch schrift, gedrukt in 1869 in Istanbul
Tıijd voor een nieuwe blik op het leven van Mehmet: Een uniek revalidatiecentrum
HELİOMARE: EEN MONUMENT VAN BESCHAVING IN DE NEDERLANDSE GEZONDHEIDSZORG
In Nederland, een van de meest welvarende landen van Europa, staat al meer dan negentig jaar een bijzondere instelling overeind die menselijke waardigheid en zelfstandigheid centraal stelt: Heliomare. Sinds de oprichting in 1932 biedt dit unieke centrum onafgebroken zorg. Het is niet slechts een medisch instituut, maar ook een plaats waar hoop opnieuw wortel schiet en waar mensen hun zelfvertrouwen herwinnen een centrum van leven.
Het verhaal van Heliomare is tegelijk het verhaal van de moderne verzorgingsstaat en een mensgerichte gezondheidsvisie. De naam is afgeleid van de Oudgriekse woorden voor zon (Helios) en zee (Mare) – een verwijzing naar de eerste locatie in Wijk aan Zee, waar het begon als sanatorium voor tuberculosepatiënten. Met de tijd evolueerde het tot een filosofie die niet alleen ziekte, maar de mens centraal stelt.
Vandaag de dag is Heliomare een allesomvattend centrum waar mensen met een beperking of die na een ongeluk of ziekte hun leven opnieuw moeten opbouwen, samen met hun naasten, nieuwe perspectieven vinden.
EEN MENSELIJKE BENADERING: “NIEMAND MAG BUITEN DE BOOT VALLEN”
Het centrale principe van Heliomare is: “Niemand mag aan de zijlijn staan, iedereen moet kunnen deelnemen.”
Deze visie vormt de kern van de brede waaier aan diensten – van onderwijs tot revalidatie, van arbeidsintegratie tot sport en beweging. Heliomare is actief op meer dan 20 locaties in Noord-Holland en biedt een ecosysteem waarin mensen op alle levensgebieden volwaardig kunnen participeren.
Daarom is Heliomare niet slechts een zorginstelling, maar een centrum voor hernieuwd leven.
VAN REVALIDATIE TOT ONDERWIJS, VAN SPORT TOT WERK EN INTEGRATIE
Heliomare is een geïntegreerde organisatie die mensen van alle leeftijden bedient van kinderen tot ouderen. Revalidatie is het beginpunt voor mensen die kampen met fysieke of mentale uitdagingen. Wat Heliomare onderscheidt, is dat het niet stopt bij herstel, maar inzet op volledige maatschappelijke re-integratie.
Daarvoor biedt het:
Fysieke en neurologische revalidatie: geavanceerde therapieën voor mensen met letsel, ziekte of aangeboren beperkingen
Vroege interventieprogramma’s: ontwikkelingsondersteuning en diagnose voor kinderen van 0 tot 4 jaar
Sport en bewegingsprogramma’s: een sportcentrum gebaseerd op het principe “Sport is geen luxe, maar noodzaak”, dat fysieke vooruitgang en motivatie bevordert
Onderwijsdiensten: speciaal onderwijs en beroepsopleidingen voor jongeren met een beperking, die bijdragen aan zelfstandigheid
Arbeidsintegratieprogramma’s: hulp bij terugkeer naar de arbeidsmarkt, inclusief beroepsgerichte revalidatie en begeleiding
BOVEN EUROPESE STANDAARDEN
Sinds 2003 is Heliomare lid van het European Platform for Rehabilitation (EPR).
Deze lidmaatschap bewijst dat Heliomare een actieve rol speelt in kennisuitwisseling en samenwerking met specialisten uit andere landen. Zo draagt de Nederlandse ervaring bij aan Europese zorgsystemen, terwijl Heliomare zelf blijft innoveren.
EEN REIS VAN 90 JAAR: VAN SANATORIUM TOT MULTIDISCIPLINAIR CENTRUM
De geschiedenis van Heliomare weerspiegelt de evolutie van moderne gezondheidszorg.
Gestart in de jaren 1930 als sanatorium tegen tuberculose, werd het in 1958 officieel erkend als revalidatiecentrum. In de jaren ’80 kwamen er meer diensten voor kinderen bij, gevolgd door de integratie van beroepsopleidingen en de bouw van leefruimten voor zelfstandig wonen.
In de jaren 2000 volgden investeringen in sport, psychologische ondersteuning, technologiegestuurde behandelingen en speciale units voor pandemiezorg.
Tegenwoordig is Heliomare een van de meest toonaangevende en complete revalidatiecentra van Nederland – en zelfs van Europa.
EEN BRON VAN INSPIRATIE VOOR TURKIJE
In Turkije ontbraken lange tijd zelfs de basisvoorzieningen van klinische zorg, laat staan revalidatie. Vanuit dat perspectief is het bestaan en de duurzame impact van een centrum als Heliomare niet alleen bewonderenswaardig, maar ook inspirerend.
Een instelling als deze, gebouwd door een samenwerking tussen overheid, samenleving en deskundigen, zou als voorbeeld kunnen dienen voor soortgelijke initiatieven in Turkije.
NATUURLIJK BESTAAN ER OOK VOORBEELDEN IN TURKIJE
(In de woorden van het centrum zelf)
TSK ELELE STICHTING VOOR SPECIAAL ONDERWIJS EN REVALIDATIE
Het centrum begon zijn werkzaamheden in augustus 2003 onder de paraplu van de Gezondheidsstichting van de Turkse Strijdkrachten (TSK) en is sinds 30 juni 2013 een non-profit instelling van algemeen nut, beheerd door de TSK Elele Stichting.
Bij het centrum van de TSK Elele Stichting wordt onderwijs geboden aan kinderen die speciale onderwijsondersteuning nodig hebben, zoals gedefinieerd in het Besluit met Wetgevende Kracht nr. 573. Sinds de oprichting biedt het centrum diensten aan alle kinderen met speciale onderwijsbehoeften en hun families. Er wordt ook ondersteuning geboden aan leerkrachten die werken met deze leerlingen in verschillende onderwijsomgevingen.
Het centrum, gevestigd op de campus van het Gülhane Universitair Onderwijs- en Onderzoeksziekenhuis in Ankara, volgt het leerplan van het Ministerie van Onderwijs en werkt met programma’s die goedgekeurd zijn door de Onderwijs- en Vormingsraad van het Ministerie:
Ondersteuningsprogramma voor kinderen met verstandelijke beperkingen
Ondersteuningsprogramma voor pervasieve ontwikkelingsstoornissen
Ondersteuningsprogramma voor leerstoornissen
Ondersteuningsprogramma voor slechthorende leerlingen
Ondersteuningsprogramma voor lichamelijk beperkte leerlingen
Naast deze vijf hoofdprogramma’s worden er, in samenwerking met universiteiten, ook nieuwe programma’s toegepast op basis van individuele behoeften van leerlingen, zoals:
PECS (Picture Exchange Communication System), Kleine Stappen, Activiteitenschema’s, OÇİDEP (Gedragsgericht Programma voor Autistische Kinderen), PARE (Spontaan Moment-Tekenonderwijs), Sensorische Integratietherapie, Hippotherapie (paardentherapie) en Speltherapie.
Er is ook een afdeling voor beroepsonderwijs in het centrum. Hier krijgen jongeren van 15 jaar en ouder met een beperking beroepsgerichte revalidatie en arbeidstraining.
In tien verschillende ateliers worden tot 100 leerlingen ondersteund. Hier worden zij opgeleid in vakgebieden als keramiek, muziek, lichamelijke opvoeding, handvaardigheid, mode, informatica, schilderen, ebru (marmerkunst), toneel en culinaire kunsten. Het doel is om hen beroepsvaardigheden, zelfstandigheid en sociale integratie bij te brengen.
In de afdeling beroepsonderwijs zijn vijf vakspecialisten actief.
Bij de opleiding van kinderen met een beperking wordt veel belang gehecht aan samenwerking met de ouders. Individuele en groepsgerichte oudertrainingen worden regelmatig georganiseerd. In alle klaslokalen wordt hiervoor een video-opnamesysteem gebruikt.
De afdeling Psychologische Begeleiding biedt psychologische ondersteuning en advies aan leerlingen met een beperking én hun families, inclusief broers en zussen.
Met zijn wetenschappelijke aanpak, moderne infrastructuur, professioneel personeel en systematische opleidingsmethodes geldt het centrum inmiddels als voorbeeldinstelling voor speciaal onderwijs in Turkije.
DE INSPIRATIE VAN HELIOMARE VOOR TURKIJE
MULTIDISCIPLINAIRE INTEGRATIE
Bij Heliomare worden gezondheidszorg, onderwijs, beroepsrevalidatie en sport op geïntegreerde wijze onder één dak aangeboden.
Zo kunnen de medische, psychologische, educatieve en sociale behoeften van individuen vanuit één centraal punt holistisch worden benaderd.
TSK Elele biedt ook uitgebreide diensten, maar deze zijn over het algemeen meer gescheiden georganiseerd per discipline.
MAATSCHAPPELIJKE PARTICIPATIE EN INCLUSIVITEIT
Heliomare streeft er niet alleen naar mensen te revalideren, maar ondersteunt hen actief bij een zelfstandig leven, werkgelegenheid en sociale deelname.
Mensen met een beperking worden niet aan de zijlijn gezet, maar kunnen volwaardig deelnemen aan de samenleving.
In Turkije bestaat ook arbeidsrevalidatie, maar integratie op de arbeidsmarkt is doorgaans minder systematisch dan bij Heliomare.
CONTINUÏTEIT EN LEVENSLOOPONDERSTEUNING
Heliomare biedt ondersteuning van vroege kindertijd tot op hoge leeftijd.
Diensten als onderwijs, therapie, werkcoaching en levensbegeleiding worden levenslang opgevolgd.
In Turkije ligt de nadruk vaker op schoolgaande kinderen en jongvolwassenen.
MAATSCHAPPELIJKE BEWUSTWORDING EN VERSPREIDING
Heliomare werkt ook actief samen met scholen, bedrijven en maatschappelijke instellingen buiten de eigen organisatie, om een inclusieve samenleving op te bouwen.
Deze aanpak richt zich ook op maatschappelijke bewustwording rond handicap.
In Turkije blijven dit soort outreach-inspanningen vaak beperkt.
INNOVATIEVE TECHNOLOGIE
Heliomare maakt actief gebruik van geavanceerde technologieën zoals robotondersteunde looptraining, VR-gebaseerde therapieën en geavanceerde zintuigkamers.
Hoewel technologiegebruik in Turkije toeneemt, is de structurele en systematische integratie ervan – zoals bij Heliomare – nog niet wijdverbreid.
TOT SLOT
Hoewel het TSK Elele Revalidatiecentrum al een uitstekend voorbeeld is binnen Turkije, kunnen de geïntegreerde aanpak, maatschappelijke verankering, levensloopbegeleiding en technologische innovatie van Heliomare als inspirerend model dienen voor toekomstige instellingen in Turkije.
Hollanda’da sigorta sektörünün öncü isimlerinden Mehmet Keskin, Türkiye’deki depremzedeler için başlattığı yardım kampanyalarını ve Hollanda’daki Türk toplumunun sağlık sistemindeki konumunu anlattı.
(Haberin Hollandacası en altta.
Nederlandse versie van het nieuws is onderaan)
İlhan KARAÇAY’ın röportajı:
Hollanda’nın Tilburg kentinde faaliyet gösteren ve göçmen topluluklara yönelik sigortacılık hizmetleri sunan BM Sigortam’ın kurucusu Mehmet Keskin, sadece iş dünyasındaki başarılarıyla değil, aynı zamanda BM Life Vakfı aracılığıyla yürüttüğü sosyal projelerle de dikkat çekiyor.
2023’te Türkiye’de yaşanan büyük deprem felaketi sonrası başlattığı yardım kampanyalarıyla Hatay’da çocuklara tablet desteği, hijyen paketleri ve psikolojik destek programları, konteyner ev ve rehabilitasyon merkezi gibi birçok projeye öncülük eden Keskin, toplum yararını her zaman ön planda tutuyor.
“Hans için oluşturulan imkanlar, Hasan için de geçerli olmalı” sözleriyle, eşitlik ve adalet vurgusu yapan Keskin, Hollanda’daki sağlık sisteminin daha kapsayıcı olması için sigortalıların yanında durmaya devam ediyor.
BM Sigortam, Zilveren Kruis, Centraal Beheer ve Ansvar Idea gibi sigorta devleriyle yaptığı anlaşmalar sayesinde göçmen topluluklara yönelik özel poliçeler ve indirimli hizmetler sunuyor. Mehmet Keskin, hem Hollanda’daki hem de Türkiye’deki topluluklara kaliteli, hızlı ve güvenilir hizmet sağlamayı hedefliyor.
Kurucusu olduğu, BM Sigortam ve yönetiminde bulunduğu BM Life Vakfı ile, hem Hollanda’daki Türk toplumuna hem de Türkiye’deki ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı başarmış bir lider olarak Mehmet Keskin ile konuşuyoruz.
Karaçay: Sizi tanıyarak başlayalım. Mehmet Keskin kimdir?
Mehmet Keskin: Hollanda’ya çocuk yaşlarda gelen, burada eğitimini tamamlamış, uzun yıllar sigorta sektöründe tecrübe edinmiş biriyim. 23 yıl önce BM Sigortam’ı kurarak yola çıktım. Önceleri bireysel kredi, konut ve özel sigorta alanlarında çalıştık, ancak zamanla kolektif sigortacılıkta uzmanlaştık. Bugün, özellikle Türk toplumu başta olmak üzere, birçok farklı etnik kökenden insanlara hizmet veriyoruz, Bu şekilde, Hollanda’da birinci nesilden dil bilmeyen bir çok vatandaşlarımızın ve bunun yanısıra Hollanda’ya yeni gelen expat insanlarımızın da, dil sorunundan kaynaklanan, sigorta şirketleri ile iletişim sorunlarını da çözmüş oluyoruz.
Karaçay:BM Sigortam’ı diğerlerinden ayıran temel fark nedir?
Mehmet Keskin: Biz sadece sigorta ve ipotek ürünlerini satan bir kurum değiliz. Misyonumuz bilgilendirme. Yani, danışanlarımıza gerçekten ihtiyaçlarına uygun sigorta ve ipotek çözümlerini sunmak. Hollanda’da yaşayan insanlar için sağlık sigortası başta olmak üzere pek çok konuda bilinç eksikliği vardır. Biz bu boşluğu doğru bilgilerle doldurmaya çalışıyoruz. Ayrıca Türkiye’den bir sağlık sigorta şirketi ile, genel sağlık, ağız sağlığı, çene ve yüz cerrahisi ve göz tedavisi gibi kaliteli sağlık hizmeti alabilmeleri için çalışıyoruz.
Karaçay: Sigorta primleri son yıllarda oldukça tartışmalı. Sizce bu durum neden kaynaklanıyor?
Mehmet Keskin: Pandemi sonrası sağlık sistemine olan yük arttı. İnsanlar psikolojik olarak etkilendi, yaşlı nüfus çoğaldı. Tüm bu etkenler primleri yükseltti. Ancak biz, üyelerimize özel kolektif indirimli poliçelerle bu yükü azaltmaya çalışıyoruz.
Zilveren Kruis ile sağlık sigortasında tek etnik kökenli acente olarak, Ansvar Idea sigorta şirkeri ile (özellikle cami binalarının sigortalanmasında yetkili tek acente olarak) ve Centraal Beheer ile online ürün pazarlama çerçevesinde olmak üzere, büyük sigorta şirketleriyle özel iş birliği anlaşmalarımız bulunmaktadır.
Karaçay: BM Life Vakfı ile Türkiye’de çok önemli sosyal projeler gerçekleştirdiniz. Biraz bahseder misiniz?
Mehmet Keskin: En önemli çalışmalarımızdan biri, 6 Şubat 2023 depremi sonrası yaptığımız bağış kampanyasıydı. Her sigortalı başına 1 Euro bağış ilkesinden yola çıkarak, toplamda 20.000 müşterimiz adına BM Sigortam olarak BM Life Vakfı’na 20.000 Euro bağışta bulunduk. Daha sonra bize destek olanların katkılarını da BM Life Vakfı aracılığıyla depremzedelere ulaştırdık.
Eylül 2023’te, 26 ögrenciye İngilizce kurs almasına aracı olduk. Haziran 2023’teki ilk yardım projemizde Hijyen paketi ve yazlık kıyafet yardımları yaptık.
Karaçay: Yani sosyal sorumluluk sizin için bir seçenek değil, bir zorunluluk.
Mehmet Keskin: Kesinlikle öyle. Hollanda’da bir şeyler başarmışsak, bu başarıyı paylaşmak da bizim sorumluluğumuz. Sadece burada değil, Türkiye’deki ihtiyaç sahipleri için de elimizi taşın altına koyuyoruz. Vakfımızla konteyner kentler, eğitim destekleri ve sağlık projeleri gibi uzun vadeli yardımlar üzerinde ön calisma icindeyiz.
Karaçay: Hollanda’da yaşayan Türklerin sağlık sistemiyle ilgili yaşadığı temel sorunlar nelerdir?
Mehmet Keskin: En büyük sorun, kendilerini sistemin içinde güvende hissetmemeleri. Birçok kişi Türkiye’ye gidip tedavi olmak istiyor çünkü burada dertlerini anlatamıyorlar. Hollandalı hastalara sağlanan imkanların Türk kökenlilere de sağlanması gerekiyor. “Hans için olan Hasan için de geçerli olmalı” diyorum hep.
Karaçay: Mehmet Keskin’in ideali nedir?
Mehmet Keskin: İdealim, Hollanda ve Türkiye arasında sağlık hizmetleri anlamında bir köprü kurmaktır. İnsanlarımızın her iki ülkede de eşit, kaliteli, seffaf hızlı ve güvenilir sağlık hizmeti almasını sağlamak. Bunun için hem iş dünyasında hem sosyal alanda elimden geleni yapıyorum. Çünkü bu toplumdan geldim, bu topluma borçluyum.
Karaçay: Teşekkür ederim. Topluma kattıklarınız ilham verici.
Mehmet Keskin: Ben teşekkür ederim. Dilerim bu tür röportajlar daha çok insanımıza ulaşır ve bizlere katılmak isteyenler daha fazla olur.
MEHMET KESKİN VE BM LİFE VAKFI’NIN YARDIM PROJELERİ
6 Şubat 2023’te Türkiye’de meydana gelen depremlerin ardından, Mehmet Keskin liderliğindeki BM Sigortam, her sigortalı başına 1 Euro bağışta bulunarak toplamda 20.000 Euro’luk bir bağışla yardım kampanyası başlattı. Bu kampanya, Hollanda’daki belediyelerin ” Her şehir sakini başına 1 Euro” kampanyasından ilham alarak oluşturuldu. Toplanan bağışlar, BM Life Vakfı aracılığıyla depremzedelere ulaştırıldı.
EĞİTİME DESTEK PROJESİ: TABLET DAĞITIMI VE ONLİNE İNGİLİZCE DERSLERİ
BM Life Vakfı, depremzede çocukların eğitimine destek olmak amacıyla “Eğitime Destek Projesi”ni başlattı. Bu kapsamda, Hatay’da 200 öğrenciye tablet dağıtıldı ve 26 öğrenciye 10 hafta süresince ücretsiz online İngilizce dersleri verildi. Bu proje, Hollanda ve Türkiye’deki üniversitelerle iş birliği içinde gerçekleştirildi.
YAZLIK GİYSİ VE HİJYEN PAKETİ DAĞITIMI
Haziran 2023’te, BM Life Vakfı ekipleri deprem bölgesine giderek yazlık giysi ve hijyen paketleri dağıttı. Bu yardımlar, depremzedelerin temel ihtiyaçlarını karşılamayı hedefledi.
PSİKOLOJİK DESTEK VE UZUN VADELİ YARDIM PLANLARI
BM Life Vakfı, depremzedelere yönelik psikolojik destek programları ve uzun vadeli yardım planları geliştirdi. Bu kapsamda, konteyner evlerin kurulması ve eğitim desteği gibi projeler planlandı.
TOPLUM SAĞLIĞI VE RUH SAĞLIĞINA YÖNELİK PROJELER
Mehmet Keskin, BM Sigortam aracılığıyla Hollanda’daki Türk topluluğunun sağlık ve refahını artırmak için çeşitli projeler yürütmektedir. Zilveren Kruis ile iş birliği içinde, sağlık sigortası, spor, seyahat ve eğitim gibi alanlarda destek sağlanmakta ve ruh sağlığına yönelik online modüller sunulmaktadır.
Mehmet Keskin’in liderliğinde yürütülen bu projeler, hem Türkiye’deki depremzedelere hem de Hollanda’daki Türk topluluğuna yönelik önemli destekler sağlamaktadır. Keskin’in bu çalışmaları, iş dünyasındaki başarısının yanı sıra sosyal sorumluluk alanındaki duyarlılığını da ortaya koymaktadır.
MEHMET KESKİN’İN YARDIMSEVERLİĞİ
Mehmet Keskin, Hollanda’da faaliyet gösteren BM Life Vakfı’nın yönetim kurulu üyesi olarak, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Hatay’da çeşitli yardım faaliyetlerinde buludu.
BM Life Vakfı, depremzedelere destek olmak amacıyla Hatay’ın Belen ilçesinde çalışmalar yürüttü.
Bu kapsamda, Belen Belediye Başkanı İbrahim Gül’ü makamında ziyaret eden vakıf temsilcileri, depremzede çocuklara 200 adet tablet hediye ettler.
Ziyarette, Hollanda Ankara Büyükelçiliği’ni temsilen Gaziantep Hollanda Fahri Konsolosu Bora Tezel, Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hüseyin Kürşat Türkkan ve Öğr. Üyesi İsa Kılıç da hazır bulundu.
Mehmet Keskin, ziyaret sırasında BM Life Vakfı’nın Hollanda’da yaşayan Türkler ve farklı etnik kökenli insanlara sürdürülebilir ve uygun maliyetli sağlık hizmetleri sunmayı amaçladığını belirtti.
Ayrıca, vakfın Hollanda’daki BM Sigortam acentesi aracılığıyla müşterilerine daha kapsamlı ve indirimli sağlık sigortaları sağladığını ifade etti.
Deprem bölgesindeki vatandaşlara yardım edebilmek amacıyla Hatay’a gittiklerini belirten Keskin, desteklerinden dolayı Hollandalı bağışçılara ve yerel yöneticilere teşekkür etti.
Belen Belediye Başkanı İbrahim Gül ise anlamlı çalışmaları ve ziyaretlerinden dolayı BM Life Vakfı yönetimine teşekkür ederek, depremin ilk saatlerinden itibaren yapılan çalışmaları anlattı ve destek olan herkese minnettarlığını dile getirdi.
Mehmet Keskin ve BM Life Vakfı’nın bu tür insani yardım faaliyetleri, depremden etkilenen bölgelerdeki ihtiyaç sahiplerine destek olma ve toplumlar arası dayanışmayı güçlendirme açısından önemli bir rol oynamaktadır.
ZUTPHEN PROJESİ
BM LİFE, “STİCHTİNG ZUTPHEN HELPT HATAY” VE ANTAKYA BELEDİYESİ BİR İLKE İMZA ATTI!
“BM Life”, “Stichting Zutphen Helpt Hatay” ile birlikte, Hatay’daki girişimlerine yeni bir proje daha ekledi. 6 Şubat 2023’teki depremlerde hayatını kaybeden Yılmaz Köse anısına inşa edilen Odabaşı Spor Kompleksi’nin açılışı, depremin ikinci yıl dönümünde, 7 Şubat 2025’te gerçekleşti.
“BM Life”, 6 Şubat 2023’teki yıkıcı depremin ardından afet bölgesinde çeşitli yardım faaliyetlerinde bulundu. Bir iş ilişkisi aracılığıyla BM Life, Stichting Zutphen Helpt Hatay ile tanıştı.
“Stichting Zutphen Helpt Hatay”, yıllarca AZC futbol kulübünde futbol oynamış olan Yılmaz Köse anısına, Zutphen kentindeki AZC futbol kulübünün üyeleri tarafından kuruldu. Yılmaz Köse, kardeşi Salatin, babası Hamis ve eşi felaketi maalesef sağ kurtulamayınca, AZC futbol kulübü ile Zutphen Belediyesi birlikte bir açık artırma ve yardım gecesi düzenledi. Zutphen’deki şirketler, spor kulüpleri, Zutphen Belediyesi ve AZC üyeleri tarafından önemli miktarda bağış yapıldı. Çünkü Kose ailesi ile güçlü bir bağ vardı. Zutphen adaletli ve yardımsever bir arkadaşını, 45 yılı aşkın süredir AZC üyesi olan bir kişiyi kaybetmişti.
TOPLANAN BAĞIŞLARLA NE YAPILACAKTI? “Stichting Zutphen Helpt Hatay”ın amacı, 2023 Şubat ayında Türkiye’de meydana gelen depremlerden etkilenen kişi ve kurumlara yönelik yeniden yapılanma girişimlerini desteklemekti. Bu özellikle Hatay bölgesi, Antakya şehri ve Yılmaz Köse’nin ailesiyle birlikte yaşadığı Odabaşı mahallesini kapsıyordu.
“Stichting Zutphen Helpt Hatay”, uzun süre anlamlı bir proje bulmak için çaba harcadı. Tek başlarına, yeniden yapılanma için ihtiyaçların ne olduğunu tam olarak belirleyemediler ve yerel yetkililerle temas kurmakta zorlandılar. Ta ki BM Life ile temas kurulana kadar.
BM Life aracılığıyla Antakya Belediyesi ile bağlantılar sağlandı. BM Life, Antakya Belediyesi ve Stichting Zutphen Helpt Hatay arasında yapılan çeşitli görüşmelerin ardından, 2024 Ağustos ayında Antakya Belediyesi’nin Odabaşı mahallesinde bir spor kompleksi inşa edilmesi için arazi tahsis edeceği haberi geldi.
Odabaşı’nda inşa edilen bu spor kompleksi, depremde hayatını kaybedenlerin anısına ve özellikle Yılmaz Köse’ye ithaf edilerek bir spor parkı olarak tasarlandı.
BM Life ve Stichting Zutphen Helpt Hatay’ın koordinasyonunda, 1,5 yıl önce bir hayali gerçeğe dönüştürmek için ilk adımları attık: depremden etkilenen Hatay’da sürdürülebilir bir spor kompleksi inşa etmek. Ve şimdi o an geldi! Bu hafta coşkulu açılış gerçekleşiyor. Bu projeye katkıda bulunan herkese, özellikle Zutphen ve Antakya belediyelerine en içten teşekkürlerimizi sunarız.
Onder coördinatie van BM Life en stichting Zutphen helpt Hatay hebben we 1,5 jaar geleden de eerste stappen gezet om een droom werkelijkheid te maken: de realisatie van een duurzaam sportcomplex in het door de aardbeving getroffen Hatay. En nu is het zover! Deze week vindt de feestelijke opening plaats. Onze oprechte dank gaat uit naar iedereen die hieraan heeft bijgedragen, met name de gemeenten Zutphen en Antakya.
AÇILIŞ
Belediye Başkanı İbrahim Naci Yapar (solda) ve Mehmet Keskin (sağda)
Açılışta Antakya Belediye Başkanı İbrahim Naci Yapar şu ifadeleri kullandı: “6 Şubat 2023’te deprem nedeniyle çok sayıda yakınımızı kaybettik. Yılmaz Köse ve ailesi de bu kayıplardandı. Yurtdışında yaşayan bir dostumuzun bu şekilde anılması bizi gururlandırıyor. Bu spor kompleksi büyük bir özveriyle hayata geçirilmiş bir projedir. BM Life Vakfı’na, Stichting Zutphen Helpt Hatay’a ve emeği geçen herkese teşekkür ederim. Allah Yılmaz Köse’ye ve tüm deprem şehitlerine rahmet etsin. Ülkemizin bir daha böyle bir felaket yaşamamasını diliyorum.”
BM Life Genel Sekreteri Mehmet Keskin konuşmasında şunları söyledi: “Bu sadece bir spor parkı değil. Çocukların güvenle oynayabileceği, gençlerin spor yapabileceği, mahalle sakinlerinin bir araya gelebileceği bir sosyal buluşma alanı. Depremin yıkıcı etkisine rağmen toplum dayanıklılığını sürdürüyor. BM Life ve Stichting Zutphen Helpt Hatay bu projeyle buna katkı sağlıyor. Bu proje yalnızca bir park değil, kalıcı bir birlikteliğin sembolüdür ve ‘açık’ iş birliğiyle gerçekleştirilmiştir.”
BM Life ve Stichting Zutphen Helpt Hatay, tüm bağışçılara Hatay halkına verdikleri değerli katkı ve umut için derin şükranlarını sundu.
Açılışa Antakya Belediye Başkanı İbrahim Naci Yapar’ın yanı sıra Mehmet Keskin ve Nafi Keleş (BM Life), Jan Itjang ve Cemil Özkan (Stichting Zutphen Helpt Hatay) ile Yılmaz’ın Hollanda’dan gelen arkadaşları katıldı. Ayrıca Türk siyasetinden ve sivil toplum kuruluşlarından Mustafa Erdoğan, Fatma Gül Canım, Kadir Ertuğrul ve Selma Sönmez ile belediye meclis üyeleri, birim müdürleri ve mahalle sakinleri de oradaydı.
Odabaşı Spor Kompleksi’nde neler var?
Futbol sahası
Aydınlatmalı suni çim futbol sahası
Fitness ekipmanları
Çocuk oyun alanları
Duş ve tuvaletli soyunma odaları
Ofis alanı
AZC’nin mavi/beyaz renklerinde seyirci tribünü
Engelliler için kapalı bir alan
Odabaşı Spor Kompleksi’nin hayata geçmesiyle birlikte, Zutphen’deki AZC futbol kulübünün, 4.000 kilometre uzakta bir köyde, spor ve oyun sevinciyle kalıcı bir anı oluşturma arzusu gerçekleşmiş oldu. Bu anı, Yılmaz Köse’ye adanmıştır.
Eylül – Aralık 2024 tarihleri arasında, iki vakıfla birlikte Hollanda’dan 200 öğrenciye çevrimiçi İngilizce kursu da finanse edildi. Bu kurs, Roosendaal’daki English Education Group tarafından verildi. Proje, Hatay İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kıymetli desteğiyle gerçekleştirildi.
“Stichting Zutphen Helpt Hatay”, “BM Life” ve “Antakya Belediyesi”, herhangi bir yardım kuruluşunun aracı ya da desteği olmadan bu spor kompleksini hayata geçirmenin gururunu taşımaktadır.
Deprem sonrası başlatılan kampanyanın ilk etabında bölgeye yazlık giyecek ve malzeme getirerek dağıtan BM Life, kampanyanın ikinci etabında Eğitime Destek Projesi ile Hatay’da.
Hollanda’da Türk İş İnsanları tarafından kurulan ve faaliyetlerini başarılı şekilde yürüten BM Life Vakfı, 6 Şubat depreminin Hatay’da yarattığı maddi ve manevi zararların telafisine katkı amacıyla sürdürdüğü uzun soluklu kampanya çerçevesinde yardımlara devam ediyor.
Yardımları birinci elden ihtiyaç sahiplerine ulaştırma prensibinden taviz vermeyen BM Life Vakfı Yönetim Kurulunu temsilen Kordinatör Mehmet Emin Ateş ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Keskin, proje kapsamında yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları aracılığı ile tespit edilen öğrencilere tabletlerini tek tek teslim etti. BM Life Vakfı heyeti, Hollanda Ankara Büyükelçiliği’ni temsilen Gaziantep Hollanda Fahri Konsolosu Bora Tezel ile birlikte – 13 Eylül Salı günü Hatay’da faaliyetlerine başladı. Ekibe Mustafa Kemal Üniversitesinden Doç. Dr. Hüseyin Kürşat Türkan ve Öğretim Üyesi Dr. İsa Kılıç ile Hollanda’da görev yapan gazeteci Yavuz Nufelile Türkiye’de görev yapan gazeteci Yaşar İliksiz eşlik etti.”
Asrın Depremi olarak nitelenen ve 10 ilde pek çok yerleşim alanını yerle bir eden depremin yıkıcı etkisi; üzerinden aylar geçmesine ve yaraların sarılması için pek çok ülke yardımseverlerinin seferber olmasına rağmen enkaz kaldırma çalışmalarının hâlâ aralıksız sürmesinden belli oluyordu. Ancak hayat devam ediyordu ve ekibe düşen de yardımları yerine ulaştırmak, ihtiyaç sahibi depremzede çocukları bir nebze olsun teselli edebilmekti.
BM Life Hatay’da tüm medeniyet mensuplarına yardım ederek yüz güldürdü ve tam not aldı
Deprem sonrası BM Life olarak deprem bölgesi Hatay’a yapılan yardım kampanyasının ikinci etabında sevinç çığlıkları arşa ulaştı.
13 Eylül günü başlayan ve 17 Eylül tarihine kadar süren Hatay ve çevresinde öğrencilerin eğitimlerine destek için 200 tablet getiren BM Life, okulları dolaşarak tabletleri dağıtmaya başladı. Hollanda’dan BM Life Vakfı yöneticilerinden Mehmet Keskin, M. Emin Ateş ve Yavuz Nufel’e, Hatay Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Kürşat Türkan ve Dr. İsa Kılıç mihmandarlık etti.
Günün ilk ziyareti Şehit Ömer Halis Demir İmam Hatip Ortaokulu’na oldu. Daha önce okul yönetimi tarafından tespit edilen 25 öğrenci ile birlikte okulun konferans salonunda BM Life yöneticileri, okul müdürü Mehmet Emin Aslan ve İskenderun Milli Eğitim Müdürü Ali Haytaz hazır bulundu.
Milli Eğitim Müdürü Haytaz ve Okul müdürü Aslan, tabletlerle çocukları sevindiren yardımseverlere minnet duygularını ifade ederken, BM Life adına konuşan Keskin ve Ateş de misafirperverliklerinden dolayı onlara teşekkür etti. Daha sonra öğrenciler, tek tek sahneye davet edilerek tabletlerini teslim aldılar…
İkinci durak İskenderun Paşa Karaca Sosyal ve Fen Bilimler Proje Okulu oldu. Okul Müdürü Ramazan Çakır ve öğretmenler BM Life ekibini kapıda karşıladı. Yardımlaşmanın önemine vurgu yapılan konuşmaların ardından 25 öğrenciye tabletleri teslim edildi. Okulda tablet teslimi sırasında öğrencilerin yaşadığı buruk sevinç, herkesi çok duygulandırırken, BM Life yöneticilerinden M. Emin Ateş’in gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü.
Çay ikramı esnasında bir sonraki proje hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.
Hayalini kurduğu tabletlerine kavuşan öğrencilerin sevinç çığlıkları duyulmaya değerdi.
İlk günün üçüncü durağı Emel Akçay İlköğretim Okulu oldu. Müdür İlhan Okan BM Life ekibi ile öğretmenler odasında bir süre sohbet etti.
Tablet verilecek öğrencilerin nasıl belirlendiği sorusu üzerine Okul Müdürü İlhan Okan; “Tablet alacak öğrencileri, Dr. Kürşat Türkan ve Dr. İsa Kılıç ile yaptığımız görüşmeler sonucu öncelikle depremde anne ve babası kaybetmiş, daha sonda ebeveynlerinden birini yitirmiş ve daha sonra da maddi geçim sıkıntısı daha fazla olan çocukları arasından seçtik” dedi.
Mehmet Emin Ateş, öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada göz yaşlarına hakim olamazken, onu dinleyenlerin heyecanları da görülmeye değerdi. Büyüyünce ne olmak istedikleri sorulan öğrenciler, ağırlıklı olarak öğretmen derken, bir tanesi uzay bilimci, bir tanesi diplomat bazıları ise doktor ve hemşire cevabını verdi.
Bir minik öğrencinin , “Bir yıldır bir tabletim olsun diye Allah’a dua ediyordum, dualarım kabul oldu” sözleri ise güne damga vurdu.
Programın bu aşamasında Fahri Konsolos Bora Tezel Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliğini temsilen ekibe katıldı. BM Life ekibinin yardım kampanyasının Hatay’daki dağıtım etkinliğine davet ettiği Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, yoğun programından dolayı katılamayacağı için üzgün olduğunu belirterek, kendilerini temsilen Hollanda’nın Gaziantep Fahri Konsolosu Bora Tezel’i görevlendirmişti.
Fahri Konsolos Bora Tezel, yoğun gündemine rağmen günün dördüncü durağı Belen Belediyesi ziyaretinde ekibin yanında olmayı ihmal etmemişti. Belen Belediye Binası önünde BM Life ekibi ile buluşan Fahri konsolos Bora Tezel Belediye Başkanı İbrahim Gül tarafından kabul edildi.
Kabulde bir kısmı engelli 10 öğrenci de aileleri ile birlikte İbrahim Gül’ün makamında hazır bulundu. Gül, Tezel ve BM Life ekibi bundan sonra yapılacak yardım kampanyaları ve projelerine dair açıklamada bulunurken, Fahri Konsolos Bora Tezel, bölgenin ihtiyaçları ve iki ülke arasında ilişkiler başta olmak üzere bir çok konuda bilgilendirme yaptı ve öneri not aldı. Çeşitli ikramların ardından özel öğrencilere tabletleri teslim edildi.Bölgenin sosyolojik yapısı ve farklı medeniyet ve dinsel inançlara mensup insanların asırlardır bir arada dostça yaşadığı da göz önüne alınarak hazırlanan Hilal, Haç ve Davut yıldızından oluşan Eğitime Katkı Projesi logosunda mesaj Kilise ziyareti ile anlamı daha belirginleştirdi.
BM Life Vakfı ekibi Fahri Konsolos Bora Tezel ile birlikte günün beşinci ziyaretini İskenderun Aziz Corc (Mar Circos St.Georgios) Rum Ortodoks Kilisesi’ne gerçekleştirdi. Ekibi İskenderun Rum Ortodoks Kilisesi Fukara Vakfı Başkanı Can Teymur karşıladı. İstanbul’dan gelen gazeteci yazar Yaşar İliksiz de tam bu aşamada ekibe katıldı.
Vakıf Başkanı Can Teymur, asırlarca farklı inanç ve kültürlerle bir arada yaşamanın doğurduğu dostluk, samimiyet ve kardeşlik duyguları, bölgeye has misafirperverlik ve kendisine mahsus samimi edasına eşlik eden mükemmel Türkçesi ile 6 Şubat depremi öncesi ve sonrasını anlattı. Asırlarca et – tırnak gibi farklı inançların bir arada yaşadığını, bu birlik ve beraberliği bozmak isteyenlere fırsat verilmemesi gerektiğini vurguladı. Kilise ve vakıf olarak hem vatandaşlardan hem de devletten hiçbir ayrım yapılmadan yardım aldıklarını ifade eden Teymur, depremde duvarları çatlayan tarihi kiliseyi de ziyaretçilerine gezdirdi ve cemaatin tarihi hakkında bilgiler verdi.
BM Life vakfı ekibi, ivedilikle ihtiyacı olduğu belirlenen 10 çocuk için getirilen tabletleri, onlara teslim etmesi için Can Teymur’a emanet etti. Teymur, çocuklar ve cemaati adına BM Life heyeti ve tabletlerin bağışlara teşekkür etti.
Kilise ziyaretinin ardından Fahri Konsolos BM Life Ekibine veda edip Gaziantep’e uğurlandı. Havanın kararmaya yüz tutmasına rağmen son 5 Tablet için Denizciler Çamlık Cami’ye gidildi. Akşam namazını müteakiben tabletler cami yetkilisine teslim edilirken, çocuklardan ikisinin hasta olduğunu duyan BM Life ekibi, onları bizzat evinde ziyaret etti ve tabletlerine kavuşturdu. Çocuklar sevinçlerinden hastalıklarını bile unuttuklarını söylediler.Belen Belediyesi tarafından akşam yemeği için yörenin meşhur lezzet duraklarından Koca Yusuf Restoran’a davet edilen ekip, önce çocukların mutluluğu diyerek, davete iki saat kadar gecikmeli gidebildi. Hatay , Antakya, İskenderun Mutfağının seçkin lezzetlerinin boy gösterdiği sofrada buruk bir ziyafet duygusu yaşandı. Çünkü yenilen her lokmada ekibin aklına o topraklarda bu lezzetlerden mahrum kalan binlerce mağdur insan geliyordu.
Yemeğin günün yorgunluğunu atmak ve ikinci güne hazırlanmak üzere istirahat için otelin yolu tutuldu.
*********************
DE MEEST SUCCESVOLLE TURKSE ONDERNEMER
IN NEDERLAND: MEHMET KESKİN
Mehmet Keskin, een van de pioniers in de Nederlandse verzekeringssector, sprak over de hulpacties die hij heeft opgezet voor de aardbevingsslachtoffers in Turkije en de positie van de Turkse gemeenschap binnen het Nederlandse zorgsysteem.
Interview door İlhan KARAÇAY:
Mehmet Keskin, oprichter van BM Sigortam in Tilburg, dat verzekeringsdiensten aanbiedt aan migrantengemeenschappen, valt niet alleen op door zijn zakelijke successen, maar ook door zijn sociale projecten via de BM Life Stichting.
Na de grote aardbeving die Turkije in 2023 trof, nam Keskin het voortouw in tal van projecten, waaronder het verstrekken van tablets aan kinderen in Hatay, het uitdelen van hygiënepakketten, psychologische ondersteuningsprogramma’s, containerwoningen en een revalidatiecentrum, allemaal als onderdeel van hulpacties die hij op gang bracht. Hij stelt het maatschappelijk belang altijd voorop.
Met zijn uitspraak “Wat geldt voor Hans, moet ook gelden voor Hasan” onderstreept Keskin het belang van gelijkheid en rechtvaardigheid. Hij blijft zich inzetten voor een inclusiever zorgsysteem in Nederland.
Dankzij samenwerkingen met grote verzekeraars zoals Zilveren Kruis, Centraal Beheer en DAS biedt BM Sigortam speciale polissen en kortingen aan migrantengemeenschappen. Keskin wil hoogwaardige, snelle en betrouwbare diensten bieden aan zowel de gemeenschappen in Nederland als in Turkije.
We spreken met een leider die via BM Sigortam en de BM Life Stichting niet alleen de Turkse gemeenschap in Nederland bereikt, maar ook de hulpbehoevenden in Turkije.
Karaçay: Laten we beginnen met kennismaken. Wie is Mehmet Keskin?
Mehmet Keskin: Ik kwam als kind naar Nederland, heb hier mijn opleiding gevolgd en jarenlang ervaring opgedaan in de verzekeringsbranche. 23 jaar geleden ben ik BM Sigortam begonnen. In het begin boden we diensten aan op het gebied van persoonlijke leningen, hypotheken en particuliere verzekeringen. Met de tijd zijn we gespecialiseerd in collectieve verzekeringen. Vandaag bedienen we mensen van diverse etnische achtergronden, met de Turkse gemeenschap voorop.
Karaçay:Wat onderscheidt BM Sigortam van andere verzekeraars?
Mehmet Keskin: Wij verkopen niet zomaar verzekeringen. Onze missie is om mensen te informeren. Er is veel onwetendheid over bijvoorbeeld zorgverzekeringen onder mensen die in Nederland wonen. Wij proberen dat gat met juiste informatie te vullen. En we zorgen ervoor dat ze ook in Turkije kwalitatieve zorg kunnen krijgen.
Karaçay: De premies zijn de laatste jaren behoorlijk omstreden. Wat is volgens u de oorzaak?
Mehmet Keskin: Na de pandemie is de druk op het zorgsysteem toegenomen. Mensen zijn psychologisch aangetast, de oudere bevolking is gegroeid. Al deze factoren hebben geleid tot stijgende premies. Wij proberen die last te verlichten met speciale kortingen voor onze leden. We hebben overeenkomsten met grote partijen zoals Zilveren Kruis, Centraal Beheer en DAS. Zo kunnen we onze klanten voordeligere oplossingen aanbieden.
Karaçay: U heeft via de BM Life Stichting belangrijke sociale projecten in Turkije gerealiseerd. Kunt u daar iets over vertellen?
Mehmet Keskin: Een van onze belangrijkste acties was de donatiecampagne na de aardbeving op 6 februari 2023. Voor elke verzekerde doneerden we 1 euro en haalden zo 20.000 euro op. Deze hulp hebben we via de BM Life Stichting aan de slachtoffers verstrekt. Daarnaast hebben we 200 tablets uitgedeeld aan leerlingen in Hatay, 26 leerlingen kregen gratis online Engelse lessen. We hebben hygiënepakketten en zomerkleding uitgedeeld. En vooral: we zijn begonnen met psychologische ondersteuningsprojecten.
Karaçay: Dus maatschappelijke verantwoordelijkheid is voor u geen keuze, maar een plicht.
Mehmet Keskin: Absoluut. Als we iets bereikt hebben in Nederland, is het ook onze verantwoordelijkheid dat succes te delen. Niet alleen hier, maar ook voor de mensen in nood in Turkije steken we onze handen uit de mouwen. Via onze stichting plannen we langdurige hulp zoals containerwoningen, onderwijssteun en gezondheidsprojecten.
Karaçay: Wat zijn de belangrijkste problemen die de Turkse gemeenschap in Nederland ervaart binnen het zorgsysteem?
Mehmet Keskin: Het grootste probleem is dat ze zich niet veilig voelen binnen het systeem. Veel mensen willen naar Turkije voor behandeling omdat ze zich hier niet gehoord voelen. De voorzieningen die aan Nederlandse patiënten worden aangeboden, moeten ook beschikbaar zijn voor mensen van Turkse afkomst. Ik zeg altijd: “Wat voor Hans geldt, moet ook voor Hasan gelden.”
Karaçay: Wat is uw ideaal, uw droom?
Mehmet Keskin: Mijn ideaal is om een brug te slaan tussen Nederland en Turkije op het gebied van gezondheidszorg. Ik wil dat onze mensen in beide landen gelijke, kwalitatieve, snelle en betrouwbare zorg krijgen. Daar zet ik me voor in – zowel zakelijk als sociaal. Want ik kom uit deze gemeenschap, en ik ben deze gemeenschap iets verschuldigd.
Karaçay: Dank u wel. Wat u doet is inspirerend.
Mehmet Keskin: Ik dank u. Hopelijk bereikt dit soort interviews meer mensen en krijgen we meer vrijwilligers die zich bij ons willen aansluiten.
HULPPROJECTEN VAN MEHMET KESKİN EN DE BM LIFE STICHTING
Donatie van 20.000 euro en hulpactie voor aardbevingsslachtoffers
Na de aardbevingen in Turkije op 6 februari 2023 startte BM Sigortam onder leiding van Mehmet Keskin een hulpactie waarbij voor elke verzekerde 1 euro werd gedoneerd – in totaal 20.000 euro. Deze actie was geïnspireerd door de gemeentelijke campagnes in Nederland waarbij 1 euro per inwoner werd gedoneerd. De donaties werden via de BM Life Stichting aan de slachtoffers verstrekt.
Onderwijsproject: Tablets en Engelse lessen
De BM Life Stichting lanceerde het “Onderwijsondersteuningsproject” voor kinderen in het aardbevingsgebied. In Hatay werden 200 tablets uitgedeeld en 26 leerlingen kregen 10 weken gratis online Engelse lessen, in samenwerking met universiteiten in Nederland en Turkije.
Verdeling van zomerkleding en hygiënepakketten
In juni 2023 bezochten teams van de BM Life Stichting het rampgebied om zomerkleding en hygiënepakketten uit te delen, gericht op de basisbehoeften van de slachtoffers.
Psychologische steun en langetermijnhulp
De stichting ontwikkelde psychologische steunprogramma’s en langetermijnhulp zoals containerwoningen en onderwijsprojecten.
Projecten gericht op volksgezondheid en geestelijke gezondheid
Mehmet Keskin voert via BM Sigortam projecten uit om de gezondheid en het welzijn van de Turkse gemeenschap in Nederland te verbeteren. In samenwerking met Zilveren Kruis wordt steun geboden op het gebied van zorg, sport, reizen en onderwijs, en zijn er online modules gericht op mentale gezondheid beschikbaar.
Deze projecten onder leiding van Mehmet Keskin bieden belangrijke steun aan zowel aardbevingsslachtoffers in Turkije als de Turkse gemeenschap in Nederland. Zijn werk weerspiegelt niet alleen zijn zakelijk succes, maar ook zijn sterke gevoel voor maatschappelijke verantwoordelijkheid.
DE VRIJWILLIGE INZET VAN MEHMET KESKİN
Als bestuurslid van de in Nederland gevestigde BM Life Stichting, heeft Mehmet Keskin hulp verleend in Hatay, een van de zwaarst getroffen regio’s na de aardbeving van 6 februari 2023, met het epicentrum in Kahramanmaraş.
BM Life Stichting voerde hulpactiviteiten uit in het district Belen van Hatay om de aardbevingsslachtoffers te ondersteunen.
In dit kader bezochten vertegenwoordigers van de stichting burgemeester İbrahim Gül van Belen en schonken zij 200 tablets aan kinderen die door de ramp zijn getroffen.
Aan het bezoek namen ook deel: Bora Tezel, honorair consul van Nederland in Gaziantep namens de Nederlandse ambassade in Ankara, en Dr. Hüseyin Kürşat Türkkan en Dr. İsa Kılıç van de Mustafa Kemal Universiteit.
Tijdens het bezoek benadrukte Mehmet Keskin dat de BM Life Stichting tot doel heeft om duurzame en betaalbare gezondheidsdiensten aan te bieden aan mensen van Turkse en andere etnische achtergronden in Nederland.
Daarnaast verklaarde hij dat de stichting via het BM Sigortam kantoor in Nederland haar klanten uitgebreidere en voordeligere zorgverzekeringen aanbiedt.
Keskin benadrukte dat zij naar Hatay zijn gereisd om de getroffenen direct te helpen en bedankte de Nederlandse donateurs en lokale autoriteiten voor hun steun.
Burgemeester İbrahim Gül van Belen sprak zijn dank uit aan de BM Life Stichting voor hun betekenisvolle werk en bezoek, en deelde zijn waardering voor iedereen die vanaf het eerste moment na de ramp hulp heeft geboden.
De humanitaire hulpacties van Mehmet Keskin en BM Life Stichting spelen een cruciale rol in het ondersteunen van de getroffen bevolking en het versterken van de solidariteit tussen gemeenschappen.
BM LIFE, STICHTING ZUTPHEN HELPT HATAY EN DE GEMEENTE ANTAKYA ZETTEN EEN PRIMEUR IN HATAY!
Samen met “Stichting Zutphen helpt Hatay”, heeft BM Life een nieuw project toegevoegd aan haar initiatieven in Hatay. De opening van het Odabaşi Sportcomplex, ter nagedachtenis aan Yilmaz Kose, die omkwam bij de aardbeving, heeft plaatsgevonden twee jaar na de aardbeving op 7 februari 2025.
Na de zware aardbeving op 6 februari 2023 heeft BM Life verschillende hulpacties verricht in het rampgebied. Via een zakelijke relatie kwam BM Life in kontakt met Stichting Zutphen helpt Hatay.
Stichting Zutphen helpt Hatay is opgericht door clubleden van voetbalvereniging AZC uit Zutphen waar Yilmaz Köse jarenlang heeft gevoetbald. Toen al snel duidelijk werd dat Yilmaz Köse, zijn broer Salatin en zijn vader Hamis en zijn vrouw, de ramp niet hadden overleefd is er door de voetbalvereniging AZC samen met de gemeente Zutphen een veiling en een benefiet avond georganiseerd . Er is veel geld gedoneerd door Bedrijven en Sportverenigingen uit Zutphen, de gemeente Zutphen en Leden van voetbalvereniging AZC, omdat de verbondenheid met de familie Kose groot is. Zutphen heeft een vriend verloren, iemand die rechtvaardig en behulpzaam was en al meer dan 45 jaar lid was van de voetbalvereniging AZC.
Wat te doen met de opbrengsten van de veiling en benefiet avond?
De Stichting Zutphen helpt Hatay heeft als doel;
Het ondersteunen van initiatieven voor de wederopbouw, bedoeld voor mensen en instanties die zijn getroffen door de aardbeving van februari tweeduizend drieëntwintig in Turkije.
Specifiek in de Regio Hatay, de Stad Antakya, de wijk Odabaşı, waar Yilmaz met zijn familie woonde.
Er is door de stichting Zutphen helpt Hatay lang gezocht naar een project. Op eigen kracht lukte het de stichting niet om de behoefte duidelijk te krijgen wat er nodig is voor de wederopbouw. Ook lukte het niet om kontakten te leggen met lokale overheden, totdat Stichting Zutphen helpt Hatay in kontakt kwam met BM Life.
Via BM Life zijn er kontakten gelegd met de gemeente Antakya en na diverse gesprekken tussen BM Life, de gemeente Antakya en Stichting Zutphen helpt Hatay kwam het positieve bericht in augustus 2024 dat de gemeente Antakya grond ter beschikking stelt voor de bouw van een sportcomplex in Odabaşı.
Het sportcomplex, gelegen in de wijk Odabaşı in Antakya, is ontworpen als een sportpark ter ere aan de slachtoffers van de aardbeving en ter nagedachtenis van Yilmaz Köse.
OPENING
Burgemeester İbrahim Naci Yapar (lins) en Mehmet Keskin (rechts)
Tijdens de opening sprak burgemeester Ibrahim Naci Yapar van Antakya de volgende woorden: “Op 6 februari’23 verloren we veel dierbaren door de aardbeving, Yilmaz Köse en zijn familie behoorden tot deze verliezen. Het feit dat een vriend, die in het buitenland woonde, op deze manier wordt herdacht, vervult ons met trots. Dit sportcomplex is een project dat met heel veel toewijding is gerealiseerd. Ik wil de BM Life Stichting, Stichting Zutphen Helpt Hatay en iedereen die heeft bijgedragen bedanken. Moge Allah, Yilmaz Köse en alle slachtoffers van de aardbeving genadig zijn. Ik hoop dat ons land nooit meer zo een ramp hoeft mee te maken.”
BM Life-secretaris-generaal Mehmet Keskin gaf in zijn speech aan: “Dit is niet zomaar een sportpark. Hier kunnen kinderen veilig spelen, jongeren kunnen sporten en het zal dienen als een sociale ontmoetingsplek voor de buurtbewoners. Ondanks de verwoestende impact van de aardbeving blijft de gemeenschap veerkrachtig, BM Life en Stichting Zutphen helpt Hatay dragen daar met dit project aan bij. Dit project is meer dan alleen een park, het is een symbool van langdurige saamhorigheid, bereikt door een ‘open’ samenwerking. “
BM Life en Stichting Zutphen helpt Hatay spreken diepe dankbaarheid uit aan alle donateurs voor de waardevolle bijdrage en hoop die zij de mensen van Hatay hebben gegeven.
Bij de opening van het sportcomplex waren naast burgemeester Ibrahim Naci Yapar ook Mehmet Keskin en Nafi Keles (BM Life), Jan Itjang en Cemil Ozkan (Stichting Zutphen helpt Hatay) en vrienden van Yilmaz uit Nederland aanwezig. Daarnaast waren leden van de Turkse politiek en maatschappelijke organisaties, zoals Mustafa Erdogan, Fatma Gul Canim, Kadir Ertuğrul en Selma Sonmez, samen met gemeenteraadsleden, afdelingshoofden en buurtbewoners van de partij.
Het Odabaşı Sportcomplex beschikt over diverse faciliteiten, waaronder een voetbalveld, een kunstgras voetbalveld met verlichting, fitness apparatuur, speeltoestellen voor kinderen, kleedkamers met douches en toiletten, kantoor, tribune voor toeschouwers in de kleuren blauw/wit (clubkleuren van AZC), en een overdekte plek voor minder validen.
Met de realisatie van het Odabaşı Sportcomplex is de wens uitgekomen van voetbalvereniging AZC uit Zutphen om in een dorp 4.000 kilometer verderop een duurzame bestemming te geven met Sport en Spelvreugde aan de inwoners van het dorp Odabaşı, ter nagedachtenis aan Yilmaz Köse.
Samen met twee stichtingen, wordt in de periode van september t/m december 2024 een online Engelse cursus gefinancierd voor 200 leerlingen uit Nederland. Deze cursus werd verzorgd door het instituut English Education Group uit Roosendaal.
Het project kwam tot stand dankzij de waardevolle steun en de Provinciale Directie voor Nationaal Onderwijs in Hatay (Hatay İl Milli Eğitim Müdürlüğü).
Dankbaar zijn Stichting Zutphen helpt Hatay, BM Life en de gemeente Antakya met het realiseren van dit Sportcomplex, zonder tussenkomst, hulp of steun van goede doelen organisaties.
Een nieuwsbericht uit het verleden:
BM LIFE STICHTING SCHENKT TABLETS AAN AARDBEVINGSSLACHTOFFERS IN HATAY
In de tweede fase van de campagne, die begon met het uitdelen van zomerkleding en benodigdheden, heeft BM Life Stichting zich gericht op onderwijssteun in Hatay.
De stichting, opgericht door Turkse ondernemers in Nederland, zet haar langdurige campagne voort om bij te dragen aan het herstel van de materiële en morele schade veroorzaakt door de aardbeving van 6 februari.
Vertegenwoordigers van de stichting, coördinator Mehmet Emin Ateş en bestuurslid Mehmet Keskin, leverden persoonlijk de tablets af aan vooraf geselecteerde leerlingen, die waren bepaald via lokale overheden en NGO’s.
De BM Life-delegatie begon haar activiteiten op 13 september in Hatay, samen met honorair consul Bora Tezel namens de Nederlandse ambassade in Ankara.
De delegatie werd vergezeld door Dr. Hüseyin Kürşat Türkan en Dr. İsa Kılıç van de Mustafa Kemal Universiteit, journalist Yavuz Nufel uit Nederland en journalist Yaşar İliksiz uit Turkije.
Hoewel maanden zijn verstreken sinds de verwoestende aardbeving — die werd omschreven als de “Aardbeving van de Eeuw” en die 10 provincies trof — waren de ruïnes nog steeds niet volledig geruimd. Toch ging het leven door, en de taak van het team was om de hulpgoederen op de juiste plek te krijgen en de kinderen een beetje vreugde te brengen.
De tweede fase van de hulpactie van BM Life in Hatay zorgde voor grote vreugde.
Tussen 13 en 17 september werden 200 tablets uitgedeeld op verschillende scholen in Hatay en omgeving.
De eerste stop was de Şehit Ömer Halis Demir Imam Hatip Middelbare School. Hier waren 25 geselecteerde studenten aanwezig in de conferentiezaal, samen met schooldirecteur Mehmet Emin Aslan en hoofd van het onderwijsdistrict van İskenderun, Ali Haytaz.
Tijdens het overhandigen van de tablets spraken Haytaz en Aslan hun dankbaarheid uit aan de weldoeners. Keskin en Ateş bedankten op hun beurt voor de gastvrijheid.
De studenten werden één voor één op het podium geroepen om hun tablet in ontvangst te nemen.
De tweede halte was het Paşa Karaca Sociaal en Natuurwetenschappelijk Projectschool in İskenderun. Na een warme ontvangst door directeur Ramazan Çakır en zijn team werden nog eens 25 tablets uitgedeeld. De emotie was groot: coördinator Ateş kon zijn tranen niet bedwingen.
Tijdens de theepauze werden ideeën uitgewisseld over toekomstige projecten.
De derde halte van de dag was de Emel Akçay Basisschool. Directeur İlhan Okan legde uit dat ze bij de selectie van de leerlingen prioriteit gaven aan kinderen die hun beide ouders of één ouder verloren hadden, en daarna aan gezinnen met financiële problemen.
Tijdens zijn toespraak kon Mehmet Emin Ateş zijn emoties opnieuw niet bedwingen. Gevraagd naar hun toekomstdromen, zeiden veel kinderen dat ze later leraar, arts of diplomaat wilden worden.
Een kind zei: “Ik bid al een jaar voor een tablet, en mijn gebed is vandaag verhoord.”
In dit stadium sloot honorair consul Bora Tezel zich aan bij het team. Ambassadeur Joep Wijnands kon vanwege zijn drukke schema niet aanwezig zijn, maar had Tezel afgevaardigd.
Tezel vergezelde het team tijdens hun vierde halte: het gemeentehuis van Belen.
Tien kinderen, waaronder enkele met een beperking, ontvingen hier hun tablets in aanwezigheid van burgemeester İbrahim Gül.
Tijdens het bezoek werd uitleg gegeven over toekomstige hulpacties. Tezel gaf informatie over de behoeften in de regio en noteerde aanbevelingen.
De bijeenkomst werd afgesloten met traktaties, waarna de tablets werden uitgedeeld.
Een belangrijk symbool in deze fase was het logo van het Onderwijsproject — bestaand uit een halve maan, kruis en Davidsster dat symbool staat voor de vreedzame co-existentie van religies in de regio.
De vijfde halte was een bezoek aan de Grieks-Orthodoxe Sint-Joriskerk in İskenderun, samen met de heer Can Teymur, voorzitter van de Armenzorgstichting van de kerk.
Teymur gaf met zijn vloeiend Turks uitleg over de solidariteit van de bevolking vóór en na de ramp en leidde het team rond in de beschadigde kerk.
BM Life vertrouwde 10 tablets toe aan Teymur om aan kinderen in acute nood te overhandigen.
Na het bezoek aan de kerk nam Tezel afscheid en vertrok naar Gaziantep.
Ondanks het invallen van de duisternis bezocht het team nog de Çamlık-moskee, waar de laatste vijf tablets werden overhandigd. Twee zieke kinderen werden zelfs thuis bezocht en blij gemaakt met hun tablets.
De dag werd afgesloten met een diner in restaurant Koca Yusuf, aangeboden door de gemeente Belen. Ondanks de overvloedige smaken van de Hatayse keuken, werd het een emotionele maaltijd want het team dacht aan de duizenden mensen die deze smaken moesten missen.
Na het diner trok het team zich terug om te rusten en zich voor te bereiden op de tweede dag.