NİLÜFER GÜNDOĞAN DAVASI ARAP SAÇINA DÖNDÜ: YENİDEN İHRAÇ KARARI

NİLÜFER GÜNDOĞAN DAVASI ARAP SAÇINA DÖNDÜ: YENİDEN İHRAÇ KARARI

Onüç şikâyetçiden beşinin anlattığı inanılmaz ve çok çirkin iddialar ortalığı karıştırdı.

Bir TV programında konuşan Gündoğan, mahkemedeki şikâyetini ağırlaştıracağını ama üç gün sonra görevine başlayacağını belirtti.

Daha önce özür dilemiş olan parti yönetimi, bu kez kesin ihraç kararı verdi.

(Beş konuşanın anlattıklarını haberin sonunda Türkçe ve Hollandaca olarak sunacağım)

kişi, mavi, hanım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi

13 Şubat’tan bu yana, Hollanda siyaset dünyasında geniş bir şekilde yer alan Nilüfer Gündoğan hikâyesi, tam olarak bir Arap saçına döndü.
Çeşitli taciz şikâyetleri nedeniyle VOLT Partisi’nden ihraç edildiği açıklanan Gündoğan’ın, bu ihraç kararına yaptığı itiraz, Amsterdam mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve ihraç kararı iptal edilmişti. Parti yönetimi de bu karar üzerine Gündoğan’dan özür dilemiş ve kendi verdikleri kararı kaldırdıklarını açıklamıştı.

Ne var ki, mahkeme heyetinin taciz şikâyetleri üzerinde hiç durmayıp, hukuki usulsüzlüklere ağırlık vermesiyle iptal ettiği ihraç kararı, bilirkişiler tarafından eleştirilmişti.

Ülkenin en büyük akşam gazetesi NRC, Gündoğan hakkında, sarhoşluk, cinsel taciz ve şiddet şikâyetinde bulunan onüç parti çalışanından beşini konuşturunca ortalık yeniden karıştı.

metin, kişi, tablo, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hakkında çok çirkin suçlamalarda bulunulan Nilüfer Gündoğan, ülkenin en ünlü iki avukatı ile birlikte Eva Jinek’in TV programına yeniden konuk oldu ve hem parti yönetimi, hem de ‘iftiracılar’ hakkındaki şikâyetini ağırlaştıracağını söyledikten sonra, önümüzdeki pazartesi günü partideki görevine döneceğini açıkladı.
Gerek Gündoğan’ın ve gerekse avukatların yaptıkları açıklamalar, parti yönetimi tarafından yeniden değerlendirildi ve partinin 13.000 üyesine gönderilen bir mektupta, Gündoğan’a bu kez kesin ihraç kararı verildiği açıklandı.

kişi, tablo, oturma, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduNilüfer Gündoğan, iki avukatı ile Eva Jinek programında

Değerli Okurlarım,

Gündoğan hakkında şikâyette bulunan onüç kişiden beşini konuşturan NRC Gazetesi’nin yayınlamış olduğu çok uzun haberi, çabuk bir şekilde tercüme etmek çok zaman alacak. Haberi sizlere çabucak okutabilmek için, Google tercümesi ile yetinmeye mecbur kaldım. Ama tabii ki tercüme üzerinde hafif düzeltmeler yaparak.

Gündoğan hakkında konuşan beş kişinin anlattıkları tüyler ürpertici nitelik taşıyor.
Gündoğan önceki gün TV’de yaptığı açıklamada, bu çirkin suçlamaların iftira ve komplo olduğunu öne sürdü.

kişi, iç mekan, insanlar içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İşte, NRC Gazetesi’nde yayınlanan dokuz daktilo sayfası uzunluğundaki ilginç haberin Türkçesi. (Hollandacası da en altta)

Nilüfer Gündoğan’ın istenmeyen davranışı neydi?

Genç siyasi parti Volt, Milletvekili Nilüfer Gündoğan olayı nedeniyle derin bir iç krizin içine girdi.  Taciz şikâyetinde bulunan 13 kişinin beşi, ilk kez başlarından geçenleri anlattı.

Volt’ta çalışanlar genellikle genç, yüksek eğitimli, temsilde güçlüdür. Volt çalışanları, Avrupalı ​​bakış açıları ve idealizmleriyle gurur duyduklarını söylüyorlar. Dedikodu yapmadan, oyun oynamadan, kızmadan, siyaseti farklı yapmak istediklerini söylüyorlar. Ayrıca, genellikle uzun bir siyasi kariyerin başında olduklarını umuyorlar. Onlara, parti liderleriyle görüşmelere katılmalarına, kampanyalar düzenlemelerine ve konuşmalar yazmaları için fırsatlar veriliyor .Yaptıkları iş için,  ‘Harika’, ‘ilham verici’, ‘hayalimdeki iş’ gibi sözler sarfediyorlar.

Bu hikayeye katkıda bulunan Volt çalışanları, madalyonun bir de ters yüzü olduğunu söylüyorlar.
Parti, yeni ve hâlâ yapılandırılmamış. Gençlere hemen sorumluluklar veriliyor, ancak kısa sürede savunmasız konumlara düşüyorlar.
Genç bir çalışan şöyle diyor: “Pek çok şey deneyimsizliğimiz çerçevesinde gelişiyor. Bu güzel, ama geçmişe bakınca, biz bir parti olarak bunu daha önce düşünmeliydik.”

Nilüfer Gündoğan hakkında taciz şikayetleri için, araştırma yapılması istenen Dürüstlük Ajansı Bing’e 13 kişi baş vurmuştu. Volt Partisi, Gündoğan’ı ‘sınırı aşan tacizler’ nedeniyle partiden attı. Ama Gündoğan’ın baş vurduğu Amsterdam mahkemesi, partiyi haksız buldu ve Gündoğan hakkında verilen tüm parti kararlarını yok saydı. Parti lideri Laurens Dassen, partiden uzaklaştırma işlemini iptal etti ve Gündoğan’dan özür diledi.

BU MAKALE HAKKINDA

NRC Gazetesi, Bing ajansına konuşan 13 şikâyetçiden beşi ile ayrı ayrı görüşerek hikâyelerini yazdı. NRC ayrıca, Volt’a doğrudan dahil olan ve rapor vermeyen beş kişiyle de görüştü.

Bu makalenin sonunda gerek Gündoğan’ın ve gerekse pati lideri Dassen’in görüşlerini de bulacaksınız.

İÇ KRİZ

Parti her geçen gün bu kriz nedeniyle daha da batıyor. Volt partililer şunu soruyor: Bu gidiş ile parti yönetimi görevde kalabilir mi? Parti lideri Dassen pozisyonundan hâlâ emin mi?  Dassen, “istenmeyen cinsel yaklaşımlar, göz korkutma ve pozisyonun kötüye kullanılmasından” söz etti ama tam olarak nelerin yaşandığını kimse bilmiyor.

NRC Gazetesi, beş şikâyetçi ve olaylar ile doğrudan ilgili diğer beş kişiyle ayrı ayrı görüşmelerde bulundu. Şikâyetçiler hikâyelerini anlatmakta zorlanıyorlar. Örneğin, kariyerlerinin sonucundan korkanlar var. Kendilerine, ‘kaprisli’ ve ‘hesaplanamaz’ denmesinden korkuyorlar. Partide borç verenler de dahil olmak üzere birçok arkadaşı var. Bu yüzden gazetede isimlerinin geçmesini istemiyorlar. Bir çalışana, neden hâlâ konuştuğu sorulduğunda, “O bir Milletvekili, gücü var. Birinci pozisyonda olanlara bu şekilde davranılmaz.”
Bir başkası şöyle diyor: “Bu tür konuların konuşulmaması Volt’un ideallerine uymaz”

Geçen yıl Mart ayında parti beklenmedik bir şekilde Temsilciler Meclisi’nde üç sandalye kazandı. Buna, “kağıt üzerinde mükemmel bir resim” denildi:
Hepsi Volt’un farklı bir yönünü gösteren üç milletvekili.
Dassen ‘nüans için’, Marieke ‘içerik için’, Nilüfer de ‘coşku ve idealizm’ biçilmiş kaftanlardı. Ancak ilk gün bir Volt çalışanı bir meslektaşına “Bu işin sonunda üç milletvekiliyle kalmayacağız” diyerek, bu günleri anlatmaya çalıştı.

O zaman zaten çok şey olmuştu. 6 Haziran 2020’de Dassen parti lideri seçildi. Gündoğan da liderliğe adaydı ama olmadı. O gün, Gündoğan’ın doğum günüydü ve akşam evine birkaç Volt mesubunu davet etti. Onu destekleyen ya da onun için aktif olarak kampanya yürüten yirmili yaşlarındaki gençlerdi bunlar. Bu gençler, lider seçilen Laurel Dassen’i ‘çok farklı’ buluyorlardı ve Gündoğan’ı daha atılgan ve heyecanlı buluyorlardı.

Birkaç görgü tanığı, o akşam Gündoğan’ın çok fazla sarhoş olduğunu söylüyor. Çok uygunsuz bir şekilde yerde yatıyordu. Onu, insanların boynuna dolanırken, seks hayatı hakkında konuşurken gördüler. Volt mensubu bir erkek, boynundan öpüldü. Adam daha önce de istenmeyen cinsel davranışlarla uğraşmak zorunda kaldığını söylüyor. 2019’da Avrupa seçimleri sırasında sarhoş bir halde kolunu beline dolamış Gündoğan’ın, uzun süredir seks yapmadığını ve onunla seks yapmak istediğini söyleyen adam, önce gülmüş. Daha sonra düşünmeye başlamış. Durum korkutucuydu. “Bu konuda kimseyle konuşmadım, sonra yüzleşmek zorunda kaldım. Düşündüm: Parlamentoda onun ateşine ihtiyacımız var. Bu nedenle sorun yapmadım”

Aynısı, onunla çok zaman geçiren başka bir Volt üyesinin başından geçmiş. Akşam geç saatlerde Gündoğan’ın kendsine telefon ettiğini ve sekse çok ihtiyacı olduğunu söylediğini iddia eden bu genç de önce gülmüş. Ama o da Gündoğan’ın siyasi kalitesi hatırına bir tepkide bulunmamış.

SORUNLU ÇOCUKLUK

Nilüfer Gündoğan (1977) bir buçuk yaşında iken, Türkiye’den babasının çalıştığı fabrikanın bulunduğu Weert’e taşındı. Daha sonra bir televizyon programında, sorunlu çocukluğundan bahsetti. “Üç yıllık gençliğim babamın bana uyguladığı şiddet yüzünden buhar oldu.”  diyen Gündoğan, hayat hikayesini, siyasi yaşamında olumlu bir şekilde kullanmak istediğini, bu yüzden adaletten ilham aldığını söyledi.

Gündoğan, 2009 yılında D66’ya üye oldu ve Amsterdam’da yönetim kurulu üyeliği yaptı. 2014 yılında yapılan ilçe meclisi seçimlerinde D66’da parti liderliği için başarısız bir girişimde bulundu.
Daha sonra 2018’de kurulan Volt’a katıldı. Partililer onun hemen fark edildiğini söylüyor: Biraz daha yaşlıydı, siyasi tecrübesi ve hareketli bir hayat hikayesi vardı. Avrupa Birliği seçimleri için aday listesinde ikinci sıraya konuldu ama Volt o zaman sandalye kazanamadı.

Gündoğan, başından beri gençleri kendisine bağlama yeteneğine sahipti. O’na Nilüfer yerine ‘Nilüfans’ diyorlardı. Hemen hemen tüm ekip onun etrafında fır dönüyorlardı. Ama AB kampanyasında bir ters taraf ortaya çıktı. Volt’çular ona “güçlü” diyor, o sürekli aramayı sürdürüyordu. Muhabirler, birbirinden bağımsız olarak Gündoğan’ın başka bir adaya karşı da dahil olmak üzere öfkeli patlamalar yaşadığını söylüyor. Bir çalışan, ‘Gündoğan çok güçlüydü ve çalışanları sürekli arıyor ve zorluyordu.’ diyor.
O’nun çok kızdığını ve hakaret ettiğini ağızbirliği ile anlatan Volt’çulardan biri, kendisini çeşitli şekilde taciz ettiğini de iddia ediyordu. “Bir odada çokça birlikteydik ve sonra Nilüfer birkaç kez kıçıma vurdu.” diyen Volt çalışanı on yedi yaşındaydı. Gündoğan ise sonra yaptığı bir söyleşide, yaşı küçük olan birinin kıçına vurduğunu hatırlamadığını söylüyor.

17 yaşındaki Volt çalışanı şöyle diyor: “Bunu yaptığına eminim. Belki cinsel bir niyetle değil ama açıkça gözdağı verme amaçlıydı. Çok korkmuştum. Bunu her zaman gülümseyerek yapardı. Bir gün çay yaparken yanıma geldi ve ‘Bugün biraz istekli misin’ diyerek kıçıma vurdu.”

Genç çalışan, o zaman bunları Volt lideri Laurens Dassen’e anlattığını söylüyor. Dassen bu konuda şöyle diyor: “Bu durumu birkaç meslektaşım ile konuşmuştum. Ama genç çalışan bana bu konuyu şimdilik deşmememi söylemişti. Ben de umursamadım ama şimdi pişmanım.”

Dassen, “Parlamento seçimleri için hazırlandığımız kampanya öncesinde bir hafta sonu toplanmıştık. Bir çalışanımız memnuniyetsizliğini dile getiriyor ve Gündoğan’dan takdir görmediğini ve aşağılandığını söyledi. Ba konuda bana da kızmıştı ve bana ‘sümüklü’ demişti. Parti için tehlikeli olduğumu ve onu dinlemek zorunda olduğumu söyleyen bu genç göz yaşlarına boğulmuştu.” diye konuştu.

Volt’tan parti başkanı Laurens Dassen , parti meslektaşı Nilüfer Gündoğan’ın yargılanmasının ardından basına açıklamalarda bulundu.Fotoğraf Phil Nijhuis/ANP

TAKSİDE SARHOŞ

Volt konuşanları, Sofya, Roma ve Lizbon’daki uluslararası parti toplantılarında benzer olayları anlatıyor: Gündoğan sarhoştu ve bir taksi çağrılmak zorunda kalındı. Çığlıklar atılıyordu.
Bir kadın Volt üyesi Lizbon’a yaptığı bir geziyi anlatıyor: “Ben de sarhoştum. Çok samimi bir şekilde sarmaş dolaş olduk. Etrafımdakiler, ‘Nilüfans, bu nedir’ dercesine bakıyordu.”
Gündoğan, bir kadını kalçalarından sardı. “Çok komik bir durum vardı. Daha sonra düşündüm: Bunu ya bir erkek yapsaydı?”

Temsilciler Meclisi seçimlerinden üç ay önce, parti anketlerde kötü durumdaydı. Gündoğan, bunun parti lideri Dassen’in hatası olduğunu düşünüyordu. Dassen, sosyal medyada fazla görünmezdi ve Gündoğan’ı yanında istemezdi. Gündoğan, parti yönetim kuruluna bir mektup yazmak için inisiyatif aldı ve üçüncü, dördüncü ve beşinci sıradaki adaylar tarafından da imzalandı. “Kişisel olarak Laurens’e saldırı amacı taşımayan” mektupta, adayların Laurens Dassen’den memnun olmadığı belirtildi. Laurens’ın Twitter’da Nilüfer kadar aktif olmasına gerek yok ama biz sosyal medyayı Volt’un yüzü kadar görünür olmaya çağırıyoruz. İlgililer, mektubun Dassen ve Gündoğan arasında bir güven ihlaline yol açtığını söylüyor.

Temsilciler Meclisi seçimleri büyük bir başarıydı, Volt birdenbire üç sandalye kazandı. Gündoğan 41.352 tercih oyu aldı. Parti yönetim kurulu, Gündoğan’ın çok fazla içmemesi için Lahey’deki seçim sonuçlarını kutlama akşamında alkol servisi yapılmadığını söyledi. Birçok Volt çalışanı, kampanyanın son haftalarının ve seçimden sonraki ilk birkaç ayın en mutlu dönem olduğunu söylüyor. Gündoğan, başından beri çarpıcı bir milletvekiliydi ve sık sık basına yansıdı. İki ay sonra Laurens Dassen, Pieter Omtzigt’ten sonra Lahey’deki en değerli politikacı oldu.

Ancak içeride gerilim tırmandı. Çeşitli kaynaklara göre Gündoğan, meslektaşlarının grup toplantılarında hoş görünmedikleri yorumunda bulundu. Örneğin milletvekili Marieke Koekkoek bakımsız görünüyordu. Dassen de onun çok zayıf olduğunu düşünüyordu. daha fazla yemesini tavsiye ediyordu. Aşırı kilolu olduğuna inandığı diğer kadın politikacılarla ilgili şakalar yaptı. Bahar muhtırası hakkında bir tartışma hazırlanırken çalışanlarla ilgili sorunlar ortaya çıktı.  Zira iki çalışanın yazdıklarını beğenmedi ve çöpe attı.

GÜÇ İLİŞKİSİ

Gündoğan, geçmişte yakın bir çalışan ile çok samimi bir arkadaşlık yapıyordu. Bazılarıyla birlikte ise Greek Porno Villa adlı bir gruptaydılar. Ancak, şimdi katılanlar, arkadaşlığın çalışanın hedef olduğu bir güç ilişkisine dönüştüğünü söylüyor. Gündoğan, artık bunu istemediğini belirttiğinde bile eşcinselliğine atıfta bulundu. Yine de, başkalarının önünde bile ona “hizmetçi” demeye devam etti. Oda görevlileriyle odaların düzenini tartışırken, “Ah, bodrumdayız. Önemli değil, çünkü mahzenleri sever.”

Temsilciler Meclisi koridorunda Gündoğan çalışanın kalçasına dokundu. Çalışan cevap vermedi. Daha önce, o henüz onun için çalışmıyorken olmuştu. Ayrıca, yaz aylarında, grup çalışanlarının bir kamp ateşinin yanında oturduğu grup günlerinde kendisine ve bir erkek meslektaşına şöyle dediği söyleniyor: ‘Mayolarınızı çıkarın.’ Meslektaşları, çalışanın Gündoğan tarafından giderek daha fazla hedef alındığını belirtti. Bir keresinde ortak çalışma odasının kapısını kapadı, masa bloğuna doğru eğildi ve ona bağırdı. Başkalarına onun kötü bir çalışan olduğunu söyledi. Meslektaşları onun için üzüldü, kimse müdahale etmedi. Arabuluculuktan sonra çalışan başka bir odada çalışmaya gitti.

DASSEN BARIŞ KORUYUCUSU

Volt’un resmi sekreterinin gruba gönderdiği dahili bir e-postaya göre Gündoğan, çalışana resmi bir uyarı vermek için “birden fazla talepte bulundu”. Yazışmalar, bunun bu resmi sekreter tarafından asla onurlandırılmadığını gösteriyor. Gündoğan da sözleşmesinin uzatılmamasını istedi. Çalışan halen çalışıyor.

Parti liderliğinin müdahale etmemesi veya geç müdahale etmesi çalışanlar rahatsız. Davranışının hoş görüldüğü ve parti liderliğinin her şeyi Dassen’e bıraktığı fikri ortaya çıktı. Onlara göre, “muazzam bir barış gücü görevlisi gibi” davrandı. Parti liderleri sık sık yutkunmanın gerekli olduğunu düşündüler. Örneğin 2021 kampanyasında Gündoğan sokakta Dassen’e bağırdığında. Bunu, yönetim kurulu kabul ettiği üzere, “konuşmalar, arabuluculuk ve koçluk seansları” izledi.

Kurul ve Dassen, NRC’ye “Nilüfer’in sergilediği davranışın risklerini hafife aldıklarını” itiraf ediyor . Bu nedenle, tüm gazetecilerden ve bundan etkilenen herkesten özür dileriz.” Ve: “[soruşturmanın] sonucundan gerekli sonuçları çıkarmakta başarısız olmayacağız.” Yönetim kurulu, birkaç ay içinde üyelerin genel kurulunu toplantıya çağırdı ve çalışanlara göre bu, esas olarak Gündoğan’ın çıkarına. Orada Dassen’in liderliğini sorgulayabilir.

Bu, Gündoğan, Dassen ve Koekkoek’in üçüyle bir fraksiyon kurmaya zorlandıkları anlamına gelir. Gündoğan, gazetecilere ve Volt’a yönelik suçlamalarını geri çekerse, teorik bir işbirliği şansı olacaktır. O zaman Koekkoek’in hizipten ve muhtemelen Temsilciler Meclisi’nden ayrılması bekleniyor. Belki Gündoğan koltuklu ya da koltuksuz ayrılır. Veya Gündoğan, beyanları geri çekmeden koltuğuna oturur, ardından Dassen ve Koekkoek ayrılabilir.

Ve çalışanlar? Çoğu emin: Gündoğan Volt’a döndüğünde gitmişler. Özet yargılamada karardan bir gün önce, 7 Mart Pazartesi günü, NRC’nin görüştüğü muhabirler değil, beş muhabir, NRC’nin sahip olduğu parti kuruluna bir mektup yazdı . ‘Koruma’ ve yönetim kurulunun ‘güvenliklerini’ garanti edip etmeyeceğini soruyorlar. Beşinin de Gündoğan’ın hikayelerine verdiği yanıttan “çok korkmuş” olduğunu söylüyor. Soruşturmanın başka bir kurum tarafından devralınacağını düşünmek zorunda değiller ve her şeyi yeniden anlatmak zorundalar.

GÜNDOĞAN’IN YANITI:
‘İddiaların seviyesi acı verici’

Nilüfer Gündoğan, Cuma akşamı telefonla kendisine karşı “karalama kampanyası” yürütüldüğünü söyledi. “İnsanlar benim milletvekili olmayı bırakmamı istiyor.” Kendisini “hayaletlerle savaşıyor” gibi hissediyor çünkü kendisini arayanların kim olduğunu duymuyor.

Temsilciler Meclisi’nde, bir keresinde çalışanının kalçasına vurduğunu söylüyor. “Bu çok dostane bir şekilde ifade edildi, o zamanlar hala arkadaştık.” Bunu, cinsel bir art niyet olmadan yaptığını söylüyor.

Çalışan, artık eşcinselliği hakkında yorum yapmasını istemediğini bildirmişti. “Ama ancak ona resmi bir uyarı verdikten sonra, çünkü çalışmıyordu” diyor. Daha sonra ona eşcinseller hakkında benzer bir yorum daha yaptı ve onlara “kızlar” dedi. “Bana bu tür bir yorum yaptıktan sonra bu bir anlık olaydı. Bunu söylememeliydim ama kırıcı olması gerekmiyordu.”

Gündoğan, çalışana hiçbir zaman resmi olarak bir uyarı yapılmadığını kabul ediyor.

Bağırdığı ve ürkütücü olduğu ifadeleri hakkında şunları söylüyor: “Kampanyada bazen birine sert davrandım. Buna çığlık mı diyeceğim? Bilmiyorum. Başkaları buna çığlık diyebilir mi? Evet.”

“Bazen sigortalarının attığını” söylüyor. “Bunun nereden geldiğini de söyleyeceğim, bunun için terapi aradım. Kocamın ölümünden beri, zaman zaman ajite oldum ve sinirlendim. Her zaman kolay değilim, kendim için bile. İnsanlar bunu bana söyleseydi ya da tamamen gizli bir danışmandan geçmiş olsaydı, bunun için memnuniyetle özür diler ve iyileştirme sözü verirdim. Ama bu insanlar mazeret istemiyor.”

İnsanların bildirdiği rahatsızlık veren hareketler konusunda “hassas” olduğunu söylüyor. “Buna Türk tutkum diyebilirsiniz.”
Volt başkanlık seçimlerinden sonra doğum gününde kendisine cinsel saldırıda bulunup bulunmadığını ve müstehcen yorumlar veya imalar yapıp yapmadığını hatırlamadığını söylüyor. Hikaye onun “özel alanı” ile ilgili olduğu için kızgın. “Kendi evimde güvende hissedebileceğimi düşündüm.” Bir doğum gününde “bazen birine çok sıkı sarıldığını” söylüyor. “Bunu inkar etmeyeceğim. Ve o zaman biri şöyle düşünür: Vay, Nilüfer, ne kadar.”

Ayrıca “bazen bir içkide çok fazla içtiğini” söylüyor. “Affedersiniz.”

Ona göre, Parlamento seçimlerinden sonra Volt’un seçim sunuçlarının kutlandığı akşam alkolsüzdü, çünkü aksi takdirde çok fazla içki içebilirdi. “Bunu böyle düşündük çünkü insanların korona önlemlerine uymasını istedik.”

Potansiyel olarak cinsel açıdan ihlal edici sözler hakkında şunları söylüyor: “Böyle şakalar yaptığımda, bu daha çok genel anlamda oluyor. Birinin bunu içselleştirmesi mümkündür. Ne demek istediğimin her zaman birinin onu nasıl deneyimlediğine tekabül etmediğini anlayacak kadar büyüğüm.”

Parti kuruluna Laurens Dassen’in işleyişi hakkında bir mektup yazmanın kampanya sırasında kendi fikri olup olmadığını artık hatırlamıyor. “Bunun arkasında olduğumu biliyorum.”

Meslektaşları da dahil olmak üzere insanların görünüşü hakkında potansiyel olarak aşağılayıcı yorumlar hakkında şunları söylüyor: “Muhtemelen bunu yaptım, bazen yanlış şakalar yapıyorum.” Bir keresinde Volt Parlamento Üyesi Marieke Koekoek’e görünüşle ilgili bir konuda “profesyonelce” hitap ettiğini söylüyor. Bunun ne hakkında olduğunu söylemeyecek. “Çamur atmaya geri dönmeyeceğim.”

Gündoğan, “iddiaların düzeyini acı bir şekilde üzücü” olarak nitelendirdi. “Soruşturmayla zemini silen net bir karar var. Bu en fazla şu düzeydedir: sinir bozucu, zor, ne çılgın bir insan. Sadece beni o kadar utandırmak için ki artık Oda işimi yapmaya cesaret edemiyorum.”

kişi, tavan, dik, insanlar içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

PARTİ YÖNETİMİ VE PARTİ LİDERİ DASSEN’İN REAKSİYONU:
‘Gösterilen davranışın riskleri hafife alındı’

Parti yönetim kurulu ve parti lideri Laurens Dassen ortak bir açıklamada, “Nilüfer’in bildiğimiz davranışının risklerini hafife aldık. Parti liderliği, küçük bir çalışanın “kötü deneyimler” bildirdiğinin farkındaydı.”
Dassen: “Daha sonra yürüyüşe çıktım ve bu Volter ile bunu tartıştım. Harekete geçmem gerekmediğini söyledi ama şimdi bu sorumluluğu reşit olmayan birine yüklememem gerektiğini anlıyorum.”

Kurul tarafından bilinen diğer istenmeyen davranış örnekleri hakkında da “söylentiler” vardı. “Geçmişe baktığımızda, bu sinyalleri daha ciddiye almamız gerektiğini anlıyoruz.”

Dassen ve parti yönetim kuruluna göre Gündoğan, parti üyesi Marieke Koekkoek hakkında “tekrar tekrar” aşağılayıcı olduğunu ifade etti. “Bu davranışı durdurma girişimlerine rağmen.”

Çalışanların Gündoğan’a yönelttikleri iddialarla ilgili olarak yönetim kurulu ve Dassen, “Volt’ta bu tür davranışlara yer yok” yazıyor. Bing soruşturması tamamlandığında, “sonuçtan gerekli sonuçları çıkarmakta başarısız olmayacağız.”

Dassen, “Uzun zamandır Sayın Gündoğan’ın davranışını sohbet, diyalog ve arabuluculuk çabalarıyla düzeltmeye çalışıyoruz. Grup başkanı ile eşbaşkanlar arasında yapılan görüşme ve yönetim kuruluna aynı sinyallerin verilmesi ile bu çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Bu yetersizdi. Bu bizim partimizde insanlara zarar verdi. Kendilerinden özür diliyoruz” dedi.

Yönetim ve Dassen, “Çalışanları korumaya yönelik nihai çaba”da ‘başarısız’ olduklarını kabul ediyorlar. “Aldığımız ders bu. Muhabirlerin düzgün bir şekilde alınmasını sağlayacağız. Bizim için en önemli şey, her muhabirin bize güvenebilmesidir.”

Kurul ve Dassen, çalışanların sinyallerinin ciddiye alınmadığını veya çok geç alındığını hissetmelerinin “korkunç” olduğunu düşünüyor. Bu nedenle, tüm muhabirlerden ve bundan etkilenen herkesten özür diliyoruz” dedi.

Yönetim kurulu ve parti lideri Volt: Gündoğan’ın hafife aldığı davranış riskleri

Parti kurulu ve parti lideri Dassen van Volt, Milletvekili Gündoğan’ın davranışının risklerini hafife aldı. Parti bunu NRC’ye bildirir . O gazete, Gündoğan’ın istenmeyen davranışlarını bildiren beş kişiyle görüştü.

Volt, partinin istenmeyen davranışlar hakkında “söylentiler” ile bilindiğini ve “hoş olmayan bir deneyim” bildirmenin yeterince yapılmadığını söylüyor. “Geçmişe baktığımızda, bu sinyalleri daha ciddiye almamız gerektiğini anlıyoruz.”

Kurul ve Dassen, Gündoğan’ı görüşmelerle uzun süredir ayarlamaya çalıştıklarını söylüyor. “Bu yetersizdi. Bu bizim partimizde insanlara zarar verdi.”

HAKİM

Volt, Gündoğan’ı geçen ay on üç saldırgan davranış raporunun ardından Temsilciler Meclisi fraksiyonundan ihraç etti. Milletvekili, gruba geri dönmek istediği için özet takibat başlattı. Geçen hafta yargıç tarafından haklı çıktı. Dassen daha sonra Gündoğan’dan özür diledi.

Yargıç, Volt’un “bütün meselede çok hızlı bir şekilde yanlış yöne gittiğine” hükmetti. Hakime göre, parti tüzüğü ve parti tüzüğü, uzaklaştırma için bir dayanak oluşturmamaktadır. Hakim raporların içeriği hakkında karar vermedi.

İLERLEME VE TACİZ

Gündoğan, diğer suçların yanı sıra cinsel yakınlaştırma, korkutma, sorunlu alkol kullanımı ve pençeleme ile suçlanıyor. Bu görüntü , beş muhabiri isimsiz olarak listeleyen gazetede ortaya çıktı .

Bir Volt çalışanı NRC’ye on yedi yaşındayken Gündoğan tarafından birkaç kez kalçasından dövüldüğünü söyler. Çalışan bunu istemediğini söyledikten sonra bile, başka bir çalışanla eşcinselliğini defalarca ima ettiği söyleniyor.

Ayrıca, NRC’ye göre Gündoğan, grup toplantılarında iki milletvekili arkadaşı hakkında yorumlar yaptı. Koekkoek “dağınık” görünecek ve parti lideri Dassen “fazla sıska” olacaktır.

‘YANLIŞ ŞAKALAR’

Gündoğan, NRC’ye verdiği yanıtta, kendisine karşı bir “konuşma” olduğunu söylüyor. Kalçalara vurmakla ilgili olarak, bunu bir reşit olmayana yaptığını hiç hatırlamadığını söylüyor. Gündoğan, eşcinsel çalışanla ilgili olarak “İşe yaramadığı için kendisine resmi uyarıda bulunduktan sonra” şikayette bulunduğunu söyledi.

Dış görünüşle ilgili yorumlara gelince, Gündoğan, “Eminim öyle yaptım, ara sıra yanlış şakalar yapıyorum” diyor.

Parti kurulu ve Dassen, NRC’ye verdiği demeçte, “Geçmişe bakıldığında, sinyalleri daha ciddiye almamız gerektiğini anlıyoruz.”

Volt, şikayetleri araştırmak için bir dürüstlük kurumuyla anlaştı. Parti, “gerekli sonuçları sonuca bağlamakta başarısız olmayacağını” söylüyor. Volt, geçen haftaki mahkeme kararına karşı da temyize gitmeyi düşünüyor.

İDDİANAMELER

Bu arada Gündoğan, gazetecilere, diğer iki Volt milletvekiline ve parti yönetim kuruluna yönelik “iftira ve iftira” iddialarında da bulundu. Parti lideri Dassen bir tweet’te bunu “tuhaf” olarak nitelendiriyor.

Gündoğan’ın avukatı Geert-Jan Knoops, raporun yalnızca NRC hikayesi nedeniyle güçlendiğini söylüyor. Sözde ‘muhabirler’ artık kendilerini kamuoyuna duyurdular ve bu yasal zemini güçlendiriyor.”

Wat was het ongewenste gedrag van Nilüfer Gündogan?

De jonge politieke partij Volt zakt diep weg in een interne crisis door de kwestie rondom Kamerlid Nilüfer Gündogan. Maar wat de dertien melders van ongewenst gedrag hebben meegemaakt, daar gaat het niet langer over. Vijf van hen vertellen nu, voor het eerst, hun verhaal.

Wie bij Volt werkt, is meestal jong, hoogopgeleid, verbaal sterk. Volt-medewerkers vertellen dat ze trots zijn op hun Europese blik, hun idealisme. Ze zeggen dat ze ánders aan politiek willen doen, zonder geroddel, trucjes, zonder boos te zijn. Het zijn ook vaak mensen aan het begin van, zo hopen ze, een lange politieke carrière. Ze krijgen kansen, ze mogen meepraten in calls met de partijtop, campagnes bedenken, speeches schrijven. Je hoort woorden als ‘tof’, ‘inspirerend’, ‘droombaan’.

Er is ook een keerzijde, zeggen Volt-medewerkers die aan dit verhaal meewerkten. De partij is nieuw en nog ongestructureerd. Jonge mensen krijgen meteen verantwoordelijkheden, maar belanden snel in kwetsbare posities. Een jonge medewerker zegt: „Veel dingen gebeuren zonder dat we er ervaring mee hebben. Dat is leuk, maar achteraf denk ik: hadden we hier als partij maar eerder over nagedacht.”

Dertien mensen meldden zich sinds februari bij integriteitsbureau Bing met klachten over Tweede Kamerlid Nilüfer Gündogan, de nummer twee van de partij. Volt had Gündogan geschorst als lid van de fractie wegens klachten over ‘grensoverschrijdend gedrag’, en het bureau gevraagd om onderzoek te doen. Gündogan vocht haar schorsing aan bij de voorzieningenrechter, die haar vorige week dinsdag gelijk gaf. Partijleider en fractievoorzitter Laurens Dassen maakte de schorsing ongedaan en bood Gündogan excuses aan.

OVER DIT ARTIKEL

NRC voerde de afgelopen weken één-op-ééngesprekken met vijf van de dertien mensen die een melding hebben gedaan bij integriteitsbureau Bing. Ook sprak NRC met vijf direct betrokkenen in Volt die geen melding hebben gedaan. Verder kreeg NRC ter ondersteuning van hun verhalen inzage in meldingen aan Bing, interne mailcorrespondentie, appverkeer en documenten. Onderaan dit artikel staat de volledige reactie van Gündogan en de volledige reactie van Dassen en bestuur.

Interne crisis

De partij zakt elke dag dieper weg in een interne crisis. Volters vragen zich af: kan het partijbestuur aanblijven? Is Dassen nog zeker van zijn positie? Maar de dertien mannen en vrouwen die een melding deden, over hen gaat het niet langer. Dassen had het over „handtastelijkheden, ongewenste seksuele avances, intimidatie en misbruik van positie”. Maar wat er precies gebeurd is, hún verhaal, dat bleef onduidelijk.

NRC sprak de afgelopen weken in afzonderlijke gesprekken met vijf melders en vijf andere, direct betrokkenen. Ze vinden het moeilijk hun verhaal te doen. Sommigen vragen zich af: heb ik wel duidelijk gezegd dat ik haar gedrag grensoverschrijdend vond? Soms zijn ze bang voor de gevolgen, bijvoorbeeld voor hun carrière. Ze noemen haar grillig, onberekenbaar. Ze heeft veel vrienden in de partij, onder wie geldschieters. Daarom willen ze hun naam niet in de krant. Op de vraag waarom hij toch praat, zegt een medewerker: „Ze is Kamerlid, ze heeft macht. Zo ga je niet om met medewerkers die hun eerste baan hebben.” Een ander zegt: Het past niet bij de idealen van Volt dat zulke zaken onbesproken blijven.

In maart vorig jaar kwam de partij onverwachts met drie zetels in de Tweede Kamer. Met, volgens een melder, „op papier het perfecte plaatje”: drie Kamerleden die alledrie een andere kant van Volt laten zien. Dassen was er voor de nuance, Marieke Koekkoek voor de inhoud, Nilüfer Gündogan voor de bevlogenheid, het idealisme. Maar op de eerste dag zei een Volt-medewerker tegen een collega: „Wij gaan niet met drie Kamerleden eindigen.”

Er was toen al veel gebeurd. Op 6 juni 2020 was Dassen gekozen tot lijsttrekker. Gündogan, ook kandidaat, had het niet gered. Die avond, het was haar verjaardag, nodigde ze verschillende Volters bij haar thuis uit. Jonge mensen, twintigers, die haar hadden gesteund of actief campagne voor haar hadden gevoerd. Ze vonden Laurens Dassen in de woorden van één melder „te genuanceerd”, en geloofden in Gündogan. Bijna alle melders zeggen haar ooit bewonderd te hebben om haar temperament en bevlogenheid. „Spreek je uit!”, had ze aanmoedigend gezegd tegen een vrouwelijke Volter.

Die avond had Gündogan te veel gedronken, zeggen verschillende getuigen. Ze lag op de grond, volgens een aanwezige „ontroostbaar”. Ze zagen dat ze mensen om de hals viel, over haar seksleven praatte. Een van de Volters, een man, werd in zijn nek gezoend. De man had al eerder te maken gehad met ongewenst seksueel gedrag, vertelt hij. In 2019, in de tijd van de Europese verkiezingen, had Gündogan in een dronken toestand een arm om zijn middel geslagen en volgens hem gezegd dat ze al lang geen seks meer had gehad, en zin had in seks met hem. De man zegt dat hij het eerst weglachte. Later ging hij erover nadenken. Het was intimiderend. „Ik heb er met niemand over gepraat, dan moest ik de confrontatie aan. Ik dacht: stel je niet aan. Ik dacht ook: het wordt een belangrijke tijd, we hebben haar vuur nodig in de Kamer. Ik had het helemaal goedgepraat voor mezelf.” Hetzelfde gebeurde met een andere Volter die veel met haar optrok. Die kreeg in de late avond een telefoontje, waarin Gündogan een seksueel verzoek deed. Ook hij lachte het eerst weg. Tot een andere Volter zei: ‘Gast, dit kan niet’. Die bevestigt dit verhaal.

Problematische jeugd

Nilüfer Gündogan (1977) verhuisde op anderhalfjarige leeftijd van Turkije naar Weert, waar haar vader in een fabriek werkte. Op tv vertelde ze later over haar problematische jeugd. „Drie jaar van mijn jeugd zijn gewoon verdampt door het geweld van mijn vader.” Politiek wilde ze haar levensverhaal positief inzetten, zo laat ze zich inspireren door „rechtvaardigheid”, zei ze. Zo nam ze het op tegen de tabakslobby.

Gündogan werd in 2009 lid van D66 en was bestuurslid in Amsterdam. Ze deed een mislukte poging om lijsttrekker te worden van D66 bij de stadsdeelraadverkiezingen in 2014. Later sloot ze zich aan bij Volt, die in 2018 werd opgericht. Medewerkers zeggen dat ze meteen opviel: ze was wat ouder, had politieke ervaring en een aangrijpend levensverhaal. Ze werd nummer twee op de kandidatenlijst voor de Europese verkiezingen – Volt haalde nog geen zetels.

Vanaf het begin had Gündogan het vermogen jonge mensen aan zich te binden. Nilüfans, noemden ze zich. Bijna alle melders vertellen dat zij ook een tijdje in haar kringen verkeerden. In de EU-campagne kwam een keerzijde naar boven. Volters noemen haar „intens”, ze belde voortdurend. Gündogan, zeggen melders onafhankelijk van elkaar, kreeg woedeuitbarstingen, onder meer tegen een andere kandidaat. Een medewerker zegt dat ze langdurig geïntimideerd is door Gündogan. „We waren veel samen in één ruimte en toen heeft Nilüfer me een paar keer op mijn billen geslagen.” De medewerker was zeventien. Gündogan zegt zelf in een reactie dat ze zich niet kan herinneren ooit iemand op de billen te hebben geslagen die minderjarig was.

De medewerker zegt zelf: „Het gebeurde, dat weet ik vrij zeker, niet met een seksuele intentie, het was overduidelijk bedoeld als intimidatie. Ik schrok heel erg. Ze deed het steeds met een glimlach. Ik weet nog dat ik thee aan het maken was. Ze stond naast me en zei: ‘heb je er een beetje zin in vandaag?’ en dan zo’n klap.” De medewerker zei het tegen de voorzitter van Volt, toen nog Laurens Dassen, en twee andere collega’s. Ze kreeg het advies: confronteer haar ermee. Ze vindt dat nu „onbehoorlijk”. Het voelde alsof ze er alleen voor stond. Laurens Dassen zegt nu: „Ik heb toen een wandeling gemaakt en dit met deze Volter besproken. Zij gaf aan dat ik niet tot actie hoefde over te gaan, maar ik realiseer me nu dat ik die verantwoordelijkheid niet bij een minderjarige had mogen leggen.”

In een teambuildingsweekend van Volt, in de campagne voor de Tweede Kamer, kwam een bemiddelaar langs. Ze moesten elkaar in de ogen kijken, wandelen. De jonge medewerker vertelde in de groep dat ze zich niet gerespecteerd voelde door Gündogan. „Zij werd woedend en schold me uit. Ze zei dat ik een snotneus was, een kind. Dat ik gevaarlijk was voor de partij, en dat ik naar haar moest luisteren.” De medewerker zegt dat ze in tranen uitbarstte. Niemand greep in.

Dronken in een taxi gezet

Volters vertellen over vergelijkbare incidenten op internationale partijbijeenkomsten in Sofia, Rome en Lissabon: Gündogan was dronken en moest een taxi worden ingezet. Er waren schreeuwpartijen. Een vrouwelijk Volt-lid vertelt over een reis naar Lissabon: „We omhelsden elkaar, ik was zelf ook aangeschoten. Het werd zeer intiem. Mensen om me heen, Nilüfans, stonden te kijken, met een blik van: wat is dit?” Gündogan pakte de medewerker in die omhelzing bij haar billen. „Op het moment was het bijna grappig. Later dacht ik: wat als een man dit had gedaan?”

Drie maanden voor de Tweede Kamerverkiezingen stond de partij er slecht voor in de peilingen. Gündogan vond dat dat aan Dassen lag. Hij was te onzichtbaar op sociale media en betrok haar te weinig in de campagne. Ze nam het initiatief tot een brandbrief aan het partijbestuur, die ook door de kandidaten op de plekken drie, vier en vijf werd ondertekend. In de brief, „niet bedoeld als aanval op Laurens als persoon”, stond dat de kandidaten ontevreden waren over Laurens Dassen. „Laurens hoeft niet zo actief op Twitter te worden als Nilüfer, maar we doen een oproep op social media meer zichtbaar te worden als het gezicht van Volt.” Betrokkenen zeggen dat de brief leidde tot een vertrouwensbreuk tussen Dassen en Gündogan.

De Tweede Kamerverkiezingen werden een groot succes, uit het niets haalde Volt drie zetels. Gündogan kreeg 41.352 voorkeurstemmen. Op de uitslagenavond in Den Haag werd geen alcohol geschonken, het partijbestuur zegt dat dat was om te voorkomen dat Gündogan te veel zou drinken. De laatste weken van de campagne en de eerste maanden na de verkiezingen, zeggen veel Volt-medewerkers, waren de gelukkigste. Gündogan was vanaf het begin een opvallend Kamerlid en haalde vaak de pers. Laurens Dassen was na twee maanden in een peiling de meest gewaardeerde politicus in Den Haag, op Pieter Omtzigt na.

Maar intern liepen de spanningen op. Gündogan maakte volgens meerdere bronnen in fractievergaderingen opmerkingen over het uiterlijk van collega’s. Kamerlid Marieke Koekkoek zag er onverzorgd uit. Dassen vond ze te mager, hij moest meer eten. Ze maakte in apps grappen over vrouwelijke politici die volgens haar overgewicht hebben. De problemen met medewerkers ontstonden bij de voorbereiding van een debat over de voorjaarsnota. Toen viel ze uit, omdat twee van hen volgens haar een slechte ‘inbreng’ hadden geschreven. De medewerkers hadden er een week aan gewerkt. Volgens een betrokkene gooide ze hun werk in de prullenbak.

Machtsrelatie

Met haar naaste medewerker ging Gündogan in het verleden vriendschappelijk om. Met enkele anderen zaten ze in een appgroep die Griekse Pornovilla heette. Maar, zeggen betrokkenen nu, die vriendschap werd een machtsrelatie waarbij de medewerker het doelwit was. Gündogan maakte toespelingen op zijn homoseksualiteit, ook toen hij aangaf dat hij dit niet meer wilde. Toch bleef zij hem „meid” noemen, ook waar anderen bij waren. Toen ze met Kamerpersoneel de indeling van de kamers besprak, zei ze: „O, we zitten in de kelder. Dat geeft niet, want hij houdt wel van kelders.”

De medewerker werd op de gang van de Tweede Kamer aan zijn billen betast door Gündogan. De medewerker reageerde niet. Het was eerder gebeurd, toen hij nog niet voor haar werkte. Ook zou ze tijdens fractie-dagen in de zomer, toen fractiemedewerkers bij een kampvuur zaten, tegen hem en een mannelijke collega hebben gezegd: ‘Doen jullie je zwembroek maar uit.’ De medewerker werd steeds meer het doelwit van Gündogan, zagen collega’s. Ze sloot een keer de deur van hun gezamenlijke werkkamer, leunde voorover op het bureaublok en schreeuwde hem toe. Ze zei tegen anderen dat hij een slechte medewerker was. Collega’s hadden medelijden met hem, niemand greep in. Na bemiddeling ging de medewerker op een andere kamer werken.

Dassen de vredebewaarder

Gündogan deed „meervoudige verzoeken” de medewerker een officiële waarschuwing te geven, staat in een interne mail van de ambtelijk secretaris van Volt aan de fractie. Dat is nooit gehonoreerd door deze ambtelijk secretaris, blijkt uit correspondentie. Ook wilde Gündogan dat zijn contract niet verlengd werd. De medewerker is nog steeds in dienst.

Het steekt medewerkers dat de partijtop niet of te laat ingreep. Het idee ontstond dat haar gedrag werd getolereerd en de partijtop alles aan Dassen overliet. Die handelde volgens hen „als een enorme vredebewaarder”. Vaak vond de partijtop dat er geslikt moest worden. Bijvoorbeeld in de campagne van 2021, toen Gündogan op straat tegen Dassen had geschreeuwd. Hierna kwamen er, erkent het bestuur, „gesprekken, mediation en coachingsessies”.

Het bestuur en Dassen erkennen tegen NRC dat ze „de risico’s van het door Nilüfer vertoonde gedrag [hebben] onderschat. We bieden daarom onze excuses aan aan alle melders en iedereen die hierdoor geraakt is.” En: „Wij zullen niet verzuimen de nodige consequenties te verbinden aan de uitkomst [van het onderzoek].” Het bestuur heeft voor over een paar maanden een algemene ledenvergadering uitgeschreven, die, zeggen medewerkers, vooral in het belang van Gündogan is. Daar kan ze het leiderschap van Dassen ter discussie stellen.

De voorzieningenrechter oordeelde vorige week dat Volt „in de hele affaire te voortvarend een onjuiste weg heeft bewandeld”. De „jonge en relatief onervaren partijleiding” is „te hard van stapel gelopen” na de uitzending van BOOS over seksueel overschrijdend gedrag bij The Voice, staat in het vonnis.De schorsing van Gündogan als fractielid had niet mogen gebeuren.

Dat betekent dat Gündogan, Dassen en Koekkoek gedwongen worden met zijn drieën een fractie te vormen. Als Gündogan haar aangiftes tegen de melders en Volt intrekt, zou er een theoretische kans op samenwerking zijn. Al wordt dan verwacht dat Koekkoek de fractie, en mogelijk de Tweede Kamer, verlaat. Misschien gaat Gündogan alsnog weg, met of zonder zetel. Of Gündogan neemt haar zetel in zonder dat ze de aangiftes intrekt, waarna Dassen en Koekkoek zich mogelijk afsplitsen.

En de medewerkers? De meesten zijn stellig: als Gündogan terugkeert bij Volt, zijn zij weg. Eén dag voor de uitspraak in het kort geding, op maandag 7 maart, schrijven vijf melders – niet de melders met wie NRC gepraat heeft – een brief aan het partijbestuur, die NRC heeft. Ze vragen om „bescherming” en of het bestuur wil instaan voor hun „veiligheid”. Ze hadden alle vijf „veel angst” gevoeld, staat er, voor de reactie van Gündogan op hun verhalen. Ze moeten er niet aan denken, schrijven ze, dat het onderzoek door een ánder bureau wordt overgenomen en ze alles opnieuw moeten vertellen.

Reactie Gündogan:
‘Het niveau van de beschuldigingen is tergend treurig’

Nilüfer Gündogan zegt op vrijdagavond door de telefoon, in een reactie, dat er „een hetze” tegen haar is. „Mensen willen dat ik stop als Kamerlid.” Ze heeft het gevoel dat ze „vecht tegen spoken”, omdat ze niet hoort wie de melders over haar zijn.

In de Tweede Kamer heeft ze, zegt ze, één keer haar medewerker op zijn billen geslagen. „Dat was super amicaal bedoeld, we waren toen nog vrienden.” Ze deed dat, zegt ze, zonder seksuele bijbedoeling.

De medewerker had laten weten dat hij niet meer wilde dat ze opmerkingen maakte over zijn homoseksualiteit. Ze zegt: „Maar pas nadat ik hem een officiële waarschuwing had gegeven, omdat hij niet functioneerde.” Ze heeft daarna nog een keer zo’n opmerking tegen hem gemaakt over homo’s, die ze „meiden” noemde. „Dat was in een slipstream, nadat hij zo’n soort opmerking tegen mij had gemaakt. Dat had ik inderdaad niet moeten zeggen, maar het was niet beledigend bedoeld.”

Gündogan erkent dat de medewerker nooit officieel een waarschuwing kreeg.

Over verklaringen dat ze schreeuwde en zich intimiderend uitliet, zegt ze: „In de campagne ben ik weleens hard uitgevallen tegen iemand. Zou ík dat schreeuwen noemen? Mwah, ik weet het niet. Kunnen anderen dat schreeuwen noemen? Ja.”

Ze zegt dat ze een „enigszins kort lontje heeft”. „Ik zal ook zeggen waar dat vandaan komt, ik heb er therapie voor gezocht. Sinds de dood van mijn man heb ik soms geagiteerd en geïrriteerd gereageerd. Ik ben niet altijd gemakkelijk, ook niet voor mezelf. Daar had ik graag oprecht mijn excuses voor aangeboden en verbetering beloofd, als mensen het tegen mij hadden gezegd of als het in alle discretie via een vertrouwenspersoon was gegaan. Maar deze mensen willen geen excuses.”

Over handtastelijkheden die mensen hebben gemeld zegt ze „aanrakerig” te zijn. „Noem het mijn Turkse passie.” Ze zegt dat ze zich niet herinnert of ze op haar verjaardag, na de lijsttrekkers-verkiezing bij Volt, handtastelijk is geweest en seksueel getinte opmerkingen of toespelingen heeft gemaakt. Ze is boos over het verhaal, omdat het over haar „privésfeer” gaat. „Ik dacht me veilig te kunnen voelen in mijn eigen huis.” Ze zegt dat ze op een verjaardag „weleens iemand te sterk zal hebben geknuffeld”. „Dat zal ik niet ontkennen. En dat iemand dan denkt: wow, Nilüfer, wat veel.”

Ze zegt ook dat ze „op een borrel wel eens te veel drinkt”. „Sorry hoor.”

Dat de uitslagenavond van Volt, na de Tweede Kamerverkiezingen, alcoholvrij was omdat zij anders te veel zou drinken, is volgens haar niet waar. „We hebben dat zo bedacht, omdat we wilden dat mensen zich aan de coronamaatregelen zouden houden.”

Over mogelijk seksueel overschrijdende opmerkingen zegt ze: „Als ik dit soort grappen maak is het eerder in algemene zin. Dat iemand dit internaliseert, dat kan. Ik ben oud genoeg om te beseffen dat wat ik bedoel niet altijd overeenkomt met hoe iemand het ervaart.”

Ze herinnert zich niet meer of het háár idee was in de campagne een brief te schrijven aan het partijbestuur over het functioneren van Laurens Dassen. „Ik weet wel dat ik erachter stond.”

Over de mogelijk denigrerende opmerkingen over het uiterlijk van mensen, ook collega’s, zegt ze: „Dat heb ik vast gedaan, ik maak af en toe valse grappen.” Ze zegt dat ze Volt-Kamerlid Marieke Koekoek een keer „professioneel” heeft „aangesproken” op iets wat uiterlijk betrof. Ze wil niet zeggen waar dat over ging. „Ik ga niet terug met moddergooien.”

Gündogan noemt „het niveau van de beschuldigingen tergend treurig”. „Er ligt een duidelijk vonnis dat de vloer aanveegt met het onderzoek. Dit zit hooguit op het niveau van: vervelend, lastig, wat een dráák van een mens. Alleen met het doel dat ik me zo diep ga schamen, dat ik mijn Kamerwerk niet meer durf te doen.”

Reactie partijbestuur en partijleider Dassen:
‘Risico’s van vertoonde gedrag onderschat’

Het partijbestuur en partijleider Laurens Dassen schrijven in een gezamenlijke verklaring dat „wij de risico’s van het door Nilüfer vertoonde gedrag dat bij ons bekend was [hebben] onderschat. De partijtop was ervan op de hoogte dat een minderjarige medewerker melding had gedaan van „nare ervaringen”. Dassen: „Ik heb toen een wandeling gemaakt en dit met deze Volter besproken. Zij gaf aan dat ik niet tot actie hoefde over te gaan, maar ik realiseer me nu dat ik die verantwoordelijkheid niet bij een minderjarige had mogen leggen.”

Ook waren er „geruchten” over andere voorbeelden van ongewenst gedrag bekend bij het bestuur. „Achteraf realiseren wij ons dat we deze signalen serieuzer hadden moeten nemen.”

Volgens Dassen en partijbestuur heeft Gündogan zich „bij herhaling” denigrerend geuit over fractiegenoot Marieke Koekkoek. „Ondanks pogingen om dit gedrag te stoppen.”

Over de aantijgingen van melders aan het adres van Gündogan schrijven bestuur en Dassen dat „voor dit soort gedrag geen plaats is bij Volt”. Als het Bing-onderzoek is afgerond „zullen wij niet verzuimen de nodige consequenties te verbinden aan de uitkomst”.

„We hebben lang geprobeerd door middel van gesprek, dialoog en bemiddelingspogingen het gedrag van mevrouw Gündogan bij te sturen. Deze pogingen zijn geïntensiveerd na een gesprek van de fractievoorzitter met de co-voorzitters en zelfde signalen aan het bestuur. Dit was onvoldoende. Hierdoor zijn mensen in onze partij beschadigd. Aan hen bieden we onze excuses aan.”

In een „ultieme poging om melders te beschermen” zijn bestuur en Dassen „tekortgeschoten”, erkennen ze. „Dat is de les die we hebben geleerd. We zullen er voor gaan zorgen dat de melders goed worden opgevangen. Wat voor ons voorop staat, is dat elke melder op ons kan rekenen.”

Bestuur en Dassen vinden het „verschrikkelijk” dat melders hebben gevoeld dat signalen niet of te laat serieus zijn genomen. „We bieden daarom onze excuses aan alle melders aan en iedereen die hierdoor geraakt is.”

Bestuur en partijleider Volt: risico’s gedrag Gündogan onderschat

Het partijbestuur en partijleider Dassen van Volt hebben de risico’s van het gedrag van Kamerlid Gündogan onderschat. Dat laat de partij weten aan NRC. Die krant heeft met vijf mensen gesproken die een melding hebben gedaan over ongewenst gedrag van Gündogan.

Bij de partij waren “geruchten” bekend over ongewenst gedrag en met een melding van een “nare ervaring” is onvoldoende gedaan, zegt Volt. “Achteraf realiseren wij ons dat we deze signalen serieuzer hadden moeten nemen.”

Het bestuur en Dassen zeggen dat ze lang hebben geprobeerd Gündogan bij te sturen met gesprekken. “Dit was onvoldoende. Hierdoor zijn mensen in onze partij beschadigd.”

Rechter

Volt zette Gündogan vorige maand uit de Tweede Kamerfractie na dertien meldingen van grensoverschrijdend gedrag. Het Kamerlid spande een kort geding aan, omdat ze terug wilde in de fractie. Ze kreeg vorige week gelijk van de rechter. Dassen bood daarop Gündogan excuses aan.

De rechter oordeelde dat Volt “in de hele affaire te voortvarend een onjuiste weg heeft bewandeld”. De statuten van de partij en de fractieregelementen bieden volgens de rechter geen grondslag voor een schorsing. Over de inhoud van de meldingen oordeelde de rechter niet.

Avances en intimidatie

Gündogan wordt beschuldigd van onder meer seksuele avances, intimidatie, problematisch alcoholgebruik en handtastelijkheden. Dat beeld komt naar voren in de krant, die vijf melders anoniem opvoert.

Een Volt-medewerker zegt tegen NRC dat ze, destijds zeventien jaar oud, meermaals op haar billen is geslagen door Gündogan. Bij een andere medewerker zou ze herhaaldelijk toespelingen op zijn homoseksualiteit hebben gemaakt, ook nadat de medewerker had gezegd dat hij dat niet wilde.

Verder maakte Gündogan volgens NRC opmerkingen in fractievergaderingen over haar twee collega-Kamerleden. Koekkoek zou er “onverzorgd” uitzien en fractieleider Dassen zou “te mager” zijn.

‘Valse grappen’

In een reactie aan NRC laat Gündogan weten dat er een “hetze” tegen haar is. Over het op de billen slaan zegt zich niet te kunnen herinneren dat ooit bij een minderjarige te hebben gedaan. Over de homoseksuele medewerker zegt Gündogan dat die pas klaagde “nadat ik hem een officiële waarschuwing had gegeven, omdat hij niet functioneerde”.

En wat betreft de opmerkingen over uiterlijkheden zegt Gündogan: “Dat heb ik vast gedaan, ik maak af en toe valse grappen.”

“Achteraf realiseren wij ons dat we de signalen serieuzer hadden moeten nemen”, zeggen het partijbestuur en Dassen tegen NRC.

Volt heeft een integriteitsbureau ingeschakeld om de klachten te onderzoeken. De partij laat weten dat zij niet zullen “verzuimen de nodige consequenties te verbinden aan de uitkomst”. Volt overweegt ook nog in hoger beroep te gaan tegen de rechterlijke uitspraak van vorige week.

Aangiftes

Ondertussen speelt ook nog dat Gündogan aangifte heeft gedaan van “smaad en laster” tegen de melders, de twee andere Volt-Kamerleden en het partijbestuur. In een tweet noemt partijleider Dassen dat vandaag “bizar”.

De advocaat van Gündogan, Geert-Jan Knoops, zegt dat de aangifte alleen maar sterker is geworden door het NRC-verhaal. “De zogenaamde ‘melders’ hebben nu zelf in het openbaar ruchtbaarheid gegeven en dit versterkt de juridische grondslag.”

HOLLANDA YEREL SEÇİMLERİNDE MAHALLİ PARTİLER ZAFER YAZDI.

HOLLANDA YEREL SEÇİMLERİNDE MAHALLİ PARTİLER ZAFER YAZDI.

*8590 üyenin 3411’i yerel partilerin…

*En genç seçmenler DENK Partisi’nde…

*DENK 26, VOLT 19 üyelik kazandı…

*Tercihli oylu Türkler haftaya belirlenecek…

İlhan KARAÇAY

Hollanda’da yapılan yerel seçimlerin ilk sonuçlarına göre, ana akım siyasi partilerin oyları zik zak çizerken, mahalli partiler oy patlaması yaptı.
Ülkede bulunan 345 belediyedeki 8590 üyeliğin 3411’ini mahalli partiler kazandı.
30 yıl önce 774 belediyeye sahip olan Hollanda, bu sayıyı 345 belediyeye düşürdü.
Nüfusu 200 binin üzerinde olan belediyelerin meclislerinde 45 üye bulunurken, nüfusu 3 binden az olan belediyelerde 9 üye bulunuyor.

Dün sona eren oy kullama işlemlerinden sonra yapılan oy sayımlarında, en genç seçmenlerin DENK Partisi’ni tercih ettikleri görüldü. (Üstteki şemaya bakınız) Geçen seçimlerde belediye meclislerine 22 üye kazandıran DENK, bu seçimlerde 26 üye kazandırdı.
Belediye seçimlerine ilk kez giren, Avrupa Birliği destekçisi VOLT Partisi, belediye meclislerinde 19 sandalyeye sahip oldu. Nilüfer Gündoğan sorununun, seçmen üzerinde etki yapıp yapmadığı sorusu yanıt bulamadı.

Yerel seçimlere, genel seçimlerdeki gibi fazla ilgi göstermeyen Hollandalılar’ın, bu seçime katılma oranları yüzde 50 civarında.
Seçimlere, Türk seçmenlerin katılma oranlarını haftaya açıklanacak olan tercihli oylardan sonra hesap edebileceğiz.

Ana akım siyasi partilerin bazıları büyük oy kaybına uğrarken, bazı partiler yerlerinde saydılar, bazıları da az da olsa kâra geçtiler.

Aşağıdaki çizelgede, partilerin geçen seçimlerde ve bu seçimlerde kazandıkları üye sayısını görebileceksiniz.

Dünkü seçimlerden sonra belediye meclislerinde kazanılan üyelik sayıları şöyle:
(İlk sayılar 2018 seçimlerine ait)

Mahalli Partler: 2758- 3411
Hıristiyan Demokrat CDA: 1326-1091
Özgürlük Partisi:VVD 1117-974
Demokrat ’66 Partisi: 591-606
İşçi Partisi:PvdA 547-548
Yeşil Sol Parti GL: 513-524
Hıristiyanlar Birliği CU: 335-303
Sosyalist Parti SP: 272-168
Reformcu Parti SGP: 195-227
Özgürlik Partisi PVV: 72-61
Hayvanları Koruma Partisi: PVDD 35-63
50 Yaş Üzeri Partisi 50 PLUS: 34-25
DENK PARTİSİ: 22-26
Demorasi Formu Partisi FVD: 3-48
BİJ1 Partisi: 1-8
VOLT Partisi: 0-19
Realist Hollanda Partisi:BVNL 0-17
Doğru Cevap Partisi: JA21 0-2

İLHAN KARAÇAY SESLENİYOR: HAYDİ SANDIK BAŞINA!

İLHAN KARAÇAY SESLENİYOR: HAYDİ SANDIK BAŞINA!

*Türkler’in Hollanda seçimlerindeki rolleri…
*Türkler’in lobi oluşturmadaki olguları…

*Türkler’in güçlenmesinin, ırkçıları çıldırtması…
*Türkler’in katılımının küçümsenmek istenmesi…

*Türkevi’nin adaylar ile telekonferansı…

İlhan KARAÇAY

Önümüzdeki 14-15 ve 16 mart günleri, Hollanda’da Belediye Meclis üyeleri seçilecek.
Bu seçimde, Hollanda’da 5 yılını doldurmuş herkes seçebilecek ve seçilebilecek.

Hollanda, 1986 yılında 150 yıllık anayasada bir değişiklik yaparak, yerel seçimlerde, Hollanda tabiyetinde olmayanalara da seçme ve seçilme hakkı tanımıştı. Bunun için sadece, ‘Ülkede 5 yıl ikamet etmiş olma’ şartı vardı.

1986 Yılında Belediye meclislerine seçilen 12 Türk’ün 7’si ile TRT için röportaj yapmıştım. Üstteki fotoğrafta soldan sağa, Seçil Arda, İsmail Aykut, Osman İskender Kaptanoğlu, Faruk Cansızlar, İsmail Baykoç, rahmetli Naci Demirbaş ve Yusuf Toprak görülüyor.

1986 yılında yapılan ilk yerel seçimlerde, ülkenin çeşitli yerlerindeki belediye meclislerine 12 Türk seçilmişti. Daha sonraki seçimlerde, seçilen Türkler’in sayıları artmaya başladı ve şimdilerde bu sayı 200’lere ulaştı. Bu arada, Belediye Başkan Yardımcılığı’na yükselen Türkler olduğu gibi, semtlerde Belediye Başkanı olan Türkler de oldu.

Türkler’in seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri ile birlikte, lobicilikleri de güçlenmiş oldu. Bunun semeresini daha ilk seçimlerde görmüştük.
Hollanda’da, Hıristiyanlar’ın, yani Katolik, Protestan ve Ortadoks mezhebinde olanların, Radyo ve Televizyonlarda yayın hakları vardı ama, Müslümanlar’ın böyle bir hakkı yoktu. Yıllarca süren çabalar işe yaramamıştı ve hatta, ‘Siz bu işi unutun’ uyarısı bile yapılmıştı.

metin, kişi, takım, poz içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
1986 seçimlerinden önce, muhalefet lideri Den Uyl (solda) ve Başbakan Lubber ile (sağda) yaptığım görüşmeler sırasında, sınırsız vaatlerde bulunulmuştu.

Ama 1986 yılındaki seçimler öncesinde başlayan seçim kampanyaları sırasında, Türk seçmenleri camilerde ve derneklerde ziyaret eden Başbakan, Bakanlar ve muhalefet liderleri, Türkler’in bu isteğine yardımcı olacakları sözünü verdiler.
Bu sayede Türkler aynı yıl bu hakkı kazandılar ve İslam Yayın Kurumu adı altında radyo ve televizyon yayını hakkını elde ettiler. Türkler’e bunun için 5 milyon gulden yıllık bütçe ve bir de villa tahsis ettiler.

Türkler’in yerel seçimlerde elde ettikleri bu güç, Hollanda tabiyetine geçen ve genel seçimlerde oy kullananlar sayesinde daha da gelişti. Nüfusu 500 bini geçen Türkler’in, 420 bini Hollanda tabiyetine geçti. Böylece Türkler, genel seçimlerde de seçme ve seçilme hakkı ile güçlenmiş oldu.
Öyle ki, ilk genel seçimde 3 Türk asıllı parlamenterimiz oldu. Bu sayılar daha sonra 6’ya yükseldi. Hatta bir milletvekilimiz Devlet Bakanı bile olmuştu.

O zaman olduğu gibi, şimdi de, ‘Bir gün Başbakan’ın adı Ali olacak’ diye hayaller kuruyoruz.
Haaa, bakın bu Başbakanlık konusunda bir ışık belirdi sanırım. Zira, bu yılın başında kurulan koalisyon hükümetinde, Demokrat 66 Partisi, siyaset dışı bir isimi, Medya ve Kültür’den Sorumlu Devlet Bakanı yaptı. Bu isim Günay Uslu’ydu. Günay Uslu, öğrencilik yıllarında, ‘Türkiye’de bile bir kadın Başbakan olabilmişken, Hollanda’da neden bir kadın Başbakan olmadı. Göreceksiniz, ilk kadın Başbakan ben olacağım.’ demişti.
Bekleyeceğin ve göreceğiz.

metin, iç mekan, gazete içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Daha önceki seçimlerde, Türkler’in yüzde 40-45’inin oy kullandığı haberlerine karşı, benim yüzde 80 cevabımın Hollandaca yayını.

Türkler’in lobi gücünü düşürmek isteyen Hollanda medyası, seçimlere katılım oranını hep düşük gösterdi. Sonuçta bu hesap tahminden başka bir şey değildi. Ama biz her seçimde, Türkler’in verdiği tercihli oyları saydık. Türkler’in her zaman seçimlere ilgi gösterdiğini saptadık. Türkler’in seçimlere katılım oranı yüzde 70’lerin altına düşmüyordu.

metin, bina, açık hava, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduBen, her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de vatandaşlık görevimi yapacağım ve Almere kentindeki Archipel Okulu’nda oyumu kullanacağım.

Bu kez de, Hollanda’da 14-15 ve 16 martta yapılacak olan yerel seçimlerde 350 bin Türk’ün oy kullanmasını bekliyoruz.

Ben şahsen oldum olası, ayrı bir parti kurup kendimizi soyutlamaktan yana değilim. Ben hep, çeşitli siyasi partiler içinde yer almamızı yeğlemişimdir. Zira, siyasi partiler içinde davamıza destek olacak Hollandalı partidaşlarımız olacaktır.

kişi, adam, takım, poz içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduErdinç Saçan, Ayhan Tonca ve Osman Elmacı, aday listesinden çıkarılmışlardı.

Ne var ki, siyasi partiler, Milletvekili, Belediye Meclis Üyesi ve İl Genel Meclisi Üyesi olan Türk asıllılara, bırakın destek olmayı, köstek oldular ve hatta partilerinden attırdılar.
Bunun ilk örneğini 2006 seçimleri öncesinde Ayhan Tonca, Osman Elmacı ve Erdinç Saçan’ın, sözde ‘Ermeni soykırımını tanımıyorlar’ gerekçesi ile aday listelerinde çıkarılışı sırasında yaşadık.

O zaman çok kızmıştık. Türk kökenli seçmenlerin önemini anlamayan siyasi partilere ders vermek için, az da olsa birlik olmuştuk ve oylarımızı Fatma Koşer Kaya’ya vermiştik. O zamanlar medya, Türk kökenlilerin verdikleri oylar ile D66 Partisini kurtardıklarını yazmıştı.

İkinci dışlanma örneğini 7 yıl önce yaşadık. Zamanın Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in, yabancılar politikasına tepki gösterdikleri için, İşçi Partisi’nden atılan Tunahan Kuzu ile Selçuk Öztürk, mecliste kendi gruplarını oluşturdular ve sonra da DENK adında bir parti kurdular.

‘Yabancıların umudu’ olarak kurulan DENK Partisi’ni daha da güçlendirmek için, diğer yabancı kökenli siyasetçiler ile birleşmeyi amaçlayan Kuzu ve Öztürk, amaçlarına ulaşmışlardı.

DENK Partisi, 14-15 ve 16 Martta yapılacak yerel seçimlerde, gerek kendi ölçümlerinde ve gerekse partiye gönül verenlerin nazarında çok başarılı olacak.
Seçimlerde, özellikle Amsterdam, Lahey ve Rotterdam’da, Belediye Meclisleri’nde çoğunluğu ele geçirmesinden korkulan DENK Partisi için çeşitli baltalamalar yapılıyor. Medyanın büyük çoğunluğu, Türkler’in seçme ve seçilme haklarından çok rahatsızlık duyulduğunu yazıyor, çiziyorlar. Türkler’den başka Faslılar’dan, diğer yabancılardan ve hatta Hollandalılar’dan da oy alması beklenen DENK Partisi, seçim kampanyalarına daha ziyade, yabancı kökenlilerin haklarını savunma politikası sürdürdüğü için, en çok da yabancı düşmanı Gerd Wilders ile karşı karşıya geliyor.
Bakalım, Tunahan Kuzu-Selçuk Öztürk bozuşmasından sonra hafif yara alan DENK başarılı olabilecek mi?

TÜRKEVİ TOPLULUĞU’NUN ÇEVİRİMİÇİ (TELEKONFERANS’I)

Başkanlığını Veyis Güngör’ün yaptığı, merkezi Amsterdam’da olan Türkevi Araştırmalar Merkezi, seçimlerle ilgili olarak bir çevirimiçi (Telekonferans) düzenledi.
‘Yerel seçimler ve Siyasi Katılım’ temalı konferans, tecrübeli siyasetçi ve yönetici Huri Şahin’in açış konuşması ile başladı.

Amsterdam D66 adayı Nazmi Türkkol, Amsterdam Denk adayı Süleyman Koyuncu, Beverwijk Groen Links adayı Nur Tayfur ve Velsen, Velsen Lokaal adayı Süleyman Çelik konuşmacı olarak katılırken, Enschede’den kendi listesiyle seçimlere giren Ahmed Yılmaz ve Almere PvdA adayı Tarık Şahbaz da dinleyici olarak katıldılar.

Konferansa, gerek konuşmacı gerekse dinleyici olarak katılan adayların hepsine ‘siyasete neden girdikleri, siyasi parti tercihleri, nasıl bir siyasetçi profiline sahip oldukları veya olmak istedikleri ve seçilmeleri halinde dört yıl sonra geriye dönüp baktıkları zaman neleri yapmış olmak istedikleri’ soruldu.


Ahmet Suat Arı    Nazmi Türkkol     Nur Tayfur         S.Çelik          S.Koyuncu         Huri Şahin

Adayların tamamının dikkat etmek istediği en önemli konu, gençlerin staj yeri bulma sorunuydu. Bu konuda belediyelerin özel sektöre örnek olması gerektiğine vurgu yaptılar. Adayların önemli bulduğu bir diğer konu da konut sorunuydu. Bu konuda belediyelerin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için çaba sarfedileceğine tüm adaylar tafafından vurgu yapıldı.

Adaylardan Ahmed Yılmaz, grubunun nispi temsil değil katılımcı demokrasiye ağırlık vereceğini ve belediye meclisinde alınacak her karar için halkla istişare şartı uygulayacaklarını söylerken, Velsen Lokaal Adayı Süleyman Çelik bunu kendilerinin Velsen’de zaten uyguladıklarını söyledi. Nur Tayfur ve Nazmi Türkkol ise bunun bazı temalar için mümkün olduğunu, ama her konuda uygulamanın gereksiz bir tıkanmaya yol açacağını ve karar almayı zorlaştıracağını söylediler.

Adaylar, başta Türk kökenliler olmak üzere göçmen asıllıların siyasi katılımının önemine vurgu yaparken, maalesef bunun istenen seviyede olmadığına da işaret ettiler. Dört yıl sonra ulaşmış olmak istedikleri hedefleri konusunda ise, verdikleri sözleri yerine getirmiş olmak, belediye sakinlerinin karar süreçlerine katılımını sağlamak olarak ifade ettiler.
Çevirimiçi telekonferansı Ahmet Suat Arı yönetti.

SEÇİM PROPAGANDALARI

Önümüzdeki seçimde, çeşitli siyasi partilerin listelerinde pek çok Türk adayın isimleri yer alıyor. Özellikle küçük Belediyeler’de 300 veya 400 tercihli oy ile seçilebilen Türkler’in, bu kez belediye meclislerine daha çok sayıda üye vermesi bekleniyor.

Hollanda’da yerel seçimlerde aday olan Türkler’in seçim kampanyaları da gittikçe profesyonelleşiyor. Az da olsa, Türkiye’deki seçim kampanyalarını andıran bu kampanyalarda güzel ayrıntılara değiniliyor.

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Bakınız, Amsterdam’da aday olan Süleyman Koyuncu, seçmenlerine nasıl seslenmiş?

“Dedelerimizin ve babalarımızın, üç beş kuruş para kazanıp geri döneriz düşüncesiyle geldiği Hollanda’da 60 yıla yakın bir süredir yaşamaktayız. Çocuklarımız Amsterdam’da doğuyor, okula gidiyor, parklarda eğleniyor, sokaklarında yürüyorlar. Artık, içinde yaşadığımız Hollanda’nın bir parçasıyız. Karnımız burada doyuyor. Geleceğimiz Hollanda’da.
Birlikte yaşadığımız tüm Hollandalılar gibi, biz de vergimizi ödeyip, kurallara uyuyoruz. O halde, Hollanda’yı ilgilendiren her konuda, örneğin ödeyeceğimiz çöp vergisi veya park ücretinin yüksek olmasına itiraz etmede, bizim de söz hakkımız var.
Söz hakkını, kullanacağımız en önemli yollardan birisi de seçimlerde oy kullanmaktır. Ancak, dört yıl önce yapılan seçimlerde Hollanda kökenli olmayanların oy kullanma oranı ne yazık ki yüzde 20’lerde. Oysa oy kullanmakla, hem gelecek dört yıl Belediyeleri yönetecek olanları seçeceğiz hem de çocuklarımızın da içinde bulunduğu Hollanda’nın geleceğine yön vermiş olacağız.
Bunun yolu, 14 – 15 – 16 Mart tarihlerinde yapılacak Belediye Meclisi seçimlerinde, ezici çoğunlukta sandığa giderek demokratik hakkımızı kullanmaktan geçiyor. Oylarımızı kullanarak, siyasete katılımımızı, ırkçılığa karşı olduğumuzu, eşit muamele görmek istediğimizi, orantılı temsil olmasını istediğimizi gösterebiliriz.
Yaşanılabilir, daha zengin ve renkli bir Hollanda için, hem kendi oylarımızı kullanalım hem de vatandaşlarımızın sandığa gitmesini sağlayalım.
Unutmayalım, Belediye seçimlerinde kullanılacak her oy, ırkçı ve yabancı düşmanlarına verilecek önemli bir cevaptır.”

BURAK ŞAHİN

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Bir ayrıcalıklı adayımız da Burak Şahin. Bergen Op Zoom kentinde GBWP Partisi’nden 15’inci sırada bulunan Şahin’in seçilme şansı, tercihli oylara bağlı. Kentlerinde, her yerde olduğu gibi konut sıkıntısının en büyük sorun olduğunu belirten Şahin, öğrencilerin ve yabancı kökenlilerin büyük zorluk içinde olduğunu söylüyor ve bu konu için mücadele edeceğini belirtiyor.
Burak Şahin, 2017’den bu yana, aynı Belediye Meclisi’nde seçilmiş değil, atanmış üye olarak görev yapıyor. Duoraadslid, olarak anılan bu üyeler, asıl üyelere destek veriyor ama toplantılara katılamıyor ve oy kullanamıyor.

KURUMLARIMIZ DA AKTİF

Hollanda’da bulunan Türk Sivil Toplum Kuruluşları da boş durmuyor. Çeşitli kuruluşlar, seçimlerde oy kullanılması için çeşitli etkinlikler düzenlerken, çeşitli dini ve siyasi görüşlere mensup federasyonlardan oluşan Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT), Başkan Zeki Baran imzasıyla şu mesajı yayınladı:

metin, adam, kişi, poz içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu16 Mart’ta oyunuzu kullanın!

16 Mart tarihinde Hollanda’da Belediye Meclisi Seçimleri yapılacak. Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) olarak, tüm vatandaşları seçimlere katılmaya davet ediyoruz. Oyunuzu mutlaka kullanın, seçim hakkınız boşa gitmesin!

Korona salgını sürecinde, Hollanda’da yaşayan toplumsal gruplar arasındaki eşitsizlik iyice arttı. Başta sağlık olmak üzere bir çok alanda fırsat eşitsizliğinin neden olduğu sorunlar daha da büyüdü. Salgın nedeniyle toplumumuz içinde hayatını kaybedenlerin oranı diğer kesimlere göre daha fazla oldu. Bu fırsat eşitsizliği diğer alanlara da olumsuz yansıdı. Bu nedenle tüm vatandaşları 16 Mart seçimlerinde sandığa giderek bu eşitsizliği gidereceğine inandığı partilere oy vermeye davet ediyoruz.

Oy tercihinizi belirlerken dikkat edebileceğiniz önemli konulardan birisi eğitimdir. Salgın nedeniyle okulların kapanması sonucu göçmen çocukların eğtimdeki mağduriyeti diğer kesimlere göre daha fazla oldu. Okul eğitimi belediyelerin sorumluluğundadır. Bu nedenle oy vereceğiniz partinin eğitimdeki eşitsizliğin giderilmesine yönelik politikalarına dikkat edin.

Belediye politikalarında yer alan diğer önemli bir konu yoksullukla mücadele. Bizim toplumda özellikle yaşlılarımızın büyük bir bölümü yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşıyor. Zor durumda olan yaşlıların geçim sıkıntısını gidermek amacıyla başvurabilecekleri yardımlar olmalı ve yaşlıların daha fazla yoksullaşmasını önleyici polikalar geliştirilmeli. Belediyeler bu alanda var olan hizmetlerden göçmenlerin de eşit şekilde yararlanmasını sağlamalıdırlar.

Konut piyasasındaki sorunlar herkes tarafından biliniyor. Konut fiyatları ve kiralar inanılmaz hızlı yükseliyor. Özellikle gençlerin uygun bir ev bulmaları nerede ise olanaksız hale geldi. Bu nedenle ihtiyaç sahiplerinin alım gücüne uygun konut politikaları olan partileri tercih etmekte fayda var.

Hollanda’da toplumsal kesimler arasındaki eşitsizlik, hemen her alandaki ayrımcı ve dışlayıcı politikalar sonucu daha da büyüyor. Devlet ayrımcı politikalarla mücadeleyi vatandaşlara bırakmadan, kendisi bu mücadelede öncü olmalıdır. Etkili bir ayrımcılıkla mücadele polikası olan ve yerel yönetimlerin bu konuda aktif rol almasını öngören partileri tercih etmek gerekir.

Umarız bu düşünceler oyunuzu belirlemeye yardımcı olur. Ama herşeyden önemlisi, sandığa giderek demokratik bir partiye oy vermenizdir. Göçmenlerin sandığa gitmeyerek, ırkçı parti taraftarlarının tercihlerinin etkili olmasına fırsat vermeyelim.

16 Mart Çarşamba günü sandığa giderek oyumuzu kullanalım. 14 Mart Pazartesi ve 15 Mart Salı günleri de oy kullanmak mümkün.

NİLÜFER GÜNDOĞAN HAKKINDAKİ MAHKEME KARARI ŞİDDETLE ELEŞTİRİLİYOR.

NİLÜFER GÜNDOĞAN HAKKINDAKİ MAHKEME KARARI ŞİDDETLE ELEŞTİRİLİYOR.

Uzmanlar mahkeme yargıcının siyasi bir karar verdiğini ve başının ağrıyacağını belirtiyorlar.

Akademik çevrelerde, Amsterdam mahkemesinin siyaset dışı bir karar vermesi gerektiğini belirtirken, şikâyetler üzerinde hiç durulmadığı ve sadece yasa usulsüzlüklerine dayanılarak karar verildiği öne sürülüyor.

kişi, açık hava içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

VOLT Partisi’nin, milletvekili Nilüfer Gündoğan hakkında, çeşitli taciz olayları iddiasıyla verdiği ‘partiden ihraç’ kararını bozan Amsterdam Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar da eleştiriliyor.
13 kişi tarafından taciz şikâyetine maruz kalan Nilüfer Gündoğan, kendisine bir komplo düzenlendiğini ve maruz kaldığı muamelenin ‘alçaklık, rezalet ve iftira’ olduğunu belirterek mahkemeye baş vurmuştu.

Amsterdam Mahkemesi’nin vermiş olduğu ‘Partiden ihracı durdurma’ kararı, hukuk uzmanlarını ve akademik çevreleri memnun etmedi.

Nijmegen Üniversitesi Devlet Hukuku Yüksek Öğretim Üyesi olan Paul Bovend’Eert, mahkemenin verdiği kararın, siyasi ihtilaflardan uzak durulmadığını, bunun en son örneğinin de Gündoğan kararı olduğunu söyledi.

Akademik çevreler de, mahkemenin sadece parti tüzüğü ve yasalardaki usulsüzlüklere baktığını ama şikâyetler konusuna hiç bakmadığını belirtiyorlar.

Partinin Fraksiyon Başkanı Laurens Dassen, mahkeme kararından sonra Gündoğan’dan özür dilemiş ve partiye geri dönüşünü kabulleneceğini belirtmişti.
Ne var ki, hukukçuların görüşlerinden sonra fikir değiştiren Dassen, şimdi temyize baş vuracağını belirtti.

Amsterdam Ünüversitesi Politikoloji (Siyasal Bilgiler) Yüksek Öğretim Üyesi olan Tom van der Meer de karara şaşırdığını belirtenler arasında yer alıyor.
‘Kararı şaşkınlık içinde okudum. Yargıcın, patiden ihraç kararını neden bozduğuna bir anlam veremedim’ diyen Van den Meer, yasada fraksiyon diye bir kelimenin bulunmadığını, siyasi partilerin de dernek statüsünde olmadığını ileri sürdü.

Leiden Üniversitesi Siyasal Bilim Baş Doçenti Tom Laurense, ‘Korkarım ki, bu mahkeme kararı, diğer hakimlerin siyasete bulaşmasına kapı açacaktır’ dedi.

Sonuç olarak, Nijmegen Üniversitesi Devlet Hukuku Yüksek Öğretim Üyesi olan Paul Bovend’Eert, “İki taraf da temyiz hakkını kullanmaması halinde bu sorun burada kapanmış olur. Ama bana göre araştırma, bir büro tarafından değil meclis araştırması olarak yapılmalıdır. Meclis Dürüstlük Komisyonu bu konuyu tarafsız bir şekilde ele alır ve sınırı aşan taciz olup olmadığını ortaya çıkarır.” dedi.

BEN DE ŞAŞIRMIŞTIM

Haklılığına çok inandığı için mahkemeye başvurma cesaretini gösterdiğini daha önce belirtmiş olduğum Gündoğan hakkındaki mahkeme kararı, beni de çok şaşırtmıştı. Zira mahkeme kararında, sadece yasal usulsüzlükler üzerinde durulmuş ve hiç bir şikâyet konusu gündeme gelmemiş ve şikâyetçiler de dinlenmemişti.
Bu duruma çok şaşırdığım için, o günkü haberimin sonunda, şu notu düşmüştüm:
Değerli Okurlarım, Nilüfer Gündoğan’a yapılmış olan suçlamalar hakkında bir açıklama yapılmaması ve Gündoğan’ı çok mağdur eden bu suçlamaların getirecekleri ile ilgli bir yorum yazacağım Bekleyiniz…

Görülüyor ki, mahkeme kararında benim göremediklerimi uzmanlar da fark etmişler.

Şimdi soru, ‘Gündoğan için iddia edilen taciz olayları gerçek mi, değil mi’ sorusu.
Bu sorunun cevabını da, sanırm, yapılması muhtemel olan meclis araştırması sonunda öğrenebileceğiz.

Bu durumda, benim Gündoğan’ın mağduriyeti ile ilgili yazacağımı vaat ettiğim yorum da ertelenmiş oldu.

Gündoğan’ın biyografisini sizlere daha önce sunmuştum. Ama isterseniz ben size Gündoğan’ın mecliste yapmış olduğu başarılı ve ilginç çalışmalardan birkaç örnek vereyim:

Mart 2021’de yapılan seçimlerde 41,352 tercihli oy alarak bir inanılmazı gerçekleştiren Nilüfer Gündoğan, partisinin Savunma, Kültür, Bilim, Maliye ve Kamu Harcamaları gibi birçok konuda sözcülüğünü üstlendi.

Gündoğan 2021 haziran ayında tütün lobisini yasaklamak için bir kanun önergesi verdi. Ancak yeterli destek bulamadığından, tasarı 7 oy eksik olduğu için yasallaşmadı.
Gündoğan, konut satışlarından elde edilen kârın, Fransa’daki gibi vergilendirilerek, spekulatif kazançla mücadele edilmesi  amacıyla  başka bir önerge daha vermişti
D66’dan Sjoerd Sjoerdsma ile birlikte Meclis Başkanı Vera Bergkamp’a mektup yazarak, FVD Partisi üyelerince meclis tartışmalarında yapılan tehditkar açıklamalara karşı, Meclis Başkanlığı’nın harekete geçmesini isteyen Gündoğan, bu bağlamda 2021 yılında DENK ve FVD Partisi yandaşlarından aldığı tehditler ile gözdağı veren emaillere değinmişti.
Gündoğan sosyal medyada kullanılan hakaretamiz dil ve tehditlerden şikayetini sürdürmüş ve ölüm tehditleri üzerine polise şikayetçi olmuştu.
Gündoğan, özellikle aşırı sağcı ve populist Geert Wilders’den bir twitter mesajında,  “edepsiz faşist” şeklinde söz etmişti.

İşte bu yaşanmışlara bakıldığı zaman insanınaklına ister istemez, ‘Acaba düşmanları Gündoğan’a bir komplo mu kurmuşlar?’

 

YARGI, NİLÜFER GÜNDOĞAN’I HAKLI BULDU VE PARTİ BAŞKANI ÖZÜR DİLEDİ

YARGI, NİLÜFER GÜNDOĞAN’I HAKLI BULDU VE PARTİ BAŞKANI ÖZÜR DİLEDİ

Elle sarkıntılık, tedhiş-gözdağı ve istenmeyen cinsel sarkıntılıkla suçlanan milletvekilinin, suçsuzluğunu ispat etmek için başvurduğu mahkemenin yargıcı, uygulamaların kanunsuz ve usulsüz olduğunu belirtti.

Beş bin euro tazminat alacak olan Gündoğan, Volt Partisi grup üyeliğini sürdürecek.

kişi, kıyafet, giyme, takım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Geçtiğimiz 13 şubat günü, Volt Partisi tarafından ‘sınırı aşan tacizler’ suçlaması nedeniyle pariden ihraç edilen Nilüfer Gündoğan, kendisine haksızlık yapıldığı için başvurduğu mahkeme tarafından haklı bulundu.

Gündoğan ile hiç konuşmadan ihraç kararı alan partinin, konuyu incelemek için seçtiği araştırma bürosu, Gündoğan hakkında13 şikâyet olduğunu, bu şikâyetlerin ‘Elle sarkıntılık, tedhiş-gözdağı ve istenmeyen cinsel sarkıntılık’ olduğunu açıklamıştı.
Partinin çeşitli alanlarında çalışan 16 kişiyle konuşulduğunu ve 13 kişinin şikâyette bulunduğunu belirten partinin fraksiyon başkanı Laurens Dassen, Gündoğan’ın araştırmaya katılmayışına anlam veremediğini söylemişti.

Yapılan kesin ihraç kararından birkaç saat sonra twitterde bir açıklama yapmış olan Nilüfer Gündoğan, kendisine yapılan muamelenin ‘alçaklık, rezalet ve iftira’ olduğunu belirterek,
seçilen araştırma bürosunun güvenilir ve tarafsız olmadığını, bu nedenle de muhtap kabul etmeyerek soruşturmaya katılmadığını söylemişti.

Nilüfer Gündoğan, bu durum karşısında şaşkınlık geçirdiğini ve hiçbir şeyden haberi olmadığını belirtirken, ‘Bunlar belki de, uzun süredir beni tehdit edenlerin bir oyunudur’ dedi.
VOLT Partisi’nin mecliste korona sözcülüğünü yapan Gündoğan, özellikle Forum voor Democratie partisi mensupları ile sert tartışmalar yapıyordu. Telefon, posta, email ve twitter yoluyla tehdit edildiğini ve annesine de küfürler yağdırıldığını belirten Gündoğan için, polis tarafından koruma önlemleri alınmıştı.

Haklılığından çok emin olduğu için mahkemeye başvuran Gündoğan’ın, Amsterdam’da yapılan duruşmasında, parti tarafından uygulananların kanunsuz ve usulsüz olduğuna karar verildi. Ne parti tüzüğünde ve ne de Fraksiyon Kuralları içinde, askıya alma kuralı olmadığını belirten hakim, partinin Gündoğan’a şimdilik 5000 euro tazminat ödemesine de karar verdi.

Parti’nin Fraksiyon Başkanı Laurens Dassen, mahkeme kararından sonra yaptığı açıklamada özür diledi ve Gündoğan hakkında verdikleri kararları geri çektiklerini bildirdi.

Değerli okurlarım, Nilüfer Gündoğan’a yapılmış olan suçlamalar hakkında bir açıklama yapılmaması ve Gündoğan’ı çok mağdur eden bu suçlamaların getirecekleri ile ilgili bir yorum yazacağım. Bekleyiniz…

VOLT PARTİSİ VE NİLÜFER GÜNDOĞAN

Hollanda genel seçimlerine ilk kez katılan VOLT Europa Partisi (Genelde sadece VOLT olarak söz ediliyor), sürpriz bir şekilde üç koltuk kazandı. Parti seçim listesinin ikinci sırasında yer alan Nilüfer Gündoğan da böylece meclise girmiş oldu.

Sizlere Nilüfer Gündoğan’ı tanıtmadan önce, çok ilginç bir yapıya sahip olan VOLT Partisi’nden söz edeyim.

2017 Yılında İtalya’da Andrea Venzon tarafından kuruldu. İdeolojik yapısı, sosyal liberal ve tam bir Pan-Avrupa taraftarı. Lüksemburg’da, kâr amacı gütmeyen bir dernek olarak kayıtlı. Ayrıca, Avrupa Birliği Yeşiller fraksiyonuna kayıtlı. 30 Avrupa ülkesinden 20 bin aidat ödeyen üyesi var.

Avrupa Birliği’ni gözü kapalı destekleyen bu kuruluşa, Birliğin finansal katkısı var mı yok mu bilemiyorum.
İtalya’dan başka, Almanya, Hollanda, Belçika ve Bulgaristan’da siyasi parti olarak faaliyet gösteriyorlar ama yakın biz zamanda tüm Avrupa ülkelerinde faaliyete geçecekler.

Avrupa sınırları içinde yaşayan tüm insanların, eşit bir şekilde yaşayabilmeleri için, bir tek yasa altında yönetilmeyi şart koşan bu parti şu örneği veriyor: Almanya, Lüksemburg, Holland ave Belçika’nın yer aldığı bir Limburg Bölgesi var. Bu bölgede yaşayan insanların, çalışma veya okula gitme alanları diğer ülkede olabiliyor. Bir ülkede ikamet edip bir başka ülkede işe veya okula gidenler, çeşitli yasalar ile karşılaşıyorlar. Bu parti, işte bu nedenle, yasaların tüm Avrupa ülkelerinde aynı olması gerektiği belirtiliyor.

Babası 1980 ihtilalinden önce Hollanda’ya göç etmiş bir eğitimci.
Annesiyle birlikte Hollanda’ya geldiği zaman 18 aylıktı. Annesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeğeni olduğunu söylüyor.
10 yıl önce siyasete atılmış ve Demokrat 66 Partisi’ne üye olmuş. Eşinin vefat etmesinden sonra siyaseti bırakmış. Ama aradan bir müddet geçtikten sonra, 4 yıl önce VOLT Partisi’nden gelen teklifi geri çevirmemiş.
Bir yayın organına verdiği beyanatında, Türkiye’deki gelişmelerden memnun olmadığını belirten Nilüfer Gündoğan, mecliste temsil edeceği insanlar için, kadın-erkek eşitliği, cinsel tercih eşitliği, dini ve siyasi görüş özgürlüğü için mücadele edeceğini söylüyor.