HOLLANDA’DA GÖNÜLLERDE TAHT KURAN BİR TÜRK:FİKRET BARIŞ
Hollandalı fotoğrafçı bayan Nilla Berretty-Van Loenen, otoyolu kenarında her gün gördüğü küçük çiftlik evini merak etti ve girdi.
Güvercinleri, tavukları ve bitkileri ile yaşayan konuksever bir Türk ile karşılaştı. 62 yaşındaki Fikret Barış için ‘Güvercin sütü üreticisi’ başlıklı yazı ve fotoğrafları iki sayfa halinde yayınlandı.
İlhan KARAÇAY
Hollanda’nın ‘de Volkskrant’ gazetesi, 7 fotoğraflı (digital haberde 10 fotoğraf) bir küçük çiftlik evi haberini iki sayfa halinde yayınlayınca, 62 yaşındaki Türk Fikret Barış, milyonlaca Hollandalı’nın kalbinde taht kurdu.
Ülkenin ünlü fotoğrafçılarından bayan Nilla Berretty-Van Loenen, sık sık geçiş yaptığı A50 otobanı kenarında gözüne çarpan küçük çiftlik evini hep merak etti. Bir gün, ani bir dönüş yaparak bu çiftlik evine girdi. O’nu elinde çaydanlığı ile Fikret Barış adlı 62 yaşında bir Türk karşıladı.
Çayını içerken kendisine ikram edilenleri de iştahla yiyen fotoğrafçı Nilla, Barış’ın ne kadar konuksever olduğunu hemen anlamış.
Fikret Barış, Akdeniz bölgesinde Antep Fıstığı ile ünlü bir yerde yaşamış. Tabii güzelliklerden kopup Hollanda’ya gelince, geride bıraktığı güzel manzaraları özler olmuş.
20 yaşında geldiği Hollanda’da üniversite okuyup mutlu bir yaşam sürdürmeyi planlayan Barış, amacına ulaşamamış ve önce bir dökümhanede, sonra da bir inşaat malzemeleri satan dükkânda çalışmış.
Son yıllarda bir pazar yerinde Türk yiyecekleri satmaya başlayan Barış, memeleketindeki manzaraya hasret kaldığı günlerden birinde, otoban kenarındaki bir tabelada ‘satılık’ ilanı görmüş. Verilen telefon numarasını aradıktan sonra gerçekleşen buluşmada 2.100 metrekare olan yeri satın almış.
Kendi zevkine göre düzenlediği bu küçük çiftlikte güvercin beslemeye başlayan Barış, güvercinlerini eğitmiş ve taklalar attırdığı gibi, postacılık da yaptırmış. Hindi beslemeyi de unutmamşış Fikret Barış. Tavuklarından elde ettiği yumurtalar ile de çeşitli beceriler yapan Barış, kendisini ziyarete gelenlere de cömertçe davranmış.
Fotoğrafçı Nilla’nın çektiği resimler ve anlattıklarını, bir başka bayan gazeteci Maryon Bolwijn kaleme alınca, Fikret Barış Hollanda gündeminde geniş yer aldı ve kalplerde taht kurdu.
Fikret Barış’ın gönüllerde taht kurduğu hükmene, dijital yayından sonraki reaksiyonlara bakarak vardım.
Fikret Barış’ın bu ilginç yaşamını iki sayfa olarak yayınlayan ‘de Volkskrant’ gazetesi, Hollanda’nın ikinci büyük gazetesidir.
SÜPER BİR BEYEFENDİ OLAN CAN BARTU’YU, ÖLÜMÜNÜN İKİNCİ YILINDA, PATRİCİA CARLİ’NİN ‘CAN’IM ŞARKISI İLE ANIYORUZ..
11 Nisan 2019’da, yani iki yıl önce kaybettiğimiz, sadece Fenerbahçeliler’in değil, tüm futbolseverlerin hayran olduğu rahmetli Can Bartu, süper beyefendi bir insandı. O’nunla anılarımız çoktu. Futbola başladığı yıllarda, Mersin’e geldiği zaman 18 yaşındaydım ve sahanın içinde birlikte fotoğraf çektirme şansına erişmiştim. Ama daha sonra ben de o da gazeteci olarak sık sık bir arada olduk. Ben Hürriyet’te o da Milliyet’ye yazıyordu.
En ilginç anımız, 1982 Dünya Futbol Şampiyonası’nın finalinde yaşandı.
11 Temmuz 1982 günü Batı Almanya ile İtalya final maçını oynanacaktı.
Maç, daha önce kendisi ile tanışmış olduğum efsane isim Santiago Bernabéu’nun adını taşıyan stadyumdaydı.
Real Madrid’in efsane başkanı Santiago Bernabeu ile, adının verildiği stadta konuşmuştum
O maçta Rahmetli Can, Milliyet gazetesi için ben de Hürriyet için stadtaydık. Can’ın tribündeki yeri, balkonun birinci sırasındaydı. Benim yerim de hemen arkasındaki sırada.
Can, yerine oturmak istiyordu ama, orada bir metre boyunda küçük bir Çinli gazeteci oturuyordu.
Can, Nazikçe yerini istedi. Ama Çinli o kadar nazik değildi, hatta çok kabaydı: ‘Seni bir yumrukta öldürürüm’ diye tehdit eden Çinli, sanki bir karate şampiyonuydu. Rahmetli Can ne diyeceğini bilemedi ve bekledi. Ben çok sinirlenmiştim ve arka sıradan Çinli’ye kalkmasını söyledim. Adam bana da aynı tehdidi yapmaz mı? Arka sıradan eğildim ve bir metrelik Çinli’yi havaya kaldırdım ve ‘Seni tribünden aşağı atayım mı………’ diye bağırdım. Çinli neye uğradığını şaşırdı ve hemen uzaklaştı. Can da yerine oturarak, 3-1 İtalya lehine kapanan maçı izledi.
Ölümünün ikinci yılında dün, sosyal medyada bir video yayılmaya başlandı. Video, Fransız şarkıcı Patricia Carli’nin seslendirdiği ‘Can’ım’ şarkısına aitti. (Şarkının linkini aşağıda sunuyorum)
Sosyal medyada yayınlanan notlara göre, İstanbul’da şarkıcılık yapan Patricia ile Can arasında büyük bir aşk yaşanıyordu. Patricia, 1967’de ‘Özlerim İstanbul’u’ ve ‘Bir Gün Sana Döneceğim’ şarkılarını Türkçe olarak plağa okumuştu. Daha sonra, sevgilisi Can için bir şarkı yaptı ama Fransızcaydı. Sadece ‘Can’ım, Can’ım, Can’ım’ sözleri Türkçeydi.
Bir Fransız’ın ‘Can’ım’ diyebilmesi imkânsızdı. Sadece Fransız değil, her yabancı bunu mutlaka ‘Can’im’ olarak telaffuz edebilirdi. Patricia, ‘Can’ım’ diyebilmek için Can’dan uzun süre ders aldı ve sonunda çok güzel başardı.
İşte o şarkıyı dinlemek için aşağıdaki fotoğrafa tıklayınız:
Hollanda Develt Bakanlığı, ülkede yaşayan 1,6 milyon Müslüman’ın Ramazan’ını kutlarken, koronavirüse karşı alınması gereken tedbirler ile birlikte, çeşitli milletlerden 16 müslümanın mesajlarını yayınladı.
Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Ebutaleb ne zaman defolup gidecek?
Fas kökenli olduğu halde, sırf yalakalık yapmak için, azınlıkların haklarına sahip çıkmadığı gibi, baltalıyor da…
Daha önce, Bakanımızı koruyanlar ve yurttaşlarımız için polise ‘vur’ emri veren Ebutaleb, şimdi de, öldürülen Türk kızı için, ‘bir Türk eksildi’ diyen polislere ceza vermedi.
Toplanan Belediye Meclisi üyeleri, ‘Ebutaleb ırkçılık konusunda çok yumuşak davranıyor’ dediler.
İlhan KARAÇAY Yazdı:
Hollanda’da öyle bir Belediye Başkanı var ki, evlere şenlik.
Kendisi de Fas kökenli bir bir gurbetçi olduğu halde, getirilmiş olduğu Belediye Başkanlığı görevinde, ne ırktaşlarının ve ne de diğer yabancıların haklarını hiç savunmuyor, aksine gözardı ediyor.
Söz konusu ettiğim Belediye Başkanı, Rotterdam’ı 2009 yılında bu yana, yani tam 12 yıldır yöneten Ahmet Ebutaleb’dir.
Ahmet Ebutaleb, 1976 yılında annesi ve kızkardeşleri ile birlikte, Lahey’de yaşayan babalarının yanına gelmişti. 15 yaşında iken geldiği Hollanda’da iyi bir tahsil gördü. Önce görsel gazetecilik yaptı (NOS ve-RTL) ve daha sonra da siyasete atılarak politikacı oldu.
Politikacılıktaki ilk başarısı, İşçi Partili olarak Amsterdam Belediye Meclisi’ne girmek oldu. Burada 2004’ten 2007’ye kadar Başkan yardımcılığı yapan Ebutaleb, 2007’de Sosyal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. 2008’e kadar bu görevi sürdüren Ebutaleb, 2009 yılında Rottedam Belediye Başkanlığına atandı.
Geçmişi başarılarla dolu olan Ahmed Ebutaleb ile, biz de yabancı kökenli olduğumuz için gurur duyuyorduk. Ama aynı Ebutaleb’in, görev üstlendiği hiçbir mevkide, kendisi gibi etnik kökenli olanlarla ilgili bir çalışmasını görmedik.
Doğrudur, Ebutaleb, ‘Ben tüm Hollandalılar’a hizmet etmekle mükellefim’ diyebilir. İyi de, sırf, ‘Aman ha, Hollandalılar beni pozitif ayrımcılıkla suçlamasın’ endişesi ile hareket etmek de doğru değildir.
Ebutaleb’in, bırakın yabancı kökenliler için hizmetini görmeyi, kendisinin neredeyse bir yabancı düşmanı gibi yaptırımlarına çok rastladık.
BAŞKONSOLOSU ‘HİZAYA ÇEKME’ YALANI
Kendisiyle birkaç kez görüşmüş olduğum ve hatta kitabımı hediye etmiş olduğum Ahmed Ebutaleb’in, inanılması güç olan ve akıllara durgunluk verecek yaptırımlarından birini, Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Rotterdam Başkonsolosluğumuza girişinin engellendiği günlerde yaşadık.
Bakanımızın, Başkonsolosluğumuza girmesinin yasaklanması ve polis barikadı ile çevrilmesine tahammül edemeyen yurttaşlarımızın, konsolosluk önünde yaptıkları gösteriyi hepiniz hatırlayacaksınız. O gösteride atlı ve köpekli polisler, yurttaşlarımıza karşı çok zalimce davranmışlardı. Ne ilginçtir ki, birkaç gün sonra parlamentodaki bir oturumda ilgili Bakan’a soru yönelten Tunahan Kuzu, ‘Türk Bakan’ın konsolosluğa zorla girmek istemesi halinde ve gösteriler sırasında, Ebutaleb polise vur emri vermiş midir’ diye sormuş ve Bakan’dan ‘evet’ cevabını almıştı.
Düşünebiliyor musunuz, Rotterdam polisinin de başı olan bir Belediye Başkanı, ülkelerine izinsiz de olsa girmiş olan bir Bakan’ı, korumalarını ve Türk toplumunu kurşunlatacak kadar saçma bir milliyetçilik sevdasına nasıl kapılmıştır?
Ebutaleb bununla da kalmadı, olaylardan birkaç gün sonra kendisini ziyaret eden Başkonsolosumuz için medyaya, ‘Türk Başkonsolosu hizaya çekmek için çağırdım’ diye kocaman bir yalan ortaya atmıştı.
Kaldı ki, ‘Hizaya çekme’ diye bir şey yaşanmamıştı. Bu konuyu yakından bildiğim için yayınladığım yalanlama yorumum, daha sonra CNN Türk’de de yayınlanmıştı.
Ebutaleb’e göre ‘hizaya çekme’ iddiasının aslı şöyleydi:
Ebutaleb, olaylardan çok önce, Büyükelçimiz ile görüşmek için bir randevu talep etmişti. Randevunun gerçekleşeceği günün sabahında büyükelçimiz rahatsızlandı. Gelen ambulans mensupları büyükelçimizi pencereden vinç ile çıkarıp hastaneye götürdüler. Haliyle randevu iptal edildi. Hastaneden çıkan büyükelçimiz, Rotterdam başkonsolosumuzu aradı ve iptal edilen ziyaret yerine, Ebutaleb’i Başkonsolosun ziyaret etmesini istemişti. İşte bunun için bir başka randevu alındı. Tesadüfen olayların ardına rastlayan o randevu gerçekleştikten sonra Ebutalep, ‘Başkonsolosu hizaya çekmek için çağırdım’ yalanına sarılmıştı.
IRKÇI POLİSLERİ KAYIRMA OLAYI
Ebutaleb’in bizi çok kızdıran diğer bir yaptırımını birkaç aydır yaşıyoruz.
Şöyle ki, 16 yaşındaki Hümeyra adlı kızımızın, okul çıkışında erkek arkadaşı tarafından hunharca öldürülmesinden sonra, olayı takip eden polislerin, whatsapp yazışmalarında ‘Bir Türk daha eksildi’ gibi çirkin ve insafsız bir ifadeden başka, pek çok ırkçı söylemler yazdıkları ortaya çıkmıştı. Ne var ki, bur ırkçı davranış sonunda polislere bir uyarı dışında hiçbir ceza verilmedi. Gerek Hümeyra’nın alilesinin ve gerekse Rotterdam halkının isyanı da kâr etmedi ve polisin başı olan Ahmed Ebutaleb, daha ağır bir cezaya gerek olmadığını açıklamıştı.
Ben de bunun üzerine alttaki başlıklar ile bir yorum yazmıştım:
HOLLANDA’DA SKANDALLAR DEVAM EDİYOR… İlhan Karaçay Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Ebutaleb’e soruyor:
*16 Yaşında öldürülen Hümeyra için ‘Bir Türk daha eksildi’
yazan polise üç günlük disiplin cezası hak mıdır?
*Rotterdam Emniyet Müdürü değil, vicdansızlığı yapan polismemuru ve suç ortakları özür dilemeyecekler mi?
*Whatsapp grubunda yer alan ve ırkçı söylemleri paylaşan diğer
polis memurları da cezasız mı kalacak?
İşte, yukarıdaki uyarı ve sorularımdan sonra unutulmaya yüz tutan bu konuyu, durumdan rahatsızlık duyan bazı meclis üyeleri Rotterdam Belediyesi’nde dile getirdiler.
Hollanda medyasında, ‘Ebutaleb, ırkçılık konusunda çok yumuşak’ gibi başlıklarla verilen haberlerde, Belediye Meclisi’nde yaşananlar şöyle dile getirildi:
Rotterdam Belediyesi Meclis Üyeleri, son zamanlarda yaşanan yabancı düşmanlığı olayları karşısında sessiz kalıp girişimde bulunmayan Başkan Ahmed Ebutalep’ten hesap sordular.
Milletvekilliğine seçilen ama Belediye Meclisi üyeliğinden henüz kopmayan Stephan van Baarle, Belediye Başkanı Ebutaleb’in ırkçılık konusunda çok zayıf kaldığını, Hümeyra’nın ailesinden ve Rotterdam halkından özür dilemesi gerektiğini belirtirken, Emniyet Müdürü Westerbeke’yi de görevden alması gerektiğini söyledi.
Van Baarle, Rotterdam halkının yolda polis gördüğü zaman, kendilerini güvende hissetmediklerini ve ‘Acaba bu polisler bize de kurşun sıkar mı’ diye düşündüklerini sözlerine ekledi.
NİDA Partisi meclis üyesi Ercan Büyükçifçi de yaptığı konuşmada, Ebutaleb’in, ırkçı polisler hakkında gülünç bir uyarı cezası ile yetindiğini belirtirken, polis kültürünün hastalık geçirmekte olduğunu ve halka güven vermediğini belirtti.
Ebutaleb’in, ‘Polisler yaptıklarından utanç duyduklarını belirttiler ve özür dilediler. Daha ağır ceza verilmesi gerekmez’ sözüne çok kızdıklarını belirten diğer meclis üyeleri de, bu kez Ebutaleb’in herkesten özür dilemesi gerektiğini belirttiler.
DENK ve NİDA Partileri’nin Ebutaleb hakkında güvensizlik oylaması isteği ise çoğunluk tarafından kabul edilmedi.
Şimdi, Ebutaleb’in bundan sonra ne yapacağı ve ne gibi önlemler alacağı merak konusu.
Yüzbinlerce youtube izleyicisi olan İsmail İlgün bir TV kuruluşundan program yapma teklifi aldı.
Yayınlar başlamadan önce gönderilen bir şikâyet mektubu yüzünden program yayınından vazgeçildi.
TV Kurumu’nun ültümatomlarına taviz vermeyen İlgün, ‘Ben yine de aradığımı bulurum’ diyor.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
Hollanda’da 5 yıldır, Youtube’de programlar yapan ve yüzbinlerce izleyicisi olan İsmail İlgün’ün başından geçenler, görsel ve yazılı medyada gündem yarattı.
Güldüren, kızdıran ve çileden çıkaran programlar yapan İsmail İlgün, Hollanda’nın ana akım TV kurumlarından VPRO’dan yeni bir program yapımı için teklif aldı. Programların içeriği, güldüren, utandıran ve kızdıran konular olacaktı.
Ne var ki, programların başlamasına ramak kala, VPRO’ya giden bir mektup, bu anlaşmanın bozulmasına neden oldu.
Mektup, Faslı bir bayan gazeteci olan Asma tarafından gönderilmişti.
Asma’yı rahatsız eden konu, İlgün’ün bir başka Faslı genç ile yaptığı mülakattı.
Faslı Youness Ouaali, küçük bir çocuğa tecavüz suçundan hapis cezası yemiş ve tahliye olmuştu. İsmail İlgün için bu Faslı figür ilginç bir konu kahramanı olabilirdi. O da bunu yaptı ve bu mülakatı Youtube kanalında yayınladı.
Faslı Gazeteci Asma, bu röportajdan rahatsızlık duymuş ve VPRO’ya yazdığı mektubunda, ‘Böylesi pis adamları öne çıkaran birine nasıl program yaptırırsınız’ diye yazmıştı.
VPRO’dan yapılan bir açıklamada, İsmail İlgün ile yapılan anlaşmanın bozulduğu belirtildi.
Konuyla ilgili olarak konuşan VPRO redaktörü, ‘İlgün’e, Youtube yayınlarına son vermesini söyledik ama kabul etmedi. Biz de bu nedenle anlaşmamızı bozduk.’ dedi.
Kendilerine de şikâyetler geldiğini sözlerine ekleyen VPRO redaktörü, ‘İlgün’ün tüm ısrarlara rağmen Youtube yayınlarından vaz geçmemesi bizi bu kararı almamıza zorladı’ diye devam etti.
Yaşananlar sonrasında medyaya açıklama yapan ve kendi programlarında konuşan İsmail İlgün ise, ‘Beni kıskanan bir Faslı bayan gazetecinin sözlerine önem verip, benden taviz vermemi bekleyenler aldanmıştır. Ben bildiğim yolda devam ederim ve aradığımı da bulurum’ dedi.
İSMAİL İLGÜN’ÜN GEÇMİŞİ
İsmail İlgün, Amsterdam’a yakın olan Zaandam’ın ‘Türk mahallesi’ olarak bilinen Poelenburg’da doğdu. Babasız büyüdü. Pascal Koleji’ne giderken, 2013 yılında vloglar (video görüntüleri) yapmaya başladı. Daha çok İngiliz şakaları ve hokkabazlık yapıyordu. Aradan iki yıl geçince, bu işi daha profesyonelce yaparak para kazanacağını anladı. 2016 yılında, okulunu askıya aldığı için kovuldu. Bu yıldan sonra, yaşadığı mahallede gençlerle sokak dili konuşulan röportajlar yapmaya başladı. Mahallede cereyan eden olumsuz olayları da ekranlara taşıyan İlgün, artık popüler olmuş ve izleyici sayısı 99 bini bulmuştu.
Zaandam’da meydana gelen tatsız bir olay sırasında başrol oynayan İsmail İlgün, gençlerin Belediye Meclis Üyesi bayan Juliette Rot’un yüzüne tükürmelerini de görüntüleyip dalga geçince, Başbakan Rutte bile zivanadan çıktı ve bu konu Bakanlar Kurulu’nda ve mecliste tartışıldı.
Rutte, yaşananları komik bir şekilde ekrana taşıyan İsmail İlgün için ‘ayak takımının çirkefliği’ yakıştırmasını yapmıştı.
Aradan zaman geçtikçe daha profesyonelleşen ve izleyici sayısını yüzbinlere çıkaran İlgün, 2018 yılında Lahey’de Başbakan Rutte ile karşılaşınca, ‘Size bir şey sorabilir miyim? Beni hâlâ ayak takımı olarak mı görüyorsunuz.’ diye sordu. Başbakan Rutte de, ‘O zaman gösterdiklerine karşı söylemem gereken buydu. Ama şimdi tutumunu değiştirdiyesen, sana ikinci bir şans veririm’ dedi.
VPRO Televizyonunun kendisi için vermiş olduğu karar nedeniyle hiç üzülmediğini belirten İsmail İlgün, ‘Aradığımı mutlaka bulurum’ demekle yetindi.