İLHAN KARAÇAY’IN ANALİZİ:   UKRAYNA VE AVRUPA ÜLKELERİNİN ÇİFTE STANDARDI

İLHAN KARAÇAY’IN ANALİZİ: UKRAYNA VE AVRUPA ÜLKELERİNİN ÇİFTE STANDARDI

*Ukrayna, kendilerinden olmayanların ülkeden kaçışını önlüyor…
*Avrupa ülkeleri, sarı saçlı, mavi gözlü mülteci tercihi yapıyor…
*Holland hükümeti ve medyası ayrımcılığı sergiliyor…

metin, kişi, kalabalık içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Dün yayınladığım haberimde, bir Hollanda gazetesinin, İstanbul’daki muhabirine dayanarak yazdığı Türk gazeteleri ile ilgili bir haberi değerlendirmiştim.
Hollandalı muhabir, Türk medyasının, Ukrayna’daki savaşı neredeyse görmezden gelen tutumunu ve açık saçık magazin haberlerine daha çok yer verdiğini yazmıştı.
Doğru tespitler olduğu gibi, abartılı vurgulamalar da vardı. Abartının en büyüğü, Türk gazetelerinin toplamda 20 milyon tirajı olduğuydu.

Türk medyasının tutumunu, ‘Okur veya seyirci ne istiyorsa onu veriyorlar’ diye değerlendirebilirim. Peki ya Hollanda medyasına ne demeli? Hollanda medyası okur ve seyirci ne isterse değil, kendileri ne sunmak istiyorlarsa onu veriyorlar. Yani halkın uyur gezer kalmasını sağlamak için ısmarlama haberleri sunuyorlar. Bunu ben değil, Hollanda’daki akil insanlar dile getiriyor.

Bunun en son örneğini de Rusya-Ukrayna savaşında görüyoruz.

metin, gazete, kabin, bina içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hollanda medyası, Rus saldırısının birinci gününden bu yana, hep Batı yanlısı tutumu ile göze çarpıyor. Yorumlar olduğu gibi, haberler de kasıtlı ve abartılı yayınlanıyor.
Her sabah Hollandalı eşim ile birlikte değerlendirdiğim TV görüntüleri ve gazete yayınlarının, ne kadar da taraflı olduğu fikrinde birleşiyoruz.
Tabii ki istisnalar hariç.

Hollanda medyasında sağduyulu davranan yorumcular da var.
Örneğin, sığınmacılar konusunda çifte standartlı davranan Hollandalıları eleştiren yazarlar olduğu gibi, Ukrayna’da, ülkeyi terketmek isteyen yabancılara engel olunduğunu belirten yazarlar da var.

Örneğin, sarı saçlı, mavi gözlü mülteciyi tercih ettiklerini söyleyen ve ‘Ukraynalılar bizdendir’ diyerek evlerinde konuk etmek isteyen Hollandalılar için iki laf eden yazarlar da var.
Suriyeli ve Afgan mültecilere ‘zehir’ diyen ve ülkeye sokmayan Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ve bir mülteciye çelme takan Macar gazeteci kadının çirkin davranışını hatırlatanlar da oluyor.

İsterseniz, son gelişmeler hakkında Hollandalılar’ın neler yazdığına ve neler okuduğuna bakma yerine, gelin sizlere, ‘Sığınmacılıkta çifte standart’ konusunu anlatayım.

Ukrayna’daki savaşın çıkmasından sonra, bugüne kadar bir milyonu aşkın insanın komşu ülkelere sığındıkları belirtiliyor. Batılı ülkelerin de mülteciler arasında ayrımcılık yaptığı bildiriliyor.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Bombardımandan kaçan, Ukraynalı olsun veya yabancı olsun, herkesin AB ülkelerinde kabul göreceğini ve ülkelerine gitmek isteyenlere de yardım edeceklerini belirtiyor.

metin, kişi, açık hava, işaret içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Sığınmacılara kolaylık yapılacağının açıklanması elbette ki sevindirici bir karardır. Zor durumlarda ülkelerini terketmek mecburiyetinde olan insanları böylesine kucaklamak da sevindiricidir.
Hollanda hükümetinin, 25 bölgeye 2’şer bin Ukraynalıyı yerleştirmek için 2 haftaya ihtiyaç olduğunu belirtmesi de sevindiricidir. Ama tüm bu sevindirici gelişmeler karşısında insan ister istemez soruyor: Suriyeli sığınmacılar konu olduğu zaman, bir köye yerleştirilecek 100 kişi için büyük yaygaralar koparan Hollandalılara ne oldu? Şimdi bırakın 25 köye 50 bin Ukraynalı’nın yerleştirilmesini, ‘Bunlar bizdendir, evimizde de ağırlarız’ diyen Hollandalılar neyi ispat etmek istiyorlar? Bu açıklamalardan, haçlı ruhunun canlanması hissiyatına kapılmak yanlış olur mu?

Empati, tabii ki davranışların en güzelidir. Ama, Ukraynalı Hıristiyan sığınmacıya empati, Müslüman sığınmacıya nefret belirtisi ne kadar insancıldır?

Bakınız Joke Kaviaar adlı Hollandalı bir bayan gazeteci bu konuya nasıl girmiş: “Ukrayna’dan göç etmeye çalışanların durumuna baktığımız zaman, Avrupa’nın ve haliyle Hollanda’nın ‘iltica rejimi’ ırkçılık üzerine kurulmuş olduğunu görürüz.
Başlangıçta şunu söyleyebilirim: Sığınmacıları önlemek için, Polonya ile Belarus arasında 180 km. uzunluğunda ve 5 metre yükseklikte bir duvar örülmektedir. Demek oluyor ki, sığınmacılara karşı şiddet de kullanılacaktır.”
Kaviaar bu konudaki inanılmaz iddialarını sürdürüyor.

Bu konularda açıklamalar yapan pek çok Avrupa üst düzey yöneticisi var. AA’nın yayınlarına göre, bu konudaki görüşler şöyledir:

Avrupa Birliği Komisyonu sözcülerinden Anitta Hipper, Ukrayna’daki savaştan kaçarak AB ülkelerine girmek isteyen mültecilerin ayrımcılığa uğradıklarına yönelik haberlere ilişkin bir soru üzerine, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bombalarından kaçan herkes AB ülkelerine gelebilir. Barınmak isteyen herkesi koruyacağız ve ülkelerine gitmek isteyenlere yardım edeceğiz.” dediğini belirtti.

“AB üyesi ülkeler, Ukrayna’daki savaştan kaçıp sınırlarına gelen herkese eşit muamele sağlanması taahhüdüne bağlıdır.” ifadesini kullanan Anitta Hipper, bunun uluslararası yükümlülüklerle uyumlu olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Ukrayna’daki şiddetten kaçan herkesin uyruğuna, etnik kökenine veya derisinin rengine bakılmaksızın AB’ye erişimine izin verilmelidir. Üçüncü ülke vatandaşlarının güvenli şekilde gelmelerinin sağlanması için tüm seviyelerde AB üyesi ülkeler, Ukrayna ve Moldova ile temastayız. AB, Ukrayna’daki savaştan kaçan herkese erişim imkanı verilmesine inanmaktadır.”

metin, kişi, kalabalık içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitri Kuleba’nın sosyal medyada yaptığı, “Tahliye arayışında olan Afrikalılar dostlarımızdır ve evlerine güven içinde dönmek için eşit fırsatlara sahip olmalıdır.” açıklamasını alıntılayarak kendi hesabından paylaşımda bulundu.
Borrell, Twitter mesajında, “Kuleba’nın mesajı çok açıktır: Ukrayna’dan tahliye arayışındaki Afrikalılara, evlerine güvenle dönmeleri için eşit fırsat sunulmaktadır. Ukrayna hükûmetinin bu konudaki çabalarına müteşekkiriz.” ifadesini kullandı.

Birleşmiş Milletler’in Cenevre Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısında, konuyla ilgili soruları cevaplayan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği sözcüsü Shabia Mantoo ise, “Kimse mülteci olmak istemez. Hiç kimse evinden zorla ayrılmak ve güvenlik arayışı içinde kaçmak zorunda kalmak istemez. Bu gerçekten yıkıcı bir durum.” dedi.
Sözcü Mantoo, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu durum, Ukrayna’dan gelen mülteciler, Afganistan’dan gelen, Suriye’den gelen ve diğer ülkelerden gelen mülteciler için de gerçekten trajik bir durumdur. Yani asıl mesele, günün sonunda hatırlamamız gereken, hepsinin insan olduğudur.”

Nefret söylemlerinin mültecilerin yaşamını tehlikeye sokabileceğini vurgulayan Mantoo, “(Mültecilerin) Kimliklerinin ne olduğu, nereden geldikleri önemli değil. Biraz daha insancıl ve merhametli olalım.” çağrısı yaptı.

ALMANYA DA RAHATSIZ

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Andrea Sasse ise, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında, “Ukrayna’dan gelenlerin AB sınırlarında ayrıldığı ve Avrupalı görünümünde olmayanların AB’ye alınmadığı” yönünde haberler bulunduğunu hatırlatıp, Alman hükümetinin bu konudan bilgisi olup olmadığı yönündeki soruya cevap verdi.
Bu haberleri bildiklerini anlatan Sasse, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada buna işaret ettiğini belirtti.
Sasse, “Bu haberler doğruysa elbette korkutucudur ve bu tür davranışlar bizim için kesinlikle kabul edilemez. Aynı kurallar ayrım gözetmeksizin mülteciler için geçerlidir.” dedi.
Bu tür olayların gerçekleşmemesi için ne şekilde kontroller yapıldığına ilişkin soruyu Sasse, “Biz haberleri biliyoruz. Bu konudaki tutumumuzu burada açıkça ifade ettik. Somut olaylar olursa bunları kaydederiz. Ancak bunun ötesinde genel olarak kontroller konusunda bir şey söyleyemem. Böyle haberler var, bunlara uygun tepki veriyoruz ve sert bir şekilde kınıyoruz.” diye yanıtladı.

Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Maximilian Kall ise, AB üyesi ülkelerin İçişleri Bakanları kapsamında yapılan görüşmelerde, diğer üye devletlerin de Ukrayna’dan kaçan tüm insanların sınırı geçmelerine izin verileceği taahhüdünde bulunduğunu ifade etti.
Knall, Ukrayna’dan şimdiye kadar 6 bin kişinin Almanya’ya ulaştığının kayıt altına alındığını, ancak AB içinde düzenli sınır kontrolleri olmaması nedeniyle daha fazla insanın ülkeye geldiğinin varsayılabileceğini söyledi.
İnsanların Ukrayna’dan AB ülkelerine vizesiz girebileceğini ve iltica sürecinden geçmelerinin gerekli olmadığını ifade eden Knall, AB’ye üye ülkelerin İçişleri Bakanlarının bir araya gelerek bu sürecin hızlı işlemesine ilişkin karar almasının beklendiğini bildirdi.

European Stability Initiative (ESI) Başkanı Gerald Knaus, dünyanın Suriye Savaşı’nın yol açtığı göç dalgasından da büyük bir göç kriziyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Knaus ayrıca Avrupa’da yaşanan göç krizlerinde çifte standart izlendiği yönündeki iddialara da cevap verdi. Knaus, Ukraynalı mültecilere yönelik empatinin, “onların daha iyi tanınmalarından” ve “yakın komşuluk ilişkilerinden” ileri geldiğini öne sürdü.

Rusya-Ukrayna savaşı 1 milyon Ukraynalının Avrupa’ya göç etmesine neden oldu. Bu süreçte Ukrayna’dan kaçan farklı ırklara mensup mültecilere yönelik ayrımcı uygulamalar gündem olmaya devam ediyor. Ukrayna’dan ayrılmaya çalışan Afrika kökenlilerin Polonya sınırında ırkçı muameleye maruz kaldığı iddiaları basına yansımıştı. Avrupalı medya mensupları ve akademisyenlerin Ukraynalı göçmenleri “sarışın, mavi gözlü ve Avrupalı” olmalarından ötürü iltica hakkına sahip oldukları söylemleri kamuoyunda tepki yaratmıştı.

Ukrayna’dan yaşanan kaçışlar Suriye Savaşı’nın neden olduğu göç dalgasını hatırlatırken bu yeni göçmen krizine yönelik sadece Avrupa medyasının değil kurumlarının da yaklaşımındaki farklılık mültecilere “çifte standart” uygulandığı yönünde iddialara neden oluyor.

Dün Avrupa Komisyonu Yugoslavya Savaşı’nın akabinde alınan ve savaş sonrası Avrupa’ya göçmen kabulünü kolaylaştıran kararı yıllar sonra ilk kez Ukraynalı göçmenler için yürürlüğe koydu. Buna göre Ukraynalı göçmenler özel koruma statüsüyle iltica statüsü almaya gerek kalmadan ilgili ülkelerce kabul edilecek. Önce 1 yıl için geçerli olan “koruma statüsü” 3 yıla kadar uzatılabilecek. Koruma statüsü Ukraynalı göçmenlerin sosyal yardıma erişimi ve çalışma iznini verilmesini de kapsıyor.

metin, açık hava içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Söz konusu tartışmalar bağlamında Türkiye-AB arasındaki 18 Mart Mutabakatı’nın mimarı olarak da bilinen ESI Başkanı Gerald Knaus, gündemdeki soruları yanıtladı.

-Yeni bir mülteci krizi kapıda mı?

“Hâlihazırda İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük mülteci krizine şahit oluyoruz. Bir hafta içinde 1 milyon kişi AB’ye ve Moldova gibi Ukrayna’nın komşu ülkelerine giriş yaptı. Bu durum devam ederse birkaç hafta içinde, dünyadaki en büyük mülteci krizi yaşanabilir. Hatta Suriye krizindekinden bile büyük olabilir.
Suriye’de savaş başladığında Türkiye nasıl çok sayıda mülteciyi kabul ettiyse Avrupa da şu anda benzer tepkiyi veriyor. AB Ukraynalılar için sınırlarını açmış durumda. AB Ukrayna’da mukim -Ukraynalı olmasa bile- herkesin AB’ye giriş yapabileceğine karar verdi. AB halklarında oldukça büyük bir mobilizasyon ve empati var. UNHCR’ın son verilerine göre şu anda 1 milyon, ekseriyeti kadın ve çocuklardan oluşan mülteci var. AB bu mültecilere sahip çıkacak. Mültecilere sığınmacı statüsü için başvurmak zorunda kalmadan tüm AB içinde bir yıllık oturum izni verilecek.”

-Avrupa neden Ukraynalı mültecilere özel muamele gösteriyor?

“Buna katılmıyorum. Şu anda insanların tanıdıkları, bildikleri komşularına yardım etmek istemeleri oldukça normal bir durum. Avrupalı insanlar Ukrayna’yı daha iyi tanıyorlar, Afganistan’la ilgili çok bir bilgileri yok. Tıpkı Türkler gibi. Türkler Suriyelileri daha iyi tanıyorlar, öte yandan Yemen’deki insanlara dair çok bir şey bilmiyorlar. Kolombiya’da da aynı şekilde. Onlar da Venezuelalıları tanıyorlar ancak Orta Doğu hakkında pek bilgileri yok. Yani bu üç örnekte olduğu gibi, Avrupalılar, Kolombiyalılar ve Türkler başka gidecek yeri olmayan bu komşuları ile kendilerini daha çok özdeşleştirebiliyorlar. Tanıdığınız insanla tanımadığınız insan arasında sizin için fark vardır. Yine de herkesin insan haklarına saygı duymak zorundasınız. Mülteci Konvansiyonu herkes için geçerlidir. Ancak tanıdığınız komşularınıza dokunulduğunda ve bunun bir saldırı olduğunu bildiğinizde onlar için empati beslersiniz ve bu normal bir insan davranışıdır.”

-Suriyeli mültecileri bir tehlike olarak gören Avrupa kamuoyu neden Ukraynalıları kolayca kabullendi?

“Suriyeli mülteci krizini hatırlarsak Almanya bir yılda 1 milyon mülteciyi kabul etti. O zaman da toplumda benzer bir harekete geçme ve empati mevcuttu; İsveç’te, Almanya’da Avusturya’da. Sanırım ikisi arasındaki fark şu: İnsanlar ülkelerine gelen mültecilerin hikayelerini bilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Alman medyasında Esed’in gaddarlığı ile ilgili çok haber bulursunuz. Bu haberlere Polonya ya da Macaristan’da rastlamazsınız. İnsanları korkutmak kolaydı, popülistler çok tanımadıkları Müslüman mültecilerle ilgili korku atmosferi yaratıyorlardı. Bu bir bahane değildir ancak durumu açıklar ve ne yapılabileceğine dair bir yol sunar.
İnsani iletişiminiz olmadığında korku atmosferi ve ön yargılar oluşturmak kolaydır. Türkiye’nin dünyada bu zamana kadar en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu unutmayalım. Ama Almanya da ilk 5’teydi ve Almanya daha çok Müslüman mülteciye kapılarını açtı. Yani Almanya, İsveç ya da çok sayıda mülteci kabul eden ülkeler söz konusu olduğunda bir çifte standart olduğunu kabul etmiyorum. İnsanlar her yerde aynıdır. Güçlü bir dayanışma hissiyatı için ortak bir hikâyeye ihtiyacınız vardır, kimle dayanıştığınızı tanıdığınız. Bu hikaye de hem medya da hem kişisel iletişimimiz ile gördüğümüz, duyduğumuz algıların bir sonucunda oluşur.”

-Ukrayna’dan kaçan mültecilere muamelede çifte standart iddialarına ne diyorsunuz?

“Ukrayna’dan kaçan ve AB tarafından koruma altına alınan kişilerin seçilmesinde ırkçı bir tutum söz konusuysa burada tabii ki endişelenmek gerekir. Ancak kurallar ve Avrupa Komisyonunun önerileri oldukça açıktır. ‘Ukrayna’da olan herkes AB’ye girme hakkına sahiptir’ der. Kiev’deki Afrikalı öğrenciler, Azerbaycanlı işçiler, Afganistanlı sığınmacılar… Ukrayna’da olan herkes AB’ye girme hakkına sahip şu an. Kural budur. İlginç bir şekilde Ukrayna Dışişleri Bakanı bir tweet attı. Şu anda gözetmesi gereken birçok sorunu olmasına rağmen AB’ye ‘Ukrayna’da yaşayan Afrikalı misafirlerimiz dahil lütfen herkesi kabul edin.’ dedi. Bu da kesinlikle AB’nin yapması gereken şeydir.”

metin, açık hava, işaret içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

-Yunanistan Başbakanı Miçotakis bugün Ukraynalı mültecileri kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. Geçmişte Suriyelilere yönelik böyle bir tutum yoktu.

“Burada iki mesele var. Ukrayna ve diğer örnekler için zamanlara baktığımızda farklı uygulamalar görürüz. Ukraynalılar Avrupa’da vizesiz seyahat hakkına sahipler. Avrupa’da kimse onları içeri kabul etmek için bir karar vermek zorunda değil. Hepsinin 3 ay boyunca turist olarak gelmeye zaten hakkı var. Şu an tek soru: Avrupa’daki tek sorun vizesiz seyahat iptal mi edilmeli? Bunu kimse yapmak istemez, doğru olan da bu. Yani Ukraynalılar için böyle bir karar verme gibi bir durum söz konusu değil. AB 2017’de Ukrayna vatandaşları için vize serbestisi kararı vermişti. Bu da Ukrayna krizinin neden farklı olduğunu açıklıyor.”

ISMARLAMA GÖRÜNTÜLER

metin, kişi, açık hava, kalabalık içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Savaşlarda tarafların yaptıkları açıklamalar hiç güvenli değildir. Her iki taraf da yalan bilgilerle halkına ve ordusuna moral vermeye çalışır. Bir taraf şu kadar kişi öldürdük derken, diğer taraf bunu yalanlar. Bazen de ısmarlama görüntüler ortaya serilir.
Örneğin, Rus bombardımanının başladığı ilk günün akabinde, Ukrayna tarafından dünyaya bir fotoğraf gösterilmiştir. Bu fotoğrafta, atılan Rus bombasından yaralanmış olan bir kadın görülmektedir. Kadının başı sarılı ve yüzü de kan revan içindedir.
Bu fotoğrafın dağıtılmasındaki amaç, ‘Bakın sivil halk ne durumda’ mesajı vermektir.
İşte, Ruslara göre bu fotoğraf ısmarlama olarak çekilmiştir.
Zira aynı kadının, birgün sonra da elinde silah ile Ruslar’a karşı savaşmak için yola çıkışı fotoğraflanmış. Ruslara göre, kadının yaralı fotoğrafındaki kan, nar suyu imiş. Kadın aynı zamanda tiyatrocuymuş.
Fotoğrafı inceleyen uzmanlar da, bomba ile yaralanan bir başın görüntüsünün böyle olmayacağını ve kan diye yutturulmaya çalışılan maddenin kan olmadığını belirtmişler.

Eeee, işte bir tarafın iddiası, diğer tarafça böyle yalanlanmaktadır.
Savaşlarda olur böyle şeyler.

 

KOMŞUDAKİ SAVAŞ SIRASINDA YAYINLANAN TÜRK GAZETELERİ İLE ALAY EDİLDİ…

KOMŞUDAKİ SAVAŞ SIRASINDA YAYINLANAN TÜRK GAZETELERİ İLE ALAY EDİLDİ…

Hollanda’nın ‘de Volkskrant’ gazetesinin başlığı şöyle:

“Yakınındaki Ukrayna’da savaş sürerken, Türk dedikodu gazeteleri ne yazıyorlar?”

“Etkinliği büyük olan, toplamda 20 milyon tirajlı sansasyon gazeteleri, Ukrayna savaşını görmezden gelmiyor ama, dedikodu haberi rekabeti daha önde”

metin, gazete, kabin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Hollanda’nın ikinci büyük gazetesi ‘de Volkskrant’, Türkiye’de yayınlanan gazetelerin yayın içeriği ile dalga geçen bir haber yayınladı.

İstanbul’daki kalıcı muhabiri Rob Vreeken imzasıyla yayınlanan haberin başlığında, “Yakınındaki Ukrayna’da savaş sürerken, Türk dedikodu gazeteleri ne yazıyorlar?” denildikten sonra, ara başlıklarda da, “Etkinliği büyük olan, toplamda 20 milyon tirajlı sansasyon gazeteleri, Ukrayna savaşını görmezden gelmiyor ama, dedikodu haberi rekabeti daha önde” diye yazıldı.

İşte Rob Vreeken’in yazdıkları:
“Avrupa’da savaş var. Peki Türk gazetesi Takvim’in ön sayfasında dikkat çeken hangi haber var? Tabii ki, zarif ve ultra kısa kırmızı elbisesi ile Cansu Dere haberi.

duvar, iç mekan, kişi içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Bu dünya haberine göre, Dere’nin Amerikalı sporcu sevgilisi Miles Champley-Watson, bu ilişkiyi bir kenara atarak, eski sevgilisi aktrist Madelaine Petsch ile yaşamaya başlamış.

metin, kişi, iç çamaşırı içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Şakacı deyimleri kullanmayı seven Takvim, rengi atmış olan DERE için SON DERECE ÜZGÜN diye yazmış.

Türkiye’de toplam tirajı 20 milyonu bulan onlarca tabloid gazetesi arasında, kiosklardaki etajerde yer alan Takvim, Türk okuyucularına dedikodu, şiddet, çapraz kelime bulmacası, eğlence, futbol, siyaset ve ekonomi gibi sansasyonel haberler veriyor.

Tabii ki bu tabloid gazeteler, savaş haberlerini de görmezden gelemiyor. Ukrayna’da cereyan edenler, sansasyonel gazetecilik için iyi bir fırsat olmalı. Gazeteler, duygusal görüntü vermek için kendi üslupları ile yaratıcılık sergiliyorlar. Özellikle çocuk acısını öne çıkarmak için yarışıyorlar. Posta gazetesi, bir tren penceresinden umutsuz bakışları ile bir çocuğun fotoğrafını yayınlarken, büyük halflerle ‘BU ÇUCULARIN GÖZLERİNİ PUTİN’E GÖSTERİN’ başlığını atmış.

Renkler, büyük harfler ve grafik hünerleri ile bağıran ve dikkat çeken tabloid gazeteleri, daha önce büyük sayfalar halinde yayınlanırken de, Avrupa’dakilerden çok önce renkli fotoğraflar yayınlıyordu.

Open Sciety Institute, 2018 yılında yapmış olduğu bir araştırmada, palavra haberlerden en çok etkilenen halkın, Makedonyalılardan sonra Türkiyede yaşadığını açıklamıştı.

Böylece, ‘Tanınmış Türkler’ hakkında sayfalar dolusu dedikodu haberlerininin bir benzerini, Takvim’de dört tam sayfa halinde görebilirsiniz.

kişi, duvar, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Örneğin Eylül Su ve Dilara Akyürek adlı iki aktristin bir fotoğrafınını görebilirsiniz. Haberin konusu şöyle: Dilara, arkadaşına yeni sevgilisinin fotoğrafını gösteriyor.

metin, kişi, kadın, mayo içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Hay Allah, sırf dekolte giysileri ile görüntülenmesi için, şarkıcı Simge Sağın taşınmış olduğu haberi var.

metin içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduBir de aktrist Merve Boluğur’un kadın okurlara bir tavsiyesi var. İlişkinin başlangıcında çok açık giyinilmemesi gerektiğini belirten Boluğur’un kendisi, siyah bir kısa etek elbisesinden göğüsleri fırlamış bir fotoğrafla lanse edildi.
Hayır hayır, Erdoğan’ın sokakta burkayı moda haline getireceğinden endişe edenler, rahat olsunlar.

Tabloidlerin hepsinde üçüncü sayfa cinayet ve şiddet olayları yer alır. Türkiye’de, ‘Dikkat et üçüncü sayfada yer alırsın ha’ lafı büyük bir tehdit sayılır.

Şiddet haberleri, Türk gazetelerinin en çok ses getiren haberleridir. Eski kocası ve arkadaşı tarafından öldürülen kadınlar, sokak kavgaları ve kazalar, dedikodu için iyi malzeme oluyorlar. Bu da tabii ki kadın hareketlerini organize edenler için iyi bir femin kaynak oluyor.

Başkan Erdoğan, 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü’nde yaptığı açıklamada, kadına şiddete karşı daha sıkı önlemler alındığını açıkladı.”

İşte böyle değerli okurlarım. Bir Hollandalı gazetecinin Türkiye’deki gazetelere bakış açısı böyle.
Ben de yarın, Hollanda gazetelerinde neler olduğunu yazacağım. Özellikle, Ukrayna’dan kaçanları, sırf sarı saçlı ve mavi gözlü oldukları için ‘bizden birileri’ diyerek evlerine misafir edeceklerini belirten Hollandalılar hakkında yazılanları da aktaracağım.
Yarını bekleyiniz.

HOLLANDA HASTALIK SİGORTASINDA BİLİNMEYENLER VE TÜRKİYE’DE HİZMET VEREN HASTANELER

HOLLANDA HASTALIK SİGORTASINDA BİLİNMEYENLER VE TÜRKİYE’DE HİZMET VEREN HASTANELER

(Bu haber Hollanda’da yaşayanlar için yazıldı)

Hastanelerin şişirme faturalar yazdığı iddiaları ve ödenen faturaların sigortalar tarafından ödenmediği şeklindeki iddialara yanıt.

Hastalık sigortalarının çok yüksek aidatlarını karşılamak için, devletin verdiği katkı gözardı edilmesin.

Tüm hastalık sigortaları (ziekenfonds) Türkiye’deki temsilcisi: Eurocross

metin, yer, iç mekan, işaret içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY yazdı

Hollanda’da hastalık sigortası (ziekenfonds) üyesi olan herkes, Türkiye’de bulundukları sırada, hastanelerden yararlanabilirler.
Son aylarda çeşitli yayınlarda bu konuda şikâyetler okumaktayız.
Gerek yeterli sağlık yardımı alamadıklarını ve gerekse hastanelere çok para ödediklerini ifade eden yurttaşlarımız, kural bilmemenin kurbanı olmaktadır. Bu konuda bilinmeyenleri ortaya sermek için uzunca bir çalışma yapma durumunda kaldım.
İşte size, hastalık sigortası hakkında bilinmeyenler:

Hollanda’da 18 yaşına basan herkesin, hastalık sigortası yapma zorunluluğu vardır.
18 yaşından küçükler, ebeveynlerinin sigortasından yararlanmaktadır.
Bu sigortayı yaptırmayan bireyler, sigortaya ödenen aidatlardan daha yüksek bir meblağ ceza ödemektedir.

Hastalık sigortaları, yapılan anlaşmalara göre, tedavi masrafları ve ilaçların bedelini şartlı olarak ödemektedir. Bu nedenle, her yıl 1 ocaktan önce sigorta yaptırırken, şartlar iyice analiz edilmeli ve sigorta şekli seçilmelidir. Bu sigorta bazı belediyelerde de yaptırılabiliyor.

Sigorta aidatları genellikle 100 ile 200 euro arasında değişiyor. Ne kadar çok öderseniz, sağlık yardımı alma sınırınız o kadar geniş olur. Örneğin, diş tedavisi, ilaç alımı ve yılllık riziko bedelleri anlaşmaya göre saptanmaktadır.

Hollanda’da asgari ücret alanların hepsi, yaptırdıkları sigorta için her ay 100-110 euro sübvansiyon alabilmektedir.

YURT DIŞI SAĞLIK HİZMETİ

Hollanda dışında olduğunuz sıralarda hastalanmanız halinde, yapılması gerekenleri bilmek lâzım. Daha önce Agis sigortasının İstanbul’da açtığı özel bir büro, bu sigortaya üye olan hastaları, her şehirde anlaşma yaptıkları bir hastaneye sevk ediyordu. Agis sigortasında naçizane şahsım da Halkla İlişkiler işine bakıyordum ve bazen de Türkiye’deki çalışmalara katılıyordum.
Ne yazık ki bir Achmea Holding kuruluşu olan Agis sigortası kapandı ve bu kuruluşun üyeleri yine bir Achmea kuruluşu olan Zilverkruis kuruluşuna aktarıldı.

Eskiden Agis İstanbul’a başvuranlar, şimdi Türkiye’deki Eurocross kuruluşuna başvurabilirler. Aslında bu kuruluş da Achmea Holding’e bağlıdır ama diğer sigortalar için de hizmet veriyor.
Türkiye’de hastalık halinde, İstanbul’daki Eurocross’u (0090 216 265 15 25) arayabileceğiniz gibi, Hollanda’daki Eurocross merkezini de (0031 71 364 12 22) arayabilirsiniz.
Eurocroos’un email adresi: info@eurocrossturkey.com.tr

Türkiye’de, araya eurocross girmeden de sağlık yardımı alabilirsiniz. Bunun için, sigorta şirketinden alacağınız N/TUR 111 formulü gerekmektedir. Bu formüle sahip olduğunuz zaman devlet hastanelerinde sağlık yardımı alabilirsiniz.
N/TUR 111 formülünüz yoksa, Eurocross’a telefon edin. Eurocross bu formülü anında hastaneye gönderir.
Formül için arayacağınız telefon numaraları:
Türkiye’de doğmuşsanız:0031 72 527 75 95 veya 527 76 77
Türkiye’de doğmamışsanız:0031 40 297 57 50 veya 297 58 20
DigiD devlet şifresi olanlar, N/TUR 111 Formülünü bilgisayarda da bulup print edebilirler.

Eurocross, Türkiye’deki hastanelerin çoğunluğuyla sözleşmelidir. Sağlık hizmeti almak için başvuracağınız hastaneye sigorta kartınızı gösterdikten sonra Eurocross ile görüşmelerini sağlarsanız, masrafların Eurocross tarafından ödenmesini de sağlamış olursunuz.
Hastane bu durumu kabul etmezse, yapacağınız ödemenin faturasını Hollanda’daki sigortanıza gönderin. Sigorta, anlaşmanız çerçevesinde bu meblağı size ya tam öder veya kısmen.

Türkiye’deki sağlık durumları tehlike arzedenler, istedikleri takdire, Eurocross tarafından organize edilecek ambulans uçakla Hollanda’ya taşınırlar.

HOLLANDA’DA SAĞLIK SİGORTALARI

Hollanda’da ilk sağlık sigortası Nijmegen’de marangozlar locası tarafından 1741 yılında
“De Timmermansbus” adıyla kuruldu. (Şimdiki VGZ’in öncüsü)
Daha sonra kurululan sağlık sigortaları, bu hizmetin gönüllülükten çok zorunlu olmasından sonra portföylerini satmaya başladılar.
2007 yılında Hollanda’daki sağlık sigorta firması sayısı 15 idi.
Şimdiki sigorta şirketleri de, Zorgverzekeraar Nederland-ZN (Hollanda Sağlık Sigortaları) adı altında ortak bir sisteme tabi olarak çalışıyorlar.

Bu yılın kasım aynıda sigorta şirketleri aylık prim miktarlarını açıklayacaktır.
Bağlı olduğunuz mevcut sigorta şirketinden bir başka sigortaya geçmeniz için 1 Ocak’a kadar vaktiniz var.

SOSYAL GÜVENLİK KURULU’NUN AÇIKLAMASI HAKKINDAKİ HABER

Gurbetçilerin Türkiye'deki Sağlık ve Tedavi İşlemleri Nasıl Yapılıyor?

Gurbetçilerin Türkiye’deki Sağlık ve Tedavi İşlemleri Nasıl Yapılıyor?

Gurbetçiler daha önce Türkiye’ye geldiklerinde sağlık ve tedavi hizmetlerinden yararlanabiliyor, ilaçlarını da eczanelerden temin edebiliyorlardı. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun 1 Eylül 2019 tarihi itibariyle yaptığı düzenleme sonucu “acil haller” durumu haricindeki tüm sağlık ve tedavi hizmetlerinden doğan masraflar bu hizmetleri kullanan kişilere fatura edileceğini belirtti.

Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde sahip olunan sağlık sigortaları daha önceki yıllarda gurbetçiler, ikamet ettikleri ülkede bağlı bulundukları sigortadan aldıkları kağıt ile Türkiye’ye geliyor, Türkiye’de bulundukları il veya ilçedeki Sosyal Güvenlik Kurumuna bu kağıdı vererek YUPASS numarası alınıyordu.

YUPASS Numarası Nedir?

YUPASS açılımı Yurtdışı Provizyon Aktivasyon Sağlık Sistemi’dir. Türkiye’de sigortası olan bir kişi sağlık hizmetinden yararlanmak istediğinde Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarasıyla işlemleri yapılırken, yurtdışında yaşayan ve orada sigorta sahibi olanların ise YUPASS numarasıyla işlemleri yapılmaktadır. YUPASS numarası, Türkiye ile sağlık sigortası alanında sözleşme imzalayan ülkelerde yaşayan sigortalıların, Türkiye’de alacağı sağlık ve tedavi işlemlerinden yararlanabilmesi için gerekli olan bir numaradır.

Gurbetçiler Türkiye’deki Sağlık ve Tedavi İşlemlerine Para Ödeyecek mi?

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan, “Türkiye ile sağlık alanında sözleşme imzalamış ülkelerde ikamet edenlerin Türkiye’de geçirdiği süre boyunca yurt dışında bağlı oldukları sağlık sigortası şirketinden sağlık belgesi almaları şartı ile sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanma hakları vardı.” diyerek yeni düzenleme hakkında cümlelerine şu sözlerle devam etti:

“YUPASS numarası, Türkiye ile sağlık sözleşmesi imzalayan ülkelerde yaşayan sigortalıların Türkiye’ye geldiklerinde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için verilmektedir. Bu numarayla Türkiye’de ikamet eden sigortalı bir kişinin eczane ve hastane hizmetlerinde provizyon sorgulama işlemleri T.C. Kimlik Numarası ile yapılırken, Türkiye ile sağlık sözleşmesi imzalayan ülkelerde yaşayan sigortalıların Türkiye’deki eczane ve sağlık hizmetlerinde ise YUPASS numarasıyla provizyon sorgulaması yapılmaktadır. Türkiye’ye sıla yolu ya da izinli olarak Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, Makedonya, Romaya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg’dan gelen gelen gurbetçilerimiz bulundukları il veya ilçedeki Sosyal Güvenlik Hizmetleri Kurumuna başvurarak YUPASS numarası alarak sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyordu. Ancak 1 Eylül 2019 itibariyle yapılan değişiklikle SGK geçici süre ile ülkemize gelen gurbetçilerimizi turist olarak kabul ediyor ve sadece acil durumlarda yazılan ilaçlarını karşılıyor.”

Gurbetçiler Hastaneye Gittiğinde Turist Olarak Kabul Edilecek

TEİS Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan, “Eczacılar olarak kurumdan uygulama değişikliklerini yaparken önce resmi duyuru yapmasını istiyoruz. Maalesef kurum önce uygulamaya başlıyor sonradan duyuru yayınlıyor. Vatandaşa karşı güç durumda kalıyoruz.” diyerek şunları söyledi;
“Suriyeli misafirler ilaç katılım payı, muayene ücreti vs. ödemeden tüm ilaçlarını alabilmekte ancak, gurbet ellerde çalışan ülkeye döviz girdisi sağlayan vatandaşlarımızın anavatana gelmeleri SGK tarafından “turistik gezi” olarak kabul edilmekte ve ilaç paralarını kendileri ceplerinden karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Eczane eczacılarının sendikası TEİS olarak, bu durumun eczanelerimizden kaynaklanmadığını, kurumun uygulaması olduğunu gurbetçi vatandaşlarımızın ve vatandaşlarımızın bilgisine sunmak istiyor, bu uygulamanın da bir an önce düzeltilmesini talep ediyoruz. “

SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN TALİMATINDA NE YAZIYOR?

Sosyal Güvenlik Kurumunun, ‘Acil Sağlık Yardımlarına İlişkin Açıklama’ başlıklı talimatı şu şekilde: “YUPASS programı kapsamında yer alan ülkelerden Fransa’dan geçici olarak (turistik amaçlı) ülkemize gelenler için bu ülke ile imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesinde acil hal tanımı bulunmadığından Fransa sigortalıları hariç olmak üzere, Almanya için T/A 11, Avusturya için A/TR3, Belçika için BE/TR 111 (B.T.8) ve Hollanda için N/TUR 111 sağlık yardım hakkı formüleri bulunan sigortalılara sadece acil hallerde sağlık yardımı verilecektir. Sağlık hizmet sunucuları tarafından acil haller dışında sağlık yardımı verilmesi durumunda sağlık yardım masrafları kurumumuzca karşılanmayacaktır. Sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine yukarıda belirtilen sağlık yardım hakkı formülerlerinden birini ibraz eden sözleşmeli ülke sigortalılarına, sağlık hizmet sunucularından sadece acil servislerinden sağlık hizmeti alabilecekleri hususunda bilgi verilecektir.”

Hangi Ülke Sigortalıları Türkiye’de Ücretsiz Sağlık Hizmetlerinden Yararlanacak?

SGK’nın yaptığı açıklamaya göre Fransa’da sigortalı olanların geçici olarak (turistik) Türkiye’ye gelmesi durumunda, Türkiye ile Fransa arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesinde “acil hal tanımı” bulunmadığından Fransa’daki gurbetçiler bu düzenlemeden muaftır. Almanya, Avusturya, Belçika, Hollanda’da sigortaları bulunan gurbetçiler Türkiye’deki sağlık hizmetlerinde “acil durumlar” haricinde kalan durumlarda ücret ödeyecek.

 

İLHAN KARAÇAY’DAN DOĞUŞ GAZETESİNE İKİ SAYFA SEÇİM ANALİZİ

İLHAN KARAÇAY’DAN DOĞUŞ GAZETESİNE İKİ SAYFA SEÇİM ANALİZİ

İlhan KARAÇAY’DAN Dogus.nlGAZETESİNE İKİ SAYFA SEÇİM ANALİZİ

Hollanda’da 25 yıldır yayın yapan Doğuş gazetesine, önümüzdeki 14, 15 ve 16 mart tarihlerinde yapılacak olan yerel seçimler için bir analiz yazan İlhan Karaçay, Türk seçmenlerin Hollanda yönetimlerindeki önemini dile getirdi.
DOĞUŞ’da iki sayfa halinde yer alan ve bugün piyasaya çıkan gazetedeki haber aşağıda.

HOLLANDA’DA GÖÇMENLERE TANINAN
SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ ANALİZİ

‘Türkler uyum sağlayamıyor’ diyenlere tokat gibi sayılar:
Hollanda’ya, 3 Bakan, 20 milletvekili, 2 senatör, 24 İl Genel Meclisi Üyesi, 1000’i aşkın Belediye Meclis Üyesi kazandırdık.

*Türkler’in Hollanda seçimlerindeki rolleri…
*Türkler’in lobi oluşturmadaki olguları…

*Türkler’in güçlenmesinin ırkçıları çıldırtması…
*Türkler’in katılımının küçümsenmek istenmesi…

İlhan KARAÇAY yazdı:

Sadece Hollanda’da değil, tüm Avrupa’da, ‘Türkler uyum sağlayamıyor’ iddiasını savunan bilgisizlere tokat gibi sayılar:
Bu güne kadar Hollanda’ya, 3 Bakan, 20 milletvekili, 2 senatör, 24 İl Genel Meclisi Üyesi, 1000’i aşkın Belediye Meclis Üyesi, Devlet Daireleri ve Holdinglerde onlarca üst düzey yönetici ve yüzlerce doktor, avukat, mühendis, işadamı ve binlerce esnaf kazandırdık.

Önümüzdeki 16 mart günü Hollanda’da Belediye Meclis üyeleri seçilecek.
Bu seçimde, Hollanda’da 5 yılını doldurmuş herkes seçebilecek ve seçilebilecek.

Hollanda, 1986 yılında 150 yıllık anayasada bir değişiklik yaparak, yerel seçimlerde, Hollanda tabiyetinde olmayanlara da seçme ve seçilme hakkı tanımıştı. Bunun için sadece ‘Ülkede 5 yıl ikamet etmiş olma’ şartı vardı.

1986 yılında yapılan ilk yerel seçimlerde, ülkenin çeşitli yerlerindeki belediye meclislerine 12 Türk seçilmişti. Daha sonraki seçimlerde, seçilen Türkler’in sayıları artmaya başladı ve her seçimde 200’ü aşkın Türk seçilir oldu. Bu arada, Belediye Başkan Yardımcılığı’na yükselen Türkler olduğu gibi, semtlerde Belediye Başkanı olan Türkler de oldu.

Türkler’in seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri ile birlikte, lobicilikleri de güçlenmiş oldu. Bunun semeresini daha ilk seçimlerde görmüştük.
Hollanda’da, Hıristiyanlar’ın, Katolik, Protestan ve Ortadoks mezhebinde olanların, Radyo ve Televizyonlarda yayın hakları vardı ama, Müslümanlar’ın böyle bir hakkı yoktu. Yıllarca süren çabalar işe yaramamıştı ve hatta, ‘Siz bu işi unutun’ uyarısı bile yapılmıştı.

Ama 1986 yılındaki seçimler öncesinde başlayan seçim kampanyaları sırasında, Türk seçmenleri camilerde ve derneklerde ziyaret eden Başbakan, Bakanlar ve muhalefet liderleri, Türkler’in bu isteğine yardımcı olacakları sözünü verdiler.
Bu sayede Türkler aynı yıl bu hakkı kazandılar ve İslam Yayın Kurumu adı altında radyo ve televizyon yayını hakkını elde ettiler. Türkler’e bunun için 5 milyon gulden yıllık bütçe ve bir de villa tahsis ettiler.

metin, kişi, takım, poz içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduSiyasi parti liderleri, 1986 Yerel seçimleri öncesinde Türk medyasından da yararlanmaya çalıştılar. Fotoğraflarda, İşçi Partisi lideri Den Uyl (soldaki fotoğraf) ve CDA Partisi lideri ve Başbakan Lubbers (sağdaki fotoğraf) İlhan Karaçay’a vaatlerde bulunurken görünüyorlar.

Türkler’in yerel seçimlerde elde ettikleri bu güç, Hollanda tabiyetine geçen ve genel seçimlerde oy kullananlar sayesinde daha da gelişti. Nüfusu 700 bine yaklaşan Türkler’in, 429 bini Hollanda tabiyetine geçmiş durumda. Böylece Türkler, genel seçimlerde de seçme ve seçilme hakkı ile güçlenmiş oldu.

Öyle ki, bizim de katıldığımız ilk seçimde 3 Türk asıllı parlamenterimiz oldu. Bu sayılar daha sonra 6’ya yükseldi. Hatta Nebahat Albayrak Devlet Bakanı bile olmuştu. Son yapılan seçimler sonrasında da Günay Uslu Kültür ve Medya’dan Sorumlu Devlet Bakanı, Dilan Yeşilgöz de Adalet Bakanı oldular.

O zaman olduğu gibi, şimdi de, ‘Bir gün Başbakan’ın adı Ali olacak’ diye hayaller kuruyoruz. Ama, bu koltuğa Günay Uslu küçük yaşındayken göz koymuş. Kim bilir, belki bundan sonraki Hollanda Başbakanının adı Günay olur.

Türkler’in lobi gücünü düşürmek isteyen Hollanda medyası, seçimlere katılım oranını hep düşük gösterdi. Sonuçta bu hesap tahminden başka bir şey değildi. Ama biz her seçimde, Türkler’in verdiği tercihli oyları saydık. Türkler’in her zaman seçimlere ilgi gösterdiğini saptadık. Türkler’in seçimlere katılım oranı yüzde 70’lerin altına düşmüyordu.

Bu kez de, Hollanda’da 16 martta yapılacak olan yerel seçimlerde 350 bin Türk’ün oy kullanmasını bekliyoruz.

Ben şahsen oldum olası, ayrı bir parti kurup kendimizi soyutlamaktan yana değilim. Ben hep, çeşitli siyasi partiler içinde yer almamızı yeğlemişimdir. Zira, siyasi partiler içinde davamıza destek olacak Hollandalı partidaşlarımız olacaktır.

Ne var ki, siyasi partiler, Milletvekili, Belediye Meclis Üyesi ve İl Genel Meclisi Üyesi olan Türk asıllılara, bırakın destek olmayı, köstek oldular ve hatta partilerinden attırdılar.
Bunun ilk örneğini 2006 seçimleri öncesinde Ayhan Tonca, Osman Elmacı ve Erdinç Saçan’ın, sözde ‘Ermeni soykırımını tanımıyorlar’ gerekçesi ile aday listelerinde çıkarılışı sırasında yaşadık.

O zaman çok kızmıştık. Türk kökenli seçmenlerin önemini anlamayan siyasi partilere ders vermek için, az da olsa birlik olmuştuk ve oylarımızı Fatma Koşer Kaya’ya vermiştik. O zamanlar medya, Türk kökenlilerin verdikleri oylar ile D66 Partisini kurtardıklarını yazmıştı.

İkinci dışlanma örneğini yedi yıl önce yaşadık. Zamanın Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in, yabancılar politikasına tepki gösterdikleri için, İşçi Partisi’nden atılan Tunahan Kuzu ile Selçuk Öztürk, mecliste kendi gruplarını oluşturdular ve sonra da DENK adında bir parti kurdular.

‘Yabancıların umudu’ olarak kurulan DENK Partisi’ni daha da güçlendirmek için, diğer yabancı kökenli siyasetçiler ile birleşmeyi amaçlayan Kuzu ve Öztürk, amaçlarına ulaşmışlardı.

DENK Partisi, 16 Martta yapılacak yerel seçimlerde, gerek kendi ölçümlerinde ve gerekse partiye gönül verenlerin nazarında başarılı olacak gibi. ‘Gibi’ diyorum, zira parti Faslılar’ın eline geçmiş gibi. Öncenin aktif adamı Tunahan Kuzu biraz durulmuş gibi. Ama yine de DENK Partisi’nin 16 Mart seçimlerinde başarılı olmasını bekliyoruz.

16 Marttaki seçimde, çeşitli siyasi partilerin listelerinde pek çok Türk adayın isimleri yer alıyor. Özellikle küçük Belediyeler’de 300 veya 400 tercihli oy ile seçilebilen Türkler’in toplam sayısının bu defa 300’ü geçmesi bekleniyor.

TARİHE GEÇEN İLK SEÇİLEN TÜRKLER

metin, kişi, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Hollanda tabiyetinde olanların seçip seçilebildiği genel seçimlerde, Türk kökenlilerin verdikleri tercihli oylar ile desteklenmiş olan Nebahat Albayrak (solda) ve Fadime Örgü (sağda), Hollanda parlamentosuna giren ilk Türk kökenliler oldular.

Nebahat Albayrak, 1970 yılında Hollanda’ya aile birleşimi kanalıyla geldi. Lieden Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Paris ve Ankara’da özel eğitim gördü. 1990 yılında Hollanda Irkçılıkla Mücadele Bürosunda çalıştıktan sonra, 1993-1998 yılları arasında Hollanda İçişleri Bakanlığı’nda çalıştı. 1998 seçimlerinde İşçi Partisi listesinden parlamentoya girdi ve ikinci dönemde de seçildikten sonra Adalet Bakanlığı Devlet Sekreteri (Devlet Bakanı) oldu.
Nebahat Albayrak, 2012 yılında girdiği Shell firmasında, 2016’dan bu yana Başkan Yardımcılığı yapıyor.

Fadime Örgü, 4 yaşındayken aile birleşimi kanalıyla Hollanda’ya geldi.Tiburg Üniversitesini bitirdikten sonra, 1998 yılında Hürriyetçi Liberal Parti VVD’den milletvekili seçildi.
Partisinin medya sözcülüğünü yapan Fadime Örgü, şimdi Voleybol Federasyonu’nda yönetici ve iki Konut Kooperatifi’nde Başkanlık yapıyor.

PARLAMENTOYA MİLLETVEKİLİ OLARAK GİREN DİĞER İSİMLER:
Nihat Eski, Fatma Koşer Kaya, Coşkun Çörüz,  Tunahan KuzuSelçuk Öztürk (DENK), Nevin Özütok (Yeşiller), Zihni Özdil Yeşil Sol, Cem Laçin SP, Dilan Yeşilgöz-Zegerius, Sadet Karabulut SP, Mahir Alkaya SP, Cem Laçin (Sosyalist Partisi). Nilüfer Gündoğan VOLT, Mahir Alkaya, Hülya Kat D66, babası Türk olan Stephan van Baarle.

İlk Belediye Meclis Üyesi: Musa Öztürk

metin, gazete içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduHollanda’da, Türkler’e seçme ve seçilme hakkı verilmeden önce, Hollanda tabiyetine geçmiş olan Musa Öztürk Belediye Meclisi’ne ilk seçilen Türk olmuştu.
1980-1986 yılları arasında Rotterdam’ın Charlois bölgesi Belediye Meclisi’ne İşçi Partisi listesinden giren Öztürk, Türkiye’de Hürriyet gazetesine yarım sayfa haber konusu olmuştu.

Yabancıların seçip seçilebildiği 1986’daki ilk yerel seçimlerde 12 Türk Belediye Meclislerine girmeyi başarmıştı. Fotoğraflarda soldan sağa, Seçil Arda, İsmail Aykut, Osman İskender Kaptanoğlu, Faruk Cansızlar, İsmail Baykoç, Naci Demirbaş (rahmetli oldu) ve Yusuf Toprak hatırlayabildiğim isimlerdi.

1986’yı takip eden diğer yerel seçimlerde, Türkler daha organizeli girdikleri yarışlarda büyük başarı elde ettiler.
Hollanda Belediye Meclislerindeki sayıları bazı dönemlerde 200 ve 250’yi bulan Türklerin, bugüne kadar toplamda 1000’i aşkın meclis üyesi çıkardıkları biliniyor.

İLK SENATÖRLERİMİZ:

adam, kişi, iç mekan içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduDüzgün Yıldırım

2007 yılında yapılan yerel seçimler sonrasında senatoya seçilen ilk Türk olan Düzgün Yıldırım, 18 Ağustos 1963 doğumlu. 1980 darbesinden sonra Hollanda’ya iltica eden Yıldırım, gündüzleri çalışırken, geceleri de tahsiline devam etti. Hengelo’da Çok Kültürlü Gençlik Merkezi’ni kurdu ve 1994 yerel seçimlerinde Zwolle Belediye Meclisi’ne seçildi. Daha sonraki seçimde de aynı başarıyı gösteren Yıldırım, aynı zamanda Overijssel İl Genel Meclisi’ne seçildi ve grup başkanı oldu. 2007 yılında yapılan Senato seçimlerinde listenin 18’inci sırasındaydı ama tercihli oylarla seçildi. Ne var ki, bağlı olduğu Sosyalist Partisi, Düzgün Yıldırım’ın aldığı tercihli oyları önemsemedi ve istifa ederek yerini listenin üst sıralarındaki birine devretmesini istedi. Yıldırım bu isteğe olumsuz yanıt verdi. Bunun üzerine parti başkanı Marijnissen 17 Temmuz 2007’de ‘kesin istifa’ ültimatomunu verince ipler koptu. Yıldırım , 7 Eylül 2007 günü senatörlükten değil, partisinden istifa etti ve Solidara adlı partisini kurarak siyasete devam etti.
Katıldığı Pauw &Witteman TV programı ile popülaritesi artan Yıldırım, 2009 yılında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerine aynı parti adına katıldı ama kazanamadı.

kişi, iç mekan, takım, konferans salonu içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturulduHamit Karakuş

22 Şubat 1965 doğumlu Hamit Karakuş, 1960’lı yıllarda Hollanda’ya gelen babasının ardından 1973 yılında ailesiyle birlikte Hollanda’ya geldi. Bir yandan eğitimini tamamlarken, diğer yandan babası gibi bir halıcı firmasında çalıştı.
Siyasette başarılı olmuş Türklerden biri de Hamit Karakuştur.

Polislik yaptığı yıllarda, politikaya ilgi duyan Karakuş, İşçi Partisi adayı olarak girdiği seçimlerde kazanamamıştı. Ama Karakuş’un yeteneğini fark eden parti yöneticileri, O’nu Rotterdam İl Başkan Yardımcısı yaptılar. 2002-2006’da İl Başkan Yardımcısı olan Karakuş, 2006’daki yerel seçimlerde, Rotterdam Belediye Meclisi’ne girmeyi başardı.
Karakuş, ‘Lokoburgemeester’ sıfatı ile, Belediye Başkanı’nın olmadığı zamanlarda Başkanlık koltuğuna oturuyordu.

2014 yılında liste başı olarak girdiği seçimlerde İşçi Partisi kaybedince, üstlenmiş olduğu görevlerden istifa eden Karakuş, 2014 yılından bu yana ‘Platform31’in, 2019’yılından bu yana da ‘Araştırma Enstitüsü’nün Genel Müdürlüğü’nü yapıyordu.

Karakuş, Düzgün Yıldırım’dan sonra, ‘Türk asıllı ikinci Senatör’ olmayı başarmış bir siyasetçi olarak tarihe geçti.

İLK İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİMİZ:

  kişi, kıyafet, kadın, gülümserken içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Songül Akkaya

Amsterdam Üniversitesi’ni bitirdikten sonra siyasete giren Songül Akkaya, 12 Vilayetten oluşan Hollanda’da, Amsterdam ve Haarlem’i de içine alan ‘Kuzey Hollanda İli’ne, 2004 yılında ilk Türk olarak seçildi. Başarılı faaliyetlerden sonra iş hayatına atılan Akkaya, şimdilerde, anlaşmazlıkları mahkeme öncesinde arabuluculuk yaparak çözen ‘YS-Arabuluculuk ve Danışmanlık’ bürosunu yönetiyor.

tablo, kişi, iç mekan, restoran içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
Köksal Gör

Kuzey Hollanda İl Genel Meclisi’ne seçilip, 2013 yılına kadar üç dönem üyelik yapan Türk kökenli ilk üyelerden Köksal Gör, ‘Stichting Witboek (Beyaz Kitap)’ adlı bir vakıfa ait olan 4 İslam Yatılı Okul’unu yönettiği için, hakkında yapılan şikâyet ve itirazlar sonrasında Başbakan Rutte’nin zorlaması ile istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Köksal Gör, şimdilerde Yeşil Enerji işiyle ilgileniyor.

İl Genel Meclisi’ne seçilen diğer isimler:

Yasemin Cegerek (Gelderland), Songül Akkaya (Kuzey Hollanda), Resul Özdemir (Güney Hollanda), Fatma Mete (Groningen), Atiye Tunç (Overijsel), Dursun Kılıç (Utrecht) ve Ersin Taşkın (Flevoland) ,Yaşar Vural, (Güney Hollanda), Muzaffer Bozarslan (Limburg), Lütfü Altuntaş (Overijsel), Sinan Cengiz (Güney Hollanda), Zafer Yurdakul (Kuzey Hollanda), Düzgün Yıldırım (Overijssel), Nuh Demirbilek (Flevoland), Fahri Kaplan (Gelderland),
Suat Kutlu (Noord-Brabant), Nurettin Altundal (Noord Brabant), Zafer Yurdakul (Noord-Holland, Adnan Tekin (Noord-Holland), Muzaffer Cetin (Zuid- Holland), Huri Şahin (Zuid- Holland), Metin Çelik (Zuid- Holland)

tablo, iç mekan, kişi, yemek masası içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu1986 seçimlerinde belediye meclislerine giren 12 Türk’ün yedisi ile TRT için bir röportaj yapmıştım. Seçil Arda, İsmail Aykut, Osman İskender Kaptanoğlu, Faruk Cansızlar, İsmail Baykoç, Naci Demirbaş (rahmetli oldu) ve Yusuf Toprak ile yapmış olduğum bu röportajı izlemek isterseniz Google veya Youtube’de https://www.youtube.com/watch?v=rPcK–DSrAM  linki ile arama yapınız.

 

CİNSEL TACİZ DE OLMAK ÜZERE 13 ŞİKÂYET VAR: NİLÜFER GÜNDOĞAN’A KESİN İHRAÇ KARARI

CİNSEL TACİZ DE OLMAK ÜZERE 13 ŞİKÂYET VAR: NİLÜFER GÜNDOĞAN’A KESİN İHRAÇ KARARI

Araştırmacıları muhatap kabul etmeyen Gündoğan’nın13 kişiyi taciz ettiği iddiası var.

Elle sarkıntılık, tedhiş-gözdağı ve istenmeyen cinsel sarkıntılıkla suçlanan milletvekilinin, suçsuzluğunu ispat etmek için başvurduğu mahkemedeki duruşma salı günü yapılacak.

Ülkenin en ünlü avukatı Geert-Jan Knoops, ,”Parti haksız bulunacak ve Gündoğan aklanacak’ diyor.

kişi, kıyafet, giyme, takım içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

İki hafta önce Volt Partisi tarafından ‘sınırı aşan tacizler’ suçlaması ile, yapılacak olan soruşturmanın sonuna kadar partiden ihraç edlen milletvekili Nilüfer Gündoğan, araştırma bürosunun yaptığı çalışmalardan sonra yeniden suçlu kabul edildi ve partisinden kesin olarak ihraç edildi.

Gündoğan’ın muhatap olarak kabul etmediği araştırma bürosu, Gündoğan’ın, “Hakkımda olsa olsa bir şikâyet vardır” cevabına karşı, 13 şikâyet olduğunu, bu şikâyetlerin ‘Elle sarkıntılık, tedhiş-gözdağı ve istenmeyen cinsel sarkıntılık’ olduğunu açıkladı.
Partinin çeşitli alanlarında çalışan 16 kişiyle konuşulduğunu ve 13 kişinin şikâyette bulunduğunu belirten partinin fraksiyon başkanı Laurens Dassen, Gündoğan’ın araştırmaya katılmayışına anlam veremediğini söyledi.

Gündoğan’nın, yapılan araştırmadan sonra kesin suçlu olduğuna inandıklarını belirten Dassen, “Bu durum karşısında kendisi hakkında kesin ihraç kararı almak mecburiyetinde kaldık” dedi.

Yapılan kesin ihraç kararından birkaç saat sonra twitterde bir açıklama yapan Nilüfer Gündoğan, kendisine yapılan muamelenin ‘alçaklık, rezalet ve iftira’ olduğunu beirtti.
Seçilen araştırma bürosunun güvenilir ve tarafsız olmadığını, bu nedenle de muhtap kabul etmeyerek soruşturmaya katılmadığını belirten Gündoğan, “Şayet sınırı aşan cinsel taciz olayı olsaydı, savcılık devreye girerdi” dedi.
Bu nedenle partisi hakkında mahkeme talebinde bulunduğunu belirten Gündoğan’ın ünlü avukatı Geert-Jan Knoops da yaptığı açıklamada, “Parti haksız bulunacak ve Gündoğan aklanacak” diyor.
***********************************

Gündoğan hakkında daha önce yayınlamış olduklarımı altta sizlere fotoğrafsız olarak yeniden sunuyorum.

HOLLANDA’DA YAŞANAN CİNSEL TACİZ OLAYLARI, BU KEZ BİR KADIN TACİZCİ NEDENİYLE BAŞKA BİR BOYUT KAZANDI

Cinsel taciz ile suçlanan kadın, Türk kökenli milletvekili Nilüfer Gündoğan.

Partiden yapılan açıklamada, gelen çeşitli şikâyetler üzerine, Gündoğan’ın partiden ihraç edildiği ve Gündoğan’ın parti adına hiçbir tasarrufta bulunamayacağı belirtildi.

Suçlamaya çok şaşırdığını ve hiçbir şeyden haberi olmadığını belirten Gündoğan, bu suçlamanın, kendisini uzun süredir tehdit edenlerin bir komplosu olduğunu sanıyor.

İlhan KARAÇAY’ın haberi

 

Sanat, siyaset ve spor camiası içinde, cinsel taciz olayları ve suçlananların art arda istifaları ile çalkalanan Hollanda’da, şimdi de bir kadın tacizci haberi, ortalığı yeniden karıştırdı.

Olayın kahramanı, Türk kökenli milletvekili Nilüfer Gündoğan.
Gündoğan’ın bağlı olduğu VOLT Partisi’nden yapılan bir açıklamada, kendilerine gelen şikâyetler üzerine, Gündoğan’ın parti ile ilişkisinin kesildiği ve parti adına hiçbir tasarrufta bulunamayacağı belirtildi.
Şikâyetlerin araştırılması için özel bir büroya talimat verildiği belirtilen açıklamada, mağdurların rahat bir şekilde çalışabilmeleri için, Gündoğan’ın partiden uzak durması istendi.

Gelişmelerden sonra konuşan Nilüfer Gündoğan, bu durum karşısında şaşkınlık geçirdiğini ve hiçbir şeyden haberi olmadığını belirtirken, ‘Bunlar belki de, uzun süredir beni tehdit edenlerin bir oyunudur’ dedi.
VOLT Partisi’nin mecliste korona sözcülüğünü yapan Gündoğan, özellikle Forum voor Democratie partisi mensupları ile sert tartışmalar yapıyordu. Telefon, posta, email ve twitter yoluyla tehdit edildiğini ve annesine de küfürler yağdırıldığını belirten Gündoğan için, polis tarafından koruma önlemleri alınmıştı.

Gündoğan hakkında parti tarafından yapılan açıklamada, tacizin şekli ve kaç kişiye yapıldığı konusunda bilgi verilmedi.
Parti’nin ihraç kararı, Gündoğan’ı milletvekilliğinden düşürmedi. Gündoğan, kendi isteği ile milletvekilliğinden istifa etmemesi halinde, tarafsız veya bir parti kurarak milletvekili olarak kalacak.

NİLÜFER GÜNDOĞAN OLAYI GÜNCELLİĞİNİ KORUYOR

Hollanda’yı birkaç gündür meşgul eden Nilüfer Gündoğan olayının içyüzü esrarengizliğini koruyor.
Gündoğan’ın, partiden uzaklaştırılmasına neden olacak ‘sınırı aşan hareket’lerin ne olduğu, gerek parti ve gerekse Gündoğan tarafından hâlâ açıklanmadı.
15 Şubat tarihli twitter hesabından bir açıklama yayınlayan Nilüfer Gündoğan, direnişçi bir yapıya sahip olduğunu, gerek tehdit edenler ile ve gerekse kendisi hakkında tacizci suçlaması yapanlarla mücadele edeceğini belirtirken, ülkenin en ünlü avukatlarından Geert-Jan Knoops ile haklılığını ortaya çıkaracağını söyledi.
Nilüfer Gündoğan hakkında yayınlanan gazete haberleri ve televizyon programlarında, her iki tarafın ketumluğu eleştitiliyor.


Değerli Okurlarım,
Deventer eski başkonsolosumuz sevgili Orhan Ertuğruloğlu dün beni aradı ve Nilüfer Gündoğan haberleri konusunda fikir teatisinde bulunduk. Ertuğruloğlu, Hollandaca dilini çok iyi bir şekilde Türkçeye çeviren bir bilgiye sahip. Hatta her Pazar günü hiç üşenmeden, Hollanda’da sahnelenen bir tiyatro oyununu uzun uzun tercüme eder ve Facebook’a koyar. Bu konuda çok takdir ve teşekkür alır.
Eski Başkonsolosumuz, iyi takip ettiği haberlerden, Gündoğan için bakınız nasıl bir kanıya varmış. Aynen yayınlıyorum.

Mustafa Orhan Ertuğruloğlu

NİLÜFER GÜNDOĞAN OLAYININ İÇ YÜZÜ

Bugün TV’de yer alan haberlerde duruma açıklık getirildi ve Nilüfer Gündoğan’ın, parti personeline kötü muamele ettiği, o nedenle personelin şikayetçi olduğu, hakkında tahkikat açıldığı bildiriliyor. Türkçeye Şirazeyi aşan davranışlar şeklinde çevirebileceğim. Hollandaca ‘grensoverscrjdend gedrag’ -behaviour overstepping boundaries- ibaresi, genellikle cinsel taciz ve sarkıntılık anlamında kullanılıyorsa da, nadiren bu anlama da gelebiliyor.

Nilüfer ise, 41.000 oy aldım, görevime kimse son veremez. Görevimin başındayım diyor.

                                                  **********************

VOLT PARTİSİ VE NİLÜFER GÜNDOĞAN

Hollanda genel seçimlerine ilk kez katılan VOLT Europa Partisi (Genelde sadece VOLT olarak söz ediliyor), sürpriz bir şekilde üç koltuk kazandı. Parti seçim listesinin ikinci sırasında yer alan Nilüfer Gündoğan da böylece meclise girmiş oldu.

Sizlere Nilüfer Gündoğan’ı tanıtmadan önce, çok ilginç bir yapıya sahip olan VOLT Partisi’nden söz edeyim.

2017 Yılında İtalya’da Andrea Venzon tarafından kuruldu. İdeolojik yapısı, sosyal liberal ve tam bir Pan-Avrupa taraftarı. Lüksemburg’da, kâr amacı gütmeyen bir dernek olarak kayıtlı. Ayrıca, Avrupa Birliği Yeşiller fraksiyonuna kayıtlı. 30 Avrupa ülkesinden 20 bin aidat ödeyen üyesi var.

Avrupa Birliği’ni gözü kapalı destekleyen bu kuruluşa, Birliğin finansal katkısı var mı yok mu bilemiyorum.
İtalya’dan başka, Almanya, Hollanda, Belçika ve Bulgaristan’da siyasi parti olarak faaliyet gösteriyorlar ama yakın biz zamanda tüm Avrupa ülkelerinde faaliyete geçecekler.

Avrupa sınırları içinde yaşayan tüm insanların, eşit bir şekilde yaşayabilmeleri için, bir tek yasa altında yönetilmeyi şart koşan bu parti şu örneği veriyor: Almanya, Lüksemburg, Holland ave Belçika’nın yer aldığı bir Limburg Bölgesi var. Bu bölgede yaşayan insanların, çalışma veya okula gitme alanları diğer ülkede olabiliyor. Bir ülkede ikamet edip bir başka ülkede işe veya okula gidenler, çeşitli yasalar ile karşılaşıyorlar. Bu parti, işte bu nedenle, yasaların tüm Avrupa ülkelerinde aynı olması gerektiği belirtiliyor.

NİLÜFER GÜNDOĞAN (VOLT EUROPA PARTİSİ)

Nilüfer Gündoğan, Pan-Avrupa partisininden meclise girdi

Babası 1980 ihtilalinden önce Hollanda’ya göç etmiş bir eğitimci.
Annesiyle birlikte Hollanda’ya geldiği zaman 18 aylıktı. Annesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeğeni olduğunu söylüyor.

10 yıl önce siyasete atılmış ve Demokrat 66 Partisi’ne üye olmuş. Eşinin vefat etmesinden sonra siyaseti bırakmış. Ama aradan bir müddet geçtikten sonra, 4 yıl önce VOLT Partisi’nden gelen teklifi geri çevirmemiş.
Bir yayın organına verdiği beyanatında, Türkiye’deki gelişmelerden memnun olmadığını belirten Nilüfer Gündoğan, mecliste temsil edeceği insanlar için, kadın-erkek eşitliği, cinsel tercih eşitliği, dini ve siyasi görüş özgürlüğü için mücadele edeceğini söylüyor.
************************