SEYİRCİLERİ ‘GERİ ZEKÂLI’ YERİNE KOYAN TV YAYINCILARINA KOCAMAN BİR ‘YUUUUUHUH!’

SEYİRCİLERİ ‘GERİ ZEKÂLI’ YERİNE KOYAN TV YAYINCILARINA KOCAMAN BİR ‘YUUUUUHUH!’

İlhan KARAÇAY soruyor:

*Neden hep aynı adamlar besleniyor ve şımartılıyor?
*Dün A diyenler, bugün Z deyince neden değerleniyor?
*Konuşma ahlâkından yoksun kişiler neden revaçta?
*Fikir üretemeyenler bulunmaz Hint kumaşı mı?
*Küfür ve şiddete varan tartışmalar düzmece mi?

Değerli Okurlarım,
Hiç bir istisna yapmadan (tabii ki tenzih edeceklerim vardır) Türkiye’deki tüm televizyon yayıncılarından şikâyetlerimi dile getireceğim bu serzenişe sizlerin de katılacağınızı umut ediyorum.

Önemli futbol maçları ve kaliteli dizi filmler dışında en çok izlediğim programlar, tabii ki tartışma programları oluyor. İlk yıllarda, tartışmaya katılanların düzeyli davranışlarına şahit oluyorduk.
Örneğin, Uğur Dündar ve rahmetli Mehmet Ali Birand gibi moderatörlerin yönettiği tartışma programlarında, ‘siz’ yerine ‘sen’ diyenleri bile yargılıyorduk.
O zamanlar sinema filmlerimiz de düzeyliydi. Hiç unutmam, Ayhan Işık bir filmde Kenan Pars’a ‘lan’ diye hitap etmişti. O zaman ne kadar şaşırmıştık. Kenan Pars kötü rolde olduğu için biraz da bu lafı beğenmiştik. O zamanki filmlerde ‘lan’ kelimesi bile sakıncalıyken, şimdiki filmlerde sarfedilen sözleri hiç anmayalım isterseniz.

Şimdilerde yayınlanan TV Tartışma Programları, bırakın düzeyli konuşmayı, insanı şaşkına çevirecek kadar ucuz ve taraflı konuşanlarla doludur.
Hollanda televizyonlarında izlediğim tartışma programlarındaki olgunluk ve doyuruculuk, seyir güdümüzü güçlendirirken, Türkiye televizyonlarında izleme talihsizliğine düştüğümüz konuşmalar ile kahroluyoruz.

Hemen hemen her TV şirketinde birkaç tartışma program sunucusu var.
Ulusal yayın yapan televizyonların hemen hemen hepsinde, tartışma programlarında hep aynı simaları görüyoruz. Saatlerce birbirlerine laf yetiştiriyor gibi hem de birbirlerine bağırarak tartışıyorlar. Sanki memlekette uzmanlaşmış adam kalmamış gibi…

Hollanda televizyonlarında yapılan günlük tartışma programlarında, her konunun uzmanına aşırı olmayan makul bir zaman ayırlır, arkasından başka uzmanlara söz verilir. Moderatör izin vermediği sürece dehiç kimse araya girmez. Bir tartışma programında, alanında uzman çok kişi konuşturulduğu halde seyirci sıkılmıyor. Türkiye televizyonlarındaki tartışma programlarında ise, üç, dört kişi saatlerce farklı konuların hepsinde uzmanmış gibi konuşmaya devam ediyorlar.

Şimdiki tartışma programlarının çoğu, şakşakçı konuşmacılarla dolu. Muhaliflikte ekmek parası bulamayanların bazıları da, eskiden A derken, şimdi Z demeyi seçerek bu programlarda yer buluyorlar. Bu konuda çok sevdiğim iki isim var ama, şimdi burada o isimleri zikretmek istemiyorum.
Bu iddialarımın aksi de oluyor tabii…
İktidar lehine döneklik yaparak iş bulanların yanında, iktidara kızıp muhalefete geçip iş bulanlar da var.

Bazı televizyon şirketleri, tartışma yapan ekip içine, güya muhalifmiş gibi davranan kişileri koymayı ihmal etmiyor. Bazıları da tarafsızlık sahteciliğine bürünüyor.

Konuşmacıların iktidarı mı, muhalefeti mi destekledikleri hiç umurumda değil. Sonuçta herkes kendi fikrini söyleme hürriyetine sahiptir.
İyi de, kendilerinin bile inanamayacağı yalanları bize satmaya çalışanları dinlemek mecburiyeti bize verilmiş bir ceza mı?
Karşımıza ‘uzman’ diye oturtulan kişilerin çoğunun, ‘uzman’ değil, ‘aşırı ve muzmin’ partili oldukları açıkça ortada değil mi?

Her gece ekranlarda boy gösteren aynı simaları göre göre bıktık usandık vallahi.
Sevimsiz hale gelen bu simalar, bilinçli ve düzmece bağırışları sırasında ne kadar çirkinleştiklerini, sonradan izledikleri yayınlarda görmüyorlar mı?
Adamlar, konular hakkında uzman değil ama, tartışma konusunda uzmanlaşmışlar adeta. Karşısındakini konuşturmamak ve konuştuğunu duyurtmamak için ders almışlar adeta…

Programlardaki simaları göz önüne getirin, tartışmalar saatlerce sürüyor. Konuşmacılar birbirlerini anlamaya fırsat vermeden, aynı anda yüksek sesle konuşuyorlar. Kimin ne konuştuğunu ne sunucu anlıyor ne de seyirci. Ekranlarda yaşanan bu anlamsız tartışma şekli, ne yazık ki, seyici üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Böyle olunca günlük yaşamda da yurttaşlarımız kızgın bir şekilde birbirine bağırarak konuşmayı kopya ediyorlar. Konuşmacıların, kızınca birbirlerine hakarete varan sözcükler kullanmaları da işin bir başka tarafı. Sokak kavgalarında kullanılan ‘şerefsiz, terbiyesiz, ahlaksız vb. kelimeler gayet normalmış gibi algılanmaya başlanıyor.. Oysa, böylesi düzeysiz konuşmalardan ne katılımcılar ikna olur ne de seyirci. Bu uslüp bu şekilde devam etmemeli. Geleneklerimizde böyle bir tartışma şekli olmamalıdır.

‘Neden hep aynı simalar konuşturuluyor’ diye soruyorum ama, sanırım televizyon şirketlerine de hak vermek lâzım. Zira, ülkede fikir üretecek adam kalmamış gibi…

‘Bulunmaz Hint Kumaşı’ gibi aranıp bulunan bazı konuşmacıları, değişik programlarda görünce şaşırıyorum doğrusu.
Çok af edersiniz, eskiden doyurucu bir maaş ile geçinmiş olan bazı yorumcular, şimdilerde büyük kapital kazanıyorlar. Helal olsun, kazansınlar ama bu adamlar çok da şımarıyorlar.

Değerli okurlarım, yazdıkça kırıcılığım artacak. Ama bu konuda sizlerin de düşünceliniz vardır.
Siz de düşüncelerinizi benim yorumuma ekleyin ve analizinizi yapın.
Sonunda çoğunuzun bana hak vereceğini sanıyorum.

REKLAM AYIBI

TV’lerden bir başka şikâyet de, bıktırıcı reklam ızdırabıdır.
TV Şirketlerinin, hele hele Türkiye’deki özel televizyonların tek gelir kaynağı reklamlardır. Hollanda’da özel televizyonlar da devlet tarafından desteklenirken, Türkiye’de sadece TRT
bu nimetten faydalanmaktadır. Böyle olunca da, özel televizyonların reklam curcunasına dayanmamız ve göz yummamız kaçınılmaz olmaktadır.
İyi ama, TRT de dahil tüm televizyonlarda, insanı ahmak yerine koyan bir uygulama var ki evlere şenlik.
Siz de biliyorsunuz ama anlatayım: Yayınlanmakta olan tüm dizi filmler, Türkiye saati ile 23.45’te sona erer. Ne var ki, 23.45’te, o günün son sahnesinden sonra 15 dakikalık reklam kuşağı başlar. Saat 24.00’te dizi güya yeniden başlar. Ekrana getirilen sadece 15 dakika önceki son sahnedir. Birkaç saniye sonra tekrar reklam başlar. Aradan bir 15 dakika geçtikten sonra aynı sahne ekrana gelir ve hemen dizinin o bölümü sona erer. Saat 00.15 olmuştur artık.
Ben şahsen, geri zekâlı olmadığım için o kanalı 23.45’teki son sahneden sonra değiştiririm. Öyle sanıyorum ki, hatta kesinlikle biliyorum ki, seyircilerin çoğu aynı benim gibi kanalı değiştiriyorlardır.
Bu konuda Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK ne mi yapıyor?
Onlar reklamlardan aldıkları paydan çok memnunlar. Vatandaştan alınan vergilerle beslenen RTÜK mensupları için, vatandaşın sıkıntısı hiç önemli değildir.
Kalın sağlıcakla…

 

İlhan KARAÇAY soruyor:  SEKS ÖZGÜRLÜĞÜ ŞAMPİYONU HOLLANDA’DA CİNSEL TACİZ DORUKTAYSA, SEKS AÇLIĞI YAŞANAN ÜLKELER NE YAPSIN?

İlhan KARAÇAY soruyor: SEKS ÖZGÜRLÜĞÜ ŞAMPİYONU HOLLANDA’DA CİNSEL TACİZ DORUKTAYSA, SEKS AÇLIĞI YAŞANAN ÜLKELER NE YAPSIN?

Seks özgürlüğünün sınırsız olduğu Hollanda’da, söz seksüel taciz olunca akan sular duruyor ve bu konuda suçlananlar derhal görevlerinden istifa ediyorlar. Ne yazık ki üçüncü dünya ülkelerinde aynı suçla itham edilenler kıllarını bile kıpırdatmıyor ve inkâr yolunu seçiyorlar.

Hollanda’da yönetici konumundaki akil insanlar, bu konuda çok duyarlı davranıyorlar ve çirkin olayların önlenmesi için ‘ Bu bizim partidaşımız veya yoldaşımız’ demeden, ciddi önlemler alıyorlar.

metin, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Tam 56 yıldır yaşadığım ve bu süre içinde gazetecilik yaptığım Hollanda’da, haber ve yorumlarımın çoğu, ülkedeki sınırsız özgürlükleri dile getirmişimdir. En çok işlediğim haber ve yorum konusu ise ülkedeki seks özgürlüğü olmuştur.
Ne var ki, seks özgürlüğünün sınırsız olduğu bu ülkede, hiçbir dünya insanının inanamayacağı olaylar yaşanmaktadır.
Bakınız, sevgili dostum Veyis Güngör, Hollanda Postası’nda yayınlanmak üzere neler yazmış.
Veyis Güngör’ün anlattıklarını okuduktan sonra, insanın aklına gelen ilk soru şu olmalıdır:
Seks özgürlüğü şampiyonu Hollanda’da cinsel taciz doruktaysa, seks açlığı yaşanan ülkeler ne yapsın? Hele hele, ‘cinsel gücü çok övülen’ Türk erkekleri ne yapsın?

Bakınız Veyis Güngör neler anlatmış:

Hollanda’da cinsel taciz olaylarının sonu gelmiyor

Neredeyse bir aydır Hollanda gündemini etkin bir şekilde meşgul eden cinsel taciz olayları, her geçen gün yeni boyutlara ulaşıyor. Televizyonda yayınlanan ‘O Ses Hollanda’ programı çekimlerinde meydana gelen cinsel taciz ve cinsel şiddet skandalları, Hollanda parlamentosuna da sıçradı. Diğer taraftan, sanat dünyasında ortaya çıkan cinsel taciz olayları futbol dünyasına da sıçradı. Çorap söküğü gibi gelişen cinsel taciz olayları, artık toplumsal bir facia haline geldi.

Hollanda gündemine yaklaşık bir ay önce düşen cinsel taciz ve şiddet olayları, hatırlanacağı üzere ‘O Ses Hollanda’ programında ortaya çıkmıştı. Olayların kurbanı olan genç kızların, arka arkaya savcılığa yaptıkları şikayetler ve Medya’dan Sorumlu Devlet Bakanı Günay Uslu’nun TV şirketine yaptığı baskı sonucunda, ‘O Ses Hollanda’ programı durduruldu. Program ekibi hakkında geniş bir soruşturma başlatıldı. Suç duyuruları ve itiraflardan anlaşıldığına göre, ‘O Ses Hollanda’ programında 2010 yılından bu yana, cinsel taciz ve cinsel şiddet suçu işlenmiş.

‘O Ses Hollanda’ programında yaşananların su yüzüne çıkmasıyla, kültür, sanat, film alanında da cinsel tacize uğrayanların olduğu gündeme geldi. Bu alanda en çarpıcı açıklamayı, Hollanda’nın tanınmış film aktrislerinden Katja Schuurman yaptı. Sunucu ve aktris olan Katja Schuurman, iş yerinde sık sık, ‘sınırı aşan cinsel davranışlar’ yaşadığını belirterek, “Şu ana kadar 180 suç duyurusu yapılmış olduğunu duydum ” dedi. Ses sanatçısı, Jennifer Ewbank da sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, 2010 yılında katıldığı ‘O Ses Hollanda’ yarışmasında, iki kez cinsel tacize maruz kaldığını yazdı.

Hollanda’da cinsel taciz olayları tartışılmaya devam edilirken, bir başka cinsel taciz olayı haberi de, tanışmış spor kulübü Ajax’tan geldi. Ajax’ın futbol şube direktörü olan eski futbolcu Marc Overmars hakkında da, ‘sınırı aşan cinsel davranış’ sergilediği ve hakkında şikayetlerin olduğu haberleri medyaya yansıdı. Bunun üzerine, Ajax kulübü yaptığı açıklamada Overmars’ın, kulüpteki bazı bayan çalışanları uzun süredir sınırı aşan cinsel içerikli mesajlar göndererek rahatsız ettiğinin tespit edildiği ve görevine son verildiği belirtti.

Her geçen gün farklı sektörlerde ortaya çıkan cinsel taciz ve cinsel şiddet skandallarına, bu hafta Hollanda Temsilciler Meclisi de eklendi. İşçi Partisi PvdA milletvekili Gijs van Dijk, hakkında yapılan şikayetler sonucu, bu hafta milletvekilliğini bırakmak zorunda kaldı. Milletvekili Gijs van Dijk hakkında birden fazla kadın, gerek polise gerek parti genel merkezine, ‘istenmeyen davranışından’ dolayı şikayette bulundular. Van Dijk hakkında 2019 yılında da, benzer şikayetlerin yapıldığı, ancak araştırma sonucundan bir şey çıkmadığı ifade edildi. PvdA lideri Lilianne Ploumen, kadınlarla görüştükten sonra, şikayetlerin ciddi olduğunu ve bağımsız bir araştırmanın yapılmasının kaçınılmaz olduğunu açıkladı.

Emansipasyonun (hukuksal eşitlik) zirve yaptığı, kadın hakları şampiyonluğunun yapıldığı, feminizm hakimiyetinin her alanda hissedildiği Hollanda’da, iş ortamında cinsel taciz ve şiddet olaylarının yaşanması, artık sosyolojik bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu toplumsal sorunun bir çok alanda yaşanması ve bir anda çorap söküğü gibi ortaya çıkması, insanın aklına ister istemez, toplum yapısının dejenereleşerek kurumlara yansıdığını getiriyor ve insanı derin derin düşündürüyor.

Şimdilerde, ‘O Ses Hollanda’da ortaya çıkan cinsel taciz olaylarından sonra, toplumsal bir dalgalanma yaşanıyor. Kültür, sanat, film, futbol, siyaset alanlarında pek çok kurbanı olan cinsel taciz olaylarına, hele hele bir milletvekilinin adının karışması ve istifa etmesiyle farklı bir boyut kazandı.

Son haftalarda gündemin en önemli konuları haline gelen cinsel taciz ve şiddetle ilgili sorun, Hollanda karar vericilerini harekete geçirdi. Kabine, sorunun tamamen şeffaflanması için tecrübeli ve tanınmış bir siyasetçi olan Mariette Hamer’i bu konuda ‘Hükümet Komiseri’ olarak görevlendirdi.
Özel olarak göreve getirilen bayan Hamer’dan, farklı alanlarda yaşanan cinsel taciz olaylarını, toplumda konuşulabilir hale getirmesi ve sorunun toplumsal tartışmalara dönüşmesini sağlaması ve çözümler üretmesi bekleniliyor.
Veyis Güngör

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduHollanda’da gazeteciliğe başladığım ilk yıllarda, ‘Türk Meyvası’ adlı bir filmi haber yapmıştım. 22 Mart 1973 tarihinde yayınlnana Hafta Sonu gazetesinde yayınlanan tam sayfa haberimde, filmde yaşanan seks sahnelerinin tüm dünyayı şaşkına çevirdiğini belirtmiştim.

FUTBOL DÜNYASINI ŞOKE EDEN MARC OVERMARS OLAYI
Yukarıda, Veyis Güngör’ün de söz ettiği Ajaxlı Marc Overmars’ın taciz olayı, futbol dünyasında geniş yer aldı.
Olayın meydana çıkmasından sonra gelen soruları ‘Beni ailem ile rahat bırakın’ gibi saçma bir yanıt veren Overmars şiddetle eleştiriliyor. Yıllardır Ajax’ın futboldan sorumlu direktörlüğünü yürütürken, kulüpte çalışan kadınlara yaptığı tecavüzlerin unutulmasını isteyen Overmars, ‘Bu olay, benim özel yaşamıma da yansıyacak. Bu nedenle beni rahat bırakın’ şeklinde konuşunca kıyamet koptu. RTL televizyonu sunucusu Fatima Moreira de Melo olmak üzere pek çok kadın, ‘Overmars, kendisinin rahat bırakılmasını istemeden önce, geçmişte yapmış olduğu çirkinliklere bakmalı. O şimdi rahat etmek istiyor ama, taciz edilen biz kadınlar ne yapalım’ dediler.

kişi, kıyafet içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Üstteki fotoğrafta Marc Overmars’ı ve kendisini şiddetle protesto eden TV sunucusu Fatima Moreira de Melo görülüyor.

Marc Overmars’ın futboluna hayran olan futbolseverler ile eski arkadaşları da, duydukları bu olumsuzluklardan sonra şaşkınlıklarını ve üzüntülerini belirttiler.

TACİZCİ PARLAMENTERLER

Taciz olayları Hollanda parlamentosunda da yaşanmıştır. Bu konuda bir yığın suçlu listesi var elimde. Ama ben size son üç isimden söz ederek yetineyim.

Gijs van Dijk

adam, kişi, gözlük, takım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
1980 doğumlu. 23 Mart 2017’den 8 Şubat 2022’ye kadar millertvekilliği yaptı. Geçtiğimiz 8 Şubat günü, parlamentodaki 4 kadın çalışanı taciz ettiği iddiasından sonra istifa ett.

Sidney Smets

kişi, iç mekan, adam, çalışma içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

1975 doğumlu. 23 Mart 2021’den 16 nisan 2021’e kadar milletvekili olarak kalabildi. Zira bu milletvekilinin zayıf tarafı gençlere karşıydı. Şikâyet üzerine derhal istifa etti.

Tunahan Kuzu

kişi, adam, müzik içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

1981 doğumlu. 2012-2014 yıllarında İşçi Partisi milletvekiliydi. Daha sonra DENK partisini kurdu. Meclisteki kadın çalışanının taciz şikâyeti üzerine, grup başkanlığı yaptığı partisinden istifa etti. Daha sonra suçsuzluğu ihtimali göz önünde tutularak, seçmenlerden ve akil kişilerden gelen baskı üzerine partisine geri dödü.

SONUÇ

Yukarıdaki gelişmelerde göreceğiniz gibi, seks özgürlüğünün sınırsız olduğu Hollanda’da, söz seksüel taciz olunca akan sular duruyor ve bu konuda suçlananlar derhal görevlerinden istifa ediyorlar. Ne yazık ki üçüncü dünya ülkelerinde aynı suçla itham edilenler kıllarını bile kıpırdatmıyor ve inkâr yolunu seçiyorlar.
Ayrıca, Hollanda’da yönetici konumundaki akil insanlar, bu konuda çok duyarlı davranıyorlar ve çirkin olayların önlenmesi için ‘ Bu bizim partidaşımız veya yoldaşımız’ demeden, ciddi önlemler alıyorlar.

IRKÇILIĞA UĞRAYAN GİETHOORN KURBANLARINA ANLAMLI ZİYARET…

IRKÇILIĞA UĞRAYAN GİETHOORN KURBANLARINA ANLAMLI ZİYARET…

Milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Stephan van Baarle, önce sorunu mecliste dile getirdiler, sonra da aileyi ziyarete gittiler.

Milletvekilleri, mağdur aileyi teselli ederken, olaylara seyirci kalan polis ve ‘Başka yere taşınsınlar’ diyen Belediye Başkanından hesap sorma sözü verdiler.

Turist akınına uğrayan masallar köyünü ‘kâbus köyü’ne çeviren serseri gençler için de önlemler alınması gerektiğini belirten milletvekilleri, ırkçılığın devlet dairelerinden uzak tutulmasını istediler.

metin, ağaç, açık hava, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi

15 yaşındaki oğlu Yusuf ile yalnız yaşayan Hatice Yılmaz’a yapılan ırkçı saldırılar ile ününe ün katan Hollanda’nın Giethoorn köyü, Hollanda parlamentosunun DENK Partili iki milletvekili Tunahan Kuzu ve Stephan van Baarle’nin ziyareti ile daha da ünlendi.
Türk ailenin bir yıl boyunca ırkçı gençler tarafından saldırıya uğramasına seyirci kalan polis ile, çareyi ‘başka yere taşınsınlar’ sözünde bulan Belediye Başkanı hakkında soruşturma açılmasını isteyen iki milletvekili, başlattıklarını mücadelenin peşini bırakmayacaklarını belirttiler.

kişi, insanlar, poz, grup içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Tunahan Kuzu (solda) ve Stephan van Baarle (sağda), Giethoorn’da ırkçıların saldırılarına uğrayan Hatice Yılmaz ve oğlu Yusuf’u ziyaret ederek teselli ettiler. Irkçılar’dan korktuğu için kameralardan uzak duran 15 yaşındaki Yusuf, bu fotoğrafta da buğulu olarak görüntülendi.

Geçtiğimiz Salı günü parlamentoda söz alan Stephan van Baarle, konuyu meclis gündemine getirdikten sonra, partidaşı Tunahan Kuzu ile birlikte Giethoorn köyüne gittiler.
Saldırıların etkisinden hâlâ kurtulamamış olan Yılmaz ailesi tarafından kucaklanarak karşılanan iki milletvekili, sıkıntılı günler yaşayan aileyi teselli etmeye çalışırlarken, ‘Merak etmeyin, sizi hiçbir güç yerinizden kıpırdatamaz. Saldırılara çare olarak buradan taşınmanızı isteyen Belediye Başkanı’nın da peşini bırakmayacağız.’ dediler.

metin, kişi, adam, erkek içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Stephan van Baarle, Giethoorn’daki ırkçı saldırıları parlamentoda dile getirirken

Hollanda’da yaşayan Türkler, Tunahan Kuzu ve Stephan van Baarle’nin, Giethoorn köyüne yaptıkları ziyaretin duyulması sonrasında memnuniyetlerini dile getirdiler ve yaşanacak olan acı olaylarda sahipsiz kalmayacaklarına inandıklarını belirttiler.

STEPHAN VAN BAARLE’Yİ TANIYALIM

Stephan van Baarle’nin, zorluklarla dolu hazin     yaşam öyküsü…

Annesi, gezgin bir Türk iş adamına aşık  olmuştu.

Rize-Rotterdam arasında mekik dokuyan iş adamından evlilik
dışı hamile kalan anne, oğluna Stephan adını koymuş.

Komşu çocukları, evlilik dışı doğduğu için Stephan’ı hep
dışlamışlar. 19 yaşına geldiği zaman kökenini araştırmak için

Türkiye’ye giden Stephan, kendisine neden ‘Türk’ denildiğini
öğrenebilmiş.

Hollanda‘da yapılan genel seçimlerde oy kaybına uğradığı sanılan ve sadece iki milletvekilliği kazandığı açıklanan, ne var ki sıkı bir sayımdan sonra üçüncü milletvekilliğini de kazanmış olduğu anlaşılan DENK Partisi’nin, üçüncü sıradaki adayı Stephan van Baarle’nin de Türk kökenli olduğu anlaşıldı.

Hazin hikâye

Rize-Rotterdam arasında mekik dokuyan gezgin bir Türk iş adamı ile tanışan Hollandalı bir kız, evlenme vaadi ile aşk hayatı yaşadığı adamdan hamile kalmış. 1992 yılında doğum yaptığı zaman, çocuğun babası olan Türk iş adamı yakınlarda olmadığı gibi, uzun süre uzaklarda kalmış. Oğluna Stephan adını koyan anne, komşuların bildiği gerçeği, oğluna yıllarca söylememiş.

Stephan, okul çağıdayken arkadaş edinemediği gibi, çocuklar kendisinden hep uzak durmuş.
Stephan, hem evlilik dışı doğduğu ve hem de Türk kökenli olduğu için dışlandığını 19 yaşında öğrenebilmiş. Bu durum karşısında şoke olan Stephan, 2011 yılında, 19 yaşındayken Türkiye’ye gitmiş ve kökenini araştırmış.

Babasını bulup bulamadığı hakkında bilgi sahibi olamadığım Stephan, ayrımcılığın verdiği hıs ile tahsiline devam etmiş ve Rotterdam Erasmus Üniversitesi’nden sosyolog olarak mezun olmuş.

Azınlıklara destek olan DENK Partisi’nin yaşama geçmesinden sonra bu partiye üye olan Stephan, ilk seçimlerde Rotterdam belediye meclisine girmiş. Daha sonra kurduğu Bilimsel Araştırma Bürosu ile DENK Partisi’nin işlerine bakmış. Daha sonra partinin Parlamentodaki işlerine bakan Stephan, geçen hafta yapılan genel seçimlerde, aday listesinin üçüncü sırasında yer almıştı.

Fractie DENK | Rotterdam.nl
Stephan van Baarle, Rotterdam Belediye Meclisi’nde, Belediye Başkanı Ahmet Ebutaleb’i en çok zorlayan üyelerden biriydi.

Oylar açıklandığı zaman, seçilememiş olduğu görülen Stephan’ın, sıkı bir oy sayımından sonra seçildiği anlaşıldı.

Stephan van Baarle, partisinin sadece müslümanlara ve azınlıklara değil, mağduriyete uğrayacak tüm vatandaşları temsil edeceğini belirterek, ‘Sadece etnik gruplara hizmet etmek de ayrımcılıktır. Bu nedenle biz, etnik grup, cinsiyet, din, dil ayrımı yapmadan hizmet edeceğiz.’ diyor.

 

HOLLANDA’NIN EN GÖRKEMLİ SALON FUTBOLU TURNUVASINI KAÇIRMAYIN.

HOLLANDA’NIN EN GÖRKEMLİ SALON FUTBOLU TURNUVASINI KAÇIRMAYIN.

Dile kolay, tam 35 defa yapılan turnuvanın 36’ıncısı 19 Şubat Cumartesi günü Hengelo’da yapılacak.

Turnuvayı 1982 yılında15 yaşındayken başlatan Avni Kandemir, ünlü futbol adamlarının katılımını da sağlıyor.

Korona krizi nedeniyle geçen yıl yapılamayan turnuva, bu yıl 16 takımla yapılacak.

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Hollanda’da düzenlenen salon futbolu turnuvalarının en görkemlisini Avni Kandemir adlı bir Türk genci organize ediyor. 1982 yılında henüz 15 yaşındayken başlattığı turnuvaya kendi adını vermek isteyen Türk genci Avni, adının Hollandalılarca telaffuz edilemediğini, bu nedenle Avni yerine Auni adını kullanmayı tercih ettiğini söylüyor.
Amacının değişik kültürlerden gençleri bir araya getirip kaynaştırmak olduğunu söyleyen bu genç yetenek, Hollanda’daki ırkçılığın önüne bir sed çekiyor.

C:\Users\ILHAN\Desktop\OCAK BULTENINE GIRECEKLER\Grote kampioen EL NINIOS uit Amsterdam.jpg 35’incisi 2020 yılında yapılan, ülke genelinde farklı etnik kültürden futbolcuların yer aldığı kulüplerin katıldığı geleneksel Auni Salon Futbol Turnuvası’nı, Türk futbolcuların oluşturduğu Amsterdam El Ninios takımı kazanmıştı.

Turnuvayı, yine kendi kurduğu ‘Auni, Dostluk, Kardeşlik ve Spor Vakfı’ kanalıyla organize eden Türk gencine,17 yaşındaki oğlu Emre ve arkadaşları yardım ediyor.

Turnuvaya spor camiasından her yıl tanınmış simalar katılıyor. Daha önce ünlü teknik direktör Dick Advocaat, Frank de Boer, Louis van Gaal, Sjaak Swart, Edgar Davits ve bonservisi Villareal’de olan ve şu an kiralık olarak Real Valladolid takımının formasını terletmeye devam eden Enes Ünal ve Feyenoord`dan Karim El Ahmadi’nin katılmış olduğu turnuvaya, geçen defa Guus Hiddink de katılmışlardı. Ayrıca, Ajax’ta forma giyen Hakim Ziyech’in kardeşi Hicham da turnuvaya renk katmıştı.
Turnuva boyunca ҫeşitli kültürel etkinlikler de oldukҫa ilgi görmüştü.

Pandemi nedeniyle geçen yıl yapılamayan turnuva, bu yıl sıkı önlemler altında yapılacak. Bu nedenle bayan takımları devre dışı bırakıldı ve katılımcı takım sayısı 16’ya indirildi. Turnuva’nın bir günde ve aynı salonda yapılması zorunlu oldu.

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Bu yıl yapılacak olan turnuvanın tanıtımını yapan magazin dergisinin önsözünü Ajax’ın teknik direktörü Erik ten Hag yazdı. Aynı dergide, Giresunspor’da oynayan Joey Pelupessy de bir makale yazdı.

Dile kolay, tam 36 defadır yapılma başarısını gösteren turnuvayı siz de kaçırmayın ve 19 Şubat Cumartesi günü saat 09.00’dan itibaren Hengelo’daki Sporthal Veldwijk’te olun.

 

HOLLANDA CENNETİNDEKİ IRKÇI OLAYIN HESABI SORULUYOR…

HOLLANDA CENNETİNDEKİ IRKÇI OLAYIN HESABI SORULUYOR…

Hollanda’nın turist akınına uğrayan cennet köyü Giethoorn’da bir Türk aileye yapılan ırkçı saldırılara göz yuman polisten hesap soruluyor.

Türkler İçin Danışma Kurulu İOT, Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz’ü göreve davet etti. İOT, Bakan’a sunulacak rapor için yurttaşlara çağrıda bulundu (Altta)

Irkçılıkla Mücadele Koordinatörlüğü, polisin vurdumduymaz davranışlarından örnekler vererek,
‘Bu konuda bekçi köpeği olmak istiyoruz ama henüz plan yok’ dedi.

metin, otobüs, açık hava, ulaşım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Üstteki kartpostalda ‘Giethoorn’dan selamlar’ yazılı ama, Giethoornluların sadece para akıtan yabancılara selam verdikleri anlaşılıyor.

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Hollanda’nın turistik cenneti Githoorn köyünde bir Türk ailenin başından geçen ırkçı olayların TV’de yayınlanmasından sonra yaptığı yankı, giderek artıyor. Özellikle, şikâyetler karşısında vurdumduyma davranan polis ile, hâlâ sesi çıkmayan Belediye Başkanı topa tutuluyor. kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduIrkçı gençler, Yılmaz ailesinin evinin önünde toplanıp ‘Defolup gidin’ naraları atarken, komşulardan hiçbir itiraz sesi çıkmıyordu.

Pek çok ünlü eleştirmenin dile getirdiği Giethoorn’daki olay ile ilgili olarak, Türkler İçin Danışma Kurulu (Inspraak Orgaan Turken IOT) da harekete geçti ve yayınlanan bir deklarasyonda, Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz göreve davet edildi.

kırmızı, açık hava, park etmiş, eski içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Giethoornlu ırkçı gençler, Yılmaz ailesine ait bu otomobile de saldırıp hasara uğrattılar.

Hatırlanacağı gibi, Hollanda’nın kanalları ve evleri ile milyonlarca turist çeken köyü Giethoorn’da ikamet eden Hatice Yılmaz ve 15 yaşındaki oğlu Yusuf, uzun bir zamandır ırkçılığa maruz kalıyordu. Özellikle köy gençlerinin, Yılmaz ailesinin evlerini taşlamaları, evin önündeki otomobillerine saldırmaları ve sürekli olarak ‘Defolun gidin pis Türkler’ diye bağırmaları, defalarca şikâyet edildiği halde polis tarafından ciddiye alınmadı.

metin, açık hava, yol içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Irkçı gençler 21 Ağustos 2021 gecesi saat 01.07’de, bisikletleri ile Yılmaz ailesinin evi önünden geçerken ‘Giethoorn’dan defolun pis Türkler’ diye bağırırlarken, bu durumu kameralar tespit ediyordu.

Geçtiğimiz eylül ayında olayın Türk medyası tarafından ele alınması da fayda etmedi.
Konu, geçtiğimiz Perşembe akşamı Zembla adlı TV programında yayınlanınca durum değişti ve medya da dahil olmak üzere Hollanda kamuoyu ayağa kalktı. Bizim de yeniden devreye girmemiz üzerine Türk kuruluşları da hareketlendi ve bildiri arkasına bildiri yayınlanmaya başlandı.

metin, adam, takım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Türkler İçin Danışma Kurulu (Inspraak Orgaan Turken IOT) Başkanı Zeki Baran

Bildirilerin en etkilisi, Hollanda İçişleri Bakanlığı himayesinde olan Türkler İçin Danışma Kurulu’ndan çıktı. Kurul’un Başkanı Zeki Baran imzası ile yayınlanan bildiride, Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz’ün devreye girmesi ve ihmal suçu işleyenlerin cezalandırılması istendi.

Polisin, Savcılığın ve Belediye’nin seyirci kaldıkları son bir yıldaki saldırılarda, maddi ve manevi zarara uğrayan Yılmaz ailesinin haklarını sonuna kadar takip edeceklerini belirten Zeki Baran, polis teşkilatındaki vurdumduymaz olayların kabardığını söylerken, Rotterdam’da öldürülen 16 yaşındaki Türk kızı Hümeyra’nın ardından, ‘Bir Türk eksildi’ diyen polisi örnek olarak gösterdi.
Yılmaz ailesine hiçbir makamın sahip çıkmaması ve tek çözümün ‘başka yere taşınmak’ olduğunu söyleyen Belediye Başkanı Rob Bat’ın tutumunun kabul edilemez olduğunu belirten Baran, Irkçılıkla Mücadele Koordinatörlüğünü de göreve çağırdı.

Rabin Baldewsingh tijdens zijn afscheid als wethouder van Den Haag. De kersverse NCDR vervulde die gemeentefunctie van 2006 tot 2018.
Lahey Belediye Başkan Yardımcılığı görevini bırakıp, Irkçılıkla Mücadele Koordinatörü olan Rabin Baldewsingh, eski görevine veda ederken.

Görevi yeni devralan Irkçılıkla Mücade Koordinatörü Rabin Baldewsingh yaptığı açıklamada, görevde henüz çok yeni olduğunu, eski ihmalkârlıkları düzeltmek için üç aya ihtiyacı olduğunu belirtirken, ‘Bu konuda bekçi köpeği olmak istiyoruz ama henüz plan yok’ dedi.
Lahey Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevini bırakarak yeni görevine başlayan Baldewsingh,
ırkçılıkla mücadele için, aralarında Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz ve Kültür Bakanı Günay Uslu olmak üzere, beş Bakanlık ile iç içe çalışacaklarını ve 10 kişilik ekibiyle başarılı olacaklarını söylerken, ‘Giethoorn konusu da bizim için bir imtihan olacaktır’ dedi.

Son gelişme


TÜRKLER İÇİN DANIŞMA KURULU BAKANA SUNMAK İÇİN DOSYA HAZIRLIYOR: YAŞADIĞINIZ AYRIMCI OLAYLARI IOT’YE BİLDİRİN!

Türkler İçin Danışma Kurulu İOT’den son anda gelen bildiriyi aşağıda sunuyorum:

Geçen hafta Giethoorn’da oturan bir Türk ailenin maruz kaldığı insanlık dışı ayrımcı ve ırkçı nitelikli saldırılar sonunda nasıl evlerini terk etmeye zorlandıklarıyla ilgili gelişmeleri büyük bir üzüntü ve şaşkınlıkla izledik. Ailenin yardım için başvurduğu polis görevlileri hiç bir girişimde bulunmadığı gibi, saldırıları ırkçılık olarak tanımlamamak için nasıl çaba sarfettiklerine televizyon ekranlarında şahit olduk. Polis ve diğer adli makamların ırkçı saldırı ve olayları görmezden gelmeleri ve hatta haklı göstermeye çalışmaları maalesef sıkça görülmeye başlandı. Geçen sene basına yansıyan, Rotterdam Polis teşkilatında görevli polis memurlarının kendi aralarındaki whatsapp konuşmalarındaki ırkçı görüşleri hepimiz biliyoruz. Yine Rotterdam’da 16 yaşındaki Hümeyra’nın öldürülmesinden sonra aynı polis memurları arasındaki mesajlarda “Bir Türk daha azaldı” şeklinde görüşler dile getiriliyordu. Olayın ortaya çıkmasından sonra adı geçen polis memurlarına sadece kınama cezası verildi.

Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) olarak, konuyu Adalet ve Güvenlik Bakanlığı ile görüşerek bu tür olayların son bulması için etkin önlemler alınmasını isteyeceğiz. Bu görüşme öncesinde bir dosya hazırlamak istiyoruz. Bu konuyla ilgili olarak polisin, ayrımcı ve ırkçı saldırılarına duyarsız kaldığı veya bizzat kendilerinin bu davranışları sergilediği olayları bize bildirmenizi rica ediyoruz.
Bu konudada yaşadığınız olayları, deneyimlerinizi mail (info@iot.nl )
veya telefonla da (030-2343625) bize bildirebilirsiniz.

Zeki Baran IOT Başkanı

kişi, adam, duvar, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduBUGÜN MECLİSTE TARTIŞILACAK

Giethoorn’daki ırkçı olaylar, DENK Partisi Milletvekili Stephan van Baarle tarafından millet meclisine taşınacak. Bakalım Stephan van Baarle, seçildiği günlerde yaptığı açıklamada verdiği ırkçılıkla mücadele sözünü nasıl yerine getirecek.
Aşağıda Van baarle’nin tanıtım yazısını bulacaksınız.

STEPHAN VAN BAARLE’Yİ TANIYALIM

*Stephan van Baarle’nin, zorluklarla dolu hazin yaşam öyküsü…

*Annesi, gezgin bir Türk iş adamına aşık olmuştu.
Rize-Rotterdam arasında mekik dokuyan iş adamından evlilik dışı hamile kalan anne, oğluna Stephan adını koymuş.


*Komşu çocukları, evlilik dışı doğduğu için Stephan’ı hep dışlamışlar. 19 yaşına geldiği zaman kökenini araştırmak için Türkiye’ye giden Stephan, kendisine neden ‘Türk’ denildiğini öğrenebilmiş.

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

 

metin, adam, takım, işaret içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hollanda‘da geçen hafta yapılan genel seçimlerde oy kaybına uğradığı sanılan ve sadece iki milletvekilliği kazandığı açıklanan, ne var ki sıkı bir sayımdan sonra üçüncü milletvekilliğini de kazanmış olduğu anlaşılan DENK Partisi’nin, üçüncü sıradaki adayı Stephan van Baarle’nin de Türk kökenli olduğu anlaşıldı.

Hazin hikâye

Rize-Rotterdam arasında mekik dokuyan gezgin bir Türk iş adamı ile tanışan Hollandalı bir kız, evlenme vaadi ile aşk hayatı yaşadığı adamdan hamile kalmış. 1992 yılında doğum yaptığı zaman, çocuğun babası olan Türk iş adamı yakınlarda olmadığı gibi, uzun süre uzaklarda kalmış. Oğluna Stephan adını koyan anne, komşuların bildiği gerçeği, oğluna yıllarca söylememiş.

Stephan, okul çağıdayken arkadaş edinemediği gibi, çocuklar kendisinden hep uzak durmuş.
Stephan, hem evlilik dışı doğduğu ve hem de Türk kökenli olduğu için dışlandığını 19 yaşında öğrenebilmiş. Bu durum karşısında şoke olan Stephan, 2011 yılında, 19 yaşındayken Türkiye’ye gitmiş ve kökenini araştırmış.

Babasını bulup bulamadığı hakkında bilgi sahibi olamadığım Stephan, ayrımcılığın verdiği hırs ile tahsiline devam etmiş ve Rotterdam Erasmus Üniversitesi’nden sosyolog olarak mezun olmuş.

Azınlıklara destek olan DENK Partisi’nin yaşama geçmesinden sonra bu partiye üye olan Stephan, ilk seçimlerde Rotterdam Belediye Meclisi’ne girmiş. Daha sonra kurduğu Bilimsel Araştırma Bürosu ile DENK Partisi’nin işlerine bakmış. Daha sonra partinin Parlamentodaki işlerine bakan Stephan, geçen hafta yapılan genel seçimlerde, aday listesinin üçüncü sırasında yer almıştı.

Fractie DENK | Rotterdam.nl Stephan van Baarle Archieven - De Jonge Turken
Stephan van Baarle, Rotterdam Belediye Meclisi’nde, Belediye Başkanı Ahmet Ebutaleb’i en çok zorlayan üyelerden biriydi.

Oylar açıklandığı zaman, seçilememiş olduğu görülen Stephan’ın, sıkı bir oy sayımından sonra seçildiği anlaşıldı.

Stephan van Baarle, partisinin sadece müslümanlara ve azınlıklara değil, mağduriyete uğrayacak tüm vatandaşları temsil edeceğini belirterek, ‘Sadece etnik gruplara hizmet etmek de ayrımcılıktır. Bu nedenle biz, etnik grup, cinsiyet, din, dil ayrımı yapmadan hizmet edeceğiz.’ diyor.