Corendon Oteli salonlarındaki resepsiyonda, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı armağan canlandırıldı.
Lahey Büyükelçimiz ve eşi, Rotterdam, Amsterdam ve Deventer Başkonsoloslarımızın ev sahipliğinde yapılan resepsiyona katılan konuklara, Türk mutfağının leziz yemekleri ikram edildi.
İlhan KARAÇAY yazdı:
AMSTERDAM,- Cumhuriyetimizin 98’inci kuruluş yıldönümü, Hollanda’da muhteşem bir şekilde kutlandı. Corendon Otelki salonlarında yapılan kutlama resepsiyonundaki ev sahipliğini, Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli ve eşi Ayşe Dişli, Elçi-Müsteşar Pınar Gülün Kayseri, Deventer Başkonsolosumuz Tuna Yücel Modrak, Amsterdam Başkonsolosumuz Engin Arıkan ve Rotterdam Başkonsolosumuz Aytaç Yılmaz yaptılar.
Corendon Oteli’nin sahipleri Yıldıray Karaer ve Atilay Uslu’nun da ilgilendiği konuklar arasında, müşavir ve ataşeler, iş dünyasının tanınmış isimleri, siysetçiler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri vardı.
Resepsiyona ev sahipliği yapan, (soldan sağa) Amsterdam Başkonsolosumuz Engin Arıkan, Büyükelçimiz Şaban Dişli ve eşi Ayşe Dişli, Deventer Başkonsolosumuz Tuna Yücel Modrak, Elçi-Müsteşar Pınar Gülün Kayseri ve Rotterdam Başkonsolosumuz Aytaç Yılmaz bir arada görülüyorlar.
Dünkü resepsiyondan sonra bugün de Lahey Büyükelçiliğimizde Hollanda’daki yabancı diplomatlar ile Hollanda Bakanlıklarının ve siyasetçilerin katılacağı bir respsiyon verilecek.
Corendon Oteli’ndeki resepsiyonda, duvarlara yerleştirilen ekranlarda Atatürk görüntüleri yayınlanırken, Adanalı bir davetlinin, ‘Bizim yöremizi Fransızlar işgal etmişti. Ne mutlu ki Atatürk bizi o düşmanlardan kurtardı. Kim bilir, Atatürk olmasaydı belki de benim adım Françoise (Fransuva) olacaktı’ deyince alkışlandı.
Resepsiyon, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göndermiş olduğu mesajın okunması ile başladı. Erdoğan’ın mesajı okunurken, bu kez ekranlara onun portresi yansıdı.
Büyükelçimiz Şaban Dişli, yaptığı konuşmasında Atatürk’ün yüceliğini, cumhuriyetin önemini ve Hollanda’daki Türklerin başarılarını alattı.
Dişli’nin konuşmasının tam metni şöyle:
‘Saygıdeğer Vatandaşlarımız, değerli Konuklarımız, sevgili Kardeşlerim. Öncelikle, şahsım, eşim ve bu resepsiyonu birlikte düzenlemekte olduğumuz, Deventer, Amsterdam ve Rotterdam Başkonsoloslarımız ile Büyükelçiliğimiz ve Başkonsolosluklarımızdaki mesai arkadaşlarım adına sizlere hoşgeldiniz demek istiyorum.
Hep birlikte Cumhuriyet Bayramımızı kutluyoruz. Nice yüz yıllara diyoruz. Covid-19 pandemisi nedeniyle geçen yıl gerçekleştiremediğimiz Resepsiyonu bu yıl tedbirler çerçevesinde ve kısıtlı katılımla da olsa yüzyüze düzenlemekten büyük mutluluk duyuyorum.
Maalesef kısıtlamaların bu yıl da sürebileceği endişesiyle davetiyelerimizi biraz geciktirmek zorunda kaldık.
Bu vesileyle pandemi nedeniyle kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok şükür ki gerek Türkiye’de gerek Hollanda’da, pandeminin gidişatı alınan tedbirlerle iyiye doğru gidiyor.
Ancak gelinen nokta, Covid-19’a karşı en büyük silahımızın aşılama olduğunu gösteriyor. Hepbirlikte bu konuda sorumluluk alarak toplumumuzun tamamen aşılanması noktasında elimizden geleni yapmamız gerektiğini burada vurgulamak istiyorum.
Kıymetli vatandaşlarımız,
Milletimiz, Kurtuluş Savaşımız ve onu takip eden dönemde, her tür zorluğa rağmen, “Türk milletinin istiklalini yine milletin kendi azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesinden hareket ederek, tüm dünyaya azim ve kararlılık dersi vermiştir.
Milli egemenlik ilkesi, böylece Türk Milletinin yüksek karakterinde yeni bir anlam
kazanmış, dünyadaki birçok millete müstakil yaşama mücadelesinde ilham olmuştur.
Ülkemizin, bugün izlediği dış politika esasen milletimizin yüksek karakterinin,
kararlılığının ve tecrübelerinin bir göstergesi ve sonucudur.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana geçen 98 yılda Türkiye, insani ve girişimci
dış politikası, laik ve sosyal devlet anlayışı, genç ve dinamik nüfusu ve güçlü
ekonomisiyle uluslararası toplumun saygın ve sözü geçen bir üyesi olmuştur.
Türkiye, hiçbir zaman içine kapanık, uluslararası toplumdan kopuk bir vaziyet
içerisinde bulunmaya razı olmamış, uluslararası sisteme her zaman katkı sunmaya
devam etmiştir.
Bu açıdan, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” ilkesi ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “dünya beşten büyüktür” ifadesi, uluslararası sistemin daha adil ve yaşanabilir hale
getirilebilmesi hedefimizi ifade etmektedir.
2023 hedeflerimiz doğrultusunda Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken her alanda
yeni başarılara imza atmış olacağımıza olan inancımız tamdır. Bu inançla, asıl
hedefimiz olan Cumhuriyetimizi muasır medeniyet seviyesinin ötesine taşımak için
kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz.
Hepbirlikte, gelecek kuşaklarımızın bizden daha iyi koşullarda yaşamaları ve bizden
daha önemli başarılara imza atmaları için çalışmak en önemli sorumluluğumuzdur.
Bu, ülkemizdeki vatandaşlarımız için olduğu kadar Avrupa’da yaşayan
vatandaşlarımız için de geçerlidir.
Bu minvalde, Hollanda’daki toplumumuzun bulunduğu ülkenin ekonomisine ve
toplumsal yaşamına yapıcı katkıda bulunması ve kendinden sonraki kuşakların daha
da iyi koşullarda yaşamasına yönelik çaba ve başarı göstermesi bizler için gurur
vericidir.
Vatandaşlarımızın Hollanda’da kurduğu küçük ve orta ölçekli işletme sayısının
yaklaşık 25.000’i bulmuş olmasını, insanımızın girişimciliği sayesinde bu sayının her
geçen gün arttığını görmek bizi sevindirmektedir. Bu başarılarınızı muhataplarımıza
her fırsatta gururla anlatıyoruz.
Aynı şekilde, hayatın her alanında başarılı toplumumuzun, örneğin burada veya
Türkiye’de doğmuş Türk kökenlilerin sanat camiasında ve ülkenin en müstesna kültür
çevrelerinde beğeni ve takdir toplaması da bizi mutlu etmektedir.
Burada yaşayan vatandaşlarımız ve Türk toplumunun kendi kültürlerinden ve
dillerinden kopmadan, en iyi şekilde yetişmeleri, hem içinde yaşadıkları Hollanda
toplumu hem de ülkemiz için önemlidir.
Sizlerin bu bilinç ve iştiyakla ortaya koyduğunuz gayretleri görüp gururlanırken,
sizlerin birlik ve beraberlik ruhu, huzur ve refah içinde olmanız, Hollanda’daki imkan
ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmanız için her tür desteği vermeye devam
ediyoruz.
400 yılı aşan köklü ilişkilerimizin bulunduğu Hollanda ile karşılıklı saygı temelinde,
kapsamlı ilişkilerimiz devam etmektedir. Ticaret hacmimiz, küresel ticareti olumsuz
yönde etkileyen Covid-19 pandemisine rağmen 2020 yılında 9,3 milyar Avro
düzeyinde gerçekleşti. Bu rakamı daha da yukarıya taşıyacak araçlara ve karşılıklı
iradeye sahibiz. Bu alanda da sizlere güveniyoruz.
Sizlerin de gayretleriyle, mevcut durumda her iki ülkeye de önemli katkılar sunmanın
ülkemizle Hollanda arasında her alandaki ilişkilerin önümüzdeki dönem güçlenerek
gerçek potansiyelini yakalayacağına inanıyorum.
Bu düşüncelerle sizlerin huzurunda bir kez daha, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu
Önder Atatürk’ü, kahraman silah arkadaşlarını, vatan uğruna canlarını feda eden aziz
şehitlerimizi şükran ve rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle anıyorum.
Hollanda’da yaşayan siz değerli vatandaşlarımız başta olmak üzere, tüm milletimizin
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.’
Yapılan konuşmalardan sonra, konukları açık büfe yemeğe davet eden Büyükelçi Dişli, ‘Bu leziz yemekler, Corendon Oteli’nin ünlü aşçılarının eseridir, afiyetle yiyiniz’ dedi.
Altıncısı yapılan etkinlikte, çeşitli branşlarda başarılı olanlara ödülleri verilirken, beşyüzü aşkın şık giyimli Türk, Cumhuriyetimizin 98’inci yılını marşlar ile kutladı.
Devlet sanatçısı Derya Derin, Atatürk’ün en çok sevdiği şarkıları ile gönülleri fethederken, organizasyonun mimarı Bülent Türker de yararlı faaliyetleri için sık sık alkışlandı.
Muhlis AYBOĞAN yazdı:
(Eski Hürriyet muhabiri)
LAHEY,- Hollanda’da yararlı faaliyetleri ile gündemden düşmeyen Bülent Türker ve ekibinin organize ettiği Cumhuriyet Bayramı ve Altın Lale Festivali’nin altıncısı, önceki gece Lahey kentinde yapıldı.
Çeşitli branşlarda başarılı olanlara ödüllerin dağıtıldığı gecede, Yılın Gazetecisi Ödülü, İlhan Karaçay’a verildi. Ödülünü, Lahey Büyükelçiliğini temsilen gelen Meral Ünlü’ün elinden alan İlhan Karaçay, yaptığı teşekkür konuşmasında şunları söyledi:
‘Dün servise koyduğum bir haberde, NOBEL Ödülü’nü bu yıl Afrikalı bir göçmenin almış olduğunu belirtmiştim. Gördüğü zulümlerden sonra İngiltere’ye sığınan bu Afrikalı, ırkçılığa karşı vermiş olduğu mücadeleler nedeniyle NOBEL Ödülü’ne lâyık görüldü. Ben de burada tam 53 yıldır ırkçılıkla mücadele ediyorum. Ben NOBEL Ödülü’nü alamadım ama, halkımızın ve jürinin takdiri ile bu Cumhuriyet ve Altın Lale ödülünü alabildim. Varsın öyle olsun. Bu salonda da gördüğüm gibi, içimizde öyle genç cevherler var ki, inşallah bir gün bu gençlerimizden biri NOBEL Ödülü kazanırlar.’
Sunuculuğunu Sa Baran’ın yaptığı program, Atatürk için saygı duruşu, Türk ve Hollanda milli marşlarının söylenmesi ile başladı ve Rotterdam konsolosumuz Feyza Coşkunçay Yavuz açış konuşmasını yaptı.
Başkanlığını Buğra Türker’in yaptığı Cumhuriyet ve Altın Lale organizasyonunda, Onursal Başkan olan Bülent Türker, altıncısını yaptıkları program sırasında, bu güne kadar 3000 çocuğa palto ve bot yardımı, engelliler için araba desteği ve sokak hayvanlarına desteklerini anlattı. Vakıflarının hiç bir siyasi amacının olmadığını ve Türkiye’yi seven, bayrağını seven, Atatürk’ü seven herkesin yanında olduklarını anlattı. Bülent Türker, konuşması sırasında sık sık alkışlandı.
Türkiye’den özel olarak davet edilen Devlet Sanatçısı Derya Derin, İzmir Marşı ile çıktığı Sahneden, konukları ayağa kaldırarak, Türk bayraklarını sallatıp coşturdu. Ardından ‘Çanakkale içinde vurdular beni’, Atatürkün sevdiği şarkılar ‘Kırmızı gülün adı var’, ‘Vardar ovası,‘Bülbülüm altın kafeste’, ‘Fikrimin ince gülü’ parçaları ile dans ettirdi.
Ahmet Emek’in sunduğu, organizasyonun eski konuklarından Adile Naşit filmlerinden kesitler büyük beğeni kazandı.
Organizasyona katkısı olan sponlarlardan, Ozkara Avukatlık adına Av. Cem Çakır ve Mustafa Bal, Randstad’tan ve Hollanda Türkiye Ticaret odası Derneği adına Bülent Akkas, Mimoza Hasta Bakım Kurumu adına Meryem Ozdoğan, Goldan Fruit adına Hamza Polat, Memos Organic adına Gizem Tokgoz Akbulut, Jet Caars adına Osman Alın’a teşekkür palaketleri takdim edildi.
Gecede, Türk mutfağının leziz yemekleri ile yerli ve yabancı mısafirler keyifli zaman geçirdiler.
Sokak hayvanları ve engelliler ile çocuklara mont ve bot alımı için 5 obje açık arttırmaya kondu. Ressam Gülay Yıldırım’ın Atatürk yağlı boya tablosu, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın futbolcular tarafından imzalı takım formaları ile Fatih Sultan Mehmet’in yağlı boya tablosu ve Atatürk’ün 100 yıllık orjinal el dokuma halısı açık artırma ile satıldı.
Amsterdam’dan Beyzade Ünver ve ekibi Zeybek oyunu ile izleyicileri büyüledi.
İkinci kez sahne alan Derya Derin, konukları bol bol dans ettirdi ve Cumhuriyet şarkıları ile coşturdu.
ÖDÜL TÖRENİ Altın Lale Başkanı Buğra Türker, Psikolog Ali Koç, Bankacı Ercan Erdoğan, Folklor eğitmeni Beyzade Ünver, Zorlu Enerji sahibi Meral Tokay, Dansçı Nesrin Tatar, İş Kadını Arzu Alpi ve Onursal Başkan Bülent Türker’den kurulu jüri heyeti, halktan gelen tercihler ve kendi yaptıkları araştırmalar sonucunda, 11 branşta başarılı kişileri seçti.
Gecede, başarı ödüllerini alanların listesi şöyle:
YILIN HAYIRSEVERİ: AHMET AYTEKİN-GÜÇ KARDEŞLER Özürlülere ve muhtaçlara yaptıkları yardım ve desteklerden ötürü.
YILIN POLİTİKACISI: TAHSİN ÇETİNKAYA 8 yıldır Türk toplumuna yaptıkları hizmetler ve birleştirici çalışmalarından dolayı.
YILIN SAĞLIK ÖDÜLÜ: NADİYA ALTUN Mülteci çocuklara sahip çıkıp onları topluma kazandırmak ve evlat edinmedeki çalışmalarından, küçük yaşta iken evlat edindiği, engellilere ve çocuklara desteklerinden dolayı.
YILIN DERNEĞİ: HOLLANDA KAYSERİLLİER VAKFI İzmir depreminden sonra 5 TIR dolusu malzeme gönderme, Kayseride yüzlerce engelliğiye engelli arabası ve sokak hayvanlarına desteklerinden dolayı.
YILIN KÜLTÜR SANAT ÖDÜLÜ: MEHMET TÜTÜNCÜ
Yaptığı araştırmalar, Türk dünyasındaki çalışmaları ve çıkardığı
Hollandaca Türkçe ve İngilizce tarihi belgeleri Türk dünyasına sunması ve
insanları bilgilendirilmesinen dolayı.
JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ: ABDULLAH POLAT TR. Hollanda Türkiye arasındaki çalışmaları, birçok Türk ürününü Hollanda’ya
getirip tanıtması ve Hollanda’da inşaat sektöründeki başarısı nedeniyle.
YILIN SPORCUSU: GÖKHAN SAKİ Hollanda’da ve dünyada sporda gösterdiği başarılardan, daha önce Dünya Şampiyonu olarak Türkleri gururlandırdığı için.
Bir gece önce canlı yayınlanan maçta Polonyalı rakibini nakavt etmişti.
YILIN İŞ KADINI: SONGÜL AKKAYA
Politikacı olarak bilinmesine rağmen Hollanda’da emlak, danışmanlık ve hukuksal ticari konulardaki faaliyetleri nedeniyle.
Atatürkçü duruşu ve Türkiye sevdası da cabası.
YILIN GENÇ GİRİŞİMCİSİ: ONUR EMRE
Kaza sigortasını Hollanda’da ilk kez başlatarak yaptığı çalışmalar ve Türk toplumunu böylesine önemli konularda bilgilendirme ve desteğinden dolayı.
YILIN İŞ ADAMI: RECEP ZİVKARA
Yıllarca Hollanda askeriyesi ve PTT’sini giydiren, şu an ise emlak ve inşaat işi ile uğraşan, Hollanda’da bilinmiyen bir kahraman.
Hayır işleri ile de yaptığı güzel faaliyetlerle Türk toplumuna örnek olmasından dolayı.
YILIN BASIN ÖDÜLÜ: İLHAN KARAÇAY Hollanda’da basında bir çınar, 50 yıldan fazla Türk ve Hollanda medyasında hep zirvede kaldı.Yazdığı korkusuz yazılar ve dünyanın birçok ülkesinde yaptığı röportajlarla Türk toplumunu bilgilendirdiği, onbinlerce mail adresine günlük haber ve bilgilendirmeler yaparak Türk toplumuna hizmetlerinden dolayı.
Not: İlhan Karaçay 1’inci Altın Lale’de, Rahmetli Naim Süleymanoğlu’dan
KÜLTÜR ödülünü almıştı.
EMEĞİ GEÇENLER DE UNUTULMADI
Gecenin sonunda, İzmir Marşı eşliğinde Derya Derin ve Bülent Türker tarafınıdan Cumhuriyet Pastası kesildi. Gece boyunca Sabri bey ve gurubu muhteşem müzikleri ile gönülleri fethetti.
Gecede emeği geçen Sa Baran, Ahmet Emek, Özcan Özbay, Ali Koç, Bugra Türker,Aslıhan Kavuncu, Ercan Erdoğan, Ayşe Yanar, Beyzade Ünver ve Amsterdam Türküaz Folklor ekibi takdir edildiler. Arzu Boy, gönüllü çalışmaları için tebrik edildi.
Gece sonunda çekilişte 15 talihli de Türkiye seyahati, Türkiyede otel, ve sürpriz hediyeler kazandı.
Batı’yı eleştirirken, sürgün, sömürü, kimlik, göç, etnisite, göçmenlik, kültürel farklılıklar ve çatışmaya yer veren Tanzanyalı yazar, Abdulrezzak Gurnah, 2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.
Afrika’dan İngiltere’ye göç etti, göçmenliğin en kötüsünü yaşadı ama sonunda, edebiyat alanında dünyanın en prestijli ödülü kabul edilen Nobel sayesinde 1,1 milyon dolarlık para ödülünün de sahibi oldu.
İlhan KARAÇAY’ın analizi:
NOBEL ÖDÜLÜ, Alfred Nobel tarafından kurulan bir derneğin, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür.
Bu ödül, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından kişiler veya kuruluşlara fizik, kimya, edebiyat, barış ve Fizyoloji veya Tıp alanlarındaki olağanüstü başarılarına verilmektedir.
1901-2020 yıllarında 113 kez verilen ve toplam 117 kişiye layık görülen ödüllerden 4’ü, 2’şer yazar arasında paylaştırıldı.
Verilmiş olan NOBEL ÖDÜLÜ’nü almayı ret edenler olduğu gibi, alması yasaklananlar da olmuştur. Almanya Adolf Hitler hükumeti, Richard Kuhn (kimya, 1938), Adolf Butenandt (kimya, 1939) ve Gerhard Domagk (Fizyololji veya Tıp, 1939)’ın ödüllerini almasına izin vermedi. Sovyetler Birliği’nin baskısı doğrultusunda Boris Pasternak (edebiyat, 1958) ödülü reddetti. Ayrıca Nobel Ödülü almaya hak kazanan Jean-Paul Sartre (edebiyat, 1964) ve Lê Ğức Thọ (Barış, 1973) ödüllerini almayı reddettiler. Bunlardan Sartre, hayatı boyunca tüm resmi ödülleri reddetmiştir. Lê Ğức Thọ ise o yıllarda Vietnam’ın içinde bulunduğu durum nedeniyle ödülü almamıştır.
2006’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Orhan Pamuk, Nobel alan ilk Türk yazar olmuştu.
NOBEL ÖDÜLÜ’nü alanlar arasında Nelson Mandela da vardı. Ne var ki, aynı Mandela
12 Mayıs 1992’de, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü kabul etmemişti. Mandela, Afrika Ulusal Konseyi (ANC) Partisi aracılığıyla ödülü kabul etmediği duyurmuştu. Yapılan açıklamada, Mandela’nın bütün hayatını demokrasi ve özgürlük için mücadeleye adadığı, bu sebeple ödülü reddettiği belirtildi.
İşte o günden sonra Mandela’ya olan sevgi ve sempatim kaybolmuştu. Atatürk ödülünü kabul etmemesi için, PKK etkisi olduğu belirtilen Mandela’nın, özgürlük konusunda daha derin bir araştırma yapması için hapiste 27 yılı geçmişti.
Atatürk Barış Ödülü’nü Mandela’nın kabul etmemesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin bir skandal olay ile başlamasına sebep olmuştu.
GÖÇMENE ÖDÜL Bu yıl ödülü alan şahıs, Batı’yı eleştirirken, sürgün, sömürü, kimlik, göç, etnisite, göçmenlik, kültürel farklılıklar ve çatışmaya yer veren Tanzanyalı yazar, Abdulrezzak Gurnah’tan başkası değildir.
Afrika’dan İngiltere’ye göç etti, göçmenliğin en kötüsünü yaşadı ama sonunda, edebiyat alanında dünyanın en prestijli ödülü kabul edilen Nobel sayesinde 1,1 milyon dolarlık para ödülünün de sahibi oldu.
Altta yaşam öyküsünü okuduğunuz zaman, ırkçılığa maruz kalmış, sürekli horlanmış ve çok kızmış bir Afrikalı’nın, hislerini dışa vuruşunun izlerini hissedeceksiniz.
2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nün verilişi ile ilgili olarak, bakınız değerli dostum Veyis Güngör neler yazmış: 2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Abdulrezzak Gurnah, Nobel Ödülü alan ne ilk ne de son Afrikalı elbette. Geçmiş yıllarda da Afrika kökenli isimler Nobel ödülleri almışlardı. Örneğin, 28 yıl tutuklu kalan ve hapisten çıkınca Devlet Başkanı olan Nelson Mandela’ya, Nobel Barış ödülü verilmişti.
Gurnah, Afrika kıtasınının doğusunda bulunan Tanzanya’ya bağlı, Zanzibar’da 1948 yılında dünyaya geldi. Svahili dili anadili olmasına rağmen, ilkokulu İngiliz okullarında okudu. çocukluğunda Kur’an kurslarına devam etti ve Arapça öğrendi. Zanzibar’daki siyasi istikrarsızlıklar, Gurnah’ın genç yaşta İngiltere’ye iltica etmesini beraberinde getirdi. İngiltere’de bir mülteci kimliği ve haleti ruhiyesinin verdiği motivasyonla, 21 yaşında yazmaya başladı. Kent Üniversitesi’ni bitirdi. Edebiyata, özelde de sömürü edebiyatına yöneldi. Aynı Üniversite’de İngiliz Edebiyatı profesörlüğü görevinde bulundu. İlk romanını 1987 yılında yazdı. Konusu, Afrika katasında başarısız olan bir ayaklanmaydı. On ayrı roman sahibi olan Gurnah’ın son eseri 2020 yılında “Afterlives” (Ölümden Sonraki Hayatlar) adıyla yayınlandı.
Nobel Edebiyat Ödülü alan Zanzibarlı Abdulrazak Gurnah’ın, eserlerinde ele aldığı konuların başında, hiç şüphesiz kendi hikayesi olan mültecilik yer alır. Zaten ilk romanının adı da “Ayrılışın Hatırası”dır. Sürgün, sömürü, kimlik, göç, etnisite, göçmenlik, kültürel farklılıklar ve çatışma, diyalog, kavramlara yüklenen anlamlar, yabancılaşma gibi konular, yazarın eserlerinde ele aldığı konular arasındadır.
Gurnah, her ne kadar Shakespeare ve Sir Vidiadhar Surajprasad Naipaul gibi, İngiliz edebiyatı temsilcilerinin görüşlerine ve eserlerinde yer vermiş olsa da, bu gelenekten hızlı bir şekilde ayrılmıştır. Doğu Edebiyatındaki Bin bir Gece Masalları ve Kur’a-ı Kerim sureleri (Hz. Yusuf örneği) çalışmalarının kaynağını teşkil etmiştir.
Örneğin, Abdulrazak Gurnah’ın ‘Cennet’ isimli romanında, Avrupa’yı sömürgeci olarak nitelendirmesi dikkat çeker. Gurnah “Avrupalılar, askerlerini ve yetkililerini yerleştiriyorlar ve insanlara onları düşmanlarından kurtarmaya geldiklerini söylüyorlardı, ama tek amaçları halkı köleleştirmekti” diyor.
Gurnah şöyle devam ediyor: “Hiçbir şey ödemeden en iyi toprakları alıyorlar, bir iki hileyle insanları kedileri için çalışmaya zorluyorlar. Bir çekirge sürüsünün oburluğuyla hiçbir erdem gözetmeden her şeyi silip süpürüyorlar. Her şeye vergi koyuyorlar, ödemeyeni hapse atıyorlar ya da kırbaçlıyorlar, hatta asıyorlar. İlk yaptıkları şey hapishane olur, sonra bir kilise, sonra da bir market kurarlar, böylece ticareti denetim altına alıp vergilendirirler. Onları öldürmenin tek yolu sol koltuk altından bıçaklamak, ama bu neredeyse olanaksız, oralarını iyi koruyorlar..”
Nobel Edebiyat Ödülü’nün Zanzibarlı bir yazara verilmesinin, Hollandalı yazarların tavrını takip eden, Fas kökenli köşe yazarı Abdelkader Benali’nin, tespitleri, bize, maalesef bir başka gerçeği yansıtıyor. Benali şöyle diyor: “Ödülü kazanan Gurnah, haberi alınca, twitter hesabından, bu ödülü Afrika, Afrikalılara ve okurlarına adadığını yazdı. Paylaşımın altına, ne şakalar, ne alaylı tavırlar, dalga geçmeler yapıldı. Yorum yapanlar arasında, Hollandalı çok az insan vardı. Gerçi, Hollandalı yazarlar dünya edebiyatını pek okumazlar, Asya, Afrika, Arap edebiyatına ilgileri yoktur.”
Benali şöyle devam ediyor: “Hollandalı yazarlara göre, başka renkten olan yazarlar güvenilmez, kendi hikayeleri üzerine kurgu yaparlar, yazamazlar, mutlaka bir redaktörleri vardır, etnik kökenlerini her zaman öne çıkarırlar…” Durum böyle olunca, Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Afrika kökenli yazara ilgi gösterilmez.
Zanzibarlı roman yazarının, 2021 yılı Nobel Edebiyat Ödülü alması, bir taraftan da, bir göçmen ve aynı anda bir mültecinin, çalışırsa ve iradesini iyi kullanırsa neler yapabileceğini açıkça bizlere gösteriyor.
İşte böyle değerli okurlarım. Bu yılki NOBEL ÖDÜLÜ’nü kazanan kişi bir göçmendir.
Gurnah’ın, “Kültürler ve kıtalar arasındaki uçurumda sömürgeciliğin etkilerine ve mültecilerin kaderine kesin ve merhametli şekilde nüfuz etmesi” nedeniyle ödüle layık görüldüğü belirtildi.
Açıklamada, Gurnah’nın gerçeğe olan bağlılığının ve basitleştirmeden kaçınmasının dikkat çekici olduğu aktarılarak, “Romanları, basmakalıp betimlemelerden uzak ve bize dünyanın diğer yerlerindeki pek çok kişinin aşina olmadığı, kültürel olarak çeşitlendirilmiş bir Doğu Afrika’ya açıyor” ifadesine yer verildi.
Nobel Ödülü almak bize de nasip olur inşallah.
Bakınız bu konuda Veyis Güngör dostum ne yazmış: ‘Demek oluyor ki, ne yaparsak yapalım, Avrupalı yazarların gözünde, göçmen olarak kalmaya mahkûmuz. Ama biz, kim ne derse desin, nasıl görürse görsün, çok çalışarak olağanüstü başarılara imza atmak durumundayız.
İçimizden birileri bir gün Nobel ödülüne layık olmalıdır…’
Hadi bakalım gençler. Siz de Abdulrezzak Gurnah gibi mücadele edin ve ödüllere lâyık olsun.
Neden olmasın ki?
Kalın sağlıcakla.
Uyarı yazımın yayınlanmasından sonra telefon eden patronlar, teknik hatanın derhal düzeltileceğini belirttiler.
Dün servise koyduğum ‘Zeytin zevkimiz kursağımızda kalıyor’ başlıklı uyarı haberimde, Ahinur firmasının ürettiği kırılmış zeytin çekirdeklerinin paramparça olduğunu ve ağzımızda dağılarak tehlikeli bir durum yarattığını belirtmiştim.
Haberin yayınlanmasından üç saat sonra çalan telefonumun ekranında bir Almanya numarası göründü. ‘Yine telefon teröristleri’ diye düşünerek açmak istememiştim. Ama sonra nedense yine de telefonu açtım.
Arayan, Ahinur firmasının patronu Ahmet Çetinkaya idi.
Ahmet Çetinkaya, yayınlamış olduğum uyarı haberinden çok müteessir olduğunu belirtirken, ‘Bize mesaj göndermişsiniz ama, o mesajı ben göremedim. Müşterilerimizin isteklerine karşı sessiz kalma alışkanlığımız yoktur. Sizin elinizde bulunan zeytin kapağındaki verileri bize gönderirseniz üretim tarihini bulabiliriz. Böyle bir imalat hatasından haberimiz yok’ dedi ve telefonu yanındaki ortağı Zafer Parlak’a verdi. Zafer Parlak da, ‘İlhan bey, bir gazeteci olarak yapmış olduğunuz uyarıyı saygıyla karşılıyoruz. Keşke bize direkt olarak ulaşabilseydiniz. Hemen harekete geçerdik. İmalattaki elemanlarıma hemen talimat verdim. Araştırmamız devam ediyor. Ama kesinlikle söyleyeyim ki, şu anda kontrol ettiğimiz imalatta hiç kırık çekirdek yok. Sizin elinizdeki zeytinlerin imalat tarihi bulduktan sonra geriye dönük araştırma yapacağız. Velinimetimiz olan müşterilerimize leziz imalatlar sunacağımızdan emin olunuz.’ dedi.
Ahinur firmasının patronları, benim yayınladığım parçalanmış zeytin çekirdeği fotoğrafıma nazire yaparcasına üstteki fotoğrafı göndererek, ‘İnanın, bizim şimdi açtığımız zeytinlerde bir tane bile kırık çekirdek çıkmadı’ dediler.
Ahinur firmasının iki ortağının bu duyarlı açıklamaları karşısında, servisteki haberimi hemen kaldırdım. Web sayfamdaki haberi kaldırdığım gibi, facebook, whatsapp ve messenger ile de duyuru yaptım.
‘Keşke her imalatçı böyle duyarlı olsa’ düşüncesi ile, Ahinur firması hakkında reklamvari bir bilgi vermeyi yeğledim:
Ahinur 1996’da kurulmuş. Türkiye ve Almanya’da çoks sayıda personel ile çalışmaktadır. Şirketin ürün yelpazesi, konserveden temizlik ürünlerine varıncaya kadar 3.000 çeşiti aşmaktadır. Almanya’da 4.000 m2 kapasitesindeki depo ile müşterilerilerine hizmet veriyor. Misyonunlarında, gıda ve tarıma dayalı hizmet sektöründe, daima en önde olmayı hedefleyerek en sağlıklı, en kaliteli ürünleri, doğaya ve insana saygı ilkesiyle, en verimli şekilde topluma sunmak için çalışmak var. Vizyonlarında ise, gelecekteki hedeflerinin, Avrupa’da saygın bir firma olmak var. Türkiye’de ürettikleri ürünlerin %100’ünü Avrupa’ya ihraç ediyorlar. Çalışanlarını, bu amaca hizmet edecek nitelikte güçlendirmeyi amaçlıyorlar. Kaliteden ödün vermeyen, çevre ve topluma duyarlı olan, bilgi ve tecrübeyi sürekli geliştiren, her alanda adaleti ilke edinen, dürüst, başarılı ve güvenilir bir ekip olduklarını belirtiyorlar.
Ahinur markasıyla tanınan Natur Food GmbH, hizmet binasını yeni adresine taşıdı. Daha iyi ve daha hızlı hizmet sunmak amacıyla 5 bin metrekarelik depo alanını da içinde barındıran ofis inşaatını tamamlayan firma, yeni adresinde hizmet vermeye başladı.
Natur Food GmbH’nin yeni adresi şöyle: Rechenbacher Hohl 7 DE-35398 Giessen / Lützellinden
BU SABAH SERVİSE KOYDUĞUM AHİNUR ZEYTİNLERİ HABERİNİ, FİRMADAN GELEN DUYARLI BİR CEVAP SONUCUNDA SERVİSTEN KALDIRDIM.YARIN YENİLENMİŞ HABERİ SERVİSE KOYACAĞIM.