TÜM DÜNYAYI TEHDİT EDEN TRUMP VE IRKÇILARI DESTEKLEYEN ELON MUSK NEREYE KOŞUYORLAR???

TÜM DÜNYAYI TEHDİT EDEN TRUMP VE IRKÇILARI DESTEKLEYEN ELON MUSK NEREYE KOŞUYORLAR???

*Meksika’ya ayar çeken, Panama’yı uyaran, Çin’i tehdit eden ve Avrupa’ya da sinyal gönderen Trump’a göre Amerikalılar, “Tanrı tarafından, diğer uluslara ilham veren seçkin bir millettir.”

*Avrupa’da ırkçı partileri destekleyerek şimşekleri üzerine çeken Musk’ın gerçek yüzü…

*Elon Musk’ın X platformunu kullanarak aşırı sağ ideolojileri teşvik etmesi, Türkiye gibi siyasi kutuplaşmanın ve toplumsal hassasiyetlerin yüksek olduğu bir ülkede büyük sorunlara yol açabilir.

*Özellikle, sahte haberlerin, manipülatif içeriklerin ve ideolojik propaganda mesajlarının yayılması, toplumdaki mevcut kutuplaşmayı derinleştirebilir. Bu, hem toplumsal barışı zedeleyebilir hem de bireyler arasında güvensizlik ortamı yaratabilir.

*Türkiye’de sosyal medya platformları, yanlış bilgilendirme ve dezenformasyonun hızla yayılması açısından ciddi bir risk taşımaktadır.

EK BİR YORUM: EN BÜYÜK KÜRESEL EMPERYAL BARON: ABD VE SADIK MÜTTEFİKİ BİRLEŞİK KRALLIK’TIR.

(Yorumun Hollandacası en altta.
Nederlandse versie van het commentaar is onderaan)

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving
Bir de İlhan KARAÇAY’dan Okuyunuz:

Tüm dünyanın dikkat kesildiği ABD seçimleri nihayet sonuçlandı. Koltuğuna oturur oturmaz, Meksika’ya ayar çeken, Panama’yı uyaran, Çin’i tehdit eden ve Avrupa’ya da sinyal gönderen Trump’a göre, Amerikalılar, “Tanrı tarafından, diğer uluslara ilham veren seçkin bir millettir.”

                             Afbeelding met tekst, kleding, persoon, pak Automatisch gegenereerde beschrijving

 Trump’un Bakan olarak atadığı Elon Musk için de şöyle bir giriş yapabilirm:
Son yıllarda dünyadaki gelişmeleri takip ettiğimizde, Avrupa ile, dünyanın en zengin insanı ve X platformunun (eski twitter) sahibi Elon Musk arasında bir gerilim hattının oluştuğunu açıkça görebiliriz. Bu gerilim, yalnızca bir sosyal medya platformu üzerindeki anlaşmazlıklarla sınırlı kalmamış, daha geniş bir siyasi, sosyal ve etik çatışmayı da beraberinde getirmiştir. Avrupa’nın liderlerinin ve kamuoyunun, Musk’ın hamlelerini eleştirmesi, onun küresel nüfuzunu sınırlama çabalarını artırmıştır.

                                            Afbeelding met persoon, kleding, person, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving
Musk’ın sahibi olduğu X, sadece bir sosyal medya platformu olmanın ötesine geçerek, onun kişisel ve siyasi etkisini yayma aracı hâline gelmiştir. Bu bağlamda, Musk’ın Almanya’daki aşırı sağcı AfD’ye yönelik olumlu açıklamaları ve İngiltere’deki aşırı sağ gruplara verdiği destek, Avrupa genelinde tepkilerin artmasına neden olmuştur. Musk’ın, aşırı sağcı grupların propagandalarını teşvik ettiği algısı, X platformunun artık tarafsız bir iletişim alanı olmaktan çıkıp, tehlikeli ideolojilere zemin hazırlayan bir araca dönüştüğünü göstermektedir.

                               Afbeelding met kleding, Menselijk gezicht, persoon, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı, sevgili dostum Veyis Güngör, Hollanda medyası ve siyasetçilerden toparlayarak, bu konuda bir yazı kaleme aldı.
Ben de bu yazıdan ilham alarak ve alıntılar yaparak, bu konuyu daha geniş bir yelpazede ele almak istiyorum.
Konunun bir de Türkiye yönü var tabii…
Bu yönü de sizlere yorumlamaya çalışacağım.

HOLLANDA VE AVRUPA GENELİNDE TEPKİLER

Avrupa’nın farklı ülkelerinde, Elon Musk ve X platformuna karşı somut adımlar atılmaya başlandı. Özellikle Hollanda, bu tepkinin merkezi hâline geldi. Avrupa değerlerini savunan Volt Partisi, X platformundan çekilen ilk siyasi oluşum oldu. Volt Partisi lideri Laurens Dassen ve milletvekili Marieke Koekkoek, Musk’ın Avrupa’nın demokratik yapısına müdahale ettiğini öne sürerek, platformdan çekilme gerekçelerini kamuoyuyla paylaştılar.
Bu hareket, Hollanda’daki diğer siyasi partileri de harekete geçirdi.
Ancak bu noktada farklı stratejiler izlendiğini görüyoruz. Örneğin, D66 lideri, X’i terk etmenin aşırı sağın manipülasyonlarını daha da güçlendireceği endişesiyle, platformda kalmayı tercih ettiğini belirtti. Bu, sosyal medya platformlarının demokratik tartışmalar için hayati bir alan mı, yoksa manipülasyon ve dezenformasyonun yayılmasına olanak tanıyan bir araç mı olduğu sorusunu yeniden gündeme getirdi.

Hollanda’daki üniversiteler, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları da benzer bir ikilemle karşı karşıya kaldı. Amsterdam, Nijmegen, Utrecht ve Twente gibi önemli üniversiteler, bilgi kirliliği ve sahte hesaplar nedeniyle X platformundan uzaklaşmayı tercih etti. IJsselstein ve Putten gibi belediyeler de, X’teki varlıklarını sonlandırarak, Musk’ın etkisine karşı tepkilerini ortaya koydular. Öte yandan, Amnesty International, Oxfam Novib ve Extinction Rebellion gibi küresel ölçekte etkin sivil toplum kuruluşları, X’in sağladığı erişim avantajlarını kaybetme riski ile, bu platformun etik dışı kullanımlarına katkı sağlama arasındaki zorlu bir dengeyi korumaya çalışıyorlar.

                               Elon Musk Bought X For $44B, Now Fidelity Values Social Media Network Below $10B

MUSK’IN AVRUPA’YA MÜDAHALESİ VE AVRUPA LİDERLERİNİN TEPKİLERİ

Elon Musk’ın Avrupa’daki siyasi gelişmelere müdahaleleri, yalnızca Hollanda ile sınırlı kalmamış, Fransa ve Norveç gibi ülkelerde de yankı uyandırmıştır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Musk’ı Fransız seçimlerine müdahale etmekle suçlarken, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, Musk’ın ABD dışındaki siyasi meselelerdeki etkisinin endişe verici boyutlara ulaştığını ifade etmiştir. İngiltere’de ise bağımsız milletvekili Richard Burgon, Musk’ın aşırı sağcı söylemleri teşvik ettiğini belirterek, “Dünyanın en zengin adamının saçma sapan aşırı sağ görüşlerinden ders almamalıyız” açıklamasını yapmıştır. Bu tepkiler, Avrupa’da Musk’ın nüfuzuna karşı artan bir farkındalık ve direnç olduğunu göstermektedir.

Almanya’da da Musk’ın etkisi ve X’in içerikleri sıkça eleştirilmiştir. Federal Ayrımcılıkla Mücadele Dairesi Başkanı Ferda Ataman, X’in aşırı sağcı içeriklerin yayılmasına olanak sağladığını ve Elon Musk’ın bu platformu politik etkisini artırmak için kullandığını vurgulamıştır. Bu nedenle, Alman hükümetinin X platformundan tamamen çekilmesi gerektiği önerilmiştir.

Trouw gazetesi köşe yazarı Ilyaz Nasrullah, Elon Musk’ın dünyayı algılama biçiminin altında yatan tehlikeli bir felsefeye dikkat çekmektedir. Nasrullah’a göre, Musk, zenginliğin yüksek bir zekânın göstergesi olduğunu ve genetik olarak üstün bireylerin insanlık sorunlarını çözmede diğerlerinden daha yetkin olduğunu düşünmektedir. Bu, Nazi ideolojisine benzer bir üstünlük anlayışını çağrıştıran tehlikeli bir bakış açısıdır. Musk’ın Avrupa’daki aşırı sağcı gruplara verdiği destek, bu felsefenin pratikteki yansımalarını ortaya koymaktadır. Özellikle Almanya’da AfD’yi desteklemesi, Musk’ın Avrupa’nın demokratik değerlerine yönelik bir tehdit olarak algılanmasına neden olmuştur.

Yukarıda okuduklarınız, Veyis Güngör’ün Hollanda’daki gelişmeleri anlatmaktadır.
Tabii ki konunun Avrupa ve Türkiye’deki önemi çok daha önemlidir.

                                   Afbeelding met tekst, auto, Landvoertuig, voertuig Automatisch gegenereerde beschrijving

                    MUSK’IN FELSEFESİ VE AVRUPA İÇİN TEHLİKELERİ

Avrupa’nın Elon Musk’ın etkisine karşı daha dikkatli olması gerekmektedir. Musk, X platformunu yalnızca bir iletişim aracı olarak değil, aynı zamanda ideolojik ve politik bir silah olarak kullanmaktadır. Avrupa’nın demokratik değerlerini korumak ve aşırı sağcı tehditlere karşı koymak için siyasi liderler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler, bu konuda teyakkuzda olmalıdır.

2025’in Avrupa’da “Elon Musk Yılı” olmaması için, sadece sosyal medya platformları üzerindeki kontrolü değil, aynı zamanda bu platformların toplum üzerindeki etkisini de kapsamlı bir şekilde değerlendirmek zorundayız. Avrupa, demokrasisini koruma ve kendi değerlerine sahip çıkma konusunda güçlü bir duruş sergilemek zorundadır. Bu, yalnızca Avrupa’nın değil, tüm dünyanın geleceği için kritik bir öneme sahiptir.

Elon Musk’ın Avrupa’daki aşırı sağcı partilere verdiği destek ve X platformu üzerinden yaptığı müdahaleler, Avrupa genelinde geniş yankı uyandırmaya devam ediyor. Özellikle Almanya’da, 60’tan fazla üniversite ve yüksek okul, X platformunu terk etme kararı aldı. Bu kurumlar, platformun çeşitliliği, özgürlüğü ve bilimi teşvik eden değerleri artık desteklemediğini belirterek, sağcı popülist içeriklerin güçlendirilmesini kabul edilemez bulduklarını ifade ettiler.

                              Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Ayrıca, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, X platformunun Dijital Hizmetler Yasası’na uyumu konusunda resmi işlemler başlattı. Bu kapsamda, Elon Musk’ın aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin lideri Alice Weidel ile gerçekleştirdiği canlı sohbetin, platformun yasal sınırları içinde faaliyet gösterip göstermediğini değerlendirmek üzere devam eden soruşturmaya dahil edileceği açıklandı.

Bu gelişmeler, Elon Musk’ın Avrupa’daki siyasi müdahalelerinin ve X platformunun kullanımının, demokratik süreçler ve ifade özgürlüğü üzerindeki etkileri konusunda derinlemesine bir değerlendirme yapılması gerektiğini göstermektedir.

                               Afbeelding met verven, wolkenkrabber, huis, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving

                    TÜRKİYE’DE X PLATFORMUNUN TOPLUMSAL ETKİLERİ

Elon Musk’ın X platformu üzerindeki küresel nüfuzunu genişletme çabaları, Türkiye gibi sosyal medya kullanımının oldukça yaygın olduğu bir ülkede de yankı bulabilir. Türkiye’de X, hem bireylerin günlük yaşamında hem de toplumsal tartışmalarda önemli bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Ancak bu platformun bir ideolojik propaganda ve dezenformasyon aracı hâline gelmesi, Türkiye’nin sosyal ve siyasi dinamikleri üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

Elon Musk’ın X platformunu kullanarak aşırı sağ ideolojileri teşvik etmesi, Türkiye gibi siyasi kutuplaşmanın ve toplumsal hassasiyetlerin yüksek olduğu bir ülkede büyük sorunlara yol açabilir. Özellikle, sahte haberlerin, manipülatif içeriklerin ve ideolojik propaganda mesajlarının yayılması, toplumdaki mevcut kutuplaşmayı derinleştirebilir. Bu, hem toplumsal barışı zedeleyebilir hem de bireyler arasında güvensizlik ortamı yaratabilir.

Türkiye’de sosyal medya platformları, yanlış bilgilendirme ve dezenformasyonun hızla yayılması açısından ciddi bir risk taşımaktadır. Elon Musk’ın yönetimindeki X platformu, yanlış bilgilerin hızla yayılmasını önleme konusunda daha az müdahaleci bir yaklaşım benimsemektedir. Bu durum, özellikle seçim dönemlerinde, ekonomik krizlerde veya hassas toplumsal olaylarda, toplumun doğru bilgiye erişimini daha da zorlaştırabilir.

Türkiye, genç ve teknolojiyi yoğun kullanan bir nüfusa sahiptir. Gençlerin sosyal medya platformları aracılığıyla bilgi edinme ve fikirlerini oluşturma oranı oldukça yüksektir. X platformunun manipülatif içerikleri teşvik eden bir alan hâline gelmesi, gençlerin algılarını şekillendirme noktasında olumsuz bir rol oynayabilir. Bu durum, bireylerin politik ve sosyal konularda eleştirel düşünce geliştirmesini engelleyebilir ve toplumsal bilinçsizliği artırabilir.

Elon Musk’ın, X platformunu bir “vizyon aracı” olarak kullanması, Türkiye’de Batı etkisine karşı duyulan geleneksel şüpheciliği artırabilir. Musk’ın desteklediği ideolojilerin, Türkiye’nin kültürel ve siyasi yapısına uyumsuz olduğu durumlarda, platform üzerindeki bu içerikler yabancılaşma hissini pekiştirebilir. Aynı zamanda, uluslararası arenada yanlış algıların yayılmasına neden olabilir ve Türkiye’nin imajını zedeleyebilir.

                                       TÜRKİYE NE YAPABİLİR?

Türkiye’de bireylerin sosyal medya platformlarını daha bilinçli bir şekilde kullanmasını sağlamak, bu sorunun önlenmesinde kritik bir rol oynar. Dijital okuryazarlık eğitimlerinin yaygınlaştırılması, özellikle genç nüfus arasında bilgi doğrulama ve eleştirel düşünme becerilerini artırabilir.

Türkiye, X platformu gibi sosyal medya ağlarının daha şeffaf ve hesap verebilir olmasını sağlamak için düzenlemeler geliştirebilir. Ancak bu düzenlemeler, ifade özgürlüğünü kısıtlamadan, dezenformasyon ve nefret söylemiyle mücadeleye odaklanmalıdır.

Toplumun bilgiye erişimini çeşitlendirmek adına, X gibi tek bir platforma bağımlı kalmak yerine, yerel ve küresel ölçekte güvenilir alternatiflerin teşvik edilmesi önemlidir. Bağımsız ve tarafsız bilgi sağlayan yerel dijital platformlar desteklenmelidir.

Sivil toplum kuruluşları, X gibi platformlarda yayılan yanlış bilgileri ve nefret söylemini ifşa etme noktasında daha aktif bir rol oynayabilir. Bunun yanı sıra, toplumun farklı kesimlerinin sosyal medya platformlarındaki zararlı içeriklere karşı farkındalığını artırabilirler.

X platformunun Türkiye’deki toplumsal etkileri üzerine yapılan akademik çalışmalar teşvik edilmeli ve bu çalışmaların sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bu sayede, platformun olumlu ve olumsuz etkileri daha iyi anlaşılabilir.

TOPLUMSAL YANKILAR VE GELECEK PERSPEKTİFİ

Türkiye’de X platformunun toplum üzerindeki etkisi, Elon Musk’ın ideolojik yönelimlerine ve bu platformun nasıl yönetileceğine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Musk’ın etkisi, kısa vadede bireylerin platformdan uzaklaşmasına neden olmasa da, uzun vadede toplumun genel algılarını değiştirme potansiyeline sahiptir. Türkiye’nin bu süreçteki en büyük önceliği, sosyal medya platformlarını güvenilir bir bilgi paylaşım alanı olarak muhafaza etmek ve toplumu dezenformasyonun olumsuz etkilerinden korumak olmalıdır.

Bu bağlamda, Türkiye’nin hem birey hem de toplum düzeyinde daha bilinçli bir sosyal medya kullanımına yönelmesi önem taşımaktadır. Bu, hem toplumsal barışın korunmasına hem de bireylerin doğru bilgiye erişim haklarının güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır.

                          Afbeelding met vlag, Vlag van de Verenigde Staten, Flag Day (VS), Onafhankelijkheidsdag Automatisch gegenereerde beschrijving

                      EN BÜYÜK KÜRESEL EMPERYAL BARON:
ABD VE SADIK MÜTTEFİKİ BİRLEŞİK KRALLIK

Dünyadaki hemen hemen tüm kötülüklerin kökeninde, sayısız savaşın ve çatışmanın ardındaki itici güç küresel emperyalizm yatmaktadır. Bu devasa canavar, dünya çapında uzanan güçlü çok uluslu şirketler tarafından beslenmekte, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) en büyük temsilcisi olarak öne çıkarken, Birleşik Krallık da sadık bir müttefik olarak ona destek vermektedir.

Bu emperyalist güçlerin “demokrasi” getirdikleri her yerde geriye sadece enkaz, ölüler ve parçalanmış toplumlar kalmaktadır. Milyonlarca insan öldürülmüş, şehirler haritadan silinmiş, köklü medeniyetler yok edilmiştir. Sözde özgürlük vaadiyle girdikleri her ülke, aslında tamamen yıkıma uğratılmakta ve birer sömürge devletine dönüştürülmektedir.

KÜRESEL BARONLARIN HEDEFİ: DOĞAL KAYNAKLAR VE JEOPOLİTİK GÜÇ

Küresel emperyalistlerin asıl amacı, gittikleri ülkelerin halklarını özgürleştirmek ya da refahlarını artırmak değildir. Gerçek hedefleri petrol, madenler, su kaynakları ve verimli tarım arazileri gibi stratejik doğal zenginliklerdir. İşgal ettikleri ülkeleri parçalayarak yönetilebilir hale getirir, milli kimliklerini siler ve bölgenin kontrolünü tamamen ele geçirirler.

Irak bunun en çarpıcı örneklerinden biridir: Bağımsız bir devlet, bilinçli bir şekilde yok edilmiş ve yerine, Batı’ya bağımlı yeni yönetimler getirilmiştir. Şimdi de aynı senaryo Suriye’de sahnelenmektedir. Bu ülkelerde emperyalist güçlerin emirlerine itaat eden kukla liderler iş başına getirilirken, ekonomik kaynaklar sömürülüp kurutulmakta ve halkları köleleşmeye mahkûm edilmektedir.

GÜNÜMÜZÜN EN KANLI SAVAŞLARI: ORTADOĞU EMPERYALİSTLERİN OYUN ALANI

Günümüzün en şiddetli ve en yıkıcı savaşları Ortadoğu’da yaşanmaktadır. Bu durum tesadüf değil, onlarca yıldır süregelen emperyalist sömürünün ve stratejik manipülasyonların doğrudan bir sonucudur. Bölge sadece askeri işgallere maruz kalmakla kalmamış, aynı zamanda eğitim, bilim ve teknolojik gelişmeler açısından da geri bırakılmıştır.

Eğitimden yoksun toplumlar, modern bilime ve teknolojiye erişemeyen ülkeler kaçınılmaz olarak dış güçlere bağımlı hale gelir. Emperyalistler, cehaleti bir silah olarak kullanarak tüm bir halkı kendilerine muhtaç ve itaatkâr kılarlar. Ortadoğu ve Batı Asya’daki birçok ülkede güçlü bir milli bilinç gelişmemiştir, bu yüzden hain yöneticiler kolaylıkla emperyalistlerle iş birliği yaparak kendi halklarını satmaktadır.

ABD EMPERYALİZMİNİN VAHŞETİ: SOYKIRIM VE SİSTEMATİK İŞKENCELER

Bugün artık kimse inkâr edemez ki ABD, modern dünyanın en büyük soykırımcısıdır. Bunun en acı örneklerinden biri, Amerikan işgali sırasında Irak’ta yaşanmıştır. ABD’li Albay James Steele, işgal sürecinde sistematik işkenceler uygulayarak savaş suçları işlemiştir.

Ancak bu, sadece bir askerin ya da birkaç sadist askerin bireysel suçu değildir. Bu, küresel emperyalist sistemin bilinçli olarak kullandığı bir baskı ve sindirme yöntemidir. Ele geçirdikleri her ülkeyi en güçlü ve ölümcül savaş makineleriyle yerle bir eden küresel baronlar, karşılarında duran herkesi ezerek yok etmektedir.

Soru şu: Dünya bu zulme daha ne kadar sessiz kalacak?

Değerli okurlarım,
Yazımı tamamlamış olduğum saatlerde, Veyis Güngör kardeşimden yeni bir yazı daha geldi.
Bu yazıyı da sizlere sunuyorum.

Trump’la birlikte Avrupa’da esen korku rüzgarı…

Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da, Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde, “Trump döneminde ABD-AB İlişkileri” konulu bir toplantı yapıldı. Toplantıda, gazeteci Alper Tan başkanlığında, Almanya’dan Dr. Latif Çelik, İngiltere’den Mustafa Köker ve Hollanda’dan naçizane şahsım, Trump’ın başkan seçilmesinin Avrupa’ya yansımalarını konuştuk.
Avrupa kamuoyunda oluşan Trump algısı üzerine yaptığım konuşmamın özetini siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim.

Konuşmamda, üç ana detay üzerinde durdum.
*Trump’ın göreve başladığı gün yaptığı konuşmanın şifreleri,
*Trump’ın Davos’ta yaptığı konuşma,
*Avrupa sivil toplum kuruluşlarının Trump ve zihniyetine karşı aksiyonları.

Trump’ın konuşmasındaki şifreler

Öncelikle, Trump’ın, ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlarken yaptığı açılış konuşmasında Avrupa’nın yer almaması dikkat çekti.
Trump konuşmasında, Meksika’ya ayar çekti. Panama’yı uyardı. Çin’i tehdit etti. Avrupa gündeme gelmedi.
Trump’ın konuşması, Avrupalılara White Christian Nationalism (Beyaz Hristiyan Nasyonalizmi) düşüncesini hatırlattı. Bu düşünce, iyi ile kötü arasındaki mücadeleyi ortaya koyarak, iyilerin yani Trump ve destekçilerinin zafer kazandığı düşüncesiydi…
Trump için artık siyasi rakipler yok, ‘düşman’ var. Trump’a göre, “Amerikalılar, Tanrı tarafından, diğer uluslara ilham veren seçkin bir millet. İki cinsiyet var: kadın ve erkek. Ülkenin meşru sahipleri Beyaz Hristiyanlardır. Kamu alanlarında daha çok Hristiyan semboller yer alacak. Kaybedilen Amerikan gururu tekrar yeniden kazanılacak.”

Avrupa kendisine çeki düzen vermeli

Trump, geçtiğimiz günlerde Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’na video bağlantısıyla katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında, Avrupa’yı sevdiğini ve birçok arkadaşının da olduğunu ama ABD’nin iyi muamele görmediğini söyleyen Trump, AB’nin büyük Amerikan teknoloji şirketlerine uyguladığı ticaret engellerini ve cezaları dile getirdi. Trump, Davos’taki konuşmasında siyaset ve iş dünyasının temsilcilerine, “ABD işbirliğine açıktır” diyerek, Amerika’nın tüm müzakerelere ve tekliflere açık olduğunun altını çizdi. Trump, NATO normları, uluslararası vergiler, Amerika’dan fosil yakıtlarının satın alınması gibi konulara açık olduklarını belirtti.
Trump’ın bu çıkışı, dünyaya ve Avrupa’ya bir meydan okuma olarak yorumlandı. Bu konuşma aynı zamanda, Avrupa’nın dünyada yerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğine işaret ediyordu. Çünkü, bugüne kadar Avrupa sadece ABD ile olan ilişkileriyle kendisine fayda sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa ettiği liberal düzenle de kendini rahat hissediyor. Başkan Trump ise bu durumdan rahatsız.

Avrupa sivil toplum kuruluşları harekete geçti

Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi ve göreve başlamasıyla, Avrupa karar vericileri tam bir telaş, şaşkınlık ve belirsizlik içindeyken, özellikle sivil toplum çevrelerinde ciddi bir hareketlilik yaşanıyor.
Trump’ın konuşma yaptığı gün, ‘demokrasi ve insan hakları için karanlık bir gün’ olarak nitelendirilirken, teknoloji milyarderi Elon Musk’ın yeni kurulacak ‘Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na getirilmesinin, demokrasi için bir tehlike olduğunun altı çiziliyor.
Pek çok demokratik kuruluş ve devlet, nefret ve yanıltıcı bilgi sunan, siyasi müdahalelerde bulunan ve demokratik hukuk sisteminin çöküşüne zemin hazırlayan X (twitter) ile binlerce kişi ve kurum ilişkilerini kesiyor, hesaplarını kapatıyorlar. Avrupa kamuoyu, bu şekilde ABD’nin yeni yönetimiyle mücadeleye başlıyor.

Görüldüğü üzere, Trump’ın, yenide ABD Başkanı olarak göreve başlaması, Avrupa karar vericilerini kara kara düşündürüyor. Olası bir ekonomik savaş, NATO’nun zayıflaması, ABD’nin Ukrayna’yı terk etmesi, ABD ile iç içe geçmiş bir Avrupa’yı endişelendiriyor. ABD’nin Avrupa’yı öncelikle askeri ve siyasi bir müttefik olarak değil de, ekonomik bir rakip olarak görmeye başlaması, Avrupa için felaket demektir.
Trump’ın bu girişimleri, Avrupa refahının tehdit edildiğinin bir göstergesidir.

                        ***************************************

WAAR RENNEN TRUMP, DIE DE HELE WERELD BEDREIGT,
EN ELON MUSK, DIE RACISTEN STEUNT, NAARTOE???

Volgens Trump, die Mexico onder druk zet, Panama waarschuwt, China bedreigt en signalen naar Europa stuurt, zijn Amerikanen “een uitverkoren natie door God, die andere volkeren inspireert.”

De ware aard van Musk, die kritiek heeft gekregen vanwege zijn steun aan racistische partijen in Europa…

Het gebruik van het X-platform door Elon Musk om extreemrechtse ideologieën te promoten, kan grote problemen veroorzaken in een land als Turkije, waar politieke polarisatie en sociale gevoeligheden hoog zijn.

Met name de verspreiding van nepnieuws, manipulatieve inhoud en ideologische propagandaberichten kan de bestaande polarisatie in de samenleving verder verdiepen. Dit kan niet alleen de sociale harmonie schaden, maar ook een sfeer van wantrouwen tussen individuen creëren.

Sociale mediaplatforms in Turkije vormen een ernstig risico vanwege de snelle verspreiding van desinformatie en misleidende informatie.

                       Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving
                       Lees dit keer van İlhan KARAÇAY

De wereld keek met spanning naar de Amerikaanse verkiezingen, die eindelijk tot een einde kwamen. Zodra hij zijn stoel had ingenomen, trok Trump de aandacht van Mexico, waarschuwde Panama, dreigde met China en stuurde ook signalen naar Europa.

                                    Afbeelding met tekst, kleding, persoon, pak Automatisch gegenereerde beschrijving

Volgens Trump zijn de Amerikanen ‘een uitverkoren volk, door God geïnspireerd om andere naties te leiden.’
Een mogelijke inleiding voor Elon Musk, die door Trump als minister werd benoemd, zou als volgt kunnen beginnen:”

Wanneer we de recente wereldgebeurtenissen volgen, zien we duidelijk dat er een spanningsveld is ontstaan tussen Europa en Elon Musk, de rijkste persoon ter wereld en de eigenaar van het X-platform. Deze spanning beperkt zich niet alleen tot meningsverschillen over een sociaal mediaplatform, maar heeft ook bredere politieke, sociale en ethische conflicten met zich meegebracht. De kritiek van Europese leiders en het publiek op de acties van Musk heeft geleid tot een intensivering van de pogingen om zijn mondiale invloed te beperken.

                                     Afbeelding met persoon, kleding, person, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

Musk’s eigendom van X (voorheen Twitter) heeft het platform getransformeerd van een sociaal mediaplatform tot een instrument om zijn persoonlijke en politieke invloed te verspreiden. In dit kader hebben Musk’s positieve uitspraken over de extreemrechtse AfD in Duitsland en zijn steun aan extreemrechtse groepen in het Verenigd Koninkrijk geleid tot toenemende weerstand in heel Europa. Het idee dat Musk extreemrechtse propaganda stimuleert, laat zien dat X niet langer een neutraal communicatiekanaal is, maar een platform is geworden dat gevaarlijke ideologieën faciliteert.

Amsterdam Türkevi Onderzoekscentrum Voorzitter, mijn dierbare vriend Veyis Güngör, heeft een artikel geschreven over dit onderwerp door informatie te verzamelen uit de Nederlandse media en van politici. Geïnspireerd door dit artikel en met enkele citaten wil ik dit onderwerp in een bredere context bespreken.

Natuurlijk is er ook een Turkse kant aan deze kwestie…
Ik zal proberen ook dit aspect voor u te analyseren.

REACTIES IN NEDERLAND EN DE REST VAN EUROPA

In verschillende Europese landen zijn concrete stappen ondernomen tegen Musk en het X-platform. Nederland staat centraal in deze beweging. De Volt-partij, die Europese waarden verdedigt, was de eerste politieke partij die zich terugtrok van X. Partijleider Laurens Dassen en parlementslid Marieke Koekkoek deelden hun beweegredenen met het publiek, daarbij wijzend op Musk’s inmenging in het Europese democratische proces. Deze stap heeft andere politieke partijen in Nederland ook in beweging gezet. Toch zien we verschillende strategieën ontstaan: de leider van D66 gaf bijvoorbeeld aan dat het verlaten van X juist de manipulaties van extreemrechts zou versterken, en besloot daarom op het platform te blijven. Dit heropent de vraag of sociale mediaplatforms essentiële ruimtes zijn voor democratisch debat, of dat ze eerder een instrument zijn voor manipulatie en desinformatie.

Ook universiteiten, gemeenten en maatschappelijke organisaties in Nederland staan voor een soortgelijk dilemma. Belangrijke universiteiten zoals Amsterdam, Nijmegen, Utrecht en Twente hebben ervoor gekozen om X te verlaten vanwege desinformatie en nepaccounts. Gemeenten zoals IJsselstein en Putten hebben hun accounts gedeactiveerd, als uiting van hun protest tegen Musk’s invloed. Aan de andere kant proberen internationale organisaties zoals Amnesty International, Oxfam Novib en Extinction Rebellion een evenwicht te vinden tussen het gebruik van de bereikvoordelen van X en hun ethische bezwaren tegen het platform.

                                    Elon Musk Bought X For $44B, Now Fidelity Values Social Media Network Below $10B

MUSK’S INMENGING IN EUROPA EN REACTIES VAN EUROPESE LEIDERS

Elon Musk’s bemoeienis met de politieke ontwikkelingen in Europa heeft niet alleen in Nederland, maar ook in landen als Frankrijk en Noorwegen tot opschudding geleid. De Franse president Emmanuel Macron beschuldigde Musk van inmenging in de Franse verkiezingen, terwijl de Noorse premier Jonas Gahr Støre zijn zorgen uitte over Musk’s toenemende invloed op politieke zaken buiten de VS. In het Verenigd Koninkrijk uitte onafhankelijk parlementslid Richard Burgon scherpe kritiek op Musk’s steun voor extreemrechts en verklaarde: “We hebben niets te leren van de belachelijke extreemrechtse standpunten van de rijkste man ter wereld.”

Ook in Duitsland is Musk’s invloed en de inhoud op X veelvuldig bekritiseerd. De voorzitter van het Duitse federale agentschap voor discriminatiebestrijding, Ferda Ataman, benadrukte dat X extreemrechtse inhoud bevordert en door Elon Musk wordt gebruikt om zijn politieke invloed te vergroten. Daarom is voorgesteld dat de Duitse regering volledig stopt met het gebruik van X.

Trouw-columnist Ilyaz Nasrullah wijst op de gevaarlijke filosofie die ten grondslag ligt aan Elon Musk’s wereldbeeld. Volgens Nasrullah gelooft Musk dat rijkdom een teken is van hoge intelligentie, en dat genetisch superieure individuen beter in staat zijn om de problemen van de mensheid op te lossen dan anderen. Dit is een gevaarlijke denkwijze die doet denken aan de superioriteitsideologie van de nazi’s. Musk’s steun aan extreemrechtse groepen in Europa weerspiegelt deze filosofie in de praktijk. Vooral zijn steun aan de AfD in Duitsland wordt gezien als een bedreiging voor de democratische waarden van Europa.

Wat u hierboven heeft gelezen, beschrijft de ontwikkelingen in Nederland volgens Veyis Güngör.
Natuurlijk is het belang van dit onderwerp in Europa en Turkije veel groter.

                             Afbeelding met tekst, auto, Landvoertuig, voertuig Automatisch gegenereerde beschrijving

               DE FILOSOFIE VAN MUSK EN DE GEVAREN VOOR EUROPA
Europa moet waakzamer zijn tegenover de invloed van Elon Musk. Musk gebruikt het X-platform niet alleen als communicatiemiddel, maar ook als een ideologisch en politiek wapen. Om de democratische waarden van Europa te beschermen en rechtsextremistische bedreigingen tegen te gaan, moeten politieke leiders, maatschappelijke organisaties en individuen alert blijven.

Om te voorkomen dat 2025 het “Jaar van Elon Musk” in Europa wordt, moeten we niet alleen de controle over sociale mediaplatforms versterken, maar ook de impact van deze platforms op de samenleving grondig evalueren. Europa moet een sterke houding aannemen om zijn democratie te beschermen en zijn waarden te verdedigen. Dit is niet alleen van cruciaal belang voor Europa, maar voor de toekomst van de hele wereld.

De steun die Elon Musk biedt aan extreemrechtse partijen in Europa en zijn interventies via het X-platform blijven grote weerklank vinden in heel Europa. Vooral in Duitsland hebben meer dan 60 universiteiten en hogescholen besloten het X-platform te verlaten. Deze instellingen stellen dat het platform niet langer de waarden van diversiteit, vrijheid en wetenschap ondersteunt en vinden de versterking van rechtspopulistische inhoud onaanvaardbaar.

                               Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Daarnaast heeft de Europese Commissie formele procedures gestart om te onderzoeken of het X-platform voldoet aan de Digital Services Act. In dit kader zal ook het livegesprek tussen Elon Musk en Alice Weidel, de leider van het extreemrechtse Alternative für Deutschland (AfD), worden beoordeeld om te bepalen of het platform binnen de wettelijke grenzen opereert.

Deze ontwikkelingen tonen aan dat een diepgaande evaluatie nodig is van de politieke interventies van Elon Musk in Europa en het gebruik van het X-platform met betrekking tot democratische processen en vrijheid van meningsuiting.

TURKIJE EN DE MAATSCHAPPELIJKE IMPACT VAN ELON MUSK’S X-PLATFORM
De inspanningen van Elon Musk om zijn mondiale invloed via het X-platform uit te breiden, kunnen ook weerklank vinden in een land als Turkije, waar het gebruik van sociale media zeer wijdverbreid is. In Turkije wordt X zowel in het dagelijks leven van individuen als in maatschappelijke debatten veelvuldig gebruikt als communicatiemiddel. Echter, de transformatie van dit platform in een ideologisch propaganda- en desinformatie-instrument kan negatieve gevolgen hebben voor de sociale en politieke dynamiek van Turkije.

Het feit dat Elon Musk extreemrechtse ideologieën promoot via het X-platform kan in een land als Turkije, waar politieke polarisatie en maatschappelijke gevoeligheden hoog zijn, grote problemen veroorzaken. Vooral de verspreiding van nepnieuws, manipulatieve inhoud en ideologische propagandaberichten kan de bestaande maatschappelijke verdeeldheid verdiepen. Dit kan niet alleen de sociale vrede verstoren, maar ook een klimaat van wantrouwen tussen individuen creëren.

Sociale mediaplatforms in Turkije brengen een groot risico met zich mee als het gaat om de snelle verspreiding van misinformatie en desinformatie. Onder het beheer van Elon Musk hanteert het X-platform een minder ingrijpende aanpak bij het voorkomen van de verspreiding van valse informatie. Dit kan vooral in verkiezingsperiodes, economische crises of bij gevoelige maatschappelijke gebeurtenissen het moeilijker maken voor de samenleving om toegang te krijgen tot correcte informatie.

Turkije heeft een jonge en technologisch goed onderlegde bevolking. Het percentage jongeren dat informatie verkrijgt en meningen vormt via sociale mediaplatforms is aanzienlijk hoog. Als het X-platform een ruimte wordt die manipulatieve inhoud stimuleert, kan dit een negatieve invloed hebben op de perceptie van jongeren. Dit kan de ontwikkeling van kritisch denken over politieke en sociale kwesties belemmeren en het maatschappelijk bewustzijn verzwakken.

Het gebruik van het X-platform door Elon Musk als een “visie-instrument” kan het traditionele scepticisme tegenover westerse invloed in Turkije versterken. Wanneer de door Musk ondersteunde ideologieën niet in lijn zijn met de culturele en politieke structuur van Turkije, kunnen dergelijke inhoud op het platform het gevoel van vervreemding versterken. Tegelijkertijd kan dit leiden tot de verspreiding van verkeerde percepties op het internationale toneel en het imago van Turkije schaden.

                                Afbeelding met verven, wolkenkrabber, huis, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving

                                            WAT KAN TURKIJE DOEN?

Het bevorderen van een bewustere omgang met sociale mediaplatforms onder individuen in Turkije speelt een cruciale rol bij het voorkomen van dit probleem. De uitbreiding van digitale geletterdheidstrainingen kan vooral onder de jonge bevolking de vaardigheden op het gebied van informatieverificatie en kritisch denken verbeteren.

Turkije kan regelgeving ontwikkelen om sociale medianetwerken zoals het X-platform transparanter en verantwoordelijker te maken. Deze regelgeving moet echter gericht zijn op het bestrijden van desinformatie en haatzaaiende uitlatingen zonder de vrijheid van meningsuiting te beperken.

Om de toegang van de samenleving tot informatie te diversifiëren, is het belangrijk om niet afhankelijk te blijven van slechts één platform zoals X, maar om betrouwbare alternatieven op lokaal en mondiaal niveau te stimuleren. Onafhankelijke en onpartijdige digitale platforms die betrouwbare informatie verstrekken, moeten worden ondersteund.

Maatschappelijke organisaties kunnen een actievere rol spelen bij het onthullen van desinformatie en haatzaaiende uitlatingen die op platforms zoals X worden verspreid. Daarnaast kunnen zij bijdragen aan het vergroten van het bewustzijn binnen verschillende lagen van de samenleving over de schadelijke inhoud op sociale mediaplatforms.

Academische studies over de maatschappelijke impact van het X-platform in Turkije moeten worden aangemoedigd, en de bevindingen van deze studies moeten met het publiek worden gedeeld. Op deze manier kunnen zowel de positieve als de negatieve effecten van het platform beter worden begrepen.

MAATSCHAPPELIJKE IMPACT EN TOEKOMSTPERSPECTIEF

De impact van het X-platform op de Turkse samenleving kan variëren afhankelijk van de ideologische oriëntaties van Elon Musk en hoe het platform wordt beheerd. Hoewel de invloed van Musk op korte termijn niet per se zal leiden tot een massale exodus van gebruikers, heeft het op lange termijn het potentieel om de algemene perceptie van de samenleving te veranderen.

De grootste prioriteit van Turkije in dit proces moet zijn om sociale mediaplatforms te behouden als betrouwbare informatiebronnen en de samenleving te beschermen tegen de negatieve effecten van desinformatie.

In dit kader is het van groot belang dat Turkije op zowel individueel als maatschappelijk niveau een bewustere en meer verantwoorde omgang met sociale media ontwikkelt. Dit zal niet alleen bijdragen aan het behoud van sociale vrede, maar ook het recht van individuen op toegang tot correcte informatie versterken.

                              Afbeelding met vlag, Vlag van de Verenigde Staten, Flag Day (VS), Onafhankelijkheidsdag Automatisch gegenereerde beschrijving

DE GROOTSTE GLOBALE IMPERIALE BARON: DE VS MET GROOT-BRITTANNIË ALS TROUWE BONDGENOOT

De wortel van bijna alle kwaad in de wereld, de drijvende kracht achter talloze oorlogen en conflicten, is het globale imperialisme. Dit monster wordt gevoed door machtige multinationale bedrijven die zich als een reusachtige octopus over de wereld uitstrekken, met de Verenigde Staten als hun machtigste vertegenwoordiger en Groot-Brittannië als hun trouwe bondgenoot.

Waar deze imperialistische machten hun versie van “democratie” brengen, blijven er slechts puinhopen, doden en verscheurde samenlevingen achter. Miljoenen levens worden vernietigd, complete steden van de kaart geveegd en eeuwenoude culturen uitgewist. De zogenaamde bevrijding die zij verkondigen, verandert in de realiteit vaak in een totale vernietiging van een land, dat vervolgens als een marionettenstaat verder door het leven gaat – een kolonie onder hun economische en militaire controle.

DOELWITTEN VAN DE GLOBALE BARONNEN: NATUURLIJKE RIJKDOMMEN EN GEOPOLITIEKE MACHT
De globale imperialisten zijn niet geïnteresseerd in de vrijheid of het welzijn van de mensen die ze “helpen”. Hun ware doelen zijn strategische natuurlijke rijkdommen zoals olie, mineralen, waterbronnen en vruchtbare landbouwgronden. Eenmaal binnengevallen en bezet, begint een genadeloze plundering. Onder het mom van democratie worden staten verzwakt en versplinterd, nationale identiteiten uitgewist en het territorium opgedeeld in kleinere, machteloze entiteiten.
Irak is een schoolvoorbeeld van hoe deze tactiek werkt: een soevereine staat werd systematisch ontmanteld, en er ontstonden nieuwe geopolitieke structuren die volledig afhankelijk waren van westerse machten. Syrië staat op het punt hetzelfde lot te ondergaan. In deze door oorlog verscheurde gebieden worden nieuwe regeringen gevormd met leiders die slechts marionetten zijn van hun imperialistische meesters. De economische bronnen worden geplunderd tot er niets meer over is, en de bevolking wordt gereduceerd tot moderne lijfeigenen – slaven in hun eigen land.

DE BLOEDIGSTE OORLOGEN VAN ONZE TIJD: HET MIDDELLANDSE OOSTEN ALS SPEELVELD VAN IMPERIALISTEN
De hevigste en meest destructieve oorlogen van onze tijd worden uitgevochten in het Midden-Oosten. Dit is geen toeval, maar een direct gevolg van decennialange uitbuiting en strategische manipulatie door globale grootmachten. De regio lijdt niet alleen onder militaire bezetting, maar ook onder een fundamentele achterstand op het gebied van onderwijs, wetenschap en technologische vooruitgang.
Samenlevingen die geen toegang hebben tot hoogwaardige educatie, moderne wetenschap en technologische innovaties, worden onvermijdelijk onderworpen aan de wil van buitenlandse mogendheden. Onwetendheid is een wapen dat door imperialisten wordt gebruikt om hele volkeren afhankelijk en onderdanig te houden. In veel landen van het Midden-Oosten en West-Azië ontbreekt een sterk nationalistisch bewustzijn, waardoor de deur openstaat voor verraders en collaborerende leiders die hun eigen volk uitleveren in ruil voor macht en rijkdom.

DE WREEDHEID VAN HET AMERIKAANSE IMPERIUM: GENOCIDE EN SYSTEMATISCHE MARTELINGEN
Niemand kan nog ontkennen dat de Verenigde Staten de grootste genocidepleger van onze tijd zijn. Een van de meest huiveringwekkende voorbeelden hiervan is wat zich tijdens de Amerikaanse bezetting van Irak afspeelde. Onder het commando van kolonel James Steele werden er systematische martelingen uitgevoerd op gevangenen. Deze wreedheden werden niet gepleegd door een paar ontspoorde soldaten, maar waren een bewust toegepast instrument van terreur en onderdrukking.
Dit is slechts één van de vele voorbeelden van hoe globale imperialisten met ijzeren vuist regeren over de verwoeste landen die zij als hun nieuwe koloniën beschouwen. Wie zich verzet, wordt vermalen door de machtigste en dodelijkste oorlogsmachines die de wereld ooit heeft gekend.De vraag is: hoe lang zal de wereld blijven zwijgen?

Beste lezers,
Terwijl ik mijn artikel had voltooid, ontving ik een nieuwe bijdrage van mijn broer Veyis Güngör.
Ik deel dit artikel ook graag met jullie.

De angst die door Europa waait met Trump…

Afgelopen weekend vond er een bijeenkomst plaats bij het Strategic Thinking Institute in Ankara, over “De betrekkingen tussen de VS en de EU tijdens het Trump-tijdperk”.
Tijdens deze bijeenkomst bespraken we, onder leiding van journalist Alper Tan, met Dr. Latif Çelik uit Duitsland, Mustafa Köker uit het Verenigd Koninkrijk en ikzelf uit Nederland, de impact van Trump’s verkiezing op Europa.

Graag wil ik een samenvatting delen van mijn toespraak over de perceptie van Trump in de Europese publieke opinie.

Ik heb mij tijdens mijn toespraak op drie hoofdpunten geconcentreerd:

  • De verborgen boodschappen in de toespraak van Trump op zijn eerste werkdag,

  • De toespraak van Trump in Davos,

  • De reacties van Europese maatschappelijke organisaties op Trump en zijn ideologie.

De verborgen boodschappen in Trump’s toespraak

Opvallend was dat Europa volledig ontbrak in de inaugurele rede van Trump, toen hij aantrad als de 47e president van de Verenigde Staten.
Hij sprak over Mexico, waarschuwde Panama en bedreigde China, maar Europa kwam niet ter sprake.

Zijn toespraak deed Europeanen denken aan het concept van White Christian Nationalism (Blank Christelijk Nationalisme). Dit gedachtegoed benadrukt de strijd tussen goed en kwaad, waarbij Trump en zijn aanhangers zichzelf als de overwinnaars beschouwen.

Voor Trump bestaan er geen politieke tegenstanders meer, alleen nog ‘vijanden’. Volgens hem zijn Amerikanen een uitverkoren volk, door God aangewezen om andere naties te inspireren. Er bestaan slechts twee geslachten: man en vrouw. De legitieme eigenaars van het land zijn blanke christenen. Meer christelijke symbolen zullen in de publieke ruimte zichtbaar zijn. En de verloren Amerikaanse trots moet worden herwonnen.

Europa moet zichzelf heruitvinden

Onlangs hield Trump een toespraak op het World Economic Forum (WEF) in Davos, via een videoverbinding. Hij verklaarde dat hij van Europa houdt en er veel vrienden heeft, maar dat de VS niet goed behandeld wordt. Trump bekritiseerde de handelsbarrières en boetes die de EU oplegt aan grote Amerikaanse technologiebedrijven.

Tijdens zijn toespraak in Davos benadrukte Trump dat de VS openstaat voor samenwerking en onderhandeling. Hij gaf aan bereid te zijn te praten over NAVO-normen, internationale belastingen en de aankoop van fossiele brandstoffen uit de VS.

Deze uitspraken werden gezien als een uitdaging aan zowel Europa als de rest van de wereld. De boodschap was duidelijk: Europa moet opnieuw nadenken over zijn positie in de wereld. Tot nu toe heeft Europa niet alleen geprofiteerd van zijn relatie met de VS, maar ook van de liberale wereldorde die Amerika na de Tweede Wereldoorlog heeft opgebouwd. President Trump vindt deze situatie echter onaanvaardbaar.

Europese maatschappelijke organisaties slaan alarm

Nu Trump opnieuw als president is aangetreden, verkeren Europese beleidsmakers in paniek, onzekerheid en verwarring. Tegelijkertijd is er binnen de Europese civil society een duidelijke mobilisatie zichtbaar.

De dag dat Trump zijn inaugurele rede hield, werd door velen bestempeld als een “donkere dag voor democratie en mensenrechten”. Er wordt benadrukt dat de benoeming van miljardair Elon Musk tot minister van de nieuw opgerichte “Ministerie van Overheidsefficiëntie” een ernstige bedreiging vormt voor de democratie.

Veel democratische organisaties en overheden verbreken hun banden met X (Twitter), een platform dat haatzaaiende en misleidende informatie verspreidt, politieke inmenging mogelijk maakt en de ondermijning van de democratische rechtsstaat faciliteert. Duizenden mensen en instellingen sluiten hun accounts af, als een vorm van verzet tegen de nieuwe Amerikaanse regering.

Zoals we kunnen zien, zorgt Trump’s terugkeer als president voor grote zorgen bij Europese beleidsmakers.

Een mogelijke economische oorlog, het verzwakken van de NAVO, een mogelijke terugtrekking van de VS uit Oekraïne en een steeds nauwer vervlochten Europa en VS baren grote zorgen. Het feit dat de VS Europa niet langer als een militaire en politieke bondgenoot ziet, maar als een economische concurrent, zou catastrofaal zijn voor Europa.

Trump’s beleid vormt een directe bedreiging voor de Europese welvaart.

YAVUZ NUFEL’DEN 61’İNCİ YIL MADALYASI, CORENDON’UN GENÇ DEHASI ATACAN USLU’YA…

YAVUZ NUFEL’DEN 61’İNCİ YIL MADALYASI, CORENDON’UN GENÇ DEHASI ATACAN USLU’YA…

Corendon Otelleri’nin genç ve dinamik genel müdürü Atacan Uslu, aldığı madalyanın sorumluluğunu en iyi şekilde taşıyacağını vurgulayarak, “Bugün benim için unutulmaz bir gün olacak” dedi.

Corendon’un yaratıcı ailesinin genç üyesi olan Atacan, yalnızca Hollanda’daki otellerin değil, aynı zamanda Antil Adaları’ndaki Curaçao Oteli’nin de genel müdürlüğünü üstleniyor.

Törene tesadüfen şahitlik eden biri olarak, hem bu özel anı fotoğraflamak hem de haberini kaleme almak benim için bir onurdu.

(Yazının Hollandacası haberin altında)
(Nederlandse versie is onderaan van het nieuws)

İKİNCİ HABER

Afbeelding met buitenshuis, voertuig, persoon, Landvoertuig Automatisch gegenereerde beschrijving
HOLLANDA’DA VEFAT EDEN TÜRK KÖKENLİ İKİ POLİS İÇİN MUHTEŞEM BİR TÖREN YAPILDI.

İKİ MERHUMU YÜZLERCE POLİS VE HALK SON YOLCULUĞA UĞURLADI. (En altta)

Afbeelding met tekst, overdekt, muur, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’dan özel kareler ve anlatım:

Hollanda’da kalemi, sahnesi ve diliyle adeta bir ekol haline gelen şair-yazar Yavuz Nufel, topluma yaptığı katkılarla tanınan bir isim. İki hafta önce Rotterdam’ın Vlaardingen banliyösünde gerçekleştirdiği 600 kişilik muhteşem gösterisinde, toplum için önemli hizmetlerde bulunmuş 59 kişiye madalya takdim etmişti. Ancak, listede yer alan 60’ıncı kişi, Corendon’un kurucularından Atilay Uslu, o sırada Curaçao’da bulunduğu için madalyasını alamamıştı.

Afbeelding met Menselijk gezicht, kleding, person, tekst Automatisch gegenereerde beschrijving

Yapılan görüşmelerin ardından Atilay Uslu, madalyasının oğlu Atacan’a takdim edilmesini rica etti. Bu isteği geri çevirmeyen Yavuz Nufel, yola koyularak Corendon Oteli’ne geldi.

İşin ilginç yanı, ben de o gün sigortacı ve iş insanı Ethem Emre ile Corendon Otel’de buluşmuştum. Görüşmemiz sırasında salona giren Yavuz Nufel’i fark ettik. “Hayırdır, burada ne işin var?” diye sorduğumda, gülümseyerek yanıt verdi:

“Sorma abi, Atilay Bey’in madalyasını bir türlü teslim edememiştim. Şimdi bunu oğlu Atacan’a vermek için buradayım. Ama yolda gelirken düşündüm ki, Atacan gibi büyük bir gelecek vadeden biri, 61’inci yılda, 61’inci madalyayı hak ediyor. Yerinde bir karar değil mi?”

Yavuz Nufel’in bu kararı kesinlikle isabetliydi. Zira, Hollanda’daki üç Corendon Otel’in genel müdürlüğünü başarıyla sürdüren Atacan Uslu, şimdi de Curaçao’daki otelin yönetimini de üstlenmişti. Kendisi, Amsterdam’daki Kolej Oteli’ni restore ederek ona 5 yıldızlı statü kazandıran isim olarak da tanınıyor.

CORENDON AİLESİ: SANAT, KÜLTÜR VE BAŞARININ İZİNDE

Afbeelding met persoon, poseren Automatisch gegenereerde beschrijving

Corendon’un kurucusu Atilay Uslu ve ailesi, yalnızca turizm ve işletmecilik alanında değil, aynı zamanda sanat ve kültür sahasında da büyük başarılara imza atmış bir aile. Örneğin, büyük kız kardeş Meral Uslu, senarist ve yönetmen olarak pek çok değerli yapımda yer aldı. Diğer bir kız kardeş olan Günay Uslu ise akademik kariyeriyle göz kamaştırıyor.

Günay Uslu’nun eğitim geçmişine bakıldığında, onun tam anlamıyla bir bilgi ve öğrenme sevdalısı olduğu görülüyor. 1982-1985 yıllarında lise eğitimini tamamladıktan sonra, 1993 yılında Amsterdam Yüksekokulu’nda tarih öğretmenliği okumaya başladı. Ardından, 1996’da Amsterdam Üniversitesi’nde Hollanda Hukuku eğitimi aldı ve bu alanda diplomasını kazandı. 1997-2001 yılları arasında Amsterdam Üniversitesi’nde Kültür Bilimleri tahsilini tamamladı ve daha sonra Avrupa Kültür Tarihi üzerine çalışmalar yaptı.

Osmanlı tarihine duyduğu ilgi nedeniyle bir dönem Türkiye’ye giderek Osmanlı tarihi eğitimi de alan Günay Uslu, bireysel çabalarıyla Osmanlıca öğrenerek 2014 yılında “Osmanlı İmparatorluğu’nda Kültür Politikaları” konulu doktora tezini tamamladı. Bu çalışmasıyla Amsterdam Üniversitesi’nden doktor unvanı aldı.

*Bugün, Günay Uslu şu önemli görevlerde bulunuyor:
*Amsterdam Üniversitesi’nde Kültür ve Tarih Araştırmacısı
*Amsterdam Eye Film Müzesi Konseyi Başkanı
*Lahey’deki Maurits Müzesi Danışma Kurulu Üyesi
*Rembrandt Derneği Danışma Kurulu Üyesi
*Leiden Üniversitesi’nde Hoşgörü Kürsüsü ve Allard Pierson Müzesi Danışma Kurulu Üyesi
*NIOD Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

Bunların yanı sıra, bir önceki Hollanda hükümetinde Kültür ve Eğitim’den sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapmış olan Günay Uslu, ağabeyi Atilay Uslu’nun iş yoğunluğu nedeniyle Corendon’un başına geçmek zorunda kalmış ve bakanlıktan istifa etmişti.

İşte, Atacan Uslu da böyle güçlü ve vizyoner bir ailenin üyesi olarak büyük sorumluluklar üstleniyor ve kendi başarısına başarı katıyor.

Türk iş gücünün Hollanda’ya göçünün 60’ıncı yılı nedeniyle verilen madalyaların 61’incisini almaya hak kazanan Atacan Uslu’nun ödül anını fotoğraflamak da bana nasip oldu.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, person Automatisch gegenereerde beschrijvingFotoğrafta, Yavuz Nufel’in 61’inci madalyayı Atacan’a takdim ettiği an (soldaki kare) ve madalyasıyla poz veren Atacan (sağdaki kare) yer alıyor.

Atacan Uslu, aldığı madalyanın sorumluluğunu en iyi şekilde taşıyacağını vurgulayarak, “Bugün benim için unutulmaz bir gün olacak” dedi.

                                              *************************

YAVUZ NUFEL REIKT DE 61STE JAARMEDAILLE UIT AAN CORENDON’S JONGE GENIE ATACAN USLU…

De jonge en dynamische algemeen directeur van Corendon Hotels, Atacan Uslu, benadrukte dat hij de verantwoordelijkheid van de ontvangen medaille op de beste manier zal dragen en zei: “Vandaag wordt een onvergetelijke dag voor mij.”

Als jong lid van de creatieve Corendon-familie is Atacan niet alleen de algemeen directeur van de hotels in Nederland, maar ook van het Curaçao Hotel op de Antillen.

Als toevallige getuige van de ceremonie was het voor mij een eer om zowel dit speciale moment vast te leggen als er verslag van te doen.

Afbeelding met tekst, overdekt, muur, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving
Speciale beelden en verslag van İlhan KARAÇAY:

Dichter en schrijver Yavuz Nufel, die in Nederland met zijn pen, podium en taal een ware school vormt, is bekend om zijn bijdragen aan de samenleving. Twee weken geleden reikte hij tijdens zijn spectaculaire show voor 600 mensen in de Rotterdamse voorstad Vlaardingen medailles uit aan 59 personen die belangrijke diensten voor de samenleving hebben verleend. Echter, de 60e persoon op de lijst, Atilay Uslu, een van de oprichters van Corendon, kon zijn medaille niet in ontvangst nemen omdat hij op dat moment in Curaçao was.

Afbeelding met Menselijk gezicht, kleding, person, tekst Automatisch gegenereerde beschrijving

Na overleg verzocht Atilay Uslu dat zijn medaille aan zijn zoon Atacan zou worden uitgereikt. Yavuz Nufel wees dit verzoek niet af en begaf zich naar het Corendon Hotel.

Het toeval wilde dat ik die dag in het Corendon Hotel een afspraak had met verzekeraar en zakenman Ethem Emre. Tijdens onze bijeenkomst zagen we Yavuz Nufel de zaal binnenkomen. Toen ik vroeg: “Wat doe jij hier?”, antwoordde hij glimlachend:

“Vraag het niet, broer, ik kon de medaille van meneer Atilay maar niet overhandigen. Nu ben ik hier om deze aan zijn zoon Atacan te geven. Maar onderweg bedacht ik dat iemand zoals Atacan, die een grote toekomst voor zich heeft, de 61ste medaille verdient in het 61ste jaar. Een passende beslissing, toch?”

De beslissing van Yavuz Nufel was absoluut terecht. Atacan Uslu, die met succes de algemene directie van drie Corendon Hotels in Nederland leidt, heeft nu ook de leiding over het hotel in Curaçao op zich genomen. Hij staat tevens bekend als de persoon die het College Hotel in Amsterdam heeft gerenoveerd en de vijfsterrenstatus heeft gegeven.

CORENDON-FAMILIE: IN HET SPOOR VAN KUNST, CULTUUR EN SUCCES

Afbeelding met persoon, poseren Automatisch gegenereerde beschrijving

De oprichter van Corendon, Atilay Uslu, en zijn familie hebben niet alleen in de toerisme- en horecasector, maar ook op het gebied van kunst en cultuur grote successen behaald. Zo heeft de oudste zus, Meral Uslu, als scenarioschrijver en regisseur aan veel waardevolle producties meegewerkt. Een andere zus, Günay Uslu, blinkt uit in haar academische carrière.

Wanneer we kijken naar de academische achtergrond van Günay Uslu, zien we dat zij een ware liefhebber van kennis en leren is. Na haar middelbare schoolopleiding tussen 1982 en 1985 begon ze in 1993 aan de lerarenopleiding geschiedenis aan de Hogeschool van Amsterdam. In 1996 behaalde ze haar diploma Nederlands Recht aan de Universiteit van Amsterdam. Tussen 1997 en 2001 studeerde ze Cultuurwetenschappen aan dezelfde universiteit en later specialiseerde ze zich in de Europese Cultuurgeschiedenis.

Door haar interesse in de Ottomaanse geschiedenis reisde Günay Uslu enige tijd naar Turkije om zich hierin verder te verdiepen en leerde zij op eigen kracht Ottomaans. In 2014 voltooide ze haar proefschrift getiteld “Cultuurbeleid in het Ottomaanse Rijk” en behaalde zij haar doctorstitel aan de Universiteit van Amsterdam.

Vandaag de dag bekleedt Günay Uslu de volgende belangrijke functies:

*Onderzoeker in Cultuur en Geschiedenis aan de Universiteit van Amsterdam
*Voorzitter van de Raad van het Eye Film Museum in Amsterdam
*Lid van de Adviesraad van het Mauritshuis in Den Haag
*Lid van de Adviesraad van de Rembrandt Vereniging
*Lid van de Leerstoel Tolerantie en de Adviesraad van het Allard Pierson Museum aan de Universiteit Leiden
*Bestuurslid van de NIOD Stichting

Daarnaast was Günay Uslu in de vorige Nederlandse regering Staatssecretaris voor Cultuur en Onderwijs. Zij moest echter haar functie neerleggen om vanwege de drukke werkzaamheden van haar broer Atilay Uslu de leiding over Corendon op zich te nemen.

Ook Atacan Uslu, als lid van zo’n sterke en visionaire familie, draagt grote verantwoordelijkheden en voegt steeds meer successen toe aan zijn carrière.

Als ontvanger van de 61ste medaille, die werd uitgereikt ter gelegenheid van het 60-jarig bestaan van de Turkse arbeidsmigratie naar Nederland, was ik vereerd om dit bijzondere moment vast te leggen.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Op de foto is te zien hoe Yavuz Nufel de 61ste medaille overhandigt aan Atacan (linkerkader) en Atacan poseert met zijn medaille (rechterkader).

Atacan Uslu benadrukte dat hij de verantwoordelijkheid van de ontvangen medaille op de beste manier zal dragen en zei: “Vandaag wordt een onvergetelijke dag voor mij.”

                                                     **********************

Afbeelding met persoon, buitenshuis, kleding, voertuig Automatisch gegenereerde beschrijving

HOLLANDA’DA VEFAT EDEN TÜRK KÖKENLİ İKİ POLİS İÇİN MUHTEŞEM BİR TÖREN YAPILDI.

İKİ MERHUMU YÜZLERCE POLİS VE HALK SON
Y
OLCULUĞA UĞURLADI.

“In Nederland werd een prachtige ceremonie gehouden voor twee politieagenten van Turkse afkomst die zijn overleden.”
“Honderden agenten en burgers namen afscheid van de twee overledenen.”

Konuyla ilgili olarak daha önce yayınladım haber:
(Eerder gepubliceerd nieuws over dit onderwerp:)

HOLLANDA’DA İKİ TÜRK KÖKENLİ POLİSİN ÖLÜMÜ ÜZÜNTÜ YARATTI

Aynı karakolda görevli Yusuf Öztaş ve Necdet Tuluk’un 24 saat ara ile ölümünden sonra bayraklar yarıya indi.

Meslektaşları, öleceği bilinen Yusuf Öztaş’ın ailesini görebilmesi için, Türkiye seyahatini bir yardım kampanyası ile gerçekleştirmişti.

(Haberin Hollandacası en altta. Nederlandse versie is onderaan)

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’ın haberi

ENSCHEDE,- Hollanda’nın, Almanya’ya sınır olan Enschede kentinde aynı karakolda görev yapan iki Türk kökenli’nin 24 saat ara ile vefatları büyük üzüntü yarattı.
Geçtiğimiz Cuma günü 59 yaşındaki Necdet Tuluk’un ölüm haberinden 24 saat geçmeden, 51 yaşındaki Yusuf Öztaş’ın ölüm haberi geldi.
Meslektaşlarını çok üzen bu ölümler nedeniyle polis teşkilatındaki bayraklar yarıya indirildi.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Necdet Tuluk, Enschede’de polislik kariyerine sokak devriye memuru olarak başladı. Twente bölgesinde farklı görevlerde bulundu ve bir süre Zwolle’de çalıştı. Son yıllarda ise Enschede’de, temel ekipte mahalle operasyon uzmanı olarak görev yapıyordu. Birkaç hafta önce ciddi bir hastalığa yakalandığını öğrendi. Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanmış olan Tuluk, kısa süren hastalığın ardından vefat etti.

Meslektaşları Tuluk için, “Teşkilatına ve topluma duyduğu samimi bağlılık onu özel kılan özelliklerden biriydi. Harika bir bağlantı kurma yeteneği vardı. İnsanları bir araya getirmek, bilgi paylaşmak ve başkaları için fırsatlar yaratmak onun hayatındaki en önemli şeylerden biriydi.” diyorlar.

Afbeelding met persoon, boom, buitenshuis, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Meslektaşları tarafından “kalbi polislik için atan bir adam” olarak tanımlanan Yusuf Oztas da, bir süre önce ağır bir hastalığa yakalandığını öğrendi. Amansız hastalıktan kurtulamayarak vefat eden Öztaş için arkadaşları şu bildiriyi yayınladılar:

Afbeelding met persoon, kleding, person, vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

“ Bu sabah, büyük bir üzüntüyle meslektaşımız Yusuf Öztaş’ın gece yarısından kısa bir süre önce hayatını kaybettiğini öğrendik. Yusuf Öztaş, Enschede’deki temel polis ekibimizde mahalle polisi olarak görev yapıyordu ve sadece 51 yaşındaydı.

Bir süre önce Yusuf’a ciddi bir hastalık teşhisi konmuştu. Hastalığı süresince mücadeleci bir ruh sergiledi ve asla pes etmek istemedi. Her zaman olumlu bir bakış açısına sahipti ve geleceğe umutla bakıyordu.

Yusuf, tam anlamıyla kalpten bir polis memuruydu. Her zaman Enschede’deki mahallesi ve sakinleri için hazırdı, aynı zamanda meslektaşları için de. Ona bir konuda yardım için başvurduğunuzda asla geri çevirmezdi. Başkaları hakkında kötü konuştuğunu hiç duymadık. İnsanların içindeki iyiliği görme yeteneğine sahipti ve çevresindeki herkese samimi bir ilgi gösterirdi.

Nezaketi ve yardımseverliği onu hepimiz için özel kılıyordu. Bu, Yusuf’un 50. yaş gününde de açıkça görülmüştü. O gün, iş arkadaşları, ailesi, tanıdıkları ve mahalledeki iş birlikçileri onun için mahalle merkezinde bir onur geçidi oluşturmuştu. Bu, onun mahallesine ve insanlarına nasıl bağlı olduğunu ve nasıl takdir edildiğini gösteren anlamlı bir jestti. Aynı şekilde, geçen yıl hastalığı duyulduğunda, yakın meslektaşları onun için bir bağış kampanyası başlatmıştı.

Düşüncelerimiz eşi, çocukları, ailesi ve sevdikleriyle. Bu zor zamanda onlara güç ve sabır diliyoruz.
Yusuf’u çok özleyeceğiz, onu asla unutmayacağız.”

Afbeelding met persoon, kleding, groep, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

YUSUF İÇİN YARDIM KAMPANYASI YAPILMIŞTI

Yusuf, ailesiyle birlikte son bir kez Türkiye’ye gitme hayalinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Ancak, polisin ‘Mavi Aile’ olarak adlandırdığı bir oluşum, onu yalnız bırakmadı.

Meslektaşları Erna de Witte ve Niels Euren, gizlice bir bağış kampanyası düzenledi. Bir polis memuru şöyle dedi: “Yusuf için bir sonraki yılın gelip gelmeyeceği belli değil, bu yüzden hemen harekete geçtik.”

Yusuf’un savaşçı ruhunu bilen arkadaşları, ona destek olmanın tam zamanı olduğunu düşündüler. Türkiye’de iki kemoterapi tedavisi görmüş ve bu tedaviler sayesinde acıları bir nebze olsun hafiflemişti. Ancak yolculuğun hemen yapılması gerektiği açıktı.

Onun ne kadar sevildiğini gösteren bir gelişme daha yaşandı: Kısa sürede 7.000 Euro’dan fazla bağış toplandı. Bu para, Yusuf ve ailesinin güzel anılar biriktirebileceği bir tatil yapmasını sağlayacak. Meslektaşı Erna de Witte, “Bu onun için yeterli bir miktar,” dedi.

Yusuf’a yardım haberi şöyle verilmişti: Polis merkezine kahve içmek için davet edilen Yusuf, bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştı. İçeri girdiğinde çok sayıda meslektaşını ve iki haftalık torunu da dahil olmak üzere ailesini görünce şaşkınlığı daha da arttı.
Ama en büyük sürpriz, meslektaşları Erna de Witte ve Niels Euren’in ona seyahat çeki vermesiyle yaşandı. Bu, onun için unutulmaz bir an oldu.
Yusuf’a yalnızca meslektaşları değil, çalıştığı mahallenin sakinleri de destek oldu. Enschede Belediyesi çalışanları, mahalle koçları, Alifa sosyal yardım kuruluşu, Mahalle Konseyi, yerel işletmeler ve alışveriş merkezinin güvenlik görevlileri de bağış yaptı.
Bu, Yusuf’un ne kadar sevildiğini gösteren en büyük kanıtlardan biriydi. O, her zaman başkalarına yardım eden bir polis olarak tanınıyordu.
Duygularını dile getiren Yusuf, bağışların en iyi şekilde değerlendirileceğini söyledi ve mücadeleye devam edeceğini belirtti: “Böyle meslektaşlara sahip olduğum için çok mutluyum!”

Afbeelding met persoon, kleding, vrouw, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Yusuf’a yalnızca meslektaşları değil, çalıştığı mahallenin sakinleri de destek oldu. Enschede Belediyesi çalışanları, mahalle koçları, Alifa sosyal yardım kuruluşu, Mahalle Konseyi, yerel işletmeler ve alışveriş merkezinin güvenlik görevlileri de bağış yaptı.

Bu, Yusuf’un ne kadar sevildiğini gösteren en büyük kanıtlardan biriydi. O, her zaman başkalarına yardım eden bir polis olarak tanınıyordu.

Duygularını dile getiren Yusuf, bağışların en iyi şekilde değerlendirileceğini söyledi ve mücadeleye devam edeceğini belirtmişti: “Böyle meslektaşlara sahip olduğum için çok mutluyum!”

TWEE POLITIEAGENTEN VAN TURKSE AFKOMST OVERLEDEN IN NEDERLAND: GROOT VERDRIET

Na het overlijden van Yusuf Öztaş en Necdet Tuluk, die in hetzelfde politiebureau werkten, binnen 24 uur na elkaar, werden de vlaggen halfstok gehangen.

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’s reportage

ENSCHEDE,- In de Nederlandse stad Enschede, grenzend aan Duitsland, heeft het overlijden van twee politieagenten van Turkse afkomst binnen 24 uur veel verdriet veroorzaakt. Afgelopen vrijdag overleed de 59-jarige Necdet Tuluk en slechts 24 uur later werd het overlijden van de 51-jarige Yusuf Öztaş bekendgemaakt. Door deze tragische gebeurtenissen werden de vlaggen op het politiebureau halfstok gehangen.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Necdet Tuluk begon zijn politieloopbaan als straatpatrouilleagent in Enschede. Hij werkte in verschillende functies in de regio Twente en was enige tijd werkzaam in Zwolle. In de laatste jaren werkte hij als wijkoperatiespecialist binnen het basisteam in Enschede. Een paar weken geleden werd bij hem een ernstige ziekte vastgesteld. Omdat de ziekte ongeneeslijk bleek te zijn, overleed Tuluk na een korte periode van ziekte.

Zijn collega’s omschrijven hem als een toegewijde agent met een sterke betrokkenheid bij zowel het korps als de samenleving. “Hij had een groot talent om mensen te verbinden, informatie te delen en kansen voor anderen te creëren. Dat was het belangrijkste in zijn leven.”

Afbeelding met persoon, boom, buitenshuis, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Ook Yusuf Öztaş, door zijn collega’s omschreven als “een man wiens hart klopte voor het politiewerk”, werd een tijdje geleden gediagnosticeerd met een ernstige ziekte. Ondanks zijn vechtlust kon hij de ziekte niet overwinnen en overleed hij. Zijn collega’s brachten de volgende verklaring uit:

Afbeelding met persoon, kleding, person, vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

“We zijn diep bedroefd om het overlijden van onze collega Yusuf Öztaş, die kort na middernacht is overleden. Yusuf was wijkagent bij ons basisteam in Enschede en slechts 51 jaar oud.

Enkele maanden geleden werd bij hem een ernstige ziekte vastgesteld. Tijdens zijn ziekteperiode bleef hij vechten en wilde hij nooit opgeven. Hij bleef altijd positief en keek hoopvol naar de toekomst. Yusuf was een agent met een groot hart. Hij stond altijd klaar voor zijn wijk en bewoners, maar ook voor zijn collega’s. Wanneer je hem om hulp vroeg, zei hij nooit nee. We hebben hem nooit slecht over anderen horen spreken. Hij had de gave om het goede in mensen te zien en toonde altijd oprechte interesse in iedereen om hem heen.

Zijn vriendelijkheid en behulpzaamheid maakten hem speciaal voor ons allemaal. Dit bleek ook op zijn 50e verjaardag, toen collega’s, familie, bekenden en samenwerkingspartners uit de wijk een erehaag voor hem vormden. Dit gebaar toonde hoezeer hij gewaardeerd werd en hoe verbonden hij was met zijn wijk en de mensen daar. Eveneens, toen vorig jaar bekend werd dat hij ziek was, startten zijn naaste collega’s een inzamelingsactie voor hem.

Onze gedachten zijn bij zijn vrouw, kinderen, familie en dierbaren. We wensen hen veel kracht en geduld in deze moeilijke tijd. We zullen Yusuf enorm missen en hem nooit vergeten.”

Afbeelding met persoon, kleding, groep, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Inzamelingsactie voor Yusuf

Yusuf moest zijn droom om nog één keer met zijn familie naar Turkije te reizen opgeven. Maar de politieorganisatie, die zichzelf de ‘Blauwe Familie’ noemt, liet hem niet in de steek.

Collega’s Erna de Witte en Niels Euren organiseerden in het geheim een inzamelingsactie. Een politieagent zei: “Het was onzeker of Yusuf nog een volgend jaar zou halen, dus we moesten snel handelen.”

Zijn vrienden, die wisten hoe strijdlustig Yusuf was, vonden het belangrijk om hem juist op dat moment te steunen. In Turkije onderging hij twee chemobehandelingen, die zijn pijn enigszins verlichtten. Maar het was duidelijk dat de reis onmiddellijk moest plaatsvinden.

Een ander teken van hoe geliefd Yusuf was: binnen korte tijd werd meer dan €7.000 ingezameld. Dit bedrag stelde hem en zijn familie in staat om mooie herinneringen te maken tijdens een vakantie. Zijn collega Erna de Witte zei: “Dit bedrag is genoeg voor hem.”

De verrassing werd op een bijzondere manier aan Yusuf bekendgemaakt. Hij was uitgenodigd voor een kop koffie op het politiebureau, maar begon argwaan te krijgen. Toen hij binnenkwam en daar veel collega’s en zijn familie, inclusief zijn twee weken oude kleinkind, zag, werd zijn verrassing nog groter.

Maar het grootste moment kwam toen zijn collega’s Erna de Witte en Niels Euren hem een reischeque overhandigden. Dit was een onvergetelijk moment voor hem.

Afbeelding met persoon, kleding, vrouw, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Niet alleen zijn collega’s, maar ook de bewoners uit de wijk waarin hij werkte, steunden Yusuf. Medewerkers van de gemeente Enschede, wijkcoaches, de welzijnsorganisatie Alifa, de Wijkraad, lokale ondernemers en beveiligers van het winkelcentrum droegen bij aan de inzamelingsactie.

Dit was een van de grootste bewijzen van hoe geliefd Yusuf was. Hij stond bekend als een agent die altijd klaarstond om anderen te helpen.

Yusuf sprak zijn gevoelens uit en beloofde dat de donaties goed besteed zouden worden. Hij zei strijdvaardig: “Ik ben zo blij dat ik zulke collega’s heb!”

 

KUZEY HOLLANDA EMNiYET GENEL MÜDÜRÜ HAMİT KARAKUŞ: KIRŞEHİR’DEN HOLLANDA’YA UZANAN BAŞARI HİKÂYESİ

KUZEY HOLLANDA EMNiYET GENEL MÜDÜRÜ HAMİT KARAKUŞ: KIRŞEHİR’DEN HOLLANDA’YA UZANAN BAŞARI HİKÂYESİ

Kırşehir’den Hollanda’ya göç eden ve yıllar içinde polislikten senatörlüğe, belediye başkan yardımcılığından emniyet genel müdürlüğüne kadar birçok önemli göreve gelen Hamit Karakuş, başarı dolu kariyeriyle dikkat çekiyor.

Göçmen bir ailenin ferdi olarak başladığı hayat yolculuğunda elde ettiği bu önemli unvanlarla Hollanda’da hem Türk toplumu hem de yerel halk için bir ilham kaynağı olan Karakuş, düzenlediği basın toplantısında tecrübelerini ve geleceğe dair vizyonunu paylaştı.

Haarlem’deki basın toplantısında, polis ile halkın bütünleşmesi ve Türk gençlerinin polis teşkilatına katılım perspektifi ele alındı.

(Haberin Hollandacası en altta. Nederlandse versie van het bericht is onderaan.)

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY yazdı:

Hollanda’da çeşitli rütbeler ile topluma hizmet etmeye devam eden Hamit Karakuş, son olarak kazandığı ‘Kuzey Hollanda Emniyet Genel Müdürü’ sıfatı ile bir basın toplantısı düzenledi.
Haarlem’deki polis merkezinde düzenlenen öğle yemekli basın toplantısı konusuna girmeden önce, Kırşehir’den Hollanda’ya uzanan başarı hikâyesine değinmek istiyorum.

Sadece Hollanda’da değil, tüm Avrupa’da, ‘Türkler uyum sağlayamıyor’ iddiasını savuran bilgisizlere tokat gibi cevap:
Bu güne kadar Hollanda’ya, 20 milletvekili, 2 senatör, 15 İl Genel Meclisi Üyesi, 500’ü aşkın Belediye Meclis Üyesi, Devlet Daireleri ve Holdinglerde onlarca üst düzey yönetici ve yüzlerce doktor, avukat, mühendis, yüzlerce işadamı ve binlerce esnaf kazandırdık.

Kırşehir’de doğup, Rotterdam kentinin Steenwijk semtinde yaşamını sürdüren, 1988’de Gelderland Polis Okulu’ndan mezun ilk Türk olan Karakuş, 10 yıl polislik yaptıktan sonra atıldığı siyasette debir ilki başardı. İşçi Partisi’nden (PvdA) siyasete giren Karakuş’un yeteneğini fark eden parti yöneticileri, O’nu Rotterdam İl Başkan Yardımcısı yaptılar. Karakuş daha sonra Rotterdam Belediye Meclis üyesi, ardından da Belediye Başkan Yardımcısı oldu.

Afbeelding met kleding, persoon, pak, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Karakuş, 2006-2014 yıllarında tam sekiz yıl Konut Yapı Geliştirme ve Ekonomi’den sorumlu Belediye Başkan Yardımcılığı yaptı. Kendi gözetiminde yapılan ‘Pazar Yeri’,
‘de Rotterdam’, ‘Crooswijk’, ‘Timmerhuis’
gibi projelerden başka, Katendrecht bölgesinin modernleştirilmesi ile göze giren Karakuş, ‘Lokoburgemeester’ sıfatı ile, Belediye Başkanı’nın olmadığı zamanlarda Başkanlık koltuğuna oturuyordu.

Afbeelding met kleding, persoon, overdekt, meubels Automatisch gegenereerde beschrijving

Yapılan seçimlerde senatoya giremeyen Karakuş yedek üyelikte beklerken, kendi partisinden Jopie Nooren önceki gün görevi bırakınca asil üyeliğe geçti. Karakuş, daha önce aynı ünvanı kazanmış olan Düzgün Yıldırım’dan sonra, ‘Türk asıllı ikinci Senatör’ olmayı başarmış oldu.

… VE EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ:

Karakuş, Eylül 2023’te Kuzey Hollanda Emniyet Genel Müdürü olarak atandığı görevine başladığı zaman bir ilke daha imza atmış aldu. Karakuş, “Heyecanlı ve mutluyum. Artık yeni görevime başladım. Toplumun huzuru ve güvenliği için ne gerekiyorsa onu yapacağımdan emin olabilirsiniz” demişti.

                       BASIN TOPLANTISI

Afbeelding met persoon, kleding, overdekt, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Amsterdam, Haarlem, Zaandam, Alkmaar ve Schiphol Havalimanı olmak üzere, Kuzey Hollanda bölgesinin Emniyet Genel Müdürü olan Karakuş, Türk medya mensupları ile bir toplantı yapmanın çok yararlı olacağı düşüncesiyle, dünkü toplantıyı gerçekleştirdi.
4 bin polise liderlik yapmakta olan Karakuş, her zaman olduğu gibi, yine mütevazılığını sürdürüyor.

Afbeelding met tekst, kleding, persoon, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Emniyet Genel Müdürü Hamit Karakuş (solda) sokakta bir polis memuru ile…

Hamit Karakuşu’un, Genel müdür ünvanına veya makamına rağmen, sürekli olarak polis kıyafetini giymesi ve düşük rütbeli çalışanlarla senli benli konuşması, kendini onlardan ayrı görmemesi, sahada bulunmayı ve doğrudan çalışanlarıyla iletişim kurmayı tercih etmesi, hiyerarşiyi katı kurallar bütünü olarak görmeyip, daha esnek bir yönetim tarzı benimsemiş olması, çalışanların motivasyonunu artırıyor ve onların kendilerini daha değerli hissetmelerini sağlıyor.

Afbeelding met kleding, persoon, tekst, person Automatisch gegenereerde beschrijvingHaarlem’deki basın toplantısına, Genel Müdür Hamit Karakuş’un yanında, yine bir Türk kökenli olan, Proje Lideri Ümit Aygün, İşe Alım ve Seçim Müdürü Jurgen Haringa, Medya ve Tanıtım Koordinatörü Roderick de Veen, İletişim Danışmanı Saskia Hinssen, Sosyal Medya Rejisörü Danielle Stecher eşlik ettiler.

Kuzey Hollanda Emniyet Genel Müdürü Hamit Karakuş, yaptığı konuşmada, bölgedeki güvenlik, medya ile ilişkiler ve halkın polisle olan bağını güçlendirme üzerine yoğunlaştı.
Karakuş, bu çerçevede aşağıdaki konulara değindi:

*Halkın polise olan güvenini artırmaya yönelik projeler
*Azınlık gruplar ve göçmen topluluklarla ilişkilerin iyileştirilmesi
*Polis teşkilatının daha şeffaf ve erişilebilir hale getirilmesi
*Organize suç örgütlerine yönelik çalışmalar
*Uyuşturucu ve çete suçlarıyla mücadele
*Suç oranlarını düşürmek için yeni güvenlik stratejileri
*Basın ile daha şeffaf ve etkili bir iş birliği kurma
*Medyada polis çalışmalarının doğru yansıtılması
*Kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları
*Polis teşkilatında yapay zeka ve büyük veri kullanımı
*Dijital suçlarla mücadele (siber güvenlik, internet üzerinden işlenen suçlar)
*Güvenlik kameraları ve akıllı şehir uygulamaları
*Gençlerin suça itilmesini önlemek için sosyal projeler
*Eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği
*Gençler için rehabilitasyon ve yönlendirme programları
*Aile içi şiddetle mücadele politikaları
*Kadın ve çocukları korumaya yönelik özel birimler
*Toplumsal farkındalığı artıracak projeler
*Diğer Avrupa ülkeleriyle güvenlik iş birlikleri
*Hollanda’daki yabancı topluluklarla daha iyi entegrasyon çalışmaları
*Sınır ötesi suçlarla mücadelede ortak operasyonlar

SİNEVİZYON GÖSTERİSİ

 Afbeelding met tekst, schermopname, persoon, Website Automatisch gegenereerde beschrijving

Karakuş’un konuşmasından sonra, sinevizyon gösterimi ile şu konulara değinildi:

Biz herkes için ve herkesin polisi olarak varız.
Polis teşkilatına olan güveni tüm vatandaşlar nezdinde artırmak istiyoruz.
Tüm vatandaşları, güvenlik ve kamu düzeni konularındaki çalışmalarımız hakkında objektif ve gerçekçi bir şekilde bilgilendirmek istiyoruz.
Vatandaşların fikir katkısına ihtiyacımız var, örneğin soruşturma çalışmalarımızda.
İşveren olarak, yeni meslektaşların çeşitlilik gösterdiği bir işe alım sürecini teşvik etmeyi hedefliyoruz.
Polise olan güveni güçlendirmek
Bölgedeki herkes için var olduğumuzu göstermek: çevrimiçi olarak da
Mesleğimiz gereği, Noord-Holland’daki güvenliği sağladığımızı göstermek
Bunu vatandaşlarla birlikte yapıyoruz: tanık çağrıları

7 GÜN 24 SAAT ULAŞILABİLİR
İki sözcü, bir danışman, bir koordinatör ve bir editör. (mesai saatleri içinde)
Sözcülük için nöbet hizmetleri.
Sözcülük, medya ilişkilerinin sürdürülmesi, basın bültenleri ve web hizmetleri.
Kriz durumlarında çevresel analiz.

BİZ MEDYACILARA SORULAR
Medya şirketleriniz için hangi medya haberleri ilginçtir ve bizim için, polis olarak, hangileri önemlidir?
İçerik stratejilerimizi (yeni) medya kullanımıyla nasıl güçlendirebiliriz?
İlişki kurmak için birbirimizden neye ihtiyacımız var?
Medya şirketiniz içeriklerin kendi kanallarında yayınlanması için hangi kriterleri uyguluyor?
Hedef kitlenize ulaşmamızı nasıl sağlayabiliriz?

Daha sonra diğer Türk kökenli müdür Ümit Aygün ve İşe Alım ve Seçim Müdürü Jurgen Haringa, çalışmaları hakkında bilgi verdiler. Medya ve Tanıtım Koordinatörü Roderick de Veen de, medya ile yapacakları ilişkiler hakkında bilgi verdi.

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving Toplantıdan sonra yukarıdaki ve aşağıdaki hatıra fotoğrafları çekildi.

Afbeelding met persoon, kleding, person, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving

              ***********************************

NOORD-HOLLAND POLITIECHEF HAMİT KARAKUŞ: EEN SUCCESVERHAAL VAN KIRŞEHİR NAAR NEDERLAND

Hamit Karakuş, die vanuit Kırşehir naar Nederland migreerde en in de loop der jaren verschillende prominente functies bekleedde – van politieagent tot senator, van loco-burgemeester tot politiechef – trekt de aandacht met zijn succesvolle carrière.

Als lid van een migrantenfamilie heeft Karakuş met zijn indrukwekkende titels niet alleen de Turkse gemeenschap in Nederland geïnspireerd, maar ook de lokale bevolking. Tijdens een persconferentie deelde hij zijn ervaringen en visie op de toekomst.

Tijdens de persconferentie in Haarlem werd de integratie tussen de politie en de samenleving besproken, evenals het perspectief op de deelname van Turkse jongeren aan het politiekorps.

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
Verslag door İlhan KARAÇAY:

Hamit Karakuş, die met verschillende rangen in Nederland de samenleving blijft dienen, hield onlangs een persconferentie nadat hij werd benoemd tot ‘Noord-Holland Politiechef’.

Voordat ik inga op de onderwerpen van de perslunch die werd gehouden in het politiebureau van Haarlem, wil ik eerst zijn succesverhaal belichten, dat reikt van Kırşehir tot Nederland.

Niet alleen in Nederland, maar in heel Europa is het antwoord op degenen die beweren dat ‘Turken zich niet kunnen integreren’ als een klap in het gezicht van onwetendheid:

Tot op heden heeft Nederland 20 Turkse Kamerleden, 2 senatoren, 15 leden van de Provinciale Staten, meer dan 500 gemeenteraadsleden, tientallen topmanagers in overheidsinstellingen en bedrijven, evenals honderden artsen, advocaten, ingenieurs, zakenmensen en duizenden ondernemers voortgebracht.

Geboren in Kırşehir en woonachtig in de wijk Steenwijk in Rotterdam, werd Karakuş in 1988 de eerste Turkse afgestudeerde van de Politieacademie in Gelderland. Na tien jaar als politieagent te hebben gewerkt, zette hij zijn eerste stap in de politiek.

Zijn talent werd snel opgemerkt door de bestuurders van de Partij van de Arbeid (PvdA), die hem benoemden tot vicevoorzitter van de partijafdeling Rotterdam. Vervolgens werd Karakuş gemeenteraadslid in Rotterdam en later loco-burgemeester.

Afbeelding met kleding, persoon, pak, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Tussen 2006 en 2014 was hij acht jaar lang verantwoordelijk voor de portefeuille Woningbouwontwikkeling en Economie als loco-burgemeester. Onder zijn supervisie werden projecten gerealiseerd zoals ‘Pazar Yeri’, ‘de Rotterdam’, ‘Crooswijk’ en ‘Timmerhuis’. Ook maakte hij naam met de modernisering van de wijk Katendrecht.

Dankzij zijn rol als ‘Lokoburgemeester’ nam Karakuş bij afwezigheid van de burgemeester diens taken tijdelijk over.

Afbeelding met kleding, persoon, overdekt, meubels Automatisch gegenereerde beschrijving

VIER JAAR NA DE VERKIEZINGEN: KARAKUŞ IN DE SENAAT

Vier jaar geleden slaagde Hamit Karakuş er niet in om een zetel in de Eerste Kamer te bemachtigen. Terwijl hij op de lijst als reserve stond, werd hij onlangs volwaardig lid nadat zijn partijgenoot Jopie Nooren haar functie neerlegde. Karakuş werd daarmee, na Düzgün Yıldırım, de tweede senator van Turkse afkomst in Nederland.

… EN DE AANSTELLING ALS POLITIECHEF

In september 2023 schreef Karakuş opnieuw geschiedenis door te worden benoemd tot Politiechef van Noord-Holland. Bij zijn aantreden verklaarde hij: “Ik ben enthousiast en gelukkig. Ik ben nu officieel begonnen met mijn nieuwe functie. U kunt ervan op aan dat ik alles zal doen wat nodig is voor de veiligheid en rust in onze samenleving.”

             DE PERSCONFERENTIE

Afbeelding met persoon, kleding, overdekt, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Als politiechef van Noord-Holland, die onder andere verantwoordelijk is voor Amsterdam, Haarlem, Zaandam, Alkmaar en Schiphol, vond Karakuş het belangrijk om in dialoog te gaan met de Turkse media. Daarom organiseerde hij gisteren een persbijeenkomst.

Afbeelding met tekst, kleding, persoon, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Directeur-generaal Veiligheid Hamit Karakuş (links) met een politieagent op straat…

Met leiding over 4.000 politieagenten blijft Karakuş ondanks zijn hoge functie een bescheiden leider. Zijn keuze om consequent in politie-uniform te verschijnen, openlijk en informeel te communiceren met medewerkers van lagere rangen, actief in het veld te blijven en direct contact te onderhouden met zijn teamleden, draagt bij aan een motiverende en waarderende werkomgeving. Hij ziet hiërarchie niet als een rigide systeem, maar als een flexibele managementstijl die de samenwerking en prestaties van zijn team ten goede komt.

Afbeelding met kleding, persoon, tekst, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Aan de persbijeenkomst in Haarlem namen, naast Politiechef Hamit Karakuş, ook de volgende personen deel: Ümit Aygün (Projectleider, van Turkse afkomst), Jurgen Haringa (Hoofd Werving en Selectie), Roderick de Veen (Coördinator Media en Public Relations), Saskia Hinssen (Communicatieadviseur), Danielle Stecher (Regisseur Sociale Media)

Tijdens zijn toespraak richtte Karakuş zich op de veiligheid in de regio, de relaties met de media en het versterken van de band tussen de politie en de samenleving.

Hij besprak onder andere de volgende onderwerpen:
Projecten om het vertrouwen van de burger in de politie te vergroten
Verbetering van de relaties met minderheidsgroepen en migrantengemeenschappen
Meer transparantie en toegankelijkheid van de politieorganisatie
Aanpak van georganiseerde misdaad
Bestrijding van drugshandel en bendecriminaliteit
Nieuwe veiligheidsstrategieën om de criminaliteitscijfers te verlagen
Transparante en effectieve samenwerking met de pers
Een juiste weergave van politieactiviteiten in de media
Bewustwordingscampagnes voor het publiek
Gebruik van kunstmatige intelligentie en big data binnen de politie
Bestrijding van digitale criminaliteit (cybersecurity en internetcriminaliteit)
Cameratoezicht en slimme stadstoepassingen
Sociale projecten ter voorkoming van jeugdcriminaliteit
Samenwerking met onderwijsinstellingen en maatschappelijke organisaties
Rehabilitatie- en begeleidingsprogramma’s voor jongeren
Beleidsmaatregelen tegen huiselijk geweld
Speciale eenheden ter bescherming van vrouwen en kinderen
Projecten ter bevordering van maatschappelijke bewustwording
Samenwerkingsverbanden op veiligheidsgebied met andere Europese landen
Betere integratie van buitenlandse gemeenschappen in Nederland
Internationale operaties tegen grensoverschrijdende misdaad

SINEVIZIE-PRESENTATIE
Afbeelding met tekst, schermopname, persoon, Website Automatisch gegenereerde beschrijving

Na de toespraak van Karakuş werd een videopresentatie getoond waarin verschillende thema’s verder werden toegelicht. In kort:

Wij zijn er voor iedereen en wij zijn de politie van iedereen.
Wij willen het vertrouwen in de politie onder alle burgers vergroten.
Wij willen alle burgers op een objectieve en realistische manier informeren over ons werk op het gebied van veiligheid en openbare orde.
Wij hebben de inbreng van burgers nodig, bijvoorbeeld bij onze opsporingsonderzoeken.
Als werkgever streven wij ernaar om een divers wervingsproces voor nieuwe collega’s te bevorderen.
Het vertrouwen in de politie versterken.
Laten zien dat wij er zijn voor iedereen in de regio – ook online.
Aantonen dat wij als politie bijdragen aan de veiligheid in Noord-Holland.
Dit doen wij samen met burgers: oproepen tot getuigenverklaringen.

24/7 BEREIKBAAR

Twee woordvoerders, één adviseur, één coördinator en één redacteur (binnen werktijden).
Piketdiensten voor woordvoering.
Woordvoering, onderhouden van mediarelaties, persberichten en webdiensten.
Omgevingsanalyse in crisissituaties.

VRAGEN AAN DE MEDIA

Welke nieuwsberichten zijn interessant voor uw mediabedrijf en welke zijn belangrijk voor ons als politie?
Hoe kunnen we onze contentstrategieën versterken door (nieuwe) media te gebruiken?
Wat hebben we van elkaar nodig om een sterke relatie op te bouwen?
Welke criteria hanteert uw mediabedrijf voor het publiceren van inhoud op uw kanalen?
Hoe kunnen wij ervoor zorgen dat wij onze doelgroepen effectief bereiken?

Daarna gaven Ümit Aygün, een andere manager van Turkse afkomst, en Jurgen Haringa, Hoofd Werving en Selectie, een toelichting over hun werkzaamheden. Roderick de Veen, Coördinator Media en Public Relations, gaf ook informatie over de toekomstige samenwerking met de media.

Afbeelding met persoon, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

Na de bijeenkomst werden bovenstaande en onderstaande herinneringsfoto’s gemaakt.

Afbeelding met persoon, kleding, person, glimlach Automatisch gegenereerde beschrijving

HOLLANDA’DA İKİ TÜRK KÖKENLİ POLİSİN ÖLÜMÜ ÜZÜNTÜ YARATTI

HOLLANDA’DA İKİ TÜRK KÖKENLİ POLİSİN ÖLÜMÜ ÜZÜNTÜ YARATTI

Aynı karakolda görevli Yusuf Öztaş ve Necdet Tuluk’un 24 saat ara ile ölümünden sonra bayraklar yarıya indi.

Meslektaşları, öleceği bilinen Yusuf Öztaş’ın ailesini görebilmesi için, Türkiye seyahatini bir yardım kampanyası ile gerçekleştirmişti.

(Haberin Hollandacası en altta. Nederlandse versie is onderaan)

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’ın haberi

ENSCHEDE,- Hollanda’nın, Almanya’ya sınır olan Enschede kentinde aynı karakolda görev yapan iki Türk kökenli’nin 24 saat ara ile vefatları büyük üzüntü yarattı.
Geçtiğimiz Cuma günü 59 yaşındaki Necdet Tuluk’un ölüm haberinden 24 saat geçmeden, 51 yaşındaki Yusuf Öztaş’ın ölüm haberi geldi.
Meslektaşlarını çok üzen bu ölümler nedeniyle polis teşkilatındaki bayraklar yarıya indirildi.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving
Necdet Tuluk, Enschede’de polislik kariyerine sokak devriye memuru olarak başladı. Twente bölgesinde farklı görevlerde bulundu ve bir süre Zwolle’de çalıştı. Son yıllarda ise Enschede’de, temel ekipte mahalle operasyon uzmanı olarak görev yapıyordu. Birkaç hafta önce ciddi bir hastalığa yakalandığını öğrendi. Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanmış olan Tuluk, kısa süren hastalığın ardından vefat etti.

Meslektaşları Tuluk için, “Teşkilatına ve topluma duyduğu samimi bağlılık onu özel kılan özelliklerden biriydi. Harika bir bağlantı kurma yeteneği vardı. İnsanları bir araya getirmek, bilgi paylaşmak ve başkaları için fırsatlar yaratmak onun hayatındaki en önemli şeylerden biriydi.” diyorlar.

Afbeelding met persoon, boom, buitenshuis, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Meslektaşları tarafından “kalbi polislik için atan bir adam” olarak tanımlanan Yusuf Öztas da, bir süre önce ağır bir hastalığa yakalandığını öğrendi. Amansız hastalıktan kurtulamayarak vefat eden Öztaş için arkadaşları şu bildiriyi yayınladılar:

Afbeelding met persoon, kleding, person, vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

“ Bu sabah, büyük bir üzüntüyle meslektaşımız Yusuf Öztaş’ın gece yarısından kısa bir süre önce hayatını kaybettiğini öğrendik. Yusuf Öztaş, Enschede’deki temel polis ekibimizde mahalle polisi olarak görev yapıyordu ve sadece 51 yaşındaydı.
Bir süre önce Yusuf’a ciddi bir hastalık teşhisi konmuştu. Hastalığı süresince mücadeleci bir ruh sergiledi ve asla pes etmek istemedi. Her zaman olumlu bir bakış açısına sahipti ve geleceğe umutla bakıyordu.
Yusuf, tam anlamıyla kalpten bir polis memuruydu. Her zaman Enschede’deki mahallesi ve sakinleri için hazırdı, aynı zamanda meslektaşları için de. Ona bir konuda yardım için başvurduğunuzda asla geri çevirmezdi. Başkaları hakkında kötü konuştuğunu hiç duymadık. İnsanların içindeki iyiliği görme yeteneğine sahipti ve çevresindeki herkese samimi bir ilgi gösterirdi.
Nezaketi ve yardımseverliği onu hepimiz için özel kılıyordu. Bu, Yusuf’un 50. yaş gününde de açıkça görülmüştü. O gün, iş arkadaşları, ailesi, tanıdıkları ve mahalledeki iş birlikçileri onun için mahalle merkezinde bir onur geçidi oluşturmuştu. Bu, onun mahallesine ve insanlarına nasıl bağlı olduğunu ve nasıl takdir edildiğini gösteren anlamlı bir jestti. Aynı şekilde, geçen yıl hastalığı duyulduğunda, yakın meslektaşları onun için bir bağış kampanyası başlatmıştı.
Düşüncelerimiz eşi, çocukları, ailesi ve sevdikleriyle. Bu zor zamanda onlara güç ve sabır diliyoruz.
Yusuf’u çok özleyeceğiz, onu asla unutmayacağız.”

Afbeelding met persoon, kleding, groep, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

YUSUF İÇİN YARDIM KAMPANYASI YAPILMIŞTI

Yusuf, ailesiyle birlikte son bir kez Türkiye’ye gitme hayalinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Ancak, polisin ‘Mavi Aile’ olarak adlandırdığı bir oluşum, onu yalnız bırakmadı.

Meslektaşları Erna de Witte ve Niels Euren, gizlice bir bağış kampanyası düzenledi. Bir polis memuru şöyle dedi: “Yusuf için bir sonraki yılın gelip gelmeyeceği belli değil, bu yüzden hemen harekete geçtik.”

Yusuf’un savaşçı ruhunu bilen arkadaşları, ona destek olmanın tam zamanı olduğunu düşündüler. Türkiye’de iki kemoterapi tedavisi görmüş ve bu tedaviler sayesinde acıları bir nebze olsun hafiflemişti. Ancak yolculuğun hemen yapılması gerektiği açıktı.

Onun ne kadar sevildiğini gösteren bir gelişme daha yaşandı: Kısa sürede 7.000 Euro’dan fazla bağış toplandı. Bu para, Yusuf ve ailesinin güzel anılar biriktirebileceği bir tatil yapmasını sağlayacak. Meslektaşı Erna de Witte, “Bu onun için yeterli bir miktar,” dedi.

Yusuf’a yardım haberi şöyle verilmişti: Polis merkezine kahve içmek için davet edilen Yusuf, bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştı. İçeri girdiğinde çok sayıda meslektaşını ve iki haftalık torunu da dahil olmak üzere ailesini görünce şaşkınlığı daha da arttı.
Ama en büyük sürpriz, meslektaşları Erna de Witte ve Niels Euren’in ona seyahat çeki vermesiyle yaşandı. Bu, onun için unutulmaz bir an oldu.
Yusuf’a yalnızca meslektaşları değil, çalıştığı mahallenin sakinleri de destek oldu. Enschede Belediyesi çalışanları, mahalle koçları, Alifa sosyal yardım kuruluşu, Mahalle Konseyi, yerel işletmeler ve alışveriş merkezinin güvenlik görevlileri de bağış yaptı.
Bu, Yusuf’un ne kadar sevildiğini gösteren en büyük kanıtlardan biriydi. O, her zaman başkalarına yardım eden bir polis olarak tanınıyordu.
Duygularını dile getiren Yusuf, bağışların en iyi şekilde değerlendirileceğini söyledi ve mücadeleye devam edeceğini belirtti: “Böyle meslektaşlara sahip olduğum için çok mutluyum!”

Afbeelding met persoon, kleding, vrouw, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Yusuf’a yalnızca meslektaşları değil, çalıştığı mahallenin sakinleri de destek oldu. Enschede Belediyesi çalışanları, mahalle koçları, Alifa sosyal yardım kuruluşu, Mahalle Konseyi, yerel işletmeler ve alışveriş merkezinin güvenlik görevlileri de bağış yaptı.

Bu, Yusuf’un ne kadar sevildiğini gösteren en büyük kanıtlardan biriydi. O, her zaman başkalarına yardım eden bir polis olarak tanınıyordu.

Duygularını dile getiren Yusuf, bağışların en iyi şekilde değerlendirileceğini söyledi ve mücadeleye devam edeceğini belirtmişti: “Böyle meslektaşlara sahip olduğum için çok mutluyum!”

                   ************************

TWEE POLITIEAGENTEN VAN TURKSE AFKOMST OVERLEDEN IN NEDERLAND: GROOT VERDRIET

Na het overlijden van Yusuf Öztaş en Necdet Tuluk, die in hetzelfde politiebureau werkten, binnen 24 uur na elkaar, werden de vlaggen halfstok gehangen.

Afbeelding met buitenshuis, hemel, water, gebouw Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’s reportage

ENSCHEDE,- In de Nederlandse stad Enschede, grenzend aan Duitsland, heeft het overlijden van twee politieagenten van Turkse afkomst binnen 24 uur veel verdriet veroorzaakt. Afgelopen vrijdag overleed de 59-jarige Necdet Tuluk en slechts 24 uur later werd het overlijden van de 51-jarige Yusuf Öztaş bekendgemaakt. Door deze tragische gebeurtenissen werden de vlaggen op het politiebureau halfstok gehangen.

Afbeelding met persoon, kleding, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Necdet Tuluk begon zijn politieloopbaan als straatpatrouilleagent in Enschede. Hij werkte in verschillende functies in de regio Twente en was enige tijd werkzaam in Zwolle. In de laatste jaren werkte hij als wijkoperatiespecialist binnen het basisteam in Enschede. Een paar weken geleden werd bij hem een ernstige ziekte vastgesteld. Omdat de ziekte ongeneeslijk bleek te zijn, overleed Tuluk na een korte periode van ziekte.

Zijn collega’s omschrijven hem als een toegewijde agent met een sterke betrokkenheid bij zowel het korps als de samenleving. “Hij had een groot talent om mensen te verbinden, informatie te delen en kansen voor anderen te creëren. Dat was het belangrijkste in zijn leven.”

Afbeelding met persoon, boom, buitenshuis, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Ook Yusuf Öztaş, door zijn collega’s omschreven als “een man wiens hart klopte voor
het politiewerk”, werd een tijdje geleden gediagnosticeerd met een ernstige ziekte. Ondanks zijn vechtlust kon hij de ziekte niet overwinnen en overleed hij. Zijn collega’s brachten de volgende verklaring uit:

Afbeelding met persoon, kleding, person, vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

“We zijn diep bedroefd om het overlijden van onze collega Yusuf Öztaş, die kort na middernacht is overleden. Yusuf was wijkagent bij ons basisteam in Enschede en slechts 51 jaar oud.

Enkele maanden geleden werd bij hem een ernstige ziekte vastgesteld. Tijdens zijn ziekteperiode bleef hij vechten en wilde hij nooit opgeven. Hij bleef altijd positief en keek hoopvol naar de toekomst. Yusuf was een agent met een groot hart. Hij stond altijd klaar voor zijn wijk en bewoners, maar ook voor zijn collega’s. Wanneer je hem om hulp vroeg, zei hij nooit nee. We hebben hem nooit slecht over anderen horen spreken. Hij had de gave om het goede in mensen te zien en toonde altijd oprechte interesse in iedereen om hem heen.

Zijn vriendelijkheid en behulpzaamheid maakten hem speciaal voor ons allemaal. Dit bleek ook op zijn 50e verjaardag, toen collega’s, familie, bekenden en samenwerkingspartners uit de wijk een erehaag voor hem vormden. Dit gebaar toonde hoezeer hij gewaardeerd werd en hoe verbonden hij was met zijn wijk en de mensen daar. Eveneens, toen vorig jaar bekend werd dat hij ziek was, startten zijn naaste collega’s een inzamelingsactie voor hem.

Onze gedachten zijn bij zijn vrouw, kinderen, familie en dierbaren. We wensen hen veel kracht en geduld in deze moeilijke tijd. We zullen Yusuf enorm missen en hem nooit vergeten.”

Afbeelding met persoon, kleding, groep, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Inzamelingsactie voor Yusuf

Yusuf moest zijn droom om nog één keer met zijn familie naar Turkije te reizen opgeven. Maar de politieorganisatie, die zichzelf de ‘Blauwe Familie’ noemt, liet hem niet in de steek.

Collega’s Erna de Witte en Niels Euren organiseerden in het geheim een inzamelingsactie. Een politieagent zei: “Het was onzeker of Yusuf nog een volgend jaar zou halen, dus we moesten snel handelen.”

Zijn vrienden, die wisten hoe strijdlustig Yusuf was, vonden het belangrijk om hem juist op dat moment te steunen. In Turkije onderging hij twee chemobehandelingen, die zijn pijn enigszins verlichtten. Maar het was duidelijk dat de reis onmiddellijk moest plaatsvinden.

Een ander teken van hoe geliefd Yusuf was: binnen korte tijd werd meer dan €7.000 ingezameld. Dit bedrag stelde hem en zijn familie in staat om mooie herinneringen te maken tijdens een vakantie. Zijn collega Erna de Witte zei: “Dit bedrag is genoeg voor hem.”

De verrassing werd op een bijzondere manier aan Yusuf bekendgemaakt. Hij was uitgenodigd voor een kop koffie op het politiebureau, maar begon argwaan te krijgen. Toen hij binnenkwam en daar veel collega’s en zijn familie, inclusief zijn twee weken oude kleinkind, zag, werd zijn verrassing nog groter.

Maar het grootste moment kwam toen zijn collega’s Erna de Witte en Niels Euren hem een reischeque overhandigden. Dit was een onvergetelijk moment voor hem.

Afbeelding met persoon, kleding, vrouw, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Niet alleen zijn collega’s, maar ook de bewoners uit de wijk waarin hij werkte, steunden Yusuf. Medewerkers van de gemeente Enschede, wijkcoaches, de welzijnsorganisatie Alifa, de Wijkraad, lokale ondernemers en beveiligers van het winkelcentrum droegen bij aan de inzamelingsactie.

Dit was een van de grootste bewijzen van hoe geliefd Yusuf was. Hij stond bekend als een agent die altijd klaarstond om anderen te helpen.

Yusuf sprak zijn gevoelens uit en beloofde dat de donaties goed besteed zouden worden. Hij zei strijdvaardig: “Ik ben zo blij dat ik zulke collega’s heb!”

“ÜÇ EVRİM, ÜÇ ÜRETİM: PARŞÖMENİN DEĞİŞEN YÜZÜ”

“ÜÇ EVRİM, ÜÇ ÜRETİM: PARŞÖMENİN DEĞİŞEN YÜZÜ”

*Çoğumuz ve naçizane şahsım, çocukluğumuzdan bu yana, selilözden yapılan, sadece, bugünkü A4 kağıdını parşömen olarak bilirdik.

*Kaldı ki, ilk parşömen, M.Ö. İkinci yüzyıldan itibaren, papirüs kamışından yapılan çok dayanıklı bir kağıt olarak imal edilmiş.

*Dördüncü yüzyılda, Bergama kütüphanesini kıskanan Mısır Kralı, papürüs ihracatını yasaklayınca, Bergamalılar, hayvan derisini işleyip incelterek yeni bir parşömeni yaratmışlar.

*Bergama’dan eğitimci ve sanatçı Uğur Ural, üç evrimde değişiklikler geçiren, bugün hâlâ çeşitli sanat dallarında kullanılan sert ve dayanıklı parşömeni anlattı.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
Röportaj: İlhan KARAÇAY

Bana, “Kara cahil” diyecek olanlara hak verebilirim. Zira, günümüzde ‘parşömen’ dendiği zaman, bunun üç unsur taşıdığını çoğu kişi bilmektedir. Ama günümüzde…
Bizim gençliğimizde, ‘parşömen’in, sadece A4 kâğıt olduğunu bilirdik.

Doğru yazmam gerekirse:
‘Parşömen’in, hayvan derisini işleyip incelterek yapılan bir yazım nesnesi olduğunu bilmiyordum.
‘Parşömen’in daha önceleri, ‘saz’ olarak bilinen ‘papirüs’ten yapıldığını da bilmiyordum.
Parçömen’in, selilözden yapılan, bugünkü A4 kağıdı olduğunu biliyordum.

Afbeelding met persoon, kleding, meubels, person Automatisch gegenereerde beschrijving

Taaa ki, Bergama’dan Hollanda’ya gelen ve benimle özel olarak görüşmek isteyen eğitimci Uğur Ural ile konuşana kadar…
‘Amsterdamlı Akbulut’ olarak ün yapmış dostumun misafiri olarak Hollanda’ya gelen
Uğur Ural ile yaptığım uzun konuşmadan sonra öğrendiğim gerçeği, sizlere de sunmak istiyorum.

PARŞÖMENİN TARİHÇESİ VE GELENEKSEL KULLANIMI

Parşömenci ve eğitimci Uğur Ural’a göre, parşömen kağıdı, M.Ö. 2’nci yüzyılda, antik Mısır ve Mezopotamya’da kullanılmaya başlanmıştır. İlk parşömenler, halk dilinde ‘saz’ olarak bilinen papirüsün yerini alarak daha dayanıklı ve daha kaliteli bir yazı malzemesi olarak tercih edilmiştir.

Parşömen kağıdının hikayesi konusunda pek çok farklı inanç olsa da, bunlardan en yaygını parşömeni bir kütüphane müdürü olan Krastek’in bulmuş olduğudur. Antik Yunan efsanesinde anlatılana göre, o dönemlerde Bergama Kütüphanesi giderek genişliyordu. Bunun üzerine Mısır Kralı Bergama Kütüphanesi’nin dönemin en geniş kütüphanelerinden olan İskenderiye kütüphanesini geçmesinden korkarak Bergama’ya yapılan papirüs ihracatına son verdi. O zamanlar Pergamon’un krallığını yapan II. Eumenes, halkından bir kağıt icat etmelerini istedi. Kağıdı icat eden kişiye büyük ödüller vaat edilmişti. Bunun üzerine Krastek deri parçalarını kurutup üzerine yazı yazılmaya ve çizim yapılmaya hazır hale getirmiş ve krala sunmuştur.

İlk bulunma yeri Bergama olsa da M.Ö II. Yüzyıldan itibaren bütün dünyaya yayılan parşömen kağıdı, IV. Yüzyıla kadar papirüs ile birlikte yaygın bir şekilde kullanılmaya devam etmiştir. Parşömen kağıdı, yırtılamaması, yanmaması, çok dayanıklı olması ve hayvanların bulunduğu her yerde kolayca üretilebilmesi gibi özellikleri göz önünde bulundurularak kısa sürede çok hızlı bir şekilde dünyaya yayılabilmiştir. Günümüzde de farklı şekillerde bile olsa parşömen kağıdı hâlâ karşımıza çıkabilmektedir. Parşömen hangi uygarlığa aittir ve parşömen nerede icat edildi sorularına cevap olarak, parşömenin Mısır’ın Bergama kentinde icat edildiğini söylemek yeterli olacaktır.

Afbeelding met kleding, persoon, tekst, person Automatisch gegenereerde beschrijving
Aşağıda okuyacağınız haberin kahramanı olan eğitimci Uğur Ural, Bergama’daki uğraşlarını bana anlatırken, hayvan derisinden yapılmış bir parşömene işlenmiş Atatürk resmini bana hediye etti.

Parşömen’in tarihçesini anlatmaya başlamadan önce, sizlere Uğur Ural’ın, çalışmakta olduğu okuldaki faaliyetlerini aktarayım.

Afbeelding met kleding, persoon, schoeisel, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

Bergama’ya yaklaşık 20 kilometre mesafede bulunan Ayaskent İrfan Kırdar Ortaokulu, özellikle 2017’de uygulanan geri ve ileri dönüşüm ile sıfır atık temalı eğitimlerle dikkatleri üzerinde topladı.

Dönüşüme kazandırılabilecek her atığın değerlendirildiği okulda lastik, teneke ve konserve kutusu atıklarından geri dönüşüm bahçesi, sebze meyve atıklarından biyogaz, atık yağlardan sabun, geri dönüşüm serası ve kütüphanesi yapıldı.

“Geleceğe Sıfır Atık Bırak” isimli Erasmus+ Projesi kapsamında İspanya, İtalya ve Litvanya’dan gelen öğrenciler okuldaki geri dönüşüm çalışmalarına katıldı. Bergamalı öğrenciler de bu çalışma sayesinde yurt dışına çıkma fırsatı buldu.

Afbeelding met kleding, persoon, muur, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

Son olarak “Ayasköy” isminin patenti alınarak marka oluşturulan okulda, öğrenci ve öğretmenler lavanta yetiştiriciliği, kuru meyve ve zeytinyağı satışları gerçekleştirip okulun bütçesine katkıda bulunuyor.

Okul, aynı zamanda akademik başarısıyla da tercih ediliyor. Geçen yıl sınava giren 17 öğrenci, başta fen ve anadolu lisesi olmak üzere istedikleri okullara yerleştirildi.

Projeleri ve çeşitli üretim modelleriyle kent merkezi ve çevre ilçelerden de dikkati üzerine çeken okula, veliler de çocuklarının eğitim alması için kayıt dönemlerine yoğun ilgi gösteriyor.

İlginin artması nedeniyle duruma çözüm arayan okul yönetimi, sınıflardaki boş kontenjanlar için İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde kura yöntemiyle öğrenci alımı gerçekleştirdi.

“TEMEL PRENSİBİMİZ MUTLU ÇOCUK YETİŞTİRMEK”

Uğur Ural, okula duyulan ilgiden mutlu olduklarını söyledi.
Kura sürecinde farklı taleplerle karşılaştıklarını anlatan Ural, “Kimi velilerimiz okula konteyner sınıf yaptırmayı önerdi. Bazıları da buradan ev alıp çocuklarını okutmak istediğini bizimle paylaştı. Bu süreç bizi gülümsetti, gururlandırdı. Taleplerin üstesinden gelebilmek ve hakkaniyetli olması için bir kura sürecine girdik. Kurada da velilerimizi okula çağırdık. Velilerimizin çocukları da kuralarını çekerek, bir biçimde kendi kaderlerini çekmiş oldular. Böylece okula kayıt sürecini tamamladık.” diye konuştu.

Okul mevcudunun 106’dan 136’ya çıktığını, gelecek senenin öğrencileri için de ön başvuru almaya başladıklarını aktaran Ural, şöyle devam etti:

“Özellikle 5’inci sınıflara talep oluyor. Elbette önceliğimiz mahallemizde yaşayan ailelerin çocukları. Bu dönem 5’inci sınıf için dışarıdan gelecek öğrenciler için 5 kontenjan ayırabildik. Başvuru 20 olunca, kura çekerek öğrencilerimizi belirlemiş olduk. 6, 7 ve 8. sınıflar için de dışarıdan öğrenci aldık ancak onlar için kontenjanımız olduğu için kuraya gerek kalmadı. Eğitim sürecimizin temel prensibi mutlu çocuk yetiştirmek. Bu çocuklarımız eğitimin dışında üretim süreçlerinde de yer alıyor. Üretim süreçlerinin içerisinde kurutulmuş meyve, kendi markamızla ürettiğimiz zeytinyağı gibi hem marka değerini hem de üretimi nasıl yapacağını, hangi yollarla üretim sürecinin içerisinde olacağını öğreterek okulumuzdan gönderiyoruz. Mezun olan çocuklarımızı da bırakmayıp halen takip ediyoruz. Dediğim gibi temel prensibiz mutlu çocuk yetiştirmek.”

“KİRALIK EV KALMADI”

Ayaskent Mahallesi Muhtarı Barış Güngör da okula ilgi nedeniyle yoğunluk yaşadıklarını dile getirdi.

Okulun başarısıyla gurur duyduklarını anlatan Güngör, “Özellikle ikametgah konusunda talepler artmaya başladı. Yer bakıyorlar, kiralık ev arıyorlar. Burada kiralık evimiz, yerimiz kalmadı. Öğretmenlerimiz okulumuzu başarıdan başarıya götürüyorlar. Bunun bize kazandırdıkları da olmaya başladı. Belediyemiz halı saha, düğün salonu yaptı. Çevre köylerden de aşırı destek geliyor. Başarı artıkça bizler de çok mutlu oluyoruz.” dedi.

VELİLER DE MEMNU

Bergama’da yaşayan Ahu Geç, çocuğunu geçen sene kayıt yaptırmak istediklerini ancak kendilerine sıra gelmediğini belirtti.

Bu yıl çocuğunu kurayla okula kayıt yaptırdığını anlatan Geç, “Geçtiğimiz yıl oğlum özel bir okulda eğitim gördü. Burayı tercih etmemizin sebebi, akademik başarının yanı sıra sosyal etkinliklere önem verilmesi, değerler eğitiminin burada çocuklara iyi lanse edilmesi. O yüzden tercihimizi buradan yana kullandık.” diye konuştu.

Velilerden Özge Sevinç de çocuğunu özel okula gönderdiğini, okulu takip edip yapılan çalışmaları görünce kuraya katıldıklarını anlattı.

Öğrencilerden Esma Komşu ise, “İlkokul ve 5’inci sınıfta derslerim çok iyi değildi. Öğretmenlerim sayesinde disipline girdim ve derslerim daha iyi olmaya başladı. Ekimde İtalya’ya gideceğim. Önceden bunun hayalini bile kuramazdım. Bunu da öğretmenlerim ve okuluma borçluyum.” dedi.

Öğrencilerden Eslem Özerin de okulunu çok sevdiğini, gelecek sene yurt dışına gitmeyi planladığını kaydetti.

Bergama’da Ortaokul Öğrencileri Tarihi Parşömen Üretiyor
Bergama’da ortaokul öğrencileri, tarihî parşömeni kendi elleriyle üretip görsel sanatlar derslerinde kullanıyor. Milattan önce 2. yüzyılda Bergama Kralı II. Eumenes döneminde keşfedilen ve Bergama kültürünün simgelerinden biri haline gelen parşömen, bugün genç nesillerin elinde yeniden hayat buluyor.

Parşömen, papirüsün Mısır’dan Bergama’ya satışının yasaklanmasıyla ortaya çıkan bir ihtiyaç doğrultusunda, oğlak derisinin işlenmesiyle üretilmiş ve “Charta Pergamena” adıyla dünyaya tanıtılmıştır. 2005 yılında Bergama Kültür ve Sanat Vakfı’nın öncülüğünde yeniden üretilmeye başlanan Bergama parşömeni, 2021 yılında Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaretle tescillenmiştir.

Bergama Ayaskent İrfan Kırdar Ortaokulu, 2017 yılında uyguladığı geri ve ileri dönüşüm ile sıfır atık temalı projelerle dikkat çekmiş bir okul olarak, bu yıl görsel sanatlar öğretmeni Uğur Ural’ın liderliğinde, parşömenin yaşatılması için bir projeye imza attı. Öğrenciler, oğlak derisinden orijinal yöntemlerle parşömen üretip derslerde tuval olarak kullanıyor; üstelik Gazi Mustafa Kemal Atatürk temalı eserler hazırlayarak sergilemek için çalışmalara başladı.

“HAFTADA 5-6 PARŞÖMEN ÜRETİYORUZ”

Projenin başındaki isim olan Uğur Ural, parşömenin Bergama’nın önemli kültürel değerlerinden biri olduğunu ve bu değerin yeni nesillere aktarılmasını amaçladıklarını belirtti. Ural, “Başlangıçta zorlansak da artık haftada 5-6 parşömen üretebiliyoruz. Ürettiğimiz bu parşömenleri derslerde malzeme olarak kullanıyoruz,” ifadelerini kullandı.

Ural, parşömen üretim sürecine ilişkin detayları da paylaştı. İlçedeki dericilerden temin ettikleri oğlak derilerini işleme aldıklarını belirterek, “Deriyi önce tuzdan arındırıyoruz, ardından kireçle fermente ediyoruz. 4-5 gün süren bu işlemin sonunda tüy dökülmesi gerçekleşiyor ve germe işlemi ile deri kağıt inceliğine getiriliyor. 3-4 günlük kuruma sürecinin ardından derslerde kullanıma hazır hale geliyor,” diye ekledi.

Öğrenciler, Atatürk’ün vefatının 86. yılı anısına hazırladıkları resimleri sergilemeyi planlıyor.

ÖĞRENCİLERİN HEYECANI

8. sınıf öğrencisi Zeliha Karakuran, parşömen üzerinde resim yapmanın zorlu, ancak etkileyici bir deneyim olduğunu belirterek, “Küçüklüğümden beri resim yapıyorum. Parşömen üzerinde çalışmak farklı ve çok güzel,” dedi.

8.sınıf öğrencilerinden Memduh Özkan ise parşömenle Uğur öğretmen sayesinde tanıştığını ve üzerinde resim yapmanın heyecan verici olduğunu söyledi. Kınık’tan Bergama’ya gelen Zeynep Gökçen Güzeller de parşömen üretmekten ve Atatürk’ün resmini yapmaktan duyduğu mutluluğu ifade etti.

PARŞÖMEN ANAYURDU BERGAMA’DA TEKRAR YAŞIYOR

İkinci yüzyıldan itibaren yazı materyali olarak kullanılan ve bütün dünyada hüküm süren parşömen, Çin’in devreye girmesi ve günümüz kağıdı olan selüloz kağıdı bulması ile yok olmaya başlıyor. Parşömen üretimi zahmetli, pahalı ve uzun vakitler alması nedeniyle de tarih sahnesinden tamamen siliniyor ta ki Macit Gönlügür’ün bu mirasa sahip çıkmasına kadar. Bergama Kültür ve Sanat Vakfı (BERKSAV) kurucularından Macit Gönlügür 2006 yılında anadolunun son kara tabak Ustası İsmail Araç’la anlaşarak Bergama Parşömen’i kuruyor ve parşömen tekrar anayurdu olan Bergama’da canlanıyor ve somut hale geliyor. Kara tabak kelimesi ise eski usullerle deriyi tabaklayan ve parşömeni yapan kişi demektir.

Afbeelding met kleding, persoon, buitenshuis, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijvingParşömenin son temsilcileri Demirel çifti Parşömeni tamamen eski usullerle ürettiği için dünyanın tek orjinal Parşömen üreten dükkanı olma özelliğine de sahipler.

2014 ise Bergamalı olan o dönemde üniversite eğitimi gören Meltem Demirel’in yolu Macit Gönlügür ile kesişiyor ve 2018’e kadar Bergama Parşömen’de çalışıyor. 2018’de ise bir üniversite öğrencisiyken çalışmaya başladığı Bergama’nın köklü mirası Bergama Parşömen’i devralıyor. Meltem Demirel’in 2014’te başlayan parşömen serüvenini ise şu an devraldıkları dükkanda eşiyle birlikte sürdürüyor.

Parşömenin Serüveni 25 Metrekare Bir Dükkanda Devam Ediyor

Afbeelding met tekst, muur, overdekt, plank Automatisch gegenereerde beschrijving

Parşömenin serüvenin son durağı olan Bergama’daki 25 metrekarelik dükkanda parşömen geçen binlerce yıla adeta acı bir tebessüm ile hala yıkılmadım ayaktayım der gibi yaşam mücadelesi veriyor. Dünyada eski usullerle parşömen ürettiği için tek olan bu dükkan 25 metrekarede içinde kalmıyor ve bütün dünyaya hitap ediyor. 23 yüzyıllık parşömenin şu anki en yakın dostları olan ve bu köklü mirasın son sahibi Meltem Demirel ve Sinan Demirel çifti ise Bergama’da 2018 yılında kirayla devraldıkları bu küçük dükkanda koskocaman bir tarihi yaşatıyorlar.

Bergama’nın merkezine biraz uzak olan şehir içi yolunu takip ettikten sonra sağ tarafta büyük bir Bergama Parşömen yazsını görünce merak edenler için heyecanlanmamak elde değil tabi ki. Tarihte yazının gelişmesinde büyük rol oynamış, binlerce yıl bütün dünyada hüküm sürmüş bir mirasın hem anayurdunda olmak, hem de son temsilcileri ile buluşmak büyüleyici bir duygu. Biraz heyecan ve meraklı gözlerle parşömenin yeni durağı olan Bergama Parşömen’e girdim. İyi günler diye başlayan ve tanışma faslıyla devam eden samimi ve koyu muhabbetimizin ardından parşömenin son vârislerinden Meltem Demirel ile röportaja  başlamış bulunduk ve Meltem hanıma parşömen ile olan hikayesin sonrasında ise parşömenin akıbetinin ne olacağı sorularını yönelttik.

-Meltem Hanım Bergama’nın köklü mirası olan parşömen kağıdı ile serüveniniz nasıl başladı?

Ben doğma büyüme Bergamalıyım. Üniversite eğitimimi Karadeniz Teknik Üniversitesi turizm bölümünde tamamladım. Üniversite okuduğum yıllarda tatil döneminde evime yani Bergama’ya dönmüştüm. O dönemler iş arıyorum ve yolum Macit Gönlügür ile kesişti. O yıllarda parşömen yeni olduğu için oldukça ilgi görüyor her kesimden insanların ilgisini çekiyordu. Benim de ilgimi çekti parşömen çünkü el işçiliğine yetenekliydim, çizim ile de aram iyi ve sanata ilgi duyuyordum genel olarak. Eğitim gördüğüm bölümünde turizm olmasının etkisi yüksek oldu çünkü parşömene çok sayıda turist akın ediyordu. 2014 yılında çalışmaya başladığım parşömen dükkanını 2018 yılında eşimle beraber devraldık. Bir dönem çalışmaya hayal ettiğim parşömen artık benim hayatımın bir parçası oldu. Eşimle beraber her gün aynı heyecanla ve aynı istekle bu tarihi mirası yaşatmaya çalışıyoruz.

-Parşömen için “Hayatımın bir parçası oldu” dediniz. İlk başladığınızda parşömen ile bu kadar uzun bir yolculuk hayal ediyor muydunuz? diye sordum ve eskiyi yâd eden bir tebessümle anlatmaya başladı.

Açıkçası ilk başladığım zaman uzun süreli bir şey düşünmüyordum. Bu kadar uzun soluklu olacağını hayatımı etkileyeceğini tahmin etmemiştim. 2018’de eşim Sinan ile evleniyoruz ve oda işini bırakarak beraber parşömen dükkanın başına geçiyoruz ve artık bu küçük dükkan bizim 2. Evimiz oluyor. Eşimle beraber her sabah aynı heyecan ve istekle dükkanın kapılarını açıyoruz, akşam olunca da aynı heyecan ve istekle evimize dönüyoruz ama parşömenle ilişkimiz bitmiyor. Evde çalışma odalarımızda devamlı parşömen ile ilgili araştırma yapıyoruz. Masamızın üstünde her zaman parşömen var ve biz bu şekilde çok mutluyuz.

-Meltem Hanım parşömenin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz, Bergama’nın Köklü Mirası parşömenin akıbeti ne olacak?

Biz parşömeni yaşatmak için elimizden geldiğince kendi çabalarımızla mücadele ediyoruz. Her akşam araştırıyoruz gelen misafirlere, turistlere bilgi vermek için. Maddi bir para elimize geçer geçmez parşömen için ne yapabiliriz, daha çok insanın ilgisini nasıl çekebiliriz, daha çok nasıl tanıtabiliriz diye düşünüyoruz. Mesela dekoratif olarak parşömende kullandığımız çivileri at nalının mıh çivisinden kullanıyoruz. Nasıl daha çok dikkat çekerde adını duyurabiliriz yaşatırız tek kaygımız. Dükkanımıza gelen insanları hiçbir zaman eli boş göndermiyoruz bir şey satın almasa bile parşömen hediye ediyoruz bu eşsiz tarihle bağ kurması için vesile oluyoruz. Çocuklarımıza bu kültürü tanıtmak Bergama Kozakta ki bütün okulları dolaştık çuval çuval parşömen götürdük çocuklara üzerine resim çizsin, kültürlerini tanısın öğrensin diye.Okulların yıl sonunda diplomalarını parşömenden yapıyoruz, hediyelik eşyalar, özel günler için parşömene resimler yapıyoruz. İncil’de geçen 7 kiliseden biri olan Kızıl Avlu’ya turizm için gelen turistlere hitap edecek 7 Kiliseye Mektupları parşömene yazıp tanıtıyoruz. Her kültüre her kesime hitap ediyoruz Bergama’nın eşsiz kültürü parşömeni yaşatabilmek için. Oğlumuz var 1.5 yaşında ona da ufaktan öğretmeye başlıyacağız. Bergama’nın eşsiz mirası parşomen yüzyıllarca daha serüvenine devam edecektir.

Afbeelding met kleding, persoon, buitenshuis, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving

 -Meltem Hanım parşömen eğitiminiz nasıl oldu, süreç nedir anlatır mısınız?

4-5 yıl gibi bir süreçte gerçekleşiyor eğitim. Ben hala öğrenciyim pat diye hemen ben ustayım diyemiyorsunuz! Çünkü zor bir iş emek isteyen, zaman alan, sabır gerektiren. Başlayan çoğu insan uzun süre devam edemiyor, dayanamayıp bırakıyorlar çünkü derinin kılını ayıklamak, etini sıyırmak, kirece yatırmak kolay iş değil. Ben ilk bu sürece geldiğimde ustam son kara tabak Ustası İsmail Araç bana nasıl olması gerektiğini anlatıp gösterdikten sonra yapmam için eldivenleri verdi. İlk eldivenleri giydim ve yapmaya başladım. Eldivenlerle yaparken çok eğlenceli geldi ve merakım daha da çok arttı. Tuhaf gelebilir ama merakım daha da artmasıyla deriye ellerimle temas etmek istedim ve eldivenlerimi çıkarak çalışmaya devam ettim. 4 yıldan beri parşömen yapıyorum ve hala çırağım ustamızdan ders alıyoruz. Ustamız İsmail amca ne zaman tamam siz oldunuz derse ve bizde kendimizi hazır hissedersek öğrenimimizi tamamlayacağız. Öğrenimimizi tamamladığımızda ise Ahilik töreni ve Peştemal atma töreni ile artık usta olacağız. Usta olunca biz öğrenci yetiştirmeye başlayacağız ve bu durumdan çok heyecanlıyız.

…VE PARŞÖMENİN TARİHİ

Bergama, antik dönemde Pergamon olarak bilinen, bugün Türkiye’nin İzmir iline bağlı bir ilçedir. Pergamon, Helenistik dönemde önemli bir Yunan şehri olarak bilinir, ancak aynı zamanda çeşitli kültürel etkilerin de kesişim noktasında yer almıştır. Bu nedenle, Bergama’nın hem Yunan hem de diğer kültürel unsurlarla ilişkilendirilmesi doğaldır.

PERGAMON’UN TARİHİ

Helenistik Dönem: Pergamon, MÖ 4. yüzyılın sonlarına doğru Büyük İskender’in generallerinden biri olan Lysimachos’un kontrolüne geçti. Lysimachos’un ölümünden sonra şehir, MÖ 3. yüzyılda Attalos Hanedanı tarafından yönetilmeye başladı ve Pergamon Krallığı’nın başkenti oldu. Bu dönemde şehir, önemli bir kültür, sanat ve bilim merkezi haline geldi. Büyük bir kütüphane inşa edildi, ki bu kütüphane, İskenderiye Kütüphanesi’yle rekabet eder durumdaydı.

Parşömen İcadı: Pergamon, parşömen üretimi ile ünlüdür. Geleneksel papirüsün yerini alan bu yazı malzemesi, hayvan derisinden üretiliyordu. Parşömenin icadının, Mısır’ın İskenderiye Kütüphanesi’ne papirus ihracını yasaklamasıyla bağlantılı olduğu ve bunun üzerine Pergamon’da alternatif bir yazı malzemesi olarak parşömenin geliştirildiği anlatılır.

BERGAMA’NIN MISIR İLE İLİŞKİSİ

Mısır Kültürel Etkileri: Bergama’nın bir Mısır şehri olduğuna dair iddia, büyük olasılıkla şehrin Mısır ile olan kültürel etkileşimlerinden kaynaklanmaktadır. Pergamon Krallığı, Helenistik dünyada önemli bir güçtü ve bu dönemdeki şehirler arasında kültürel alışverişler oldukça yaygındı. Pergamon’da Mısır tanrılarına adanmış tapınaklar bulunmuş, Mısır dini ve kültürü de buraya nüfuz etmiştir. Bununla birlikte, Pergamon hiçbir zaman bir Mısır şehri olmadı, ancak Mısır kültürünün etkisi altında kalmıştır.

Muhteşem bir hikayeye sahip olan ve dinleyenleri, okuyanları etkisi altına bırakan parşömenin hikayesi, insanları tarihte uzun ve eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor ve o yolculukta önemli bir ders de veriyor. Antik bir söylenceye göre bilime sanata yazıya çok önem verildiği bir dönemde, en zor anda keşfediliyor parşömen. Mısır Kralının Pergamon Krallığına papirüsü yasaklaması ile doğuyor parşömenin icadı. MÖ 2. yüzyıllarda Neleus adında ünlü bir koleksiyoncu kendi koleksiyonunu açık arttırma ile satışa çıkarıyor. Bu açık arttırmaya Pergamon Krallığının Akropol Kütüphane müdürü Sardesli Krates ve Mısır krallığının İskenderiye Kütüphane müdürü de katılıyor. Pergamon Krallığı ise 2. Eumenes ile en görkemli dönemini yaşıyor ve oldukça varlıklı bir krallık. Pergamon kralı 2. Eumenes ise sanata bilime, yazıta, sanata çok önem veren bir kral. O dönemlerde de Pergamon kütüphanesi ile İskenderiye kütüphanesi arasında bilgi ve sanat için kıyasıya mücadele veriliyor. İki büyük kütüphaneye sahip olan krallıkların katıldığı açık arttırma da Pergamon krallığının Akropol Kütüphane müdürü Sardesli Krates’ten şaşırtıcı ve beklenmedik bir teklif sunuyor. Akropol Kütüphane müdürü Sardesli Krates koleksiyon sahibi Nelaus’a sunuduğu teklifte ne kadar yazıt eser varsa ağırlığınca altın teklif ediyor. Akropol Kütüphanesinin bu teklifinden sonra İskenderiye kütüphane müdürü ise bu teklifin üstüne çıkamıyor ve oradan hiçbir şey almadan eli boş ayrılıyor. Pergamon Krallığı ise bütün eserlere materyallere sahip oluyor. İskenderiye Kütüphane müdürü Mısıra dönünce yaşadıklarını anlatıyor ve o dönemde büyük yankı yaratıyor. Mısır krallı ise bu olayı kabullenemiyor ve Pergamon krallığının bilimde sanatta gerilemesi için papirüs ihracatını yasaklıyor. Mısırın bu ambargosundan sonra Pergamon Krallığı bir dönem kağıtsız kalıyor. Yazı materyali için çözüm arayan Pergamon kralı 2. Eumenes ise yanına hemen o dönemin sanatçıları ve aynı zamanda bilim insanları olan Sardesli Krates ve Eradikosu çağırttırıyor. Kral 2. Eumenes huzuruna gelen iki sanatçıdan üzerine yazı yazılabilecek bir materyal bulmalarını istiyor. Kısa bir süre sonra iki sanatçı krala keçi ve oğlak derisinden gerilip kurutularak hazırlanmış yazı mataryali parşömeni getiriyorlar. Yazı yazmaya elverişli bu materyale Bergama ağıdı “Pergamie Charte” adını veriyorlar. Bu şekilde bilgilerin korunmasına ve kitap sayısının artırılmasına önem veren Pergamon’un İskenderiye Kütüphanesi ile olan bilgi ve en çok kitaba sahip olma mücadelesi parşömen kağıdının doğuşuna vesile oluyor. Kağıtçılık tarihi için bir dönemeç noktası olan ve yazı tarihinde yeni bir dönemin kapılarını açan parşömen kültürel gelişiminde başlıca adımlarından oluşmuştur. Parşömenin parçalarının birbirine bağlanması ile Roma kodeksi oluşmuş ve bu şekilde sayfalardan oluşan kitabın doğuşuna sebep olmuştur.

PARŞÖMENİN YAPIM SERÜVENİ

Parşömenin yapımında deriyi kağıt haline getirilen süreçte 6 malzeme kullanılıyor bunlar kavele sehpası, kavelete bıçağı, kireç, germe tahtası, deri sıyırma kılıcı ve zımparadır. Uzun işçilik ve emek isteyen parşömenin yapımında hayvan derisi kullanılmaktadır. Hayvanlardan alınan deri öncelikle temizleme işlemine tâbi tutulmaktadır. Bu işlem sırasında deri öncelikle kirece yatırılır ve ardından yağ, kıl ve fazlalık etlerinden arındırılır. Temizlenen deri yazıma uygun hale getirilebilmesi için gerilerek kurumaya bırakılır. Kuruyan ve gerilen deri son olarak zımparalanarak yazıma uygun hale getirilir. İlk başta sarı olan deri köklerinden iyice sıyırıldığı zaman beyaz kağıt rengini almaktadır. Zor ve yorucu bir iş olan parşömen kağıdının yapım süresi ise 20-25 gün civarındadır.

KİL TABLETLER

Eski Mezopotamya uygarlıklarında yazı malzemesi olarak kil tabletler (levhalar) kullanılmıştır. Çiviyazısı olarak adlandırılan yazı, üçgen kesitli tahta veya metal bir çubuk yardımıyla yüzeyi düzleştirilmiş ince bir yaş kil levha üzerine bastırılarak yazılır ve ardından tablet güneşte kurutulur veya pişirilirdi. Çok sayıda kil tabletten oluşan kitap niteliğinde tablet dizileri de oluşturulmuştur. Kullanılan yazı malzemesi pişmiş toprak olduğundan binlerce yıl bozulmadan kalmış ve eski Mezopotamya uygarlıklarına ilişkin çok sayıda tablet günümüze kadar ulaşmıştır.

PAPİRÜS

Eski Mısır uygarlıklarında yazı malzemesi üretmek için Nil Nehri kenarında yetişen bir kamış türü olan papirüs (Cyperus papyrus) bitkisi kullanılmıştır. Bu bitkinin gövdesinin dış kabuğu soyulduktan sonra iç kısımdan kesilen ince şeritler düzgün bir yüzey üzerine yan yana ve bitişik bir biçimde dizildikten sonra bunun üzerine dik yönde ikinci bir sıra eklenir. Daha sonra üzerine basınç uygulanır ve bitkinin yapışkan özsuyu iki katmanı birbirine yapıştırır. Elde edilen papirüs yüzey pürüzler gidermek için tokmakla dövülür, gerektiğinde birkaç kez zamk çözeltisine batırılarak tutkallanır ve sürtme ile cilalandıktan sonra yazı malzemesi olarak kullanılır. Papirüs yüzeyler istenilen ende ve boyda üretilebildiği gibi yan yana yapıştırılarak elde edilen uzun papirüs şeritleri üzerine yazılan kitaplar rulo haline getirilerek saklanırdı. Ünlü İskenderiye Kütüphanesi papirüs üzerine yazılmış kitap rulolarından oluşmuştu.

Papirüsler organik kökenli olduğundan zaman içinde çürüyerek bozulmuş ve erken Mısır dönemine ilişkin örneklerin büyük bir çoğunluğu günümüze ulaşamamıştır.

KÂĞIDIN BULUNUŞU VE YAYILIŞI

Kâğıdın esas bileşeni bütün bitkilerin temel yapıtaşı olan selülozdur. Kâğıt, selüloz esaslı bitkisel liflerin dövülmesi sonucunda elde edilen “kâğıt hamuru”nun bir süzgeç üzerinde keçeleşmesi ve sonra da bu yaş tabakanın kurutulmasıyla elde edilen düzgün bir levhadır. Buna göre ilke olarak her türlü bitkisel liften kâğıt elde edilebilir. Selülozik bitkisel liflerden yola çıkılarak ilk kâğıdın 105 yılında Çin’de Leiyang kentinde Ts’ai Lun tarafından elde edildiği kabul edilmektedir. Ts’ai Lun ağaç kabuklarını uzun süre kaynatıp bir havan içinde döverek elde ettiği hamuru kumaştan bir süzgeç üzerine yayıp suyu süzüldükten sonra elde ettiği tabakayı güneşte kurutarak ilk kâğıdı elde etmiştir.

UZAKDOĞUDA GELENEKSEL KÂĞIT ÜRETİMİ

Kâğıt dutunun yıllık sürgünleri sonbaharda kesilip demetlenir ve işlenecekleri yere taşınır. Bitkilerin kabuklarının yumuşaması için dallar su ile kaynatılır veya birkaç gün suda bekletilir. Bunun ardından kabuklar keskin bir bıçakla soyularak güneşte kurutulur ve demetlenerek kullanılacakları güne kadar saklanır. Kabuklar işleneceği zaman akarsuda yumuşatılır ve işe yaramayan dış kabuklar soyularak atılır. Daha sonra kâğıt üretimine yarayan lifsel yapılı iç kabuklar şerit biçiminde soyulur, kül suyu (kalevi) ile ıslatılır ve çubuklara asılarak kurutulur.

Kuruyan iç kabuklar akarsuda yeniden yıkanır ve kül suyu ile kaynatılarak lifsel hücrelerin birbirinden ayrılması sağlanır. Kaynatılan ve yarı hamur durumuna gelen kabuklar, içi kumaş kaplı sepetlere konularak akarsuda yıkanır ve bu sırada kabuk parçaları ve sert lifler gibi safsızlıklar elle ayıklanır. Daha sonra taş veya kalın meşe masalar üzerinde ağır sopalarla veya tokmaklarla dövülerek hamur haline getirilir.

Afbeelding met wasdroger, overdekt, gemodelleerd Beschrijving automatisch gegenereerd met gemiddelde betrouwbaarheid

Hazırlanan kâğıt hamuru bir tekne içinde sulandırılır. İç tutkallayıcı olarak bitki köklerinden elde edilen ve “neri” adı verilen madde katılıp iyice karıştırılır. İnce bambu tellerinden yapılmış sığ bir elek kâğıt hamuruna daldırılıp kaldırılır, su süzülür ve elek üzerinde kâğıt tabakası oluşur. Oluşan kâğıt tabakaları süzgeçten alınarak bir tahta üzerine yığılır. Ertesi günü üzerine ikinci bir tahta konulup preslenerek fazla suyu giderilir. Yaş kâğıt tabakaları eğimli bir kurutma tahtası üzerine fırça ile yapıştırılarak güneşte kurutulur. Kuruyan kâğıtların kenarları kesilerek düzeltilir ve yüzeyleri perdahlanır. Kuruyan ve yüzeyi perdahlanan kâğıtlar satış için paketlenir.

İSLAM DÜNYASINDA KÂĞIT ÜRETİMİ

Talas Savaşı’nda esir alınan Çinli kâğıt ustalarının eliyle 751’de Semerkand’da kâğıt üretimine başlandı. Kâğıt buradan batıya doğru yoluna devam etmekle birlikte Semerkand yüzlerce yıl önemli bir kâğıt üretim merkezi olma özelliğini sürdürdü. Kâğıt üretimi İslam dünyasında yaygınlaştı ve buradan Avrupa’ya doğru yayılmayı sürdürdü. Semerkand’ın ardından 10. yüzyılda Ortadoğuda ve Mısır’da bol miktarda kâğıt üretilmeye başlandı ve kâğıt gündelik yaşamın bir parçası haline geldi. İranlı gezgin Nâsır-ı Hüsrev 1035’de Kahire’yi ziyaret ettiğinde kâğıdın alışverişte paketleme için kullanıldığını ve daha sonra bunların geri dönüşüme sokulduğunu görmüştür.

Ortadoğuda kâğıt üretimine önemli yenilikler getirildi. Bunlar: (1) Batıda Çin’deki kâğıt dutu gibi bitkilerin bulunmaması nedeniyle hammadde olarak önce keten, kenevir ile pamuk artıklarının ve ardından keten ve pamuktan yapılmış eski paçavraların kullanılmaya başlanması, (2) keten, kenevir ve pamuk liflerinin veya bunlardan yapılmış paçavraların önce ıslak olarak mayalanmaya bırakılıp ardından kül suyu veya kireç suyu gibi bir alkali ile kaynatılarak beyazlatılmasının ve yumuşayarak liflerinin ayrışmasının sağlanması, (3) hamur hazırlamada yağ çıkarmak için eskiden beri bilinen dikey taşlı değirmenlerin kullanılmaya başlaması ve (4) yazı yazmak için daha iyi bir yüzey sağlamak üzere nişasta ile yüzey tutkallamasının ve ardından aharlama işleminin yapılmasıdır.

Türkçedeki kâğıt sözcüğünün kaynağı konusunda çeşitli görüşler vardır. Bunlardan birine göre Orta Asya’daki çeşitli Türk dillerinde ağaç kabuğu anlamına gelen kagat, kagas, kagaz, kağaz gibi sözcüklerden kaynaklanmıştır. Başka bir görüşe göre Uygurlar ipek liflerini tokmaklayarak elde ettikleri safihaya kakmak fiilinden türeyen ve vurmak veya tokmaklamak anlamına gelen kakat adını vermişlerdir. Bu sözcük zaman içinde değişerek kagat ve kâğıt biçimine gelmiştir.

AVRUPADA KÂĞIT ÜRETİMİ

Kâğıt yapımı bir yandan Avrupa’da yayılırken öte yandan da üretim yöntemleri ile kâğıthanelerin yapısı kalıplaşmış ve üretim 14-19. yüzyıllar arasındaki dönemde hemen hemen hiçbir değişikliğe uğramadan sürmüştür. Kâğıt üretimi temel olarak üç aşamadan oluşur.

Birinci aşaması pamuklu paçavraların bir dibek içinde ve su akımı altında bir tokmakla uzun süre dövülerek kâğıt hamurunun hazırlanmasıdır. Başlangıçta dövme işlemi taş dibekler içinde tahta tokmaklarla ve elle yapılırken zamanla tokmakların çalıştırılması için değişik yöntemler geliştirilmiştir.

Afbeelding met wiel, transport, timmerhout, houten Automatisch gegenereerde beschrijving

Bunun için hem Doğuda ve hem de Avrupa’da yaygın olarak kullanılan esas yöntem su çarklarıdır. Burada dikey bir su çarkı tarafından çevrilen ve üzerinde tırnaklar (kamlar) bulunan uzun bir mil vardır. Birer eksene bağlı olan tokmaklar mil üzerindeki tırnaklar (kamlar) tarafından kaldırılırlar ve kol tırnaktan kurtulunca tokmak düşer. İkinci aşama kâğıt tabakasının elde edilmesidir. Bunun için dibeklerden alınarak sulandırılan kâğıt hamuru hafifçe ısıtılır. Bundan sonra birbiriyle uyum içinde çalışan üç kişilik ekip tarafından kâğıt tabakaları elde edilir. Tekneci elindeki eleği tekneye daldırarak uygun miktarda hamuru eleğe aldıktan sonra ileri geri ve sağa sola sallayarak kâğıt hamurunun düzgün bir biçimde yayılmasını sağlar. Bu sırada hamuru içindeki su süzülürken selüloz lifleri de keçeleşerek kâğıt tabakasını oluşturur. Tekneci eleği çalışma arkadaşına aktarır ve kendisi başka bir elekle işlemi tekrarlarken çalışma arkadaşı elekte oluşan kâğıt tabakasını bundan biraz daha büyük bir keçe üzerine bastırarak aktarır, eleği yıkar ve tekneciye geri verir. Böylece aralarında keçeler olmak üzere biriken “kâğıt mengenesi” adı verilen preste sıkılır. Üçüncü kişi olan presçi ve ayırıcı, preslenen kâğıtları keçelerden ayırır ve bunlar yeniden preslenir. Ardından kâğıtlar birbirinden ayrılarak kâğıthanenin üst katındaki iplere asılarak kurutulur. Üçüncü aşama ise yüzey tutkallamasıdır. Kâğıt ilk elde edildiği haliyle çok emicidir ve düzgün bir yüzeye sahip değildir. Bu nedenle üzerine mürekkep ile yazı yazıldığında mürekkep dağılır. Bunu önlemek için kurutulan kâğıt tabakalarının yüzeylerine dış tutkallama yapılır.

Avrupa’da üretilen kâğıdın çok büyük bir bölümü baskı için kullanıldığından yüzeyin emiciliği fazla bir önem taşımamakla birlikte, yazma kitapların yaygın olduğu Doğuda kâğıdın yüzeyinin emici olmaması hem kamış kalemin kolayca hareket ederek kayması hem de yanlış yazılan harf veya sözcüklerin silinerek düzeltilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla kâğıt yüzeyine uygulanan işleme “aharlama” ve ardından yapılan parlatmaya da “mühreleme” adı verilir.

KÂĞIT MAKİNESİNİN DOĞUŞU

Matbaanın gelişimi kâğıt talebini hızla artırmış, artık geleneksel yöntemlerle elde edilen kâğıt miktarı talebi karşılayamaz duruma gelmiş ve bu durum kâğıt üretiminin makineleşmesine yol açmıştır. Fransa’da Léger Didot’nun kâğıthanesinde çalışan Nicolas Louis Robert, istenilen uzunlukta kâğıt yapabilen sonsuz süzgeçli bir makine yaparak 1798’de patentini aldı. Makinenin süzgeç uzunluğu 260 cm ve eni de 61 cm idi. Patentini gerçekleştirme olanağı olmayan Robert bunu 1800’de patronu Léger Didot’ya sattı ve o da İngiltere’ye giderek kayınbiraderi John Gamble aracılığı ile makinenin yapımını Londralı Henry ve Sealy Fourdrinier kardeşlerin fabrikasına havale etti. Makine burada usta Bryan Donkin tarafından geliştirildi ve eni 80 cm’ye çıkartıldı. Fourdrinier, firması adına inşa ettiği ilk makineyi 1804’de ve ikincisini de 1807’de kurarak çalıştırdı. 1850’ye gelindiğinde İngiltere’de 322, İskoçya’da 58, İrlanda’da 33, Fransa’da 210 ve Almanya’da 140, Avusturya’da 49 ve Rusya’da 24 tane kâğıt makinesi çalışıyordu. Kâğıt makinelerinin enleri giderek genişlediği gibi boyları da giderek uzamış, 1833’de buharla ısıtılan sıcak kurutma silindirleri ve kâğıdın kalınlığını homojen bir hale getirip kırışıklıkları gidermek için kalenderleme silindirleri eklenmiştir.

MEKANİK ODUN HAMURU VE SELÜLOZ ELDESİ

Artan kâğıt tüketimi karşısında başlıca hammadde olan paçavranın sağlanması konusunda önemli sıkıntılar ortaya çıktı ve bu durum yeni arayışlara yol açtı. Bu arayışlar sonucunda iki yol ortaya çıktı. Bunlardan birincisi odunun doğrudan doğruya öğütülüp elde edilen liflerden kâğıt hamuru elde edilmesi ve ikincisi de odunda ve bitkilerde bulunan selüloz dışındaki maddelerin kimyasal yoldan çözülüp alınarak selülozun elde edilmesidir.

Alman Friedrich Gottlob Keller 1845’de doğrudan odundan elde edilen mekanik odun hamurundan kâğıt üretimine ilişkin patentini aldı. Kısa bir süre sonra 1852’de Heinrich Voelter’in fabrikasında mekanik odun hamurunun üretimine başlandı.

Kimyasal yoldan selüloz elde edilmesine ilişkin çalışmalar da ilerledi. Fransız Charles Mellier 1852’de samanı, kapalı ve döner bir kazan içinde yüksek sıcaklıkta ve yüksek buhar basıncında sodyum hidroksit ile pişirerek samanın içinde bulunan selüloz dışındaki maddeleri çözüp alarak “saman selülozu”nu elde etti.