Batı’yı eleştirirken, sürgün, sömürü, kimlik, göç, etnisite, göçmenlik, kültürel farklılıklar ve çatışmaya yer veren Tanzanyalı yazar, Abdulrezzak Gurnah, 2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.
Afrika’dan İngiltere’ye göç etti, göçmenliğin en kötüsünü yaşadı ama sonunda, edebiyat alanında dünyanın en prestijli ödülü kabul edilen Nobel sayesinde 1,1 milyon dolarlık para ödülünün de sahibi oldu.
İlhan KARAÇAY’ın analizi:
NOBEL ÖDÜLÜ, Alfred Nobel tarafından kurulan bir derneğin, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür.
Bu ödül, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından kişiler veya kuruluşlara fizik, kimya, edebiyat, barış ve Fizyoloji veya Tıp alanlarındaki olağanüstü başarılarına verilmektedir.
1901-2020 yıllarında 113 kez verilen ve toplam 117 kişiye layık görülen ödüllerden 4’ü, 2’şer yazar arasında paylaştırıldı.
Verilmiş olan NOBEL ÖDÜLÜ’nü almayı ret edenler olduğu gibi, alması yasaklananlar da olmuştur. Almanya Adolf Hitler hükumeti, Richard Kuhn (kimya, 1938), Adolf Butenandt (kimya, 1939) ve Gerhard Domagk (Fizyololji veya Tıp, 1939)’ın ödüllerini almasına izin vermedi. Sovyetler Birliği’nin baskısı doğrultusunda Boris Pasternak (edebiyat, 1958) ödülü reddetti. Ayrıca Nobel Ödülü almaya hak kazanan Jean-Paul Sartre (edebiyat, 1964) ve Lê Ğức Thọ (Barış, 1973) ödüllerini almayı reddettiler. Bunlardan Sartre, hayatı boyunca tüm resmi ödülleri reddetmiştir. Lê Ğức Thọ ise o yıllarda Vietnam’ın içinde bulunduğu durum nedeniyle ödülü almamıştır.
2006’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Orhan Pamuk, Nobel alan ilk Türk yazar olmuştu.
NOBEL ÖDÜLÜ’nü alanlar arasında Nelson Mandela da vardı. Ne var ki, aynı Mandela
12 Mayıs 1992’de, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü kabul etmemişti. Mandela, Afrika Ulusal Konseyi (ANC) Partisi aracılığıyla ödülü kabul etmediği duyurmuştu. Yapılan açıklamada, Mandela’nın bütün hayatını demokrasi ve özgürlük için mücadeleye adadığı, bu sebeple ödülü reddettiği belirtildi.
İşte o günden sonra Mandela’ya olan sevgi ve sempatim kaybolmuştu. Atatürk ödülünü kabul etmemesi için, PKK etkisi olduğu belirtilen Mandela’nın, özgürlük konusunda daha derin bir araştırma yapması için hapiste 27 yılı geçmişti.
Atatürk Barış Ödülü’nü Mandela’nın kabul etmemesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin bir skandal olay ile başlamasına sebep olmuştu.
GÖÇMENE ÖDÜL Bu yıl ödülü alan şahıs, Batı’yı eleştirirken, sürgün, sömürü, kimlik, göç, etnisite, göçmenlik, kültürel farklılıklar ve çatışmaya yer veren Tanzanyalı yazar, Abdulrezzak Gurnah’tan başkası değildir.
Afrika’dan İngiltere’ye göç etti, göçmenliğin en kötüsünü yaşadı ama sonunda, edebiyat alanında dünyanın en prestijli ödülü kabul edilen Nobel sayesinde 1,1 milyon dolarlık para ödülünün de sahibi oldu.
Altta yaşam öyküsünü okuduğunuz zaman, ırkçılığa maruz kalmış, sürekli horlanmış ve çok kızmış bir Afrikalı’nın, hislerini dışa vuruşunun izlerini hissedeceksiniz.
2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nün verilişi ile ilgili olarak, bakınız değerli dostum Veyis Güngör neler yazmış: 2021 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Abdulrezzak Gurnah, Nobel Ödülü alan ne ilk ne de son Afrikalı elbette. Geçmiş yıllarda da Afrika kökenli isimler Nobel ödülleri almışlardı. Örneğin, 28 yıl tutuklu kalan ve hapisten çıkınca Devlet Başkanı olan Nelson Mandela’ya, Nobel Barış ödülü verilmişti.
Gurnah, Afrika kıtasınının doğusunda bulunan Tanzanya’ya bağlı, Zanzibar’da 1948 yılında dünyaya geldi. Svahili dili anadili olmasına rağmen, ilkokulu İngiliz okullarında okudu. çocukluğunda Kur’an kurslarına devam etti ve Arapça öğrendi. Zanzibar’daki siyasi istikrarsızlıklar, Gurnah’ın genç yaşta İngiltere’ye iltica etmesini beraberinde getirdi. İngiltere’de bir mülteci kimliği ve haleti ruhiyesinin verdiği motivasyonla, 21 yaşında yazmaya başladı. Kent Üniversitesi’ni bitirdi. Edebiyata, özelde de sömürü edebiyatına yöneldi. Aynı Üniversite’de İngiliz Edebiyatı profesörlüğü görevinde bulundu. İlk romanını 1987 yılında yazdı. Konusu, Afrika katasında başarısız olan bir ayaklanmaydı. On ayrı roman sahibi olan Gurnah’ın son eseri 2020 yılında “Afterlives” (Ölümden Sonraki Hayatlar) adıyla yayınlandı.
Nobel Edebiyat Ödülü alan Zanzibarlı Abdulrazak Gurnah’ın, eserlerinde ele aldığı konuların başında, hiç şüphesiz kendi hikayesi olan mültecilik yer alır. Zaten ilk romanının adı da “Ayrılışın Hatırası”dır. Sürgün, sömürü, kimlik, göç, etnisite, göçmenlik, kültürel farklılıklar ve çatışma, diyalog, kavramlara yüklenen anlamlar, yabancılaşma gibi konular, yazarın eserlerinde ele aldığı konular arasındadır.
Gurnah, her ne kadar Shakespeare ve Sir Vidiadhar Surajprasad Naipaul gibi, İngiliz edebiyatı temsilcilerinin görüşlerine ve eserlerinde yer vermiş olsa da, bu gelenekten hızlı bir şekilde ayrılmıştır. Doğu Edebiyatındaki Bin bir Gece Masalları ve Kur’a-ı Kerim sureleri (Hz. Yusuf örneği) çalışmalarının kaynağını teşkil etmiştir.
Örneğin, Abdulrazak Gurnah’ın ‘Cennet’ isimli romanında, Avrupa’yı sömürgeci olarak nitelendirmesi dikkat çeker. Gurnah “Avrupalılar, askerlerini ve yetkililerini yerleştiriyorlar ve insanlara onları düşmanlarından kurtarmaya geldiklerini söylüyorlardı, ama tek amaçları halkı köleleştirmekti” diyor.
Gurnah şöyle devam ediyor: “Hiçbir şey ödemeden en iyi toprakları alıyorlar, bir iki hileyle insanları kedileri için çalışmaya zorluyorlar. Bir çekirge sürüsünün oburluğuyla hiçbir erdem gözetmeden her şeyi silip süpürüyorlar. Her şeye vergi koyuyorlar, ödemeyeni hapse atıyorlar ya da kırbaçlıyorlar, hatta asıyorlar. İlk yaptıkları şey hapishane olur, sonra bir kilise, sonra da bir market kurarlar, böylece ticareti denetim altına alıp vergilendirirler. Onları öldürmenin tek yolu sol koltuk altından bıçaklamak, ama bu neredeyse olanaksız, oralarını iyi koruyorlar..”
Nobel Edebiyat Ödülü’nün Zanzibarlı bir yazara verilmesinin, Hollandalı yazarların tavrını takip eden, Fas kökenli köşe yazarı Abdelkader Benali’nin, tespitleri, bize, maalesef bir başka gerçeği yansıtıyor. Benali şöyle diyor: “Ödülü kazanan Gurnah, haberi alınca, twitter hesabından, bu ödülü Afrika, Afrikalılara ve okurlarına adadığını yazdı. Paylaşımın altına, ne şakalar, ne alaylı tavırlar, dalga geçmeler yapıldı. Yorum yapanlar arasında, Hollandalı çok az insan vardı. Gerçi, Hollandalı yazarlar dünya edebiyatını pek okumazlar, Asya, Afrika, Arap edebiyatına ilgileri yoktur.”
Benali şöyle devam ediyor: “Hollandalı yazarlara göre, başka renkten olan yazarlar güvenilmez, kendi hikayeleri üzerine kurgu yaparlar, yazamazlar, mutlaka bir redaktörleri vardır, etnik kökenlerini her zaman öne çıkarırlar…” Durum böyle olunca, Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Afrika kökenli yazara ilgi gösterilmez.
Zanzibarlı roman yazarının, 2021 yılı Nobel Edebiyat Ödülü alması, bir taraftan da, bir göçmen ve aynı anda bir mültecinin, çalışırsa ve iradesini iyi kullanırsa neler yapabileceğini açıkça bizlere gösteriyor.
İşte böyle değerli okurlarım. Bu yılki NOBEL ÖDÜLÜ’nü kazanan kişi bir göçmendir.
Gurnah’ın, “Kültürler ve kıtalar arasındaki uçurumda sömürgeciliğin etkilerine ve mültecilerin kaderine kesin ve merhametli şekilde nüfuz etmesi” nedeniyle ödüle layık görüldüğü belirtildi.
Açıklamada, Gurnah’nın gerçeğe olan bağlılığının ve basitleştirmeden kaçınmasının dikkat çekici olduğu aktarılarak, “Romanları, basmakalıp betimlemelerden uzak ve bize dünyanın diğer yerlerindeki pek çok kişinin aşina olmadığı, kültürel olarak çeşitlendirilmiş bir Doğu Afrika’ya açıyor” ifadesine yer verildi.
Nobel Ödülü almak bize de nasip olur inşallah.
Bakınız bu konuda Veyis Güngör dostum ne yazmış: ‘Demek oluyor ki, ne yaparsak yapalım, Avrupalı yazarların gözünde, göçmen olarak kalmaya mahkûmuz. Ama biz, kim ne derse desin, nasıl görürse görsün, çok çalışarak olağanüstü başarılara imza atmak durumundayız.
İçimizden birileri bir gün Nobel ödülüne layık olmalıdır…’
Hadi bakalım gençler. Siz de Abdulrezzak Gurnah gibi mücadele edin ve ödüllere lâyık olsun.
Neden olmasın ki?
Kalın sağlıcakla.
Uyarı yazımın yayınlanmasından sonra telefon eden patronlar, teknik hatanın derhal düzeltileceğini belirttiler.
Dün servise koyduğum ‘Zeytin zevkimiz kursağımızda kalıyor’ başlıklı uyarı haberimde, Ahinur firmasının ürettiği kırılmış zeytin çekirdeklerinin paramparça olduğunu ve ağzımızda dağılarak tehlikeli bir durum yarattığını belirtmiştim.
Haberin yayınlanmasından üç saat sonra çalan telefonumun ekranında bir Almanya numarası göründü. ‘Yine telefon teröristleri’ diye düşünerek açmak istememiştim. Ama sonra nedense yine de telefonu açtım.
Arayan, Ahinur firmasının patronu Ahmet Çetinkaya idi.
Ahmet Çetinkaya, yayınlamış olduğum uyarı haberinden çok müteessir olduğunu belirtirken, ‘Bize mesaj göndermişsiniz ama, o mesajı ben göremedim. Müşterilerimizin isteklerine karşı sessiz kalma alışkanlığımız yoktur. Sizin elinizde bulunan zeytin kapağındaki verileri bize gönderirseniz üretim tarihini bulabiliriz. Böyle bir imalat hatasından haberimiz yok’ dedi ve telefonu yanındaki ortağı Zafer Parlak’a verdi. Zafer Parlak da, ‘İlhan bey, bir gazeteci olarak yapmış olduğunuz uyarıyı saygıyla karşılıyoruz. Keşke bize direkt olarak ulaşabilseydiniz. Hemen harekete geçerdik. İmalattaki elemanlarıma hemen talimat verdim. Araştırmamız devam ediyor. Ama kesinlikle söyleyeyim ki, şu anda kontrol ettiğimiz imalatta hiç kırık çekirdek yok. Sizin elinizdeki zeytinlerin imalat tarihi bulduktan sonra geriye dönük araştırma yapacağız. Velinimetimiz olan müşterilerimize leziz imalatlar sunacağımızdan emin olunuz.’ dedi.
Ahinur firmasının patronları, benim yayınladığım parçalanmış zeytin çekirdeği fotoğrafıma nazire yaparcasına üstteki fotoğrafı göndererek, ‘İnanın, bizim şimdi açtığımız zeytinlerde bir tane bile kırık çekirdek çıkmadı’ dediler.
Ahinur firmasının iki ortağının bu duyarlı açıklamaları karşısında, servisteki haberimi hemen kaldırdım. Web sayfamdaki haberi kaldırdığım gibi, facebook, whatsapp ve messenger ile de duyuru yaptım.
‘Keşke her imalatçı böyle duyarlı olsa’ düşüncesi ile, Ahinur firması hakkında reklamvari bir bilgi vermeyi yeğledim:
Ahinur 1996’da kurulmuş. Türkiye ve Almanya’da çoks sayıda personel ile çalışmaktadır. Şirketin ürün yelpazesi, konserveden temizlik ürünlerine varıncaya kadar 3.000 çeşiti aşmaktadır. Almanya’da 4.000 m2 kapasitesindeki depo ile müşterilerilerine hizmet veriyor. Misyonunlarında, gıda ve tarıma dayalı hizmet sektöründe, daima en önde olmayı hedefleyerek en sağlıklı, en kaliteli ürünleri, doğaya ve insana saygı ilkesiyle, en verimli şekilde topluma sunmak için çalışmak var. Vizyonlarında ise, gelecekteki hedeflerinin, Avrupa’da saygın bir firma olmak var. Türkiye’de ürettikleri ürünlerin %100’ünü Avrupa’ya ihraç ediyorlar. Çalışanlarını, bu amaca hizmet edecek nitelikte güçlendirmeyi amaçlıyorlar. Kaliteden ödün vermeyen, çevre ve topluma duyarlı olan, bilgi ve tecrübeyi sürekli geliştiren, her alanda adaleti ilke edinen, dürüst, başarılı ve güvenilir bir ekip olduklarını belirtiyorlar.
Ahinur markasıyla tanınan Natur Food GmbH, hizmet binasını yeni adresine taşıdı. Daha iyi ve daha hızlı hizmet sunmak amacıyla 5 bin metrekarelik depo alanını da içinde barındıran ofis inşaatını tamamlayan firma, yeni adresinde hizmet vermeye başladı.
Natur Food GmbH’nin yeni adresi şöyle: Rechenbacher Hohl 7 DE-35398 Giessen / Lützellinden
BU SABAH SERVİSE KOYDUĞUM AHİNUR ZEYTİNLERİ HABERİNİ, FİRMADAN GELEN DUYARLI BİR CEVAP SONUCUNDA SERVİSTEN KALDIRDIM.YARIN YENİLENMİŞ HABERİ SERVİSE KOYACAĞIM.
Avrupalı Çağdaş Türk sanatçıların katılacağı sergi, Amsterdam’da 24 Ekim’de açılıyor.
Avrupa’da yerleşik 37 Türk sanatçı arasında sevilen ünlüler de var.
İlhan KARAÇAY
İlki 2019 yılında gerçekleşen, ikincisi 2020 yılında korona salgını nedeniyle yapılamayan sergi, şimdi Amsterdam’ın NDSM Fuse salonlarında gerçekleşecek.
Avrupa’nın dört bir yanında yaşayan T37 Türk sanatçısının davet edildiği sergi, 24 Ekim Pazar günü saat 15.00’te açılacak.
24 Ekim-6 Kasım tarihleri arasında açık olacak sergiye katılacak olan 37 sanatçıyı, NDSM Fuse Seçici Komisyonu belirledi.
Her yıl geleneksel olarak tekrarlanması amaçlanan sergi, Avrupa’nın Uluslararası önemli sanat etkinlikleri arasına girmeyi hedefliyor.
NDSM Fuse organizasyonunda payı olan sanatçımız Okan Akın, Otomobil park ücretinin saat başı 1,5 euro olduğunu bildirirken, açık adresin de ‘NDSM Plein 29, 1033 WC Amsterdam’ olduğunu belirtti.
Caz sanatçımız Karsu’dan sonra, şimdi de soprano Aylin Sezer Hollanda’yı çalkalıyor.
Sanatçımız Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Carre salonunda 13 ve 14 Kasım’da sahneye çıkacak.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Tam 55 yıl öncesinde başlayan göç sonrasında gelişmeye başlayan Hollanda’daki Türk toplumu içinden, pek çok başarılı kişiler çıkmıştır. Spordan müziğe ve tiyatrodan yazarlığa kadar çeşitli branşlarda başarılara imza atmış olan bu insanlarımızdan Karsu Dönmez, dünya çapında bir şöhreti elde etmiştir. Başarılı sanatçılarımız arasında tabii ki Esra Dalfidan’ı da göstermemiz lâzım.
Ama, bu güne kadar gözümüzden kaçan bir başka başarılı sanatçımızın da var olduğunu bildirmem lâzım. Bu sanatçımız, İstanbul doğumlu Aylin Sezer’den başkası değil.
Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Carre Tiyarosu
Önce gelin önce Aylin’in biyografisini okuyalım:
Soprano Aylin Sezer İstanbul’da doğdu. Müziğe olan sevgisini Italyan Kız Ortaokulu’nda keşfeden Aylin, Ayşe Sezerman’dan şan dersleri almaya başladı. Lise eğitimine Robert Kolej’de devam etti ve 2003 yılında mezun oldu. Aylin aynı sene konservatuvar eğitimi almak ve annesinin vatanı Hollanda’yı daha yakından tanımak için Lahey’e taşındı. Lahey Kraliyet Konservatuvarı’ndan 2008 yılında mezun oldu. Master eğitimini Dutch National Opera Academy’de gördü ve 2010 yılında “Üstün Sanatsal Başarı” ödülüyle tamamladı.
2014-2015 sezonunda Opera Vlaanderen’in kadrosunda Zerlina ve Despina’yı, Elektra operasında Fünfte Magd, Kovanşçina’da Emma rollerini seslendirdi. Sonraki sezonlarda Hollanda’nın farklı opera evlerinde Violetta, Nedda, Dido, Euridice ve Micaëla gibi rolleri yorumladı. Concertgebouw’da maestro Giancarlo Andretta yönetiminde I due Foscasri operasında Pisana rolünü söyledi. Peter Brook’un Mozart Sihirli Flüt adaptasyonu “une flûte echantée”yle Güney Amerika ve Avrupa turnesine çıktı,
Tannhäuser’ın Concertgebouw Oda Orkestrası için özel olarak hazırlanmış bir aranjmanında Elizabeth ve Venus’ü seslendirdi. Önümüzdeki sezon Prinsengrachtconcert’te solistlik yapacak olan Aylin, kasım ayında Nederlandse Reisopera’da Violetta rolünü canlandıracaktır. Carre’deki bu boş koltuklar 13 ve 14 Kasım’da tıklım tıklım dolacak.
Limburg Symfonie Orkest ve şef Jan Willem de Vriend ile Beethoven’ın Egmont eserinde Clärchen’i yorumlayan Aylin, farklı korolara da solistlik yapmaktadır. Repertuvarında Brahms’ın Ein Deutsches Requiem’i, Mozart ve Saint-Saëns’ın Requiem’i, Poulenc’in Stabat Mater ve Gloria’sı, Rossini’nin Stabat Mater’i ve Haydn’ın Die Jahreszeiten’i gibi oratoryum eserlerinin soprano soloları da bulunmaktadır.
HOTİAD ÖDÜLÜ’NDE TANIMIŞTIK
2017 yılında Schaunard Award’ı kazanan Aylin Sezer’i, Hollanda Türk İşadamları Birliği HOTİAD’ın verdiği ‘Yılın Sanatçısı’ ödülü ile tanımıştık. İşte bu Aylin Sezer, daha sonra verdiği konserler ile ününe ün katmaya başladı.
Aylin Sezer, HOTİAD’ın 2.500 euroluk ‘Yılın Sanatçısı Ödülü’nü Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’dan almıştı.
Aşağıda, Hollanda’da gerçekleştirmiş olduğu konserlerin tamamını yayınlayacağım Aylin Sezer, bundan sonraki ilk konserini, Hollanda’nın Olympia’sı olarak bilinen Amsterdam’daki Carre Konser Salonu’nda verecek.
13 Kasım’da saat 20.00’de, 14 Kasım’da da saat 15.00’te başlayacak olan iki konserin biletleri sadece 19.00 eurodan satılıyor.
Verdi’nin La Traviata adlı eserinde Violetta rolünü üstlenecek olan Aylin Sezer’in, Hollanda’da daha önce başarılı bir şekilde vermiş olduğu konserleri altta görebilirsiniz.
15 Aralık 2019
20:25 NPO 1
“Maestro” programında solist
6 Aralık 2019
Grand Bazaar
20:15 Nieuwe Kerk, Lahey
reArt Ensemble
30 Kasım 2019
Gounod Messe Solenelle & William Dona Nobis Pacem
C.O.V. Ex Animo
müzik yönetmeni: Wim de Ru
3 Kasım 2019
15:30, St. Vincentiuskerk Volendam
La Traviata &I Puritani
Volendams Opera Koor
Soprano: Aylin Sezer
tenor: Deniz Yilmaz
bas: Frank Wong
müzik yönetmeni: Peter Schlamilch
Het Promenade Orkest
27 Ekim 2019
15:00 de Kopermolen, Vaals
Four Songs on poems by Ezra Pound, Robbert Heppener
piyanoda Ed Spanjaard
25, 27, 30 Temmuz 2019 20:30
1, 3, 6, 8, 10 2019 Ağustos 20:30
orkestra yönetmeni: Tjalling Wijnstra
sahne yönetmeni: Corina van Eijk
Strauss- Vier Letzte Lieder
orkestra yönetmeni: Bas Pollard
CREA Orkest
19 Haziran 2019 20:15
22 Haziran 2019 20:15
Matthäus Passion, J. S. Bach
17 Nisan 2019 19:30 Pieterskerk, Leiden
C.O.V. Ex Animo
sahne yönetmeni: Wim de Ru
Orkestra: Holland Orkest Combinatie
Organ continuo: Wybe Kooijmans
Viola da gamba: Takeshi Sudo
Aylin Sezer, soprano
Ingeborg Bröcheler, alto
Georgi Sztojanov, tenor
Berend Eijkhout, bas
Laurens-Alexander Wyns, evangelist
Hans Christian Hinz, Christus
15 Aralık, 2018, 13:30
het Concertgebouw Amsterdam
NTR ZaterdagMatinee
A village Romeo and Juliet by Delius
roller: Gingerbread woman / 1st peasant woman / Slim girl
orkestra yönetmeni: Sir Mark Elder
Radio Filharmonisch Orkest
Groot Omroepkoor
Guilty Pleasures – Powered by Powervrouwen
17 Ekim 2018 – 2 Şubat 2019
Thijl, J. van Gilse
rol: Nele
30 Haziran-18 Temmuz 2018
orkestra yönetmeni: Bas Pollard
sahne yönetmeni: Wim Trompert
www.thijl2018.nl
Tannhäuser, R. Wagner
rol: Elisabeth and Venus
26 Mayıs 2018, Muziekgebouw aan ’t IJ
27 Mayıs 2018, Bijlmer Parktheater
Concertgebouw Chamber Orchestra
sahne yönetmeni: Carel Alphenaar
Matthäus Passion, J.S. Bach
28 Mart 2018, 19:30, de Pieterskerk in Leiden
C.O.V. Ex Animo
orkestra yönetmeni: Wim de Ru
15 January 2018
Elektra, R. Strauss
rol: 5th Maid
orkestra yönetmeni: Erik Nielsen
: David Bösch
Theater Basel
Masterclass by Nelly Miricioiu
3 December 2017
Stichting La Voix Haarlem
Die Jahreszeiten Haydn
24 Kasım 2017, 20:00 Pieterskerk in Leiden
C.O.V. Ex Animo
orkestra yönetmeni: Wim de Ru
Messe Solennelle de Ste. Cecile, Gounod
27 Ekim 2017 20:00, Oostzijderkerk in Zaandam
The Sacrifice (Kurban), Carissimi’nin Jephte’sinden yola çıkarak hazırlanmıştır.
World Operalab
16, 17 Eylül 2017 Mercatorplein
16 Kasım 2017 Podium Mozaïk
Orkest Barock Sommer
conductor: Simon Murphy
25 Ağustos 2017, 20:00 St Jan, Gouda
26 Ağustos 2017, 16:00 Engelse Kerk, Amsterdam
27 Ağustos 2017, Gemeentemuseum, Den Haag
Violetta, Verdi, La Traviata
Opera Spanga
20*, 22, 25, 27, 29, 31 Temmuz 2, 4, 5 Ağustos 2017
9 Eylül 2017 Bloemendaal Caprera Openluchttheater
www.operaspanga.nl
sahne yönetmeni: Tjalling Wijnstra
orkestra yönetmeni: Corina van Eijk
*halka açık genel prova
3 Haziran 2017, 20:00
Hooglandse Kerk, Leiden
Rossini Messa di Gloria and Verdi ariaları
orkestra yönetmeni: Wim de Ru
Koro: Stichting Leidse Koorprojecten
19 Mart 2017, 15:00 Boekmanzaal, Amsterdam
www.operapertutti.nl
soprano Aylin Sezer
mezzosoprano Mylou Mazali
tenor Edwin van Gelder
bariton Bora Balci
piyano Kimball Huijgens
6 Kasım 2016, 15.30, De Zalen, Riouwstraat 1 Den Haag
Chavanon Kamerkoor, Peter van der Leeuw
HOLLANDSE meesters
soprano: Aylin Sezer
piyanist: Klaas-Jan de Groot
1 Kasım 2016
The University of Amsterdam, Nieuwe Doelenstraat 16-18 Amsterdam
Mythology: Lecture and Open Masterclass by Pierre Audi
10:00 – 10:30: Lecture Pierre Audi on Mythology
10:45 – 11:30: Scene I: Gluck’s Orfeo ed Euridice, Mezzosopraan: Eva Kroon, sopraan:Aylin Sezer
11:45 – 12:30: Scene II: Mozart’s Idomeneo
12:45 – 13:30: Scene III: Carissimi’s Jephte
Morning Blossoms, ODD Continent
Besteci: Chloé Charody, libretto: Malcolm Rock
rol: Noriko
11 & 12 Ekim 2016, Theater de Spiegel Zwolle
3 Kasım 2016, Stadsschouwburg Haarlem
10 & 11 Kasım 2016, Stadsschouwburg Utrecht
15 & 16 Kasım 2016, Theater Heerlen
21 Kasım 2016, Schouwburg Tilburg
22 Kasım 2016, Stadsschouwburg Groningen