DÜNYANIN PEK ÇOK ÜLKESİNDE CADDELERDE, SOKAKLARDA, PARKLARDA VE MEYDANLARDA ADI YAŞATILAN ATATÜRK’ÜN ARMAĞANI OLAN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI, SIRADAN BİR KUTLAMA DEĞİLDİR.
Ulu Önder Atatürk’ün emanetine, Türkiye ve Hollanda’dan başka dünyanın dört bir yanında sahip çıkılması, sıradan haberlerle değil, milletimizin ortak ruhunu ve tarihî sorumluluğunu yansıtan güçlü anlatımlarla duyurulmalıdır.
Çünkü Cumhuriyet Bayramı yalnızca bir resmî gün değildir; bir milletin özgürlüğe, eşitliğe ve çağdaşlığa yürüyüşünün sembolüdür.
Bugün dünyanın birçok kentinde, Atatürk’ün adını taşıyan cadde, park ve meydanlarda Türk bayrakları dalgalanıyor, marşlar yankılanıyor ve gururla “Ne mutlu Türküm diyene!” sesleri yükseliyorsa, bu yalnızca bir kutlama değil, Atatürk’ün fikirlerine sadakatin ve Cumhuriyet’in evrensel değerlerine inancın ilanıdır.
Cumhuriyetimizin 102’nci yılı, yalnızca Türkiye’de değil, Amsterdam’dan Sidney’e, New York’tan Tokyo’ya kadar Türk gönüllerinin attığı her yerde aynı coşkuyla kutlanmıştır. Bu kutlamalar, haber bültenlerinin kısa notları arasında kaybolmamalı; her biri birer ulusal bilinç ve vefa belgesi olarak ele alınmalıdır.
İlhan KARAÇAY’ın analizi
Ulu Önder Atatürk’ün emanetine, Türkiye ve Hollanda’dan başka dünyanın dört bir yanında sahip çıkılması, sıradan haberlerle değil, milletimizin ortak ruhunu ve tarihî sorumluluğunu yansıtan güçlü anlatımlarla duyurulmalıdır.
Çünkü Cumhuriyet Bayramı yalnızca bir resmî gün değildir; bir milletin özgürlüğe, eşitliğe ve çağdaşlığa yürüyüşünün sembolüdür.
Bugün dünyanın birçok kentinde, Atatürk’ün adını taşıyan cadde, park ve meydanlarda Türk bayrakları dalgalanıyor, marşlar yankılanıyor ve gururla “Ne mutlu Türküm diyene!” sesleri yükseliyorsa, bu yalnızca bir kutlama değil, Atatürk’ün fikirlerine sadakatin ve Cumhuriyet’in evrensel değerlerine inancın ilanıdır.
Cumhuriyetimizin 102’nci yılı, yalnızca Türkiye’de değil, Amsterdam’dan Sidney’e, New York’tan Tokyo’ya kadar Türk gönüllerinin attığı her yerde aynı coşkuyla kutlanmıştır. Bu kutlamalar, haber bültenlerinin kısa notları arasında kaybolmamalı; her biri birer ulusal bilinç ve vefa belgesi olarak ele alınmalıdır.
ŞİMDİ GELELİM KUTLAMALARA
LAHEY BÜYÜKELÇİLİĞİMİZ TARAFINDAN CUMHURİYET BAYRAMI DOLAYISIYLA DÜZENLENEN RESEPSİYON
Türkiye‘nin Lahey Büyükelçiliği tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla, Lahey’in milyonerler kasabası Wassenaar’daki Wittenburg Şatosu’nda bir resepsiyon düzenlendi. Resepsiyon, daha çok kordiplomatik çevreye yönelikti.
Büyükelçimiz Fatma Ceren Yazgan, Rotterdam Başkonsolosumuz Sevgi Kısacık, Deventer Başkonsolosumuz Emre Yurt ve Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy’un ev sahipliğinde gerçekleşen resepsiyona, kordiplomatik temsilcileri, büyükelçilik çalışanları, Türkiye’nin Fahri Konsolosu Titus Kramer ve Genel Sekreter Mehmet Keskin, Askeri Ataşe Yarbay Umut Gökaslan, Eğitim Müşaviri Miyase Koyuncu, İletişim Müşaviri İsmail Erkam Sula, Nato Müşterek Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yapan Türk askerleri, Hollanda’da görev yapan farklı ülkelerin büyükelçileri ve Başkonsolosları, iş dünyasının önde gelen isimleri ile çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri hazır bulundular.
Resepsiyon, İstiklal Marşı ve Hollanda Milli Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Büyükelçi Yazgan, daha sonra yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesiyle, Hollanda’nın bağımsızlık mücadelesi arasında tarihi benzerlikler bulunduğunu söyledi. Yazgan, “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesi, Türk halkının yüzyıllardır süregelen devlet geleneğinin bir devamıdır. En zor zamanlarda bile bu halk, cesaretiyle, gücüyle ve ulusal birliğiyle ayakta kalmayı başarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti milletimizin son kalesidir.” dedi.
Yazgan, Hollanda’nın 1581’de bağımsızlığını ilan ederek Hollanda Cumhuriyeti’ni kurduğunu belirtirken. “Osmanlı İmparatorluğu ticareti başlatmak için 1612’de Hollanda’yı tanıyan ilk ülkedir.” ifadesini kullandı.
Hollanda’nın bugün Türkiye’nin en büyük yatırımcısı konumunda olduğunu ve iki ülke arasındaki ticaret hacminin 13 milyar avroya ulaştığını söyleyen Yazgan, “Hollanda ile en değerli ortak yatırımımız insan kaynağımızdır. 1964’ten bu yana gelişen canlı bir Hollanda-Türk toplumu var. Üçüncü ve dördüncü kuşaklar artık mavi yakalı misafir işçiler değil. Onlar, girişimciler, finansçılar, polis memurları, askerler, bilim insanları, teknoloji uzmanları haline geldiler. Hollanda’daki Türk gençlerinin Türkçeyi kendi aralarında, Hollandacayı Hollandalılarla ve İngilizceyi dünyayla konuşmalarını istiyorum. Anlatacak çok güzel hikayelerimiz var ve daha nicelerini anlatacağız.” diye devam etti.
Yazgan, Türk ve Hollanda halklarının 400 yılı aşkın süredir birbirine karşı savaşmadığını, aksine zaman zaman yan yana mücadele ettiğini belirterek, “Bugün ise NATO’da çok daha iyi bir işbirliği içindeyiz. Müttefikliğimizi takdir ediyoruz ve tamamlayıcı savunma kapasitemizi geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz.” dedi. Dünyanın belirsizliklerle dolu olduğunu söyleyen Yazgan, “Akıl almaz teknolojik değişim, popülizm ve ideolojik aşırılıklar karşısında en güçlü savunmamız, sağduyu, tutarlılık ve kararlılıktan oluşacaktır. Bunların merkezi uluslararası hukukun başkenti olan Lahey’dir.” dedi. Yazgan, Hz. Muhammed’in Medine Sözleşmesi’nden, Selçukluların Süryani ve Ermeni topluluklarıyla kurduğu ortak yönetime, Osmanlıların farklı etnik ve dini toplulukları bünyesinde barındırmasına kadar uzanan tarihi örneklerle hoşgörü kültürünü anlatarak şunları kaydetti: “İki dünya savaşından sonra var olduğuna inandığımız düzenin, bugün çocuklarımızın gözünde masum hayatları koruyamadığı açıktır. Bu yüzden çocuklarımız kaygılı. Geleceklerinden endişe ediyorlar. Filistinli, Ukraynalı, Sudanlı çocuklar başta olmak üzere hepsi hayal kırıklığına uğramış durumda. Uluslarımız, demokrasilerin gücüne ve koruma yeteneğine olan inançlarını yitirme riskiyle karşı karşıya. Oysa barış, her türlü siyasi zaferden veya borsa karından çok daha değerlidir. Nerede olursa olsun kan dökülmesini önlemeli ve her türden yayılmacılığı ve aşırılığı caydırmalıyız.”
Lahey’de dünyanın en seçkin diplomatlarının bir arada çalıştığı diplomatik camianın bir parçası olmaktan gurur duyduğunu belirten Yazgan, “Hollandalı meslektaşlarımızla birlikte ortak akıl ve tutarlılıkla hareket ederek diplomasiyi yeniden yüceltelim.” ifadesini kullandı.
Atatürk’ün Onun Yıl Nutku’nun yer aldığı video gösteriminin ardından, hem Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hem de az sonra yayınlayacağım Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajlarındaki ortak noktaları hatırlatan Büyükelçi Yazgan, her iki liderin de millet iradesinden doğan egemenliğin, yüzyıllara dayanan bir geleneği temsil ettiğini vurguladı.
Resepsiyonun sonunda davetlilere Türk mutfağından lezzetler ikram edildi, Katılımcılar, Cumhuriyet Bayramı’nın anlamını yansıtan samimi sohbetler ve hatıra fotoğraflarıyla geceyi ölümsüzleştirdiler.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN CUMHURİYET BAYRAMI MESAJI
Aziz milletim,
Dünyanın farklı ülkelerinde gururumuzu paylaşan kıymetli misafirlerimiz,
Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Zaferlerle dolu tarihimizin doruk noktalarından biri olan bu önemli günde; sınırlarımız içindeki 86 milyon vatandaşımızın, Kıbrıs Türk halkının ve yurt dışındaki kardeşlerimizin her birinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı can-ı gönülden tebrik ediyorum.
Aynı şekilde, medeniyet bahçemizi birlikte ekip biçtiğimiz, müşterek bir mazi ve kültür mirasını tevarüs ettiğimiz, sevincimize ortak olan tüm dostlarımıza da şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Bugün, Cumhuriyetimizin 102’nci kuruluş yıl dönümünü milletçe iftiharla idrak ediyoruz.
İstiklal ve istikbal mefkuremizin, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğinde tecessüm ettiği bu önemli günün; ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Millî Mücadele’yi sevk ve idare ederek Cumhuriyete giden yolu açan Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin tüm mensuplarını, bugün bir kez daha şükranla anıyorum.
Ahlat ve Malazgirt Meydan Muharebesi’ten ilk akınlardan Çanakkale Savaşı’na, Kurtuluş Savaşı’ndan 15 Temmuz Direnişi’ne kadar asırlardır kanlarıyla, canlarıyla bu toprakları bizlere vatan kılan kahramanları rahmetle yâd ediyorum.
Tüm dünyanın bildiği şu hakikati bugün bir kez daha ilan etmek isterim:
Biz hem güçlü bir millet hem de köklü bir devletiz.
Cumhurbaşkanlığı forsumuzdaki güneş ve etrafındaki 16 yıldız, bizim binlerce yıllık devlet geleneğimizi temsil ediyor.
“Ebed-i müddet” ülküsüyle kurduğumuz bu devletlerin her biri, millî kimliğimizin şan ve şeref payesi; cihana yön veren aziz milletimizin kudret ve merhamet nişanesidir.
Türkiye Cumhuriyeti ise, tarihinin en sancılı günlerinde, onca zorluğa, yokluğa, şkúntuya rağmen hürriyet ve istiklâline dört elle sarılan fedakâr milletimizin son çatısı; devletler zincirimizin son halkasıdır.
Bu yüksek şuurla şehit ve gazilerimizin emanetine sahip çıkmak, cesur ve cefakâr ellerde yükselen Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılmak için var gücümüzle çalışıyoruz.
Asra mühürümüzü vuracağımız Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda; savunma sanayinden ekonomiye, eğitimden tarıma, turizme, enerjiye ve dış politikaya kadar her alanda ezber bozan atılımlar içindeyiz.
6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız deprem felaketinin yaralarını sarıyor, afetzede kardeşlerimizi hızlıca güvenli yuvalarına kavuşturuyoruz.
İnşallah yıl sonuna kadar, söz verdiğimiz şekilde, 453 bin konutun anahtar teslimini gerçekleştirmiş olacağız.
Aynı zamanda 86 milyon insanımızın huzur, güven, barış ve refah içinde yaşayacağı, terörsüz Türkiye menziline doğru da emin adımlarla ilerliyoruz.
Millî birlik ve dayanışmamızı hedef alan kaos tüccarlarına prim vermeden; engelleri aşmaya, oyunları bozmaya, yayılmacı emeller peşinde koşanların heveslerini kursaklarında bırakmaya inşallah devam edeceğiz.
Diğer taraftan savaş, çatışma ve krizlerin evrensel değerleri aşındırdığı bir dönemde Türkiye olarak, hak ve hakikatin savunucusu kimliğimizle “daha adil bir dünya” için var gücümüzle çalışıyoruz.
Gazze ve Filistin başta olmak üzere pek çok kriz bölgesinde; arabuluculuk faaliyetlerimizle, diplomatik girişimlerimizle, insani yardımlarımızla akan kanı durdurmanın, yaraları sarmanın, kalıcı barışa giden yolu ardına kadar açmanın gayretindeyiz.
İlhamını çift başlı Selçuklu Kartalı’ndan alan 360 derecelik dış politika vizyonumuzla, tarihimize ve kimliğimize yaraşır şekilde; üzerimize düşen her türlü sorumluluğu büyük bir titizlikle yerine getirmeyi sürdüreceğiz.
Bölgemizde lider; dünyada muteber; büyük, güçlü ve müreffeh Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyor, aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, gazilerimizi ise şükranla yâd ediyorum.
Tüm vatandaşlarımızın, sevincimize ortak olan tüm dost ve misafirlerimizin Cumhuriyet Bayramı’nı gönülden tebrik ediyorum.
Cumhuriyetimizin 102’nci yıl dönümü kutlu olsun!
Kalın sağlıcakla…
Lahey ve Rotterdam’da düzenlenen Cumhuriyet kutlamaları da bu bilincin en güzel örneklerinden biriydi.
HOLLANDA2DAKİ ÜÇ BAŞKONSOLOSLUĞUMUZUN ORTAK ORGANİZASYONU GÖZ DOLDURDU
Sedat TAPAN’IN haberi:
Rotterdam’ın sessiz sakin banliyösü Vlaardingen, bu kez bambaşka bir heyecana sahne oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin 102’nci kuruluş yıldönümü, öyle sıradan bir törenle değil, tam anlamıyla muazzam bir resepsiyonla kutlandı.
Üstelik bu kutlama, tam üç başkonsolosluğumuzun el birliğiyle gerçekleşti: Rotterdam Başkonsolosumuz Sevgi Kısacık, Amsterdam Başkonsolosumuz Mahmut Burak Ersoy ve Deventer Başkonsolosumuz Emre Yurt, güçlerini birleştirip gönülleri bir araya getirdiler. Gecenin onur konuğu ise, zarafeti ve enerjisiyle dikkat çeken Lahey Büyükelçimiz Fatma Ceren Yazgan’dı.
Salonda hem diplomatik çevreler hem de Hollanda’daki Türk toplumunun önde gelen isimleri vardı. Herkesin yüzünde aynı duygu okunuyordu: Gurur, heyecan ve Cumhuriyet sevinci!
Askeri Ataşe Deniz Yarbay Umut Gökaslan, Eğitim Müşavirimiz Miyase Koyuncu, Ticaret, Kültür ve İletişim Müşavirlerimiz, NATO’daki Türk askerlerimiz, Amersfoort Fahri Konsolosu Titus F.P. Kramer, Rijswijk Belediye Başkanı Huri Şahin, Vlaardingen Belediye Başkanı Bert Wijbenga, Hollanda Parlamentosu Üyesi Songül Mutluer, eski milletvekili Fadime Örgü ve daha birçok sivil toplum temsilcisi ile Hollandalı dostlarımız, bu anlamlı gecede yerlerini aldı.
Programın sunuculuğunu, zarif sunumuyla dikkat çeken Gülşah Cumali yaptı. Salon, önce Hollanda ve Türkiye milli marşlarıyla yankılandı. Ardından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet Bayramı mesajı okundu ve büyük ekranda İngilizce altyazılı olarak paylaşıldı. (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajının tam metnini, yukarıdaki Lahey kutlaması haberinde bulabilirsiniz)
Lahey Büyükelçimiz Fatma Ceren Yazgan, kürsüye büyük bir alkışla çıktı. Gülümseyerek sözlerine başladı: “Bu bayram, en büyük bayram… Hepimizin bayramı!”
Henüz iki ay önce göreve başlayan Yazgan, bu muhteşem gecenin üç başkonsolosluğumuzun ortak emeğiyle hazırlandığını hatırlatarak teşekkür etti: “Deventer, Amsterdam ve Rotterdam Başkonsolosluklarımızın özverili çalışmalarıyla bu akşam buradayız. Uzaklardan gelen tüm vatandaşlarımıza ve geceyi kusursuz hale getiren Rotterdam Başkonsolosluğumuza minnettarım.”
Büyükelçi Yazgan, Hollanda’daki Türk kurumlarının vatandaşların her zaman yanında olduğunu vurguladı: “Büyükelçiliğimizin yanı sıra ticaret, ekonomi, eğitim, diyanet, turizm ve kültür müşavirliklerimiz, Yunus Emre Enstitümüz ve Maarif Vakfımız burada. Hepimiz sizlerin yanındayız.”
Yazgan, Hollanda’da yaşayan 400 binden fazla Türk’ün Cumhuriyet coşkusuna ortak olduğunu belirtti ve sözlerini halk ozanlarından alıntılarla süsledi.
Yazgan, Âşık Mahsuni Şerif’ten şu dizeleri hatırlattı: “Emeğim var gene de derdim yatar sinede, umut gelen senede.”
Yazgan, ardından Neşet Ertaş’a gönderme yaparak ekledi: “Kalpten kalbe bir yol vardır, görünmez.”
Yazgan, “Bugün burada olmamızın nedeni, işte o görünmez gönül bağlarıdır. Farklı şehirlerden, farklı kuşaklardan geldik ama aynı yürekte buluştuk.” diye devam etti.
Yazgan’ın konuşmasının en dokunaklı bölümü, Cumhuriyet’in sunduğu fırsat eşitliğine dair sözleriydi:
“Cumhuriyet, Yörüklü Mahmut Efendi’nin torununun torunu olan Karamanlı Ayşe’nin, Çerkez Fatma’nın torunu Fatma Ceren’in büyükelçi olabilmesidir.
Cumhuriyet, Hakkârili Yılmaz Erdoğan’ın Türkiye’nin en sevilen sanatçılarından biri olabilmesidir.
Cumhuriyet, Karslı girişimcilerin Hollanda’da Dünya Türk İş İnsanları Konseyi’ni kurabilmesidir.
Cumhuriyet, kimsenin kimseye anayasal haklardan daha fazla ayrıcalık tanımadığı düzendir.”
Salondan alkışlar yükselirken Yazgan, Hollanda’daki Türk toplumunun ekonomiye, kültüre ve siyasete yaptığı katkılardan da gururla söz etti: “Bugün Hollanda’da 4. ve 5. kuşak Türk gençleri, dedeleriyle Türkçe, kendi aralarında Hollandaca konuşuyorlar. Bu muazzam bir zenginlik. Artık Türk kökenli belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz, emniyet müdürlerimiz var. Bu, Cumhuriyet’in bizlere öğrettiği fırsat eşitliğinin ta kendisidir.”
Büyükelçimiz konuşmasını büyük bir coşkuyla tamamladı: “Nice Cumhuriyet Bayramlarını hep birlikte kutlamak dileğiyle…”
GECEYE RENK KATAN TEŞEKKÜR PLAKETLERİ
Organizasyonun sponsorları HOTİAD ve EG Veranda unutulmadı. Desteklerinden dolayı her iki kuruluşa da teşekkür plaketi sunuldu. Hotiad adına Başkan Yardımcısı Faruk Halıcı, EG Veranda adına ise firma sahibi Engin Güngör sahneye davet edilerek alkışlarla onurlandırıldı.
MÜZİK, DANS VE LEZZET DOLU BİR GECE
Programın ilerleyen saatlerinde sahneye çıkan Melis Erdoğan, söylediği şarkılarla salonu resmen coşturdu. Davetliler, Türk müziği eşliğinde hem eğlendiler hem de Cumhuriyet Bayramı’nın tadını doyasıya çıkardılar.
Gecenin sonunda, konuklara özel hazırlanan geleneksel Türk yemekleri ikram edildi. Zengin menü, hem göze hem damağa hitap etti. Davetliler, “Bu yemekler bir harika!” diyerek mutfak ekibini alkışladı.
GECENİN SÜRPRİZ KONUKLARI
Vlaardingen’deki kutlamanın en ilginç konukları arasında, Rotterdam Başkonsolosumuz Sevgi Kısacık’ın anne ve babası da vardı. Üstteki foğtoğraf çekilirken duygulu anlar yaşandı.
CUMHURİYET COŞKUSU AVRUPA’DA DA SÜRÜYOR
Lahey ve Rotterdam’daki resmi kutlamalar, yalnızca diplomatik çevreleri değil, tüm Türk toplumunu bir araya getirdi. Hollandalı yöneticiler ve yabancı misyon temsilcileri, bu özel geceye katılarak Türkiye’ye duyulan saygıyı bir kez daha gösterdiler.
Resepsiyon, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. yaşına yakışır bir görkemle sona erdi. Katılımcılar, gecenin sonunda tek yürek oldular: Cumhuriyet’in kazanımlarını, Atatürk’ün mirasını ve Türk milletinin dayanışma ruhunu bir kez daha gururla andılar.
DÜNYADAN ÖRNEKLER:
CUMHURİYET BAYRAMI DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA COŞKUYLA KUTLANDI
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 102’nci yılı, sadece yurtta değil, dünyanın dört bir yanında da büyük bir gurur ve heyecanla kutlandı. Berlin’den Washington’a, Londra’dan Pekin, Tokyo ve Abuja’ya kadar uzanan kutlamalarda Türk bayrakları dalgalandı, Atatürk ve silah arkadaşları saygıyla anıldı.
BERLİN’DE GURUR, BİRLİK VE COŞKU
Almanya’da kutlamaların merkezi Berlin Büyükelçiliği oldu. Resepsiyona Alman hükümet yetkilileri, milletvekilleri, diplomatlar ve Türk toplumu yoğun katılım gösterdi.
Büyükelçi Gökhan Turan, yaptığı konuşmada Cumhuriyetin “çağdaş, demokratik ve güçlü bir Türkiye” vizyonunun temeli olduğunu belirtti. “Türkiye Yüzyılı” hedeflerine değinen Turan, Almanya’daki Türk toplumunun iki ülke arasında güçlü bir insanî köprü oluşturduğunu vurguladı.
Berlin ve diğer şehirlerde düzenlenen konserler, sergiler ve bayrak yürüyüşleri, Avrupa’daki Türk toplumunun Cumhuriyet coşkusunu yansıttı.
WASHINGTON’DA MEHMET ÖZ’LÜ ANLAMLI KUTLAMA
ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen resepsiyon, Türk ve yabancı konukların yoğun ilgisiyle gerçekleşti.
Büyükelçi Sedat Önal, konuşmasında “Cumhuriyet sadece bir devletin yeniden doğuşu değil, bağımsızlık mücadelesinin simgesidir” dedi.
Etkinliğin dikkat çeken konukları arasında Prof. Dr. Mehmet Öz ve kız kardeşi Seval Öz yer aldı. Mehmet Öz, babasının Cumhuriyet sayesinde aldığı eğitim fırsatlarını anlatarak “Atatürk’ün liderliği olağanüstü bir başarıdır” dedi.
Maryland Valiliği de Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Büyükelçi Önal’a bir takdirname sundu.
LONDRA’DA TÜRK TOPLUMUNDAN GÖRKEMLİ KATILIM
İngiltere’nin başkenti Londra’da, Türkiye’nin 102’nci yaş günü iki ayrı resepsiyonla kutlandı.
Büyükelçi Osman Koray Ertaş, Cumhuriyetin “Türk milletinin egemenliğini eline alışının simgesi” olduğunu vurguladı.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın kısa süre önce Türkiye’ye yaptığı ziyaretin, iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin işareti olduğunu belirtti.
DEİK DTİK Temsilcisi Serpil Timuray da “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında bizlere düşen görev, onu her alanda en iyi şekilde temsil etmektir” dedi.
Resepsiyona çok sayıda Türk kurumu, diplomat ve sanatçı katıldı; klasik müzik performanslarıyla geceye renk katıldı.
PEKİN’DE TARİHİ DOSTLUK MESAJLARI
Çin’in başkenti Pekin’deki kutlamalara, Çin Dışişleri temsilcileri ve yabancı diplomatlar katıldı.
Büyükelçi Selçuk Ünal, Türkiye-Çin ilişkilerinin yüzyıllara dayanan geçmişine değinerek, iki ülke arasındaki ticaretin ve kültürel işbirliğinin güçlenmeye devam ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Çin ziyaretiyle ilişkilerin yeni bir ivme kazandığını belirten Ünal, “Türkiye Cumhuriyeti, bir asrı geride bırakırken barış ve istikrar için dünyada aktif rol oynamaya devam ediyor” dedi.
TOKYO’DA DUYGULU ANLAR VE GURURLU MESAJLAR
Tokyo’da düzenlenen resepsiyon, Japon siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutlama mesajı okunarak, “Cumhuriyetimizin 102’nci yılı milletimiz ve dostlarımız için gurur vesilesidir” denildi.
Büyükelçi Oğuzhan Ertuğrul, “Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyor, Cumhuriyet çınarımızın ilelebet yaşayacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ertuğrul, Japonya’daki Türk toplumunun iki ülke arasında köprü rolü oynadığını vurguladı.
ABUJA’DA AFRİKA’DAN DOSTLUK MESAJI
Nijerya’nın başkenti Abuja’da yapılan resepsiyonda Büyükelçi Mehmet Poroy, “Cumhuriyetimiz, Atatürk’ün vizyonuyla çağdaş bir devlet kimliği kazanmıştır” dedi.
Türk ve Nijerya marşlarının okunmasıyla başlayan tören, iki ülke bayraklarının renkleriyle süslenmiş salonda devam etti.
Poroy, Türkiye’nin Afrika ile dostluk temelinde büyüyen ilişkilerine dikkat çekti.
DÜNYA CUMHURİYETİMİZİ SELAMLADI
Türkiye Cumhuriyeti’nin 102’nci kuruluş yıldönümü, sadece Berlin, Washington, Londra, Pekin, Tokyo ve Abuja gibi büyük başkentlerde değil; dünyanın dört bir yanında, Türkiye’nin temsil edildiği neredeyse 200’e yakın ülkenin büyükelçilik ve konsolosluklarında aynı gururla kutlandı. Her biri, Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Cumhuriyetin dünyadaki yansımalarını gösteren birer sahneye dönüştü.
Resepsiyon salonlarında sadece Türk vatandaşları değil, bulundukları ülkelerin yetkilileri, diplomatları, sanatçıları, akademisyenleri ve yerel halktan dostlarımız da yer aldı. Bu katılım, Cumhuriyetimizin evrensel mesajlarının ve Türkiye’nin barışçı dış politikasının ulaştığı itibarı açıkça ortaya koydu.
Pek çok ülkede yerli halkın yoğun ilgisi gözlemlendi. Cumhuriyetimizin simgeleriyle süslenmiş salonlarda, Türk ve yerel marşlar birlikte yankılandı; Atatürk’ün ilkeleriyle şekillenen modern Türkiye’ye duyulan saygı hissedildi. Katılımcılar, Türk kültürünü tanıtan ikramlar, müzikler ve sergiler aracılığıyla, Türkiye’nin tarihî derinliğini ve çağdaş vizyonunu yakından tanıma fırsatı buldular.
Bu yılın kutlamaları, sadece birer diplomatik tören değil, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası arenadaki saygın konumunun, kültürel zenginliğinin ve halkının dünyayla kurduğu gönül bağlarının en canlı göstergesi oldu. Dünyanın dört bir yanında yükselen Türk bayrakları, Cumhuriyetimizin 102’nci yılında, Atatürk’ün fikirlerinin hâlâ tüm insanlığa ışık tuttuğunun gurur verici bir sembolü olarak dalgalandı.
*****************
İşte size Atatürk’ün tüm dünyadaki anıtları, cadde, sokak, park ve meydan isimleri:
ATAMIZ YURTDIŞINDA BİR BAŞKA ANILIYOR VE SEVİLİYOR
Varsın, bazı kendini bilmezler Atatürk’ümüze hakaret etsinler. Varsın, bazı kara cahiller, Atatürk’ümüz için çeşitli iftiralar yaratsınlar. Varsın, Atatürk’ümüze yapılan bu haksızlıklara başta göz yumanlar, şimdi gerçeği görmüş olsunlar ve Atatürk’ümüze saygıda kusur etmemeye başlasınlar. Halkımızın büyük bir kesiminin, daha doğrusu tamamına yakınının yüreklerindeki Atatürk sevgisi, sadece anavatınımızda değil, dünyanın dört bir yanında, aynı duygularla yaşatılıyor.
Amsterdam’daki Atatürk Sokağı’nda Atatürk Anıtı
İlhan KARAÇAY Yazdı:
Ata’mız yurtdışında bir başka anılıyor ve seviliyor. Anavatanımızdaki bazı kendini bilmez kara cahillerin acımasız ve insafsız yalan ve iftira çirkinlikleri, ne mulu ki yurtdışına sıçramamış.
Yurtdışındaki Türkler’in Atatürk sevgisine gıpta eden yerel yöneticiler, bu sevgi karşısında hayrete düşüyorlar ve Türkler’e jest yapmak için Atatürk ismini sokak ve caddelere veriyorlar.
İşte, bu jeste başlayan kentlerden ilki belki de Amsterdam oluyor. Bir zamanlar, Amsterdam’ın kuzeyindeki gemi tersanesinde çalışan Türkler için kurulan Atatürk Kampı’nın bulunduğu sokağa ‘Atatürk’ ismini veren Amsterdam Belediyesi, jest yapan kentlerden ilki oluyordu.
1969 yılında Amsterdam’daki Atatürk Kampı’nda bir mülakat
Hollanda’da sokaklarına ‘Atatürk’ ismini veren kentler arasına Rotterdam’ da katılmış.
Ermeniler ve ayrımcıların kışkırtması ile harekete geçen bir ırkçı siyasetçi buna karşı çıkmıştı ama, geçen hafta yapılan oylamada, Atatürk Sokağı’nın idame edlmesine karar verilmişti. Dün yazdığım haberde bu konuya geniş yer vermiştim.
Utrecht Belediyesi de Atatürk adını bir sokakta yaşatıyor.
Amsterdam’da Atatürk Sokağı’nda bir de Atatürk anıtı var
Daha sonra çeşitli Belediyeler sokaklarına Atatürk adını yakıştırıyor.
Hollandalılar’daki Atatürk sevgisini anlayabilmek için, soğanını bizden aldıkları bir lale çeşidine ‘Atatürk’ adını vermelerine bakmalıyız. Hollandalılar, zenginliklerini bize borçlu oldukları lale soğanlarından yeni bir tür yarattılar. 10 yıllık bir çalışmadan sonra ürettikleri bir lale çeşidine ‘Atatürk’ adını verdiler ve dünyanın en büyük çiçek bahçesi Keukenhof’ta bu laleyi sergilediler.
Keukenhof’taki dünyanın en büyük çiçek bahçesini gezen milyonlarca kişi, Atatürk ismi verilen laleye hayran kalıyorlar
DÜNYA’DA ATATÜRK’ÜN İSMİNİN VERİLDİĞİ
VE ANITININ YAPILDIĞI ÜLKELER
Türkiye’nin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ün Dünya’nın her yerinde tanınıyor ve O’nun anısına soskaklara ismi veriliyor anıtlar yapılıyor. (Derleme / Semra BAYRAKTAR)
PLACE ATATÜRK-Vise / BELÇİKA: Belçika`nın Almanya sınırı yakınında, Vise kentine bağlı Cheratte kasabasında bulunan Mustafa Kemal Atatürk`ün adını taşıyan meydan, bölgedeki Türkler`in gurur kaynağı. Maden ocaklarında çalışmak için Belçika`ya gelen Türk ailelerin yaşadığı bölgede, Türkiye ve Atatürk hayranı Vise Belediye Başkanı Marcel Neven`in girişimi ile, 2003`te asılan 2002 yılında önce bir caddeye Atatürk adı verilmiş, bazı çevrelerden tepki gelmesi üzerine levha kaldırılmıştı. Bunun üzerine bir yıl sonra caddenin hemen yanındaki meydana Atatürk adı verilmişti.
Ancak daha sonra Atatürk Meydanı`nın “Place Attaturk” diye yanlış yazıldığı anlaşıldı. Bir süre sonra bu hatadan dönüldü ve yazı “Place Ataturk” şeklinde değiştirildi.
MEKSİK A’DA OSMANLI SAATİ VE ATATÜRK: Meksika`nın başkenti Mexico City`de 1910 yılında yaptırılan ve “Osmanlı Saati” olarak bilinen tarihi saat kulesi, Türkiye`den binlerce kilometre uzaklıktaki ülkenin Osmanlı izlerini taşıyan tek yapısı olarak yükseliyor. Meksika`da ayrıca bir Atatürk anıtı da yer alıyor. Osmanlı saat kulesi, başkentin tarihi Zocalo meydanı yakınlarındaki Venustiano Carranza ve Bolivar sokaklarının kesiştiği köşede bulunuyor. Çinilerle bezenmiş saat kulesinin üzerindeki levhada, İspanyolca “Osmanlı Cemaatinden Meksika`ya-Eylül 1910″ yazıyor.
Saat kulesinin, Meksika`nın bağımsızlığının 100. yıl dönümünü kutlamak üzere, Meksika`ya göç eden çoğu Lübnan ve Arap kökenli Osmanlı vatandaşı tarafından hediye edildiği belirtiliyor.
Saatinde hem Latince hem de Arapça sayıların kullanıldığı kulenin açılışının, 22 Eylül 1910 tarihinde, dönemin Meksika Cumhurbaşkanı Guillermo de Landa ile Osmanlı 100. Yıl Komitesi Başkanı, Osmanlı vatandaşı Antonio Letayf tarafından yapıldığı biliniyor.
1970`li yılların sonunda Lübnan asıllı Meksika vatandaşları, saat kulesinin atalarının mali katkısıyla yapıldığını ileri sürerek, levhadaki “Osmanlı” kelimesini “Lübnan” olarak değiştirtmiş, ancak Türk Büyükelçiliğinin çabaları sonucu 1986 yılında “Osmanlı” kelimesi levhaya yeniden yazdırılmıştır.
Meksika`da ki Atatürk Anıtı 2002 yılında Türkiye’nin Meksika Büyükelçisi Ergün Pelit tarafından yoğun girişimler sonucunda TİSK’in de katkılarıyla La Reforma caddesine yaptırılmış.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK STREET – Santo Domingo / DOMİNİCAN REPUBLİC:
Calle Mustafa Kemal Ataturk, Santo Domingo, Dominican Republic Dominik Cumhuriyeti (İspanyolca República Dominicana, okunuşu `Republika Dominikana`), Karayiplerdeki Hispanyola adasında yer alan bir ülkedir. Hispanyola, Porto Riko`nun batısında, Küba ve Jamaika`nın doğusunda yer alır. Venezuela ile deniz sınırı vardır.
Adanın batı kısmında Haiti bulunur. Dominik Cumhuriyeti Avrupalıların Amerika kıtalarında ilk oluşturdukları yerleşimdir. Başkenti, Santo Domingo da Amerika`lardaki ilk sömürge başkentiydi.
Bağımsızlığının büyük bir bölümünde ülkede siyasi buhran yaşanmış, halkı temsil etmeyen ve baskıcı pekçok hükümet tarafından idare edilmiştir. 1961`de diktatör Rafael Leonidas Trujillo Molina`nın ölümünden sonra Dominik Cumhuriyeti temsili demokrasiye geçmiştir.Yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip.
ATATÜRK Statue – Be`er Sheva / ISRAEL: Sderot David Tuviyahu ile Ali Daivis caddelerinin kesiştiği yerde.
ATATÜRK ANITI – Wellington / YENİ ZELANDA
THE ATATÜRK MEMORIAL IN WELLINGTON, NEW ZEALAND
M. K. Atatürk Anıtı; Tarakina koyu, başkent Wellington`ta. Anıt Cook Boğazı`na bakıyor, burasını Gelibolu Yarımadası`na benzemesinden dolayı seçmişler.
Mustafá Kemal Atatürk – Caracas / VENEZUELA: Reconocido como fundador
del moderno estado Turco, La plaza Santa Sofía, municipio Baruta.
Havana / KÜBA;Başka hiçbir yabancı devlet adamın heykeli bulunmamaktadır!
Canberra / AVUSTRALYA: Anzac Savaş Anıtı karşısında ki Atatürk Anıtı.
Albany / BATI AVUSTRALYA: The Ataturk Channel
Mustafa Kemal Ataturk (1881-1938) Heykel Atatürk`e benzemiyor, ama adı yeter.
Bükreş / ROMANYA: Statuia lui Mustafa Kemal Ataturk
Santiago /ŞİLİ: Şili`nin başkenti Santiago`da Apoguindo Caddesi Novigod Parkı`ndaki Atatürk Anıtı. Şili`nin başkenti Santiago`da belediye, kentte yaşayan kişilerin örnek alması için bir parka, Atatürk`ün sözlerinin yer aldığı rölyefini yaptırdığı bildirildi.
Statue of Mustafa Kemal ATATÜRK – Kuşimoto / JAPONYA
Kashino, Kushimoto, Higashimuro District, Vakayama, Japonya
18 Eylül 1890`da ERTUĞRUL FIRKATEYNİ Kushimoto açıklarında tayfuna yakalanınca kayalara çarparak batmıştı.
Amiral Osman Bey dahil 655 mürettebattan, sadece 69 kişi kurtulabildi.
Şehitler arasında Hasan Âli Yücel`in annesi Neyyire Hanım tarafından dedesi ve Can Yücel`in büyükdedesi Kaptan Âli Bey de bulunmaktaydı.
Kazada ölenlerin anısına Kuşimoto’da bir anıt yapılmıştır.
İlk anıt Japonlar tarafından 1891’de dikilirken, 1929 yılında yine Japonlar tarafından genişletilmiştir. Şehitlik Anıtı, 3 Haziran 1929 tarihinde Japon İmparatoru tarafından da ziyaret edilmiştir. 1937’de Türkiye tarafından restore edilen anıt önünde her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılmaktadır.
Kuşimoto kasabası Mersin ve Yakakent ile kardeş şehirdir.Kuşimoto’da bir de müze bulunmaktadır. 1974 yılında inşa edilen “Türk Müzesi”nde Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, gemideki asker ve komutanların fotoğrafları ve heykelleri bulunmaktadır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ – Yeni Delhi /HİNDİSTAN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK MARG CADDESİ, KONSOLOSLUKLAR BÖLGESİ – YENİ DELHİ / HİNDİSTAN
Largo Mustafa Kemal Atatürk – Roma / İTALYA
THE ATATÜRK AVENUE – İslamabad / PAKİSTAN
Bu da değişik bir hikâye
Muhammed Alparslan Civrilli adlı bir dost yazmış ama altına da Hüsnü Oral’dan alıntı demiş.
Gemi ile yapılan bir dünya turu sırasında başlarından geçenler şöyle anlatılmış:
Yıl 1971
Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Philadelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüştük.
3 kişi olarak şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk.
Yanımıza bir araba yaklaştı. Sürücü nereye gittiğimizi sordu.
‘Limana’ deyince bizi götürebileceğini söyledi. Bizi geminin bordasına kadar getirdi.
Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye davet ettim. Memnuniyetle kabul etti.
Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı.
Misafirimiz salonu inceledıkten sonra; “Bu geminin Türk gemisi olduğunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok” dedi ve hemen ilave etti; “Önce Atatürk’ün resmini koymalıydınız”.
İnanır mısınız, çok kızdığı için kahveyi içmeden gemiden ayrıldı.
Hepimiz şaşırıp kalmıştık.
Karşılaştığımız olaya bir anlam veremiyorduk.
Bu olayı çok düşündüm.
Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk’e kayıtsız kaldığımızı düşünmüş ve tavrımızı vefasızlık olarak değerlendirerek bizi protesto etmişti.
Karşılaştığımız bu sıradışı olaya başka açıklama bulamamıştım…
Yıl 1985
İzmir’e yük getiren Yunan bandralı gemide baş mühendis mide kanaması geçirdiği için hastahaneye kaldırılmış.
İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baş mühendis olarak benim.
Bir sohbet esnasında gemi kaptanı Kosta, gümrükte fotoğraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü söyledi.
‘Makine yanında olsaydı ne yapacaktın’ diye sordum.
Oğlu istediği için, Kordon’daki Atatürk Anıtı’nın resmini çekeceğini söyledi. Şaşırmıştım.
“Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düşünüyorsunuz” dedim.
ŞAdam şu cevabı verdi;
“Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve işgalci olarak Anadolu’ya geldik. Uçurumdan aşağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı.Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluşuna örnek olan, yeni bir deneyim kazandırdı. Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öğretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de değerlidir”.
Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoğunlaşması yaşamıştım…
Yıl 1988
Ekvador’un Guayaquil şehrindeyiz.
Gemideki işim bitince, çevreyi tanımak için dolaşmaya çıktım.
Bir okula rastladım. okulun girişindeki alanda 5 tane büst gördüm.
Birinci büst Simon Bolivar’a aitti. İkincisi Che Guavera’ya, üçüncüsü Fidel Castro’ya, dördüncüsü Emiliyano Zapata’ya
ve Beşinci büst de Mustafa Kemal Atatürk’e aitti.
Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öğretmen olduğunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kişi geldi. Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi.
Atatürk hakkında konuşmaya başladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
Atatürk’ü, saygı duyduğu diğer 4 devrimciden ayrı tuttuğunu söyledi. “O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu başaramamıştır” dedi. O an duyduğum övünç ve mutluluğu unutmam mümkün değildir.
Yıl 1999
Hindistan’ın Visakapatman limanındayız.
Şehri dolaşırken büyük bir kitapçı dükkanına girdim.
Çocuklar için kısaltılmış İngilizce dünya klasikleri dizisi olduğunu gördüm. İncelediğim listede, ‘Atatürk’ün Hayatı ve Devrimleri’ isimli bir kitap bulunuyordu.
Listede olmasına rağmen raflarda yoktu.
Görevliyi buldum ve diğerleri ile bu kitabı istediğimi söyledim.
Görevli, okulların yeni açıldığı, ilginin fazla olması nedeniyle kitabın kalmadığını, ısmarladıklarını ve bir hafta sonra uğramamı söyledi.
Ertesi gün limandan hareket edeceğimiz için zamanım olmadığından bu kitabı alamadım.
Bir yandan bütün kitabevi benim olmuş gibi mutlu oldum, diğer yandan, derin bir acı ve üzüntü duydum. Dünyanın öbür ucunda, çocuklara öğretilen Atatürk’ün, kendi ülkesinde unutturulmaya çalışılması ne hazin değil mi?
Yıl 2003
Kamerun’un Douala Limanındayız.
Kütük kereste yüklenecek. Yükün sahibi, gemiye yüklemeye nezaret edecek bir kaptan göndermişti.
Kaptan Hırvattı.
Zabitan odasına geldiğinde, karşısına düşen duvardaki Atatürk resmini görünce duraladı.
Bir süre durduktan sonra resme doğru yürüdü.
Saygı ifade eden davranışlarla resmi nazikçe düzeltti ve hepimizin yüreğine bir ok gibi saplanan şu sözleri söyledi; “Siz bu insanı ve ideallerini anlayamadınız. Anlamış olsaydınız bugün Avrupa kapılarında sürünmez, Avrupalılar sizin kapılarınızda bekleşirlerdi. ”
Yıl 2017
Bangladeşin Chittgong limanındayız.
Gemiden inmiş limanın çıkış kapısına doğru gidiyordum.
Takkeli, entari ya da şalvar giyimli, yaşlı birisi ile hafifçe çarpıştık.
Çarpışmanın nedeni o olmamasına rağmen özür diledi ve konuşmaya başladık.