EKMEK-DÖNER SATIŞINDAN ÜNLÜ VOGUE DERGİSİNİN GENEL YAYIN MÜDÜRLÜĞÜNE

EKMEK-DÖNER SATIŞINDAN ÜNLÜ VOGUE DERGİSİNİN GENEL YAYIN MÜDÜRLÜĞÜNE

13 Yaşında Hollanda’ya gelen bir babanın kızı olan Yeliz Çiçek ünlü moda dergisi Vogue’nun Hollanda baskıları yönetmeni oldu.

Amerika’nın, Türkiye dahil, pek çok ülkede yayınlanan dergisine yönetmen olan Çiçek, ‘İddialı olmayı babamdan öğrendim’ diyor.

Afbeelding met persoon, muur Automatisch gegenereerde beschrijving

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Amerika’nın en sevilen moda dergisi Vogue’nun Hollanda baskılarına Genel Yayın Yönetmeni olarak getirilen Türk kızı Yeliz Çiçek, Hollanda medyasının en çok söz ettiği kişi oldu.
Seçici ve özgün bir bakış açısı, görsel şölen ile kadınları merkezine alan bir üslup ile yayın yapan Vogue’nun Hollanda baskılarını yönetecek olan Yeliz Çiçek, şu anda LİNDA Dergisi’ni yönetiyor. Çiçek, daha önce de Glamour dergisinde yönetmen yardımcılığı yapmıştı.

Afbeelding met tekst, haarstukje, bril Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda medyasına göre, Yeliz Çiçek’in dünyaca ünlü bir dergiye yönetmen oluşunun ilginç tarafı, ikinci nesil bir Türk göçmenin, üçüncü nesil kızı olmasıdır.
13 yaşında iken babasının yanına göç eden bir Türk’ün kızı olan Yeliz Çiçek, ileride bir moda dergisine Genel Yayın Yönetmeni olacağını aklından geçirmezken, iletişim bilimi tahsili yaparken, aynı zamanda babasının dönerci dükkânında, ekmek-döner satıyordu.

İddialı olmayı babasından öğrendiğini söyleyen Çiçek, ‘Kökenim ve geçmişimden ötürü, katılım motivasyonum da esaslıdır. Vogue ile rengine, yaşına ve kökenine bakılmaksızın tüm kadınları mutlu etmeye çalışacağım.’ diyor.

 

SEFARAD SERGİSİ MUHTEŞEM BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR. İSPANYA ENDÜLÜS’E KADAR UZANAN BİR SERÜVEN

SEFARAD SERGİSİ MUHTEŞEM BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR. İSPANYA ENDÜLÜS’E KADAR UZANAN BİR SERÜVEN

14 Gün uzatılan serginin tanıtım günü büyük ilgi gördü.

Türkiye’nin çok kültürlü yapısını öne çıkaran ve Türk Sefarat sanatçılarının eserlerini bir araya getiren sergi,
Yunus Emre Enstitüsü’nde kasım sonuna kadar açık kalacak.

Afbeelding met tekst, binnen, muur, galerie Automatisch gegenereerde beschrijving
Haber, aşağıdaki notumun altındadır:

Değerli Okurlarım,

Bazı yayın organlarımız, bir haberi atladıktan sonra, o habere daha sonra hiç yer vermezler. Kaldı ki Hollanda’da bunun aksi yapılır ve ‘Benim okurum bu haberi görmedi’ gerekçesiyle haber ikinci gün olsa da yayınlanır.
Naçizane şahsım da, diğer yayın organlarında yayınlanan bir haberi, daha sonra kendi üslubum ile yazarak yayınlarım. Bunu yaparken de, diğer organların değinemediği konular ile haberi süslerim.
Aşağıda okuyacağınız haber de pek çok yayın organında yayınlandı. Ama şu bir gerçek ki benim okurlarımın bazıları bu haberi göremedi ve okuyamadı. Bu nedenle haberi kendi okurlarıma sunmayı yeğliyorum.
Önemli bir durum daha var.
Ben geciktirmiş olduğum haberime, mutlaka ekstra bilgiler bulur ve eklerim.
Örneğin, aşağda okuyacağınız SEFARAT SERGİSİ haberim bir örnektir.
Öyle düşünüyorum ki, pek çok okur SEFARAT’ın ne olduğunu bilmiyorlardır.
İşte ben, SEFARAT’ı anlatırken, İspanyalara kadar uzandım ve haberi çok değişik bir üslup ve bilgilendirici bir şekilde yazdım.
Bu işlemi, daha önce de pek çok haberde yaptım.
Ayrıca, habere koyduğum başlıklar ile kendime de zarar veriyorum. Zira başlıklarımı okuyanlar, o kadar doyuyorlar ki, haberi okumaya gerek kalmıyor.
Bu da bir başka taktik.
Genç gazeteci kardeşlerimin beni ilhankaracay.com’da takip etmelerini tavsiye ederim.
Okuyunuz ve takdirinizi belirtiniz.

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Kasım ayı başında Yunus Emre Enstitüsü tarafından Amsterdam’da 14 günlüğüne açılan Sefarat Sergisi, gördüğü büyük ilgi üzerine 14 gün daha uzatıldı.
Türkiye’deki farklı kimliklerin yüzyıllar boyunca ortak bir alanda zengin bir mirası paylaşarak nasıl uyum içinde yaşayabileceğini gösteren ‘Çok Kültürlü Bir Mirasın İzleri’ adlı sergi, Amsterdam’daki Yunus Emre Enstitüsü’nde devam ediyor.

Afbeelding met persoon, staand, poseren, kostuum Automatisch gegenereerde beschrijving

Serginin tanıtımı için, Türkiye’den sanatçıların da davet edildiği bir program gerçekleştirildi.

Serginin tanıtım programına gelen, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, Amsterdam Başkonsolosumuz Engin Arıkan, Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Başkanı Şeref Ateş, 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü Nisya İşman Allovi, Cervantes İspanyol Kültür Merkezi Direktörü Pilar Tena, Türk asıllı Hollandalı piyanist Karsu ve fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar’ın yanı sıra pek çok sanatseveri, Amsterdam YEE Müdürü Abdullah Akın Altay karşıladı.

Afbeelding met tekst, galerie, scène, kamer Automatisch gegenereerde beschrijving

33 Türk Sefarad sanatçısının 60 yapıtının yer aldığı sergide, fotoğraf, cam sanatı, heykel, ebru, mozaik, seramik, takı, fotoğraf, yağlıboya ve akrilik fotoğraf olmak üzere birçok sanat yapıtı yer alıyor.
Sergide ayrıca, İstanbul’daki Türk Musevileri Müzesi’nden tarihi belgeler, değerli replikalar, tablolar ve Osmanlı Musevi kıyafetleri çizimleri de yer alıyor.

Afbeelding met persoon, binnen, tafel Automatisch gegenereerde beschrijving

Program, Andries de Rosa’nın “Rhapsodie Orientale 1890” adlı bestesini piyanist Marcel Worms ve keman virtüözü Neo Eyl’in icra ettiği mini konserle başladı.

Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli, emeği geçenleri tebrik ederek, serginin, medeniyetlerin beşiği Anadolu’nun hoşgörü kültürünün zengin köklerinden gelişini anlattığını vurguladı.

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü Nisya İşman Allovi, serginin bir parçası olmaktan dolayı çok memnun olduklarını aktararak, Sefarad sanatçılarının eserlerinin yanına müzenin de bazı eserlerini seçkiye dahil ettiğini söyledi.

Fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar, sergide Türkiye’yi temsil etmekten gurur duyduğunu söyleyerek, sergiye Osmanlı dönemi mimari eserlerinin fotoğrafladığı iki eserle katıldığını anlattı.

Afbeelding met tekst Automatisch gegenereerde beschrijving

Küratörlüğünü sanatçı Terry Katalan’ın yaptığı sergide, aralarında Habib Gerez, İzzet Keribar, Bubi, Henri Kandiyoti, Hilda Uzyel, Jak Baruh, Lina Basmacı gibi 33 Türk Sefarad sanatçısının 60 eseri yer alıyor.
Terry Katalan, Sefaradların Türk toplumuyla 529 yıldır bir arada yaşadığına dikkati çekerek, Sergi, Türkiye’deki Sefaradların Türk kültürüyle olan entegrasyonunu gösteriyor. Kökleri Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin kültür mirasıyla ve Sefarad kültürüne dayanan eserleri Amsterdam’da sanatseverlerle buluşturarak farklı grupların kardeşlik içerisinde yaşayabildiğini göstermek istedik” dedi.
Standın mottosunu “Çok Kültürlü Tarihi Mirasın İzleri” olarak belirlediklerini dile getiren Katalan, Sefaradların İberya yarımadasından çıkıp kendilerine kucak açan Osmanlıya gelişinin izlerinin yansıtıldığını kaydetti.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Başkanı Şeref Ateş, serginin 2021 yılının UNESCO tarafından Yunus Emre Yılı ilan edilmesiyle daha da büyük bir anlam ifade ettiğini belirterek Yunus Emre felsefesiyle dünyaya barış, sevgi ve hoşgörü mesajı vermeyi, Türkiye’nin çok kültürlü yapısını göstermeyi amaçladıklarını söyledi. Ateş “Böyle sergiler sayesinde göçlerin problem olarak konuşulduğu bir çağda geriye dönüp bakıldığında, birbirlerini destekleyerek yaşatan milletlerin insanlığa sunduğu katkı ortaya çıkıyor. dedi.

Ateş, sergide 500 yıllık hikayenin estetik bir formda yansıtıldığına değinerek, “Tarihimizden gelen kültürlerin birbirlerini destekleyerek nasıl yaşadıklarını gösteren güzel bir sergi oldu. Bugün bu eserlerin arkasındaki hikayeleri konuştuk. Böyle sergiler sayesinde göçlerin problem olarak konuşulduğu bir çağda geriye dönüp bakıldığında birbirlerini destekleyerek yaşatan milletlerin insanlığa sunduğu katkı ortaya çıkıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

YEE olarak kültürleri birbirini tamamlayan öğeler olarak gördüklerini dile getiren Ateş, serginin gelecek yıl da İspanya’da açılacağını söyledi.

Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Abdullah Akın Altay, Türkiye‘nin takviyesiyle 2014’te Barselona’da, 2018’de Londra’da açılan sergiyi bu yıl Amsterdam’a taşıdıklarını belirtti. Altay, serginin, Yunus Emre’nin vefatının 700’üncü yıl dönümüne denk gelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Altay, yaklaşık 2 yıl önce Terry Katalan ile iletişime geçerek projeyi başladıklarının altını çizerek, Amsterdam kültür hayatına böyle bir sergi kazandırmanın mutluluğunu dile getirdi.

Standın mottosunu “Çok kültürlü tarihi mirasın izleri” olarak belirlediklerini lisana getiren Katalan, Sefaradların İberya yarımadasından çıkıp kendilerine kucak açan Osmanlıya gelişinin izlerinin stantta yansıtıldığını kaydetti.

Türk asıllı sanatçı Karsu da ‘Adio kerida’ parçasını çaldı ve seslendirdi.

Amsterdam ve İstanbul arasında bir kültür köprüsü olmayı hedefleyen sergi, Hollanda’nın kurtuluşunun ve 2. Dünya Savaşı’nın bitişinin 75. yıl dönümünde yapılması planlanmış, ancak COVID-19 pandemisi nedeniyle 2021 sonbaharına ertelenmiş.

YEE’nün yanı sıra Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği, Avrupa Birliği Başkanlığı, Cervantes İspanyol Kültür Merkezi, 500. Yıl Vakfı, ACB Danışmanlık ve Amsterdam Yahudi Müzesi’nin de desteklediği “Sefarad Sergisi”ni, kasım ayı sonuna kadar mutlaka ziyaret ediniz.

SEFARAD YAHUDİLERİ

Bakınız Wikipedia, naçizane şahsımın da İspanya’ya gidip incelediğim Sefarad Yahudilerini nasıl anlatıyor:

Afbeelding met lucht, buiten, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Yahudi-Roma savaşlarından sonra zorunlu göç ile, Kuzey Afrika üzerinden İberya yarımadasına yerleşen ve 1492’de, Elhamra Kararnamesi ile İspanya’dan çıkartılan Yahudi toplumuna verilen isimdir. Kararname sonrasında Yahudi halkının çoğu Portekiz’e kaçmıştır. 5 yıl sonra Portekiz Kralı I. Manuel’in de Portekiz’deki Yahudileri Hristiyanlığa geçmeye zorlamasıyla sınır dışı edilen birçok Yahudi farklı ülkelere kaçmıştır. Sonuç olarak, göçe zorlanan Yahudilerin torunları dünyanın her yerindeki ülkelere taşınarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bu ülkelerden bazıları İngiltere, Hollanda, Kuzey Afrika’nın bazı bölgeleri, Türkiye ve İsrail’dir.

İbrani dilinde “Sefarad”, İspanya anlamına gelmektedir. İspanya dışında Portekiz, İtalya, Kuzey Afrika, Türkiye, Ege Adaları ve Balkan Musevilerinin de büyük bölümü bu adla anılır. 16.yüzyılda bütün bu gruplar, Judeo-Espegnol veya “Ladino” denen ve İspanyolca’nın Kastilya lehçesine ilave edilmiş; Türkçe, İbranice hatta Rumcadan gelen kelimeler ve deyimler ile bezeli bir dil konuşuyorlardı. Bu dil bugünlerde unutulmaya başlanmıştır. 1492’de İspanya’dan kovulan Museviler, İspanya kökenli oldukları için kendilerine “Sefarad” adını koymuşlardır.

Genişletilmiş anlamda ise bugün, Sefarad, Aşkenaz olmayan tüm Yahudilere verilen addır. Bugün Türkiye’de yaşayan 25.000 Yahudi’nin yaklaşık %96’sını oluşturan Sefaradlar’ın sayısı 24.000 civarındadır, %4’ü oluşturan Aşkenaz Museviler’in sayısı 1.000 civarındadır

OSMANLI ENDÜLÜS’E NEDEN YARDIM EDEMEDİ?

Müslüman Arap tarihçiler, 1492’de İspanyolların katliamına uğrayan Endülüslü Müslümanlara yardım edilmediğini ileri sürerler. Başta İsmail Hakkı Uzunçarşılı olmak üzere Türk tarihçileri de Cem Sultan Meselesi nedeniyle yardımın yapılamadığını belirtirler.

II. Beyazıt dönemi detaylı  bir şekilde incelendiğinde, padişahın izlediği siyasetin babası Fatih döneminden oldukça farklı olduğu görülecektir. Devrin önemli tarihçilerinden Kemal Paşazade II. Beyazıt dönemi politikalarının Fatih devrinde yapılmış fetihleri teşkilatlandırma ve böylelikle devletin yapısını güçlendirme, adalet ve hakka dayalı bir yönetim kurma olarak açıklar. Babası gibi dış siyasete öncelik vermeyen padişah, sulh yolu ile hakimiyet tesis etme anlayışını benimser.

Bu dönemde Osmanlı donanması  Akdeniz’in en büyük deniz gücü değildir. Akdeniz Venediklilerin hakimiyeti altındadır. Deniz yoluyla gerçekleşecek fetihler, sadece Ege ve Adriyatik’le sınırlı tutularak Malta’nın batısına bilinçli bir şekilde geçilmek istenmemiştir.

Memluklular ve Venediklilerle yapılan yıpratıcı savaşlar Osmanlı’nın kendi sınırları  içerisinde kalmasını sağlıyordu.  Fransa kralı  Charles’in Osmanlı’ya karşı İspanya ile ittifak kurabileceğini söylemesi II. Beyazıt’ı Venedik ve Napoli krallığı hatta Papalığa yakınlaştırmıştı.

Gırnata Krallığının Osmanlı Devleti’nden yardım istemesi İstanbul’un fethi ile birlikte gelen bir gücün yansımasıydı. Benzer bir yardım talebi Memluklu sultanına da iletilmiş, Memluk sultanı da iç sorunları bahane göstererek ı yapamayacağını belirtmişti.

Akdeniz’de korsanlık yapan birçok Türk denizcisi olmasına rağmen bunların çok azı devlete bağlıydı. Bu korsanların çoğu -Endülüs Müslümanlarına yardıma giden Kemal Reis dahil- Osmanlı hizmetinde değillerdi.

Osmanlı Devleti’nin bir deniz devleti durumuna gelmedikçe yapılacak yardımın büyük bir anlam taşımadığı görülecekti. Ünlü Alman tarihçi L. Von Ranke Osmanlı- İspanyol ilişkilerini kaleme aldığı çalışmasında, İstanbul yönetiminin henüz Batı Akdeniz’e yönelik bir hâkimiyet politikasının bulunmadığını, Kastilya ve Aragan krallıklarının birleşmesiyle Akdeniz’in en büyük donamasını oluşturan İspanyollar karşısında herhangi bir şey yapamayacağını belirtir.

Kanuni döneminde Osmanlı’nın Akdeniz’de güç haline gelmesinin en önemli nedeni, II. Beyazıt ve oğlu Selim döneminde kurulan tersaneler, himaye altına alınan korsanlar ve Barboros’la birlikte donanma gücünün oluşturulması değil midir?

HOLLANDA DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN EN GÖZDE DANIŞMA KURULUNDA ‘ERDOĞAN’A DİZ ÇÖKÜLDÜ’ KAVGASI

HOLLANDA DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN EN GÖZDE DANIŞMA KURULUNDA ‘ERDOĞAN’A DİZ ÇÖKÜLDÜ’ KAVGASI

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Hollanda Uluslararası Sorunlar Danışma Kurulu’nda, ‘Erdoğan’a diz çöküldü’ kavgası yaşandı. Bu nedenle, NATO eski Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer’in başkanlığını yaptığı Kurul’dan eski büyükelçi olan üye Ed Kronenburg istifa etti.
Başkan Jaap de Hoop Scheffer’in, ‘Erdoğan’a karşı diz çöktüğümüz iddiası yersizdir’ dediği kavga, bir raporun hazırlanması sırasında başladı ve günümüze kadar devam etti.

Afbeelding met persoon, kleding, kostuum, person Automatisch gegenereerde beschrijving
2017 yılında Rotterdam’da meydana gelen diplomatik skandaldan sonra bozulan Türkiye-Hollanda ilişkileri sırasında, ‘Ankara’ya dönmesine gerek yok’ diyen Erdoğan, büyükelçi Van Rij’i kabulu sırasında

Avrupa Birliği ülkelerinin, ‘otoriter komşu ülkeler ve müttefik ülkeler ile nasıl bir ilişki içinde olunmalı’ sorusuna cevap aranan raporun hazırlanışına, Hollanda’nın Ankara eski büyükelçisi Kees van Rij’in de katılmış olması ve orada belirttiği görüş, kavganın en büyük nedeni olarak gösterildi.

Afbeelding met persoon, person, kostuum, binnen Automatisch gegenereerde beschrijving
Hollanda Uluslararası Sorunlar Danışma Kurulu’na başkanlık yapan, NATO eski Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, ‘Erdoğana diz çökmedik’ dedi.

Büyükelçi Kees van Rij, 2017 yılında yaşanan Türkiye-Hollanda krizinde Hollanda’da bulunduğu bir sırada, Başkan Erdoğan tarafından, ‘Türkiye’ye dönmesine gerek yok’ çıkışıyla ‘istenmeyen adam’ ilan edilmişti.
Olayların içinde bulunmuş bir büyükelçinin, böylesi bir raporun hazırlanışına katkı yapmış olmasına itiraz eden Kurul üyeleri, Türkiye-Hollanda krizinin ana aktörlerinden biri olan Van Rij’in bazı ifadelerinden de hoşnut olmamışlardı.

Afbeelding met tekst, persoon, person, rood Automatisch gegenereerde beschrijving
‘Erdoğan’a karşı diz çöktük’ diyerek istifa eden Kurul üyelerinden Ed Kronenberg’den sonra , diğer istifaların da gelmesi, hatta Kurul’un Lav olması konuşuluyor.

Başkan Jaap de Hoop Schefer’in çok yakın arkadaşı olan Kurul üyesi Ed Kronenberg’in, ‘Erdoğan karşısında diz çöküldü’ iddiasının karıştırdığı ortam, Hollanda medyasına yeni taşınmış oldu.

Büyükelçi Van Rij, böyle bir raporun hazırlanışı sırasında katılımcı olmaması gerektiği fikrine karşı çıkarak, ‘Türkiye’yi, darbe girişimi sırasında, Suriye krizinde, ilticacılar konusunda ve 2017’de yaşanan iki ülke arasındaki kriz sırasında takip etmiş ve en iyi istihbarata sahip olmuş olan şahsımı dışlamaya çalışmak, profesyonel bir davranış değildir.’açıklamasında bulundu.

Ülkenin ünlü diplomasi uzmanı Robert van de Roer da, ‘Van Rij’in Türkiye hakkında bildikleri, tüm Kurul üyelerinin bilgi toplamından daha fazladır. Böyle bir raporun hazırlanmasında neden bulunmasın ki?’ şeklinde tepki gösterdi.

Şimdilik bir istifa ile zayıflayan Hollanda Uluslararası Sorunlar Danışma Kurulu’ndan, istifaların çoğalacağı, belki de Kurul’un lav olacağı beklentisi var.

TÜRK MÜZİĞİ KORO ŞEFLİĞİNDEN, OPERA SANATÇILIĞINA: MERİÇ ARTAÇ

TÜRK MÜZİĞİ KORO ŞEFLİĞİNDEN, OPERA SANATÇILIĞINA: MERİÇ ARTAÇ

Hollanda’da ünlenen Meriç Artaç, 13 Kasım’da Lahey’de sahneye çıkacak.

Rotterdam Klasik Türk Sanat Müziği Korosu’nu yıllarca yöneten sanatçımız, şimdilerde opera kompozitörü ve tiyatrocu olarak ününe ün katıyor.


Afbeelding met lucht, buiten, persoon, dag Automatisch gegenereerde beschrijving

İlhan KARAÇAY yazdı:

Hollanda’da büyük başarılara imza atmış sporcu, müzisyen, tiyatrocu, yazar, sanatçı ve işadamı ve kadınlarımız arasında bir de opera ve tiyatro sanatçımız var: Meriç Artaç.

Afbeelding met persoon, buiten, menigte, poseren Automatisch gegenereerde beschrijving
Meriç Artaç, Rotterdam Klasik Türk Sanat Müziği Korosu’nu yıllarca yönetmişti. Fotoğrafta 2016 yılında yapılan, Koronun 15’inci yılı kutlama töreninden bir estantane görülüyor.

13 Kasım Cumartesi günü Lahey kentinde yapılacak olan ‘Dalgalar Arasında Festival Günü’nde sahneye çıkacak olan Artaç, ‘Mr.Z’nin gelişi’ adlı eseri canlandıracak.

Neden yaratıldıklarını çaresizce arayan 5 karekteri canlandıracak olan sanatçı, estrümanlar ile şunları yorumlayacak:
Rudan (bariton) ile depresyon sesini, Yori (basklarnet) ile korkunun sesini, Gece (soprano) ile melankolinin sesini, Korke ( şarkı ve topdans) ile gururun sesini ve Zizos (flut) ile korumanın sesini.

Meriç Artaç’ın ‘Mr.Z’in gelişi’ sahnesinde, Sjaron Minailo rejide, Funda Müjde seste, Brigitte van Hagen soprano, Jussi Lehtipuu bariton, Felicia van den End flut, Davit Kweksilber basklarnet ve Julia Pallanch şarkı ve topdans olarak görev yapacaklar.

Hollanda medyasının sitayişle söz ettiği sanatçımız Meriç Artaç’ın opera ve tiyatroculukta, genç yetenekleri desteklemesi ile övülüyor.
Artaç’ın konseri Lahey’de saat 16.00’da Spui 175 adresindeki Nieuwe Kerk’te başlayacak.

MERİÇ ARTAÇ’I TANIYALIM
5 yaşında iken ders almaya başlayan, İstanbul’da başlattığı serüvenini Rotterdam’da sürdüren ve sahnelere Türk müziği ile çıkıp daha sonra opera ile şöhreti yakalayan Meriç Artaç’ın biyografisinde çok ilginç gelişmeler yer alıyor.
İsterseniz gelin hep birlikte Artaç’ın geçmişine bakalım.

Afbeelding met tekst, persoon, buiten, poseren Automatisch gegenereerde beschrijving

1990 İstanbul doğumlu Meriç Artaç, müzik eğitimine İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano bölümünde başladı. Mezuniyetinin ardından Codarts Rotterdam’da kompozisyon okudu, 2015 yılında aynı okulun master programından onur derecesiyle mezun oldu. 2019-2020 süresince turnede olacak olan Madam Koo operasının prömiyeri Kasım 2018’de Diamantfabriek ve AKOM Ensemble ile Amsterdam’da gerçekleşti. Kayra adlı operası ise Mart 2019’da Callejón del Ruido Festivali’nde University of Guanajuato Symphonic Orchestra (OSUG) ile Meksika prömiyerini yaptı.

Artaç, tiyatro ve opera projeleri için beste yapmaya odaklandı. Disiplinler arası parçalara olan ilgisi, Artaç’ı dans, tiyatro ve film alanlarıyla da iş birlikleri yapmaya teşvik etti. Hem akustik hem de elektronik besteleri, yarattığı hikâye ve karakterlerin müzikal temsilleri. Geniş bir karakter, manzara, resim ve duygu çeşitliliği ile özgün bir anlatı benimsiyor, bestelerinde gündelik hayatta gözden kaçan nesne ve durumlar gündeme geliyor.

Meriç Artaç, Haziran 2016’dan bu yana AKOM Ensemble’ın sanat direktörlüğünü üstleniyor. Eylül 2018’den bu yana ise Amsterdam Konservatuarı’nda kompozisyon bölümünde ders veriyor, aynı zamanda Rotterdam Konservatuarı kompozisyon bölümünün koordinatörlüğünü yürütüyor. Şu an ise Ağustos ayında Grachten Festivali’nde prömiyeri yapılacak olan operasının üzerinde çalışıyor.

Pera Müzesi‘nin koleksiyonlarını farklı ifade olanaklarıyla yeniden keşfetmeyi amaçlayan ve sanatçıların yeni üretimlerine alan açan “Yeni Sesler” projesinin son üretimini Meriç Artaç gerçekleştirdi. Müzenin Kütahya Çini ve Seramikleri koleksiyon sergisi Kahve Molası‘ndan esinlenen Artaç, kahvenin çekirdekten fincana uzanan serüvenini aktaran Rudan’ın Kahve Molası başlıklı bestesinde, izleyicileri ana karakteri Rudan’ın zihninde bir yolculuğa çıkartmayı hedefledi. Sanatçı, bestenin merkezine kahve hazırlığı ve servisinde kullanılan kahve çekirdekleri, kahve değirmeni, su ısıtıcı ve kahve fincanı gibi araçların seslerini yerleştiriyor. Parça, bu hazırlık esnasında Rudan’ın radyosundan duyulan seslerle farklı bir boyut kazanıyor.

 

 

HOLLANDA’DA BİR KOLTUKTA ÜÇ KARPUZ TAŞIYAN TÜRK: ETHEM EMRE

HOLLANDA’DA BİR KOLTUKTA ÜÇ KARPUZ TAŞIYAN TÜRK: ETHEM EMRE

*Kaza kurbanlarına tazminatlarını kazandırıyor…

*Hollanda-Türk Ticaret Odası’nı başarıyla yönetiyor…

*Türk gençlerini eğitim sonrası iş hayatına hazırlıyor…

*Dördüncü karpuz yolda: Türk Ticaret Merkezi…

Afbeelding met tekst, binnen, plafond, vergaderruimte Automatisch gegenereerde beschrijving
Ethem Emre ile Rotterdam’daki bürosunda yaptığımız görüşmede çekilen bu fotoğrafın arka bölümünde, bir koltuğa sığan üç karpuzun anlatıldığı pankartlar görülüyor.

İlhan KARAÇAY yazdı:

Anadolu’yu terk edip yurt dışında yuvalanan gurbetçilerimiz arasında çok başarılı olmuş insanlarımız ile yapılan röportajları okumuşsunuzdur.
55 yıllık gazetecilik yaşamımda, naçizane şahsım da pek çok başarılı insanımız ile söyleşiler yapmış ve onları öne çıkarmışımdır.
En son yapmış olduğum röportaj Turgut Torunoğulları ve aile fertlerinin başarılarına aitti.

Yurt dışında yuvalanan gurbetçilerimizin geride bıraktıkları nesiller içinde yer alan pek çok gencimiz, sadece iş dalında değil, spor, sanat, siyaset gibi alanlarda da büyük başarılara imza atmışlardır.

Sizlere şimdi tanıtmaya çalışacağım ikinci nesil Türklerden biri olan Ethem Emre’dir.
Ethem Emre, bir değil, birkaç konuda başarılara imza atmaya devam ediyor.
Ethem Emre, genel bir deyim ile, ‘Bir koltukta üç karpuz taşıyor’.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, dördüncü ve hatta sonraki karpuzları da diğer koltuğunun altına sığdıracak gibi Ethem Emre…

1962 yılında doğan Ethem Emre, 1974 yılında Lahey’de yaşayan babasının yanına aile birleşimi kapsamında gelmiş. İlkokulu burada tamamladıktan sonra eğitimini teknik alanda sürdürdü.
Hollandacayı, Türkçeden daha iyi yazıp okuduğu söylenince, yeminli tercümanlık belgesini aldı ve 1981 yılında yurttaşlarına ilk hizmeti tercüman olarak vermeye başladı.

Yurttaşlardan gelen, kaza sorunları şikâyetlerinin artması üzerine, bu konuda hazırlıklar yaptı ve anlaştığı hukukçulardan yararlanarak Kaza Uzmanı oldu.
Gerek trafik kazaları ve gerekse işyeri kazları sonunda iş göremez hale gelen kazazedelerin tazminat haklarını elde etmek için harekete geçen Ethem Emre, bu konuda kendisine başvuran müşterilerinden tek cent para almadı. Hollanda yasalarına göre, bu konuda açılan dosyanın masrafını sigorta şirketleri ödüyor.
Ethem Emre’den biraz sonra bu konudaki görüşlerini ve faaliyetlerini okuyacaksınız ama, gelin ben size şimdi koltuk altındaki diğer iki karpuzdan söz edeyim.
Afbeelding met tekst, persoon, plafond, groep Automatisch gegenereerde beschrijving
Ethem Emre’nin, Hollanda-Türkiye Ticaret Odası olarak yaptığı faaliyetler içinde fuar katılımı da var.

HOLLANDA-TÜRKİYE TİCARET ODASI DERNEĞİ

Ethem Emre, Türkiye ile Hollanda arasında ticaret yapan Türk ve Hollandalıların yararlanabilceği, Hollanda-Türkiye Ticaret Odası Derneği’ni kurdu ve bu kuruluşun başkanlığını yapmaya başladı.

Hollanda, Avrupa ekonomisi arasında en ileri ülkeler arasında yer alıyor. Hollanda ekonomisinin temel dinamiklerini tarım, sanayi ürünleri, gemicilik ve bankacılık sektörleri oluştururken, nüfusun ise % 40’lık kısmı sanayide çalışıyor. Dünyanın en büyük çiçek ihracatını gerçekleştiren Hollanda, turizm sektöründe ise geçtiğimiz yıl 13 milyar avroluk gelirle 17.5 milyon turisti ağırladı. Girişimcilerinin Türkiye’de kayda değer yatırımları olan Hollanda, dünyanın en büyük 16. ekonomisine sahip.

Hollanda Türkiye Ticaret Odası, Türk ekonomisine katkıyı hedefleyen misyonuyla, Avrupa’da yetişen üçüncü nesil uzman gençleri, Türkiye’deki meslektaşlarıyla bir araya getirerek, özellikle “Hukuk, Finans ve Denetim” konularında Türk markası yaratmayı amaçlıyor.

Ethem Emre, Hollanda’ya yatırım yapmayı düşünenlere ne gibi yardımlar yapabileceklerini şöyle anlatıyor: ‘Hollanda ve Türkiye Ticaret Odası olarak, her iki ülkede de networkümüzde bulunan uzman “işbirliği kuruluşları” ve “çözüm ortakları” kanalıyla, Türk ve Hollandalı işadamlarının , kurumsal hedefleri doğrultusunda işlerini geliştirmeleri ve dış pazarlara açılabilmeleri hususunda, tavsiye ve önerilerde bulunmaktan, detay sektörel pazar araştırması yapmaya; sektörel B2B matchmaking toplantıları organize etmekten, risk analizi ve fizibilite analizleri hazırlamaya; kurumların oluşturabilecekleri her türlü işbirliği imkanlarını (distribütörlükten kontratlı üretime, lisanslı imalattan joint venture’a kadar her tipte) yaratmakta ve ilgili her tür konularda onlara rehberlik ederek hizmet vermekteyiz. Her kuruma ve kuruluşa basmakalıp tekdüze çözümler önermekten ziyade, başvuruda bulunan kuruluşlarla mümkünse yüzyüze görüşerek herbirinin kurumsal hedeflerini ve kısıtlarını da gözönüne alarak özgün gereksinimlerini belirlemekte ve adım adım modüler bir şekilde bunlara uygun çözümler üreterek, uygulamaları gerçekleştirmekte ve kurumların uluslararası alanda büyümelerine ve hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmaktayız.’

Ethem Emre, Hollanda’nın Türk girişimciler için verdiği teşvikleri şöyle anlatıyor: ‘Hollanda hükümeti 9 üst ana sektör olmak üzere çeşitli iş kollarında teşvik programları sunmakta. Hollanda’da iş kuran yabancı şirketlerde doğal olarak bu teşvik programlarına başvurabilmekte. Ancak bu konuda spesifik bir uzmanlık alanı olup , HTTO olarak yine ilgili “çözüm ortaklarımız” kanalıyla , gerektiğinde uzman danışmanlık hizmetleri sunabilmekteyiz.
Ülke yönetiminin politik olarak desteklediği ve önem verdiği dokuz üst ana sektör söz konusudur. Bu sektörler; ziraat ve gıda, bahçe bitkileri, yüksek teknoloji endüstrileri, yaratıcı endüstriler, lojistik, enerji (bilhassa yenilenebilir), yaşam bilimleri ve sağlık, kimya, denizcilik ve su yönetimi olarak sıralanıyor.’

Türk girişimcilere neler önerebileceğini sorduğumuz Emre şu yanıtı verdi: ‘Hollanda hemen hemen her tür girişimciye açık, tamamen serbest rekabete uyumlu bir ülkedir. Her tür sektörün ve kurumun güçlü ve zayıf yanları, kendine özgün amaçları ve kısıtları olabilir. Yani biz hazır reçeteler sunmak yerine önce ihtiyaç ve gereksinimleri belirleyip, sonra öneride bulunuyoruz. Teşhis koymadan tedavi önermeyi doğru bulmuyoruz. Bu bağlamda bu sorunuza peşinen bir yanıt vermem sağlıklı olmaz.
Ancak zaman zaman bünyemizde bulunan “Green & Black Consulting – International Business Intelligence & Cooperation Services”, “ESJ Financial Engineering” vb., kurumlar kanalıyla ülkemizde mevcut odalara, sanayi birliklerine, sektör kümelenmelerine Hollanda ekonomisi, teknolojisi, teknoloji transfer imkanları, işbirliği olanakları, uluslararası işbirliğinde dikkat edilmesi gereken hususlar, Hollanda ticari ve hukuki altyapısı vb.” konularda bilgilendirme toplantıları düzenliyoruz. Böylece en azından katılanların kafasında bazı sorgulamaların oluşmasına, kendi gereksinimlerini gözden geçirme ihtiyacı hissetmelerine vesile oluyoruz.’

Ethem Emre, Hollandalıların da Türkiye’de yatırım yapmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini şöyle anlatıyor: ‘Öncelikle Hollandalı yatırımcını hedefini belirlemek lâzım. Sadece Türk pazarına mı açılmak istiyor? Yoksa bir Türk firmayla iş ortaklığı oluşturup, Türkiye çevresindeki (malum bizim ülkemizde iki kıtayı birleştiren bir köprü olması sebebiyle son derece stratejik ve sıçrama yapmaya müsait bir coğrafi lokasyona sahip) pazarlara da kaymayı düşünür mü? Bunun için yeterli bütçesi ve insan kaynağı var mı? Finansman ve teknoloji imkanları kısıtlı mı? Özetle teşhis koymadan tedavi önerilmesi doğru değil. Mevcut durumu ve imkanları görmeden, bilmeden ve analiz etmeden bir şey önermek ne kadar doğru? Bu nedenle önerilerimiz sektörden sektöre, firmadan firmaya değişiklikler göstermekte.
Bir önceki sorunuza verdiğim yanıtta olduğu gibi Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz bilgilendirme sunum ve toplantılarının bir benzerini Hollanda da, çeşitli Hollanda meslek kuruluşlarına ve kümelenmelerine yönelik olarak gerçekleştiriyor ve programlarımıza alıyoruz.
Özetle, kurum olarak, her iki ülke arasındaki ticaret ve işbirliği imkanlarının geliştirilmesi konusunda, her iki ülkede de aktif çalışmalar yürütmeye çaba sarf etmekteyiz
.’

Hollanda-Türk Ticaret Odası Derneği’nin önemini anlatabilmek için, Emre’nin geçen ay yapmış olduğu bir etkinliği bu araya sıkıştırayım:

Hollanda Türkiye Ticaret Odası Derneği, yaş meyve sebze sektöründe faaliyet gösteren firmaları 19-21 Ekim tarihleri arasında Antalya’da buluşturdu. Turkish Dutch Trade Consulting Limited Şirketi’nin katkıları ile hazırlanan organizasyon, Hollanda -Türkiye arasında işbirliği temellerini ve yatırım fırsatlarını oluşturma misyonunu başarıyla yerine getirdi.

Afbeelding met persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Ethem Emre çok önem verilmesi gereken tarımcılıkla ilgili bir araştırma gezisinde.

Özellikle Kuzey Avrupa’da faaliyet gösteren yaş meyve sebze sektörünün başarılı şirketleri, Antalya ve çevresinde potansiyel Türk ticari ortakları ile bir araya getirildi. Yörex Fuar ziyareti çerçevesinde, Türkiye’de yetiştirilen özgün tarım ürünlerinin tanıtımı sağlanarak, Hollandalı iş insanlarının üretici ve tedarikçiler ile buluşmaları sağlandı.

Diğer yandan, konaklama sektöründe faaliyet gösteren firmalar, İstanbul’da ve ardından Denizli’de ağırlanarak Türk partnerleri ile B2B eşleştirmeleri program dahilinde yer aldıi.

Programın ardından, dernek kurucu başkanı Ethem Emre ve yönetim kurulu üyeleri Peter Wolters, Fred Vanderwiejde ve Leyla De Mos, yeni atanan Hollanda Başkonsolosu Arjen Uijterlinde ile 26 Ekim 2021 tarihinde, İstanbul’da verimli ve keyifli bir görüşme gerçekleştirdiler.

Görüşme kapsamında, ticareti geliştirme, potansiyel iş partnerlerini buluşturma ve iki ülke arası yatırımlarda rehberlik etme konularında Ticaret Odası Derneğinin üstlendiği görev ve sorumluluklar hakkında bilgi verildi. Ayrıca derneğin yürütmekte olduğu çalışmalar içerisinde yer alan, Hollanda-Türkiye Ticari Heyet Programı, Türk IT uzmanlarını Hollandalı firmalar ile buluşturan IT ve ‘ITR Connect’ projeleri ve Türk hastanelerinde Hollandalı hastaların tedavi ve rehabilite edilmesini amaçlayan sağlık projesi görüşme esnasında üzerinde durulan konular oldu.

Afbeelding met tekst, persoon, person, krant Automatisch gegenereerde beschrijving
Ethem Emre’nin en büyük endişelerinden biri, ülkemizde eğitim görmüş gençlerimizin, miraslarını satarak yurt dışına göç edişleri. Konuyla ilgili olarak Business World’a konuşan Emre, yapılması gerekenleri anlatıyor.

GENÇLİĞİ İŞ DÜNYASINA HAZIRLAMA VE TÜRKİYE’DEN SERMAYE VE BEYİN GÖÇÜNÜ TERSİNE ÇEVİRME…

Ethem Emere’nin koltuğuna sığdırdığı üçüncü karpuzun konusu, gençlerimizin eğitim sonrasında iş dünyasına hazırlanması. Bu konuyu da az sonraki söyleşimizde genişçe okuyacaksınız ama, Emre’nin önemli bir çift sözüne yer vermek istiyorum: ‘Türkiye’deki gençlerimiz, atalarından kalma mirasları satarak yurt dışına yerleşiyorlar. Hem paraların yurt dışına çıkmaması ve hem de gençlerimizi kaybetmemek için çaba göztermemiz lâzım. Ben bu konuda girişimlerde bulundum. Umarım semeresini görürüz.’

Ülkemizde iyi eğitim görmüş, alanlarında uzmanlaşmış gençlerimiz ve sermayelerini en uygun yatırımlarla değerlendirmek isteyen girişimciler, genellikle daha iyi standartlarda iş imkânlarına sahip olmak amacıyla yönlerini farklı ülkelere çevirmekteler.
Türkiye’de özellikle son yıllarda beyin ve sermaye göçü hareketleri büyük bir hız kazandı.

Özellikle eğitimli ve yetenekli gençlerimizin ülkemiz için önemini vurgulayan Ethem Emre şunları söyledi: ‘Ülkemizde ve yurt dışında bulunan gençlerimizi ekonomik ve sosyal yönden destek vererek kazanmalıyız. Beyin göçünün önlenmesinin yanında, gençlerimizin yurt dışında asimile olmalarını önlemek için gecikmemeliyiz. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarımız ile el el vererek adım atmada gecikmemeliyiz.’

Afbeelding met tekst, plafond, binnen, mensen Automatisch gegenereerde beschrijving

Gençlerimize sahip çıkma toplantılarına çok önem veren Ethem Emre, yakında Türkiye’de de toplantılar düzenleyeceğini belirtiyor.

Ethem Emre, Gençlerimize fırsatlar sunulması gerektiğini vurgularken, Türkiye’deki gençlerimizin varlıklarını ve miraslarını yurt dışına taşımalarının önüne geçilmesi gerektiğini belirtti.
‘Düşünen ve üreten değerlerimizi kaybetmeyelim’ diyen Emre şöyle devam etti:

‘Ülkemizde düşünce ve sermaye göçü yaşanmaması adına hepimiz üzerimize düşeni yerine getirmekten kaçınmamalıyız. Bunun aksi olması halinde, vatanından kopan gençlerimizin asimile olmalarının önü kesilmelidir. Düşünen ve üreten, sahip oldukları alanlarda başarılı olan pırıl pırıl gençlerimiz var. Bu gençlerimizin ülkemizi terketmelerine fırsat vermemeliyiz.’

Hollanda’daki gençlerimiz için de önemli projeleri olduğunu söyleyen Emre şöyle devam etti:
‘Gençlerimize sahip çıkarsak, onlar da kendilerinden sonraki kuşağa sahip çıkarlar. Bizler şimdi bunu yapmazsak gelecekte neslimizi kaybederiz. Zira aksi takdirde asimile olmaları kaçınılmazdır. Bizim geleceğimiz olan gençlerimizi, dernek olarak iş ve staj konularında desteklemeye devam edeceğiz.’

Ethem Emre, Devletimizin, kurumlarımızın, işadamlarımızın, STK’ların ve medyanın gençlerimize yardım için gayret sarfetmelerini, aksi takdirde gençlerimizi kaybedeceğimizi belirtirken, Hollanda’da 300’ü aşkın iş kadınımızın olduğunu, bu kesimin de desteğe ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

TÜRK TİCARET MERKEZİ

Ethem Emre’nin öteden beri arzuladığı bir Türk Ticaret Merkezi’nin oluşmasıdır. Bu konuda çok yoğun çalıştığı halde bir sonuç elde edemeyen Emre, desteklendiği takdirde yakın bir gelecekte bu emeline nail olacağını umut ediyor.

KOLTOĞUNDAKİ KARPUZLARI ÇOĞALTAN VE KIRDIRMAYAN ADAM

Evet, çok yetenekli olan Ethem Emre’nin koltuk altına sığdırdığı ve kırdırmadığı karpuz sayısı çok.
Değerli dostum Zeynel Abidin Kılıç, bu önemli Türk ile bir söyleşi yaptı. Gelin hep birlikte bu söyleşiyi okuyalım ve sonunda da Ethem Emre’yi alkışlayalım:

-Kaza uzmanlığı yolculuğunuz nasıl başladı?
-‘Tercümanlık hizmeti yürütürken insanlarımızın farklı sorunlarını da yakından görme fırsatımız oldu. İnsanlarımızın yurt dışında, özellikle Türkiye’de yapmış oldukları kazalar sonrasında çok mağdur olduklarına şahit oldum. Ve bu sorunların çözümüne dönük belli eğitimler aldım, uzmanlaştık. 15 yıl önce de Hollanda’da ilk kültürler arası kaza uzmanlık bürosunu kurduk. Şimdilerde de Hollanda’nın 5 büyük kentinde hizmet veren bürolarımızla hizmeti insanlarımızın ayağına kadar götürmüş olduk. Oğlum Onur Emre bu alanda ihtisas yapmış bir avukat olarak görev yapmakta.

Afbeelding met tekst, gebouw, buiten Automatisch gegenereerde beschrijving
Ethem Emre’nin Rotterdam’daki merkezi bu binada toplanmış. Tamamı Emre’ye ait olan bu binada konuşlandırılmış olan bölümlerde verilen hizmetler, Amsterdam’da yenilenecek olan şubede de müşterilere sunulacak.

Bendeniz ve 25 kişiden oluşan personelle kaza uzmanlığı alanında hizmet vermekteyiz. Bizim başladığımız yıllarda hiçbir yabancı uzman yoktu. Hollandalıların tekelinde olan bir alandı.
Biz buradaki gelişim ve değişimi de sağladık. Bu alanda, pek çok üniversite ve yüksek okul mezunu gençlerimiz bizim yanımızda stajyer olarak başladı ve daha sonra, yetiştirdiğimiz 10’u aşkın gencimiz hem bizde hem de farklı şirketlerde istihdam edilerek iş hayatına atıldılar. Kurumumuzda stajyer olarak başlayan ve daha sonra farklı büyük sigorta şirketlerinde iş bulan onlarca gencimiz var. Bu alana yabancıları da katarak zenginleştirdik. Umarım hepsi gittiği yerde toplumumuzu temsil eder ve bu alanda elde edilen güvene zarar vermezler. 60 yıla yakındır bu ülkede olmamıza rağmen hâlâ belli alanlarda yetişmiş uzman elemanımız yoktur. Bunu da bu gibi çalışmalarla değiştirmeye çalışıyoruz. Bu da bizim için ayrı bir gurur vesilesidir.’

Afbeelding met plafond, binnen, persoon, staand Automatisch gegenereerde beschrijving
Ethem Emre, çeşitli konularda hizmet yarışını sürdürken, gerek yetenekli personelinden ve gerekse uzmanlardan destek görüyor.

-Kaza anı ve sonrasında nasıl bir yol izleniyor?
-‘Herhangi bir kaza sonucunda çok farklı deneyimler, tecrübeler ediniyoruz. Sıradan bir kaza sonrası bile insanlar fiziksel hasar görmekle beraber psikolojik sıkıntılar da yaşıyorlar. Ömür boyu atamadıkları korkuları oluşuyor. İlla da kırık çıkık olması gerekmiyor, ağrılar, uyku ve konsantre bozukluğu gibi durumlar da tazminat kapsamına giren konulardır. İnsanımız kaza sonrası yaşadığı bu gibi durumların geçici olduğunu sanıyor ve ağrı kesicilerle ağrılarını gidermeye çalışıyor. Bu gibi durumda kişinin, ev doktoruna durumu bildirerek kazayı kayıt altına geçirmesi ileride yaşayacağı sorunları en aza indirir. Kişinin ifadesi bazen yeterli olmuyor, bu durumun belgelenmesi lazım. Bizler daha çok, olaylar mahkeme sürecine girmeden sigorta şirketleriyle sulh yoluyla uzlaşarak çözüme kavuşturuyoruz.
Tabi her zaman da süreç mağdurun lehine olmuyor. Sigortanın lehine rapor çıkınca eli güçleniyor.
Ya tazminat ödemiyor ya da beklentinin altında bir meblağ ödüyor. Sulhen çözüm, iki tarafın da ortak bir rakam üzerinde anlaşması demektir. Bizim de tavsiyemiz yıllarca beklemek yerine uygun şartlarda uzlaşmak en iyi yoldur.
Haklı davalarına hiçbir zaman yalan yanlış bilgi, belge katmasınlar. Zira sigortalar her şeyi büyük bir titizlikle ele alıp, değerlendiriyorlar. Araştırıyor, gerektiğinde kişiyi takip ediyorlar. Hakkın neyse onun peşinde olmalısın. Dürüstlükten asla vazgeçmemeli. Suistimal olmamalı. Yoksa eldeki hakkını da kaybedersin.
Mesela, “evden çıkamayacak durumda olduğunu” söylüyorsun, ama takip anında seni gezinti anında görüntülüyorlar, ya da sosyal medya hesaplarında spor yaparken tesbit ediyorlar, bunlar da senin haklılığını ve güvenirliğini kaybettiriyor.
O yüzden sağlam ifadeler ve haklı deliller verilmesini tavsiye ediyoruz. Aksi hâlde ‘dolandırıcı’ olarak kayıtlara geçiyor ve bu durum kişinin bütün hayatını olumsuz etkiliyor. Haklı davalarında bile haklılığını isbat etmekte zorlanıyor.’

-Kazazedelerin ne tür hakları var?
-‘Kişinin tazminat hak etmesi için belirtileri olması yetmiyor, tedavi sürecini de başlatması gerekiyor. İş kaybı olabilir, evde düzeni bozulabilir, acı parası var, kendi işyerinde pozisyonunu kaybeder. Tazminatı hak etmek için de belli prosedürlere uymak gerekiyor.
Hiçbir sigorta şirketi gelip de kaza sonrası size ‘haklarınız budur’ demez. Kişi kendi hakkını talep ederse sigorta şirketleri devreye giriyor.’

İŞÇİ İŞ KAZASI - Firuzan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu | İzmir
İş kazası yaptıktan sonra, çalışmanızı engelleyecek zihni ve bedeni sorunlarınızın karşılığını almak için, Ethem Emre’nin bürolarından birine başvurabilirsiniz. Bu konuda hiçbir ödeme yapmıyorsunuz.

-Kazazedelerin size başvurması hâlinde belli bir ücret talep ediliyor mu?
-‘Bizler bu konuda ücretsiz danışmanlık hizmet veriyoruz. Süreç başladıktan sonra da mağdurlardan herhangi bir ücret talep edilmiyor.
Bizler hukuk hizmeti veriyoruz. Kişinin haklarının alınmasını sağlıyoruz, sigorta şirketleri de ayrı bir fondan bizim hizmetin karşılığını ödüyorlar. Bizim aldığımız bedel, kişinin alacağı tazminatı asla etkilemiyor. Kazazedelerin bu duruma dikkat etmesi gerekiyor. Hiçbir şekilde doğrudan ve dava sonucunda işini yapan kuruma para ödenmiyor. Kazazededen para talep edenlerin olduğunu da duyuyoruz. Talep edilen bu para haksız ve yersiz bir kazançtır.’

-Kazazedeler başka nelere dikkat etmeliler?
-‘İş kazalarında da kaza müfettişlerinin kazayı yerinde incelemeleri çok önemlidir. Müfettişlerin kaza yerinde hazırladıkları rapor, sonucu olumlu manada etkilemek için gereklidir. Kişi kaza sonrası mesleğini yapamaz hâle geliyor, iş göremez oluyor.
Bu yüzden bu raporların sağlam bir şekilde elde edilmesi çok önemlidir ki hakları güvence altına alınsın. Sigorta şirketi tazminat ödeyeceği için onların da belli şartları ve beklentileri var. Dosya oluşumu bu yüzden sağlam olmalı ve deliller kaza sonrasına dönük olarak dosyaya ilave edilmelidir. Geçmişteki rahatsızlıkları, asla yeni bir oluşan bir sıkıntı gibi dosyaya geçirilmemeli.’

-Ne tür kazalarla ilgileniyorsunuz?
-‘Ağır trafik kazalarından tutun, bedensel ve iş kazalarına kadar olan geniş bir yelpazede hizmet veriyoruz. Yılda 1200 civarında insanımızın dosyasını sonuçlandırıyoruz. İnsanlarımızın izin sezonunda yaşadıkları kaza sorunlarını da hem yerel hem de Hollanda hukuku çerçevesinde ele alarak sonuçlandırıyoruz.’

Afbeelding met tekst Automatisch gegenereerde beschrijving

-Yine sizin inisiyatif ve girişiminizle başlayan Türk Hukuku Bürosu hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
-‘Türkiye’de avukat olarak görev yapmakta olan avukat Enes Etlik Bey’i de Türk Hukuku Bürosu’nda görevlendirerek hizmeti insanlarımızın ayağına getirmiş olduk. Pek çok insanımız Türkiye’de farklı hukuksal sorunlar yaşıyor ve bir türlü çözüm yolu bulamıyorlardı. Bu vasıtayla Türkiye’ye gitmeden sorunlarını çözüme kavuşturmuş oluyoruz. Türkiye’de avukat ihtiyacı olan insanlarımızın Rotterdam büromuz vasıtasıyla Türkiye’deki hukuki sorunlarına çözüm bulmuş olacaklar. Sadece büro avukatımız Enes Etlik Bey’e vekalet vererek sorunlarını buradan takip edebiliyorlar. İnsanlarımız için çok büyük bir kolaylık sağlandı.’

Afbeelding met weg, scène, boom, buiten Automatisch gegenereerde beschrijving
Talihsiz bir kaza geçirdiniz. Bedensel bir sakatlığınız olmadı ama zihinsel bir sorununuz oldu. Bu konuda da tazminat alabileceğinizi biliyor musunuz? Ethem Emre’nin bürolarına başvurun.

-Sürücülere neler tavsiye edersiniz?
-‘Trafik kazalarında araç içerisindekileri koruyucu özel bir sigorta var. Kaza durumunda haklı ve haksız olma durumu da var. “Inzittend Verzekeringen/Yolcu Sigortası” denilen sigorta, yurt dışında bile araç içindekilerin tamamını sigorta kapsamı alanı içine alıyor. Bundan dolayı bu sigorta çok gerekli ve faydalıdır. Zorunlu bir sigorta olmadığı için temel paket içerisinde yer almaz. Sigortalı olan kişi kendi bu seçeneği istemeli.’

Başkanlığını yaptığınız Hollanda Türk Ticaret Odası Derneği hakkında neler söylemek istersiniz?
Geçmişte İstanbul’da da farklı alanlarda hizmetlerimiz olduğu için ticaret trafiğini de takip etme durumum oldu. Hollanda ve Türkiye arasında iyi bir ticari ilişki var. Hollanda, son 20 yılda Türkiye’de en çok yatırım yapan ülke konumunda. Bu ikili ilişkilerde sıkıntılar yaşandığına şahit oldum. Girişimcilerin bazen hizmet almada zorlandıklarını, yanlışlıklar yüzünden mağdur olduklarını gördüm. Bundan dolayı da 10 yıl önce bu sıkıntıların giderilmesine dönük ve ikili ilişkileri daha verimli, sağlıklı bir hale getirmek, ticaret ağının daha kolay işlemesi için böyle bir adım attık ve Hollanda Türk Ticaret Odası Derneğini kurduk. Sadece Hollandalı girişimcilerin değil Türk girişimcilerin de haklarını korumak, onların taleplerini takip etmek ve onların da mağduriyetlerini gidermek için yola çıktık.
Her iki grubun da gerektiğinde hem Türkiye’ye hem de Hollanda’ya yatırımlarını artırmak, yerleşim işlerini halletmek ve kendi dilinde ve kültüründe hizmet etmek istedik. Çünkü her insan gittiği yabancı bir ülkede kendi diliyle hizmet alacak kaynaklar arar.
Şu ana kadar çok güzel tepkiler ve talepler alıyoruz. İstanbul’da da ofisimizi kurduk. Oradaki elemanlarımız da Hollanda dili ve kültürünü bilen arkadaşlarımızdan oluştu. Hollanda’dan Türkiye’ye giden firmaların gelişimi için çaba harcıyor ve işlerini oradan takip ediyoruz. Desteğimiz kesilmiyor. Alacakları hizmetleri koordine ediyoruz. İlişki içerisinde olduğu firmaların güvenilir olmasına kadar ön araştırma yapılıyor. İş yapacak olan firmaları önceden hazırlıyoruz, eksikleri varsa tamamlıyoruz, tavsiyelerle yola çıkarıyoruz. Bu hizmetlerin benzerini de, Türk firmaları için Hollanda’da yapmaktayız. Bir nevi bir köprü oluşturduk.
Türkiye’de iş yapmak için bize başvuran sayısız gencimiz var, onlara da rehberlik hizmeti veriyoruz. İstanbul Ticaret Üniversitesi ile yeni bir protokol imzaladık. Amaç, buradaki üniversiteler ile işbirliği yapmak ve geliştirmek. Türkiye’deki pek çok Ticaret Odalarıyla ilişkimiz ve işbirliği anlaşmalarımız var. Türkiye’nin her yeriyle olan ciddi bir ilişkimiz var. Oradan gelen Hollanda’ya dönük talepleri nasıl değerlendiririz diye çalışma ve proje üretiyoruz. Hedefimiz, Hollanda’da bir Türk Ticaret Merkezi’nin kurulması. Bu uzun vadeli bir hedef olsa da, bu tür çalışmalar çok kısa zamanda bizleri bu hedefe ulaştıracaktır.
Kâr amacı olmayan bir kuruluşuz. Ülkemize katkı sağlayalım, ihracatçımıza yol gösterelim düşüncesiyle başladık. Her geçen gün gelişiyor. İhtiyaç olduğunu daha iyi görüyoruz. Hollanda’da buna benzer 60 kadar kuruluş var hepsiyle de işbirliği içinde temas hâlindeyiz. Profesyonel anlamda hizmet yürütülüyor. Yönetim kurulumuzda kendi alanlarında uzman üç Hollandalı arkadaşımız var. Ülkemize katkı sağlıyoruz, bundan da mutluluk duyuyoruz.’

Afbeelding met poseren, sport Automatisch gegenereerde beschrijving

Kuruculuğunu üstelendiğiniz Inter Talenten Vakfı hakkında bilgi verebilir misiniz?
-‘Üniversite ve Yüksek Okul mezunu gençlerimizin okul bittikten sonra onları bir araya getirecek, onlara destek olacak bir oluşumun olmadığını gördüm. Bunlar bizim gençliğimiz, geleceğimiz. Onların pek çok alanda eksiklikleri var. Özellikle Türkçe dili, tarih ve kültürel alanda bilgi eksikliği yaşıyorlar. Gençlerimiz çok sosyal değiller, birbirleri ve toplum ile olan ilişkileri çok zayıf. Onları haftada bir de olsa bir araya getirerek hem birbirilerini tanıma hem dertlerini, sıkıntılarını paylaşma hem de bilgi ve birikimlerini birbirlerine aktarma zemini oluşturuyoruz. Camilerimizin Gençlik Kolları da bu manada büyük hizmetler veriyor ama onların herkese el uzatması mümkün değil. İnşallah ileriki zamanlarda bu gençleri bir araya getirerek, birlikte geniş bir çalışma ortamı hazırlamak istiyoruz. Şimdilik 20 kişilik bir genç grubu oluştu. Pandemi nedeniyle toplantılar online olarak gerçekleştiriliyor. Herkes çok mutlu, geleceğe olan güven ve umutları her geçen gün daha da artıyor.
Eğer biz gençlerimize sahip çıkmaz isek, onların yolunu açmaz, desteklemez isek onları kaybederiz. Daha doğrusu bizler kaybederiz. Biz onlara kendi bilgi, birikim tecrübelerimizi aktaracağız ki, onlar da kendilerinden sonra gelecek olan nesle bizden aldıklarını ve kendi edindiklerini, birikimlerini aktarsınlar.
İşte bu eksiklikleri nasıl giderebiliriz, meslek sahibi olmuş gençlerimizi mesleğine uygun olarak iş hayatına nasıl hazırlarız gibi düşüncelerle Inter Talenten Vakfı’nı kurduk.
Bizler ikinci nesil olarak çok zenginiz. Hem anne ve babalarımızın yaşlanmasına ve onların bizlere bıraktığı bilgi mirasına sahip olduk hem de çocuklarımızın büyümesine tanıklık ettik ve bu bilgi akışının onlara ulaşmasına vesile olduk. Bagajımız dolu dolu. Bu birikimi mezara götürmek bize yakışmaz. Elimizden geldiğince topluma hizmet etmek için gayret sarf edeceğiz. Zira her şey para değil. Her şey para karşılığı yapılmaz, yapılmamalı.
O gençlerin bir araya gelmesi, tanış olması, birbirleriyle ülfet kurması her şeye değer. Biz ebeveynlere de büyük görevler düşüyor. Toplum için, gençlerimiz ve çocuklarımız için daha başka neler yapılabilir, bunları konuşmamız ve gereğini yerine getirmemiz lazım.’

-Sizin gözünüzle bakarsak, Hollanda nereye gidiyor?
-‘Hollanda zengin bir ülke. Kendi insanına bakacak, esnaf ve çiftçisini destekleyecek kadar varlıklı bir devlet. 70’li, 80’li yılların ülkesi değil elbette. O zamanlar “özgürlükler ve refah ülkesi” olarak anılırdı. Şimdi bu tanımlamadan hayli uzaklaştı. Rotterdam gibi büyük kentlerin bazı semtlerinde Hollandalı görmek mümkün değil. Gittikçe gettolaşan ve Güney Afrika’da var olan “apartheid” denilen bir yere doğru sürükleniyor. Belli bir yerde yaşamak zorunda kalan yabancıların yaşam koşulları ve kültürleri farklılaşıyor.
Gençler belli gerekçelerle nefret ve kinlerini ortaya koyuyor, bunun da siyasi bir kaynaktan beslendiği aşikâr.
Bu nedenle gençlere sürekli söylüyorum: Her ne kadar Hollanda’da doğmuş, büyümüş ve meslek sahibi olsanız da bir gün gelir bu ülkeyi terk etmek zorunda kalırsınız. Zira çok yakın bir zamanda bu ilkenin kendilerine çok yakın olmasına rağmen Yahudilere yaşattıklarına da şahitlik ettik.
Gün gelir, olağan bazı durumlar yaşanır ve riskler de artar. Bugün her şey yolunda olabilir ama gün gelir burası da yaşanmaz hâle gelebilir. Bu nedenle her şeye hazırlıklı olmak lazım. İyi ki gidebileceğimiz bir ülkemiz var. Bazılarının böyle bir seçeneği de yoktur.
Hollanda bu manada değerlendirildiğinde güçlü bir ülke. Bizim gençlerimiz de burada nasıl bir yer edinir, toplumla olan münasebetlerini sağlıklı bir zemine nasıl oturtur, bunlar üzerinde fikir üretmek, geliştirmek ve gençliği desteklemek lazım. Toplum olarak yerimizi iyi belirlemeliyiz. Eksikliklerimizi görerek, nasıl daha iyi seviyeye geliriz, iş ve sosyal hayatta nasıl daha güçlü ilişkiler kurarız, bunlar üzerinde kafa yormamız lazım. Her ne kadar bir tecrit hâli yaşansa da bizler onlarla olan münasebetlerimizi diri tutmalıyız, hâkim toplumla azınlıklar arasındaki diyalog ve ilişkinin olması gerektiği gibi davranmalıyız. İçimize kapanarak sorunlarımızı çözemeyiz. Türk toplumunun girişimci ruhunu her alana yayarak, geleceğimizi sağlam bir zemine oturtmamız gerek.
Avrupa siyasi olarak sağa doğru evriliyor.
Wilders bu kıvılcımın ateşini fitilliyor. İslam korkusunu toplum üzerinde inşa ederek bir politik gelecek umuyor. Bu popülist çıkışlara diğer partiler de katılıyorlar ve her geçen gün tırmanan bir ırkçılığın fitilini ateşliyorlar. Bu duruma ancak toplumumuzun birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek karşı duracağını ve bu sorunun üstesinden geleceğine inanıyorum. Gelecek neslimize, ayrılıklarımızı değil, birlik ve beraberlik ruhumuzu miras olarak bırakmalıyız.
Güçlerini birleştirsinler, yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla hareket etsinler. Bu da gelecek nesle bırakılacak en büyük değerdir, diye düşünüyorum. Dertlerimiz, sıkıntı ve sorunlarımız çok ve büyük. Bu nedenle sık sık bir araya gelmeli, birbirimizi dinlemeli, istişare edip bir yol haritası çizmeliyiz.
Bizlerden sonra bu işleri düzgün bir şekilde götürecek olan gençlerimize yatırım yapmalıyız. Kurumlarımızı kurumsallaştırma, kalitesini artırma, Hollandalı rakipleriyle yarışma ve kalıcı olması yoluna gitmeliyiz.’

-Hayatınızın merkezinde neler var?
-‘Çoluk çocuğumuz. Yaptığımız işlerin kaliteli olması ve yarınlara güzel şeyler bırakabilmek için verilen mücadelemiz…’

-Hayatta en çok neyi önemsersiniz?
-‘Dürüst yaşamak, insanlara katkı sağlamak, toplumsal olaylara karşı duyarlı olmak, ihtiyaç sahibi olanlara yardımı esirgememek ve bunların toplumda yaygınlaşmasını sağlamak gibi insanı insan yapan değerleri önemserim. “Dünyayı ben mi kurtaracağım” mantığı ile değil de “Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibi olur” inancıyla hareket etmek lazım. Her şeyi başkalarından bekleme lüksümüz yoktur. Görev ve sorumluluklarımız bellidir. Herkes bu manada bir iki kişiye el uzatsa, ne sorunlu ne de ihtiyaç sahibi insan kalır.’

-Bir insanda neyi ararsınız?
-‘Dürüstlük, şeffaflık, samimiyet aranır. İnsan bu duygularla güzelleşir. Dünya geçici, iyi miraslar ve hoş bir seda bırakmak lazım.’

-En çok ne mutlu eder sizi?
-‘Toplumumuzun her alanda gelişmesi, ülkemizle olan bağlarımızın güçlenmesi beni mutlu eder.’

-Son olarak neler söylemek istersiniz?
-‘Neslimizin ülkemizle olan bağları gittikçe kopuyor eğer bunu sosyal ve ekonomi anlamında yatırım yaparak güçlendirmezsek bu bağ tamamen bitecek. Gençlerimizin ülkemizi bir tatil ülkesi olarak değil, orayla hem sosyal hem de ekonomik bir bağ kurmaları için projeler üretmek lazım. Babalarının mirasını değerlendirmeleri için çocuklara bu alanda yol açmak gerek. Ülkesiyle ticari bağı olmayan biri, Türkiye yerine tatil için başka bir ülkeyi de rahatlıkla seçebilir. Bu nedenle bağlar zayıflar. Şimdilerde cenazelerin buraya defnedilmesi konuşuluyor. Bir-iki nesil sonra neslimizin ülkemizle bir bağı kalmaması muhtemel. Gelecek nesil bizim kadar bu meseleyi umursamayacak. Kendi hâllerine bırakırsak, yok olmakla karşı karşıya kalacaklar. Bu alana biraz kafa yormak lazım. Emek verirsek, uğraşırsak bir şeyleri kurtarabiliriz. Devletimize de burada görev düşüyor. Bu bağın hep güçlü kalması için devletimizin Avrupa’daki insanımızın sadece gerektiğinde değil hep yanında olmasını istiyoruz.’