Avrupalı Çağdaş Türk sanatçıların katılacağı sergi, Amsterdam’da 24 Ekim’de açılıyor.
Avrupa’da yerleşik 37 Türk sanatçı arasında sevilen ünlüler de var.
İlhan KARAÇAY
İlki 2019 yılında gerçekleşen, ikincisi 2020 yılında korona salgını nedeniyle yapılamayan sergi, şimdi Amsterdam’ın NDSM Fuse salonlarında gerçekleşecek.
Avrupa’nın dört bir yanında yaşayan T37 Türk sanatçısının davet edildiği sergi, 24 Ekim Pazar günü saat 15.00’te açılacak.
24 Ekim-6 Kasım tarihleri arasında açık olacak sergiye katılacak olan 37 sanatçıyı, NDSM Fuse Seçici Komisyonu belirledi.
Her yıl geleneksel olarak tekrarlanması amaçlanan sergi, Avrupa’nın Uluslararası önemli sanat etkinlikleri arasına girmeyi hedefliyor.
NDSM Fuse organizasyonunda payı olan sanatçımız Okan Akın, Otomobil park ücretinin saat başı 1,5 euro olduğunu bildirirken, açık adresin de ‘NDSM Plein 29, 1033 WC Amsterdam’ olduğunu belirtti.
Caz sanatçımız Karsu’dan sonra, şimdi de soprano Aylin Sezer Hollanda’yı çalkalıyor.
Sanatçımız Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Carre salonunda 13 ve 14 Kasım’da sahneye çıkacak.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Tam 55 yıl öncesinde başlayan göç sonrasında gelişmeye başlayan Hollanda’daki Türk toplumu içinden, pek çok başarılı kişiler çıkmıştır. Spordan müziğe ve tiyatrodan yazarlığa kadar çeşitli branşlarda başarılara imza atmış olan bu insanlarımızdan Karsu Dönmez, dünya çapında bir şöhreti elde etmiştir. Başarılı sanatçılarımız arasında tabii ki Esra Dalfidan’ı da göstermemiz lâzım.
Ama, bu güne kadar gözümüzden kaçan bir başka başarılı sanatçımızın da var olduğunu bildirmem lâzım. Bu sanatçımız, İstanbul doğumlu Aylin Sezer’den başkası değil.
Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Carre Tiyarosu
Önce gelin önce Aylin’in biyografisini okuyalım:
Soprano Aylin Sezer İstanbul’da doğdu. Müziğe olan sevgisini Italyan Kız Ortaokulu’nda keşfeden Aylin, Ayşe Sezerman’dan şan dersleri almaya başladı. Lise eğitimine Robert Kolej’de devam etti ve 2003 yılında mezun oldu. Aylin aynı sene konservatuvar eğitimi almak ve annesinin vatanı Hollanda’yı daha yakından tanımak için Lahey’e taşındı. Lahey Kraliyet Konservatuvarı’ndan 2008 yılında mezun oldu. Master eğitimini Dutch National Opera Academy’de gördü ve 2010 yılında “Üstün Sanatsal Başarı” ödülüyle tamamladı.
2014-2015 sezonunda Opera Vlaanderen’in kadrosunda Zerlina ve Despina’yı, Elektra operasında Fünfte Magd, Kovanşçina’da Emma rollerini seslendirdi. Sonraki sezonlarda Hollanda’nın farklı opera evlerinde Violetta, Nedda, Dido, Euridice ve Micaëla gibi rolleri yorumladı. Concertgebouw’da maestro Giancarlo Andretta yönetiminde I due Foscasri operasında Pisana rolünü söyledi. Peter Brook’un Mozart Sihirli Flüt adaptasyonu “une flûte echantée”yle Güney Amerika ve Avrupa turnesine çıktı,
Tannhäuser’ın Concertgebouw Oda Orkestrası için özel olarak hazırlanmış bir aranjmanında Elizabeth ve Venus’ü seslendirdi. Önümüzdeki sezon Prinsengrachtconcert’te solistlik yapacak olan Aylin, kasım ayında Nederlandse Reisopera’da Violetta rolünü canlandıracaktır. Carre’deki bu boş koltuklar 13 ve 14 Kasım’da tıklım tıklım dolacak.
Limburg Symfonie Orkest ve şef Jan Willem de Vriend ile Beethoven’ın Egmont eserinde Clärchen’i yorumlayan Aylin, farklı korolara da solistlik yapmaktadır. Repertuvarında Brahms’ın Ein Deutsches Requiem’i, Mozart ve Saint-Saëns’ın Requiem’i, Poulenc’in Stabat Mater ve Gloria’sı, Rossini’nin Stabat Mater’i ve Haydn’ın Die Jahreszeiten’i gibi oratoryum eserlerinin soprano soloları da bulunmaktadır.
HOTİAD ÖDÜLÜ’NDE TANIMIŞTIK
2017 yılında Schaunard Award’ı kazanan Aylin Sezer’i, Hollanda Türk İşadamları Birliği HOTİAD’ın verdiği ‘Yılın Sanatçısı’ ödülü ile tanımıştık. İşte bu Aylin Sezer, daha sonra verdiği konserler ile ününe ün katmaya başladı.
Aylin Sezer, HOTİAD’ın 2.500 euroluk ‘Yılın Sanatçısı Ödülü’nü Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’dan almıştı.
Aşağıda, Hollanda’da gerçekleştirmiş olduğu konserlerin tamamını yayınlayacağım Aylin Sezer, bundan sonraki ilk konserini, Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Amsterdam’daki Carre Konser Salonu’nda verecek.
13 Kasım’da saat 20.00’de, 14 Kasım’da da saat 15.00’te başlayacak olan iki konserin biletleri sadece 19.00 eurodan satılıyor.
Verdi’nin La Traviata adlı eserinde Violetta rolünü üstlenecek olan Aylin Sezer’in, Hollanda’da daha önce başarılı bir şekilde vermiş olduğu konserleri altta görebilirsiniz.
15 Aralık 2019
20:25 NPO 1
“Maestro” programında solist
6 Aralık 2019
Grand Bazaar
20:15 Nieuwe Kerk, Lahey
reArt Ensemble
30 Kasım 2019
Gounod Messe Solenelle & William Dona Nobis Pacem
C.O.V. Ex Animo
müzik yönetmeni: Wim de Ru
3 Kasım 2019
15:30, St. Vincentiuskerk Volendam
La Traviata &I Puritani
Volendams Opera Koor
Soprano: Aylin Sezer
tenor: Deniz Yilmaz
bas: Frank Wong
müzik yönetmeni: Peter Schlamilch
Het Promenade Orkest
27 Ekim 2019
15:00 de Kopermolen, Vaals
Four Songs on poems by Ezra Pound, Robbert Heppener
piyanoda Ed Spanjaard
25, 27, 30 Temmuz 2019 20:30
1, 3, 6, 8, 10 2019 Ağustos 20:30
orkestra yönetmeni: Tjalling Wijnstra
sahne yönetmeni: Corina van Eijk
Strauss- Vier Letzte Lieder
orkestra yönetmeni: Bas Pollard
CREA Orkest
19 Haziran 2019 20:15
22 Haziran 2019 20:15
Matthäus Passion, J. S. Bach
17 Nisan 2019 19:30 Pieterskerk, Leiden
C.O.V. Ex Animo
sahne yönetmeni: Wim de Ru
Orkestra: Holland Orkest Combinatie
Organ continuo: Wybe Kooijmans
Viola da gamba: Takeshi Sudo
Aylin Sezer, soprano
Ingeborg Bröcheler, alto
Georgi Sztojanov, tenor
Berend Eijkhout, bas
Laurens-Alexander Wyns, evangelist
Hans Christian Hinz, Christus
15 Aralık, 2018, 13:30
het Concertgebouw Amsterdam
NTR ZaterdagMatinee
A village Romeo and Juliet by Delius
roller: Gingerbread woman / 1st peasant woman / Slim girl
orkestra yönetmeni: Sir Mark Elder
Radio Filharmonisch Orkest
Groot Omroepkoor
Guilty Pleasures – Powered by Powervrouwen
17 Ekim 2018 – 2 Şubat 2019
Thijl, J. van Gilse
rol: Nele
30 Haziran-18 Temmuz 2018
orkestra yönetmeni: Bas Pollard
sahne yönetmeni: Wim Trompert
www.thijl2018.nl
Tannhäuser, R. Wagner
rol: Elisabeth and Venus
26 Mayıs 2018, Muziekgebouw aan ’t IJ
27 Mayıs 2018, Bijlmer Parktheater
Concertgebouw Chamber Orchestra
sahne yönetmeni: Carel Alphenaar
Matthäus Passion, J.S. Bach
28 Mart 2018, 19:30, de Pieterskerk in Leiden
C.O.V. Ex Animo
orkestra yönetmeni: Wim de Ru
15 January 2018
Elektra, R. Strauss
rol: 5th Maid
orkestra yönetmeni: Erik Nielsen
: David Bösch
Theater Basel
Masterclass by Nelly Miricioiu
3 December 2017
Stichting La Voix Haarlem
Die Jahreszeiten Haydn
24 Kasım 2017, 20:00 Pieterskerk in Leiden
C.O.V. Ex Animo
orkestra yönetmeni: Wim de Ru
Messe Solennelle de Ste. Cecile, Gounod
27 Ekim 2017 20:00, Oostzijderkerk in Zaandam
The Sacrifice (Kurban), Carissimi’nin Jephte’sinden yola çıkarak hazırlanmıştır.
World Operalab
16, 17 Eylül 2017 Mercatorplein
16 Kasım 2017 Podium Mozaïk
Orkest Barock Sommer
conductor: Simon Murphy
25 Ağustos 2017, 20:00 St Jan, Gouda
26 Ağustos 2017, 16:00 Engelse Kerk, Amsterdam
27 Ağustos 2017, Gemeentemuseum, Den Haag
Violetta, Verdi, La Traviata
Opera Spanga
20*, 22, 25, 27, 29, 31 Temmuz 2, 4, 5 Ağustos 2017
9 Eylül 2017 Bloemendaal Caprera Openluchttheater
www.operaspanga.nl
sahne yönetmeni: Tjalling Wijnstra
orkestra yönetmeni: Corina van Eijk
*halka açık genel prova
3 Haziran 2017, 20:00
Hooglandse Kerk, Leiden
Rossini Messa di Gloria and Verdi ariaları
orkestra yönetmeni: Wim de Ru
Koro: Stichting Leidse Koorprojecten
19 Mart 2017, 15:00 Boekmanzaal, Amsterdam
www.operapertutti.nl
soprano Aylin Sezer
mezzosoprano Mylou Mazali
tenor Edwin van Gelder
bariton Bora Balci
piyano Kimball Huijgens
6 Kasım 2016, 15.30, De Zalen, Riouwstraat 1 Den Haag
Chavanon Kamerkoor, Peter van der Leeuw
HOLLANDSE meesters
soprano: Aylin Sezer
piyanist: Klaas-Jan de Groot
1 Kasım 2016
The University of Amsterdam, Nieuwe Doelenstraat 16-18 Amsterdam
Mythology: Lecture and Open Masterclass by Pierre Audi
10:00 – 10:30: Lecture Pierre Audi on Mythology
10:45 – 11:30: Scene I: Gluck’s Orfeo ed Euridice, Mezzosopraan: Eva Kroon, sopraan:Aylin Sezer
11:45 – 12:30: Scene II: Mozart’s Idomeneo
12:45 – 13:30: Scene III: Carissimi’s Jephte
Morning Blossoms, ODD Continent
Besteci: Chloé Charody, libretto: Malcolm Rock
rol: Noriko
11 & 12 Ekim 2016, Theater de Spiegel Zwolle
3 Kasım 2016, Stadsschouwburg Haarlem
10 & 11 Kasım 2016, Stadsschouwburg Utrecht
15 & 16 Kasım 2016, Theater Heerlen
21 Kasım 2016, Schouwburg Tilburg
22 Kasım 2016, Stadsschouwburg Groningen
DEN BOSCH,- Hollanda’da Otel, restaurant ve cafe işleten HORECA sahipleri, Den Bosch kentindeki Edelstaal Group International’ın toplantı salonunda bir araya geldiler.
Ülkede gastronomi sektörüne katkıda bulunan HORECA sahipleri, özel sektördeki başarılarını toplumla paylaşmak için bir Sivil Toplum Kuruluşu kurmanın gerekli olduğuna dair uzlaştılar.
Toplantıyı organize eden Ertan Torunoğulları (Mado Hollanda), Ahmet Bilgi (Masha Café & Restaurant), Tarık Şaki (Jurlawyer), Hülya Yeter (Şerifoğlu Café & Patisserie), Volkan Dursun (Johnny’s Burger Company), Bekir Atalan (Çigköftem Hollanda), Öztürk Erkmen (Beymen Restaurant & Café), Mehmet Carlak (Déli Bazar), Aydın Doğan (Ortam BBQ), Hakan Birekul (Cadde Marina Cafe / Restaurant), Mustafa Bilgi (Masha Deluxe), Mehmet Şerif Yeter (Şerifoğlu Café & Patisserie), Recep Korkut (Sefa Restaurant BBQ & Grill-Room), Vehbi Kurtgözü (Restaurant Rijnmozaïk), Mustafa Şekerli (Mevlana Restaurant & Pizzaria), Tufan Yiğit (Zula Café & Restaurant) ve Adnan Sesli (Ayf Kebap), yapılan oylama sonrasında, oy birliğiyle dernekleşme kararı aldılar.
Toplantıda dernekleşmenin faydaları üç saat boyunca uzun uzun görüşülürken, özellikle bu sayede yeni işbirliklerine yol açılabileceği, istihdamın genişleyebileceği, ayrıca oluşacak birlik ve beraberliğin, gerek devlet ilişkilerinde gerekse uluslararası platformlarda, gastronomi sektörüne büyük katkılar sağlayabileceği vurgulandı.
Toplantıda ayrıca, her etnik kökenli girişimcinin, şartlara uyması halinde derneğe üye olabileceği ve yönetim kadrosunda yer alabileceği kararı alındı.
27 Ekim 2021 Çarşamba akşamı Masha Deluxe Restaurant’ta yapılacak olan ikinci toplantıda, derneğin ismi belirlenecek ve yönetim kadrosu belirlenecek.
*Aile fertlerinden başka, toplumun her kesiminin sosyal yardım kaynağıydı.
*Faaliyetleri ile il yönetiminde bulunanları ve siyasileri etkisi altına almıştı.
*Cenaze töreni ve takip eden günlerdeki rituel etkinlikler büyük ilgi gördü.
*Bir hafta boyunca, her gün bine yakın kişi taziye ziyaretine geldi.
Çok iticidir ‘öldü’ kelimesi. ‘Vefat etti’ daha az iticidir. ‘Hakkın rahmetine kavuştu’ ise en rahatlatıcıdır.
Hepimizin aile fertleri, yakınları ve dostları bu üç deyim ile anılmıştır.
Tabii ki çok üzülmüşüzdür. Üzüntüden de öte, kahrolmuşluğumuz da vardır.
Ben de çok kez yaşadım bu üzüntü ve kahrolmuşluğu.
En son 26 Eylül 2021 Pazar günü yaşadım bu kahrolmuşluğu.
Aslında, kahrolmuşluğun da ötesinde bir ruh haline girmiştim.
Kıymet ablamın kızı, yeğenim Hülya’yı kaybetmiştik o gün. O gün Hollanda saati ile 17.00 sularında, yeğenim Bülent’ten bir telefon gelmişti. Ağlamaklı bir ses ile, ‘Dayıcığım size kötü bir haberim var’ dediği an, ‘Eyvah, ablam Kıymet’i kaybettik galiba’ diye düşünmüştüm. Zira ablam 84 yaşındaydı ve kalp yetmezliği de dahil, birkaç sağlık sorunu vardı. Ama yeğenim Bülent, ‘Hülya ablamı kaybettik’ demişti hıçkırarak. İşte o zaman ruh halim alt-üst olmuştu.
O haftanın başlangıcı olan pazartesi akşamı ablamın evinde veda yemeği yemiştim.
Otomobil ile Hollanda’ya hareketimden önce sofrayı donatan Hülya, Hollanda’ya götürmem için kırılmış zeytin, biber salçası, çökelek ve daha pek çok yiyeceği otomobilime doldurmuştu. Hollanda’ya varışımın üçüncü günü olan 26 eylül pazar sabahı, Hülya’nın verdiği zeytini biber salçası ile karıştırmış ve soğanlı çökeleği afiyetle yemiştim. Hülya’nın verdiği yiyeceklerden, oğlum Ruşen ile kızım Vahide’ye vermek üzere poşetlere koymuştum. Ama ne garip tesadüf ki, aradan beş altı saat geçtikten sonra Hülya’nın ‘Hakka rahmet oluşu’ haberi gelmişti.
Hülya, o sabah kahvaltıdan sonra saat 11.00 sularında çarşıya çıkmıştı. Geçiktiği zaman mutlaka telefon eden Hülya’dan saat 12.30 olduğu halde bir ses çıkmamıştı. Ablam Kıymet huzursuz olmaya başlamıştı. Hülya için çevirdiği telefonuna ses verilmiyordu. Mersin Yenişehir Belediyesi’nde bir bakımevinin (şimdi öğrenci yurdu oldu) menajerliğini yapan oğlu Bülent’i aradı. Bülent’in telefonlarına da cevap verilmiyordu. Mersin’de yaşayan kız kardeş Sibel ve eşi Kayhan da devreye girdi ama, aramalar sonuç vermedi. Tüm aile büyük bir panik içinde aramaları sürdürürken, saat 17.00 sularında Hülya’nın telefonundan bir ses gelmişti. Ses bir başka kadına aitti: ‘Kızınız kaza geçirdi ve şu anda Tıp Fakültesi Hastanesi’nde’ demişti polis memuru bayan.
Bu haber, aile içindeki paniği, perişanlığa sevketmişti. Hastaneye varıldığı zaman, Hülya için, ‘Hakkın rahmetine kavuştu’ denilmişti.
İşte o an aile için kıyamet kopmuştu. Haber, önce İstanbul’da yaşayan diğer kız kardeş Emel ile eşi Adil’e, Hollanda’da yaşayan kardeş Şenol’a ve ‘dayı’ olarak bana duyuruldu.
Yukarıda da yazmıştım, pek çok ölüm olayından sonra üzülmüşlüğüm ve kahrolmuşluğum olmuştu. Ama Hülya’nın ebediyete göç ediş haberi beni kahrolmuşluğun da ötesinde bir ruh hali ile karşı karşıya bırakmıştı. Haberi eşim Jeanne’ye verirken hıçkırıyordum. Haberi oğlum Ruşen, kızım Vahide ve Nieuw Vennep’te yaşayan yeğenim Nurcan’a aktarırken hıçkırıklarımı duyurmamaya çalışıyordum.
Akşam üzeri hakkın rahmetine kavuşan Hülya’nın cenaze töreni tabii ki ertesi gün yapılacaktı. Cenazeye yetişmek için hemen uçak aramaya başladım. Oğlum Ruşen tatildeydi. Kızım Vahide de Almanya’daydı. Gece 23.15’te THY uçağı vardı. O uçakta yer ayırttım. Yeğenim Nurcan da gelmek istediğini söyledi. Birlikte önce İstanbul’a, oradan da sabah erken Adana’ya uçtuk ve saat 10.00’da Mersin’de olduk.
Ablamın evine geldiğimiz zaman, kapatılan sokağa yeleştirilmiş masa ve sandalyelerin dolu olduğunu gördük.
O an cenaze evinde yaşananları anlatmanın çok zor olacağını hesaba katarak noktalıyorum bu anlatımı.
Şimdi kazanın nasıl olduğunu, Hülya’nın sosyal konumunu ve cenazeye gösterilen ilgiyi yazmaya başlıyorum.
KAZA NASIL OLDU
Mersin Oteli’nin önündeki yaya geçidinden, deniz tarafından otele doğru giderken, yolun sonuna doğru sol şeritten hızla giden bir otomobil Hülya’ya çarparak ölümüne neden oldu.
Fotoğrafta görüldüğü gibi, etraftan yetişenler yerde hareketsiz yatan Hülya’ya yardım etmeye çalıştılar. Daha sonra hastaneye kaldırılan Hülya’nın, saat 16.15’te can verdiği raporlara geçti. İsmini vermek istemediğim sürücü, yaya geçidinin sonuna ulaşan Hülya’ya, bir saniye sonra çarpmayabilirdi. Ama dikkatsizlik Hülya’nın sonu oldu. Adli ve hukuki süreç tabii ki devam ediyor.
HÜLYA’NIN ÖZGEÇMİŞİ
Kız Meslek Lisesi eğitimli olan Hülya, 5 çocuklu ablam Kıymet’in en büyük evladıydı. Küçük yaşından itibaren kardeşlerine çok titiz davranırdı. İş hayatına, Develi Grubu’nda sekreterlik ile başladı. Niyazi ve Vefa Develi kardeşler, Türkiye’de ilk yazlık siteyi gerçekleştirmişlerdi. 1973 yılında temeli atılan Soli adlı sitede 9 yüzme havuzu vardı. Hülya, Develi Grup’taki sekreterliği sırasında, resmi ve özel kuruluşlardakiler ile sıkı bir bağ oluşturmuştu. 1984 yılında işletmeye başladığım Pompeipolis turistik tesislerinde plaj yönetimini üstlenen Hülya, her gün 2000 kişinin bilet kestiği plaj sayesinde de pek çok tanış elde etti.
Hülya’nın son meşgalesi, Belediye’nin, eski stadyum yanındaki ekmek satış işini yönetmek oldu.
Hülya, yaşamı boyunca sosyal ve kültürel faaliyetleri ile herkesin sevdiği ve saygı duyduğu bir kişi olmuştu.
O’nun beklenmeyen çok ani ölümü, gerek ailesi içinde ve gerekse toplumun büyük kesiminde kabullenilemedi. Şahsen ben de Hülya’nın ölümünü hâlâ kabullenmiş değilim. Aile içinde ve dostlar içinde pek çok ölüm olayı yaşadım. Tabii ki her ölüm insana göz yaşı döktürüyor ve üzüyor. Ben de ölümlerden sonra çok üzülmüşümdür. Ama açıkça söyleyeyim, Hülya’nın ölümü içimde çok derin yaralar bıraktı ve haber-yorum yazma şevkim kırıldı.
HÜLYA’NIN CENAZE TÖRENLERİ
Hülya’nın cenaze törenleri benzesiz oldu.
Dikkat ederseniz, ‘Cenaze töreni’ değil, ‘Cenaze törenleri’ diye yazıyorum. Zira Hülya için bir değil, bir hafta boyunca hergün, kendiliğinden gelişen törenler yapıldı.
Ölümünün ertesi sabahı havalimanından geldiğim zaman, cenaze evi önünde yüzlerce kişi oturuyordu. Aynı günün, gün batımındaki mezarlık töreninde, aile efradı, sevenleri ve tanıyanların dışında, az sonra isimlerini belirteceğim çok sayıda ünlü yönetici vardı.
Mersin’deki cenaze törenleri, yöresel geleneklere göre değişik şekillerde gerçekleşiyor. Bizim geleneklerimize göre, gömü işleminden sonra ölenin evi önünde kuran okutulur. Aynı kuran okuma işlemi ikinci gün de tekrarlanır. Daha sonra da ölümün yedinci günü kuran okutulur.
Ne var ki, Hülya’ya beslenen sevgi bu geleneği alt-üst etti. Büyükşehir ve Yenişehir Belediyelerinin sunduğu hizmetler sayesinde, Hülya’nın evi önünde tam bir hafta boyunca her gün yüzlerce kişi toplandı. Evin önü, her gün, gün boyu dolup taştı. Mübalağa değil, her gün bine yakın insan Hülya’yı anmak için evin önüne geliyordu.
Ananelere göre yapılan yedinci gün töreni de çok etkileyiciydi. Yine kuran okundu ve gelenlere yemek ikram edildi.
Hülya’nın cesedi, Karaçayların aile mezarlığındaki, amcası Hüseyin Karaçay’ın yanına gömüldükten sonra hemen çiçeklendi ve sulandı.
Aslında yemek ikramı her gün yapıldı. Hülya’nın yardımseverliğini bilenler, yemek ikramı için birbirleri ile yarışıyorlardı. Törenlere katılanlardan arta kalan yemek paketleri mahallelilere dağıtılıyordu.
Cenaze törenine ve daha sonraki günlerdeki ziyaretlere katılanlar arasında, Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Kültür eski Bakanı Fikri Sağlar ve CHP Kadın Kolları Başkanı ve Kılıçtaroğlu’nun Danışmanı Fatma Köse de vardı.
Telefon ile taziyede bulunanlar arasında ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu ve eski Bakanlardan İstemihan Talay vardı.
Hülya’nın anısına saygı duyan yakın dostlarından başka, tanınmış siyasi isimler ve Mersin’in yönetiminde yer alan ünlüler de vardı.
İşte o isimlerden bazıları:
Mersin milletvekilleri Alpay Antmen ve Cengiz Gökçel. Mersin önceki dönem milletvekilleri Serdal Kuyucuoğlu ve Hüseyin Çamak.
Eski Belediye Başkanları Kenan Yücesoy, Uğur Yıldırım ve İbrahim Genç
Yenişehir Belediye Başkan Yardımcıları Cafer Karabulut ve Murat Sakuçoğlu.
CHP Mersin İl Başkanı Adil Alpay ve yardımcıları Nejla Çavuş Bugay ve Tolga Gökçeli. Önceki dönem İl Başkanı Yılmaz Şanlı ve yardımcısı Hüseyin Karaköse.
Önceki dönem İl yöneticisi Ahmet Demiralev. CHP İl Sekreteri Koral Ömür ve İl Saymanı Servet Gülenay.
CHP Akdeniz İlçe Başkanı Semih Palamut ve Yardımcıları Cabbar Anılan ve Hüseyin Civaner. Önceki Dönem Akdeniz İlçe Başkanı Ünal Umar.
CHP Yenişehir İlçe Başkanı Tayyar Tahiroğlu ve Yardımcıları Hüseyin Şahin, İbrahim Bulut, Nermin Merem. CHP Yenişehir Önceki Dönem İlçe Başkanı Yunus Özdemir. CHP Toroslar İlçe Başkanı Funda Şahin. CHP Mezitli İlçe Başkan Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Lütfi Yurttaş
İl Kadın Kolları Başkanı Gülşah Yıldırım. Toroslar İlçe Kadın Kolları Başkanı Fatma Özbay. Akdeniz İlçe Kadın Kolları Başkanı Nesibe Teker Hazım, Yenişehir İlçe Kadın Kolları Başkanı Nuray Emre, Yenişehir Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürü Serpil Reyhanlı.
27.Dönem milletvekili adayları Neviz Zaimoğlu ve Alptekin Eser.
Önceki Dönem İl Gençlik Kolları Baikanı Cemil Birinci.
Önceki Dönem Büyükşehir Belediye Sağlık Dairesi Başkanı Önal Özdemir.
Büyükşehir Belediye Meclis Üyeleri Ali Doğaner, Tuncay Gökçel, Hasan Ünal ve Muhittin Ertaş. Önceki Dönem Meclis Üyesi Cumali Birinci.
Yenişehir Belediye Meclis Üyesi Metin Solunoğlu.
Akdeniz Belediye Meclis Üyesi Aydın Demirci.
Önceki Dönem Kent Başkanı ve Meclis Üyesi Nuri Özdemir.
Mersin Ekmek Fabrikası Müdürü Hamza Önder.
İmar A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Oyan.
Disk Genel Başkanı Arzu Gerçekeroğlu.
Genel İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan, Şube Başkanı Kemal Göksoy, Şube Sekreteri Özgür Yüksek ve Şube Saymanı Ramazan Kaya.
Hamidiye Mahallesi Muhtarı Hamit Sor, Kiremithane Mahallesi Muhtarı Ali Görgen, Turgut Reis Mahallesi Muhtarı Ahmet Eldeniz, Barış Mahallesi Muhtarı Metin İlk.
Yukarıda yazılı olan kenti yönetenlerden başka, iş dünyasından da katılanlar oldu.
İşte o isimlerden aklımızda kalan bazıları:
Mersin Gazeteciler Eski Başkanı Vahap Şehitoğlu ve Kent Radyo sahibi Mirza Turgut. Avukat Sadık Zaimoğlu ve Necmi Doğan.
Ünlü işadamları Ali Gültekin, Faruk Gülaylar, Adil Acır ve Mehmet Silgeciler.
Cenaze törenleri sırasında hizmetlerini esirgemeyen Ebru Solmaz, Mustafa Cebe, Murat Solmaz, Hüseyin Güneş, İzzet Kırılmaz, Hakkı Güneş, Hüseyin Akaltun, Kadir Karaçadağlı, Hüseyin Dündar, Halil Erguvan, Salim Tamamoğlu, Ahmet Demirci.
İsimlerini yazamadığım diğer dost ve tanışlardan özür diliyorum. Bu ara Karaçay ailesi ile akraba bağları olan Aytekin, Zeka, Kansu ve Kurtuluş ailelerine de katılım ve ilgileri için teşekkür ediyorum.
Bir nebze olsun içimi boşalttım. Daha önce de, tatil nedeniyle 6 hafta yazamamıştım. Hülya’nın vefatı ile 3 haftadır suskundum. Bakalım, yarından itibaren yazabilecek miyim?
Kalın sağlıcakla,
Hollandalı Türkler İstanbul ve Ankara’dan sonra, Bursa’da fotoğraf sergisi ile yaşatılıyor…
“Gurbette” fotoğraf Sergisi büyük ilgi görüyor. Sergi 30 Eylüle kadar açık.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
BURSA – Hollanda’ya göç eden Türklerin yaşadıklarını konu alan ‘Gurbette’ isimli sergi, İstanbul ve Ankara’dan sonra şimdide Bursa Nilüfer’de açıldı. Göç kavramını sorgulayan sergi, 30 Eylüle kadar Konak Kültürevi’nde açık kalacak.
Hollanda’ya göç hikayesi, ilk önce ‘Türkiye Gurbette’ adı altında, Marmara Üniversitesi ile birlikte İstanbul’da açılmıştı.
Aynı sergi, Hollanda ile sözleşme yapıldığı zamanın Çalışma Bakanı Ali Naili Erdem ve proje sorumlusu Şahin Yıldırım’ın eşlik ettikleri ilk sergi, Hollanda Büyükelçisi Marjanne de Kwaasteniet’in katılımıyla ilk kez Ankara’da açılmıştı.
57 yıl önce Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan Türk İşgücü Anlaşması’yla ülkelerini ve akrabalarını geride bırakıp Hollanda’ya giden Türklerin yaşadıklarını konu olan “Gurbette” isimli sergi Bursalılarla buluştu. Konak Kültürevi’ndeki serginin açılışına Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Arjen Uijterlinde, Hollanda Kültür Ateşesi David Naves, proje koordinatörlüğünü üstlenen yazar Şahin Yıldırım ve sanatseverler katıldı.
Serginin açılışında konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, göç kavramının çok yönlü ve sancılı bir durum olduğunu belirterek, “Bizim toplumumuzda daha çok ekonomik sebeplerle insanlarımız yurtdışına göç etmişlerdir. Gurbet, bizim için çok tanıdık bir duygudur. İşte bu sergi de Hollanda’ya göç eden Türklerin karşı karşıya kaldıkları meseleleri fotoğraflarla, farklı disiplinlerden eserlerle, hikayeler ve değerli eşyalarla anlatıyor. Hollanda’ya giden ilk Türk işçilerin tecrübelerini; yaşadıkları dil sorunları, kültür farklığı gibi konuları yansıtan bu sergi, aynı zamanda Hollanda’da yaşayan Türklerin kolektif tarihini de kayıt altına alıyor” diye konuştu.
Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Arjen Uijterlinde de sergiye ev sahipliği yapan Nilüfer Belediyesi’ne teşekkür etti. Başkonsolos Arjen Uijterlinde, Türkiye’den Hollanda’ya gelenlerin iki ülke arasında önemli bir bağ oluşturduğunu belirterek, “Hollanda’daki Türkler bizim ülkemizi yemekleriyle, müzikleriyle güzelleştirdiler. Ülkemizde birçok Türk işveren bulunuyor. Okullarda, siyaset dünyasında Türkler de var” dedi.
Serginin koordinatörü Şahin Yıldırım kendisinin de Hollanda’ya göç eden bir ailenin çocuğu olduğunu belirterek, küçük yaşta gittiği Hollanda’ya göç edenlerin hikayelerini gelecek kuşaklara anlatmak için böyle bir sergiyi gerçekleştirdiklerini belirtti. Yıldırım, “Sergide hem Türkler, hem de Hollandalılar yer aldı. “Gurbette” sergisi ile maksadımız Hollanda’daki kolektif tarihimizi kayıt altına almak ve yeni nesillere aktarmaktır” dedi.
Başkonsolostan Başkan Erdem’e ziyaret
Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Arjen Uijterlinde, Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ateşesi David Naves ile birlikte sergi öncesi Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’i Halk Evi’ndeki makamında da ziyaret etti. Samimi bir ortamda gerçekleşen ziyarette Başkonsolos Arjen Uijterlinde, göreve yeni başladığını ve İstanbul dışındaki ilk ziyaretini Nilüfer’e gerçekleştirdiğini dile getirdi. Nilüfer Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı serginin, iki ülke arasındaki işbirliğini temsil ettiğini belirten Arjen Uijterlinde, “Kültürel faaliyetle ilişkilerimize başlamak oldukça etkileyici. Bu vesileyle biz de önümüzdeki yıllarda neler yapabileceğimizi görmek istiyoruz. Önemli projelerinizi duymak, işbirliği yapmak isteriz. Diğer alanlar olduğu gibi tarım da Hollanda için önemli. Sizin tarıma yönelik çalışmalarınız var. Bu konuda da iş birliğine hazırız” diye konuştu.
Türkiye’nin misafirperverliğiyle ünlü bir ülke olduğunu ifade eden Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de, “Sizleri misafir etmek büyük mutluluk” dedi.
Nilüfer Belediyesi’nin hayata geçirdiği projeler hakkında bilgiler de veren Başkan Turgay Erdem, “Birçok ülke ile ortaklaşa yürüttüğümüz projelerimiz var. Hollanda’nın hem tarım, hem yenilenebilir enerji politikaları üzerindeki çalışmalarını takip ediyoruz. Nilüfer Belediyesi olarak bizim de bu yönde önemli çalışmalarımız var. Bu alanlarda ortak projeler yapmak isteriz” dedi.
Serginin ana konusunun içeriği:
”Gurbette” kelimesinin ne Hollandacada ne de İngilizcede tam bir karşılığı yok. Anlaşıldığı kadarıyla, ‘Abroad’, yani ‘yurtdışında’ ve ‘Emotion” duygusu anlamı taşıyor. ‘Emotion’ duygu anlamlarina geliyor. Biliyorsunuz 19 augustos 1964’te “işçi anlaşması” yapıldı. Bu anlaşma çerçevesinde isçiler kısa bir dönem Hollanda’da kalacaklardı. Ama bir çoğu için bu geçici kalış, uzun süre kalış haline geldi. 50 yıl sonra 2014 yılında, Atlas Kültür Merkezi ve Şahin Yıldırım’ın girişimiyle, birinci nesile vefa borcunu ödemek için Hollanda’da bir çok etkinlik düzenlendi. Etkinliklerden biri olan bu sergi, bugün de “Gurbette” olarak Bursa’ya getirildi.
Elbette Türkiye’den Hollanda’ya giden birinci nesilin yaşamları sanıldığı kadar kolay olmadı. Türkler, ilk yıllarda özellikle ağır işlerde çalıştılar. Bir çoğu bir odayı onlarca kişi ile paylaştılar. Dil sorunu çektilerinden, el kol hareketleri ile iletişim kurmaya çalışıyorlardı. Tabii bir de bunların yanında aile özlemleri vardı. Bu yüzden 1970’li yıllardan sonra da ailelerini Hollanda’ya getirmeye başladılar. Rahatlıkla söylenebilir ki, Türkler ve Hollandalılar, 57 yıl içinde çok güzel ilişkiler kurdular. Aradan geçen 57 yıl sonra Türkler, Hollanda’nın önemli bir parçası haline geldiler. Ayrıca, Türkler’in Hollanda ekonomisine katkıları da çok büyük oldu. Hollanda’da şu anda üçüncü ve dördüncü nesil Türkler’den söz ediyoruz. Bunlar toplumun her alanında temsil ediliyorlar. Hollanda’da şimdilerde Türk kökenli önemli siyasetçilerimiz, işadamlarımız, eğitimde çalışanlar ve diplomatlarımız var. Yeni nesilin eğitim şansı çok daha yüksek ve imkanları ise daha fazla. Şu anda Türkiye’deki Hollanda Büyükelçiliği ve konsolosluklarında, Hollanda’dan gelme ikinci ve üçüncü nesil Türkler’den çalışanlar var.
Organizasyonun sorumlusu Şahin Yıldırım şu açıklamayı yaptı:
”Bilindiği gibi, Hollanda-Türk İşgücü Anlaşması bundan tam 55 yıl önce Lahey’de imzalandı. 19 Ağustos 1964’te hayata geçirilen anlaşma ile, ilk dönemde Hollanda’ya yaklaşık 5 bin kişi göç etti. O dönemde memleketlerini arkalarında bırakıp çalışmaya giden Türkler, yıllar içinde burada yeni hayatlar kurdular.
Zamanın’da “Gastarbeider” yani ‘misafir işçi’ olarak adlandırılan birinci nesil için, süre zarfında ‘göçmen’ , ‘etnik azınlık’ ve ‘yabancı’ gibi terimler kullanıldıysa da, yarım asır sonra bu terimler yerini ‘Nederlandse Turken’, yani ‘Hollandalı Türkler’ kavramına bıraktı. Kısacası zorlukları ve güzellikleri, inişleri ve çıkışları ile Hollanda’da ‘kollektif’ bir tarihimiz oluştu.
Şimdiki nüfusu 500 bini geçen Hollanda’daki Türkler, ülkedeki en büyük azınlık gurubu oluşturduğu gibi, siyasetten kültüre, araştırmadan işverenine kadar her sektörde temsil ediliyorlar.
Peki ama yarım asırda bu süreç nasıl bu aşamaya geldi?
İşçi göçü anlaşması neden yapıldı?
Birinci nesil Türkler Hollanda’da nereler’de çalıştılar?
Birinci nesil ne tür şartlar içinde yaşamlarını idare ediyorlardı?
Pansiyon hayatları nasıldı?
Birinci nesilin Hollandalı komşuları ile geçimleri nasıldı?
Hollandalı’lar 1960 yıllarında Türkler için neler düşünüyorlardı?
Bunun yanında dil sorunları, aile birleşimi, kültür, spor, siyaset ve inanç ile alakalı benzeri konuların hepsini “GURBETTE” fotoğraf sergisinde derledik. ‘Gurbette’ fotoğraf sergisinde ziyaretciler, fotoğraflar ve hikayeler eşliğinde bu yarım asırlık ‘kollektif’ tarihimizi görme ve okuma fırsatı bulacaklar.
Hollanda’daki kollektif tarihimize sahip çıkmak ve birinci nesile vefa borcumuzu ödemek için, 2009 yılında çalışmalara başladım. Çok uzun soluklu olan bu maraton, 2012 yılında şekil almaya başladı. Kitap, belgesel ve sergi fikri hamlaştıkça güzelleşiyordu. Konuştuğum herkes bu projeyi merak ediyordu. Çünkü, göçün 50’nci yılı çerçevesinde, daha önce hiç böyle bir çalışma yapılmamıştı.
Hollanda’ya göç hikayemizi ’50 jaar, 50 verhalen’ yani ’50 yilda, 50 hikaeye’ kitabi olarak yayınladım. Birinci nesil Türk ve Hollandalı ile bire bir röportajlar yaptım. Bunlardan en öne çıkan ve geçmiş 50 yıla ışık tutacak hikâyeleri seçtim ve kitap haline getirdim.
Sergimiz, 2014 yılında işçi göçünün 50’nci yılı çerçevesinde 50 adet fotoğraftan oluşmaktadır. Bu fotoğrafların 25’i Türkiye’nin farklı illerinden gelerek Hollanda’ya yerleşen birinci nesilden, diğer 25’i ise Hollandalılar’ın (işverenler, komşu, öğretmen, tercüman, iş arkadaşları vs.) fotoğraflarından oluşmaktadır. Sergide bu fotoğrafların yanı sıra, kişilere ait hikayelere, geçmiş döneme ait fotoğraflara ve pasaport, mektup gibi kişisel eşyalara yer verilmektedir.
Tarih boyunca hem ekonomik hem de kültürel bir çok alanda ortak paydası olan iki milletin, 19 ağustos 1964 yılında ilişkileri işçi anlaşmasıyla daha bir ivme kazandığını görüyoruz. NItekim şu anda Hollandalı Türkler’in nüfusu 500 bini aşmış durumda ve siyasetten, işadamına, egitimden, memuruna kadar her alanda temsil edilmektedirler. Bizim de ‘GURBETTE’ fotoğraf sergisi ile amacımız, Hollanda’daki kollektif tarihimizi kayıt altına almak ve yeni nesillere aktarmaktır. Nitekim, tarihi unutan bir millet yok olmaya mahkumdur. Bugün bu serginin bu kadar ilgi görmesi, iki ülkenin bir birine verdiği değerden kaynaklanıyor.
Gurbette fotoğraf sergimiz 30 Eylül gününe kadar sergilenecektir. Tüm tarih, sanat ve kültür sevenleri “GURBETTE” fotoğraf sergesini görmeye davet ediyoruz.
İlgi duyanlar, Hollanda- Türkiye ilişkilerinin geçmiş 57 yılına dair tüm konuları, 3 dilde (Ingilizce, Hollandaca ve Türkçe) 30 Eylül’e kadar Nilüfer’de ziyaret edebilirler.”