(Haber’in Hollandacası en altta. Nederlandse versie is onderaan)
Değerli Okurlarım,
Osmanlı İmparatorluğu tarafından Lahey Yüksek Adalet Divanı’nın yer aldığı ‘Barış Sarayı’na hediye edilen Hereke halısının, yüz yıl sonra restorasyon için Türkiye’ye götürülüşü ve daha sonra yeniden Hollanda’ya getirilip saraya döşenmesi konusundaki haberlerimi görmüş ve okumuşsunuzdur.
Halının, Barış Sarayı’na yeniden döşeniş seremonisi için Hollanda’ya gelen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, yapmış olduğu konuşmada, halının Sultan Abdulhamid tarafından hediye edildiğini belirtmişti.
Saray’daki seremoniyi, benim haber portalım için izlemiş olan tarih araştırmacısı Mehmet Tütüncü, bu açıklamanın yanlış olduğunu, halıyı Hollanda’ya Sultan Abdulhamid’in değil, Sultan Reşat’ın hediye etmiş olduğunu, ben haberi yazarken belirtmişti. Haberin ahengini bozmamak için, bu tartışmayı haberime koymamış ve sonraya bırakmıştım.
Ne var ki, araştırmacı dostum Tütüncü, benim lakaydlığımdan hoşnut olmadı ki, bu durumu bir başka gazeteye taşımaya ihtiyaç duydu. Tütüncü KARAR Gazetesindeki bir dostuna durumu aktarmış. KARAR gazetesinde yayınlanan haberi aşağıda sizlere sunuyorum:
Tarihçi Dr. Tütüncü, Adalet Divanı’ndaki halımızın gerçek hikayesini anlattı: Halıyı hediye eden Abdülhamid değildi
Uluslararası Adalet Divanı’ndaki Hereke halımızın Sultan Abdülhamid tarafından hediye edildiği bilgisinin yanlış olduğunu söyleyen Dr. Mehmet Tütüncü: “Haberlerde, konuşmalarda halının Abdülhamid tarafından hediye edildiği bilgisinin verilmesi yanlış. Halıyı Sultan Reşat hediye etmiştir. 2016’da belgeselime konuşan merhum tarih profesörü Haluk Dursun da bunu söylemiştir. Halımızın Adalet Divanı’nda yer alması ile gurur duyuyoruz ama tarihini düzgün bilmiyoruz. Bu cehalet bize yakışmıyor.”
Osmanlı Devleti tarafından 1911’de Hollanda’nın Lahey kentinde Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı’na hediye edilen Hereke halısı, Türkiye’de yapılan restorasyonun ardından saraya geri döndü. Türkiye’nin önemli bir kültürel mirası olan Hereke halısı, geçtiğimiz yıl Adalet Divanı’nın İsrail’i yargıladığı dava ile tekrar gündemimize girmiş, halının yıprandığının tespit edilmesi üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı hızla restorasyon için harekete geçmişti. Bakanlık ile Carnegie Vakfı arasında imzalanan iş birliği protokolünün ardından Türkiye’ye getirilen ve Aksaray’da restorasyonu tamamlanan halı, yıl sonunda Hollanda’ya gönderilmişti. Halı saraydaki Japon Salonu’na ise 9 Ocak’ta düzenlenen özel bir törenle yerleştirildi. Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal ve birçok diplomat katıldı. Törene katılan isimlerden biri de, Hollanda’da yaşayan tarihçimiz Dr. Mehmet Tütüncü’ydü.
‘PROF. DR. HALUK DURSUN GERÇEĞİ BELGESELDE SÖYLEMİŞTİ’
Törenin ardından görüştüğüm Dr. Tütüncü, Osmanlı hediyesi Hereke halısının restorasyonun ardından saraydaki yerini bulduğu törene dair çıkan haberlerde yer alan mühim bir yanlışa dikkat çekti. Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un konuşmasında ve haberlerde geçen halının ‘Sultan Abdülhamid tarafından yaptırıldığı ve hediye edildiği’ bilgisinin gerçeği yansıtmadığını ileri süren Dr. Tütüncü, “Halı, Lahey Barış Sarayı’na Sultan Abdülhamid tarafından değil Sultan Reşat tarafından hediye edilmiştir. 2016 yılında yaptığım ‘Weaving for Peace’ belgeselime konuşan merhum eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, tarih profesörü Haluk Dursun da bunu söylemiştir. Konuşmasında Sultan Abdülhamid’den hiç bahsetmiyor, halının Sultan Reşat tarafından hediye edildiğini bizzat söyleyerek doğru bilgiyi veriyor” dedi. Dr. Tütüncü, Prof. Dr. Dursun’un bu konuşmasının bulunduğu belgeselin YouTube’dan izlenebileceğini vurgulayarak, “Bu belgeselde yer alan bilgiyi zamanında Eski Büyükelçi Şaban Dişli’ye iletmiştim. 2023 yılında da Hollanda’ya yeni atanan Büyükelçi Selçuk Ünal’a da yine belgesel linki ile birlikte aktarmıştım” bilgisini verdi. Dr. Tütüncü, Mayıs 2024’te de Turkology dergisinde yayınladığı bir makalede, Sultan Abdülhamid’in böyle bir gayreti olmadığını, halının dokunulması emrinin kendisi tahtan indirildikten sonra verildiğini arşiv belgelerine dayanarak ortaya koyduğunu vurguladı.
‘HALI FİKRİ SULTAN ABDÜLHAMİD TAHTAN İNDİKTEN ÜÇ AY SONRA GÜNDEME GELİYOR’
Dr. Tütüncü, Sultan Abdülhamid’in 1909 yılında tahtan indirildiği ve Selanik’te sürgünde yaşamaya başladığını hatırlatarak, şunları söyledi: “1911 yılında ise İttihat ve Terakki iktidardaydı ve yeni Sultan, Mehmet Reşat’tı. Halının yapılması fikri, Abdülhamid Nisan 1909’da devrildikten üç ay sonra, Temmuz ayında ortaya çıkmıştır. Tarihi gerçekler böyle iken, halı ile ilgili yapılan haberlerde, özellikle Anadolu Ajansı gibi kurumlar tarafından servis edilen haberlerde halının Sultan Abdülhamid tarafından hediye edildiği bilgisinin verilmesi yanlıştır. Kültür Bakanı Ersoy’un da konuşmalarında bu bilginin vermesi doğru değildir. Hereke halımızın Adalet Divanı’nda yer alması ile gurur duyuyoruz ama tarihini düzgün bilmiyoruz. Bu cehalet bize yakışmıyor. Hakikatlere aykırı bu yanlış bilgiyi aktarmak kabul edilemez bir durumdur. Bu tür yanlış bilgilendirmeler, hem ulusal hem de uluslararası alanda Türkiye’nin güvenilirliğine zarar verebilir.” Yapılan haberlerin tarihi gerçekler ışığında düzeltilerek, kamuoyuna duyurulması gerektiğini belirten Dr. Tütüncü, son olarak şunları ifade etti: “Kültür Bakanlığı yetkilileri ve ilgili medya kuruluşlarının, özellikle Anadolu Ajansı’nın, tarihi hassasiyetler konusunda daha bilinçli ve dikkatli olması gerekmektedir. Bu tür durumlarda, uzman tarihçilerin ve akademisyenlerin görüşlerinden faydalanılması ve doğru bilgilendirmeye özen gösterilmesi önemlidir.”
Lahey’deki Barış Sarayı’na halı hediyesi için yazılanlar şöyle:
Lahey’deki Sulh Dairesine Osmanlı hükümeti tarafından hediye gönderilmesi hakkında.
Sadrazam Hazretlerinin Yüce Katına
Kulunuzun arzıdır ki:
Lahey’de inşa edilmekte olan ve iki yıl içinde tamamlanması planlanan Sulh Dairesine çeşitli devletler tarafından hediyeler gönderileceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda:
Almanya Hükümeti, dökme demirden yapılmış oldukça büyük bir kapı;
Rusya, “malakit” adı verilen yeşil damarlı taştan yapılmış sütunlar ve bir levha; Fransa, büyük bir tablo; Çin ve Japonya, salonların duvarları için kumaş örtüler; İtalya, daha önce 35 bin frank değerinde mermer göndermiştir.
Osmanlı Devleti tarafından da söz konusu dairenin büyük salonlarından birinin alanına uygun olarak Hereke Fabrikası’nda dokunacak bir halının gönderilmesinin uygun olacağı düşünülmüştür. Bu doğrultuda, mesele hakkında Karneci Müessesesi Başkanı ile görüşmek üzere, durumun Lahey Büyükelçisi Misak Efendi’ye bildirilmesi yazılı olarak ifade edilmiş ve bu bildirim uygun bulunmuştur. Bu nedenle, adı geçen büyükelçiye gerekli talimatların verilmesi için durumun emredilmesi ve bildirilmesi Sadrazam Hazretlerinin yüce takdirlerine arz olunur.
24 Recep 1327 (28 Temmuz 1909)
Hariciye Nazırı
Kulunuz, Rıfat
PÜRÜZ NEREDE?
Mehmet Tütüncü’nün KARAR Gazetesi’ne verdiği bilgilerin yayınlanmasından sonra, daha önce yayınlamış olduğum haberleri inceledim. Bir yerde şöyle bir paragraf buldum: “Hereke Fabrika-i Hümayun’da birçok halı dokundu. Bunlardan en devasa olanı, Sultan II. Abdülhamit döneminde, Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’in ziyareti vesilesiyle, 1897 tarihinde Yıldız Şale Köşkü Muayede Salonu için yaptırılan, 468 metrekare boyutunda, 3 ton ağırlığındaki halıydı. Ayrıca Beyler Beyi Sarayı Mavi Salonu, Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu, Lahey Yüksek Adalet Divanı ve Beyaz Saray‘ında bulunan halılar da Hereke Fabrika-i Hümayun’da dokundu.”
Yukarıdaki pasajı okuduğum zaman, yanılgının nereden kaynaklandığını da anlamış oldum.
Burada sözü edilen halı, Hollanda’ya hediye edilen halı gibi, 468 metrekarelik ve 3 tonluk bir halıymış.
Demek oluyor ki, boyutları ve kilosu hemen hemen aynı olan bu iki halı zihinleri karıştırmış. Devlet erkanımız da, bu nedenle, halının Hollanda’ya Abdulhamid tarafından hediye edildiği zehabına kapılmışlar ve ‘Bu halıyı Abdulhamid hediye etti’ yanlışlığını yapmışlar.
Bu durumda, KARAR Gazetesi’nin, “Tarihçi Dr. Tütüncü, Adalet Divanı’ndaki halımızın gerçek hikayesini anlattı” başlığı da biraz abartılı olmuş. Zira, haberimizde yazılanların hepsi gerçek ama sadece, halıyı kimin hediye ettiği yanlış yorumlanmış.
YAPAY ZEKÂ NE DİYOR
Bu konuda, kendisine doneler sunduğum Yapay Zekâ ChatGPT bakınız bana neler yazdı:
ChatGPT zei:
Yazdıklarınızı incelediğimde, konu hakkında önemli tarihsel bir analiz yaptığınızı görüyorum. Bu bağlamda, yazınızın temel noktaları ve belgelerle desteklenen tarihi gerçekler şu şekilde özetlenebilir:
Belgelerin Tarihsel Çerçevesi:
28 Temmuz 1909 tarihli belge, Osmanlı Devleti’nin Hollanda’daki Barış Sarayı’na (Lahey Adalet Divanı) bir halı bağışlama kararını içeriyor.
Bu bağış, Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sadece birkaç ay sonra gerçekleşiyor ve dolayısıyla Sultan Abdülhamid’in halıyı doğrudan hediye ettiği iddiasını zayıflatıyor.
Yanlış Yorumlama:
Böylesi bir halıyı, daha önce Sultan II. Abdülhamid’in yaptırdığı doğru, ancak boyutları ve kilosu aynı olan halılar kafa karıştırmış. Böylece halıyı Abdulhamid’in hediye etmediği kesin görünüyor.
Halı, Sultan Reşad döneminde (1911’de) Lahey Barış Sarayı’na gönderilmiş.
Sultan Abdülhamid, 27 Nisan 1909’da tahttan indirildiği için, Barış Sarayı’na halı bağışlama kararını verme yetkisi bu tarihten sonra Sultan Reşad’a geçmiştir.
Belgelerden yola çıkarak, 468 metrekarelik ve 3 ton ağırlığındaki bu dev halının Abdulhamid döneminde dokunduğu, ancak Sultan Reşad döneminde bağışlandığı zehabına kapılınmıştır.
Sonuç: Bu bağlamda, sizin de yazınızda belirttiğiniz gibi, söz konusu halının tarihi ve bağışlanma süreci, dönemin Osmanlı siyaseti ve saray düzeni bağlamında dikkatle değerlendirilmelidir. Yaptığınız analiz, bu konuyu anlamak için oldukça faydalı bir katkı sağlıyor.
*****************************
IK VOND DE KNELPUNT IN DE DISCUSSIE OVER WIE HET TAPIJT AAN HET HOF VAN ARBITRAGE IN DEN HAAG HEEFT GESCHONKEN.
Terwijl de staat beweert dat het tapijt door Sultan Abdulhamid is geschonken, zegt onderzoeker Mehmet Tütüncü dat het door Sultan Reşat is geschonken.
Tütüncü, die de kwestie van het tapijt, dat na de restauratie in het Paleis werd gelegd, voor mijn nieuwsportaal volgde, bracht later zijn bezwaar naar voren in de krant Karar.
Toen ik eerdere artikelen die ik had gepubliceerd opnieuw bekeek, ontdekte ik de knelpunt die de tegenstrijdigheid veroorzaakte.
Ik vroeg ook de mening van kunstmatige intelligentie ChatGPT.
Beste lezers,
U bent waarschijnlijk bekend met mijn nieuwsberichten over het Hereke-tapijt, geschonken door het Ottomaanse Rijk aan het ‘Vredespaleis’, waar het Internationaal Gerechtshof in Den Haag is gevestigd. Het tapijt werd na honderd jaar gerestaureerd in Turkije, en daarna teruggebracht naar Nederland om opnieuw in het paleis te worden gelegd.
Tijdens de ceremonie in het Vredespaleis, waar het tapijt opnieuw werd gelegd, verklaarde de Turkse minister van Cultuur en Toerisme, Mehmet Nuri Ersoy, dat het tapijt was geschonken door Sultan Abdulhamid.
Historisch onderzoeker Mehmet Tütüncü, die de ceremonie voor mijn nieuwsportaal bijwoonde, gaf echter aan dat deze verklaring onjuist was en dat het tapijt niet door Sultan Abdulhamid, maar door Sultan Reşat aan Nederland was geschonken. Toen ik het nieuws schreef, besloot ik deze discussie niet in mijn artikel op te nemen om de samenhang van het nieuws niet te verstoren, en stelde ik het onderwerp uit.
Echter, mijn onderzoeksvriend Tütüncü was niet tevreden met mijn lakse houding en voelde de behoefte om de kwestie aan een andere krant door te geven. Hij bracht het onderwerp naar een vriend bij de krant KARAR. Het artikel dat in de krant KARAR is gepubliceerd, wordt hieronder aan u gepresenteerd:
Historicus Dr. Tütüncü onthult het ware verhaal van ons tapijt in het Hof van Arbitrage: Het tapijt werd niet door Abdulhamid geschonken
Dr. Mehmet Tütüncü, die stelt dat de informatie over het Hereke-tapijt in het Internationaal Gerechtshof onjuist is, zei:
“Het is verkeerd om in nieuwsberichten en toespraken te beweren dat het tapijt door Sultan Abdulhamid is geschonken. Het tapijt is geschonken door Sultan Reşat. De overleden professor Haluk Dursun, een eminent historicus, zei dit ook in mijn documentaire uit 2016. Wij zijn trots dat ons tapijt in het Hof van Arbitrage ligt, maar we kennen de geschiedenis niet goed. Deze onwetendheid past ons niet.”
Het Hereke-tapijt, dat in 1911 door het Ottomaanse Rijk werd geschonken aan het Vredespaleis in Den Haag, dat dienstdoet als Internationaal Gerechtshof, is na een restauratie in Turkije teruggebracht naar het paleis. Het Hereke-tapijt, een belangrijk cultureel erfgoed van Turkije, kwam vorig jaar opnieuw in het nieuws tijdens een zaak waarin het Hof Israël beoordeelde. Nadat werd vastgesteld dat het tapijt versleten was, kwam het Ministerie van Cultuur en Toerisme snel in actie voor restauratie.
Na een samenwerkingsprotocol tussen het Ministerie en de Carnegie Stichting werd het tapijt naar Turkije gebracht en gerestaureerd in Aksaray. Aan het einde van het jaar werd het tapijt teruggestuurd naar Nederland. Het werd op 9 januari tijdens een speciale ceremonie in de Japanse Zaal van het paleis geplaatst. Aan de ceremonie namen onder andere de Turkse minister van Cultuur en Toerisme, Mehmet Nuri Ersoy, de Turkse ambassadeur in Den Haag, Selçuk Ünal, en diverse diplomaten deel. Een van de deelnemers aan de ceremonie was onze in Nederland wonende historicus Dr. Mehmet Tütüncü.
‘PROF. DR. HALUK DURSUN GAF DE WAARHEID IN EEN DOCUMENTAIRE’
Dr. Tütüncü, met wie ik na de ceremonie sprak, vestigde de aandacht op een belangrijke fout in de nieuwsberichten over het Hereke-tapijt dat na de restauratie weer in het paleis werd geplaatst. Hij stelde dat de bewering in de toespraak van minister Ersoy en in de nieuwsberichten dat het tapijt ‘door Sultan Abdulhamid werd gemaakt en geschonken’, niet correct is.
“Het tapijt is niet door Sultan Abdulhamid, maar door Sultan Reşat aan het Vredespaleis in Den Haag geschonken,” zei Dr. Tütüncü. “De overleden voormalige viceminister van Cultuur en Toerisme en historicus professor Haluk Dursun bevestigde dit ook in 2016 in mijn documentaire ‘Weaving for Peace’. In zijn verklaring wordt Sultan Abdulhamid helemaal niet genoemd, en hij zegt expliciet dat het tapijt door Sultan Reşat is geschonken, waarmee hij de juiste informatie geeft.”
Dr. Tütüncü benadrukte dat de toespraak van Prof. Dr. Dursun te zien is in de documentaire op YouTube en voegde eraan toe: “Ik heb deze informatie destijds doorgestuurd naar de voormalige ambassadeur Şaban Dişli en in 2023 ook naar de nieuwe ambassadeur in Nederland, Selçuk Ünal, samen met de link naar de documentaire.”
Dr. Tütüncü benadrukte verder dat hij in een artikel, gepubliceerd in mei 2024 in het tijdschrift Turkology, met archiefdocumenten heeft aangetoond dat Sultan Abdulhamid geen betrokkenheid had bij deze schenking en dat de opdracht voor het maken van het tapijt werd gegeven nadat hij was afgezet.
‘HET IDEE VOOR HET TAPIJT KWAM DRIE MAANDEN NA ABDULHAMIDS AFZETTING OP TAFEL’
Dr. Tütüncü herinnerde eraan dat Sultan Abdulhamid in 1909 werd afgezet en in ballingschap in Thessaloniki ging wonen, en zei het volgende:
“In 1911 was het Comité voor Eenheid en Vooruitgang (İttihat ve Terakki) aan de macht, en de nieuwe Sultan was Mehmet Reşat. Het idee om het tapijt te maken ontstond in juli 1909, drie maanden nadat Abdulhamid in april van de troon werd gestoten. Terwijl de historische feiten dit aangeven, is het onjuist dat in nieuwsberichten, vooral die verspreid door agentschappen zoals Anadolu Ajansı, wordt beweerd dat het tapijt door Sultan Abdulhamid is geschonken. Het is ook niet correct dat minister van Cultuur Ersoy deze informatie in zijn toespraken vermeldt. Wij zijn trots dat ons Hereke-tapijt in het Hof van Arbitrage ligt, maar we kennen de geschiedenis ervan niet goed. Deze onwetendheid past ons niet. Het is onaanvaardbaar om deze onjuiste informatie, die tegen de waarheid ingaat, te blijven verspreiden. Dergelijke misleidingen kunnen zowel nationaal als internationaal de geloofwaardigheid van Turkije schaden.”
Dr. Tütüncü benadrukte dat het belangrijk is dat nieuwsberichten worden gecorrigeerd in het licht van de historische feiten en dat het publiek correct wordt geïnformeerd. Hij sloot af met de volgende woorden:
“Ambtenaren van het Ministerie van Cultuur en mediakanalen, vooral Anadolu Ajansı, moeten zich meer bewust en voorzichtig opstellen ten aanzien van historische gevoeligheden. In dergelijke situaties is het belangrijk om gebruik te maken van de kennis van deskundige historici en academici, en om zorgvuldigheid te betrachten bij het verstrekken van correcte informatie.”
Over de schenking van een geschenk door de Ottomaanse regering aan het Vredespaleis in Den Haag.
Aan Zijne Excellentie de Grootvizier,
Met de nederige groeten van uw dienaar,
Er wordt gerapporteerd dat diverse staten geschenken zullen sturen naar het Vredespaleis in Den Haag, dat momenteel in aanbouw is en naar verwachting binnen twee jaar zal worden voltooid. In dit kader: De Duitse regering heeft een zeer grote poort van gietijzer geschonken; Rusland heeft zuilen en een plaat van het groen geaderde steen genaamd “malachiet” geschonken; Frankrijk heeft een groot schilderij geschonken; China en Japan hebben stoffen overtrekken voor de muren van de zalen geschonken; Italië heeft eerder marmer ter waarde van 35.000 frank geleverd. Het lijkt passend dat ook de Ottomaanse Staat een tapijt laat weven in de Hereke-fabriek, geschikt voor een van de grote zalen in het paleis, en dit als geschenk stuurt. In dit verband is schriftelijk bevestigd dat ambassadeur Misak Efendi in Den Haag is geïnformeerd om over deze kwestie te overleggen met het hoofd van de Carnegie Stichting, en deze melding is als geschikt beoordeeld. Daarom wordt Zijne Excellentie de Grootvizier verzocht de nodige instructies aan de genoemde ambassadeur door te geven en hierover te informeren.
24 Recep 1327 (28 juli 1909)
Minister van Buitenlandse Zaken,
Uw dienaar, Rıfat
WAAR ZIT HET KNELPUNT?
Na de publicatie van de informatie die Mehmet Tütüncü aan de krant KARAR gaf, heb ik mijn eerder gepubliceerde artikelen opnieuw bekeken. Op een gegeven moment vond ik een paragraaf waarin het volgende stond:
“Er werden veel tapijten geweven in de Hereke Fabrika-i Hümayun. Het meest gigantische daarvan was het tapijt dat in 1897 tijdens het bewind van Sultan Abdulhamid II werd gemaakt ter gelegenheid van het bezoek van de Duitse keizer Wilhelm II. Het was bestemd voor de ontvangstruimte van de Yıldız Şale-paviljoen en had een oppervlakte van 468 vierkante meter en woog 3 ton. Bovendien werden de tapijten in de Blauwe Kamer van het Beylerbeyi-paleis, de ontvangstruimte van het Dolmabahçe-paleis, het Internationaal Gerechtshof in Den Haag en het Witte Huis ook in de Hereke Fabrika-i Hümayun geweven.”
Toen ik bovenstaande passage las, begreep ik waar de verwarring vandaan kwam.
Het hier genoemde tapijt lijkt qua afmetingen en gewicht sterk op het tapijt dat aan Nederland werd geschonken. Het blijkt dus dat deze twee tapijten, die bijna identieke afmetingen en gewicht hebben, voor verwarring hebben gezorgd. Hierdoor heeft onze overheid ten onrechte aangenomen dat het tapijt aan Nederland door Sultan Abdulhamid was geschonken, wat leidde tot de verkeerde bewering: “Dit tapijt werd door Abdulhamid geschonken.”
In dat geval is de kop van het artikel in de krant KARAR, “Historicus Dr. Tütüncü onthult het ware verhaal van ons tapijt in het Internationaal Gerechtshof”, enigszins overdreven. Want alles wat in het artikel staat, is waar; alleen de interpretatie van wie het tapijt schonk, was onjuist.
WAT ZEGT KUNSTMATIGE INTELLIGENTIE?
Ik heb over dit onderwerp enkele gegevens gedeeld met Kunstmatige Intelligentie ChatGPT. Kijk wat het mij schreef:
ChatGPT zei:
Na het bekijken van uw schrijven zie ik dat u een belangrijke historische analyse hebt gemaakt over dit onderwerp. In dit verband kunnen de belangrijkste punten van uw artikel en de met documenten ondersteunde historische feiten als volgt worden samengevat:
De historische context van de documenten:
Het document van 28 juli 1909 beschrijft de beslissing van het Ottomaanse Rijk om een tapijt te schenken aan het Vredespaleis in Den Haag (Internationaal Gerechtshof).
Deze schenking vond slechts enkele maanden na de afzetting van Sultan Abdulhamid II plaats, wat de bewering dat Sultan Abdulhamid het tapijt persoonlijk schonk, ondermijnt.
Verkeerde interpretatie:
Het is waar dat een soortgelijk tapijt eerder onder het bewind van Sultan Abdulhamid II werd geweven, maar tapijten met vergelijkbare afmetingen en gewicht hebben voor verwarring gezorgd.
Het tapijt werd in 1911, tijdens het bewind van Sultan Reşat, naar het Vredespaleis in Den Haag gestuurd.
Aangezien Sultan Abdulhamid op 27 april 1909 werd afgezet, ging de bevoegdheid om een tapijt aan het Vredespaleis te schenken na deze datum over op Sultan Reşat.
Op basis van documenten lijkt het erop dat dit gigantische tapijt van 468 vierkante meter en 3 ton gewicht onder het bewind van Sultan Abdulhamid werd geweven, maar onder Sultan Reşat werd geschonken.
Conclusie:
In dit verband, zoals u ook in uw artikel hebt vermeld, moet de geschiedenis en het schenkingstraject van het genoemde tapijt zorgvuldig worden geëvalueerd in de context van de Ottomaanse politiek en hofordes van die tijd. Uw analyse biedt een waardevolle bijdrage aan het begrip van dit onderwerp.