HOLLANDA’DA VAHŞET YARATAN KATİL POLİSE TESLİM OLDU

HOLLANDA’DA VAHŞET YARATAN KATİL POLİSE TESLİM OLDU

Gazeteci Hüseyin Torunlar ve ağabeyi Ali, onlarca kişi önünde kurşuna dizildi.

Mc Donald’s’da çocukların önünde dehşet saçan katil polise teslim oldu.

40 Yıl önce Hürriyet kadrosunda yer alan Torunlar, iki ay önce Ajansxpress’i kurmuştu.

kişi, poz, grup, dik içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduHüseyin Torunlar, (soldaki küçük fotoğrafta ortada) 40 yıl önce Hürriyet’in Hollanda kadrosunda yer almıştı.

Öndeki sıra soldan sağa:
Telat Sağıroğlu (Haarlem), Turan Gül (Rahmetli oldu-Zaandam), Ünal Öztürk (Şimdiki kaptan), Yasemin Öztürk (Büro menajeri), İlhan Karaçay ( O zamanki kaptan) ( ??? ), Adil Aracı (Den Haag),  Mustafa Koyuncu (Gorinchem), Ergür Dinçkal (Deventer), Muhlis Ayboğan (Venlo),

Orta sıra soldan sağa:
Ahmet Denk (Rotterdam), Kemal Özen, Hüseyin Torunlar (Zwolle), 
(Leiden ???), Nizam Sunguroğlu, Ramazan Ardıç,   (Heerlen ???)

Arka sıra soldan sağa:
Yahya Yiğittop, Necati Çavuşğlu (Utrecht), Şenol Ocaklı (Hoorn),  ( ???),  
Ali Esmer

İlhan KARAÇAY yazdı:

ZWOLLE,- Hollanda’da dün akşam saat 18.00 sularında işlenen çifte cinayet, medyanın gündemine oturdu.
Mc Donald’s adlı snackbarda meydana gelen cinayet, aralarında çocukların da bulunduğu onlarca kişiyi dehşete düşürdü.
Cinayetin çok kalabalık bir ortamda işlenmesi üzerine, kentin belediye başkanı Peter Snijders derhal olay yerine geldi ve titrek bir sesle yaptığı konuşmada, ‘Buradaki yüzü aşkın insanı Allah korudu’ diyerek, katilin yakalanması için polisi seferber ettiğini söyledi. (Katil dün akşam Deventer polisine teslim oldu)metin, yol, kamyon, araba yarışı içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduRadyo, televizyon, gazete ve haber portallarında çok geniş yer bulan cinayete kurban gidenler iki Türk kardeşti. Restorancılığın yanında gazetecilik yapan Hüseyin Torunlar ve ağabeyi Ali’nin can verdiği cinayeti işleyen katil kayıplara karıştı. Güvenlik kameralarının net bir şekilde görüntülediği cinayetten sonra olay yerine gelen polis çok güvenli önlemler aldı.

Görgü şahitleri ve kamera görüntülerine göre, yüze yakın kişinin bulunduğu snackbara giren katil, kendisine yemek siparişi verdikten sonra bir masaya oturdu. Daha sonra silahını çıkararak bitişikteki masada oturan iki kardeşe ateş etmeye başlayan katil şarjörü boşaltana kadar sıktı. Panik içinde kaçmaya başlayan diğer müşteriler, geride dolu dolu tabaklar, paketler ve çantalar bıraktılar.

metin, gök, açık hava, yol içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Olay yerine gelen polis kuvvetleri, tüm yolları kapatarak geniş güvenlik önlemleri aldı.

HÜSEYİN TORUNLAR

adam, takım, kişi, duvar içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Neden öldürüldükleri henüz anlaşılamayan iki kardeşten Hüseyin Torunlar, restorancılığın yanında gazetecilik yapan bir dostumdu. 40 yıl önce, Hürriyet kadrosu içine aldığım Torunlar, heyecanı ve girişimciliği ile pek çok haber toplayan bir muhabir olmuştu. Benim, Hürriyet’i Yasemin ve Ünal Öztürk’e devredişimden sonra da görevine devam eden Torunlar, daha sonra Öztürkler’in kurduğu İnterajans’ta da yıllarca çalıştı. İki ay önce, İnterajans’tan ayrılıp Ajansxpress adlı kendi haber portalını kuran Torunlar, beni telefonla aradığı zaman bu gelişmeyi anlatırken, ‘Abi desteğini beklerim’ dediği zaman gözlerim yaşarmıştı.

Torunlar’ın Ajansxpress adlı haber portalındaki son haberi, Türkiye-İtalya maçını içeriyordu. Bu haberi okuduğum öğle saatlerinden sonra, saat 19.00 sularında ölüm haberini aldığım Hüseyin için çok üzüldüm ve göz yaşı döktüm.

Hüseyin’in tüm ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

 

 

metin, adam, poz içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

HOLLANDA DİYANET VAKFI İLE TÜRK İSLAM VE KÜLTÜR DERNEKLERİ FEDERASYONU ARASINDAKİ İHTİLAF, YURTTAŞLARIMIZI ÜZÜYOR…

TİKDF’nun, Seçimli Genel Kurul Toplantısı’na, 150 üyeden sadece 28’inin katılması çok düşündürücü.

TİKDF’nuna bağlı olan 150 caminin tapusuna sahip olan Hollanda Diyanet Vakfı’nın toplam malvarlığı yarım milyar euroyu aşıyor.

Federasyon’un eski başkanı İbrahim Görmez’in Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, “Diyanet Vakfı’mızdan dileğimiz, Federasyonumuzu kendilerine rahip olarak görmemesidir” şeklindeki sözleri nasıl yorumlanacak?

Kongre haberi ve konunun yorumu aşağıda…

kişi, iç mekan, grup, insanlar içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hollanda’da, yurttaşlarımızın dini ihtiyaçlarına hizmet eden iki güzide kuruluşumuzdan biri olan Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun Genel Kurul Toplantısı, Den Boch şehrindeki  Orhan Gazi  Camii’nde yapıldı.

Mehmet Emin Ateş’in başkanlığını yaptığı Divan Kurulu, Göksel Soyugüzel, Mehmet Öztürk ve Cengiz Erol’dan oluştu.

Kur’an-ı Kerim okunarak başlanan ve ardından istiklal marşı okunduktan sonra, Federasyon’un Yönetim Kurulu Üyesi Göksel Soyugüzel bir açış konuşması yaptı.

adam, kişi, takım içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturulduDaha sonra söz alan Genel Başkan Ömer Altay, delege ve katılımcılara ilgilerinden dolayı teşekkürlerini sunarak başladığı konuşmasında, 4 yıllık görev süresince yaptıkları faaliyet ve etkinlikler hakkında geniş bir bilgilendirme yaptı. Faaliyet dönemi boyunca birlikte çalıştıkları bütün cami yöneticilerine, cemaatlerine, üst kuruluşlara, federasyon ve STK yöneticilerine, verdikleri destek ve gösterdikleri ilgiden dolayı memnuniyetini ifade ederek,  4 yılı aşkın bir süredir görevde olduklarını belirten Ömer Altay, bu zaman içerisinde her  kesimden insanımız ve cemaatlerle, özellikle cami yöneticileriyle çok daha yakın irtibat içerisinde olmanın gayretinde olduklarını vurguladı.

metin, adam içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturulduDivan Kurulu Başkanı Mehmet Emin Ateş, gündem maddesindeki yeni Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu üyelerinin seçimleri için; daha önceden belirtilen tarih içerisinde, sadece üyelik aidatını ödeyen  28 şube delegelerinin,  federasyon tüzük maddesi gereğince, seçme, seçilme hakkına sahip olduğunu belirtti ve aidat ödemeyenlerin seçme ve seçilme hakkı olmadığını ekledi. Ne var ki, üyelerin tüzük değişikliği isteği ile madde değiştirildi ve aidat ödemeyenlerin de seçme ve seçilmesi sağlandı.

İBRAHİM GÖRMEZ

adam, kişi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturulduGenel Kurul Toplantısı’na katılımın sadece 28 üye ile yapılmakta oluşuna çok üzüldüğünü belirten, Federasyon’un kurucu başkanı İbrahim Görmez, çok anlamlı bir konuşma yaparak, Hollanda Diyanet Vakfı ile Federasyon arasındaki olumsuz gelişmelere değindi.

İbrahim Görmez şunları söyledi:
“Hollanda Turk İslam Kültür Dernekleri Fedarasyonu’nun 43’üncü kurulus yıldönümü ve 22’nci olağan kongresine hoş geldiniz.
Sizleri selamların en güzeli Allah’ın adıyla selamlıyorum.
Gerek federasyonumuz yöneticilerinden ve gerekse bağlı kuruluşlarımızda hizmet edip hakka yürümüş tüm arkadaşlarımıza cenabı rabbulaleminden rahmet diler, yapmış oldukları hizmetlerin karşılığının mizanlarına sevap olarak verilmesini niyaz ederim.

metin, gazete, eski, poz içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturulduTürk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun, başlangıç yıllarındaki bir genel kurul haberi yine Hürriyet’te yer almıştı. Bakınız o zamanlar hangi isimler sahnedeydi…

Sizlere, Federasyonumuzun 43 yıllık mazisinde yapmış olduğu faaliyetler ve hayata geçirilmesinde vermiş olduğu mücadeleden uzun uzun söz ederek kıymetli zamanınızı almak istemiyorum. Her ne kadar yeni nesil bunları bilmiyor olsa da, etraflarına bakıp şu anda faaliyette olan dini kurumların gökten zembille inmediğinin, bunların hayata geçirilmesinde zorlu bir çalışmanın, ve mücadelenin olduğunu idrak edeceklerinden eminim. Sadece tarihe not düşülmesi açısından hatırlatıyorum. Şayet bu Federasyon hayata geçirilmemiş olsaydı, Hollanda içindeki yaşamımız eksi derecede çok değişik olacak ve bugün içinde bulunduğumuz bu külliyeler hayata geçirilmemiş olacaktı. Federasyonumuzun, Hollanda’daki medarı iftiharımız olan Hollanda Diyanet Vakfı’nın hayata geçirilmesindeki önemli rolü bile, federasyonumuzun varlığına ne kadar ihtiyacımız olduğunun delilidir.

Burada, yüksek müsaadelerinize sığınarak, gerek Diyanet Vakfı’mıza ve gerekse Fedrasyon’umuza yönelik fikrimi açıklamama anlayış göstereceğinize inanıyorum.

Federasyonumuz artık geçmişte yapmış olduğu faaliyetleri, geçmişte bırakıp, varsa hatalarından ibret alıp ilerisi için ne yapılması gerekli olan faaliyetlere odaklanması gerekmektedir. Aksi takdirde, geçmişte kalıp gelecekte yapılması gereken hizmetleri ıskalama riskini getirecektir.

Vatandaşlarımızın artık Hollanda’da kalıcı olduğu hakikatini gözardı edemeyiz. Bu bakımdan hedefimiz ilerisi için bu ülkede yaşayan vatandaşlarımız için neler yapılması gerektiği ve gerekli çalışmalara ağırlık verilmesidir.

Hollanda Diyanet Vakfı’mız bizim bu ülkede varlığımızın garantisidir. Milyar euroya yakın menkul ve gayrimenkule sahip olan Vakfımızdan dileğimiz, arzumuz ve ricamız, Federasyonumuzu kendisine rakip olarak değil, iki kuruluşun biribirini tamamlaması olarak görmeleridir. Vakfımız, din hizmetlerinde tek yetkili, Federasyonumuz ise bu kuruluşumuza yönelik, nereden gelirse gelsin, önünde ve yanında paratoner koruyucu olmalıdır.

Sivil toplum kuruluşlarına Hollanda’nın bakışı ve yaklaşımı, tüm dünyaya örnektir. Yine dini kuruluşlara bakış açısı, anayasada da belirtildiği üzere (SEKÜLER) yani laik bakıştır. Bu bakımdan sivil bir toplum kurulusu olan ve 43 yıllık bir maziye sahip Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun varlığı vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Gerek Vakfımız, gerek Federasyonumuz ve 150’yi geçmiş cami ve derneklerimiz ile birlikte, Hollanda’da yapamayacağımız ve netice alamayacağımız hiç bir şey yoktur, yeter ki bu kuruluşlarımız biribirlerini rakip olarak değil, biribirlerinin tamamlayicisi olarak görmelerini hayata geçirebilmeyi sağlamak olmalıdır.

Bu bakımdan yönetici arkadaşlara bu emanetlerin kutsallığını hatırlatır, genel kurulumuzun hayırlara vesile olmasını cenabı haktan niyaz ederim.”

SEÇİM
Daha sonra yapılan dilek ve temenniler bölümünden sonra yöneticiler seçildi.

kişi, yer, dik, poz içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturulduFotoğrafta, Yönetim Kurulu üyeleri Şerafettin Babacan. Ömer Altay, İsmail Akyol ve Göksel Soyugüzel ile Denetleme Kurulu’na sçilen Mustafa Dumlıpınar, Aydın Üre, Celal Sarıkaya ve Yusuf Aydoğdu görülüyor. Yavuz Selim Yıldırım Türkiye’de olduğu için bu fotoğrafa katılamadı.

Başkanlığa yeniden Ömer Altay getirilirken, Başkan Yarsımcılığı’na Şerafettin Babacan, Sekreterliğe Yavuz Selim Yıldırım, Muhasipliğe İsmail Akyol ve Göksel Soyugüzel getirildi

Denetleme kurulu ise şu isimlerden oluştu:
Mustafa Dumlupınar, Aydın Ure, Celal Sarıkaya, Yusuf,Aydoğdu,

Genel kurula katılan üyeler şu camileri temsil ettiler:
Rijen, Almere, Hoorn, Krommenie, Enkhuizen, Boxtel, Huizen, Hilversum, Weert, Ede, Deventer, Amsterdam Eyup Sultan, Tilburg, Leiden, Dordrecht ,-Amsterdam Noord Kuba, Amersfoort, Drunen, Amsterdam Emir Sultan, Den Bosch, Kampen, Enschede, Almelo, Best, Rotterdam Kocatepe, Dieren, Rotterdam Mevlana .

KONUNUN ARDINDAKİ GERÇEKLER

metin, gazete içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
19 Eylül 1981 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınladığımız haberde, Türk İslam Kültür ernekleri Federasyonu’nun kuruluşunu ve önemini belirtmiştik.

43 Yıllık Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun son olağan kurul toplantısı, aslında zoraki bir şekilde yapıldı. Açıkça konuşulmuyor ama, Federasyon’a yürekten bağlı olan 150 cami derneğinin bu bağlılığı son yıllarda fire vermeye başlamıştı.
Görüldüğü gibi, son yapılan Genel Kurul Toplantısı’na adece 28 dernek temsilcisi gelmişti. Yani genel kurul toplantısı neredeyse yapılamayacaktı. Hatta bu konuda tartışmalar bile oldu.
Federasyonun emektar kurucusu İbrahim Görmez’in yapmış olduğu konuşmaya baktığımız zaman, Hollanda Diyanet Vakfı ile İslam Federasyonu arasında bir sürtüşmenin sürdüğü anlaşılıyor.

İbrahim Görmez’in, “Diyanet Vakfı’mızdan dileğimiz, arzumuz ve ricamız, Federasyonumuzu kendisine rakip olarak değil, iki kuruluşun biribirini tamamlaması olarak görmeleridir. Diyanet Vakfı’mız, din hizmetlerinde tek yetkili, Federasyonumuz ise bu kuruluşumuza yönelik, nereden gelirse gelsin, önünde ve yanında paratoner koruyucu olmalıdır.” şeklindeki ifadeleri, Vakıf ile Federasyon arasındaki ihtilafın ciddi boyutlarda olduğu da anlaşılıyor.

İKİNCİ BAŞKAN BABACAN

Genel kurul toplantısında Başkan Yardımcılığı’na seçilen Şerafettin Babacan ile yapmış olduğum görüşmeden anladığım kadarıyla da, Federasyon ile Vakıf arasında bir sürtüşme var. Şerafettin Babacan, Diyanet Vakfı ile kavgalı mısınız? Şeklindeki soruma şöyle yanıt verdi: “HDV ile sürekli ‘iki kanatlı kuş veya kardeş kuruluşuz’ diye karşılıklı görüşmeler yapıyoruz. Lakin, doğal olarak bazı konularda aynı çizgide olamıyoruz. Daha fazla yardımlaşma ve daha fazla konuda birlikte hareket etmeyi arzu ettiğimizi izah ettik.”

Babacan, ‘Arabulucu bir komisyondan söz ediliyor, bu konuda bir açıklama yapar mısın’ şeklindeki soruma da şu cevabı verdi:

“ Seçim yapılmasın, geçici bir komisyon kurulsun ve aradaki ihtilafları çözmek için arabulucu olsun” teklifi üzerine tartışmalar yapıldı. İhtilaf ve kavgamız yok. Sürekli ikili görüşmeler yapıyoruz. Doğal olarak anlaşamadığımız konular var. Keşke daha az konuda anlaşamasak.” 

Yukarıdaki konuşmadan da anlaşıldığı gibi, Babacan’ın da açıkça belirtemediği bir ihtilafın varlığı apaçık.
Bazı çevreler, Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun, Hollanda Diyanet Vakfı’nın ağırlığı altında ezileceğini ve tamamen kapanacağını ileri sürüyorlar ama, Başkan Ömer Altay ise, Rotterdam’da yeni bir ofis binasından söz ediyor.
Bu iki güzide kuruluşumuz arasındaki ihtilafın nereden kaynaklandığını şimdilik anlayamadık. Ama gerçekten araştırılmaya değer bir ihtilaf bu.
Bu ihtilafın nedenini arayıp bulmak için elimden geleni yapacağım.
Bekleyiniz…

HOLLANDA BAŞBAKANI MARK RUTTE, DİPLOMATİK ZİYARETLERİNİN EN GÖRKEMLİSİNİ, UNUTAMAYACAĞI BİR ŞEKİLDE ANKARA’DA YAŞADI…

HOLLANDA BAŞBAKANI MARK RUTTE, DİPLOMATİK ZİYARETLERİNİN EN GÖRKEMLİSİNİ, UNUTAMAYACAĞI BİR ŞEKİLDE ANKARA’DA YAŞADI…

kişi, pencere, iç mekan, perde içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
İlhan KARAÇAY’ın analizi:

HOLLANDA BAŞBAKANI MARK RUTTE, DİPLOMATİK ZİYARETLERİNİN EN GÖRKEMLİSİNİ, UNUTAMAYACAĞI BİR ŞEKİLDE ANKARA’DA YAŞADI…

Havalimanı’nda karşılanışı, Anıtkabir’de Atatürk’ü ziyareti ve Külliye’ye girişi, Rutte’ye bir rüya yaşattı.

Daha önceki diplomatik ziyaretleri sırasında, Batı soğukluğu içinde karşılanan Rutte, özellikle Atatürk’ün huzurunda çok heyecanlandı ve duygulandı.

10 Yıllık ihtilaf ve soğukluk dönemi, hararet ile ısındı ve yeni bir sıcak dönem başladı.

İlişkiler, NATO Toplantısı’nda da aynı sıcaklıkla devam etti. Kendi halkına değişik konuşan  liderlerin ikiyüzlülüğü bir kez daha perçinlendi.

Rutte’nin Ankara ziyareti, Türk ve Hollanda medyasında nasıl değerlendirildi?

….ve Rutte Hollanda’da bisikletine kavuştu…

Hollanda Başkanı Rutte'den dikkat çeken talep! Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan NATO ve AB ile uyum içinde olmasını istiyor

Rüya gibi bir Ankara ziyareti yaşadı Mark Rutte…
Hollanda’da dört dönemdir Başbakanlık yapan Rutte, dünyanın dört bir yanına diplomatik ziyaretler yapmıştı. Ama bu ziyaretlerin hiç biri, son Ankara ziyaretindeki gibi, hoş olduğu kadar, duygusal yaşanmamıştı.

Tam 10 yıldır ilişkiler çok soğuktu ve tam beş yıldır küs idi iki ülkeyi yönetenler. Bu küslük, haliyle Türk ve Hollanda halkına da yansımıştı.
Öyle ya, o kadar kızmıştık ki Hollanda’ya, cumhurbaşkanımızın ağzından ne naziliklerini bırakmıştık ne de antidemokratikliklerini…

kişi, kalabalık içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İsterseniz, Rutte’nin unutamayacağı Ankara ziyaretine değinmeden önce, geçmişte yaşanan üzücü ve çirkin olayları anlatayım:

5 yıl önceydi. Yani 10 Mart 2017.
Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu’nun Hollanda’ya yapmak istediği özel bir ziyaret Hollanda tarafından engellenmişti.

Hollanda’daki genel seçimler öncesinde yapılan anketlerde, Geert Wilders’in ırkçı partisi PVV önde gidiyordu. Hükümetin en büyük ortağı olan Başbakan Rutte’nin partisi VVD ise büyük oy kaybına uğrayacaktı. Wilders’in ırkçı söylemlerinin seçmenler üzerinde önemli bir rol oynadığını fark eden Rutte, buna karşı bir şeyler yapma gerektiğine inanmıştı. Rutte, Türkiye’ye karşı bir eylemin ses getireceğine inandı. Türkiye’de nisan ayında yapılacak olan referandumun propagandası için Hollanda’ya gelecek olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun gelişine yaygara koparan Geert Wilders’in önüne geçmek isteyen Rutte, çareyi diplomatik kuralları çiğnercesine bir planda buldu.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Hollanda’ya gelip Türkler ile buluşmasına engel olmak isteyen Rutte, Milli Güvenlik ve Terörizm ile Mücadele Koordinatörü Dick Schoof ile temasa geçti ve böylesi bir toplantının ‘Halkın güvenliğini tehlikeye sokar’ saptamasıyla iptalini sağlamaya çalıştı.
Ne var ki, Amsterdam, Lahey, Deventer ve özellikle liman kenti Rotterdam’da araştırmalar yaptıran Koordinatör Schoof, en iyi adamlarından birini de Rotterdam’a gönderdi ve 3 güçlü adam, Belediye Başkanı Abutaleb, Polis Müdürü Frank Paauw ve Savcı ile yapılan toplantıya katılmasını sağladı.
Rutte’nin etkisinde kalan Schoof, bu şehirlerin Belediye Başkanları’na, yapılacak olan toplantılar için, ‘Güvenliği tehdit edici unsurlar olduğu’ gerekçesiyle yasak getirip getirmeme konusunda bir mektup gönderdi.

Çavuşoğlu’nun 10 mart günü Rotterdam’a gelecek olan uçağına yasak konulmasına kadar giden bu gerginlik sonrasında, iki ülkenin politikacıları birbirlerini suçlayan açıklamalar yapmaya başladılar.
Çavuşoğlu’nun yola çıkmadan önce yaptığı konuşmada, “Bana, halka açık bir tolantıya katılamazsın’ diyorlar. Bu ne demek oluyor? Nerede kaldı, sizin bize öğretmeye çalıştığınız demokrasi ve fikir özgürlüğü? Ne oldu sizin toplantı yapma özgürlüğünüz?” deyince Hollanda’da kıyamet koptu.
Tüm siyasi parti liderleri Rutte’nin arkasında olduklarını açıklayınca, ‘Şimdi bakalım kim kazanacak’ sorusu dolaşmaya başladı.

Hollanda, ziyaret için şartlar koymaya başladı. Önce 50 kişilik bir davetli topluluğu ile konuşma şartı getirdiler. Daha sonra bu sayı 100’e çıkarıldı. Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders’in telefonla bildirdiği bu şartlara çok kızan Çavuşoğlu, 11 mart cumartesi sabahı CNN TÜRK’de yaptığı konuşmada ‘Boykot’ tehdidi savurunca Lahey’de kızılca kıyamet koptu ve, ‘Biz bu şantajın altında ezilmeyiz’ diyen Hollanda, uçağa iniş yasağı koydu.

Güvenlik Dairesi Koordinatörü Schoof, 10 mart günü Belediye Başkanları’na gönderdiği mektupta, ‘Türkler şartlarımızı kabul etmedi. Bu nedenle uçağa iniş yasağı konuldu’ dedi.
Bu görülmemiş önlem, ancak ve ancak, toplum güvenliğinden endişe eden
Hollanda’nın, Çavuşoğlu’nu ‘tehlikeli’ ilan edecek bir argümanı var mıydı?
Aylar sonra açıklananlara göre, Hollanda’nın böyle bir argümanı olmadığı meydana çıktı.
Zira, Rotterdam polisinin verdiği raporda  ‘Güvenliği tehdit edici unsuların bulunmadığı’ yazılıydı.

BAKAN SAYAN-KAYA OLAYI

Çavuşoğlu’nun  iniş yasağından sonra, Almanya’da bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya  Ankara’dan arandı ve aynı gün Rotterdam’a gidip vatandaşlar ile buluşması istendi.
Bunu öğrenen Rutte adeta küplere bindi. Bayan Bakan’ın otomobil konvoyu takip edilmek istendi. Sınır kapısında önlem alan Hollanda polisi, konvoyda bulunan iki otomobili geri çevirdi. Bakan Kaya’nın otomobili Rotterdam’daki Türk Başkonsolosluğu’na kadar gelmişti. Ama Başkonsolosluğun çevresini sarmış olan polis, Bakan otomobilinin Başkonsolosluğa yanaşmasını önlemişti.

metin, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Yolun her iki tarafını kapatan polis, Bakan’ın Başkonsolosluğa girmesini yasakladı. Olayın duyulmasından sonra, Hollanda’da yaşayan Türkler gruplar halinde Rotterdam’a akın etmeye başladılar. Rotterdam Başkonsolosluğumuzun önünde binlerce Türk toplanmıştı. Televizyonlar canlı yayın yapıyorlardı. Bakanımızı Başkonsolosluğa yanaştırmayan ve hatta otomobilinden çokmasını bile yasaklayan atlı ve köpekli polisler, aynı katılığı yurttaşlarımıza da uygulamaya başladı.
Köpeklerin saldırdığı yurttaşlarımızdan yaralananlar oldu. Deventer Başkonsolosumuz ve yardımcıları karakola götürüldü ve nezarette tutuldu. Daha sonra Bakan Kaya, polis nezaretinde Almanya’ya götürüldü.

metin, gazete içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Canlı yayın sırasında bir yurttaşımızın, Hollandalı bir gazetecinin kasıtlı soruları üzerine ‘Defol git buradan’ demesi, Başbakan Rutte’nin çok zoruna gitmişti. Bu kez Rutte, tüm Türkleri kastederek ‘Siz defolun gidin’ diyecek kadar ileri gitmişti.
Türkiye ve Türkler aleyhine yayınları ile bilinen De Telegraaf gazetesi ertesi gün tam sayfa yayınında Rutte’nin, ‘Burada patron biziz’ başlığını kullandı. Gazete, Mark Rutte’nin fotoğrafının altına koyduğu Erdoğan fotoğrafının üzerine çarpı işareti koyduktan sonra, Erdoğan’ın “Hollanda bir muz cumhuriyetidir” sözüne yer verdi.

İşte ondan sonra olan oldu ve Erdoğan sazı eline aldı, Hollanda’nın Naziliğinden başladı, antidemokratlığı ile bitirdi. Bu ara Büyükelçiler de geri çekildi ve ilişkiler tamamen durdu.
Naçizane şahsım da o günlerde Başbakan Rutte’ye, olayları kınayan ve konuyu açıklayan bir mektup göndermiştim. Başbakan Rutte, mektubuma verdiği cevabının sonunda ‘Bir gün gelir taşlar yerine oturur’ gibi bir ifade kullandı.

RUTTE’NİN UNUTAMAYACAĞI SON ZİYARET

Yukarıda anlattığım olaylar yaşandıktan iki gün sonra, Hollanda’daki ünlü işadamlarımızdan Turgut Torunoğulları’nın düzenlediği bir toplantıya gelen Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders, meydana gelen gerginliği yumuşatmış ve ilişkiler daha sonra normale dönmüştü.
İlişkiler normale dönmüştü ama, Hollandalı yetkililerin Türkiye konusundaki her açıklamaları sert ve düzeysizdi.

BARIŞ İÇİN BİR BAŞKA SAVAŞ MI GEREKTİ?

Gelişmelere bakılınca, ‘Hollanda ile Türkiye barışının sağlanması için bir başka savaş mı gerekliydi’ sorusu akla geliyor.
Evet, Hollanda Başbakaı Rutte, Rusya ile Ukrayna arasında patlak veren savaştan sonra, hem Putin ve hem de Zelenski ile iyi diyalogu olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek için Ankara’ya gitti. 10 yıllık soğuk bir dönemden sonra Türkiye’yi ziyaret eden Rutte, hayatı boyunca unutamayacağı seremonilerle dolu bir ziyaret yaşadı.
Rutte’nin, her şeyden önce Atatürk’e saygı duruşunda bulunmak için gittiği Anıtkabir’deki davranışları, onun duygusallığını da ortaya koydu.

kişi, yer, takım, dik içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Ankara’da havalimanında karşılanışı sırasında yapılan seremoninin etkisinde kalan Mark Rutte, buradan direkt olarak Atatürk’e saygı duruşunda bulunmak için Anıtkabir’e gitti.
Anıtkabir’e Aslanlı Yol’dan girişi kısa ve yavaş adımlarla uzun süren Rutte, Mozole’ye çelenk koyarken çok heyecanlıydı.

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Rutte, daha sonra Anıtkabir Özel Defteri’ne şunları yazdı: “Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasını onurlandırmak için yeni bir fırsatla Anıtkabir’e geri geldiğim için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.
Hollanda, yüzyıllardır milletlerimizi birleştiren tarihi bağlara büyük değer veriyor ve halklarımız arasındaki dostluğu sürdürmeye kararlı.”

açık hava, gök, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Anıtkabir’deki anılar fotoğraflanırken de çok heyecanlı ve duygusal görünen Rutte, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için Külliye’ye gitti.
Karşılanış seremonisinde de, 21 pare top atışı sırasında heyecanlandığı görülen Rutte, İstiklal Marşımız ve Hollanda Milli Marşı’nın okunmasından sonra Muhafız Alayı Tören Kıtası’nı selamladı.
Törende, tarihte kurulan 16 Türk devletini temsil eden bayraklar ve askerler de yer aldı. İki ülke heyetlerinin takdimi sonrasında Erdoğan ve Rutte, merdivenlerde Türkiye ve Hollanda bayrakları önünde gazetecilere poz verdiler.
Karşılama töreninin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda Başbakanı Rutte ile baş başa görüştüler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, Türkiye ve Erdoğan’ı öven Rutte, “Türkiye bu ihtilafta kilit bir rol oynuyor. Sayın Erdoğan’ın bu rolü üstlenmesinden ötürü teşekkür ediyorum. İki ülkeye açık hattı olan nadir ülkelerden Türkiye’yi arabuluculukta desteklediğimizi söylemek isterim” dedi.

Rutte daha sonra, “Halihazırda dünyadaki diğer ülkelerde daha fazla mülteci barındırıyorsunuz ve bunun için de teşekkür etmek istiyorum. Bu akşamki görüşmelerimiz ilişkilerimizi daha fazla geliştirdi. Türkiye yapabileceği her şeyi zaten yapıyor. Çok kritik bir rol oynuyor. Hem Putin ve hem Zelenski ile teması olan ender ülkelerden. İki ülke ile de muteber bir rolü var. İki ülkeye açık hattı olan nadir ülkelerden. Türkiye’yi bu yolda desteklediğimizi söylemek isterim. Çavuşoğlu vesilesiyle de hem Rusya hem Ukrayna ile müzakereleri sürdürüyor.” ifadelerini kullandı.

Rutte, yerli ve yabancı medya mensuplarına yaptığı açıklamada şunları da anlattı:

“Kilit ekonomik ortaklarız. 8’den 11 milyara artan bir ticaret hacmi gördük. Ara hedef olarak 15, nihai hedef olarak 20 milyar dolar belirledik. Bugünkü odağımız sadece ikili ilişkilerimiz değildi. Dünyada olanlara da odaklandık. Çünkü çok taraflı düzeyde de birlikte çalışıyoruz. İki ülke de NATO üyesi. Türkiye ittifak için çok büyük siyasi ve ekonomik önemi haizdir.”

Rutte, Montrö ve Boğazlar konusunda şöyle dedi: “Türkiye, Boğaz’dan gemilerin geçişi konusunda Montrö Sözleşmesi kapsamındaki gerekli yükümlülüklerini de yerine getirmişti. Bu rol sebebiyle de tebrik ve teşekkür etmek istiyorum.”

Türkiye’nin, yapılabilecek her şeyi yaptığına inandığını belirten Rutte şöyle devam etti: “Halihazırda dünyadaki diğer ülkelerde daha fazla mülteci barındırıyorsunuz ve bunun için de teşekkür etmek istiyorum. Bu akşamki görüşmelerimiz ilişkilerimizi daha fazla geliştirdi. Türkiye yapabileceği her şeyi zaten yapıyor. Çok kritik bir rol oynuyor. Hem Putin ve hem Zelenski ile teması olan ender ülkelerden. İki ülke ile de muteber bir rolü var. İki ülkeye açık hattı olan nadir ülkelerden. Türkiye’yi bu yolda desteklediğimizi söylemek isterim. Çavuşoğlu vesilesiyle de hem Rusya hem Ukrayna ile müzakereleri sürdürüyor.”

metin, kişi, adam, takım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Basın toplantısında elleri cebinde olan bir Hollandalı gazeteci, Başbakan Rutte’ye, Türkiye‘nin Rusya‘ya karşı yaptırımlara katılmaması hakkında ne düşünüyorsunuz” şeklindeki bilinçsiz sorusu, Rutte tarafından şöyle cevaplandı:
“Türkiye yapabileceği her şeyi yapıyor. Çok kritik bir rol oynuyor. Hem Putin hem de Zelenski’yle teması olabilen bir ülke. Rusya’nın saldırganlığını alenen kınadı. İki ülke ile de muteber bir rolü var. İki ülkeye açık hattı olan nadir ülkelerden. Bu sebeple de Türkiye’yi bu yolda desteklediğimizi söylemek isterim. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu her iki ülkede girişimini sürdürüyor. Biz bu çabaları destekliyoruz.”

Rutte’nin, hayatında en çok soru cevapladığı basın toplantısındaki son sözleri şunlar oldu: “Bombardıman, misket bombaları ve bunların masum mağdurlara yöneltilmesi devam ediyor. Bu yüzden de Rusya’ya yaptırımlarla baskı uygulamaya devam edeceğiz. Aynı zamanda Ukrayna‘ya kendisini savunması için silah tedarikiyle bu baskıyı uygulamaya devam edeceğiz. Aynı zamanda insani yardıma devam edeceğiz. Uçuşa yasak bölge veya NATO’nun asker göndermesi bu bizi doğrudan açık bir itilafa sokacaktır ve dolayısıyla mümkün değildir. Türkiye BM yaptırımlarını uyguluyor. Türkiye’nin burada coğrafi konumu sebebiyle özel bir konumu var. Tabii ki Suriye‘deki angajmanı sebebiyle. Türkiye’nin tüm yaptırımlarını uygulamasını arzu ederiz ancak Türkiye’nin şu anda liderlik rolü oynamasından memnunuz.”

kişi, açık hava, yürüyüş, cadde içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Yukarıda, Hollanda Başbakanı Rutte’nin konuşmalarını okudunuz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından birkaç satır şöyle:

“Görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizin çeşitli yönlerini değerlendirdik. Türkiye AB ilişkileri ile birlikte küresel meselelerde fikri teatisinde bulunduk. Ukrayna’daki gelişmeleri ayrıntılı şekilde ele aldık. Sayın Başbakan ile Türkiye’nin Ukrayna ile Rusya arasında yürüttüğü diplomatik çabalarla ilgili bilgi verdim.”

“Krizin başından beri sağduyu de diyalog çağrısı yaptık. Maalesef Ukrayna’daki insani dram artarak devam ediyor. Bu gidişata bir an evvel son verilmesi için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Zelenski ve Putin ile temaslarımı sürdürüyorum. Şartların zorluğunun farkındayız. Diplomasiyi tek çıkış yolu olarak gören samimi girişimlerimizi bundan sonra da sürdüreceğiz.”

“NATO müttefikimiz Hollanda ile ilişkilerimiz ve bölgesel konulardaki diyaloğumuzu geliştirme konusunda ortak iradeye sahibiz. Ticaret hacmimiz yüzde 30’a yakın artışla 11 milyar dolara ulaştı. Bu şekilde 2016’da belirlediğimiz 10 milyar dolar hedefini aşmış oluyoruz. Şimdi ilk etapta 15, ardından 20 milyar dolar hedefini birlikte ortaya koyduk. Hollanda 27.5 milyar dolarla Türkiye’ye en çok yatırım yapan ülke konumundadır. AB’nin çıkar hesaplarına teslim olmadan artık üyelik müzakere fasıllarını açmasını, gümrük birliğinin güncellenmesi müzakerelerinin süratle başlamasını istiyoruz.”

“Bunları görüşeceğim NATO üyesi ülkelere tekrar tabii açacağız. Kendilerine bu konuyu ısrarla söyleyeceğiz. Eğer NATO’da berabersek dayanışmamızı ortaya tam manasıyla koymamız lazım. Özellikle de savunma sanayiine yönelik atılacak adımlarda NATO ülkeleri olarak dayanışma içinde olmamız lazım. Artık dünyada savunma sanayiinde hiçbir ürünü tek başına yapmıyor. Nitekim şu anda Rusya-Ukrayna savaşında da bunu gördük. Bundan sonra da kim bilir nerelerde, neyi göreceğiz. Libya‘da, Azerbaycan‘da bunu gördük. Temennimiz o dur ki bunların olmadığı, barışın egemen olduğu dünyayı hep birlikte kuralım. Bu şu anda konuşuluyor. Ama bununla ilgili olarak birinci derecede Milli Savunma Bakanlığımız her tedbiri alıyor. Gereği neyse yapılacaktır ve yapılmaktadır.”

Şimdi isterseniz bir de Hollanda medyasının yayınlarına AA’nın değerlendirmesiyle bakalım.

HOLLANDA MEDYASI

metin, gazete, kabin, bina içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hollanda Başbakanı Mark Rutte‘nin 10 yıl aradan sonra Ankara‘ya ilk kez gerçekleştirdiği ziyaret, Hollanda basınında 2017 yılından bu yana gergin olan iki ülke ilişkilerinin yumuşatılması konusunda önemli bir adım olarak değerlendirildi.

Hollanda medyasına göre, geçmişte yaşanan diplomatik gerilim artık geride kaldı. Türkiye‘nin Ukrayna‘da devam eden savaşın durdurulması için önemli bir rol oynayabileceğine işaret eden medyaya göre, Rutte’nin ziyareti, Batı ile yeniden yakınlaşmaya çalışan Erdoğan için de fırsat oldu.

Yayın organlarının hemen hemen tamamı, Erdoğan’ın Rutte’ye kollarını açtığını ve onu hararetle karşıladığını belirten başlıklar attılar.

Kamu yayıncısı NOS, “Rutte, Erdoğan’ı Ukrayna’daki savaşı sona erdirme çabalarından dolayı övdü” başlığıyla duyurduğu haberde, Hollanda Başbakan’ının Ankara ziyaretine, yapılacak olan NATO liderler zirvesinin damga vurduğu belirtildi.

NOS, Rutte’nin, savaşı diplomasi yoluyla bitirme çabaları nedeniyle Erdoğan’ı övdüğünü ve Suriye‘den gelen mültecileri kabul ettiği için Türkiye Cumhurbaşkanı’na teşekkür ettiğini de bildirdi.

İki ülke arasında 2017 yılından bu yana yaşanan diplomatik gerilime atıfta bulunan Hollanda Televizyonu, “Bugün ikisi arasında herhangi bir düşmanlık belirtisi yoktu. Hollanda başbakanı, ‘Zaten güçlü olan ilişkimizi daha da derinleştirdik’ dedi” görüşüne yer verdi.

NOS’un yorumunda, Türkiye’nin, Ukrayna’daki savaşı durdurmak için NATO adına önemli bir rol oynayabileceği vurgulandı ve Erdoğan için şunlar yazıldı:

“Türkiye’nin aşağı yukarı tarafsız konumu NATO için değerli olabilir. Arabulucu rolü Erdoğan’a çok yakışıyor. Kendisini dünya sahnesinde önemli bir oyuncu olarak sunma arzusuyla tanınıyor. Bölgede rol oynayan, Doğu’ya ve Batı’ya saygı duyan biri.”

Ancak son yıllarda Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Batı’dan uzaklaştığına dikkati çekilen yorumda, “Erdoğan son zamanlarda, Avrupa ve ABD ile yeniden bağlantı kurmaya çalışıyor. Muhtemelen kendi ülkesindeki statüsünü de yükseltmek için Batı’ya karşı biraz daha hoşgörülü. Türkiye mali sıkıntı içinde ve bu da Erdoğan’ın popülaritesine zarar veriyor” dendi.

Hollanda Televizyonu, bu nedenle Erdoğan’ın Ukrayna’daki savaşı mükemmel bir fırsat olarak gördüğünü belirterek “Türkiye, NATO adına arabuluculuk yapmak için ideal bir konuma sahip önemli bir ülke” görüşüne yer verdi.

metin, açık hava, yol, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hollanda’nın önde gelen gazetelerinden De Telegraaf da, “Erdoğan, Ankara ziyaretinde Rutte’yi kollarını açarak karşıladı” başlığıyla verdiği haberde, ikili ilişkilerdeki gerilimin geride kaldığını vurguladı.

Rutte’nin, Türkiye’yi, hem siyasi hem de askeri açıdan önemli bir NATO müttefiki olarak nitelendirdiğini belirten gazete, Rutte’nin, Ankara’nın Montrö Sözleşmesi’ne saygılı tutumundan da övgüyle söz etti.

Rutte’nin, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler konusunda, “Dünyada bu kadar çok mülteciyi kabul eden başka bir ülke yok” sözlerine de yer veren De Telegraaf, ziyarette, iki ülke ilişkileri konusunda da sıcak mesajlar verildiğini aktardı.
Hollanda’nın, 27,5 milyar dolar ile Türkiye’deki en büyük dış yatırımcı olduğunun altını çizen gazete, geçen yılki ticaret hacminin yüzde 30 artarak 11 milyar dolara ulaştığını kaydetti.
Gazete, Erdoğan’ın, Türkiye ile Hollanda arasındaki “muazzam ticaretten” söz ettiğine belirterek, Cumhurbaşkanı’nın , “2016 yılında belirlediğimiz 10 milyar dolarlık hedefi de aştık. Yeni hedefimiz 20 milyar dolar” sözlerine yer verdi.
De Telegraaf, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Hollanda ile işbirliğini her alanda arttırmak istediklerini söylediğini de aktardı.

Hollanda’nın en büyük haber portalı Nu.nl, Ankara ziyaretini, “Rutte Türkiye ile daha iyi ilişkiler istiyor” başlığıyla duyurdu:
“Rutte, Hollanda ve Türkiye arasındaki zorlu ilişkiyi yeniden başlatmak istiyor. Rutte’ye göre Türkiye ile ilişkilere pragmatik olarak bakılmalıdır. Yıllar sonra ilk kez Türkiye’nin başkenti Ankara’ya giden başbakan, ‘İlişkilerimiz her zaman özel olarak kalacak’ dedi.”

Haberde, Hollanda ile Türkiye arasındaki siyasi bağların son yıllarda pek iyi olmadığına işaret eden Rutte’nin “Ama kendi başınıza boğulmaya devam edemezsiniz. Ayrıca, bazı şeyleri affetmeden ve unutmadan ilişkiyi yeniden başlatmaya çalışmalısınız” açıklaması da yer aldı.

Haber portalı, Hollanda Başbakanı’nın, “Türkiye, NATO içinde önemli bir ortaktır. Ülke, NATO’nun güneydoğu kanadının savunması için büyük önem taşıyor. Ayrıca Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari bağlar çok güçlü” dediğini de aktardı.

RTL Haber kanalı da, Rutte’nin Ankara ziyaretinin neden önemli olduğuna ilişkin kapsamlı bir haber yayınladı.

RTL Haber’e göre, Erdoğan’ın Hollanda’yı “Nazi artığı ve faşistlikle” suçladığı, öfkeli Türk vatandaşlarının portakal bıçakladığı “çılgın süreç” sonrası gerçekleşen ziyaret, özellikle Ukrayna sorunu açısından büyük önem taşıyor.

Haberde, Türkiye uzmanı Prof. Dr. Erik Jan Zürcher’in, “Hollanda’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle baltayı gömmeye hazır olduğu” görüşüne yer verildi. Zürcher, şu yorumda bulundu:

“Başbakan Rutte’nin ziyareti Erdoğan’ı mümkün olduğunca Batı tarafına çekmeli. Rutte, Rusya‘ya yönelik yaptırımlara katılmayan (kaldı kı Rutte bile bu iddiayı ret etti)  Türkiye’nin mümkün olduğunca NATO ve AB ile uyum içinde olmasını istiyor. Erdoğan’ın tavrı yaptırımları etkisiz hale getiriyor. (Rutte buna da itiraz etti) Türkiye ve özellikle İstanbul, hala dış dünyaya turist, mülteci veya askerlikten kaçmak için gitmek isteyen tüm Rusların rotası haline geldi.”

RTL Haber’e göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikli hedefi, ekonomik krize rağmen 2023 seçimlerini kazanmak. Prof. Dr. Zürcher, Türkiye’nin, ekonomik olarak kaybetse de, siyasi olarak bu savaştan kazanacağı çok şey olduğunu düşünüyor.

Hollandalı profesöre göre, Erdoğan’ın hem Rusya hem de Ukrayna ile olan ilişkileri, onu birdenbire bu savaşta çok önemli bir oyuncu haline getiriyor. Bu aynı zamanda Erdoğan’a Türkiye ile Batı arasındaki bağları güçlendirme fırsatı da veriyor. Böylece ülkesini yeniden yabancı para için cazip bir yatırım ülkesi haline getirmeyi hedefliyor.

Ulusal gazetelerden Algememeen Dagblad da, ziyaretin en önemli noktasının, Erdoğan’ın Ukrayna ile Rusya arasındaki arabuluculuk rolü olduğuna vurgu yaptı.

Ziyaret öncesi gazeteye konuşan uzmanlara göre, Türkiye – Hollanda ilişkilerindeki gerilimin bir anda ortadan kalkmayacağı düşünülürken, Ukrayna’daki savaşın her şeyi değiştirdiğinin altını çizdi.

Gazete, Ukrayna’ya insansız hava araçları temin eden Türkiye’nin, bir yandan da hem Rusya hem de Kiev yönetimi ile iyi ilişkileri nedeniyle “kilit rol” oynadığına dikkati çekti.

Gazeteye konuşan bir başka Türkiye uzmanı Nienke van Heukelingen, “Türkiye muhtemelen bu konuda bir şeyler yapabilecek tek NATO ülkesidir. Bu, Erdoğan’ı Hollanda için de önemli kılıyor. Türkiye, gerilimi düşürme girişimleri için en iyi referanslara sahip. Erdoğan da bu rolü üstlenmeye çalışıyor ama Putin’in izin verdiği kadar ileri gidebilir” dedi.

Algemeen Dagblad gazetesi, Rutte’nin, “Türkiye’nin NATO’nun doğu kanadını savunmadaki önemini vurgulayan” sözlerine atıfta bulunarak, van Heukingen’in, “Karmaşık olan da bu rol. Türkiye konum açısından vazgeçilmez, ancak Erdoğan’ın Putin ile olan iyi ilişkisi nedeniyle Ukrayna’ya Türk askeri müdahalesi zor” sözlerine yer verdi.

Belçika‘da yayımlanan HLN gazetesi de, ziyareti, “Türkiye, AB’den üyelik müzakerelerini yeniden başlatmasını istedi” başlığıyla duyurdu.

Erdoğan’ın, Hollanda Başbakanı Rutte ile yaptığı görüşmede, “AB’nin katılım müzakereleri faslını hızla açmasını ve gümrük birliği müzakerelerine başlamasını bekliyoruz” dediğini aktaran gazete, şu yorumda bulundu:

“Erdoğan’ın açıklamaları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, arabuluculuk çabalarının bir sonucu olarak Ankara’yı yeniden uluslararası üne kavuşturduğu bir dönemde geldi.”

NATO ZİRVESİ

kişi, grup, insanlar, takım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Rutte’nin Ankara’yı ziyaretinden iki gün sonra Brüksel’de yapılan NATO Zirvesi’de bir araya gelen 30 ülkenin liderleri, sorunların ele alınışından önce ve sonra, ikili görüşmeler yapmak için birbirleriyle yarıştılar. Tabii ki, en çok temas kurulmak istenen kişi ABD Başkanı Biden idi. Liderlerin sırf el sıkmak da olsa en çok görüşmek istedikleri ikinci kişi Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Öyle ki, alışılagelmiş merdiven fotoğrafı çekilirken bir araya gelen liderlerden bazılarının, Erdoğan ile el sıkışmak için üç beş basamak aşağı indikleri görüldü. Biden ile Erdoğan’ın göz göze gelip tam el sıkışacakları bir sırada araya giren Nato Genel Sekreteri Stoltenberg ile Fransa Başkanı Makron’a rağmen, ABD Başkanı Biden, Erdoğan’a doğru uzandı ve elini sıkarak hatır sordu.

NATO ZİRVESİ NE ZAMAN? NATO zirvesi başladı mı, saat kaçta ve nerede toplanacak? Olağanüstü NATO liderler zirvesine hangi ülkeler katılacak, Rusya var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantı noktasına ulaştı! - Galeri - Yaşam

Bu durum karşısında insan ister istemez soruyor. Türkiye’yi ve haliyle Erdoğan’ı her zaman ağır ve sert bir şekilde eleştiren liderler, Erdoğan’ın bunduğu ortamlarda, onunla el sıkışmak ve konuşmak için neden sıraya giriyorlar acaba?
Bugün, ‘savaş suçlusu’ olarak gördükleri ve küfürler yağdırdıkları Putin ile, yarın bir araya geldikleri zaman, onunla el sıkışmak için yine sıraya gireceklerine inandığım bu liderler, sırf halklarına hoş görünmek için popülizm yapmaktan ne zaman vazgeçecekler acaba?

…VE RUTTE LİMOZİNDEN BİSİKLETİNE DÖNDÜ

yol, açık hava, binme, cadde içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Hollanda’daki günlük yaşamında, koruma kullanmayan ve işine bisikleti ile gidip gelen Rutte, Türkiye’deki şaşaalı karşılamalardan sonra döndüğü ülkesinde, yeniden bisikletine döndü.

 

15 NİSAN’DA YUNUS EMRE ŞÖLENİNİ KAÇIRMAYIN…

15 NİSAN’DA YUNUS EMRE ŞÖLENİNİ KAÇIRMAYIN…

UNESCO’nun, 700’üncü doğum günü olan 2021 yılını ‘Anma ve Kutlama Yılı’ ilan ettiği Yunus Emre, şiir ve şarkılar ile anılacak.

Türk müziği hayranı Theo Loevendi ve arkadaşlarının müzik şöleninde, Yunus Emre şiirleri okunacak.

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Amsterdam’da bulunan Yunus Emre Enstitüsü’nün, OBA Tiyatrosu ve Türk müziğine hayranlığı ile tanınan Hollandalı müzik adamı Theo Loevendie ile ortaklaşa organize ettiği ‘Yunus Emre’yi Anma ve Kutlama’ şöleni 15 Nisan akşamı yapılacak.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından, 2021’i ‘Anma ve Kutlama Yılı’ ilan ettiği Yunus Emre adına düzenlenen programa, büyükilgi gösteriliyor.

Müzik ve Piyano’da Theo Loevendie, Gitar’da Maarten van der Grinten, Contrabas’ta Tijs Klaassen, Keman’da Oene van Geel, Davul’da Steve Altenberg sahne alacak ve Sinan Vural da konuşmacı olacak.
Theo Loevendie Yunus Emre’nin şiirleri ile Hollandalı şair Hans Verhagen’in şiirlerini kombine edecek ve kendi müzik kompozisyonu ile sunacaktır.

Saat 20.00- 21.30 arasında yapılacak olan şölenin adresi şöyle:
OBA Oosterdok | Oosterdokskade 143 | 1011 DL Amsterdam

Bu şölene gitmek istiyorsanız yunusemreinstitute.amsterdam@gmail.com
email adresine başvurabilirsiniz. Acele etmenizde yarar var, biletlerin erken tükenmesi bekleniyor.

UNESCO, 2021 YILINI, YUNUS EMRE İLE BİRLİKTE HACI BEKTAŞ VELİ VE AHİ EVRAN YILI OLARAK İLAN ETMİŞTİ.

kişi, iç mekan, dik, mobilya içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Celal Fırat, 2021 yılının UNESCO tarafından sadece Yunus Emre için değil, aynı zamanda Hacı Bektaş Veli (750.Yıl) ve Ahi Evran (850.Yıl) için de Anma ve Kutlama Yılı olarak ilan ettiğini bildirdi.

“Yunus felsefesi Alevilik’tir” diyen Fırat, “Bizim Yunus” adıyla anma genelgesi hazırlanmış. Bu durum ‘özneyi nesneden önce kabul eden’ Yunus felsefesine ters düşülmüştür. Oysa Yunus felsefesi Aleviliktir. Sevgisizliği öfkeyi, ret etmeyi, yok saymayı kabul etmez” dedi.

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu yetkilileri de, 2021 yılının Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran’ın ölüm yıldönümleri kapsamında alındığını ilan etmişti. Yukarıdaki şemaya bakınız.

YUNUS EMRE

metin, beyaz tahta içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde M.S. 1238 yılında doğan tasavvuf ve halk şairi.
Yaşamının büyük bir kısmını Hacı Bektaş Veli tarafından gönderildiği Ankara’nın Nallıhan ilçesindeki bir Alevi – Bektaşi inanç merkezi olan Taptuk Emre Dergahı’nda geçirdi.
M.S. 1328 yılında vefat etti. Mezarı Eskişehir sınırları içinde yer alıyor.

HACI BEKTAŞ VELİ

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

M.S.1209 yılında bugünkü İran’ın doğusundaki Horasan eyaletinde yer alan Nişabur şehrinde doğdu.
Moğol istilasının ardından Anadolu’ya gelerek bugünkü Nevşehir’in Hacıbektaş olarak anılan bölgesine yerleşti.
Burada kurduğu dergah ile Anadolu Aleviliğinin ve Bektaşiliğin gelişimine önemli katkılar sağladı.
1271 yılında vefat etti. Mezarı halen Hacıbektaş ilçesinde bulunuyor.

AHİ EVRAN

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Asıl adı Nasıruddin Mahmud Ahi Evran bin Abbas olan Ahi Evran, 1171 yılında Azerbaycan’ın Hoy şehrinde doğdu.
İlk eğitimini Hoy’da aldı.
Ahmet Yesevi’nin talebelerinin sohbetlerinde bulundu.
Hacı Bektaş Veli ve Mevlana ile aynı dönemde yaşadı.
Ahi Evran’ın da Alevi-Bektaşi inancını derinden etkileyen isimlerden biri olduğuna inanılıyor.
Ayrıca kimi kaynaklar Nasreddin Hoca olarak bilinen kişinin gerçekten Ahi Evran olduğunu iddia ediyor.
1262 yılında Kırşehir’de vefat etti.

 

 

NİLÜFER GÜNDOĞAN DAVASI ARAP SAÇINA DÖNDÜ: YENİDEN İHRAÇ KARARI

NİLÜFER GÜNDOĞAN DAVASI ARAP SAÇINA DÖNDÜ: YENİDEN İHRAÇ KARARI

Onüç şikâyetçiden beşinin anlattığı inanılmaz ve çok çirkin iddialar ortalığı karıştırdı.

Bir TV programında konuşan Gündoğan, mahkemedeki şikâyetini ağırlaştıracağını ama üç gün sonra görevine başlayacağını belirtti.

Daha önce özür dilemiş olan parti yönetimi, bu kez kesin ihraç kararı verdi.

(Beş konuşanın anlattıklarını haberin sonunda Türkçe ve Hollandaca olarak sunacağım)

kişi, mavi, hanım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi

13 Şubat’tan bu yana, Hollanda siyaset dünyasında geniş bir şekilde yer alan Nilüfer Gündoğan hikâyesi, tam olarak bir Arap saçına döndü.
Çeşitli taciz şikâyetleri nedeniyle VOLT Partisi’nden ihraç edildiği açıklanan Gündoğan’ın, bu ihraç kararına yaptığı itiraz, Amsterdam mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve ihraç kararı iptal edilmişti. Parti yönetimi de bu karar üzerine Gündoğan’dan özür dilemiş ve kendi verdikleri kararı kaldırdıklarını açıklamıştı.

Ne var ki, mahkeme heyetinin taciz şikâyetleri üzerinde hiç durmayıp, hukuki usulsüzlüklere ağırlık vermesiyle iptal ettiği ihraç kararı, bilirkişiler tarafından eleştirilmişti.

Ülkenin en büyük akşam gazetesi NRC, Gündoğan hakkında, sarhoşluk, cinsel taciz ve şiddet şikâyetinde bulunan onüç parti çalışanından beşini konuşturunca ortalık yeniden karıştı.

metin, kişi, tablo, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hakkında çok çirkin suçlamalarda bulunulan Nilüfer Gündoğan, ülkenin en ünlü iki avukatı ile birlikte Eva Jinek’in TV programına yeniden konuk oldu ve hem parti yönetimi, hem de ‘iftiracılar’ hakkındaki şikâyetini ağırlaştıracağını söyledikten sonra, önümüzdeki pazartesi günü partideki görevine döneceğini açıkladı.
Gerek Gündoğan’ın ve gerekse avukatların yaptıkları açıklamalar, parti yönetimi tarafından yeniden değerlendirildi ve partinin 13.000 üyesine gönderilen bir mektupta, Gündoğan’a bu kez kesin ihraç kararı verildiği açıklandı.

kişi, tablo, oturma, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduNilüfer Gündoğan, iki avukatı ile Eva Jinek programında

Değerli Okurlarım,

Gündoğan hakkında şikâyette bulunan onüç kişiden beşini konuşturan NRC Gazetesi’nin yayınlamış olduğu çok uzun haberi, çabuk bir şekilde tercüme etmek çok zaman alacak. Haberi sizlere çabucak okutabilmek için, Google tercümesi ile yetinmeye mecbur kaldım. Ama tabii ki tercüme üzerinde hafif düzeltmeler yaparak.

Gündoğan hakkında konuşan beş kişinin anlattıkları tüyler ürpertici nitelik taşıyor.
Gündoğan önceki gün TV’de yaptığı açıklamada, bu çirkin suçlamaların iftira ve komplo olduğunu öne sürdü.

kişi, iç mekan, insanlar içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İşte, NRC Gazetesi’nde yayınlanan dokuz daktilo sayfası uzunluğundaki ilginç haberin Türkçesi. (Hollandacası da en altta)

Nilüfer Gündoğan’ın istenmeyen davranışı neydi?

Genç siyasi parti Volt, Milletvekili Nilüfer Gündoğan olayı nedeniyle derin bir iç krizin içine girdi.  Taciz şikâyetinde bulunan 13 kişinin beşi, ilk kez başlarından geçenleri anlattı.

Volt’ta çalışanlar genellikle genç, yüksek eğitimli, temsilde güçlüdür. Volt çalışanları, Avrupalı ​​bakış açıları ve idealizmleriyle gurur duyduklarını söylüyorlar. Dedikodu yapmadan, oyun oynamadan, kızmadan, siyaseti farklı yapmak istediklerini söylüyorlar. Ayrıca, genellikle uzun bir siyasi kariyerin başında olduklarını umuyorlar. Onlara, parti liderleriyle görüşmelere katılmalarına, kampanyalar düzenlemelerine ve konuşmalar yazmaları için fırsatlar veriliyor .Yaptıkları iş için,  ‘Harika’, ‘ilham verici’, ‘hayalimdeki iş’ gibi sözler sarfediyorlar.

Bu hikayeye katkıda bulunan Volt çalışanları, madalyonun bir de ters yüzü olduğunu söylüyorlar.
Parti, yeni ve hâlâ yapılandırılmamış. Gençlere hemen sorumluluklar veriliyor, ancak kısa sürede savunmasız konumlara düşüyorlar.
Genç bir çalışan şöyle diyor: “Pek çok şey deneyimsizliğimiz çerçevesinde gelişiyor. Bu güzel, ama geçmişe bakınca, biz bir parti olarak bunu daha önce düşünmeliydik.”

Nilüfer Gündoğan hakkında taciz şikayetleri için, araştırma yapılması istenen Dürüstlük Ajansı Bing’e 13 kişi baş vurmuştu. Volt Partisi, Gündoğan’ı ‘sınırı aşan tacizler’ nedeniyle partiden attı. Ama Gündoğan’ın baş vurduğu Amsterdam mahkemesi, partiyi haksız buldu ve Gündoğan hakkında verilen tüm parti kararlarını yok saydı. Parti lideri Laurens Dassen, partiden uzaklaştırma işlemini iptal etti ve Gündoğan’dan özür diledi.

BU MAKALE HAKKINDA

NRC Gazetesi, Bing ajansına konuşan 13 şikâyetçiden beşi ile ayrı ayrı görüşerek hikâyelerini yazdı. NRC ayrıca, Volt’a doğrudan dahil olan ve rapor vermeyen beş kişiyle de görüştü.

Bu makalenin sonunda gerek Gündoğan’ın ve gerekse pati lideri Dassen’in görüşlerini de bulacaksınız.

İÇ KRİZ

Parti her geçen gün bu kriz nedeniyle daha da batıyor. Volt partililer şunu soruyor: Bu gidiş ile parti yönetimi görevde kalabilir mi? Parti lideri Dassen pozisyonundan hâlâ emin mi?  Dassen, “istenmeyen cinsel yaklaşımlar, göz korkutma ve pozisyonun kötüye kullanılmasından” söz etti ama tam olarak nelerin yaşandığını kimse bilmiyor.

NRC Gazetesi, beş şikâyetçi ve olaylar ile doğrudan ilgili diğer beş kişiyle ayrı ayrı görüşmelerde bulundu. Şikâyetçiler hikâyelerini anlatmakta zorlanıyorlar. Örneğin, kariyerlerinin sonucundan korkanlar var. Kendilerine, ‘kaprisli’ ve ‘hesaplanamaz’ denmesinden korkuyorlar. Partide borç verenler de dahil olmak üzere birçok arkadaşı var. Bu yüzden gazetede isimlerinin geçmesini istemiyorlar. Bir çalışana, neden hâlâ konuştuğu sorulduğunda, “O bir Milletvekili, gücü var. Birinci pozisyonda olanlara bu şekilde davranılmaz.”
Bir başkası şöyle diyor: “Bu tür konuların konuşulmaması Volt’un ideallerine uymaz”

Geçen yıl Mart ayında parti beklenmedik bir şekilde Temsilciler Meclisi’nde üç sandalye kazandı. Buna, “kağıt üzerinde mükemmel bir resim” denildi:
Hepsi Volt’un farklı bir yönünü gösteren üç milletvekili.
Dassen ‘nüans için’, Marieke ‘içerik için’, Nilüfer de ‘coşku ve idealizm’ biçilmiş kaftanlardı. Ancak ilk gün bir Volt çalışanı bir meslektaşına “Bu işin sonunda üç milletvekiliyle kalmayacağız” diyerek, bu günleri anlatmaya çalıştı.

O zaman zaten çok şey olmuştu. 6 Haziran 2020’de Dassen parti lideri seçildi. Gündoğan da liderliğe adaydı ama olmadı. O gün, Gündoğan’ın doğum günüydü ve akşam evine birkaç Volt mesubunu davet etti. Onu destekleyen ya da onun için aktif olarak kampanya yürüten yirmili yaşlarındaki gençlerdi bunlar. Bu gençler, lider seçilen Laurel Dassen’i ‘çok farklı’ buluyorlardı ve Gündoğan’ı daha atılgan ve heyecanlı buluyorlardı.

Birkaç görgü tanığı, o akşam Gündoğan’ın çok fazla sarhoş olduğunu söylüyor. Çok uygunsuz bir şekilde yerde yatıyordu. Onu, insanların boynuna dolanırken, seks hayatı hakkında konuşurken gördüler. Volt mensubu bir erkek, boynundan öpüldü. Adam daha önce de istenmeyen cinsel davranışlarla uğraşmak zorunda kaldığını söylüyor. 2019’da Avrupa seçimleri sırasında sarhoş bir halde kolunu beline dolamış Gündoğan’ın, uzun süredir seks yapmadığını ve onunla seks yapmak istediğini söyleyen adam, önce gülmüş. Daha sonra düşünmeye başlamış. Durum korkutucuydu. “Bu konuda kimseyle konuşmadım, sonra yüzleşmek zorunda kaldım. Düşündüm: Parlamentoda onun ateşine ihtiyacımız var. Bu nedenle sorun yapmadım”

Aynısı, onunla çok zaman geçiren başka bir Volt üyesinin başından geçmiş. Akşam geç saatlerde Gündoğan’ın kendsine telefon ettiğini ve sekse çok ihtiyacı olduğunu söylediğini iddia eden bu genç de önce gülmüş. Ama o da Gündoğan’ın siyasi kalitesi hatırına bir tepkide bulunmamış.

SORUNLU ÇOCUKLUK

Nilüfer Gündoğan (1977) bir buçuk yaşında iken, Türkiye’den babasının çalıştığı fabrikanın bulunduğu Weert’e taşındı. Daha sonra bir televizyon programında, sorunlu çocukluğundan bahsetti. “Üç yıllık gençliğim babamın bana uyguladığı şiddet yüzünden buhar oldu.”  diyen Gündoğan, hayat hikayesini, siyasi yaşamında olumlu bir şekilde kullanmak istediğini, bu yüzden adaletten ilham aldığını söyledi.

Gündoğan, 2009 yılında D66’ya üye oldu ve Amsterdam’da yönetim kurulu üyeliği yaptı. 2014 yılında yapılan ilçe meclisi seçimlerinde D66’da parti liderliği için başarısız bir girişimde bulundu.
Daha sonra 2018’de kurulan Volt’a katıldı. Partililer onun hemen fark edildiğini söylüyor: Biraz daha yaşlıydı, siyasi tecrübesi ve hareketli bir hayat hikayesi vardı. Avrupa Birliği seçimleri için aday listesinde ikinci sıraya konuldu ama Volt o zaman sandalye kazanamadı.

Gündoğan, başından beri gençleri kendisine bağlama yeteneğine sahipti. O’na Nilüfer yerine ‘Nilüfans’ diyorlardı. Hemen hemen tüm ekip onun etrafında fır dönüyorlardı. Ama AB kampanyasında bir ters taraf ortaya çıktı. Volt’çular ona “güçlü” diyor, o sürekli aramayı sürdürüyordu. Muhabirler, birbirinden bağımsız olarak Gündoğan’ın başka bir adaya karşı da dahil olmak üzere öfkeli patlamalar yaşadığını söylüyor. Bir çalışan, ‘Gündoğan çok güçlüydü ve çalışanları sürekli arıyor ve zorluyordu.’ diyor.
O’nun çok kızdığını ve hakaret ettiğini ağızbirliği ile anlatan Volt’çulardan biri, kendisini çeşitli şekilde taciz ettiğini de iddia ediyordu. “Bir odada çokça birlikteydik ve sonra Nilüfer birkaç kez kıçıma vurdu.” diyen Volt çalışanı on yedi yaşındaydı. Gündoğan ise sonra yaptığı bir söyleşide, yaşı küçük olan birinin kıçına vurduğunu hatırlamadığını söylüyor.

17 yaşındaki Volt çalışanı şöyle diyor: “Bunu yaptığına eminim. Belki cinsel bir niyetle değil ama açıkça gözdağı verme amaçlıydı. Çok korkmuştum. Bunu her zaman gülümseyerek yapardı. Bir gün çay yaparken yanıma geldi ve ‘Bugün biraz istekli misin’ diyerek kıçıma vurdu.”

Genç çalışan, o zaman bunları Volt lideri Laurens Dassen’e anlattığını söylüyor. Dassen bu konuda şöyle diyor: “Bu durumu birkaç meslektaşım ile konuşmuştum. Ama genç çalışan bana bu konuyu şimdilik deşmememi söylemişti. Ben de umursamadım ama şimdi pişmanım.”

Dassen, “Parlamento seçimleri için hazırlandığımız kampanya öncesinde bir hafta sonu toplanmıştık. Bir çalışanımız memnuniyetsizliğini dile getiriyor ve Gündoğan’dan takdir görmediğini ve aşağılandığını söyledi. Ba konuda bana da kızmıştı ve bana ‘sümüklü’ demişti. Parti için tehlikeli olduğumu ve onu dinlemek zorunda olduğumu söyleyen bu genç göz yaşlarına boğulmuştu.” diye konuştu.

Volt’tan parti başkanı Laurens Dassen , parti meslektaşı Nilüfer Gündoğan’ın yargılanmasının ardından basına açıklamalarda bulundu.Fotoğraf Phil Nijhuis/ANP

TAKSİDE SARHOŞ

Volt konuşanları, Sofya, Roma ve Lizbon’daki uluslararası parti toplantılarında benzer olayları anlatıyor: Gündoğan sarhoştu ve bir taksi çağrılmak zorunda kalındı. Çığlıklar atılıyordu.
Bir kadın Volt üyesi Lizbon’a yaptığı bir geziyi anlatıyor: “Ben de sarhoştum. Çok samimi bir şekilde sarmaş dolaş olduk. Etrafımdakiler, ‘Nilüfans, bu nedir’ dercesine bakıyordu.”
Gündoğan, bir kadını kalçalarından sardı. “Çok komik bir durum vardı. Daha sonra düşündüm: Bunu ya bir erkek yapsaydı?”

Temsilciler Meclisi seçimlerinden üç ay önce, parti anketlerde kötü durumdaydı. Gündoğan, bunun parti lideri Dassen’in hatası olduğunu düşünüyordu. Dassen, sosyal medyada fazla görünmezdi ve Gündoğan’ı yanında istemezdi. Gündoğan, parti yönetim kuruluna bir mektup yazmak için inisiyatif aldı ve üçüncü, dördüncü ve beşinci sıradaki adaylar tarafından da imzalandı. “Kişisel olarak Laurens’e saldırı amacı taşımayan” mektupta, adayların Laurens Dassen’den memnun olmadığı belirtildi. Laurens’ın Twitter’da Nilüfer kadar aktif olmasına gerek yok ama biz sosyal medyayı Volt’un yüzü kadar görünür olmaya çağırıyoruz. İlgililer, mektubun Dassen ve Gündoğan arasında bir güven ihlaline yol açtığını söylüyor.

Temsilciler Meclisi seçimleri büyük bir başarıydı, Volt birdenbire üç sandalye kazandı. Gündoğan 41.352 tercih oyu aldı. Parti yönetim kurulu, Gündoğan’ın çok fazla içmemesi için Lahey’deki seçim sonuçlarını kutlama akşamında alkol servisi yapılmadığını söyledi. Birçok Volt çalışanı, kampanyanın son haftalarının ve seçimden sonraki ilk birkaç ayın en mutlu dönem olduğunu söylüyor. Gündoğan, başından beri çarpıcı bir milletvekiliydi ve sık sık basına yansıdı. İki ay sonra Laurens Dassen, Pieter Omtzigt’ten sonra Lahey’deki en değerli politikacı oldu.

Ancak içeride gerilim tırmandı. Çeşitli kaynaklara göre Gündoğan, meslektaşlarının grup toplantılarında hoş görünmedikleri yorumunda bulundu. Örneğin milletvekili Marieke Koekkoek bakımsız görünüyordu. Dassen de onun çok zayıf olduğunu düşünüyordu. daha fazla yemesini tavsiye ediyordu. Aşırı kilolu olduğuna inandığı diğer kadın politikacılarla ilgili şakalar yaptı. Bahar muhtırası hakkında bir tartışma hazırlanırken çalışanlarla ilgili sorunlar ortaya çıktı.  Zira iki çalışanın yazdıklarını beğenmedi ve çöpe attı.

GÜÇ İLİŞKİSİ

Gündoğan, geçmişte yakın bir çalışan ile çok samimi bir arkadaşlık yapıyordu. Bazılarıyla birlikte ise Greek Porno Villa adlı bir gruptaydılar. Ancak, şimdi katılanlar, arkadaşlığın çalışanın hedef olduğu bir güç ilişkisine dönüştüğünü söylüyor. Gündoğan, artık bunu istemediğini belirttiğinde bile eşcinselliğine atıfta bulundu. Yine de, başkalarının önünde bile ona “hizmetçi” demeye devam etti. Oda görevlileriyle odaların düzenini tartışırken, “Ah, bodrumdayız. Önemli değil, çünkü mahzenleri sever.”

Temsilciler Meclisi koridorunda Gündoğan çalışanın kalçasına dokundu. Çalışan cevap vermedi. Daha önce, o henüz onun için çalışmıyorken olmuştu. Ayrıca, yaz aylarında, grup çalışanlarının bir kamp ateşinin yanında oturduğu grup günlerinde kendisine ve bir erkek meslektaşına şöyle dediği söyleniyor: ‘Mayolarınızı çıkarın.’ Meslektaşları, çalışanın Gündoğan tarafından giderek daha fazla hedef alındığını belirtti. Bir keresinde ortak çalışma odasının kapısını kapadı, masa bloğuna doğru eğildi ve ona bağırdı. Başkalarına onun kötü bir çalışan olduğunu söyledi. Meslektaşları onun için üzüldü, kimse müdahale etmedi. Arabuluculuktan sonra çalışan başka bir odada çalışmaya gitti.

DASSEN BARIŞ KORUYUCUSU

Volt’un resmi sekreterinin gruba gönderdiği dahili bir e-postaya göre Gündoğan, çalışana resmi bir uyarı vermek için “birden fazla talepte bulundu”. Yazışmalar, bunun bu resmi sekreter tarafından asla onurlandırılmadığını gösteriyor. Gündoğan da sözleşmesinin uzatılmamasını istedi. Çalışan halen çalışıyor.

Parti liderliğinin müdahale etmemesi veya geç müdahale etmesi çalışanlar rahatsız. Davranışının hoş görüldüğü ve parti liderliğinin her şeyi Dassen’e bıraktığı fikri ortaya çıktı. Onlara göre, “muazzam bir barış gücü görevlisi gibi” davrandı. Parti liderleri sık sık yutkunmanın gerekli olduğunu düşündüler. Örneğin 2021 kampanyasında Gündoğan sokakta Dassen’e bağırdığında. Bunu, yönetim kurulu kabul ettiği üzere, “konuşmalar, arabuluculuk ve koçluk seansları” izledi.

Kurul ve Dassen, NRC’ye “Nilüfer’in sergilediği davranışın risklerini hafife aldıklarını” itiraf ediyor . Bu nedenle, tüm gazetecilerden ve bundan etkilenen herkesten özür dileriz.” Ve: “[soruşturmanın] sonucundan gerekli sonuçları çıkarmakta başarısız olmayacağız.” Yönetim kurulu, birkaç ay içinde üyelerin genel kurulunu toplantıya çağırdı ve çalışanlara göre bu, esas olarak Gündoğan’ın çıkarına. Orada Dassen’in liderliğini sorgulayabilir.

Bu, Gündoğan, Dassen ve Koekkoek’in üçüyle bir fraksiyon kurmaya zorlandıkları anlamına gelir. Gündoğan, gazetecilere ve Volt’a yönelik suçlamalarını geri çekerse, teorik bir işbirliği şansı olacaktır. O zaman Koekkoek’in hizipten ve muhtemelen Temsilciler Meclisi’nden ayrılması bekleniyor. Belki Gündoğan koltuklu ya da koltuksuz ayrılır. Veya Gündoğan, beyanları geri çekmeden koltuğuna oturur, ardından Dassen ve Koekkoek ayrılabilir.

Ve çalışanlar? Çoğu emin: Gündoğan Volt’a döndüğünde gitmişler. Özet yargılamada karardan bir gün önce, 7 Mart Pazartesi günü, NRC’nin görüştüğü muhabirler değil, beş muhabir, NRC’nin sahip olduğu parti kuruluna bir mektup yazdı . ‘Koruma’ ve yönetim kurulunun ‘güvenliklerini’ garanti edip etmeyeceğini soruyorlar. Beşinin de Gündoğan’ın hikayelerine verdiği yanıttan “çok korkmuş” olduğunu söylüyor. Soruşturmanın başka bir kurum tarafından devralınacağını düşünmek zorunda değiller ve her şeyi yeniden anlatmak zorundalar.

GÜNDOĞAN’IN YANITI:
‘İddiaların seviyesi acı verici’

Nilüfer Gündoğan, Cuma akşamı telefonla kendisine karşı “karalama kampanyası” yürütüldüğünü söyledi. “İnsanlar benim milletvekili olmayı bırakmamı istiyor.” Kendisini “hayaletlerle savaşıyor” gibi hissediyor çünkü kendisini arayanların kim olduğunu duymuyor.

Temsilciler Meclisi’nde, bir keresinde çalışanının kalçasına vurduğunu söylüyor. “Bu çok dostane bir şekilde ifade edildi, o zamanlar hala arkadaştık.” Bunu, cinsel bir art niyet olmadan yaptığını söylüyor.

Çalışan, artık eşcinselliği hakkında yorum yapmasını istemediğini bildirmişti. “Ama ancak ona resmi bir uyarı verdikten sonra, çünkü çalışmıyordu” diyor. Daha sonra ona eşcinseller hakkında benzer bir yorum daha yaptı ve onlara “kızlar” dedi. “Bana bu tür bir yorum yaptıktan sonra bu bir anlık olaydı. Bunu söylememeliydim ama kırıcı olması gerekmiyordu.”

Gündoğan, çalışana hiçbir zaman resmi olarak bir uyarı yapılmadığını kabul ediyor.

Bağırdığı ve ürkütücü olduğu ifadeleri hakkında şunları söylüyor: “Kampanyada bazen birine sert davrandım. Buna çığlık mı diyeceğim? Bilmiyorum. Başkaları buna çığlık diyebilir mi? Evet.”

“Bazen sigortalarının attığını” söylüyor. “Bunun nereden geldiğini de söyleyeceğim, bunun için terapi aradım. Kocamın ölümünden beri, zaman zaman ajite oldum ve sinirlendim. Her zaman kolay değilim, kendim için bile. İnsanlar bunu bana söyleseydi ya da tamamen gizli bir danışmandan geçmiş olsaydı, bunun için memnuniyetle özür diler ve iyileştirme sözü verirdim. Ama bu insanlar mazeret istemiyor.”

İnsanların bildirdiği rahatsızlık veren hareketler konusunda “hassas” olduğunu söylüyor. “Buna Türk tutkum diyebilirsiniz.”
Volt başkanlık seçimlerinden sonra doğum gününde kendisine cinsel saldırıda bulunup bulunmadığını ve müstehcen yorumlar veya imalar yapıp yapmadığını hatırlamadığını söylüyor. Hikaye onun “özel alanı” ile ilgili olduğu için kızgın. “Kendi evimde güvende hissedebileceğimi düşündüm.” Bir doğum gününde “bazen birine çok sıkı sarıldığını” söylüyor. “Bunu inkar etmeyeceğim. Ve o zaman biri şöyle düşünür: Vay, Nilüfer, ne kadar.”

Ayrıca “bazen bir içkide çok fazla içtiğini” söylüyor. “Affedersiniz.”

Ona göre, Parlamento seçimlerinden sonra Volt’un seçim sunuçlarının kutlandığı akşam alkolsüzdü, çünkü aksi takdirde çok fazla içki içebilirdi. “Bunu böyle düşündük çünkü insanların korona önlemlerine uymasını istedik.”

Potansiyel olarak cinsel açıdan ihlal edici sözler hakkında şunları söylüyor: “Böyle şakalar yaptığımda, bu daha çok genel anlamda oluyor. Birinin bunu içselleştirmesi mümkündür. Ne demek istediğimin her zaman birinin onu nasıl deneyimlediğine tekabül etmediğini anlayacak kadar büyüğüm.”

Parti kuruluna Laurens Dassen’in işleyişi hakkında bir mektup yazmanın kampanya sırasında kendi fikri olup olmadığını artık hatırlamıyor. “Bunun arkasında olduğumu biliyorum.”

Meslektaşları da dahil olmak üzere insanların görünüşü hakkında potansiyel olarak aşağılayıcı yorumlar hakkında şunları söylüyor: “Muhtemelen bunu yaptım, bazen yanlış şakalar yapıyorum.” Bir keresinde Volt Parlamento Üyesi Marieke Koekoek’e görünüşle ilgili bir konuda “profesyonelce” hitap ettiğini söylüyor. Bunun ne hakkında olduğunu söylemeyecek. “Çamur atmaya geri dönmeyeceğim.”

Gündoğan, “iddiaların düzeyini acı bir şekilde üzücü” olarak nitelendirdi. “Soruşturmayla zemini silen net bir karar var. Bu en fazla şu düzeydedir: sinir bozucu, zor, ne çılgın bir insan. Sadece beni o kadar utandırmak için ki artık Oda işimi yapmaya cesaret edemiyorum.”

kişi, tavan, dik, insanlar içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

PARTİ YÖNETİMİ VE PARTİ LİDERİ DASSEN’İN REAKSİYONU:
‘Gösterilen davranışın riskleri hafife alındı’

Parti yönetim kurulu ve parti lideri Laurens Dassen ortak bir açıklamada, “Nilüfer’in bildiğimiz davranışının risklerini hafife aldık. Parti liderliği, küçük bir çalışanın “kötü deneyimler” bildirdiğinin farkındaydı.”
Dassen: “Daha sonra yürüyüşe çıktım ve bu Volter ile bunu tartıştım. Harekete geçmem gerekmediğini söyledi ama şimdi bu sorumluluğu reşit olmayan birine yüklememem gerektiğini anlıyorum.”

Kurul tarafından bilinen diğer istenmeyen davranış örnekleri hakkında da “söylentiler” vardı. “Geçmişe baktığımızda, bu sinyalleri daha ciddiye almamız gerektiğini anlıyoruz.”

Dassen ve parti yönetim kuruluna göre Gündoğan, parti üyesi Marieke Koekkoek hakkında “tekrar tekrar” aşağılayıcı olduğunu ifade etti. “Bu davranışı durdurma girişimlerine rağmen.”

Çalışanların Gündoğan’a yönelttikleri iddialarla ilgili olarak yönetim kurulu ve Dassen, “Volt’ta bu tür davranışlara yer yok” yazıyor. Bing soruşturması tamamlandığında, “sonuçtan gerekli sonuçları çıkarmakta başarısız olmayacağız.”

Dassen, “Uzun zamandır Sayın Gündoğan’ın davranışını sohbet, diyalog ve arabuluculuk çabalarıyla düzeltmeye çalışıyoruz. Grup başkanı ile eşbaşkanlar arasında yapılan görüşme ve yönetim kuruluna aynı sinyallerin verilmesi ile bu çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Bu yetersizdi. Bu bizim partimizde insanlara zarar verdi. Kendilerinden özür diliyoruz” dedi.

Yönetim ve Dassen, “Çalışanları korumaya yönelik nihai çaba”da ‘başarısız’ olduklarını kabul ediyorlar. “Aldığımız ders bu. Muhabirlerin düzgün bir şekilde alınmasını sağlayacağız. Bizim için en önemli şey, her muhabirin bize güvenebilmesidir.”

Kurul ve Dassen, çalışanların sinyallerinin ciddiye alınmadığını veya çok geç alındığını hissetmelerinin “korkunç” olduğunu düşünüyor. Bu nedenle, tüm muhabirlerden ve bundan etkilenen herkesten özür diliyoruz” dedi.

Yönetim kurulu ve parti lideri Volt: Gündoğan’ın hafife aldığı davranış riskleri

Parti kurulu ve parti lideri Dassen van Volt, Milletvekili Gündoğan’ın davranışının risklerini hafife aldı. Parti bunu NRC’ye bildirir . O gazete, Gündoğan’ın istenmeyen davranışlarını bildiren beş kişiyle görüştü.

Volt, partinin istenmeyen davranışlar hakkında “söylentiler” ile bilindiğini ve “hoş olmayan bir deneyim” bildirmenin yeterince yapılmadığını söylüyor. “Geçmişe baktığımızda, bu sinyalleri daha ciddiye almamız gerektiğini anlıyoruz.”

Kurul ve Dassen, Gündoğan’ı görüşmelerle uzun süredir ayarlamaya çalıştıklarını söylüyor. “Bu yetersizdi. Bu bizim partimizde insanlara zarar verdi.”

HAKİM

Volt, Gündoğan’ı geçen ay on üç saldırgan davranış raporunun ardından Temsilciler Meclisi fraksiyonundan ihraç etti. Milletvekili, gruba geri dönmek istediği için özet takibat başlattı. Geçen hafta yargıç tarafından haklı çıktı. Dassen daha sonra Gündoğan’dan özür diledi.

Yargıç, Volt’un “bütün meselede çok hızlı bir şekilde yanlış yöne gittiğine” hükmetti. Hakime göre, parti tüzüğü ve parti tüzüğü, uzaklaştırma için bir dayanak oluşturmamaktadır. Hakim raporların içeriği hakkında karar vermedi.

İLERLEME VE TACİZ

Gündoğan, diğer suçların yanı sıra cinsel yakınlaştırma, korkutma, sorunlu alkol kullanımı ve pençeleme ile suçlanıyor. Bu görüntü , beş muhabiri isimsiz olarak listeleyen gazetede ortaya çıktı .

Bir Volt çalışanı NRC’ye on yedi yaşındayken Gündoğan tarafından birkaç kez kalçasından dövüldüğünü söyler. Çalışan bunu istemediğini söyledikten sonra bile, başka bir çalışanla eşcinselliğini defalarca ima ettiği söyleniyor.

Ayrıca, NRC’ye göre Gündoğan, grup toplantılarında iki milletvekili arkadaşı hakkında yorumlar yaptı. Koekkoek “dağınık” görünecek ve parti lideri Dassen “fazla sıska” olacaktır.

‘YANLIŞ ŞAKALAR’

Gündoğan, NRC’ye verdiği yanıtta, kendisine karşı bir “konuşma” olduğunu söylüyor. Kalçalara vurmakla ilgili olarak, bunu bir reşit olmayana yaptığını hiç hatırlamadığını söylüyor. Gündoğan, eşcinsel çalışanla ilgili olarak “İşe yaramadığı için kendisine resmi uyarıda bulunduktan sonra” şikayette bulunduğunu söyledi.

Dış görünüşle ilgili yorumlara gelince, Gündoğan, “Eminim öyle yaptım, ara sıra yanlış şakalar yapıyorum” diyor.

Parti kurulu ve Dassen, NRC’ye verdiği demeçte, “Geçmişe bakıldığında, sinyalleri daha ciddiye almamız gerektiğini anlıyoruz.”

Volt, şikayetleri araştırmak için bir dürüstlük kurumuyla anlaştı. Parti, “gerekli sonuçları sonuca bağlamakta başarısız olmayacağını” söylüyor. Volt, geçen haftaki mahkeme kararına karşı da temyize gitmeyi düşünüyor.

İDDİANAMELER

Bu arada Gündoğan, gazetecilere, diğer iki Volt milletvekiline ve parti yönetim kuruluna yönelik “iftira ve iftira” iddialarında da bulundu. Parti lideri Dassen bir tweet’te bunu “tuhaf” olarak nitelendiriyor.

Gündoğan’ın avukatı Geert-Jan Knoops, raporun yalnızca NRC hikayesi nedeniyle güçlendiğini söylüyor. Sözde ‘muhabirler’ artık kendilerini kamuoyuna duyurdular ve bu yasal zemini güçlendiriyor.”

Wat was het ongewenste gedrag van Nilüfer Gündogan?

De jonge politieke partij Volt zakt diep weg in een interne crisis door de kwestie rondom Kamerlid Nilüfer Gündogan. Maar wat de dertien melders van ongewenst gedrag hebben meegemaakt, daar gaat het niet langer over. Vijf van hen vertellen nu, voor het eerst, hun verhaal.

Wie bij Volt werkt, is meestal jong, hoogopgeleid, verbaal sterk. Volt-medewerkers vertellen dat ze trots zijn op hun Europese blik, hun idealisme. Ze zeggen dat ze ánders aan politiek willen doen, zonder geroddel, trucjes, zonder boos te zijn. Het zijn ook vaak mensen aan het begin van, zo hopen ze, een lange politieke carrière. Ze krijgen kansen, ze mogen meepraten in calls met de partijtop, campagnes bedenken, speeches schrijven. Je hoort woorden als ‘tof’, ‘inspirerend’, ‘droombaan’.

Er is ook een keerzijde, zeggen Volt-medewerkers die aan dit verhaal meewerkten. De partij is nieuw en nog ongestructureerd. Jonge mensen krijgen meteen verantwoordelijkheden, maar belanden snel in kwetsbare posities. Een jonge medewerker zegt: „Veel dingen gebeuren zonder dat we er ervaring mee hebben. Dat is leuk, maar achteraf denk ik: hadden we hier als partij maar eerder over nagedacht.”

Dertien mensen meldden zich sinds februari bij integriteitsbureau Bing met klachten over Tweede Kamerlid Nilüfer Gündogan, de nummer twee van de partij. Volt had Gündogan geschorst als lid van de fractie wegens klachten over ‘grensoverschrijdend gedrag’, en het bureau gevraagd om onderzoek te doen. Gündogan vocht haar schorsing aan bij de voorzieningenrechter, die haar vorige week dinsdag gelijk gaf. Partijleider en fractievoorzitter Laurens Dassen maakte de schorsing ongedaan en bood Gündogan excuses aan.

OVER DIT ARTIKEL

NRC voerde de afgelopen weken één-op-ééngesprekken met vijf van de dertien mensen die een melding hebben gedaan bij integriteitsbureau Bing. Ook sprak NRC met vijf direct betrokkenen in Volt die geen melding hebben gedaan. Verder kreeg NRC ter ondersteuning van hun verhalen inzage in meldingen aan Bing, interne mailcorrespondentie, appverkeer en documenten. Onderaan dit artikel staat de volledige reactie van Gündogan en de volledige reactie van Dassen en bestuur.

Interne crisis

De partij zakt elke dag dieper weg in een interne crisis. Volters vragen zich af: kan het partijbestuur aanblijven? Is Dassen nog zeker van zijn positie? Maar de dertien mannen en vrouwen die een melding deden, over hen gaat het niet langer. Dassen had het over „handtastelijkheden, ongewenste seksuele avances, intimidatie en misbruik van positie”. Maar wat er precies gebeurd is, hún verhaal, dat bleef onduidelijk.

NRC sprak de afgelopen weken in afzonderlijke gesprekken met vijf melders en vijf andere, direct betrokkenen. Ze vinden het moeilijk hun verhaal te doen. Sommigen vragen zich af: heb ik wel duidelijk gezegd dat ik haar gedrag grensoverschrijdend vond? Soms zijn ze bang voor de gevolgen, bijvoorbeeld voor hun carrière. Ze noemen haar grillig, onberekenbaar. Ze heeft veel vrienden in de partij, onder wie geldschieters. Daarom willen ze hun naam niet in de krant. Op de vraag waarom hij toch praat, zegt een medewerker: „Ze is Kamerlid, ze heeft macht. Zo ga je niet om met medewerkers die hun eerste baan hebben.” Een ander zegt: Het past niet bij de idealen van Volt dat zulke zaken onbesproken blijven.

In maart vorig jaar kwam de partij onverwachts met drie zetels in de Tweede Kamer. Met, volgens een melder, „op papier het perfecte plaatje”: drie Kamerleden die alledrie een andere kant van Volt laten zien. Dassen was er voor de nuance, Marieke Koekkoek voor de inhoud, Nilüfer Gündogan voor de bevlogenheid, het idealisme. Maar op de eerste dag zei een Volt-medewerker tegen een collega: „Wij gaan niet met drie Kamerleden eindigen.”

Er was toen al veel gebeurd. Op 6 juni 2020 was Dassen gekozen tot lijsttrekker. Gündogan, ook kandidaat, had het niet gered. Die avond, het was haar verjaardag, nodigde ze verschillende Volters bij haar thuis uit. Jonge mensen, twintigers, die haar hadden gesteund of actief campagne voor haar hadden gevoerd. Ze vonden Laurens Dassen in de woorden van één melder „te genuanceerd”, en geloofden in Gündogan. Bijna alle melders zeggen haar ooit bewonderd te hebben om haar temperament en bevlogenheid. „Spreek je uit!”, had ze aanmoedigend gezegd tegen een vrouwelijke Volter.

Die avond had Gündogan te veel gedronken, zeggen verschillende getuigen. Ze lag op de grond, volgens een aanwezige „ontroostbaar”. Ze zagen dat ze mensen om de hals viel, over haar seksleven praatte. Een van de Volters, een man, werd in zijn nek gezoend. De man had al eerder te maken gehad met ongewenst seksueel gedrag, vertelt hij. In 2019, in de tijd van de Europese verkiezingen, had Gündogan in een dronken toestand een arm om zijn middel geslagen en volgens hem gezegd dat ze al lang geen seks meer had gehad, en zin had in seks met hem. De man zegt dat hij het eerst weglachte. Later ging hij erover nadenken. Het was intimiderend. „Ik heb er met niemand over gepraat, dan moest ik de confrontatie aan. Ik dacht: stel je niet aan. Ik dacht ook: het wordt een belangrijke tijd, we hebben haar vuur nodig in de Kamer. Ik had het helemaal goedgepraat voor mezelf.” Hetzelfde gebeurde met een andere Volter die veel met haar optrok. Die kreeg in de late avond een telefoontje, waarin Gündogan een seksueel verzoek deed. Ook hij lachte het eerst weg. Tot een andere Volter zei: ‘Gast, dit kan niet’. Die bevestigt dit verhaal.

Problematische jeugd

Nilüfer Gündogan (1977) verhuisde op anderhalfjarige leeftijd van Turkije naar Weert, waar haar vader in een fabriek werkte. Op tv vertelde ze later over haar problematische jeugd. „Drie jaar van mijn jeugd zijn gewoon verdampt door het geweld van mijn vader.” Politiek wilde ze haar levensverhaal positief inzetten, zo laat ze zich inspireren door „rechtvaardigheid”, zei ze. Zo nam ze het op tegen de tabakslobby.

Gündogan werd in 2009 lid van D66 en was bestuurslid in Amsterdam. Ze deed een mislukte poging om lijsttrekker te worden van D66 bij de stadsdeelraadverkiezingen in 2014. Later sloot ze zich aan bij Volt, die in 2018 werd opgericht. Medewerkers zeggen dat ze meteen opviel: ze was wat ouder, had politieke ervaring en een aangrijpend levensverhaal. Ze werd nummer twee op de kandidatenlijst voor de Europese verkiezingen – Volt haalde nog geen zetels.

Vanaf het begin had Gündogan het vermogen jonge mensen aan zich te binden. Nilüfans, noemden ze zich. Bijna alle melders vertellen dat zij ook een tijdje in haar kringen verkeerden. In de EU-campagne kwam een keerzijde naar boven. Volters noemen haar „intens”, ze belde voortdurend. Gündogan, zeggen melders onafhankelijk van elkaar, kreeg woedeuitbarstingen, onder meer tegen een andere kandidaat. Een medewerker zegt dat ze langdurig geïntimideerd is door Gündogan. „We waren veel samen in één ruimte en toen heeft Nilüfer me een paar keer op mijn billen geslagen.” De medewerker was zeventien. Gündogan zegt zelf in een reactie dat ze zich niet kan herinneren ooit iemand op de billen te hebben geslagen die minderjarig was.

De medewerker zegt zelf: „Het gebeurde, dat weet ik vrij zeker, niet met een seksuele intentie, het was overduidelijk bedoeld als intimidatie. Ik schrok heel erg. Ze deed het steeds met een glimlach. Ik weet nog dat ik thee aan het maken was. Ze stond naast me en zei: ‘heb je er een beetje zin in vandaag?’ en dan zo’n klap.” De medewerker zei het tegen de voorzitter van Volt, toen nog Laurens Dassen, en twee andere collega’s. Ze kreeg het advies: confronteer haar ermee. Ze vindt dat nu „onbehoorlijk”. Het voelde alsof ze er alleen voor stond. Laurens Dassen zegt nu: „Ik heb toen een wandeling gemaakt en dit met deze Volter besproken. Zij gaf aan dat ik niet tot actie hoefde over te gaan, maar ik realiseer me nu dat ik die verantwoordelijkheid niet bij een minderjarige had mogen leggen.”

In een teambuildingsweekend van Volt, in de campagne voor de Tweede Kamer, kwam een bemiddelaar langs. Ze moesten elkaar in de ogen kijken, wandelen. De jonge medewerker vertelde in de groep dat ze zich niet gerespecteerd voelde door Gündogan. „Zij werd woedend en schold me uit. Ze zei dat ik een snotneus was, een kind. Dat ik gevaarlijk was voor de partij, en dat ik naar haar moest luisteren.” De medewerker zegt dat ze in tranen uitbarstte. Niemand greep in.

Dronken in een taxi gezet

Volters vertellen over vergelijkbare incidenten op internationale partijbijeenkomsten in Sofia, Rome en Lissabon: Gündogan was dronken en moest een taxi worden ingezet. Er waren schreeuwpartijen. Een vrouwelijk Volt-lid vertelt over een reis naar Lissabon: „We omhelsden elkaar, ik was zelf ook aangeschoten. Het werd zeer intiem. Mensen om me heen, Nilüfans, stonden te kijken, met een blik van: wat is dit?” Gündogan pakte de medewerker in die omhelzing bij haar billen. „Op het moment was het bijna grappig. Later dacht ik: wat als een man dit had gedaan?”

Drie maanden voor de Tweede Kamerverkiezingen stond de partij er slecht voor in de peilingen. Gündogan vond dat dat aan Dassen lag. Hij was te onzichtbaar op sociale media en betrok haar te weinig in de campagne. Ze nam het initiatief tot een brandbrief aan het partijbestuur, die ook door de kandidaten op de plekken drie, vier en vijf werd ondertekend. In de brief, „niet bedoeld als aanval op Laurens als persoon”, stond dat de kandidaten ontevreden waren over Laurens Dassen. „Laurens hoeft niet zo actief op Twitter te worden als Nilüfer, maar we doen een oproep op social media meer zichtbaar te worden als het gezicht van Volt.” Betrokkenen zeggen dat de brief leidde tot een vertrouwensbreuk tussen Dassen en Gündogan.

De Tweede Kamerverkiezingen werden een groot succes, uit het niets haalde Volt drie zetels. Gündogan kreeg 41.352 voorkeurstemmen. Op de uitslagenavond in Den Haag werd geen alcohol geschonken, het partijbestuur zegt dat dat was om te voorkomen dat Gündogan te veel zou drinken. De laatste weken van de campagne en de eerste maanden na de verkiezingen, zeggen veel Volt-medewerkers, waren de gelukkigste. Gündogan was vanaf het begin een opvallend Kamerlid en haalde vaak de pers. Laurens Dassen was na twee maanden in een peiling de meest gewaardeerde politicus in Den Haag, op Pieter Omtzigt na.

Maar intern liepen de spanningen op. Gündogan maakte volgens meerdere bronnen in fractievergaderingen opmerkingen over het uiterlijk van collega’s. Kamerlid Marieke Koekkoek zag er onverzorgd uit. Dassen vond ze te mager, hij moest meer eten. Ze maakte in apps grappen over vrouwelijke politici die volgens haar overgewicht hebben. De problemen met medewerkers ontstonden bij de voorbereiding van een debat over de voorjaarsnota. Toen viel ze uit, omdat twee van hen volgens haar een slechte ‘inbreng’ hadden geschreven. De medewerkers hadden er een week aan gewerkt. Volgens een betrokkene gooide ze hun werk in de prullenbak.

Machtsrelatie

Met haar naaste medewerker ging Gündogan in het verleden vriendschappelijk om. Met enkele anderen zaten ze in een appgroep die Griekse Pornovilla heette. Maar, zeggen betrokkenen nu, die vriendschap werd een machtsrelatie waarbij de medewerker het doelwit was. Gündogan maakte toespelingen op zijn homoseksualiteit, ook toen hij aangaf dat hij dit niet meer wilde. Toch bleef zij hem „meid” noemen, ook waar anderen bij waren. Toen ze met Kamerpersoneel de indeling van de kamers besprak, zei ze: „O, we zitten in de kelder. Dat geeft niet, want hij houdt wel van kelders.”

De medewerker werd op de gang van de Tweede Kamer aan zijn billen betast door Gündogan. De medewerker reageerde niet. Het was eerder gebeurd, toen hij nog niet voor haar werkte. Ook zou ze tijdens fractie-dagen in de zomer, toen fractiemedewerkers bij een kampvuur zaten, tegen hem en een mannelijke collega hebben gezegd: ‘Doen jullie je zwembroek maar uit.’ De medewerker werd steeds meer het doelwit van Gündogan, zagen collega’s. Ze sloot een keer de deur van hun gezamenlijke werkkamer, leunde voorover op het bureaublok en schreeuwde hem toe. Ze zei tegen anderen dat hij een slechte medewerker was. Collega’s hadden medelijden met hem, niemand greep in. Na bemiddeling ging de medewerker op een andere kamer werken.

Dassen de vredebewaarder

Gündogan deed „meervoudige verzoeken” de medewerker een officiële waarschuwing te geven, staat in een interne mail van de ambtelijk secretaris van Volt aan de fractie. Dat is nooit gehonoreerd door deze ambtelijk secretaris, blijkt uit correspondentie. Ook wilde Gündogan dat zijn contract niet verlengd werd. De medewerker is nog steeds in dienst.

Het steekt medewerkers dat de partijtop niet of te laat ingreep. Het idee ontstond dat haar gedrag werd getolereerd en de partijtop alles aan Dassen overliet. Die handelde volgens hen „als een enorme vredebewaarder”. Vaak vond de partijtop dat er geslikt moest worden. Bijvoorbeeld in de campagne van 2021, toen Gündogan op straat tegen Dassen had geschreeuwd. Hierna kwamen er, erkent het bestuur, „gesprekken, mediation en coachingsessies”.

Het bestuur en Dassen erkennen tegen NRC dat ze „de risico’s van het door Nilüfer vertoonde gedrag [hebben] onderschat. We bieden daarom onze excuses aan aan alle melders en iedereen die hierdoor geraakt is.” En: „Wij zullen niet verzuimen de nodige consequenties te verbinden aan de uitkomst [van het onderzoek].” Het bestuur heeft voor over een paar maanden een algemene ledenvergadering uitgeschreven, die, zeggen medewerkers, vooral in het belang van Gündogan is. Daar kan ze het leiderschap van Dassen ter discussie stellen.

De voorzieningenrechter oordeelde vorige week dat Volt „in de hele affaire te voortvarend een onjuiste weg heeft bewandeld”. De „jonge en relatief onervaren partijleiding” is „te hard van stapel gelopen” na de uitzending van BOOS over seksueel overschrijdend gedrag bij The Voice, staat in het vonnis.De schorsing van Gündogan als fractielid had niet mogen gebeuren.

Dat betekent dat Gündogan, Dassen en Koekkoek gedwongen worden met zijn drieën een fractie te vormen. Als Gündogan haar aangiftes tegen de melders en Volt intrekt, zou er een theoretische kans op samenwerking zijn. Al wordt dan verwacht dat Koekkoek de fractie, en mogelijk de Tweede Kamer, verlaat. Misschien gaat Gündogan alsnog weg, met of zonder zetel. Of Gündogan neemt haar zetel in zonder dat ze de aangiftes intrekt, waarna Dassen en Koekkoek zich mogelijk afsplitsen.

En de medewerkers? De meesten zijn stellig: als Gündogan terugkeert bij Volt, zijn zij weg. Eén dag voor de uitspraak in het kort geding, op maandag 7 maart, schrijven vijf melders – niet de melders met wie NRC gepraat heeft – een brief aan het partijbestuur, die NRC heeft. Ze vragen om „bescherming” en of het bestuur wil instaan voor hun „veiligheid”. Ze hadden alle vijf „veel angst” gevoeld, staat er, voor de reactie van Gündogan op hun verhalen. Ze moeten er niet aan denken, schrijven ze, dat het onderzoek door een ánder bureau wordt overgenomen en ze alles opnieuw moeten vertellen.

Reactie Gündogan:
‘Het niveau van de beschuldigingen is tergend treurig’

Nilüfer Gündogan zegt op vrijdagavond door de telefoon, in een reactie, dat er „een hetze” tegen haar is. „Mensen willen dat ik stop als Kamerlid.” Ze heeft het gevoel dat ze „vecht tegen spoken”, omdat ze niet hoort wie de melders over haar zijn.

In de Tweede Kamer heeft ze, zegt ze, één keer haar medewerker op zijn billen geslagen. „Dat was super amicaal bedoeld, we waren toen nog vrienden.” Ze deed dat, zegt ze, zonder seksuele bijbedoeling.

De medewerker had laten weten dat hij niet meer wilde dat ze opmerkingen maakte over zijn homoseksualiteit. Ze zegt: „Maar pas nadat ik hem een officiële waarschuwing had gegeven, omdat hij niet functioneerde.” Ze heeft daarna nog een keer zo’n opmerking tegen hem gemaakt over homo’s, die ze „meiden” noemde. „Dat was in een slipstream, nadat hij zo’n soort opmerking tegen mij had gemaakt. Dat had ik inderdaad niet moeten zeggen, maar het was niet beledigend bedoeld.”

Gündogan erkent dat de medewerker nooit officieel een waarschuwing kreeg.

Over verklaringen dat ze schreeuwde en zich intimiderend uitliet, zegt ze: „In de campagne ben ik weleens hard uitgevallen tegen iemand. Zou ík dat schreeuwen noemen? Mwah, ik weet het niet. Kunnen anderen dat schreeuwen noemen? Ja.”

Ze zegt dat ze een „enigszins kort lontje heeft”. „Ik zal ook zeggen waar dat vandaan komt, ik heb er therapie voor gezocht. Sinds de dood van mijn man heb ik soms geagiteerd en geïrriteerd gereageerd. Ik ben niet altijd gemakkelijk, ook niet voor mezelf. Daar had ik graag oprecht mijn excuses voor aangeboden en verbetering beloofd, als mensen het tegen mij hadden gezegd of als het in alle discretie via een vertrouwenspersoon was gegaan. Maar deze mensen willen geen excuses.”

Over handtastelijkheden die mensen hebben gemeld zegt ze „aanrakerig” te zijn. „Noem het mijn Turkse passie.” Ze zegt dat ze zich niet herinnert of ze op haar verjaardag, na de lijsttrekkers-verkiezing bij Volt, handtastelijk is geweest en seksueel getinte opmerkingen of toespelingen heeft gemaakt. Ze is boos over het verhaal, omdat het over haar „privésfeer” gaat. „Ik dacht me veilig te kunnen voelen in mijn eigen huis.” Ze zegt dat ze op een verjaardag „weleens iemand te sterk zal hebben geknuffeld”. „Dat zal ik niet ontkennen. En dat iemand dan denkt: wow, Nilüfer, wat veel.”

Ze zegt ook dat ze „op een borrel wel eens te veel drinkt”. „Sorry hoor.”

Dat de uitslagenavond van Volt, na de Tweede Kamerverkiezingen, alcoholvrij was omdat zij anders te veel zou drinken, is volgens haar niet waar. „We hebben dat zo bedacht, omdat we wilden dat mensen zich aan de coronamaatregelen zouden houden.”

Over mogelijk seksueel overschrijdende opmerkingen zegt ze: „Als ik dit soort grappen maak is het eerder in algemene zin. Dat iemand dit internaliseert, dat kan. Ik ben oud genoeg om te beseffen dat wat ik bedoel niet altijd overeenkomt met hoe iemand het ervaart.”

Ze herinnert zich niet meer of het háár idee was in de campagne een brief te schrijven aan het partijbestuur over het functioneren van Laurens Dassen. „Ik weet wel dat ik erachter stond.”

Over de mogelijk denigrerende opmerkingen over het uiterlijk van mensen, ook collega’s, zegt ze: „Dat heb ik vast gedaan, ik maak af en toe valse grappen.” Ze zegt dat ze Volt-Kamerlid Marieke Koekoek een keer „professioneel” heeft „aangesproken” op iets wat uiterlijk betrof. Ze wil niet zeggen waar dat over ging. „Ik ga niet terug met moddergooien.”

Gündogan noemt „het niveau van de beschuldigingen tergend treurig”. „Er ligt een duidelijk vonnis dat de vloer aanveegt met het onderzoek. Dit zit hooguit op het niveau van: vervelend, lastig, wat een dráák van een mens. Alleen met het doel dat ik me zo diep ga schamen, dat ik mijn Kamerwerk niet meer durf te doen.”

Reactie partijbestuur en partijleider Dassen:
‘Risico’s van vertoonde gedrag onderschat’

Het partijbestuur en partijleider Laurens Dassen schrijven in een gezamenlijke verklaring dat „wij de risico’s van het door Nilüfer vertoonde gedrag dat bij ons bekend was [hebben] onderschat. De partijtop was ervan op de hoogte dat een minderjarige medewerker melding had gedaan van „nare ervaringen”. Dassen: „Ik heb toen een wandeling gemaakt en dit met deze Volter besproken. Zij gaf aan dat ik niet tot actie hoefde over te gaan, maar ik realiseer me nu dat ik die verantwoordelijkheid niet bij een minderjarige had mogen leggen.”

Ook waren er „geruchten” over andere voorbeelden van ongewenst gedrag bekend bij het bestuur. „Achteraf realiseren wij ons dat we deze signalen serieuzer hadden moeten nemen.”

Volgens Dassen en partijbestuur heeft Gündogan zich „bij herhaling” denigrerend geuit over fractiegenoot Marieke Koekkoek. „Ondanks pogingen om dit gedrag te stoppen.”

Over de aantijgingen van melders aan het adres van Gündogan schrijven bestuur en Dassen dat „voor dit soort gedrag geen plaats is bij Volt”. Als het Bing-onderzoek is afgerond „zullen wij niet verzuimen de nodige consequenties te verbinden aan de uitkomst”.

„We hebben lang geprobeerd door middel van gesprek, dialoog en bemiddelingspogingen het gedrag van mevrouw Gündogan bij te sturen. Deze pogingen zijn geïntensiveerd na een gesprek van de fractievoorzitter met de co-voorzitters en zelfde signalen aan het bestuur. Dit was onvoldoende. Hierdoor zijn mensen in onze partij beschadigd. Aan hen bieden we onze excuses aan.”

In een „ultieme poging om melders te beschermen” zijn bestuur en Dassen „tekortgeschoten”, erkennen ze. „Dat is de les die we hebben geleerd. We zullen er voor gaan zorgen dat de melders goed worden opgevangen. Wat voor ons voorop staat, is dat elke melder op ons kan rekenen.”

Bestuur en Dassen vinden het „verschrikkelijk” dat melders hebben gevoeld dat signalen niet of te laat serieus zijn genomen. „We bieden daarom onze excuses aan alle melders aan en iedereen die hierdoor geraakt is.”

Bestuur en partijleider Volt: risico’s gedrag Gündogan onderschat

Het partijbestuur en partijleider Dassen van Volt hebben de risico’s van het gedrag van Kamerlid Gündogan onderschat. Dat laat de partij weten aan NRC. Die krant heeft met vijf mensen gesproken die een melding hebben gedaan over ongewenst gedrag van Gündogan.

Bij de partij waren “geruchten” bekend over ongewenst gedrag en met een melding van een “nare ervaring” is onvoldoende gedaan, zegt Volt. “Achteraf realiseren wij ons dat we deze signalen serieuzer hadden moeten nemen.”

Het bestuur en Dassen zeggen dat ze lang hebben geprobeerd Gündogan bij te sturen met gesprekken. “Dit was onvoldoende. Hierdoor zijn mensen in onze partij beschadigd.”

Rechter

Volt zette Gündogan vorige maand uit de Tweede Kamerfractie na dertien meldingen van grensoverschrijdend gedrag. Het Kamerlid spande een kort geding aan, omdat ze terug wilde in de fractie. Ze kreeg vorige week gelijk van de rechter. Dassen bood daarop Gündogan excuses aan.

De rechter oordeelde dat Volt “in de hele affaire te voortvarend een onjuiste weg heeft bewandeld”. De statuten van de partij en de fractieregelementen bieden volgens de rechter geen grondslag voor een schorsing. Over de inhoud van de meldingen oordeelde de rechter niet.

Avances en intimidatie

Gündogan wordt beschuldigd van onder meer seksuele avances, intimidatie, problematisch alcoholgebruik en handtastelijkheden. Dat beeld komt naar voren in de krant, die vijf melders anoniem opvoert.

Een Volt-medewerker zegt tegen NRC dat ze, destijds zeventien jaar oud, meermaals op haar billen is geslagen door Gündogan. Bij een andere medewerker zou ze herhaaldelijk toespelingen op zijn homoseksualiteit hebben gemaakt, ook nadat de medewerker had gezegd dat hij dat niet wilde.

Verder maakte Gündogan volgens NRC opmerkingen in fractievergaderingen over haar twee collega-Kamerleden. Koekkoek zou er “onverzorgd” uitzien en fractieleider Dassen zou “te mager” zijn.

‘Valse grappen’

In een reactie aan NRC laat Gündogan weten dat er een “hetze” tegen haar is. Over het op de billen slaan zegt zich niet te kunnen herinneren dat ooit bij een minderjarige te hebben gedaan. Over de homoseksuele medewerker zegt Gündogan dat die pas klaagde “nadat ik hem een officiële waarschuwing had gegeven, omdat hij niet functioneerde”.

En wat betreft de opmerkingen over uiterlijkheden zegt Gündogan: “Dat heb ik vast gedaan, ik maak af en toe valse grappen.”

“Achteraf realiseren wij ons dat we de signalen serieuzer hadden moeten nemen”, zeggen het partijbestuur en Dassen tegen NRC.

Volt heeft een integriteitsbureau ingeschakeld om de klachten te onderzoeken. De partij laat weten dat zij niet zullen “verzuimen de nodige consequenties te verbinden aan de uitkomst”. Volt overweegt ook nog in hoger beroep te gaan tegen de rechterlijke uitspraak van vorige week.

Aangiftes

Ondertussen speelt ook nog dat Gündogan aangifte heeft gedaan van “smaad en laster” tegen de melders, de twee andere Volt-Kamerleden en het partijbestuur. In een tweet noemt partijleider Dassen dat vandaag “bizar”.

De advocaat van Gündogan, Geert-Jan Knoops, zegt dat de aangifte alleen maar sterker is geworden door het NRC-verhaal. “De zogenaamde ‘melders’ hebben nu zelf in het openbaar ruchtbaarheid gegeven en dit versterkt de juridische grondslag.”